• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
   

  SAKLI-ŞİFA  https://www.sakli-sifa.com  

Evren dengesini yakalamak hasta olup çare aramak değil.

Hasta olmamak için hastalığa sebepleri yok etmek.

ARTIK ZAMANI GELMİŞTİR
Musibet bitmeyecek yaratılıştan beri var olan ama bilin hiçbir virüs yaratanın evrenin yaratmış olduğu bedeni içinde algılama senyörleri bağışıklığı yıkamayacak bu insan elinden çıksa da sen yeter ki bedene bedenine bedenlere zarar verme ver dir me.. saklı şifa 

Yaşam savaşını kazanan, her zaman en güçlü yada en hızlı olan değildir. Er ya da geç kazanan kişi, kazanabileceğini önceden düşünen kişidir. “Bir gün bir zaman gelecek gelişi muhteşem olacak” şekli yer alır saklı-şifa 

İnsanoğlu kendini çok büyük gösteriyor, evrende ne kadar küçük olduğunu bilseydi, kelimelerin gücünü anlardı gözler, beden ve eller ,insanın karakter yapısını ve içinde ki ruhu ölçer neydin ne olacaksın. saklı-şifa

 https://www.sakli-sifa.com   sakli-sifa.com     https://www.sakli-sifa.com

               Yeni ürünler bölgesel veri tarama      Yeni ürünler bölgesel tarama  veri toplama      Yeni ürünler bölgesel tarama veri toplama                         
ENVİDA TOKEN
ENVİDA TOKEN

ARTIK BORSADA

"Evida Token canlı grafik yazmanız yeterli" 
Envidatoken
 https://www.sakli-sifa.com
Site Menusu
SÜR KAZAN
https://www.sakli-sifa.com

 https://www.sakli-sifa.com
shop.drivemining
 shop.drivemining
Site Haritası
Takvim

BABAM VE SAKLI DOĞUŞU SAKLI ŞİFA

BABAM VE SAKLI DOĞUŞU
TANIYALIM SAKLI ŞİFA ÇOBAN SELÇUK UYSAL
12/09/2014  YAYINLANMIŞ GEÇMİŞ BİR YAZILIM            
                    Sözcüklerin gücünü anlamadan, insanların gücünü anlayamazsınız
                        Gücünüzden şüphe ederseniz, şüphelerinize güç verirsiniz..  
                                    "Korkunun ,Korkusu, Korkusuzluk tur."  
 
 
 EVREN DENGESİNİ YAKALAMAK HASTA OLUP ÇARE ARAMAK DEĞİL.
        HASTA OLMAMAK İÇİN HASTALIĞA SEBEPLERİ YOK ETMEK.
                                           SEVGİLİ OKURLAR:
ÇOBAN UYSAL 66 yaşındayım. Çeşitli sebeplerden dolayı tahsilime devam edemedim, genç yaşta çalışma hayatına atıldım. 50 yıldır şifalı bitkiler ve tedavi konusunda çalışmalar yapmaktayım.
“Saklı Şifa”nın peşinde Türkiye’ ve Dünya'da Avrupa’yı, Asya’da bazı ülkeleri karış karış gezdim, farklı bitki türlerini inceledim. Dünya harikası olan vatanımızın şifalı bitkiler açısından ne kadar zengin olduğunu gördüm.
Kuşların göç yollarını inceledim ve bu yol üzerinde kuşların dışkılarından yayılan keşfedilenmiş endemik bitki türleri keşfettim. Kütahya’nın Murat Dağları, Uşak, Çivril, Akdağ, Tokalı Vadisi üzeri, Isparta, Sorgun Kerkenes Harabeleri, Beyşehir, Bey Dağlarından Toros Zirvelerine göç yolları doğancıların güzel kaynaklarıdır. Görmelerini ve keşfetmelerini isterim.
Doğa ve bitki meraklısı olarak gittiğim her yerde şifalı kaplıcalarını öğrenmeye çalıştım, o yörenin en meşhur yemeklerini ve doğa harikalarını öğrendim, kayıt altına aldım. Dünyada pek çok ülkeye giderek bitkisel tedavi yöntemleri ve şifalı bitkiler üzerine araştırmalar yaptım. Yeni bilgiler öğrendim “hamdım, piştim, yandım...”
Aynı zamanda makine montaj ve süt entegre tesisleri ve destinasyon, damıtma ustası olarak önemli tesislerin kuruluşunu gerçekleştirdim. Okuma imkânı bulsaydım biyololoji eğitimi alırdım.
Sağlıklı nesiller yetişmesi için özellikle Biyokimya hemogram bilgileri başta olmak üzere sağlık ve beslenme ile ilgili bilgilerin ilkokul yıllarında verilmeye başlanmasının çok önemli olduğunu ve çok faydalı olacağını düşünüyorum .Gelecek nesillerin de araştırmacı olarak özgür serbest bırakın.
HAYATIMDA 3 TİPİK VAKA;(HİÇ BİR İLAÇ KULLANMADAN YAŞAM.)
1)Hayatımda Hiç Bir İlaç Kullanmadım!!!
1976'da sigortalıydım. Bir iş kaçamağı yapıyım dedim. Visteye çıktım hastaneye gittiğimde vezneye yaklaştım evrakımı verdim. Ben doktor beklerken bir kutu aspirin verip gönderdiler.2 gün istihbarat yapıyım derken bir de aspirine baktım. Çöpe atarak işime gittim.(Bunlar beni Alternatif Tıpa araştırarak kendimi iyileştirmeye yönlendirdi.
2)Beyşehir Yolundan Konya’ya Giderken
Arabayla Beyşehir'den 30 km Konya yoluna giderken bir kasaba yolunda arabayla 6 takla attım. Kısa süre arabadan çıkıp ambulansla arkadaşımla Beyşehir Hastanesine götürdüler.48 saat kontrol olması gerekirken 2 saat içinde sevk ettiler.
Not: Beyin kaza anında açıksa vücut kendini savunmaya alıyor.
 
3)Yıkılmayan Ev Projesi
Mersinde yıkılmayan ev projesini yaparken 3.kattan düştüm. Düşerken beynin açık düşüş şekli o anda düşerken topuk üzerine düşmesi topuk kırılması vakası yaşadım .Ertesi gün alçıya almaları beni şaşırttı ve alçıya alındıktan sonra kendim tekrar kesip kendim alçıya aldım. Topuğumu yumuşatarak. ( Nasıl aldığım anlatılmaz.)Anlatılmaz ,yaşanır .Çünkü çok acı çekiyordum. Sonra acım dindi ve kısa zamanda bir burçak lapası yaparak sardım. Ve 48 saatte toparlandım.
Hayatım boyunca bunları yaşadım. Doğa bana bunları verdi ,uyguladım ve yaşantım devam etti.
Portakal ve limon kabukları ile birlikte cam kaya tuzuyla fazlasıyla yesem zarar ve azıyla yesem yarar. Bir iki dilim yaşam faydasını gördüm.
Benim için bir yaşam serumu.
Yazımızdaki  “Saklı Şifa” adlı yazılım  yaklaşık 50 yıllık çalışmadan kazandığımız bilgi, deneyim ve birikimin bir araya getirilmesi ve sistemli bir şekilde kaleme alınmasıyla ortaya çıkmıştır.
Bu yazımın yazılması aşamasında eski Türk İslam medeniyetlerinde uygulanan bitkilerle tedavi yöntemleri incelenmiş, yazılı kaynaklar gözden geçirilmiş, Tıbbı Nebevi, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde  yazılmış  kaynaklardan istifade edilmiştir.
Bu yazılım şifalı bitkiler ve içinde bulunan maddeler hakkında sizi bilgilendirecek, kendinizi tedavi edebilmenizin ayrıntıları ve sınırları ile ilgili sizleri uyaracak size bu konuda yardımcı olacaktır. Yazılım boyunca karşınıza çıkacak metinlerde ve reçetelerde hangi bitkinin hangi hastalığın tedavisinde faydalı olduğu, nasıl kullanılacağı konusu sade bir dille açıklanacaktır.
Şifalı bitkilerle tedavi sınırsız bir konudur. Her hastalığa karşı, doğada şifalı bitki bulunmaktadır. Daha açıkçası tabiat kocaman bir eczanedir. Pek çok şifa kaynağı doğada, hemen yanı başımızda elimizi uzatmamızı beklerken bizim şifayı vücudumuzu tahrip eden kimyasallarda aramamız kendi vücudumuzun kıymetini bilmediğimizdendir.
Eğer dozu yerinde kullanırsanız bitkisel ilaçların şifası çoktur. Bunu söylerken tabi ki modern tıbbın teşhis ve tedavisini küçümsediğim, yok saydığım anlamı çıkmamalı; bilakis, önemli sonuçlara yol açabilecek hastalıklarda mutlaka doktora görünmenizi tavsiye ediyorum.
Basit sandığınız belirtiler, sizin için hayati önem taşıyan bir hastalığın işareti olabilir. Sağlığınıza gerçekten değer veriyorsanız özellikle hastalıkların teşhisinde modern tıbbın yöntemlerine başvurmalı; şifalı bitkileri kullanmadan, şifalı bitki uygulamalarını denemeden önce mutlaka doktorunuzun onayını almalısınız. En azından bir bitki uzmanına danışmalısınız. Çok iyi tanımadığınız bitkilerle kendinizi tedavi etmeye kalkışmanız daha farklı sağlık sorunlarına yol açabileceğini unutmamalısınız.
Değerli okuyucular, İnsan tarih boyunca en çok hasta olmaktan, ölmekten ve aç kalmaktan korkmuş ve bu iki konuya çare aramıştır.
“Her nefis ölümü tadacaktır” ayeti kerimesinin hükmünce ölüme çare bulunması mümkün olmasa da Alla hu Teala her hastalığa çare olabilecek pek çok sayıda şifalı bitki yaratmıştır. Bu bitkileri gereğince kullanabilmek için bitkileri ve özelliklerini çok iyi bilmek, bu konuda yeterli eğitime ve tecrübeye sahip olmak gerekir.
Halk arasında “Bitkiler doğal olduğu için yan etkisi yoktur” diye çok yanlış bir inanış vardır. İnsan sağlığına zarar veren bitkiler olduğu gibi, yanlış kullanımdan doğacak zararlar da vardır.
Aynı zamanda yan tesiri olan bitkiler kullanıldığında veya yüksek dozda alındığında kimyasal içerikli ilaçlarda olduğu gibi yan vücudunuz olumsuz yönde etkilenebilir. Bitkisel ilaçlar kullanmadan önce doktorunuza, bir diyetisyene, biyokimya uzmanına, herbalistlere ya da şifalı bitkilere gönül vermiş bir aktara danışmanızda fayda vardır.
Bu yazılımda, sizlere hiçbir yan etkisi olmayan, zehirleyici bir madde içermeyen şifalı bitkiler ve onların tedavi edici özelliklerini tanıtmaya çalışılacağım. Bu bitkiler genellikle çevrenizde gördüğünüz, tanıdığınız bitkilerden biri ya da bulunduğunuz yerdeki aktarda bulabileceğiniz bir bitki olacaktır.
Bu yazılımı okuyarak bitkilerin içindeki maddeleri öğrenecek, kendiniz için faydalı olacağına inandığınız reçeteleri gönül rahatlığı içinde hazırlayabilecek ve uygulayabileceksiniz. Tavsiye edilen reçeteleri uygun şekilde ve dozajda uyguladığınızda, olumsuz bir sonuçla karşılaşmayacağınıza kesinlikle inanabilirsiniz.
Bu yazılımda  ayrıca vücudumuzun yapısı, hastalıkların teşhis ve tedavisi ile ilgili bilgiler, doğal ve sağlıklı beslenme, besinlerin kalori değerleri ile ilgili bilgiler de bulacaksınız.
Yazılım en önemli özelliklerinden biri de bazı hastalıklar için önerdiğimiz hazır kür ve reçeteleri de bulabileceksiniz.
Yazılımda  ele aldığımızı bölümlerden biri de evinizde doğal beslenme, doğal sağlık, cilt bakımı ürünlerinin kolay bir şekilde nasıl yapacağınızın anlatıldığı bölümdür. Bu bölümde ev yapımı yoğurt, peynir gibi gıda ürünleri ile doğal deodorant, doğal şampuan, doğal sabun gibi cilt bakımı ürünlerine ait reçeteleri bulabilirsiniz.
Bir hastalığa yakalandığınızda öncelikle çevrenizde pek çok insanın sizden daha çok hasta olduğunu düşünerek maneviyatınızı güçlü tutun ve halinize şükredin. Hastalıkların ilk şifası güçlü bir maneviyat ve şükürdür. Hangi tedavi yöntemini uygularsak uygulayalım kişinin kullanılan maddenin şifa kaynağı olduğuna ve iyileşeceğine inanması gerekir.
Değerli okuyucular,66 yaşındayım ve hayatım boyunca hep şükrettim. Yıkıldım, soyuldum, hakkımı yediler, dolandırıldım, arkadaşlarım çok zengin oldu diye hayata küsmedim.
“Gurur gururlanmak kapris kibir olmadan sadece onur onurumla yaşadım”
Hep veren el oldum, kapris yapmadım gurur, kibir etmedim. Lüks otellerde de yattım, açık arazide göklere, yıldızlara bakarak da uyudum. Mükemmel sofralarda da bulundum aç da kaldım ama hep şükür ettim. Nimetleri verenin de, alanın da, hastalığı ve şifasını verenin de rabbim olduğunu unutmadım. Bugüne kadar hiç bir hastanede kaydım yoktur.
Şifayı hep dünyada var olan nimetlerde aradım. Doğada gezerek, bilim adamlarıyla görüşerek, hayatımızdaki eksikliği fazlalığı görerek inceleyerek bugüne kadar geldim.
Ne yazıktır ki günümüz dünyasında bitkilerle ilgili yapılan araştırmalarda, bilimsel çalışmalarda bir Türk bilim insanının araştırmacının, botanikçinin adına rastlayamadım var olan bilgileri zaman içinde hep yer değiştirerek biz bulduk biz etikle akılları aşılamışlar
Her nasılsa uluslar arası literatürde bu bitkilerin tamamının yabancı isimlerle tanındığını Anadolu topraklarında yetişse de bir yabancılara mal olduğunu gördüm.
Bütün bunlar beni fazlasıyla üzdü. Yıllardır içimde yaşattığım geleceğe bir şeyler bırakma duygusu beni yazmaya yöneltti. Ve tüm bilgimi, birikimimi bu yazıma  koydum.
Benim burada yaptığım hastalıklar için yeni bir şifa bulmak değil var olanı hatırlatmaktan ibarettir.
Bu yazılımın  yazılması aşamasında faydalandığımız ve kaynakçada adlarını andığımız eser, yazı, makale ve web sitelerinin değerli yazarları ve sahiplerine; başından sonuna kadar yanımda olan, güçlü ve sade anlatımıyla benim anlattıklarımı ve notlarımı yazıma  aktaran değerli  Sağlıklı, mutlu ve uzun ömürler geçirmeniz dileğiyle…
Asıl olan evrenin dengesini yakalamak hasta olup çare aramak değil bir önemli nota ise hastalıklara değil hastalığa sebep olan her şeyi bulmakta işte o zaman yaşam şifrenizi bulur ilaçsız dünyada nimet hikmetlerle bağışıklık güçlenir yaşarsınız.
 
 
“Yaşam çok kısa yaşayabilmek ise zorlu hayatta uzun gelse de sadece bir göz kırpması kadar”
Eğitim gelmekte..  
Fakülte sınavı gibi lise sınavları gibi.. Okula başlarken ufak ama büyük beyinleri sınavlayım.. "Bir çocuk okula gitmeden okuma yazma biliyorsa daha farklı eğitimlere alınmıyorsan bilin sizin en büyük yanlışlığınız dır"...Hatta kurnaz cahilliğinizdir...
Hemen şeytanı akıl şunu söyler farkı çalık yaratır der.. İşte en büyük hatadır. O seni ileri gitmeni istemeyen kör sağır görmez edenlerdendir. .Kara cahillik ve dış dünyanın oyunlarından bir tanesidir...Buda içerideki kurnazları hareket ettirir...
Çocuklar arasında farkı çalık yaratmaz sadece anne baba arasında psikolojik ruh başlar.. Oba bir hastalıktır...
 
 
Bu proje gerçekleşemiyorsa bil ki en büyük yük sınıf öğretmenlerine düşer. bil ki her bulduğunuz bir öğrenci seni yenemediğin yenemediğiniz hastalığın şifası olacaklar .Buda "Allah katında yaşam eğitimi aldığını gösterir bu da hayatın boyunca sağlığını tevekkülün le cennet kapılarını açar"
Bazı kişilerin merak ettikleri
 
Soruyorlar kitap çıkarmıyorsun.. Yazar değilim sonradan yazılanları düzeltecek edebiyatçıda...Yazarlar.. yazar.. okunur hale ,okuduğunuz kitapları edebiyatçılar düzeltir...
 
 
Bazıları da soruyor yazıların karmakarışık, hayat karmakarışık değil mi...
Tarih 2013-14 bağlayan yıl.. Karar verdim yaptıklarım ,doğa yaşantısı ve bu güne kadar 47 yılın hikayesini ve destanları başımdan geçen olayları ve yaptıklarım çok yönlü bir kitap çıkarmaktı. .evet o yılar da bir yazarla anlaşarak kitaba dökmesini bir değer çıkarmasını istedim...
 
 
Done bilgilerin bir kısmını ve flaş resim bir kısımlarını verdim...VE ödemeyi de...gün hafta ay ve aylar sonra ,hep bu gün yarın der der dururken ...BİR mail gelir yazardan...
Sayın Selçuk bey kitabınızın telif hakkını kendimize aldık...Sizin cd ve bilgileri gönderiyorum. ödediğiniz parayı da zaman içinde ödenecek...Not yazar....../.........Kim...Ben hayatım boyunca korsan kitap basan ,gördüm ,duydum da korsan sertifikalı yazar bana çarptı...Hayat durmadan devam etmekte 3 ay geçe gündüz bilgisayar kullanarak ders çalışarak Daha önceden var olan markama izin ve yayın izni alarak bir site kurdum...Başladın yazmaya...
 
 
Yıl 2018 hala ödediğim parayı beklemekteyim...Hem korsan hem ne derseniz...Belgeleri hala elimde ama şimdi yayınlanmayacak sırlar kitabin da hayatın içinden bölümünde yayınlanacak ....Oda vicdanım elvermez isimleri ismi yazılmayacak. .Bir tevekküle inanan kişide yazmaz.. Bir gün yaratan tarafından hesaba çekilir ,Kazanılacak para hayır kurumuna gidecekti...Onu da "yaratan" bilmekte..
 
 
Benim nokta virgüller ,bölüm ,bölüm yazdıklarıma bakmayın.. her satırı yazarsan sayfalar sürer ondan kısa kısa yazıp başka bölümlere atlıyorum...Yakında edebiyatçı olursam şekilleri kelimeleri düzeltirim ,ama oda kandırmaca dır..
 
 
Yazarsan kalbine göre yaz ...Kalbin içinden ne gelirse...O senin yanız kaldığın kalp nurundur.. Baştan sona doğru yazmak değil amaç sondan başa doğru yazmak oda sonsuz saklı şifa sırlar kitabıdır..
 
 
Yazarın bana bir iyiliği kendim yazmama sebep oldu bir yandan da yaşarken eğitim aldık...Örnek mi çok sadece aramak bulmak ...
 
 
62 YIL ÖNCE Keşfedilseydim şimdi insanlığa hizmetim farklı olurdu.. Duvarlarda asılan diplomalar gibi değil...Geç değilsiniz. .inanın sizleri bekleyen çocuklarınız kardeşleriniz şuan genç ve ufak ama büyük beyinler benim için kutsal çobanlık yapmaktalar şu an şu devir buralarda olmaması gerekirken şan şöhret koltuk peşinde koşanlar veya iş adamları sizler neredesiniz..
 
 
Buldunuz ve ileride kendiniz için ondan bir şeyler beklemeyin sadece ve sadece insanlığa bir şeyler yapmasını isteyin.. Bu da sizi "Allah katında insanlığı düşünenlerden eder. buda cennet kapılarını sonuna kadar açar".. 
 
 
            Bu dünyada haksız kazançla yiyen insanların hal durumları 
                                     Yalanı yakın yol sananlara              
                         “Zamanı tevekkül edip bekleyenlere”   
          
Bir adam yüzsüz mü yüzsüz ,geçmişine bakmadan, hala haklıyım diyen adam, asıl alıcı yani borçlusu yanı başında burmakta ,o hala dürüst adamın yanına gitmekte ısrarla  alacağı olmadan kefilin yanına gitmekte, amaç alacakta değil, dürüst insanı kötülemek için çöplüğünde öten horoz misali etrafına iyi masum maske takarak, asıl alacaklının yanına gitmez, sebebiyse A takım oda  çöplüğünde horozdur, iki pişkin horoz ötse de içinden biri erken öttüğünde ,erken ötenin başı kesilir misali ,üçüncü hicret eden horoz ,Ant ıramana çekilmiş ,asıl zamanı “ yaratanı görmekte, duymaktadır “bekler, haksız para, haram yiyen horozlar, çok yakın zamanda hasta düşer ,diğerleri nede hastalık bulaştırarak, tüm çevresini ölüme sürükler..
 
 
 Bu yakın zamandır yakın olacaktır.. Çıkarı için yalakalık eden horozlar…Bu gün alacağın acı veya batan çuvaldızdır, bil ki geçmişine bak, aklınla sivri zeka yoksunu ,bir kısasa kısas olduğunu hissettiği an.. Hayatta nerde yanlışlık yaptığını aklından filim gibi geçir…Bazen insan ben nerde yanlışlık yaptım der…Çok geçtir..
Her Şehir, her kasaba ,her köyde olan ufak ama yalanla, o günü geçirsen de, yarını olmayan dünyada ,bir saniye erdem olamayışın ,ebedi cehenneme bile bile atması, tekrar filimi başa alacam diye, haykırışı çıkışı olmayan yolda, neleri kaybettiği ,neler olacağını görmesi sadece duyacağı kabirde “küt” sesidir.…”Rabbim bir gün ve o gün zamanı yerli yerine koyacaktır”
 
 
“Bazen olur ki çok dürüst olursun ama birileri çıkar senin dürüstlüğünü alt tüs eder zannederler ki yanıldık dürüstlüğüne aldandık deseler de kendileri aldanmıştır o hala dürüsttür…Aldandık diyenler bilin ki nemalanan kişilerdir…O hala dürüsttür.. Yoluna devam eder….Zaman gelince anlaşılır…
 
 
Sen yoluna devam et bir birileri taş koyacakları zaman “Rabbim” görmekte o taş bil ki ayaklarına dolaşacak ,ocaklarına düşecek, sen gene de kötü düşünme her şeyin zamanı var, Tevekkül et  bekle…
 
 
Sende menfaat ı çıkarı olan bir kişi seni altın semerlerde gezdirir. Çıkarlar menfaatler bitince çivili semeri senin  sırtında gezdirir . Başkasına sadakatiniz, kendi başarı kapasitenize ihanetiniz anlamına gelmeye başladıysa, gitme zamanı gelmiş demektir. 
“ Akıl var ise aklın içinde ,helal  ihtiyaç hepsi var ,o bana yeter,  “Yola giden adama sormuşlar Yol harçlığın var mı diye….İdare eder yeter…Çok para vardır akıl yoktur harama çalışır ,çok akıl vardır para yoktur, ama şükür ü bilmez, Akıl, helal, şükür var ise kafi sana da nesline de yeter”
 
 
İnsan ancak yanarak öğrenir... Bu ateş belki de aldığı nefesteki yanıcı oksijenin onun hayat kaynağı, içtiği sudaki patlayıcı hidrojen ve oksijenin onun bedeninin büyük bölümü olmasından....'Hamdım, piştim, yandım... Umuttan umudu kesmemek istiyorum , çünkü hâlâ hayatın hayallerime düşlerime inancıma  borcu var. Bedenim ruhuma borçlu .Yapacak daha çok iş var.
 
 
Nimetlerin hikmetlerini tanıma yolunda atacağımız her samimi adım bize tüm şifalı  sırlarını açacaktır inşallah. Kâinatta ve içimizde saklı olan enerjiyi keşfedip aralarındaki ilahi münasebete vakıf oldukça her şey daha iyi anlaşılacaktır.
 
 
 Toroslar da yankılayan haykırışlar.. Her kurtuluşta ovaların ısınması dağların soğuması ,bazen de dağların ısınmasıyla ovaların soğuma öyle rüzgarlar eser ki fırtınalara tayfun kasırgaya dönüşür ki geçmişte kurtuluşta fırtınalar estiren Yörük ler, şimdi Dünya kurtuluşu için fırtınayı bekler...Torosların Yörük yiğitleri yoğurt yemesi farklı olduğu kadar yoğurt çalışları da farklıdır.. Hikaye yazmaz Destan yazar.
 Bazen destan yazar çıkarları olanlar işler yan gidince  sili verirler defterinden gün gelince anlaşılır, yolun sonunu görmeden karar verirler iş geçmiştir. Hikayeyi yazmaya kalsalar da destan olamazlar……
 
 
Aldatılan kişi her seferinde aldatılsa da o aldatıldıkça güçlenir ,bilmezler ki hayatı dershane okul olarak görmekte, ona her aldatılış sınıfı geçmek olduğunu bilmezler, hala sınıfta kaldığını zannedenler ,kılavuzların yanlışlığıdır…Demezler…..Aldatanlar hep haklı görürler kendilerini.. Hayatta Erdem olamazlar….
 
 
Her seferinde taşlasalar da onlara yanlışlıklarını söylediği için, yanlışı ,doğru olarak söylersen taşlarla bina yaparlar, ama zaman gelince yanlış, yanlış  olduğu zaman binanın altında kalacağını bilmezler….Yanlışı yanlış olarak doğruyu söylese de o taşlar yoluna tümsek olmayacağını bilir yoluna devam eder…
 
 
Bu dünyada dertler bitmez dert dediğin senin nefsine hakim olamayışın. Hakim olmakla dertlerinin sonu ve Huzur kapının açılmasıdır. Gidenler dönmesi ve isteklerinin gelmesiyle daha iyi yollara gitmeni sağlarlardı..  
                                                                                
Bir insana iyilik yaparsın ama o insandan bir beklenti olmadan iyilik yaptın mı o iyilik geçerli dır. Beklentilerle o kişiyi sıkıntılara düşürür o kişiyi yerinden yurdun dan ettin mi vay haline ne bu dünyada ne öbür dünyada yer bulamazsın…Bu dünyada hastalıklar ve bela şimdiden başlar…
 
 
 62 Sene hep koştum Allah’ıma çok şükür hiç Kapım Kapanmadı sebep , yıkıldım buna da şükür dedim, kandırıldım bunda da hayır vardır debim, Elimde imkanlar vardı karşılık beklemeden  hayır ettim ,Şimdi döndüm geriye bu dünya benim olsa ne yazar gel dik gidiyoruz giderayak 62 seneyi yazarak gidiyoruz senelere hiç karşılık beklemeden bu gün belki sadaka veremiyoruz ama unutmayın bilgi ,söz, gülmek, yazmak ,paylaşmak  bile sadaka….Söz ,konuşmak ,yazmak ,İlla  Prof ,yazar ,alım ,öğretmen ,okumuş olmana gerek yok…İlk olarak oku Başka söze hacet var mı.. Sadece Akıl…Hayvanlar çok pis kokuyor derler, ama bilmezler etini pirzolasını  yediğini sütünü içtiğini….
 
Doğa ve bitki meraklısı olarak gittiğim her yerde şifalı kaplıcalarını öğrenmeye çalıştım, o yörenin en meşhur yemeklerini ve doğa harikalarını öğrendim, kayıt altına aldım. Dünyada pek çok ülkeye giderek bitkisel tedavi yöntemleri ve şifalı bitkiler üzerine araştırmalar yaptım. Yeni bilgiler öğrendim “hamdım, piştim, yandım...”
Aynı zamanda makine montaj ve süt entegre tesisleri ve distilasyon, damıtma ustası olarak önemli tesislerin kuruluşunu gerçekleştirdim. Okuma imkânı bulsaydım biyololoji eğitimi alırdım.
 
 
Sağlıklı nesiller yetişmesi için özellikle Biyokimya hemogram bilgileri başta olmak üzere sağlık ve beslenme ile ilgili bilgilerin ilkokul yıllarında verilmeye başlanmasının çok önemli olduğunu ve çok faydalı olacağını düşünüyorum. Gelecek nesillerin de araştırmacı olarak özgür serbest bırakın. Her şey ,araştırma da sonuç sağlıkta ,yaşam: BİYOKİMYADA
 
 
 62 yaşındayım 56 yıl öncesi
Biz insan oğlu kitap okumak ,gezmek, araştırmak yapmıyoruz hep bir şeyi ikiye bölmeyi caba gösteriyoruz.
 
 
Dünya kurulduğundan beri var olan Artı Eksi. İnsanoğlu varoluşun dada var olan hep galibiyet. Hiç paylaşmayı bilmediğimiz den  kaoslar çıkarıyoruz. Hep galip gelme isteği, erdemliği unutuyoruz .Bu da şan ve ihtişama götürüyor. Gelecek: Tanıdık tanımadık çocuklara EGİTİM VERMEK  Geleceğe  nesil aktarma bu kutsal görevi götüren öğretmendir. En büyük görev : Gelecek Öğrenci seçimi Öğretmenlere düşüyor
Bazı öğretmen  korkusundan okula gitmeyen çocuklarla ilgilenmek her şey öğretmeni elimdedir. Öğretmen her zaman öğrencinin kılavuzu dur. Öğrencinin her şeyi öğretmenidir.
 
 
En kötüsü de, inceldiği yerden değil de, sağlamlığa en güvendiğin yerden kopması.  Bu gün için soruyorum siz hiç başka çocuklar okumasına, bilinçlenmesine  için yârdim ettiniz mı. Hep verdiyseniz burslu verdiniz, hep karşılığını bekliyorsunuz.
 
 
Burs alanlarda sevinir okulda iş garantisi veriyor dersiniz işte o zaman hayatınız kopar. Ve sana iş bulurlar ama  20,30,40 yıl sonra sana bir vazife verirler altından kalkamazsın .Bu tuzaklara düşmeyin İnsaniyet maskesi taşıyan öyle milletler ve insanlar vardır ki maskelerinin altında canavarlar yaşar.
 
 
Geçmişte  1991-94-95 -96 -97- 99 -2000 yıllarda burs verilecek diye yıllık 12 ay toplanan senetler ,verenler çocuklar okusun diye , bu senetlerle şirketler ,holding kuranlar ve bu senetlerin bir iki si ödeyemeyince (ticarette kırmızı çizgi )  senet sahip kişiler icra ve hacız e uğrayıp (fabrikanızda bir şılık paketleme makineniz gitti mi ne olur) ticari hayatları biten kişiler ve bunların bedduaları  zamanı gelince hesap sorulur her şey zamanı gelince sorguya çekilir bu dünyada kanun cezayı keser ama gelecek dünyada nasıl hesap verecekler . 
 
 
Benim gibi hataya düşme burs gerçek kişiye ver. Nereye gittiğini bil sonradan gözünle gör vicdanın rahatlat hâksiz kazanca dikkat edin.
 
 
Esnaf , işçi veya zengin kazandıkları paranın çok cüzi parayı ve fazla eşyaları ,öncelikle aile etrafı daha sonrası etrafına verse kendini zora sokmadan yardımlaşma olsa inanın her öğrenci okur ve yoksul kalmaz ama ailenden başlamak gerek …Ama hep uzakları tercih ediyoruz yakınlar yaklaştırılmayınca uzaklara istikrarlı ulaşılmaz .Sadece gönlünü rahatlatırsın.
 
 
Gelecek için laboratuvarlar açarak araştırmalarına fırsatlar verin. Her asırda birkaç kişi düşünür. Diğerleri onların düşündüklerini düşünür. Gerçek başarı başarısızlık korkusunun üstesinden gelmektir     
 
 
Biz eski günler Abi dayı varsa işin görülürdü . Önemli projeler olsa da  eskiden bu projelere alkışçı olursan abi dayı dan gelirsen müsaade eder ve senden çıkarları varsa ederlerdi .
 
 
Yaşın kaç olursa olsun ben gencim diye korkma hayallerin deki projeleri sun büyük düşün canlılara zarar vermeden gerçekleştir korkma eskiden sen mi kurtaracaksın derlerdi ,şimdi zamanı hayallerini, gerçekleştir. Ekonomi ,eko, ekolojiyi  koru ve canlardır.
 
 
 BAŞARMANIN SIRRI    
Yenildiğinizi düşünüyorsanız, yenilmişsinizdir. Cesur olmadığınızı düşünüyorsanız, korkaksınızdır. Kazanmak istiyor fakat kazanamayacağınızı düşünüyorsanız; kesinlikle kazanamazsınız. Kaybedeceğinizi düşünüyorsanız, çoktan kaybetmişsinizdir. Dışarıdaki dünyaya çıktığınızda anlayacaksınız ki başarı, ancak onu istediğiniz takdir de gelecektir. Her şey insanın kafasında biter. Alt edildiğinizi düşünüyorsanız, alt edilmişsinizdir. Yükselmek için yüksek düşünmelisiniz. Bir ödülü kazanmadan önce kendinizden emin olmalısınız.
 
 
Yaşam savaşını kazanan, her zaman en güçlü yada en hızlı olan değildir. Er ya da geç kazanan kişi, kazanabileceğini önceden düşünen kişidir. Başarı İstenmediği Yere Gelmez. 
 
BAZI YILLARDA YAZDIĞIM NOTLAR 1956 DAN 2022 YE KADAR
Bölüm Hakkım da saklı şifa
1250 sayfa sadece kısadan kısaya anlayabilecek 250 sayfayı diğer bölümler sadece sırlar kitabin “Baba ve saklı” bölümünde.
 
 
SAKLI ŞİFA
ÇOBAN UYSAL 66 yaşındayım. Çeşitli sebeplerden dolayı tahsilime devam edemedim, genç yaşta çalışma hayatına atıldım. 50 yıldır şifalı bitkiler ve tedavi konusunda çalışmalar yapmaktayım. “Saklı Şifa” nın peşinde Türkiye’ ve Dünya'da Avrupa’yı, Asya’da bazı ülkeleri karış karış gezdim, farklı bitki türlerini inceledim. Dünya harikası olan vatanımızın şifalı bitkiler açısından ne kadar zengin olduğunu gördüm.
 
 
Kuşların göç yollarını inceledim ve bu yol üzerinde kuşların dışkılarından yayılan keşfedilmemiş endemik bitki türleri keşfettim. Kütahya’nın Murat Dağları, Uşak, Çivril, Akdağ, Tokalı Vadisi üzeri, Isparta, Sorgun Kerkeneze Harabeleri, Beyşehir, Bey Dağlarından Toros Zirvelerine göç yolları doğancıların güzel kaynaklarıdır. Görmelerini ve keşfetmelerini isterim.
 
 
Doğa ve bitki meraklısı olarak gittiğim her yerde şifalı kaplıcalarını öğrenmeye çalıştım, o yörenin en meşhur yemeklerini ve doğa harikalarını öğrendim, kayıt altına aldım. Dünyada pek çok ülkeye giderek bitkisel tedavi yöntemleri ve şifalı bitkiler üzerine araştırmalar yaptım. Yeni bilgiler öğrendim “hamdım, piştim, yandım...”
Aynı zamanda makine montaj ve süt entegre tesisleri ve destinasyon, damıtma ustası olarak önemli tesislerin kuruluşunu gerçekleştirdim. Okuma imkânı bulsaydım biyoloji eğitimi alırdım.
 
 
Sağlıklı nesiller yetişmesi için özellikle Biyokimya hemogram bilgileri başta olmak üzere sağlık ve beslenme ile ilgili bilgilerin ilkokul yıllarında verilmeye başlanmasının çok önemli olduğunu ve çok faydalı olacağını düşünüyorum. Gelecek nesillerin de araştırmacı olarak özgür serbest bırakın.
 
 
HAYATIMDA 3 TİPİK VAKA;(HİÇ BİR İLAÇ KULLANMADAN YAŞAM.)
1)Hayatımda Hiç Bir İlaç Kullanmadım!!!
1976'da sigortalıydım. Bir iş kaçamağı yapıyım dedim. Viziteye çıktım hastaneye gittiğimde vezneye yaklaştım evrakımı verdim .Ben doktor beklerken bir kutu aspirin verip gönderdiler.2 gün istihbarat yapıyım derken bir de aspirine baktım. Çöpe atarak işime gittim.(Bunlar beni Alternatif Tıpa araştırarak kendimi iyileştirmeye yönlendirdi.
2)Beyşehir Yolundan Konya’ya Giderken
 
 
Arabayla Beyşehir'den 30 km Konya yoluna giderken bir kasaba yolunda arabayla 6 takla attım. Kısa süre arabadan çıkıp ambulansla arkadaşımla Beyşehir Hastanesine götürdüler.48 saat kontrol olması gerekirken 2 saat içinde sevk ettiler.
Not: Beyin kaza anında açıksa vücut kendini savunmaya alıyor.
 
 
3)Yıkılmayan Ev Projesi
Mersinde yıkılmayan ev projesini yaparken 3.kattan düştüm .Düşerken beynin açık düşüş şekli o anda düşerken topuk üzerine düşmesi topuk kırılması vakası yaşadım .Ertesi gün alçıya almaları beni şaşırttı ve alçıya alındıktan sonra kendim tekrar kesip kendim alçıya aldım. Topuğumu yumuşatarak. ( Nasıl aldığım anlatılmaz.)Anlatılmaz ,yaşanır. Çünkü çok acı çekiyordum .Sonra acım dindi ve kısa zamanda bir burçak lapası yaparak sardım. Ve 48 saatte toparlandım.
 
 
Hayatım boyunca bunları yaşadım .Doğa bana bunları verdi, uyguladım ve yaşantım devam etti.
 
 
Portakal ve limon kabukları ile birlikte cam kaya tuzuyla fazlasıyla yesem zarar ve azıyla yesem yarar. Bir iki dilim yaşam faydasını gördüm.
 
 
Benim için bir yaşam serumu.
Yazımızdaki  “Saklı Şifa” adlı yazılım  yaklaşık 49 yıllık çalışmadan kazandığımız bilgi, deneyim ve birikimin bir araya getirilmesi ve sistemli bir şekilde kaleme alınmasıyla ortaya çıkmıştır.
 
 
Bu yazımın yazılması aşamasında eski Türk İslam medeniyetlerinde uygulanan bitkilerle tedavi yöntemleri incelenmiş, yazılı kaynaklar gözden geçirilmiş, Tıbbı Nebevi, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde  yazılmış  kaynaklardan istifade edilmiştir.
Bu yazılım şifalı bitkiler ve içinde bulunan maddeler hakkında sizi bilgilendirecek, kendinizi tedavi edebilmenizin ayrıntıları ve sınırları ile ilgili sizleri uyaracak size bu konuda yardımcı olacaktır. Yazılım boyunca karşınıza çıkacak metinlerde ve reçetelerde hangi bitkinin hangi hastalığın tedavisinde faydalı olduğu, nasıl kullanılacağı konusu sade bir dille açıklanacaktır.
 
 
Şifalı bitkilerle tedavi sınırsız bir konudur. Her hastalığa karşı, doğada şifalı bitki bulunmaktadır. Daha açıkçası tabiat kocaman bir eczanedir.
 
 
Pek çok şifa kaynağı doğada, hemen yanı başımızda elimizi uzatmamızı beklerken bizim şifayı vücudumuzu tahrip eden kimyasallarda aramamız kendi vücudumuzun kıymetini bilmediğimizdendir.
 
 
Eğer dozu yerinde kullanırsanız bitkisel ilaçların şifası çoktur. Bunu söylerken tabi ki modern tıbbın teşhis ve tedavisini küçümsediğim, yok saydığım anlamı çıkmamalı; bilakis, önemli sonuçlara yol açabilecek hastalıklarda mutlaka doktora görünmenizi tavsiye ediyorum. Basit sandığınız belirtiler, sizin için hayati önem taşıyan bir hastalığın işareti olabilir.
 
 
Sağlığınıza gerçekten değer veriyorsanız özellikle hastalıkların teşhisinde modern tıbbın yöntemlerine başvurmalı; şifalı bitkileri kullanmadan, şifalı bitki uygulamalarını denemeden önce mutlaka doktorunuzun onayını almalısınız. En azından bir bitki uzmanına danışmalısınız.
 
 
Çok iyi tanımadığınız bitkilerle kendinizi tedavi etmeye kalkışmanız daha farklı sağlık sorunlarına yol açabileceğini unutmamalısınız.
 
 
Değerli okuyucular, İnsan tarih boyunca en çok hasta olmaktan, ölmekten ve aç kalmaktan korkmuş ve bu iki konuya çare aramıştır.
 
 
“Her nefis ölümü tadacaktır” ayeti kerimesinin hükmünce ölüme çare bulunması mümkün olmasa da Allahu Teala her hastalığa çare olabilecek pek çok sayıda şifalı bitki yaratmıştır. Bu bitkileri gereğince kullanabilmek için bitkileri ve özelliklerini çok iyi bilmek, bu konuda yeterli eğitime ve tecrübeye sahip olmak gerekir.
 
 
Halk arasında “Bitkiler doğal olduğu için yan etkisi yoktur” diye çok yanlış bir inanış vardır. İnsan sağlığına zarar veren bitkiler olduğu gibi, yanlış kullanımdan doğacak zararlar da vardır.
 
 
Aynı zamanda yan tesiri olan bitkiler kullanıldığında veya yüksek dozda alındığında kimyasal içerikli ilaçlarda olduğu gibi yan vücudunuz olumsuz yönde etkilenebilir.
Bitkisel ilaçlar kullanmadan önce doktorunuza, bir diyetisyene, biyokimya uzmanına, herbalistlere ya da şifalı bitkilere gönül vermiş bir aktara danışmanızda fayda vardır.
 
 
Bu yazılımda, sizlere hiçbir yan etkisi olmayan, zehirleyici bir madde içermeyen şifalı bitkiler ve onların tedavi edici özelliklerini tanıtmaya çalışılacağım. Bu bitkiler genellikle çevrenizde gördüğünüz, tanıdığınız bitkilerden biri ya da bulunduğunuz yerdeki aktarda bulabileceğiniz bir bitki olacaktır.
 
 
Bu yazılımı okuyarak bitkilerin içindeki maddeleri öğrenecek, kendiniz için faydalı olacağına inandığınız reçeteleri gönül rahatlığı içinde hazırlayabilecek ve uygulayabileceksiniz. Tavsiye edilen reçeteleri uygun şekilde ve dozajda uyguladığınızda, olumsuz bir sonuçla karşılaşmayacağınıza kesinlikle inanabilirsiniz.
 
 
Bu yazılımda  ayrıca vücudumuzun yapısı, hastalıkların teşhis ve tedavisi ile ilgili bilgiler, doğal ve sağlıklı beslenme, besinlerin kalori değerleri ile ilgili bilgiler de bulacaksınız.
 
 
Yazılım en önemli özelliklerinden biri de bazı hastalıklar için önerdiğimiz hazır kür ve reçeteleri de bulabileceksiniz.
 
 
Yazılımda  ele aldığımızı bölümlerden biri de evinizde doğal beslenme, doğal sağlık, cilt bakımı ürünlerinin kolay bir şekilde nasıl yapacağınızın anlatıldığı bölümdür.
Bu bölümde ev yapımı yoğurt, peynir gibi gıda ürünleri ile doğal deodorant, doğal şampuan, doğal sabun gibi cilt bakımı ürünlerine ait reçeteleri bulabilirsiniz.
 
 
Bir hastalığa yakalandığınızda öncelikle çevrenizde pek çok insanın sizden daha çok hasta olduğunu düşünerek maneviyatınızı güçlü tutun ve halinize şükredin. Hastalıkların ilk şifası güçlü bir maneviyat ve şükürdür. Hangi tedavi yöntemini uygularsak uygulayalım kişinin kullanılan maddenin şifa kaynağı olduğuna ve iyileşeceğine inanması gerekir.
 
 
Değerli okuyucular, 66 yaşındayım ve hayatım boyunca hep şükrettim. Yıkıldım, soyuldum, hakkımı yediler, dolandırıldım, arkadaşlarım çok zengin oldu diye hayata küsmedim.
 
 
Hep veren el oldum, kapris yapmadım gurur, kibir etmedim. Lüks otellerde de yattım, açık arazide göklere, yıldızlara bakarak da uyudum. Mükemmel sofralarda da bulundum aç da kaldım ama hep şükür ettim. Nimetleri verenin de, alanın da, hastalığı ve şifasını verenin de rabbim olduğunu unutmadım.
 
 
Bugüne kadar hiç bir hastanede kaydım yoktur. Şifayı hep dünyada var olan nimetlerde aradım. Doğada gezerek, bilim adamlarıyla görüşerek, hayatımızdaki eksikliği fazlalığı görerek inceleyerek bugüne kadar geldim.
 
 
Ne yazıktır ki günümüz dünyasında bitkilerle ilgili yapılan araştırmalarda, bilimsel çalışmalarda bir Türk bilim insanının araştırmacının, botanikçinin adına rastlayamadım.
 
 
“Son on yılda yeni yeni” Ama şu anda gördükleriniz bir tür bitkiler orta Asya ve Asya yörelerinden gençmiş bilim bu günün botanikçileridir”
 
 
Her gün doğaya bir bitki düşer o nu bulmak ise elli yıl alır kaç elli yıl içinde düşen bilgiler derseniz daha keşfedilmemiş türler çoğalır ve keşfedilir daha bir şey keşif edemedim ama keşfedilmiş bitkileri ne nereler yaradığını öğrendim öğrendim de demek yanlıştır öğrenmeye yetmeyen keşif yolları daha bitmemiştir..
 
 
Her nasılsa uluslar arası literatürde bu bitkilerin tamamının yabancı isimlerle tanındığını Anadolu topraklarında yetişse de bir yabancılara mal olduğunu gördüm.
 
Bütün bunlar beni fazlasıyla üzdü. Yıllardır içimde yaşattığım geleceğe bir şeyler bırakma duygusu beni yazmaya yöneltti. Ve tüm bilgimi, birikimimi bu yazıma  koydum.
Benim burada yaptığım hastalıklar için yeni bir şifa bulmak değil var olanı hatırlatmaktan ibarettir. Sağlıklı, mutlu ve uzun ömürler geçirmeniz dileğiyle okuyarak iyi vakitler içinizden biri.
 
BABAM VE SAKLI DOĞUŞU VE HAYATA ZOR YOLCULUĞU
Yıl 1956 ağlayarak geldiğim gün ne bileyim yazdığım güne kadar ağlayacağımı bilseydim vesile olmasaydılar hiç gelimiydim bu çıkarcı nefse doyulmamış dünyaya kabiller var olduğundan beri bu güne gelesiye kadar yer yüzünde beş milyara kadar kanmış kandırılmış gladyatörler yok olurken gene nefise doymamış cesurluk adı altında piyonları ölüme süren krallar sonrası krallıklara bölünen daha sonrası her devletteki kurulan hükümetler ve sonradan hükümetler arkasına gizlenen kuklacılar kuklalara dizilmiş ülkeler uluslar gizli veya ulu ortam savaş lobileri kışkırtarak gece karanlığında ormandaki ağacı dev zanneden giyinip kuşanıp yel değirmenlere saldıran saldırtan kralım diye halkın arasında dolaşan baldırı çıplaklar çıplak krallar var var olacakken.
 
 
Saat kuleleri benim diye satan ve ona inanan inanıp pembe dünyada gezenler dağlarda köşe başında şehir efsaneleri deli dumlular kanan kandıran bir da hanelerle sallayan sallatan ve  bir dünyanın sonu hiç belli olmayan iyi haberler beklerken her gün kanallar değiştiren aksiyon arayan gözler o gün reyting varsa bilin kabillerin kulaklara üfleyen iblis ve şeytanların yaptıkları bir dünya devam ederken edecekken hiç bu dünyaya gelir miydim.
 
 
Ek 01
Her kes bir olgun yaşa gelince geçmiş yıllarını arar hayat ne güzeldi der işte orada hep yanılır o güzellik gençliğin verdi zaman perdesi idi gençlikte o zamanın yaşlı gurubu da belirli yaştakilerde aynı bu dönemdeki gibi nefis çıkar doyumsuzluk kışkırtma sahtekarlık akla ne geldiğiyse o günün saadet zincirleri bu günde aynısı o zamanda vardı bu gün gördüklerinizin aynısını da o zaman yapmaktaydılar zülüm baskı insanları bir arada tutma bankerciler kartçılar et eti diye eşek at etleri süte süt katmalar demir çimentodan çalıp ev yapmalar işçilerin parasını aylıklarını vermeyenler o gün bu günün en başta zenginleri siyasette şakşakçılar memurum işini bilir ulus kadar sermayemle gelip ülkeyi kurtara çam deyip sonrası kurtarmacam diyenler sermayeyi kim kimlere verece diyen zihniyetler gıda sahtekârlıklar yoklar ülkesi yapan tekelleşmiş yapılaşmalar sayda say bitmeyen o zamanın illüzyonlar bu günün yaşlıları bazı gençliğin o zaman görmedikleri bu gün görünce o zamanı ararlar..
 
 
Şimdiki gençlikte geçmişte yazılarımı takip edenler bilir ve yazılarda arşiv dosyalarında silinmedi ası tarih 2000 yılında silindi şimdi 15 yılındayız ne zaman okursanız da o yıldasınız şimdiki gençlerde 60 70 yaşlarına gelince 2000 yılını arar olacaklar çünkü değişmeyen yapı 400 sene önce yazdıkları bir inanış insanları bir arada tutmak o zamanın gelişesiyle bozulmayan ana temel ise insanın bir arada tutmak asırlar geçtikçe insan boyutunda farklı düşünerek yapılaşma gerçekleştirmeleri.
 
 
İlim içinde bilim yerine bilim gelişme ile ilmi inanışı yok ederek yazdıkları kitaba uygun kaoslar iç içe geçmiş ülkeler ,ülkeler arası kışkırtmalar savaşlar yaptırtılarak savaşı kurtarıcısı olarak çıkan yapma şirinler önce şeytan ve iblis sonradan maskeleri altında insan olma nasibi almamış dünya savaşları çıkartılarak ve ülkeler içinde darbeler ardı arkası kesilmeyen bilim içinde ilmi yok etmek için sene 1990 dan göz kırparak tarihide aşılayarak 2000 de sıfırlandı sene bir gün sonrası yıl bir olarak teknoloji yerini aldı.
 
 
Sizin gördüğünüz 2005 asıl olan 5 yılı ilk teknoloji cip takma dünya geleceği zaman da yapacakları programlar o zamanda insanlardaki gelecek yazılmaya başladı ve bir yandan yapay açlık dünya kırız savaş oyunları terör yetiştirilerek kurtarıcıymış gibi göçmen kuşlar halinde dünya zenginliğini toplayıp duran şirketler ve geleceğin şirketler ise dünyayı ülkeleri yöneten şirket kurulmaya başladı bu sermaye bir dünya tek talep edilen paraya köle esir ederek şu an elinizde tuttuğunuz kanlı paradan başka şey değil sermayeler ise siz insanoğlu dur..
 
 
Öyle dünya gele gelenek yerleştirdiler ki siz nerde olursanız olun sizleri bulmak çok kolaydır onlar için uyguladıkları kanunlar ise onların istedikleri gibi olursan dünya da yer edilirsiniz deyip bir kuruluşlara seni yazdılar işine geleni yaptılar işlerine gelmeyeni de dışladılar seni düşman ettirdiler ülkeler arasında kaoslara kadar götürerek ülkeni istila için senden gözüküp kurdukları terörle baş başa bıraktırarak insan hakları evrensel deyip benim ülkeme dokunmayan bin yaşasın diyen zihniyetler şahmeran olarak yılanları saldılar yılanlar anason tarlasında akıl şuuru kaybetmiş şekilde oluşları ise sahte cennet vaatleriyle yazdıkları kitaba uygun olsun diye de erkenden kıyamet senaryolarına uygun Mesih çağırmak işte burada gene illüzyon gösterip kurdukları senaryo gereği devlet kurmadan ülkeler şirketleri toplayıp tek yönetim şirketleri ortaya sergilemek ise aynı 1945 yılında atılan atom bombasınız atarak korku salan ülkeleri korkutan dünya büyükleri arasında gelecekte bu günün seçimleri ortadan kaldırarak kendi şirket yapılaşma ile 2045 yılında yanı 45 yılında tekrar sıfırlayıp 00 da yapay çip takılmış bir insan boyunda hoş geldiniz.
 
 
Bu yazılar geçmişten ve bu güne eşleşen yazıları kısadan kısa yazarak kısayı da özetleyerek yazmaktayım hoş geldiniz den sonra ise asıl yazdıkları kitaba uygun hale gelmesi ise 1 2 3 4 boyuttan sonra 5 6 7 sıralayarak gidiş ise dünyadaki bütün insanoğlunu bir tek şimdi çiplenmiş belgeleriniz sonradan bedenlere takılan çipleriniz öyle illüzyonlara itmek için yapay özgürlük sunarak sizler her boyutta inancınızı tek yöne itmek düşüncelerine şimdiden girmektesiniz şimdiki boyutta 2116 yılınız yani nesilleriniz onların planlamalarıyla 45 yılınız tekrar sıfırlanmanız ve 71 yılınız artık onlar için onlara karşı gelmeniz bir tuşa bakacak o da programmış bir insan boyutu fark etmeyen bir yapay zekaya bakarak nesiller nesli bu yaşama köle esir esaret oluşunuzun kanıtı olacak.
 
 
“İşte o zaman eşleşmeyen bir insan boyutu 116 rakamı yaratandan başka dost olmadığını anlayacak yazdıkları kitap ise bir daha yanılacak bu dünya galaksiler içinde boşa yaratılmadı vardır bildiği yaratanın”
 
 
İnsanlık yapay gıda silah ilaç yok etme ise sadece bu gün korkunuz bu gün sizleri onların şirketlerin eline vermedir yeşil gördüğünüz vadi seraptır ya çöl yada balcık çukurudur..
 
 
O günün bir tuşla yok oluşunuz bu gün insanların üzerine salınan musibetler ve ekonomi bozukluğu enflasyon savaşlar kıtlıklar sadece gelecek için ellerinde tutukları karşılığı olmayan parayı onlara binlere katlayarak siz insanoğlu sermayesi olarak gösterilen açlık kıtlık açıkta kalma korkusu ile içerde bulunan şan şöhret ülkeleri içinde dik duran dik durması için güçlenen ve bu güçleri yıkmak için dış dünya şirketlerine esir esaret içinde vaat edilen sahte şeyhlik krallık ülke içindeki hainlerle dolu ülkeleri sallayan sallatan bu günden görme özürlülük ise sadece takılmış insan boyutuna bant boynuna takılmış zincirdir...
 
 
Şimdi çobanın 1956 yılından 2022 yılına geçelim geçmeden önce sizleri nasıl sahtekar yapmak ta ve nasıl gelecekte cip takarlar. bil bakalım önce ben den başlayalım.
 
 
Anladım ki bu yer yüzünde birilerin gölgesinde ve ya sayelerine mecbur etmişler arsında piyon olarak durmakmış ve zamanı gelince kullanılmak için verilen sahte pembe dünya..
 
 
Bu nu artık sezen çoban yaşamda başkalarına köle olmak ise tek başına yaşamaya karar vererek şehri terk eder dağ güvenilir insan olmayan bir yere arabasını da evin önüne çekerek tek yaşamaya ilk adım atar..
 
 
Yaşam eğitimi öğrendikleri not alarak ve geçim kaynağı olarak ta kimseye zara vermeyen şifa kaynağı krem yapar geçimini sağlar dağlardan otlar toplayarak kendi yaptığı bir destinasyonla yağ çıkarmaya başlar zaman geçtikçe talebi kendine yetecek kadar yapar fazla isteyenlere de kısa öz olarak ben yapamam der..
 
 
Ufak tefek devlete borcunu kazandıklarıyla öder defteri sıfırlar bazen ülkesini bollaşır bulduğu yapmak istedikleri yerde projelerini uygular dağlarda arabada yatar araba karavan şekilde özgürce yaşar bazen güvenilir yer gider bazen de bollaşır bollaştığı yerlerde uyguladığı projelerde eksiklik var mı yok mu diye ziyaret eder.. Tam 21 sene  ev hayatı yaşamaz hep karavan ve dağ bazen de hotelde..
 
 
Kanun kurallar içinde eksik olmayan hiçbir yerde hata yapmayan çoban son bu sene karşısında kanun çıkarırlar nüfus kağıdı ve çipli ehliyet son yıl günü sonrası da yapmaz iseniz ceza yersiniz der kanun..
 
 
Ben hiç kimseye ihtiyaç duymaz iken başvurmadığım halde yaşlılık parası almadığım halde emekli olmadığım halde emekli olmak istemediğim halde hasta hastalığı tetikleyen insan eli değmedikten sonra “Allahtan başka rızık nasıbım mi isteyip verdiği halde” ve normal yaşama göre “evsiz sayılırım ve sayılır ”
 
 
Şimdi bana Kanunlar SAHTEKARLIK mecbur bırakılarak ikamet için ev tutmam lazım belge ve kimlik alamazsın derler ev hayatı yaşamayı istemeyen çoban yaşam hayatında “Erciş depremi ve İzmit depreminden” sağ olarak çıkmış kişi oldum olalı da yaşamım boyunca evliya çelebi gibi geçen hayatta şimdi ev tut derler ikamet al derler bunun içinde nerden baksam bu günün şartlarında ev tutmak nerden baksan 7 bin tl le gider ve kendimi bildiğim için o ev 3 ay sonra terkedilemeye bırakacağımı bilerek terk edece mi bildiğim halde bu yapılan işe sahtekarlık olmuyor mu.
 
 
Yapılacak masrafı isteseler hem devlet kazanır hem de benim işim aksamaz al sana hem de sahtekarlık olmaz hem de çip takıldı olur olsun der “bedene değil kafa kâğıdına” şimdi gelelim diğer boyuta belki ben olmam ama günün birinde yaşamanız için dünyanın kanunları getireceği olmazsa olmaz yaşayamazsın ve ceza yer çip avında av olursun taktılar mi çip sana bu günün kışkırtmalar gibi iç emniyeti kaoslara çeviren çevirtenler sen takmaz isen terör ,terör iz ederler hiç anlayamaz sın yaşamı yaşam hayatını.
 
 
İstediğinle evlendirirler istediğin istemediğin zaman boşandırırlar bu günü kıskançlığı kalkar yerini koskoca geri kalan bantlar çıkar zaman ve yeri geldiğinde fişini çekerler istedikleri ipi oynatarak yaşam gerçek boyutun sona erer.
 
 
Çünkü bunlar dünya üzerinde hakkın olan hakkından hak iddia eden yaşam hakkını alan şirketler kendilerini tanrı ilah yaparlar “sadece hakkından hakkını tek hak iddia eden bu gün var oluşuna sebep olan yüce yaratandan başkası olamaz”
 
 
İşte buda ilim içinde bilim aramak varken yapay çekirdekler bilim içinde ilmi var oluşu unuttururlar ve yok ederler bu da bir sonra ki hamle ise yazdıkları sahte meshlerin gelişiyle var olmayanı var ederek beyin içinde ettirerek iblis ve şeytan ateş dansları yaparak kutlarlar..
 
 
Irk din ayırt etmek sizin yazdıkları kitaba ve inanışlarına göre seni kurban ederler Kaos entrikalarla oyunlar başlamış olup bu gün onların teknolojileriyle çok iyi öğrenmek( kötü iyi iyi kötü )arasında ya var oluş yada yok oluş savaşları başlar geçmişte “Habil kabil gibi eşitliği sağlayan yatıştıran ise seht şit” o zaman gerçek Mesih gelir adaleti sağlamak için.
 
 
Bu günün teknolojisi çipli çipsiz her yerde buluna bilirken gelecekte bilin gölgeler arkasına saklansanız da her nerede olursanız olsalar da uyku gibi ölüm eşit olan seni her yerde bulur.. Zamandan daha kısa zaman gösterecek..
 
 
Şimdi başlayalım çocukluktan ve bu güne
“1956 dan neyin ne olduğunu bilmeden otobüsler kamyonlar elden ele dolaşan eşyalar hatırlamakla geçti ve hatırladığım bir kel kafalı bir babanın benim saçımı okşaması ve her gelince veya gittiği gün öpmesi ve bir gün evde bir daha gelmemesi anlam veremediğim burukluk gözümü açtığımda koskoca İstanbul muş”
 
Ek 2 de Devam edecek
1956 ana doğum ama nüfus kağıdım ne şekilde”1959 ileri bölümlerde anlatılacak” kimlik dedikleri şeyi elime tutuşturulan yaş sıfır sanki yaşamım sıfırdan başlamak ta ki oradan oraya buraya derken okul yıl başlar ve yaşamda yaşatılmak arasında bana öğretilenle yaşamdaki çok ara açık fark oluşu beni yaşarken öğretmeye itti okul yıllarım 3 sınıfta bitti.
 
 
Daha sonra yıllarda dışardan aldım ilk okul diploması oldu ve daha sonra askerlik teskeresi gibi yaşamışlığım doğumunda darbeler gençliğimde darbeler ve gelecek yıllarda muhtaralar  ve gene darbeler  ne den ney içindi hepsi çıkar için kanlı balçık gölü gibi insanlığı insan olmayı çok gören hala insanlığı çukurdan çıkartılmayan yaşam sizce geçmiş yıllarınızı şöyle hatırlarsınız o günün orta yaş gurubu daha ileri yaş olmadığınızdan olmadığınız için ve yukarı kademeleri görmediğinizden halkın bir birine paylaşmayı hatırlar komşuluk ilişkileri farklı oluşunu “daha ahlak yapı bozulmayışını” imrenir keşke o zaman şimdiki ileri yaşınız gençlik çocukluğu hatırlar hala var olsa “o zaman dersiniz” ama öyle değil.
 
 
O zamanın gençliği ve yaşlılığı bu günde aynı oluşu şimdiki gençliğinde zamanla bu zamanları hatırlayıp keşke o zamanlar bitmeseydi dediği gün “zincir gibi nesil ve nesiller gider” zaman aynı değişen ise akıl düşünceler insan boyutunda değişmeler zaman zamanlar geçtikçe dünya üzerinde değişimler oldukça teknolojiler büyüdükçe insanlar insanlık küçülmekte cesaret cesurluk korkusuzluk yok edilmekte bu nu anlayamamak ise (sen ve ben ) demek içinde oluşunuzdur..
 
 
Evet bir saklı doğuşu çoban lakabı ve şifanın oluşumuna bakalım kısadan kısaya özet ,özetin özeti
 
 
Oku beni yaşama itti sorumluluk aldırdı bir anne 6 çocuk en küçükleri ben bir şeyler yapmam lazımdı annemin sabahlara kadar dikiş diktiği beni daha çok çalışmaya itti ne yapabilirdim daha çocuktum bir anda büyüdüm yaş çocuk ama sorumluluğa iten büyüme.
 
 
Akşam gazete satanlar vardı bende satarım dedim fındikza de durakta gazete satan adamın yanına giderek bende gazete sata cam dedim Cağaloğlu ya gittik gazete çıkan yere ve omuza kayış koskoca dosya içine gazeteleri koyarak büfeci sen koça Mustafa paşa mıntıkasında satacak sın der giderken de yol boyunca satarsın der of püf ilk gün zor gelir Ant ıraman her geçen gün gazete sayısı artar çok sattıkça çok kazanç ve bazen de büfeci güvenir büfeyi aç der ama (sakın sakın şu adama) dikkat et der gözü bu büfede.
 
 
Zaman geçer artık ev o zaman dan yaşam zamana fark artar ev daha çok gelir gelir bir gün büfeci sen bana uğurlu geldin buraya da alıştın işi de öğrendin ben yurt dışına çıka çam sana burayı ver ecem der ama param çok az biliyorum der az senle anlaşalım ben gittiğim yerden geri gelirsen der aynen ana iade edersin şayet gelir de yerinde bulamasan da benden tarafa helal ederim der..
 
 
Tamam der o günkü sermayeden de bir kısmı alır işletme olarak içerdeki dergiler demirbaşlar kalır içinde metre karesi iki metre kare var yok artık büyüyen çocuk başlar işine on yaşında ,dört kendimle beş çocuk bulur gazete sattırır geçe yarısı sırtına heybe çıkacak günlük gazete yürüyerek yolda beni tanıyan kişilerin kapısına gazete bırakarak büfeyi açar gazete satarken de asıl dağıtıcı gelir gazeteler dergiler bırakarak  bir önceki gün gazete parasını alır o günden beride iade almamış olarak bana ödül dergiler kitaplar verir akşama doğru gündüz verdiklerimi tahsilat yapar akşam gazetelerini sattıracağım gazeteleri küçük çekçekle alır büfeye koşar adımla gelir iş yerini açardım..
 
 
Gece akşam saatleri ise evde annem iş boşluğunda ev poğaçaları atıştırmalık ekmek arası yapar hazırlanmış olarak satar ek gelir ederdim daha çocuktum akşam saatleri yurtlardan silah sesleri gelir aynı kişiler büfeye toplanır sarmaş dolaş olurlardı anlam veremez ama sevinç bayram günü olur olurlardı buna” sağ sol” dediler.
 
 
Buluşma noktasında kan kardeş gibi idiler bazen gelirler emanetleri bile koyarlardı işte emanetin ne olduğunu öğrendim çocuk çocukken derin derin çukurlar açılıyor birileri gelir sana emanet bıraktılar mı der yok Amca bırakırlarsa alayım mı der çocuk çocukluğa vururdum ben de emanet bırakanlara söyler onlara da ertesi gün bırakmazlardı.
 
 
Bir gam baz var derler bana da şu (karşıdaki heriften kork ve dikkat et derlerdi) bende benden öncede büfeci Mehmet abide söylemişti der ver oradan atıştırmalık içli köfte derlerdi geçe bitmeden toplar eşeği sağlama bağlar gibi oracıkta kıvranır yapardım.
 
 
Bazen 3 bazen 4 te kalkar gazete almaya gider ve daha sonraki günde erkenden getirmeye başlamışlardı gazeteyi sevilen bir çocuktum daha önceden evdeki taze poğaçaları getirmiş ilk çaylarını benim yanımda içerler pogca yerler pogca parasını veriler cay büfeden der az kestirmek için bir gözü açık şekerleme yapardım uyku saatleri böyle geçerdi büfe tezgahında uykudan başım düşer yaslar uyurdum da ki annem veya kardeşlerim poğaçaları getiresiye kadar ne poğaçam çalınırdı ne de gazetelerim Fiatları biliyorlardı oracıktaki kumbaraya atarlardı ilk gün saydım tezgahtan fazla para çıkardı ve sonrası hiçbir zamanda saymadım.
 
 
Yaşam çocukken hep böyle geçecek zannederdim ta ki on iki yaşıma kadar bir geçe Cağaloğlu’na erken gitmek istedim dağıtıcılar derlerdi “bir gün erken gel gazete çıkartılan yeri gezdirelim derdi bir de seni merak ediyor içerdekiler derdi merak derler” ya her şey meraktan gelir ilk çıkan gazeteleri nasıl çıkartıyorlar bakar gazetelerimi alır gelir hesabi yapmakta bir de müşterilerime gazete gidiyor mu getiriliyorlar mı kontrol etme hayalleri olarak tekrar yolumu tutarım güle oynaya hayallerimle koşar emin adımlar atarak yol boyunca gündüz çıkacak gazeteleri dağıtan dağıt atılanı kontrolle ederek gelirim ve benin büfeye yaklaştıkça evdekiler ve etraftan kişiler sabahın ilk saatlerinde mahşer günü gibi kalabalık vardı beni gören hepsi gülümsedi büfede yattığımı bilen kişiler yanan yere yaklaşamadığı yaklaştırmayan görevliler o şükür dedikleri kulağıma çınlar hep çınlar hep çınlayacakta..
 
 
Annem haydi eve gidelim der hayır anne son manşetleri satarak son baskıyı satıp gelirim  der denir içinde kutuyu açar dergileri çıkartır sadece arkamda kül kalan sadece demir yığını kalan büfe önünde
 
 
Yazıyor kundaklanan büfe yazıyor son haber der” her gelen sağ sol dese de” onlara tek söylediğim tek (şey nefise doymamış haram zadeler içinde şeytan ve iblis yakan adamda içinizdeki görünmeyen adamlar)
 
 
Benden gazete atıştırmalık alanlarda kim yaptı demelerine gerek kalmadan hesabı oracıkta kestiler ve bir daha oraya büfe açılmadı..
 
 
İşte bir çocukluk büyümüş küçülmüş aklı başında şuuru yerinde bir perde kapandı bir perde geçişi..
 
 
Birikmiş para vardı yerine açmadım sadece akşamları ve cumartesi Pazar günleri statlar gider bir yarınki gazete der diğer iki güm gündüzleri oku oku minder yap der gazete satarken zaman geçer geçerken bazen de sabahları Sirkeci’de sabah vapurlardan inen karşıya geçecek kamyon bekleyenlere yeni satış yerleri keşfederek satışa  başlamış ve bir gün karşıdan gelen ve her gün gazeteden alan adam gelir adını o gün Ergün abi olduğunu öğrenir beni satışın bitince yanıma gel der ban bir kağıt verir adres orda yazılı istasyon arkasında der..
 
 
Girişken “Allahtan başka korkusu olmayan kendime ve başkalarına saygımı kaybetmeden cevap verecek küçük devdim” kendimce umut ümit hep bekler orada bir taşta olsa bir başka yerde başlama taşı olduğunu bilirdim sanki yolda yürürken para rızkımı kazanacak olduğumu ve öğleye doğru satışı bitirip gittim tabi hürmet misafir edilen yere gitmek ve büyüklerin ellerini öpmek örf ve adet gelenek olarak kendi hizmetinde görev bildim..
 
 
Beni mağazada gezdirdi epeyce büyük ve oradaki personelle tanıştırdı ve cay söyledi  “yanında kaşarlı tos söyler iseniz sevinirim dedim” sadece oradakiler gülümsedi ne den dediysem de” misafir edilen yerde hizmet tam olmalı istemek suç mu der” ufak hikayemi anlatır ve öğle yemeği söyler o gün hem tos hem de adana kebap söylenir.
Yemek gelesiye kadarda tabi bir yanda  işlerine devam ederlerken bende orada ortalıkta duran karma karışık dizayn yerli yerinde olması için ufak düzetmeler yaparak göze batmadan ve yemek gelir yenir ben sizi meşgul etmeyeyim artık gideyim der tokalaşır ayrılırım..
 
 
Artık yaşam yaşıma göre yorucuda gelse beyin şifreleri açılır evi bir sabit dükkana getirme hayalleriyle annemin fason evde dikiş diktiği mağazalar önümden caddelerden geçerek evin yolunu tutar ve eve geldiğimde anne benim biraz param var senin bu makineler kaç para der ve kardeşimle bir atölye açmak ne kadar der..
 
 
Oğlum bizim ancak geçinecek kadar paramız ve alacağımız para var der hiç para getirisi olumsalda sadece 3 5 ay yeter der bak hastaneler dolup taşmakta salgın var der ne olacak bilinmez adına kolera derler sizlere bir şey olmasın dua eder dururum sizler yok olursanız ben neyleyim dünyayı der..
 
 
Anne senin para değil ben benim kara gün için ak akçe den biriktirdiğim para derim vay benim oğlum büyümüş küçük dev der bunla kaç makine alırsın oğlum nerden buldun bu kadar parayı anne hepsi helal haram hiç yok apartmanda müsaade etmezler ama kısa zaman burada idare ederiz der gündüz çalışır geçe çalışmayız der.
 
 
Hemen kardeşleri alır makinecinin yanına gider bir overlok üç piko makinesi kumaş kesim motoru “abimin el marifeti ile sunta masa yaparlar” ve  ikinci el makine alır kendi parasını da ekler makineler gelir hiç borç yapmadan o akşam ziyafet vardır o akşamki kardeşlerimin 3 fakülte nişanlısın da gelirler” bu gün eniştelerim yeğenlerimin babaları” kutlama neşeli geçer annemin komşularımda gelir masa sanki düğün meydanı gibi hal alır.
 
 
Ben gene aynı işe gider gitmeden oğlum artık gitme bu karanlıkta ne olur olmaz der yok anne artık 13 ten 14 giriyorum çocuk değilim iş iştir neyin geleceği hiç belli olmaz rızkı ve nasibi orda bırakamam der yoluma gider işe koyulur gene yaşamımı bilen
 
Cağaloğlu’ndan geriye dönerek Aksaray a kadar geçe karanlığında gazeteyi hiç aksatmadan dağıtır diğer yeni yol üstünde yeni müşterilere vererek oradan ara kestirme yollardan ilk arabalı vapuruna yetişir inenlere beni tanıyan kişilere gazeteleri verir  sonra kamyonlara otobüslere satarak her gün ve sonrası devam eder ve beş ay  sonra her sabah ki Ergün abi işin bitince gene gel der.. İnşallah der.
 
 
Hep aklıma gelir orada duran nasip akşamları gazete satış sonrası beni tanıyan ayırdığım son gazeteyi kahvede yaşlı adama verdiğim ve paralarımı saymakla meşgulken bana söylediği sözü hep hatırlarım sonsuza denk .
 
 
 “Her sonu var olan hiçbir şey yok olmaz orada durmaktadır sen yeter ki bu azmini kaybetme var olan son nasip rızık kendine çeker güvenle tekrarını ardına kadar açılır”
O gün işim diter ya nasip der eve giderim annemle evde konuyu anlatır bir iş teklifi aldım sabit bir iş derim annem sevinir ileri boyutta sigortalı işe gireceğimi ve korkusuz yaşayacağımı bilir ve içi rahatlar annem otur olum der sana geçmişten İstanbul’a gelişimizi tek nasıl geldiğimizi ve bu güne gelişimizi anlatayım ha bu arada abinde turistlere slayt satmayı bıraktı ve oda tekstil mağazasına girdi satış personel kısmına ona da sevindim.
 
 
Biz çok etrafımız çok kıskanç yapılı ortakları vardı babanın çiftlik içinde zengin bir aile idik baban bir gece de çiftlikte baygın olarak şehir evine getirdiler fazla gecikmeden hastaneye oradan büyük şehre götürdük yaşıyor uyanmıyordu ve bir geçe babanı kaybettik kimseye haber vermeden birkaç gün içinde çiftliği kontrol altına aldım ve mahsulleri kaldırıp gelecek için hazır bulundurdum ve her şeyi kamyona yükleyip hazır beklettim ve babanın öldüğünü
herkese duyurdum ama çok tan defetmiştim babanın tek söylediği çocuklarımı koru dediği hiç aklımdan çıkmaz
 
 
Her kez ben den sakınırlardı korkarlar yanıma yaklaşmazlardı işte İstanbul’a gelişimiz yolda eşyaları indirip başka kamyon değiştirerek gözümüzü açtık burada ilk eşyaları bir depoya indirip ailece bir hotele yerleştik hatırlarsın her gün balık ekmek üzüm isterdin zeytine kara tavuk peynire beyaz tavuk der üzüm ekmekle günler geçer kısa zamanda bu eve yerleştik
 
Evet anne aynen öyle saklı yaşamdan ama geçmişi unutmak ama nerden nasıl geldiğimizi
 
 
unutmamak bunu anlattığın iyi oldu.
İnşallah yarın yeni işimde hayırlı olur ama işten dönünce gene kıza zaman akşam işini bırakmam kahvelerde poğaça atıştırmalık satar ve geride bıraktığım ve bırakacağım gazete işini de arkadaşıma müşterileri öğretir müşterilerimin çok hakları var bazen pasta börek verdiklerini hiç unutmam dışarı bile çıkamayan beni bekleyen müşterilerim vardı onlara benden sonra arkadaşım getirecek haberi sevinirler ben gidiyorum merak etme derim daha sonra geçmişlerden anlatırsın der yola koyulur iş devam ederim özetlerden özet kısalar dan daha kısa yazılımlar
 
 
Devamı var ek üçte ek dört ek beş EKLER devam eder 1250 sayfada sadece 250 sayfa özetler bir içinize ki bir yaşam
   
DUYURU MODÜLÜ
ZİYARET İSTATİSLİĞİ
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam1
Toplam Ziyaret1296445
ALTIN GÜMÜŞ BAKIR DAN ŞAŞMA
AlışSatış
Dolar32.237032.3662
Euro34.794534.9339