SAKLI-ŞİFA
Bu site geçek dili ve imla ile ”edebiyatcı tarih felsefe ve veya editor” taraflarından düzeltirilerek yazılmamış ve bu site yazarı “tamamen terçübesine ” göre yazmış olarak sunulmuştur.
Epey yol aldık şu yamaç ta ki çobanla sohbet ederken birkaç lokma, bu gün hakkımıza ne düşmüş ise yemeği paylaşarak, hem de hal hatır soralım. eh koçlar kangallar havlayarak gelişleri maşallah
Selamünaleyküm çoban…. Aleykümselam bey yolunuzu mu şaşırdınız…Yok çoban bende senin gibi çobanım ,uzaktan seni gördüm, hem bir lokma, hem de sohbet edelim dedim…Belli sanki seni kanır gibi sesi kestiler… İsim ne çoban… Kadir…
Eyvallah benimki de çoban sadece çoban yukarı yayladan geyik tepesinden ,yaş 60…Ben de 42 güm doğmuştan…Yayla kalabalık mı bu sene şenlikler var mı.. Beyim…Beyim demesen iyi olur emmi de kafi..
Çoban emmi Antalya’da yaşıyor dum işler bozulunca biraz hayvan aldım memlekete geldim bizi bura haklar, çıpıldak çıpıldak, pembe rüyalar bizi bozacak diye çor çocukları toplayıp geldim…bir yılda da kalan borçları ödedim ,çocuklarda okulda, iyiler, yazında bağ bahçeden para kazanıp yüzleri güldü, Bende malı güder, birazda kekik adaçayı toplarım ,birazda termiye ,hafta sonu pazarcı gelir alır gider.. Topladın mı tirmis, yani termiye, burada mı yıkıyorsun…
Çoban emmi sen biliyor musun Termiyeyi …Çobanız dedik ya, aslında Konya ispata tarafında ekseri yetişir, ama bozkır Akseki, yakın gene de “Rabbim “istediği her yere atar isimleri çok Tirmis termiye, acı bakla, delice bakla, gavur baklası, kurt baklası, mısır baklası, yahudi baklası gibi değişik isimlerle anılmakta ,Akşehir ılgın tarafında çoban yemişi derler, ama bu bölgelerde, çoban yemişine başka derler, bazı ülkelerde bile var. Tirmis Akdeniz ülkelerinin ortak lezzetlerinden birisidir. Mısır’da İspanya’da Portekiz’de ve çerez olarak ikram edilmektedir. İtalya, Yunanistan, Suriye, Lübnan, Ürdün ve İsrail'de çokça tüketilmekte, Şifası da çok tur, önce şu karnımızı doyuralım, şuraya sereyim. Burası iyi şuraya sereyim de ,birde çay demleyeyim ,hem yiyelim hem de ,Tirmis ianlatayım şifasını…
Dur ben de bir şeyler getireyim. .Gerek yok Kadir her şey var…Olsun soğuk ayranla, süt getireyim Emmi.. Haydi bakalım, bereketine bereket katar dağdan geçen tanrı misafirine de belki bir şifa olur….
Emmi ben gelesiye kadar sofrayı kurmuşsun. .Doğa acıktırıyor emmim sende elim dolu gelmiş…Emmi bende yememiştim, çocuk gelince yatmaya gidince yiyecek tim…Çocuklar burada mı…
Yok küçük olan burada, büyük annesiyle kız kardeşleri ,köyde babadan kalma bağdalar ,çalışıyorlar ,pekmez yaparlar….Sabaha karşı 5 te çıkarım öğleye çocuk gelir, akşam sağım zamanı kalkar, çay ,yemek, namaz derken vurur kafayı yatarım, sabah namazda kalkar, bazen de çocuk ders ,kitap okur oba nöbet gibi geç yatar, gün döner durur…
Gündoğmuşun pekmezi menşurdur, köyünden misin… konaklı yolunda baraja yakın, bilir misin …6 ayın geçti…Ne için bulundun.. Uzun hikaye anlatsam günler alır şimdi havamız iyi boş ver, pekmez ,bal bunları kim yiyecek…Olsun az az koydum ,giderken yanında götürürsün…Sağ ol emmim ama sen dağın başındasın, şimdi dar boğazdan sallandım mı, bozkırdayım...Taze sütte getirdim…
Sütü giderken içeyim, veya yolda, sofrada her şey taze ,taze sarımsakla ,süt birleşti mi 6 saatte kalmaz isal olurum, sende unutma süt sarımsak isal için en keskin doğa ilacıdır ,bu durumda zor yetişirsin tuvalete ,boşatmak iyidir ,başka zaman çok şiddetli isal olduğun zaman kaysı isal eder ,yaprakları limonun kabuğu ile yersen isali keser ,bunu da aklından çıkarma.. Desene doktor ayağımıza geldi…Yok biz doktor değiliz sadece bilgi paylaşıyoruz, gelirken kovanlar gördüm senin mi bu balda oranındır tabi…6 kara kovan 10 Tanede adana kovanı…
Maşallah en iyisini yapı yon ,diğer nimetler küsmesin, sofrada sadece bal olsa da o bile yeter, pekmezde hasmış ha, üzümü toprak mayası sağlansa birde haram katılmamışsa bil ki ürünlerin hepsi sağlıklı olur ,aynı tadı Yozgat sorgun köylerinde tattım Araplı, faraşLı köyleri de güzel olur, dedik ya haram girmemişse tüm ürünler sağlıklıdır kısaca organik tır..
Haram nsanın vücuduna ve ruhuna kendine ve başkasına, zararlı şeyler veren dır. Helal İse insanın sağlığına ve ruhuna kendine ve başkasına faydalı şeyler veren dır
Bunları aklından çıkarma emmim, Bazen olur ki emmim çok dürüst olursun ama birileri çıkar senin dürüstlüğünü alt tüs eder zannederler ki yanıldık dürüstlüğüne aldandık deseler de kendileri aldanmıştır o hala dürüsttür olduğunu bilmezler Aldandık diyenler bilin ki nemalanan kişilerdir…O hala dürüsttür.. Yoluna devam eder….Zaman gelince anlaşılır...
Bazen de Etrafın da hemen sol elle verip sağ elle alanlar yanında biter, Aldanırsın şeytana uyar ,ödemek için başlarsın ,harama aldığın haramla ne kadar inşa etsen kendini hem kendin hem gelecek neslini yıkar atarsın…O zaman yapacağın tek şey var, gelecekteki işler yaptığın işleri bilimine ilmine ihanet anlamına gelince hicret yap kurtulursun. .Sen güzel şekilde hicret etmişsin ,ve başarmışsın o sana yeter
Çoban emmi ben açılmadan sen her şeyi söyledin acaba yanlış mı yaptım diye hep düşünüp dururdum, ne güzel söyledin bu bana bir ders ve bana yaşama güveni verdin…. Eyvallah emmim şu kısa bir an bir şeyler vere bildiysek ne mutlu.. Şimdi melekler seviniyordur… bazı sıkıntın olursa ,bana telefon et gerçi buralarda çekmez ama ,alış verişe gittiğin zaman ara bazı bilgiler veririm, elimden ne geliyorsa bilgisayar kullanmasını biliyorsundur….Bu çağda bilmeyen var mı emmi…Vallahi elin oğlu sana yazmayı da ,bilgisayarı da öğretiyor …Dertli dertli söyledim emmi…
Bazı yazıları, bilgileri kitap çıksın diye ,yarı yolda bıraktı bizi…Nasıl oldu emmi…Emim hayatta ne yaptıysam, karşıma, elimde belgeleri olduğu halde dolambaçlı kavşaklar çıktı, yüzlerine vurmadım ,hep havale ettim ,bir gün her şey bitince sorulacak ,burada anlatmam boş ,anlatsam derdime dert kata çan, aynı zamanda bana yakışı kalmaz, her şeyin zamanı var, şimdi sakli sifa sitesine girdin mi veya festen sakli şifa gir beni takibe al sana her gün bilgi düşer ,epey vakit geçti, senin küçük oğlanda geliyor galiba, ne çabuk vakitler geçiyor gidiyor, şuurdan son bir iki bardak içeyim de kalkayım yolcu yolunda gerek…
Ne tarafa emmi….
Hemen sonrası anı bilinmezsin yarını hiç yarından sonrasını da “allah “ izin verirse yol güzergâhım şöyle, Boğmazdan bozkır a sapmadan, Seydişehir, yalvaç orada konaklarım, sabahta ,kestirme kara mağara dan cay inerim, afyon gazlı göl de sıcak suya girer, orada da konakladım mı, frigya vadisinden Seyitgazi Eskişehir ,Bilecik ver elini İstanbul…
Selamünaleyküm Hoş gelmişiniz Amca baba amca kim…Misafir daha sonra anlatırım…Aleykümselam İsmin ne deli oğlan.. Şeref Amca…Benimde yeğenimin ismi şeref… Deli oğlan demek Anadolu da yiğit anlamında derler sakın yanlış anlama…Yok okulda da öğretmenim bazen gel buraya deli oğlan der…Yozgat yöresinde sık söylenir.. Kaça gidi yon lise bire geçtim amca.. af ferim, dursana arabadan el feneri hediye edeyim…Emmi sana lazım olur…
Arabanın her tarafı fener ,arabada kalmış, evde var ,bu feneri hurdadan alıyorum aparatlar takıp güneş enerjili fener yapıyorum, bazen köyde genç çobanlara da hediye ediyorum, buda şerefe nasipmiş, buyur şeref ,birde şu harçlığı al okula biriktir, dağda geçmez, bilirsin…Çoban emmi mahcup ediyorsun…Ben sana vermiyorum ki, şerefle tanışma hediyesi, sen bu işe karışma, Dağda geçmeyen harçlık verdiysen affet şeref ,çünkü bilerek verdim etrafa bak her şey tasarruf ” rabbim” her şeyi vermiş…Şeref babana adresi verdim bir tık kadar yakınım..
Termiyenin şifasını söylemedin emmi… Doğru emmim yavaş yavaş toplanırken söyleyeyim ,şeref sende çayları tazele sende dinle…Neyi emmi…Deredeki akan suyun içindeki termiye amcam..Sakli şifasını…
Bunun için tirmisler bolca yıkanır ve bir gece suda bekletilir. Ertesi gün süzülüp iyice yıkanır ve bol suda tencerenin kapağı açık olarak haşlar Kaynatılan tirmisin rengi koyulaşınca, kontrol edilir hafif yumuşayınca ocağın altı kapatılır. Tirmis soğuduktan sonra suyu süzülür ve su dolu bir kaba alır.
En az bir hafta boyunca günde 5 ,7 defa suyu değiştirilir. Kokusu ve acılığı tamamen geçene kadar suyunu değiştirmeye devam eder. Acısı gidince kaya tuzunda 1 gün bekletir..
Tuzlandıktan ya da tuzlu su içerisinde bekletildikten sonra tirmis tüketime hazır hale gelir. Tatlandırılan tirmis buzdolabında suyun içinde saklanırsa 1 hafta kadar dayanır sen burada yıkarken orada da o yıkıyor..
Tirmis bağırsakları çalıştırır, düzenli kullanıldığında hemoroide iyi gelir ve kan şekerini düşürür.
Kalori, 371,toplam yağ 10,Kolestirol 0 Sodyum 15 ,potasyum 1013 ,karbouhidrat 40 diyet lifi 19 ,protein 36 ,A ,C ,Kalsuyum, D, Demir, B 6, B12 ,Magnezyum kısaca sağlık deposudur yanız yer fıstığına elejisi olan kullanamaz sakıncası sadece bu.
Yanı toptancı geliyor ama bil ki senden alınca çok işlemden geçiyor, sen sadece burada su bol olduğundan kolaylık yapıyorsun. .Bu işler çok hassas bir lokma haram sokma emmim, hep yaptığın işler fedakarlık ister, ekonomi çarkı dağda, tarlada, bağda, başlar ,sen sadece her şeyini doğal yap kazanan sen olursun…Amcam getir çayları da yolcu yolunda gerek, Her şey toplandı…Emmi ismin ney Çoban sadece çoban Emmim.. Okursan her şey anlaşılır…Ben anlatırım oğlum….Kadir emmim sende benim için dua et sende dinlen…Çoban emmi sende bizlere dua et yolun düşerse uğra bur da olmasak ta köye beklerim….Nasip her şey nasip Emmim….
Bu dünyada olmasak ta gel dünyada .her konuştuğumuz her yaptığımız ortada olacak, ne bu dünyada ne gel dünyada yüzümüz kızarmasın…Bu dünyada gecikmiş borçlarınla helalleş, kul hakkıyla gel dünyaya varma bu saatten sonra herkesle hâlleşme nasip etsin….Tek isteyim “Rabbimden bu” herkese de nasip etsin. Kalın salıncakla ,Beni de merak etme dedik ya bir tık kadar yakınım…Her şey için teşekkürler kesen bol bereketli olsun, pekmezin ,balını, yedikçe hatırlaya çam....Şifa olsun Çoban emmi ,yolun açık olsun, ”Allah” yar yardımcı olsun…Sağ ol emmim kızıma da ellerine sağlık tanımasak ta tüm ailene selam olsun “Allah” yardımcı olur inşallah, haydi eyvallah…Yolun açık olsun emmi…
E maşallah şu dağların heybeti şu ormanın güzelliği, insan oğlu hep büyüğüm der, ama bilmez ,dağların esmemesiyle ,insanoğlu “yaratanı” anar, ormanların, bir olmayışı, insanlar kavrulur ,görür serapları ,haykırır, bir gölde biye ,arar ,o yetmez yağmur bulutu arar, hiç düşünemez ,bu ağaçların ne işe yaradığını ,iş geçer, o zaman anlar, ağacın hikmetini ,o yetmezmiş gibi arar bir damla su ,bilmez rasgele son taş yaptığını ,açar kuyuları yer altını görmez ,değişir su yoları, şu dar boğazı geçtik, maşallah maşallah ,elma ,kiraz ,kaysı ağaçları bol bol, bozkırlar çalışıyor,
Akseki ,kayseri esnafları gibi, çalışkan ticaret bilen, rızıklarını “Allah” bol etsin, inşallah organik gübreyle yetiştirirler ,helalın başlangıcı, insan bedenine sağlığına faydalı sağlık verenden başlar ,ana yola çıkmadan çeşmede durayım ,hem arada hem de az dinleneyim, birde soğuk sudan içeyim, bir de bahçede birilerini görürsem son kirazlardan, alayım yolda atıştırırım kan basıncıma, kanı azda sulandırmak ,iyi gelir, Şu ilerdeki çeşme başında durayım…
Aha hat çekmeye başladı kim arar, dayanamadı Rüstem arar, buyur Rüstem hemen özlemiş sın…Çok aradım emmi telefon çekmiyordu….Hayırdır….Yok öyle aradım bir aksilik var mı diye…Yok Rüstem “Allah’a” şükür bir aksilik yok…Emmi emanetini aldın mı yanına…Almaz olur muyum emmim o beylik ,gelin kızın ismine soyadı ekledim ,beyaz inçi…Yaşa be çoban emmi güzel isim koymuşsun….Eyvallah emmim senden ricam, bayram günü ocak kenarına burçak koymuştum ,hatta sende ne yapacaksın demiştin.. Evet emmi…Tenceredekini ayağıma sardım iyi geldi, tencereyi yıkamamış isem yıkayı ver ,pis görünmesin…Emmi ben, etrafı biraz temizledik, birde hanım, evi temizledi, sen hiç unuttur musun her şey yerli yerinde, bayram günü söyleyemediğini şimdi söylemekle hafızama kazıdın ,belki o zaman unuturdum şimdi hiç unutman burçağı..…
Ben sana her zaman her şey zamanında dediysem bil ki bir sebebi vardır, Hz Ali şöyle demiştir.. “Akıllıyı bize tarif et” dediklerinde Hz Ali (a s) buyurdu ki “Akıllı, her şeyi layık olduğu yere koyandır.” “Cahili de tarif et “dediklerinde ise “Akıllıyı tarif etmekle cahili de tarif ettim” buyurdular…
Emmim her şey yolunda sen hiç merak etme …Bir şey lazım olunca her şey var yengem ne istiyorsa ver malların yemleri, her şey tamam, sağımlarımda gerekenleri yap, içinden istediğin şekilde kullan, müsriflikten kaçın, Kovanları bir bak yeter onların dünyasına karışma onlar işini bizden çok iyi biliyorlar, küçük çobana da sana söylediği şeyi söyle kafi, oda üzülmesin çoban emmim beni görmeden gitti demesin, ben gelemeyecek kendi işin gibi davran, çoban emmine hesap vermeyeceksin istemez de, ama ”Allaha” hesap verecekmiş gibi emaneti koru…
Ama emanetin içinden ihtiyacını karşıla ,hiç çekinme, küçük çobana, ailesine ve çocuklara, yengeme bir şeyler al, kendine iyi bak “Allaha” emanet olun… Tamam emmi sakken sen gidince küçük çoban çok üzüldü ama motoru duyun ca, yeni doğmuş buzalar gibi hoplayıp zıpladı, yani neşesi yerinde hiç merak etme, dediklerini de Cuma hallederim, sana hayırlı yolculuklar gözün arkada kalmasın…Ona hiç şüphem yok emmim haydi eyvallah….
Her şey inanmak tevekkül etmek o yol hep var olan yol, bazı insanlar bazılarına garip derler ,bilmezler ,o yanız değil dır, sadece yaratana sığındığını bilmezler ,Herkes yatarken yanı uyurken yanız ,ve kabirde de yanız olacağını unuturlar…Bilmek lazım ,oraya gidince iyilikler, ve kötülükler yanında olacağını bilmek kafi…Şöyle arabayı gölgeye alalım, haydi sen biraz rölantide çalış, bir soluklan biraz buradayız, kimileri ilk okul ,orta, lise, fakülte derken ,profesör olur giderler ,bunların ,hepsi okuyarak eğitim, ama sen çoban arabayla ,ağaçla ,dağlarla, kuşlarla canlılarla konuşarak ,okuyarak, görerek uygulayarak eğitimden geçersin, kimisine diploma sertifika, sana da gönül dostluğu ,kimisi parayla satar bilgiyi, kimisi de sohbetle paylaşır bilgiyi, koy adalet terazisine bilemezsin ne taraf ağır bastığını, sen tevekkül et yeter.. Gerisi hal olur…
Enerji çok yüklü şimdi kendi yerimde olsaydım ,Anadan doğma soyunur toprağa gömerdim kendimi, şimdi burada yaparsan gören olunca anlatamazsın derdini…Ama sadece yüzümü toprağa koyayım gözerlerimden elektriği atarım, maşallah suda soğuk, testiyi getireyim, giderken doldururum, abdest tazeleyelim, kıbleyi bulup, namazımızı kılalım kazayı da kılarsak, nasıp se, yüzümüzü koyacak şekilde az çukur kazalım, kıbleye dönüp,5 dakika dinlendireyim…Ya Allah....
Oh “Allaha şükür rahatladım ,yorgunluğu toprak aldı, sana şükürler olsun ”Rabbim hikmetlerin nimetlerine, "yengemim , elmalı turtasından bir de çoban kadir ın sütüyle de ufak atıştıralım ver elini Seydişehir ,Beyşehir ,yalvaç, akşama kamp kurup yarınımız olursa da yola devam ederiz. .Burada bulamadık ama yolda bir satıcı görürüz, gerçi etraf kiraz vişne ama gene de izinsiz bir şey almak, Haram ne olursa olsun göz hakkı da olsa yaşamın boyunca bedelimi arayıp bulup ödemek, ya bulamazsak, gel çoban sen yola devam et burada kısmet değilmiş ,cebinden çıkacak kısmet yolda bekler, orada da nasipse olur ,"Allaha şükür "yapanlara helalden kazananlara…
.Arabayı şöyle kontrol edip çıkalım ,lastikler iyi, yağı suyu da tamam ,yakıtı da çobanın yanında koyduk, yedekleri, ve depoyu da, yalvaçtan tamamladık mı gerçi var ama gene de müsait olduğumuz yerde tamamlarsak ,işi garantiye alırız, haydi çoban, gene yol “Allah’ın izniyle senin…”Haydi bismillahirrahmanirrahim ”
Yol ayrımından epey çıktık az daha gidelim elbet bir satıcı görürüz ,göremesek te nasip değil der geçeriz ,aha son kelimeyi bitirmeden gördük, yolu engellemeden sağa yanaşalım sen biraz çalış ,dinlen hemen çıkarız yolda fazla oyalandık, selamünaleyküm.. aleykümselam beyim hoş gelmişiniz…Yok tekim biraz meyve alacam, ben çoban isminiz ,metin ya sızın…Sadece çoban şuradan kiraz, vişne ,kaysı, birer kilo ver yolda atıştırmalık ,kendi bahçen mi …Evet beyim…Daha bey olmadık ama senin dediğin olsun, domates, biber, salatalık alayım, yol uzun, bir daha yalvaç a kadar duramam…Yol yalvaç a mı…Yok geze geze İstanbul a arabayı götürüyorum emanet araba, gerçi son merdivendeyiz bazı kişilerle hak, ve helalleşmek, birde rahmetlinin, kabrini ziyaret, etmek….”Allah “ kabul etsin mekanı cennet olsun …
Sendende “Allah razı olsun senin de ölmüşlerine fatih a, mekanları da cennet olsun…
Şalgam görüyorum ,hazır mı alıyorsun…Yok beyim biraz bu sene az yer ektim, bizim gelinler Ereğlili ,annesi buradaydı biraz şalgam yaptı bizde satalım dedik bu biraz vereyim tadına bak …Bakmama gerek yok 5 kiloluk bidondan ver, Ereğli dediysen ,hasıdır, gerçi adana yöresine ayıt te olsa ,şalgamı erglide yetişir, yol uzun, sindirimi, içerdeki radyasyonu atar şifası çoktur ,eline sağlık ,tadı da güzel açısı da…
Biraz açı daha atayım istersen ..İyi olur metin kardeşim…Bu kadar yeter mi …iyi iyi…Çay taze odunda yaptım içer misin…Odun deyince eyvallah ver de” Allahlın” izniyle yola kuyumlayım birde borcumuz, ne…5 5 5 15 ,5 te domatesler 20 ver yeter…Şalgam…ya onu ben yaptım kar gözetmiyorum ,gelip geçene, yeri tanısın diye verip geçiyorum…Olmaz metin kardeş 1 kilo neyse tahnitin ver ama 5 kilo hak geçer, elin açık olabilir, “Allah” daha çok verir, ama benden taraftan haksızlık olur, bunun hakkı 12,5 10 tl vereyim hem yükün afiflesin hem de ben şifa olayım…50 üstü var mı ,30 al 20 ver bende yola koyulayım, sana Allah bol kazançlar çay içinde eline sağlık ,bir tane yeter…Bereketin bol olsun ,bir çay daha iç de git…Sağ ol mettim kardeş yolum düşerse uğrar eve bir şeyler alırım o zaman nasipse içeriz…Adınızı söylemediniz çoban…Çoban dedim ya şu da kartım sakli şifa diye girince beni tanırsın haydi kal sağlıcakla….Yolun açık olsun gene gel….Eyvallah nasipse….
Sende dinlendim mola vermeden yalvaç, dolaba koyduk karanlık çökmeden yolda çeşme görürsem ,az dururuz değil mi kaptan ,hem sağına soluna bakarız…Buralar ne olmuş böyle hep bahçe önleri kasa bolu aferin ,bol bereketli olur inşallah ,kolay değil, zor ,zor, amaç hakkıyla helaliyle yetiştirmek ve satmak, ”Allah “ kimseyi borçlu etmesin inşallah bizimde ufak broşlarımı ödeme nasip etsin kul hakkıyla gitmeyi “Allah “göstermesin oğlum çoban sende bu azim harsa, kimseye borçlu gitmezsin..
Sen kalbini niyet et her şey olur…Seydişehir gözüktü sessiz seda siz dev fabrika maşallaha, Seydişehir alemim yum hak hukukla yatılan işte başarı olur ,yoksa diğer fabrikalar gibi başkalarına satılır maden yatakları başkalarına eline geçerse ,vay halimize ilerisi için hayırlar getirsin bunu da gören “rabbim “ kısa zamanda hak hukukunu verir…Bey şehir orayı da karanlık çökmeden görmeyi nasip etsin gölü de görmüş oluruz…Her şey nasip çoban her şey nasip….
Şu vatan topraklarda ne madenler var,79 yıldan beri çıkarıma yı bekleyen ,ne madenler var ,var olanda göz boyama ,5 işçi çalışır 20 işçi baş kontrol olur,20 kişiye de 50 kişi kontrol eder,50 kişiye de 500 müdür düşerse, sonrası dedikodu malzemesi olur ,sonra devlet içerden ödeme yapsın ,kar etmesin ,her seçimde ,adamı olan işe sokulsun, fabrikalar kapansın, dışarıdan gelsin, çalıştırsın, dışarıdan ekonomi uzmanları gelip, diş güçler emriyle devlet içinde hükümete yol çizsin, sonrası da ekonomi dedikodu malzemesi olsun ,buradan 250km uzakta Keçiborlu dönüşte arabamız olursa orayı da görürüz araba olmasa da lavanta fidesi için ineriz , Keçiborlu kükürt fabrikasını kapatılan rezervesin bol olan fabrika daha saymakla bitmeyen, tokat, Sivas, zile, sorgun, daha nice nice yerler, 79 yıl önce açılsaydı, bu gün 5 Amerika 10 Avrupa büyüklüğünde olurduk, diyeceksiniz ,teknoloji 39 dan sonra ne olduda,45 ten sonra Avrupa sanayi öncüsü oldu.. Her kes savaştan çıktı ,hainler olduğu süre savaş bitmez ,tek bitecek iş geç zamanı yakalamak, öncelikle yalanı bırakmak, hala 60 yıldan beri hükümet tartışması ,iş yapan olsa da, bir kulp bulma malzemesi yapılmaz.. Bu kadar parayı nereye götürecek siniz, bu koltuklar ne kadar ,yapışkan ,hoca yıkadıktan sonra bir toz tanesi gitmiyor, sadece tahta, onu da kafanı vurursun ,birde atılan toprak, bir ağaç diktiysen, kimsen yoksa bile kuşların dala konması bile dua…
Beyşehir’e geldik “Allahlın” izniyle çıkınca çeşme olacaktı orada az duralım kaptan değil mi senide bir kontur ol edelim ,bir de dinlen, akşama 1 saat ten az kaldı, abdest tazeleyelim görevi tamamlayalım, Çeşme yerinde duruyor, şura müsait.. “Allah” izin verirse Yatsıya kadar yalvaçta oluruz…
Her şey tamam arkadaş benim işler bitti şimdi sıra sende ,gölü de seyrettin ,her şey tamam ,şu karşı dağları görüyor musun, göl Türkiye’nin ikinci büyük gölü ,güney ve batısın da Toros dağları, doğusun da volkanik erenler dağı ,anamas dağları, ormanlıklarla kaplıdır ,dağ keçileri buralara yukarlardan sultan dağlarından ,buralara gelmişler, çobanda buraları karış karış gezdi, çok bitki örtüsü var ,arkadaşım, aması çok dünyada yaşıyoruz ,artık yol göründü, doğada kalanlara da selam olsun hoş çakalın yaratanın emriyle verdiğiniz nimetlere şükürler olsun….
Çeşme başına koyduğumuz yufka kırıntıları, iyi oldu kuşlara ,canlılara afiyet olsun ,sende güzel dinlendi hiç kasmadan yola devam ediyorsun tabi hava serinledi, ilerde yol çatısı var oradan ilgin a gider şifası çok sıcak su kaynağı var, güzel yerdir, orası da yayla yoludur, ama bizim güzergâh ,yollu böyle çizdik ama genelde “Allah bilir” çatıyı geçtik ,trafik kontrol, suratımız yok kemerde takılı sıkıntı yok, selam verdik geçtik, hız kontrolmüş, hayret yolda bir şeye görmedik, görmemiş haldeymişiz, ilerde gelecek kasaba şakır karaağaç alaca karanlık çöktü yoldan devam buralarda da çok tanıdık var dura dura gidersek gideceğimiz yere çok zor varırız görsek iyi olur ama salmazlar arkadaş salmazlar bu sefer kalmazsak küserler ,daha sonra nasipse görmeye geliriz, nasip değilmiş.
Bundan sonrada de yol çatısı var sol taraf eğridir yolu ,asıl ismi eğir dur dur hikayesi var bir ara anlatırım ,birde Gelendost kasabası elması meşhurdur ,sağ tarafı da Akşehir’e gider, dağı tırmanarak Akşehir e inersin orada da bitki örtüsü var Maraş’ta ki Toros nanesi gibi şifası çok bitkidir ,ama fazla bilinmez, sadece ilaç sanayisi bilir ,çok nadir bulunan bitkidir. Konuşarak geldik yol çatıya burası sağ ve sol, az kaldı sende bende yatacağımız yer güzel yer biliyorum işletme kapanmadıysa hemen çıkışta benzinlik sabahta çarşıdan köpük helva aldık mı yola devam.. Yalvaç ışıklar gözüktü ,arkadaş ,şehir çıkışın da, yer var orada dururuz, orası da gözüktü maşallah görmeyeli değişmiş, durmadan ,benzinliğe yanaşın hem tanışma hem de incelikten müsait yer sorayım…Hoş geldiniz…
Eyvallah gerçi yarım depo var ama tamamlayalım ,birde üste bidon var onu da dolduralım ,İstanbul’a kadar yakıt almayız, hepsini harcarız, birde istasyonu engellemeyecek yer varsa dinelenim derim…Amca hava pompası yanında taksilerin dip ağaçların yanı sabah hem serin olur hem de sivrisinek olmaz….Adın ne genç…Mustafa.. Benim ki de çoban, araba yıkama nasıl çalışıyor… Bir jeton vereyim köpük için, o firma hediyesi…Teşekkürler Mustafa…
Bir şey değil abi, burası sabaha kadar çalışıyor, sağlam yer güvenle dinlen…Eyvallah…arkadaş her şeyin tamam birde yıkandın mı tüm yorgunluğu atarsın sabaha dinç olursun ,haydi köpük sıkalım, Bu gün epey yol geldik, çok şeyler gördük, çok şeyler, tandık, Şimdiki çocuğun ismi de Mustafa ,rahmetli adimin ,ismi, yolda kadirle tanıştık o da en büyük amcamın ismi, Nur içinde yatsınlar, birde şeref oda yiyenimin ismi, şimdi biri görse bu adam kimle konuşuyor der deli derler ,ama insan içindekini konuşması dışarı atmasını bilmezler, belki de demezler, şimdi kulaklık takarak konuşanı gördükçe, bu adamda kulaklıkla konuşuyor derler, güzelce yıkandın, şimdide kenara çekelim ,birde hesabı ödemedik oda istemedi gidelim verelim ,birde lavabo gidim oradan da mescit görmüştüm vakit kazasını kılayım, yarında sadece vakiler de ,mola veririz. .Arkadaş…
Mustafa amcam hesap ne kadar tuttu sende istemedin…Çoban emmi biz buralarda dura dura insan sarrafı olduk…Eyvallah…Fişin burada 110 tl…Tamam asfalt çalışması mı var. .Evet emmi.. Kırık taş, ak konuk yolu nasıl, eskiden bozuktu ,cay a oradan da afyona gide cem…Emim buraları biliyor musun ,kimse o yolu bilmez…Eski toprağız emmim ….Cay inişinde heyelan olmuş, ama sen bu arabayla 100 metre tepeyi aşarsın, ondan sonrası güzel, Bizim servis araçları söyledi, pazarcı arkadaşlar söyledi ama yarın açarlar, Belki de açmışlardır…
Gene de istişare edeyim kendimle olmazsa, tepeleri aşacak çok yol var hele şu akşam namazı kazayı kılayım, yatsıya çok var ,yemek sonrası da “Allah” ömür verirse kılarız.. …Emmi namazdan sonra gel de cay vereyim taze yaptım bende bu geçe nöbeti yeni devir aldım bildiklerinden anlat, vakit zamanı bilgiyle dolduralım…Eyvallah…
Selamünaleyküm geç geldim Mustafa kusura kalma….Ben de yatmıştır dedim emmi yol yorgunluğu başkadır.. Caya söz verdik ama hakkını helal et…Helal olsun emmi gene de cay koyacaktım şimdi koyayım bir bardak çayımı içi istersen soğuk soda vereyim nasıl istersen…İyi olur bir sodanı içiyim…Anlat yatsıyı da kıldın bu ara …”Allah kabul ederse kıldık…Okuyor musun Mustafa…
Evet emmi Isparta da diş hekimliği 2 cı yıl…. İyi maşallah Bende 8 ay diş teknisyenliği yaptım Halısıyla meşhur Manisa Demircide eniştemin yanında ama bana göre değildi tekrar İstanbul’a geldim ,paşalıyım, aslım Antalya yaylalarından,5 yaşında İstanbul’a gelmişiz koca Mustafa paşa ya yerleşmişiz gerisi uzun sana kart vereyim hayat hikayemi okursun siteden…Sitenin ismine ..Kartta yazıyor saklı şifa ..Mustafa….
Benim hikayem 3,5 yaşında başlıyor uzun Mustafa uzun…Çok dertli söylersin emmi.. Hayatta kendi kendine yardım edemezsen kimseye yardım edemezsin…Doğru söylersin emmi okumak zor, ama başka çaremiz yok ,burası amcamın, kapanınca veya buraya geldiğimde çalışıyorum annem babamlara yüklenmiyorum, Isparta da da arkadaşlarımın petrolü var ,bazen de orda çalışarak okul masraflarını çıkarıyorum ,bereket versin ev kira değil ,babamların ,onlar emekli olunca buraya geldiler, kardeşimle Isparta da kalıyoruz, oda okuyor, o lisede,2 ci sınıf…Maşallah okuyun Mustafa okuyun bu topraklar sizlere emanet…
E emmi yarın nereden gidecek sin karar verdin mi…Az önce eski bir tanıdık rasgeldi, derler ya dağ dağa kavuşmaz ama dağın başında, insan insana kavuşur ,biraz sohbet ettik hem ondan geciktim hem de biraz eskilerden konuştuk. .Eski dostlar buluşunca ne zaman geçer ne de ayrılmak…
Doğru söylersin Mustafa Çok eskiden (Dünyanın ilk tiyatro anttık kentti) Dinar da bitki suyu distile ediyordum ,onu da İstanbul’da ki fabrikaya götürüyordum, ve onlarda şampuan yapıyorlardı, gel git derken , Mal talep olunca ürüne hile karıştırdılar, distile suya fazlasıyla çeşmeyi açmışlar ürünün içine fazla mal çıksın diye, su koymuşlar. .,Tabi son işleri oldu bende onlara güvenerek bitkiler almıştın beni zarara uğrattılar, ben de oradan hicrete çıkıp elimden ne gelirse çalışıp gurbet ellerde çalışarak ödedim gerçi haramla katsaydım bir ayda öderdim ama işte orası zor, o teraziyi aklına bile getirme Mustafa, Tüm yoların kapanır…
”Allah yazdıysa bozsun emmi, bana da senin vasiyle le hatırlatman iyi oldu emmi…Şimdi olmasa da inan 100 yıl sonrada neslinden çıkar. .Zor yılların geçmiş emmi ..Hem de nasıl ama “Allahlıma şükürden başka hiçbir şeyi takman ,sadece kul hakkıyla gitmekten korkarım “Allah ömür verirse ,ufak tefek eksikleri de tamamladık mı yeter.. E emmi sonra…İşte arkadaşla yukarı aşağı derken, Tatarlı da sarmasak ektiği bir sevdiğim, bir çocuk vardı onu sordum nasıl iyimi ,adı murat ,oda benim gibi, didinip durur, haram yemeyen ,uyanık duran ama vur ekmeğini ye temiz bir çocuk..
Orada aklıma geldi ,ya bu yol açılsa da açılmasa da bir işaret derim kafamca, pilavlı köy aklıma gelir hem ziyaret hem de ,dua etmek…Ora nere emmi…Senirkent Ulubey köy ben ona pilavlı köy derim…Duydum emmi dünyanın her yerinden gelirlermiş, bizim pazarcılar söyledi şenlik olurmuş bir de sen anlat emmi…Ulubey öncelikle can dost yeridir veli baba ,birde çekirdeksiz kuş üzümü deriz tek çıkan yer ,onu önceden söyleyeyim, Zamanın paşaları, 4. Murat'ın ordusu Veli Baba'nın köyünde konaklamak isteyince, Veli Baba askerler için bir güveç pilav, atlar için de bir torba samanla, bir tas arpa alıp gelmiş. Ordunun komutanları, bu ikram karşısında şaşırmışlar. Hatta Veli Baba'yı öldürmeye kalkmışlar. Ancak askerler pilavı yemeye başlayınca ne pilav bitmiş ne de arpayla saman. İnanmak çok zor değil mi inan dolu ,dolu inan…İnandığın zaman semaya el açacaksın…
Ruhun can dolacak. .Öyle bir yer ,hem yarın öğleye doğru orda namaz kılar ,oradan çok kestirme afyon yoludur sadece çok dik yokuş zirveden sonra tatar lı ya kadar iniş, oradan da vişne diyarı karadilli ,oradan sonra, Şuhut, oradan sonrada anayurt, savaşın merkezi, oradan sonrada afyon gazlı göl konaklama geçeyi de sıcak su banyosu sonrası “Allah yol nasip ederse yola devam…Emmi sen karış karış her yeri biliyorsun ,maşallah bu yaşa hayatına hayat veriyorsun…
Gez Mustafa gez gezdikçe çok şeyler anlayacak çok şeyler göreceksin, zaman delki müsait olmaz ama boş zamanlarda yakın yerlerden başlayarak gez her şey yazıldığı gibi olmayabilir sadece tevekkül et o sana yol gösterir.. Çay getireyim emmi, benim ruhunu açtın sohbet güzel, birde elamana bakayım geliyorum emmi. .Bende bir arabaya gidim gelim, arkadaş ne yapıyor.. arkadaş mı var emmi.. Yok ben arabaya arkadaş diyorum…
Emmi geldin mi.. Evet mustafam emanet araba bakmak lazım emanet kendi malında daha üstün…İnşallah senin de olur emmi ..Hikayesini zor yolculuk veya sırlar kitabin da okursun uzun hikaye, arabada var emmin buralarda son model arabalara binerek gösteriş olmaz, Almanya da 2 adet son model arabamız var taksi çalışıyor, OĞLUM Hüseyin ,inşallah nasip olursa eylülde buradan geçeğiz buralarda olursan tanışırsın…Sen niye gitmiyorsun emmi…
Emmim göründüğün gibi değil, böyle sohbeti zor görürsün oralarda, şu ikrama bile para çalışır oralarda, her şey anlatılan gibi değil, evrensel derler barbar kesilirler ,bizim oralara gelen ,turistler bizleri ikramı görünce gitmek istemiyorlar aşağı yukarı 15 bin alile ev yer aldılar ,kendi vatanları gibi ,vatanına sahip çıkarlar ,kendi memleketine zorunlu gidiyor, elinde olsa hiç gitmeyecek hatta ölenler bile olanlar kendi topraklarına gömülmek istemiyorlar .
Aslında tüm insanlar aynı ama öyle şeytanlar var ki insanı birbirine kırdırıyor .Taban şunu bil ki can dostudur sadece yukarı bürokratlar çıkar uğruna, milleti bir birine kırdırıyor…Doğru emmi sana bir şeyler söylesem çok dertlisin çok görmüş geçirmişsin.
Ben konuşsam sabahlara kadar bitmez sen en iyisi siteden takip et daha iyi anlarsın, şimdi çay koyda bir içip yatmaya gideyim ,yol uzun ama sohbet te güzel, son bir şeylerde söyleyeyim cay dan sonra yatmaya ,sende siteden okursun yanız gitmeden maillerime bakacam giderken şifreyi ver de bir kaç not yazıp atayım…Tamam emmi yazayım al emmi …Eyvallah sakıncası varsa verme…
Yok emmi bazen kamyoncular bur da yatarken onlara yardımcı oluyorum bu konuda…Eyvallah çayda güzel ..Afiyet olsun emmi, yanız 2,3 bardak içmeden yatırmam bir daha seni nerden bulacam tarihi gezen bir emmi sadece siteden oku diyeceksin…
Aynen de öyle diyecektim ama şunu anlatmadan geçmem Birinci dünya savaşında müttefikte gözükseler ,zil çalıp oynadılar, bunlarla bir kuyuya inilmez ,işleri güçleri bu toprakları alma peşindeler, içerdeki hainler şimdiki 15 07 2016 farkları yok herkes ben..
Oda şan lı bayrağımız taban sözde bağımsız, ama dünya bayrakları altında köle esir etmek isteseler de, Türkün Türk topluluğun son kanları olduğunu söyleseler de bil ki bu toplum tabanla ilk kan gibi ,demir yumruklarını ,aslan pençelerini gösterdi mi ve göğüslerini kurşunlara vatan için siper etti mi bil ki dünyadaki kurşunlar biter hainleri münafıkları yok yok ederler..
İşte o zaman güçlüyüm diyen diş dünya nerden geldiyse toz olur giderler ,bil ki eskisi gibi olmaz her düşen kan damlasına sancağımız dikilir ,hainler bir daha geçmiş teki gibi içerde oyunlarda oynasa bil kurtuluş savaşın dan sonra yanız kalan senin ismin gibi Mustafa kemal, Atatürk, içerdeki o zamanın hainleri temizleseydi, inan dünyanın tek lideriydik..
O zamanı kalkınma hızı yüzde 20 ken üç büyük liderin dünyayı paylaşmasıyla yüzde 1 lere inmemiz ,içerdeki ve dışarda ki hainlerin işidir.. Hala bu günün bazı zenginleri geçmişte arşivlerde karaborsa zamanları bilmezsin, fırsatçılar yağ mazot benzin, vd ürünleri saklayıp ,pahalı fiyatlara satanlar ,Tonlarca stok benzin yakalanıp ,haramla rüşvet yenip salınanlar ,şimdi zenginler lobisinde boy gösterseler de, şimdiki zamanda hala tabanı kukla gibi oynatsa da bil "rabbin" görmekte sırayla zamanları geldikçe gitmekteler.
Kulla zannedenler bil ki 15 07 2016 derslerini aldı ve ders biter mi bitmez Mustafa şimdi senin gibi gençlikte tabandan gelen Mustafaları ,Mehmetleri, fatihleri bilmezler…
Artık dünyanın el değiştirme ,grafiklerin değişme zamanı bil, en fazla benden sonraki hayatta dünya bayrakları yurt değiştirecek çünkü şeytanlar, emecek kan bulamıyor ,bulamayacaklar münafık artacak, şan şöhret uğruna insanoğlunun kulaklarına üfleyerek ,kaos planları hiç bitirmeyecekler, onun için öncelikle tevekkül et, kanın halkın, vatan bayrak için olunca bil ki sana çevrilmiş namlular kendi topuklarına sıkacaklar..
Emmi ağzına sağlık ,bana kafamdaki kaos düşünceyi bitirdin, çayı tazeleyin…Haydi bir cay içinde kalkayım saatte geç olmuş ama bir öncekini anlatmadan şimdikini anlayamazsın…Neden emmi…
Kurtuluş bil ki bazen anlatılanlar anlatıldı gibi olmayabilir sen öyle bilmen içi anlatanlarda olur, anlatılmayanda olur ,tarihler hep sonrası pardon lar da çıkabilir, ama bil ki yanız düşünen kişi sır ve planları vermez, çünkü düşmanlarla eşit güçte olmak için ,”Mustafa kemal askerlerin başin da olması lazım bur da değil kelimeler”, Mustafa kemalin daha önceden planları yapmış o zamanı beklemekteydi ,herkesin bir sırrı vardır ,ama halkı vatanı bayrağı düşmanlara yediremez gizli düşüncelere sahip bir kişi ,savaşı kazanmak için lojistik, muhabere, muhasebe, bu üçü var ise ,hedef plan tutar, geçit vermeyen dağları az önce söyledim ,maaştan karafatmalar ,Antep’ten, kahramanlar ,adana dan yanık yiğitler gür nar, Anamur ,Alanya, Serik gebiz, Yörükler, elmalı can dostlar, Muğla aydın efeler, akidenizden İtalyan Fransızları, yol geçit verselerdi bil ki bu gün bu topraklar düşmanların elindeydi, Var geçselerdi ,çubuk beli, sütlüce boğazı ,Tatarlı boğazı ,kırık taş boğazı ,tekir boğazı ,İş Akşehir de gizli plan Hilal yapılmıştı, kuzey den de İnönü ,Bilecik, Kütahya düşman telgraf direklerini yıksa da ,kahraman telgrafçılar, yani postacılar üstlerini ıslayıp yalıtkan yaparak canları pahasına hilal ı tamamlamış olup, anakaraya Polatlı’ya düşman gelmesin diye işaretçiler köprüleri uçurarak, düşman lojistik keserek, savaşın son noktayı anayurtta ,başlaması, Polatlı ya kadar geri çekilmeyle son vuruş ölmek var dönmek yok hamlesiyle, komutanın komutana tepeyi 5 dakika içinde alacaksın demesiyle kahraman reşit paşanın 7 dakikada almasını sağlamış ama komutanın yüzüne nasıl bakarım, der, ve orada canına kıyar, ve şehit düşer..
Bu vatanın böyle yiğit ataları varken ,ve atalarınızın kanını taşırken bil ki dıştaki düşman ve içteki hainler hep yok olmaya bu vatanı sonsuza kadar alamayacaklarımı en son gün 15 07 2016 tarihidir..
O zamanda hainler yok muydu diyeceksin vardı . Mustafa vardı Bunlar gizli sırların içindeydi, savaşmayan savaştan kaçanlarda vardı ,hep Mustafa kemalin ölmesini beklediler diş düşmanlar , Onu için Afyon tüm birleşen yoldur..
Tarihler bitmez hainlerde, sen rahat ol dağlarda çok yiğitler var Mustafa her bölgede hilal açar her bölgede şehit veririz, ama bir karış toprak veremeyiz, mazlumlara korumak için her açacağımız sancak ,her gittiğimiz yer obamız, bir damla kan verdiğimiz şehit geri verilmez bayrağımız ve vatanımız, bunu da böyle bil Mustafa…
Sen yatarken, okurken rahat ol, gezen çobanlar çok.. Emmi senden “Allah” razı olsun ,bir cay daha…Eyvallah ama yol uzunda olsa bazen sen uyanık olacaksın bazen de ben, şimdi uyanık olma zamanı sende ,bana bakma ,ben yatıyorsam bil ki gözümü benlendiriyorum, son bir çay daha ,tamam… Bu akşam Sana son kelimem “sen milliysen sağlam topraktasın.”. Korkma ,korkunun korkusu bil ki “korkusuzluktur”…
Emim geç oldu ben yatmaya gider “Allah izin verirse, sende ailene amcana tanımasak ta selamlarımı ilet, senle tanışmama sevindim ,hayırlısıyla mezun olursun ,işlerine de “Allah kolaylık versin…Emmi “Allah senden Razi olsun, çok iyi sohbet oldu senle tanışmanda beni mutlu etti ,elini öpeyim.. Sağ ol Mustafa inşallah “Allah” ömür verirse eylülde burada olursan görüşürüz, ama bil ki eninde sonun da gene görüşeceğiz, hakkını helal a et, benden taraf helal…Helal olsun emmi helal olsun benim de varsa helal et..…Helal osun ,Haydi kal salıncakla sana da iyi nöbetler…Emmi senin de yolun acık olsun. ”Allah” a emanet ol…Eyvallah…
Arkadaş selamlar dur dur ben…Laptopu açalım , şifreyi girelim, maillere bakalım ,kimler yazmış, açasıya kadar, şalgam dolapta soğumuştur ,bir bardak içelim, güzel sindirimi iyi çalıştırır, evet kimler yazmış, bakalım, evet, evet, ortalamamaları alalım, hemen hemen tek noktası KAN bilgileri, biz doktor değiliz alam bilgiyle doktorlara yönlendirelim, rast gele umut vermeyelim, ama gene de bildiğimiz bilgileri yazalım paylaşalım, birkaç şeyler yazdık mı programı açıp atalım, başka ,GDO gerekçe ,bundan da bir şeyler yazalım, buda tamam, şalgam güzelmiş bir bardak daha, Çoban eski dosttun la az yemek yedin, soda cay şimdide şalgam, mideyi doldurdun kalbe baskı yapar, Yatmadan şöyle 20 dakika dışarıda duralım ,birde lavaboya gidelim, gelince programı atalım ,yatalım, epey geç olmuş, uykumuzu almak lazım…
Başlanacak ilk durum Yoldaki meyiller
KAN HASTALIKLARI
Bir anda sıcaktan soğuğa geçişte, hava türbülans hava akımına maruz kalıp tekrar sıcağa dönüşlerde alerjiye maruz kalabilirsiniz kızarıklar, kaşıntı, yeme içmenize dikkat edilmesi, kanı pıhtılaştırmadan kaçınmak ,mevsimlere göre sebze yemekleri tüketmek, sındırdım sistemleri çalıştıracak ,meyveler ,ekşimsi meyveleri tercih edin…Diyetisyen ve aile hekimlerinize danışın.
1.Kan hücrelerinin veya hemoglobin 'in ilikteki üretimlerinde bozulma.
2.Kan hücrelerinin yıkımlarının hızlanması.
3.Kan hücrelerinin işlevlerinin bozulması.
4.Kanın pıhtılaşmasının bozulması.
5.Kanın damar içinde gereksiz yere pıhtılaşması.
6.Kanın üreten ilik hücrelerinin ve lenf bezi hücrelerinin kanserleşmeleri,
İyi ders çalışırsanız bilin tüm dertler "Allah ın" izniyle biter...
ilk ders Oku
İkinci Helal.. ve Şükür.
Üçüncü Kendini tanımaktır
Dördüncü Siteyi takip etmektir ve diğer siteleri okuyup ders çalışmaktır..
Hiç kimse bilmiyor dur, şu anda senin bilmediğin gibi, yarın ve yarından sonraları bilmediği gibi...Gün doğduğu zaman sana verilen en büyük hediye dır Her aldığın nefes içinde enerjiye dönüşecektir.
En iyi doktor insanın kendisidir, ne yeniyorsan osun .alim, bilim, okuyor araştırıyor, dinliyorsan, sonunda karar veriyorsan bu iş tamamlanmıştır. Akıl en büyük hazine fikir geliştirdikçe büyür …
Başarının sonu yoktur, yarın ve yarınlardan sonra her düşündüğün gerçekleştirilecektir, “yaratan” sonu başa başı sonuna almamıştır, her şeyi yerli yerine koymuş ve birleştirmek, ayrıştırmayı eko dünyasına savunma silahı doğayı korumak için her canlıya, bitki yaşam alanına vermiştir, ama insan oğlu son merdiven basamağına gelmiştir..
Dağ da ki izler yaşam alanı bitki örtüleri biraz daha yukarı çekilmiştir, canlı örtüsü kendini korumak için, yüksek derecede asit salmakta ,oda eko zinciri bozulmasından kaynaklanmaktadır. Buda sıcağı daha sıcak, soğuğu daha soğuk ve erken hissedeceksiniz ,kar ve yağmurların erken gelmesi, doğal afetlerle dünya kendini yenilemesi ,eko zincirin bozulan kısımları doğa tarafından onarılması ve diğer canlılara zarar vermesinin tek sebebi doymak bilmeyen insanoğlu nefis virüsü ,”Yaratan” en üstün saydığı insanoğlu ırkını, koruması için Denizlere, Dağlara, Suya, Havaya, ormana “Yaratan” tarafından verilen görevler içinde dünyayı dıştan ve içten gelecek tehlikelere öncelikler kendinize ve görevler etrafınızı virüslerden korunun ,koruyun…Dünya yaşamı varsa insanoğlu var..
Dünya kendini insanoğlundan korunmakta doğa zinciri gelecek tehlikeli, ve insanoğluna gelecek virüslere karşı şimdiden tohumlar “yaratan” tarafından atılmakta yer kabuğun, denizlerin, ve canlıların, farkına varmayan, geleceğe nen büyük tehlike açar. .
Bu gün silahlara başarı mobel ödülleri veriyorsanız ,doğa yaratan, sizleri korumak için savunma silahı için sizlerden ödül beklememekte sadece “yaratana tevekkül “ etmekten geçer.
BİR SÖYLEŞİ İKİ KİŞİ ARASINDA GEÇEN KONUŞMA
Yoldaki bir sohbet
Burada konu o degil,60 yaşındayım hayatta bilerek ,bilmeyerek yemekler yemekteyiz, burada bayanların yapması gereken konu şu ,hasta hastalık korkusu, hastalanma korkusu, sonuçta, kendisi, kendine bir şeyler yemesi gerekenleri, öğrenmesi lazım, birileri de, yazıp, öğrenmesi lazım ,ben dağda yaşayan bir insan olarak ,diğer yılarımda da büyük şehirlerde, yaşamış bir insan olarak,80 öncesi gıdalar ,yok,80 öncesi daha öncelerine geçersek gdo diye bir şeyler bilinmiyor ve gelecekte ön çalışmalar, için nasıl para kazanabiliriz, nasıl ucuza mal edebiliriz, derler ,ve yaparlar, ben çobanım, sizlerde benim için değerli öğretmen, eğitmen, öğrenmek için, mücadele eden ,biri olarak ,sizlere, şöyledensem ,kanser veya kansere sebebiyet taşıyan ürünlere ne der diniz ,bu günlerde yıllar öne yapılmış ürünler ,devlet kontrolü araştırma yapmadan mevzuatlar ,bu ,bu kadar ,şu, şu kadar koyup, üretim mevzuatlardan geçerek üretilen ürünlere yıllar sonra PARDON, bu ürünler kanser taşımakta deniliyorsa,
GDO yada, Genetiği değiştirilmiş Organizma adının kısaltılmışı olup yine aynı isimlendirmeden anlaşılacağı üzere "Genetiği değiştirilmiş yada oynanmış organik besin" anlamına gelmektedir. Denirken. .
Bir zencefil, toz nohut, bir karabiber tozu kara nohut, bir pul biber içinde buğday kepeği biber yağı karıştırılmış bir toz biber içinde domates kabukları, Bir adana yerken tavuk taşlığı kıyma yapılmış, peynir 8 kilodan,4 kilo sütten yapılırsa, bir kaşar peyniri 13 sütten 6 kilo sütten yapılırsa, bir çiğköfte soya (zararlı değildır ama çok yedirir,hazmı bozar karışım yeri değildir) ile yapılırsa, bir nar ekşisi guargamla krema glikozla yapılırsa, yem fabrikalarında kan unu kullanılıyorsa nerden geldiği belli olmayan ve ne kesildiği silolara hangi kan alındığı vd saymakla bitmeyen ürünlerle insan sağlığını nasıl yaşatılacak, ben tevekkül eden bir insan olarak tek şunu söylesem ,konuya daha atif oluruz….
Bitki ve ilaçlar bir bilen elinde değerlenir, bitkilerden ayrıştırılarak çıkan yağlar ,sular, ekstıratlar, mucizevidir, ve şifası çok tur ,bu gümün doğa kimyasıdır, yaratanın bizlere vermiş olduğu nimet ve hikmetlerdir….
Ama gene haram zihniyet, asıl ağları ,Ayçiçek ,zeytinyağı, pamuk yağlarıyla ,kimyevi yağlarla çoğaltılmaktadır, içlerindeki şifa yağ olanda zeytinyağıdır, insanoğlu zeytinyağı almıyor ,kekik yağ alıyor, kekik yağın kilosu 100 kilo kekikten bir kilo yağ çıkar oda bu gün fiatı 1200 tl, nasıl olurda,300 tl den satılır, gül yağ 3,5 ton yapraktan 1 kilo yağ çıkar onunda fiyatı ihale üsülüdür,1 kilo yağ fiyatı 22,000 tl dır, nasıl olurda 25 cc 10 tl satılır ,daha saymakla bitmeyen yağ gurupları, birde masaj yoluyla sürülecek, yağın en afif halıdır ,vücuda geçen yağ başka hastalıkları tetikleyecek ,bu da insanoğlunun yanı adını siz koyun hali….Daha sulara ,macunlara gelmedik ,birde tırpanla toplanan güzelim bitkileri saymadık bunlara da ad koyun…
"Ben çoban, sadece yüzlerce ürün yapacak kabiliyetim varken, nefsime yenik düşseydim Türkiye’nin yarısını alırdım, bir laboranttım olsaydı daha görülmemiş ürünlerle Avrupa’nı bir kısmını alacak güçte olurdum"
"Senin iyi olmaman için diş güçler elinden geleni yapmak, sen araştırma geliştirme yapmadıktan sonra bil ki, tarımında olmayacak, Sen sadece koltukta olduğun süre ne koltuk nede mevkiin kalacak.".
Bunlar sadece insanoğlunun uyguladıkları, birde devletler arası gıda sizce sonradan PARDON deniliyorsa, buğday, domates, patates, say say bitmeyen ürünler ne ne kadar insan sağlığına faydası varken, en basit Niğde de afyonda bir toprak altı yumrudan üzerinde 5 yıl ekimden sonra çıkan toprak altı üründe besin kaynağı ne olacağını oranın tarım ofisleri ne kadar bilmekte..
Benim bu şekilde yazmam biz insanoğluna, bitkilerde ,ilaçlarda zehir, olduğunu bilen kişiler karafandan korunmasını ve yapılmasını bir diploma kiralamakla TÜRKİYENİN sanayisinde, sayısız ,tarım gübre yapanlar var ki, bilip bilmedik dışarıdan ürünler kullanılıyor ki, kullanan rahatlığı mevzuatlar de şu kadar koyacaksın ,deniliyorsa, verilenlere de ruhsat alınıyorsa, ve bunun borsası İngiltere’ye bağlıysa, size gelecek dünyanızda mesleğine göre insanoğluna ne ne kadar şeyler hatırlatın denmeyecek mi…Ben de 60 yıl içinde gördüğüm yanlış şeyleri yazarken bu yapılanlar gdo değil mi…
Benim yaptığım bir ürün sizin sağlığını bozacaksa gelecek neslinizi bozacaksa ,yaşamanın ne anlamı var…Benim GDO çıkarın demem biraz daha dikkatli olun dememden geçer…Biraz daha derinlere gidersek 80 den sonra organik hiçbir şey kalmadığını göreceksiniz.. Kısa yıl önce kara iklimde organik ,fide yetiştirdim ,kimse yüzüne bakmadı ,çiliz, yamuk şekilde idi, bende 400 bin fideyi bedava dağıttım kimileri ya bu tutmaz deseler de, kalem gibi oynanmış fide aldılar, ne oldu biliyor musun ,yamuklar öyle domates verdi ki bol bol, onların kalem gibi fideleri tat olmayan cılız domatesler verdi…
Bir sene sonra çiliz diyen anne ,”oğlum o çiliz fideden al da gel dese de” beni ve kara iliklim projemi kapattım sözleriyle bitirdim….İş mevzuat iş alttan destek ,iş gerçekleriyle merkezi idarenim Anadolu da sizlerin başarı göz, gözler, sizleri görmezlikten gelinirse olmadığı süre, yemeğe kullanmaya devam edilecektir.. Artık adını siz koyun bunlara NE DEMELİ…Daha yaşayacak zaman var ise bilin ki ilaç kullanman ve yediklerime dikkat ederim ..Yanlışlıklar olsa da kendimi aldıklarımdan arındırırım.. Ben de elimden ne geliyorsa yazmaktayım kimseyle tartışma ,kimseye de küsmem, çünkü çobanım….
Genetik oynanmış, adına da organik dense de.. Hile hurdayla, Haram zihniyet var olduğu süre…100 Daha yol almamız lazımken, onların şimdiki yıllarını yakalarız ,tabi insanoğlu kalırsa..
Organik asıldır. (sebze, meyve vb. için) kimyevi gübre, hormon vb. kullanılmaksızın, doğal yolla üretilen .Asıl dururken fotokopisine ne gerek var kafayı karıştıran bu.. Sonrası PARDON….
Öncelikle eğitimde haram, ve helali bilmek, bunları bilinmiyorsa, şükür ü arasan da bulamazsın. ÖNCELİKLE “TEVEKKÜL” .yakalamış isen doğru yoldasın..
Sibirya da o soğukta yakın yıllarda domates yetiştirecekler, ve Akdeniz deki domatesleri, çöpe gidecek ,şimdiden siz rahat yaşarken, bil ki gelecek nesil, ne yapacak şimdiden yıl çalışması yap..
Kısaca özet GDO yada, Genetiği değiştirilmiş Organizma adının kısaltılmışı olup yine aynı isimlendirmeden anlaşılacağı üzere "Genetiği değiştirilmiş yada oynanmış organik besin" anlamına gelmektedir .Denirken. .Ve gerekçe istenirken…
Şöyle başlasak, yaratan insan vücudunu, yarattığı dünyaya göre yarattı, alacağı virüs sakken var olan vücutta vücudun bağışıklık sistemi her zaman galip geldiği den dolayı, siz ve bizleri hasta düşürmüyordu, Ta ki insanoğlu oynamış gıdaya kadar, oynanmış olup ona da organik derseniz ,neden var olan gıdayı, oynama gerek simine girdiğinizi açıkladığınız an gdo yuğda sebeplerini bulursunuz.
Bu gün için şimdiki nine dede, guruplardan, onlardan doğan çocukları, annesinin karnındayken aldığı gıdayı, bu zamanda bulamamış ,onunda anne oluşu yediği gıdalar ,doğal kaynaktan bulamayışı, olmayışı, sebepleriyle ,ondan doğan çocuklarında, gelecekte anne baba ,oluşlarıyla, onlardan da gelecek nesilleri, hasta ,kısır, ve insanoğlunun yavaş yavaş yok oluşların sebebi ortalara çıkınca, pardon lar çoğalınca gerekçeyi daha iyi göreceksiniz..
Aslı var olan, suretine gerek var oluş aslın yok oluşu sadece insanoğlunun ,nefsinden kaynaklanan ,hırs, şan şöhret, doyumsuz istek, genetik yapının bozulduğu, eko zincirin kırıldığı ,hep benlik ,hâkimiyet, felaket zincirlerin geldiğini gösterse de hala insan oğlu gerekçe aramakta…
Gerekçe aramak istiyorsan "tevekküle" yönlenmek. işte o zaman, gerçeği sadece gerçeği görmek SADECE HELALDIR. yarını göremeyen, bir sonrakine GÜNE gerekçe bulamaz…Sadece zaman geçer pardon çıkar…
Bu gün kolundaki saate bakar zamanı tarihi görebilir ,o anki yaşantını, rahatlatabilir ,bir sonra ki güne değişken dünya yarına bu günü sabitleyemezsin sabitlediğinde ,gerekçe aramazsın.. Sabitlediğinde başka gerekçeler çıkmaz…
“ Ama bir yol var ki gerekçe istemez oda tevekküldür ““onun anahtarı da Helaldir ”
ilkokuldan başlar prof olur, okur diplomayı duvara asar, zorunlu okusa da başarmıştır.. Kimileri vardır çoban dır ,hayatı okumuştur, işletme için ,muhasebe için, mimar, mühendis ,biyolog ,kendi sağlığı için doktor ,diyetisyen, hayvancılık, hak, hukuk ,adalet ,her şeyi görmüş geçirmiştir ,sonuca bakınca “ tevekkülle” yaratana inanmış ondan başka ne dost ,nede yardımcı bulamamıştır…ve yaratan yaşam diploması olarak ne aç, ne açıkta, nede ölüm korkusu yaşatmamıştır..
Maddiyat istemedim, isteseydim belki nefsime göre verebilirdi ,sadece ve sadece istediğim dolu, dolu bilim ilim hak hukuk istedim, yaşam ve insanlık için dürüstlük istedim, helal yedim, şükür ettim.. Bazı zaman olur ki ve oldu ki dürüstlüğünüzü altüst edeler ,ama o hala dürüst yolundan devam eder, aldandık diyenler, nemalanan kişiler, sonradan gerçekten dürüstmüş deseler de, o bu dünyada yoktur, ve bir helalleşseydik deseler de, o sağken helal etmiştir ,onlardan gelecek nesline, ölürken bile haram yedirmemeye yaşarken, kimsenin "yaratanın" yanına giderken kul hakkıyla gitmemesine çalışmıştır…
İnsan vücudu asıldır ,sadece yaratana aittir ,yaratan dünya başlangıcından dünya sonuna kadar, çıkacak hastalık virüs ,doğacak aksiliklere göre donatılmış savunma silahlarıyla kendi kendini koruyacak şekilde yaratılmıştır…
Doğayı da uyun sağlayan elementler birleşimleriyle ,bitkiler, sebzeler, meyveler yaratmıştır ,ve zaman asırlar geldikçe bilinmeyen tohumlar sırayla gelecektir ,senin asrın olmaya bilir, gelecek asırlarda insan vücuduna göre asıllar toprakla birleşimler gerçekleşecek biz insanoğluna sunacaktır…Çünkü içinde insanoğluna ihtiyaç ,vitaminler ,mineraller ,le dolu insan yaşamı için ihtiyaç ne varsa bulunacak…
Şimdiki insanoğlunun da buldum duldum ne ,ne kadar dese de ,bulunan elementlerle sonsuz elementler olmadan , doğaya uygun sonsuz yaşam vadedemez .Kısır dünyaya getiren tohumlar, vücuda uyum sağlayamaz., sadece asıl gibi dese de asıl üretemez, asıl gibi üretilen ürün ,dünya gelecek elementler ,ve virüslere karşı savunmasız, ve zamanla yok olmaya yüz tutmaya zorunludur.. gelecek tehlikede karşı vücut savunmasız kalmıştır…
Şunu bilin her şey gerçekleşecek ve asıl değil, aslı gibi her şey üretilecek ama hiçbir zaman sonsuz elementlere savunacak et ve kemik kan üretilemeyecek, Evrenin içinde bir zerre kadar dünya varise dünyanın içinde insanoğlu görünmüyor ise ,insanoğlunun bir pırtıyla var oluş yoktan gelen güç enerji var ise. Buldum buldum la yola çıkmak.. Sizce ne olabilir..
O sadece yaratana aittir .Asıl hiçbir zaman insanoğlunun ürettiğine göre hazırlanmadı, çünkü ona üretilene karşı ,savunma silahı bağışıklık sistemiyle kendini koruyacak şekilde ,donatıldı ,bunları hiçe saymayan hala gerekçe arayan ,şunu bilsin ki topraktan ,havadan ,sudan, ateşten ,gelen, evrenin sıvı ,bir element yaşam olduğunu anladığı gün, onun birleşimiyle büyük patlamanın ,sağladığı birleşim, yaratanın ol demesiyle olan tüm canlılar, bu güne kadar gelen ilim bilim ,insanoğluna verilen beyinle, akılla ,sonsuz elementler ,mevcut olan elementlerle ,birleşimlerle sadece üretmek değil hızla insan oğlunu yok etmekten öteye bir adım gidemeyecekleri gün. sonsuz elementlerin var olduğunu anladıkları gün de ,bir yaratanın anladıkları gün olacak…
Yaratanın asılları sebzeler, bitkiler temizleyici, meyveler besleyiciliği, nimet ve hikmetleri insanoğluna bir armağanıdır, insanoğlunun ürettikleri tüm ürünler şan şöhret hırs nefis ise ,hasta düşürmekten, insanoğlunu yok etmekten öteye varamayacaktır…,
Bunu bu yüz yılda göremezseniz bilin gelecek yüz yılarda daha iyi anlayacaklar.. Sizler kaç yaşına kadar yaşayacağınızı hayal etmektesiniz, karşı tarafı küçük görmekle ,ne ,ne kadar yaşayacağınızı bilmemekle ve sonsuza kadar yaşayacağınızım hayal ediyorsunuz sadece yaratan bilir “o öldürür o diriltir”.
Vücudu rahat bırakırsanız, vücut savunmasını yaparak şifa olacaktır. Çünkü o virüs içinizde var doğuşunuzdan beri, sadece ne yiyip içmenize bağlı, doktor ,ilim, bilim senle birlikte gelmedi ,o içinde vardı sadece öncelikle şekille ,GELİŞME kapasitenle var olan beyinle okuyarak anla anlaman içinde akıl ,beş duyu organınla, hissede bilmen için ,algı verdi, gerisi sana kalmış bir şey, vücuduna zararlı verirsen hasta ,faydalı şey alırsan, sakli şifa.
Bunlar içinde de yaratana şükür etmen içinde haramla helalı ayırman içinde, iman temizliği ve tevekkül etmeni en sevdiği insanoğluna verdi,… Helal ve haramı Ayrılmasıyla şükür ederek sakli şifayı bularak, yaratanın nimet ve hikmetlerinden doğaya gelen sevgi , saygı, paylaşımı, mucizevi kurtuluşlara vakıf olacağınız gün olur…
Aslı yaratana ait şifa varoluş, aslı gibi yapanda hasta düşüren insanoğlu, sonsuza kadarda, böyle biline, bil ki sonsuz element ortamı varken ,Bazı şeyleri yakalamak istiyor isen sonsuza kadar yaşaman ve geleceğe bilgi aktarmak istiyor isen yalanı bırakman helal haramı tanıman Şükürle yola gitmenden başlayarak gerekçeler aramadan sadece gerçeği görmenden başlar..
Çünkü görmüyor, duymuyor ,hissedemiyor, algılayamıyorsun, korkuyor, korkutuyor, korkusuzluğunu kaydediyorsun, maneviyatın güçlü olsaydı, daha kötüleri düşünseydin ,içindeki virüs bağışıklığa yenik düşüp savaşı kazanacaktın…Doğuştan gelen virüsü ,besliyor bağışıklığı bitiriyor hasta düşüyorsun ,daha sonra paniğe kapılıp ölüm korkusuyla, haplara, denliyi olmayan söylentilerle vücudunuzu tanımadan bilen kişiyle istişare etmeden, bitkilere sarılıp şifayı arıyorsun, “Rabbim” akıl vermiş, okuyun, araştırın ,sadece gerçeği, hem kendine hem başkasına ,anlatın anlatabildiğiniz kadar ,işte o zaman gerçek saklı olan şifayı bulacaksınız ,bilin ki en büyük “şifa dua ve tevekküldür”
“İnsanoğlunun tek kafasındaki şey nasıl kazanırım ,nereye kadar nereye götürecek, sonradan Habil Kabil”
Sizlere tüm canlıları koruyun bir hikmet var demiş, yok edin dememiş, sizler yok ettikçe eko zincir kırsanız da doğa kendini yeniliyor farkında değilseniz bilin eko zincir kırıldıkça doğa kendini yenilemek zorunda, işareti de yakın afetlerdir (içinde hastalıkta), dünyada evrene göre canlı, o nu koruyanda yaratan “Allah” “Tanrı” anahtarı “tevekkül ve Helaldir”.
Dünya içinde her şeyi yaşatıyor ise, sadece kendi hanende ve kendi dünyanda, ne kadar yaşaya bilirsin ne kadar yaşata bilirsin ,Çanın sıkılasıya kadar ,senin lüks sorumluluğuna kadar ,veya hakimin kalem kırması kadar, sadece benliğin kadar, ama dünya ben demiyor, evrenin sahibine dağlı, büyük oluşumuna, her şeyi bilen duyan, gören yanı “yaratana”
Bazen sorarsın ben dünyada yaşıyorum desende hiçbir şeye inanmasan da, yaşadığın gibi ölün anıda var. Bu dünyayı bırakmak istemeyecek korku anların başlayınca ,hayatını yeniden yazmak istesen de ,bir karanlık dünyadan geldiğini biliyor ama oradaki yaşantını bilmiyorsan ,gün dünyasında geldiğin yeri görüyor bir pırtıyla oluşumu anladığın an, oradaki yaşamı hatırlamıyorsan, ölündüğün gün ayrıldığın görecek ne neler yaptığını göreceğin gün, ayrıldığın dünyaya dönmek istesen de dönemeyecek, ve o zaman yaşadığın gibi ölümü var olduğunu hissetsen de çok geç olacağını anladığın an dünyada yaşam süresinin var oluşu orada zamanın saatin olmadığını hayat filimin bir göz kıpması olduğu andır.
Onun asrı kapanmış ,sadece gelecek nesille, elinden ne gelmişse bırakmış ve paylaşmıştır…“ Sadece tevekkül, musallat taşı ,kabir, dua dır. Gerisi hepsi boştur”
Programları da attık, biraz yürüyelim ,lavaboya gidelim, evet şimdi yatağımızı da açalım, hava da memlekete göre serin, ama gele üzerimize çarşaf serelim ,evet arkadaş şimdi yatalım, sabah yol gene uzun….
“Allah’ım ,geride bıraktığım Yaylamı ,köyümü gurbetteki ailemi yol arkadaşım aracımı, köydeki dostları mı ,bu gün yolda tanıştığım ,tarımı safiri gibi karşılayanların, işlerini, bereket ,hayırlı evlat ,sıkıntılarını borçlarını ,ailelerine helal lokma yedirmelerini, yoldaki polis ,asker ,nöbet tutan insan kullarına ,sabır, hayırlar ,ailelerine, işlerine, kolaylık, helal lokma yedirmeni, vatan ,bayrağım altında yaşamların da halkıma ailelerine helal lokma yedirmelerini ,tüm hastalara saklı şifanı , onlardan esirgeme “Allahlım “Mal ve canlarını kötü şer odaklardan koru “Rabbim “…
Önder ve önderlerin ,polisimi ,askerimi ,halkımı vatan bayrağımı diş düşman şeytanlardan koru “Rabbim” Çobanın dualarımı kabul et “Rabbim,” Az kalmış borçlarımı kısa zamanda helal kazandığım haklarımdan, helal lokma yedirerek kısa zamanda ödeme nasıp et Allah’ım...
Bu yaşa kadar gelen ,bu günkü, sen nasip edersen yarın yarından sonrası günlere helal ve yedirmeyi nasip et, hiçbir kapının kapanmadığı günlere şükürler olsun “Rabbim” Tüm halkım, aileme ,tanıdığım tün dostlarımın ölmüşlere, vatan için şehit düşmüş, vatan evlatlarına, FATİHA….
HAYIRLI GEÇELER ARKADAŞ SANDA DUACIYIM ARKADAŞIM .SENİ UNUTMADIM…
“Allah’ım “Şükürler olsun, bu günü de bana hediye ettin, günaydın arkadaş ,iyi uyumuşuz, yorulmuştum sabah namazını kaçırdık affet “Allah’ım” elimizi yüzümüzü yıkayalım, kahvaltı edip bismillah la çarşıya gidip alış veriş yapalım, ondan sonrada yola devam, havlu sabun burada alalım akşam düş yeri görmüştüm, arada boy abdesti, abdest alalım, temiz şekilde yola devam edelim, Mustafa gitmiş her halde…”Allah yolunu açık etsin…
Düş burası maşallah temizmiş….Oh be rahatladım ,şimdi bir cay içelim, kahvaltı yapalım, yolcu yolunda gerek, çayı da koyduk ,kahvaltı hazır, birde şuraları toplayalım, ,o zamana kadar kahvaltı hazır olur, her şey tamam, yumurtalar bayatlamadan ,yoğurttu da, ekşimeden, bitirelim, cay da demlendi, ”Rabbim” olmayanlara da ver aç açık bırakma ya bismillah ,Şükür cay da koyalım, cay temiz hava, keyfi başka oluyor, inşallah şifa olur, eeee arkadaş karnımızda doydu “Allaha şükür buraları toplayalım ,ağaçtaki serçeler öter durur, onları da besleyelim, sofrayı da, ağaç dibine dökelim, her şey tamam…..Sabah erken ama açık esnaf buluruz, akşamdan çalışan ,eski bir esnaf yerlerini biliyorum onlar açıktır ,sen hazırsan yola çıkalım…
Yolda kimse yok çarşıya doğru gidelim ,kapalı ,kapalı, şurada çay ocağı var hem siftah yapalım, hem de açık yer var mı soralım…Selamünaleyküm kolay gelsin ,bir çay verir misin arkadaş…Aleykümselam hem abi şimdi çıkar..
Tamam burada helva yapan açık yer varımdır bu saatte.. Girişte imalatçı var sanayi girişi orası açıktır beyim.. Nasıl giderim şu ara yoldan ,aşağı ana yola indinim , orası tek yön şehir çıkışında hemen görürsün…İsmi var mı ..Çok var ismini hatırlayamayacağım hemen girişte, cayınız…Eyvallah teşekkürler…Çayında güzelmiş eline sağlık…Afiyet olsun.. Çay parasını ödeyim geliyorum arkadaş…geldim haydi erkenden alalım yıla çıkalım ,buradan ana yola, oradan sanayi girişine ,a sağda imalat hane varmış, bir bakalım, kısmetin ne nerede şifanın ne nerede olduğu bilinmez, açıkmış, selamünaleyküm kolay gelsin açık mısınız…açığız beyim ne istemiştiniz… yalvacın köpük helvasından…Kaç kiloluk…bir kiloluk 5 tana ver 2 sı İstanbul’a 3 menle kete.. Koli içene de koyarsanız sevinirim…Koi 6 adet alır …Olsun 6 adet bir kısmeti çıkar…Bunun tarifi nasıl usta sakınca yoksa anlatır mısın…Anlatayım eski ustalardanım beyim..
Çöven bitkisinin kökünün küçük parçalara ayrılmasından ( bıçak vs yardımı ile) sonra, küçük parçalara ayrılan bu kökler, önce su ile iyice temizlenmektedir. Temizlenen çöven kökleri, usulüne uygun bir şekilde kaynatılmaktadır. Kaynatılmış kökler soğuduktan sonra daha sonra kullanılmak üzere tülbentlerle süzülerek, bidonlara doldurulur.
Helva yapımına başlanılmadan önce, daha önceden kaynatılıp süzülmüş olan yeterli aranda çöven suyu çırpılmak üzere alınır. Özel imal edilmiş olan çırpma makinesinde (mikser) kıvamına gelinceye kadar çırpılmaya bırakılır.
Çöven mikserde çırpılırken özel olarak imal edilmiş olan ocakta yöresel tabiri ile dığan denilen derince bir kazan içerisinde toz şeker belirli orandaki su ile kaynatılmaya başlanır.
Şeker kaynatılıp, kıvamını aldıktan sonra belirli bir süre şeker şurubu soğumaya bırakılır. Şeker şurubu yeterli soğukluğa erişince mikserde tamamen köpük haline gelmiş olan çöğen suyu varilden alınarak, şeker şurubunun bulunduğu dığana (derin kazan) parça parça aktarılır. Köpük şeker şurubuna aktarılırken, kendine özgü tahta küreği ile helva kıvamını alıncaya kadar köpük ve şeker şurubu birbiri ile çırpılır. Helva kıvamını bulduktan sonra tekrar soğumaya bırakılır ve dığandan alınarak kaplara konulur. İşlem biter.. Bazı yörelerde de tatlı üzerine koyarlar mersinde ,Hatay da ,neydi ha kere biç tatlısı fıstıklı kurabiye üzerine koyarlar…Doğrudur her yörede farklı farlı beyim…
Eyvallah azına sağlık “Allah kolaylık versin, ” borcumuz …Sabah siftahı kar almayalım, 30 tl ver yeter “Allah” bereket versin.. Bereketini gör, şu da karttım okur tamirsin beni haydi sana kolay gelsin… sağ ol beyim… Evet arkadaşım ,ben geldim şu paketi yerleştirelim yola çıkalım ,buda tamam, yol bekler, YA BİSMİLLAH….
Arkadaş bak dur da konakladık bir korna çalarak, selam verelim, Senirken ten yol alalım, çamları açalım temiz havadan faydalanalım, seni fazla yormayalım arkadaş, Çöveni otunu ,buna helvacı otu da derler, ayrıca sabun otu da, sana anlatayım
Çöven otu, pembe ve yahut beyaz renkte çiçekler açan, kökü kalın, çok yıllık, 30 ila 80 cm boylarında, otsu bir bitkidir. Temizleyici özelliğinden dolayı “sabun otu” olarak da adlandırılır halk dilinde. İçerisindeki en önemi madde saponindir, ayrıca reçine, uçucu ve sabit yağ ile müsilaj içerir. Çöven otu metabolizmayı çok fazla hızlandırır ve ishal yapar. Çöven otunun daha ne faydaları vardır, Çöven Otunun Faydaları ve Etkileri: İdrar ve ishal yapabilir. Göğsü yumuşatıcı, balgam söktürücü, terletici ve ateş düşürücü etkileri ile özellikle bronşitte faydalıdır. Vücudu rahatlatır. Egzama, uyuz gibi cilt hastalıklarında faydalıdır Eczacılıkta çöven otunun öncelikle kökü kullanılır. Ayrıca, bitkinin kurutulmuş yaprakları da kaynatılarak kullanılmaktadır. Tedavi amacıyla kullanımının dışında, bitkisel sabun olarak elbise ve eşyalardaki yağ ve kir lekelerini çıkarmakta da kullanılır
Sağlık açısından kullanımı dahilen veya haricen kullanılabilir. Dahili olarak çayı içilebilir. Çayı şu şekilde hazırlanmaktadır. Bunun için 10 gram çöven otu tozu, 1 litre suda kaynatılır. Elde edilen çayı sabah- akşam yarım fincan içilir. Harici olarak ise çöven tozu katkılı suyla muamele edilir.
Bileşiminde saponin, reçine, uçucu ve sabit yağ ile müsilaj barındırmaktadır. Terletici özelliği bulunmaktadır. İdrar ve balgam sökücüdür .Ateş düşürücüdür. Adet sökücü özelliği bulunmaktadır .Vücudun gevşemesini ve rahatlamasını sağlar. Cilt hastalıklarında alternatif tedavi olarak kullanılır. Özellikle egzama ve uyuzda etkilidir .Bronşit için ve göğsü yumuşatmak için kullanılabilir…
Şimdi yerden geçeceğiz burayı keşfettiğim yerden 1998 anısı bambaşka gerçek yaşanmış bir zaman perdesi ..bol vakitte sırası gelince anlatırım.. Buraya geldiğimde ki bir öğrendiğin gerçeklerden bir tanesini ve bir kaçtane gerçekdestanı anlatırım....
EVET Arkadaş sağ taraf eğridir gölün kuzey kısmı yani yukarı kısmı, masmavi maşallah, şu köyü geçince ali can kasabası, yol çatak var, burası sağa dönseydik karaadilli, Şuhut, afyon, sola dönseydik ,Eğridir ispata biz doğru gidip kabaca kasabasını geçip Senirkent te varmadan ulu köye VELİ BABA türdeşine gidilen yoldayız, burası sağda gördüğün elma bahçeleriyle meşhur kabaca kasabası, elma ağaçların altında mavi kaplar böcek tuzakları, böcekler mavi kaba konarlar ,sonları olur, ağacı da korumuş olurlar bu bir alternatif, çoğu ke başarılıdır..
Pat pat patlıyan silah değil, gaz tüp ses tüp tabancası korkma…sol taraf senirken sağa döndük mü ulu köy yanı pılavlı köy…Sabah kılamadığımız namazı ,şükür, hayır namazları kılalım ,diğer vakit namazlarında nere denk gelirse, şu karşı dik dağı görüyor musun, orayı ömür verirse tırmanacağız ,sen dinlen, şurada park edelim ,gölgeye çekim tamam burası güzel, türbede açıkmış ziyaret edelim ,şuradan şadırvandan abdest tazeleyelim, Bismillah.. ”Allah’ım” sana şükürler olsun...
“Allah kabul ederse namazlarımızı da kıldık yol üzeri çıkmadan da buranın şifalı kuş üzümü alalım, Şehirde beylerdi ,dağda çobandılar şifa olsun diye götürelim beylere.. Şuradaki bakkaldan kuş üzümü sorayım, Selamünaleyküm kolay gelsin buranın kuşüzümümü soracaktım kardeşim…
Beyim hoş gelmişiniz bende yok ama bahadır efendide var ,ilhan Oooo ilhan Bahadır nerede… Deposunda Veli emmi…Kaç kilo istersin beyim …Fazla almaya çam 3 kilo alalım… Telefon et de gelsin gelirken de 3 kilo üzüm getirsin.. Tamam emmi…Şimdi getirir, çay içer misin beyim. .
Bende hiç sormaya çan sanarak çay ocağına yönlenecektim, hakkını helal et… Helal olsun nerden gelir nereye gidersin.. Türbeyi ziyarettim maşallah sen ismi de veli babadan almış sın.. Köyün yarısından çok hep Veli. .Karışmıyor mu o kadar da değil, hemen hemen hepsi akraba can dosttu…
Bir ay sonra burası 1,2,gün dolar taşar ,dünyanın her yerinden gelirler, daha önce gelmiş miydin…Geldim veli kardeş, geldim pilavından, kurbanından yedim ,yolu bildiğim içinde, yol güzergâhınızda buradan aldım, şu deli yamacı açıp afyona yönlenmek ,gelmişken ,hem Veli babayı ,hem de arkadaşlara şifa olsun diye Kuş üzüm almak İstanbul’daki çoban arkadaşlara nasipse götürmek, kısmet sana sormakmış ,kısmetse senle tanışmak, bir çayını içmek varmış….
” Allah razi olsun afiyet olsun beyim adınızı sormadık …Çoban sadece Çoban… İlhanda geliyor…Çay güzelmiş…Tazelesin.. Olur veli arkadaş iyi olur…Koş çırak 3 cay kapta getir…
Şu kartım veli arkadaş girer okursun,…Teknoloji özürlüyüm, AMA yavaş yavaş öğrenmeye çalışıyorum gene de bizim uşaklara açtırırım ,bir bakar bir şeyler öğreniriz…Eyvallah…İlhan amcam hoş geldin.. Hoş bulduk emmi, siz de hoş gelmişiniz beyim Bahadır amcanın işi varmış benle gönderdi … Hoş bulduk sana zahmet ettirdik hakkımız ve borcumuzu söylersen iyi olur ,oturur sohbet ederiz…Beyim biz buradan toptan veririz kurumuş haliyle 20 tl yaşı ucuzdur ,ama gene de siz 3 üçüne 50 tl verin yeter 50 tl al yeter dedi.…Tamam ilhan emmim Benim yaşım 61 emmim diyorsam ,kusura kalma.. Maşallah emmim kendine bakmış sın….
Sana da kart vereyim, beni iyi tanır haberleşiriz, Veli kardeş senle de bir para karıştıralım, yolda beride çocuklar olur şuradan bisküvi, çikolata ,lokum alalım, bereket nerden ne zaman geleceği belli olmaz….Çocuklar sevindirelim, hayır şükür namazımızı da kıldık ,lokumla da hediyesini bolluk bereketini bağırtalım, şunu da çırağa verelim hakkı kalmasın okulda harçlık biriktirir…”Allah bereket versin kesen bol OLSUN Çoban kardeş üzümün şifasını da senden dinleyelim.. Kısa anlatayım gerisini siteden okursun…Belki sana da saklı şifa olur…
Kuş üzümü (Vitis vinifera), koyu renkli, küçük, çekirdeksiz üzümdür. Kuş üzümü yüzyıllardır mutfakta en leziz yemeklerin ana malzemesidir. Mutfaklarımızda genellikle pilavlarda, zeytinyağlı dolmalarda, komposto, kek, tatlı ve aşurelerde kullanılmaktadır. Son zamanlarda dünyaca ünlü parfüm üreticileri de kokusundan faydalanmaktadır. Kuş Üzümü içerisinde A, B ve bol miktarda da C vitamini bulundurmaktadır. Kuş üzümü portakal meyvesinin iki katı C vitaminini bünyesinde bulundurmaktadır. Kuş üzümü (Vitis vinifera), sindirim sistemini korur ve düzenli çalışmasını sağlar, karaciğeri güçlendirici özelliği vardır. Çok iyi bir balgam söktürücüdür. Bağırsakların çalışmasını düzenler ve bağırsakları yumuşatır. Kuş üzümü (Vitis vinifera) damar hastalıkları olanlara tavsiye edilir. Tansiyon ve kolesterolü dengeler. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Saç, tırnak ve cilt güzelliğine faydalıdır ve ilaçlarında kullanılır. Kan basıncını düzenler. Ülser hastalıklarının tedavisinde kullanılır.
Ege ve en kalitesi Senirkent ulu bey köyünde dır..Bu kıymettir berekettir, bolluk şifa dır… Haydi kalın salacak la, çikolataları dolaba lokumları da serin köşeye yerleştirelim ,artık deli yamacı tırmanalım…Yolun açık olsun çoban kardeş bir ay sonra gelirsen misafirimsin, misafirlerinde misafirimdir. .Eyvallah. .İlhan işin bereketli bol olsun…Sağ ol emmi yolun açık olsun… Eyvallah…
Haydi arkadaşım seni zorlamadan deli dağı aşalım ,kılıma açık kapalı kontrol edelim birde zorlanma ,gerçi bu zorlu yollar senin için ama gene de dikkatli gitmek lazım…,Hz Muhammed’din iman kapısıyla, Hz Alinin ilim kapısı Hz Ömer in adalet tiyle, Veli babanın hayrıyla VE bolluğu ..Sana bu yollar düz olur… Ya Bismillah….
Zorlu yol değil mi, biraz da dikleşecek ,sol tarafa bak senirkent in dağı zamanında su birikerek doğal sel olmuş ,çok ev cok can almış ,biraz batısında da Uluborlu kasabası, az daha arkadaşım, gerçi senin yolun ama hiç zorlanmadan ,çıkıyorsun, az daha güzelim az daha, zirveye varınca çeşme var orda dururuz rahatlarsın, eski den çoban yeri vardı tam zamanı çoban ordaysa taze peynir alırız artık önümüzde tırmanma yok ,buraların havası da yok ,çünkü anayolunun her tarafı ayrı ayrı enerji kaynağı, havası suyu değişik ,az daha var dik geldik zirve sonu, haydi şimdi istirahat zamanı, az gidince dar boğaza gelmeden bir çeşme yalak olacaktı, şu karşı zirveye varmadan ,biz oraya tırmanmayacağız dar boğazın yanından sallandın mı tatar lı, görünen yer bak sol tarafta koyunla çobanı ,çardağı da orada, nasıl soğuk ve tertemiz havası var yemyeşil değil mi, arkadaş 1,5 gün oldu ama yaylamı özledim, şöyle ağaçta büyümüş maşallah epey zaman olmuş demek ki, suda maşallah, yanaştık mı, sen biraz çalış kendine gel ,su tasları termosu dolduralım ,su da maşallah buz gibi şu tişört u çıkaralım, üstümüze dökelim çelik, çelik olalım, ohhhh düz gibi ,bir daha offff, soğuk..
Hoş geldin uzaktan bağırdın geldin, baktın ,süt koyun kokuyor ,salıverdin, çoban sabah yıkansa da süt kokar ,insan doğduğu gibi kokar ,bur sana köy ekmeği vereyim ,az sütüm kalmıştı ,üstüne bulayım, afiyetle ye ,gerçi sahibinden başkasından yemez sin ama karşındaki çoban olursa yersin ,sen herkesin tanıyan, ”Rabbimin vermiş olduğu silahları kullanırsın.. Malak…Sahibinde gelir, selamünaleyküm… aleykümselam amca ,seni tanıdı kolay kolay gelmez, kimseden de yemez.. Ona da aynısını söyledim süt koyun kokarız, abamı bilirler çünkü Çobanız, sıkımı yanlarına yaklaşmak ,adamı çok iyi tanırlar…Evet amca nerden gelir nereye gidersin..
Dağlardan Toros zirvelerin den, İstanbul a giderim, ana yoldan değil de bildiği kestirme ,ve bildiklerim yerleri ziyaret ederek gider bu çoban amcan…”Allah yolu nu açık etsin.. Sen neredensin....Uluborlu dan adım Erol.. Yazın okul kapanınca babama yardım ederim, oda geliyor…Buraya gelmişken ,peynir yapar mısınız peynir alayım…Yaparız Amca hafta sonraları da büyük abimde pazara toptan götürür satar ihtiyaçları da alır getirir ,yukarı mağaralar var orada tulum atarız yayla donuşu büyük şehre götürür ,bazen de kendileri gelir alırlar….Selamünaleyküm hoş geldiniz ben Mehmet, Erol un babası yukarıdan gördüm ne konuşurlar diye merak ettim…
Aleykümselam Mehmet efendi, zor dağı tıkmandık, bir soluklanalım dedim birde temiz hava alayım, soğuk suyundan seneler önce içmiştim ,Kısmet bu günde varmış ,Birde senin malaklı merak etti geldi, oda tanıdı bu da çoban der sesini kesti o arada Erol la tanıştık senle de tanışma fırsat ı oldu, misafir perdeliğinizde hoşuma gitti ,konuşurken de ,kısmetin ,rızkın ne nereden geleceği belli olmaz, gelmişken tanışmışken ,hediye alayım dedim peynir var mı sorarken ,sen geldin.. Olmaz olur mu.. Tuzlama bir çember gediversin, Erol…
Koş oğlum gediver, annene söyle bazlama yapar durur, bir iki üç tana de getir birde soğuk ayran getir misafirimize…Tamam baba….Eyvallah…Amca ne kadar olsun büyük mü küçük mü…Kaç kilo gelir dolapta fazla yer yok…2 Kilo birde 4 kilo... Fazla olmasın 2 kilodan 2 parça getir….Eee Mehmet efendi sadece koyun mal mı yetiştirirsin…
Kışın Uluborlu köyünden yazında yaylada yapacak işler bunlar çocukları okutup dururuz, ”Allah bereket versin ,Büyük oğlanda çarşıda marketi var, Erol da afyonda veterinerlik okur, ikide ellerinden öper ,orta ve lisede kızlar var okumayı seviyorlar şimdi onlarda annelerine yardım eder dururlar, bizde yengenle helal lokma yedirmek için uğraşır dururuz…”Allah yardımcı olsun sen doğru ve helal lokma yedirdikçe rızık senin eline gelir istemesen de gelir ,Ak sütü haram karıştı mı maazallah senden çıkmasa da ailenden çıkar ama sana bir şey söylemeden geçemeye cem …Nedir o…Sürüler çobansız olmaz, doğada Kovan sız olmaz, sen buralara Kovan koyarsan bil ki birkaç sene sonra buraları, şimdiki yeşillikten daha yeşil olur…Doğru söylersin düşünmüyor değilim ama karar veremiyorum….
Neden…Kim bakar diye aklım almıyor…Kovanlar bayan işi arılar bayanları çok sever, kızların, yengem bir alıştılar mı ,bırakamazlar, birde senin bakmana gerek yok, el kol bacak hareketi yapmaz isen, onların kovan dünyasına karışmaz isen ,iyi bal alırsın buralardan….Erol da geldi.. Maşallah eli bolu getirdin yiğidim…Afiyet olsun…
Soğuk ayrandan alayım, eline sağlık kızıma söyle ,dazlama güzel olmuş, domatesli peynirli, tam istediğim gibi, arkadaşımı kontak kapatayım kendine gelmiştir…peynirleri de dolaba koyduk mu şimdi rahatça konuşuruz birde ne kadar vereceğiz….Senden süt parasını ver yeter…4 kilo peynire,32 kilo süt vardır,35 tl tutar 50 versem yeter mi Mehmet efendi.. Çok Beyim…
Olsun çarşıya inince çikolata alırsın ,aklıma getirdin tabak boş gitmez bizde adet, gel gel Erol, şuradan lokum ,bisküvi ,çikolata koy elin bol olsun, veli babadan almıştım yolda Tanrı misafirlerine ikram ederim diye…Sende babana soğuk şalgam koy sende iç yiğidim….Nerde kalmıştık ,Erol sende dinle, sen yengem ,biriniz devletin açmış olduğu kurslar var, arıcılık bir sertifika al. .
Tarım bakanlığımda kovan arı kredisi veriyorlar ,bu güzelim yerlerde arı kovanı hem doğayı hem de evi, geleceğini besler ,sizden iyilerini bulamazlar bir gayretle gelir bereketler birde kartımı vereyim okur bilgilenirsin ,buyur Erol sende al, içinde projeler var belki lazım bir bilgi bula bilirsin..
Erol sende babanla istişare et sadece bir fikir ,dağdaki toplantı düşün….Hayır olsun geçen akşamda Erol da söylemişti, aklımda da vardı, ama bir türlü cesaret edemedim, ama bunda da hayır vardır.. Vardır Mehmet efendi vardır, yolcu yolunda gerek yavaşça “Allah” izin verirse kalkalım, bu iki taneyi de yolda atıştırırız ,hesabı da ödedik ,yengeme salamlar ,ellerine sağlık ,kızlarıma da selam söyle afiyetle çayla içerler ,ocak başında…Her şey için teşekkürler adınızı söylemedin …Kartta her şey yazılı çoban sadece çoban haydi kalın salıncakla…Yolun açık olsun çoban kardeş yolu açık olsun…
Emmi yolun açık olsun geçersen buralardan uğra …Nasip Erol nasip bir lokma yiyecek varsa o çeker buraları.. Haydi kalın salıncak la söylediklerim ide unutma….Gene yollardayız epey dinlendin, afyona kadar ,aşağıya ovalara ineriz arkadaş…ovalara….
Diriliş burada başlar ,Uyanık olmak diri olmak lazım, İnsanların insaniyet dedikleri şey, göz boyamak için icat edilmiş bir boyadır. İnsaniyet maskesi taşıyan öyle milletler ve insanlar vardır ki maskelerinin altında canavarlar yaşar.. İnsaniyeti gören olmadı, içleri hep şüpheyle yaşar insan tevekkül etseler, korku yerine korkusuzluğu bilseler, şeytana diz çöktürürler…Ama içteki nefis pembe dünyada, diş düşman illüzyon göstererek ,Korkuturlar..
Nasıl yüksek değil mi ,bak tatar lı düzlüğü gör, şimdi oralara gideceğiz ,korkuyla değil korkusuzca….
Şu sol taraf Araplı Türkmen ve Yörük sağlam toprak, Tatarlı da öyle biraz ilerisi de Dinar Oradaki bir yiğit, buralarda sırımsak ekti, yolu açık bereketli olsun adı murat ismi gibi Muradına ersin…Gerçi oradan döne cem seni anarım, ya otobüsle yada bana göre arabayla…
Telefonda gelmedi memleketten akşama kadar gelmez ise ararım ,bir hatır sorarım bir de küçük çobanı arar gönlünü alırım…Sağ tarafta vişne diyarı Karaadilli oradan da Şuhut yolu patates yöresi oradan anayurt ve afyon…
Şöyle kenara çekeyim buradan söylediğin her yer görünür, sağ tarafa gideceğiz, söylediğim yerler ,sağ tarafta Araplı, Kuzey batı gördüğün tepe arkası Dinar, uzun aylarım orda geçti sana söylemedin, bazı nefsi kötü, insanlar düzenimi bozdu, dinar iyi dır ,İstanbul dan derler ya kavun değil koklayasın, sadece bu dünya var zannederler, hala kıs kıs pişmişler hala tv boy gösterirler satış yaparlar, Şuradan şalgam soğuk soğuk gider, ha sana şalgamın hikayesi var dinar da, onu anlatayım, Sevdiğim bahtı açık olsun Sarımsak murat vardı ya duymuşundur ,ben ara sıra mırıldanırken ,işte onun kardeşi ,bir gün benim önerimle Tarsus ta bir arkadaş şalgam fabrikası kurmak için beni çağırır ,inan dar boğazdayken gelemem diyecek arkadaş, ve giderim son çırpınışlarım ver yansın feryadım sadece “Rabbim duymakta “
Bana sabır vermekte sadece yerli yerine koymakta ,isyan ettirmemekte kötü şeyler yaptırmamakta,” Allahlıma şükürler olsun”,10 gün içinde tesisi açıp bana iğlik olsun diye bir kanyon şalgam gönderir, koyacak yerim yoktur, kiralayacak paramda yoktur, sevdiğim çocuğun kardeşi gelir ,sık uğrarlardı durumu izah etsem de ,Amca bunları yarın Salı pazarında eritiriz, birde birkaç yere veririz demesi önce beni çok rahatlattı, nasıl şüphe edebilirsin, tamam diyerek onların bahçesine taşıdık ,bir arabada aratasının üzerine koyduk sabah satar düşünceyle ,bir gün geçer, beklerim gelmez, ikinci gün beklerim 3,4 derken çıkar gelir..
(Ürünü sabırla bekleseydim” rabbim” beni görüp açıkta bırakmayacaktı bazen hayat yanlış şeyleri düşündürür. Oda şeytandır ,şeytan ,şeytan olanlar insan kulunu çabuk kandırır bazen olur ya şeytana uyduk.. İşte tam yeridir)
Amca sen benim arabanla iki kere İstanbul a bitki suyu götürdün,….eeeee…onun 2 sefer günlük kırasından şu kadar eder….eeeee….geri kalanın bir kısmı kırıldı, çatladı ,patladı..eeeee başka ondan kalanlarda borcum vardı önü ödedim…İnşallah bir ay sonrada borcumu öderim.. Amcam bana borcun norcun yok ,işin rast gelsin yolun açık olsun sana bir nasihatim.. Herkes çoban olamaz.
.İşte böyle arkadaşım bu kadar şalgam yeter ,yola koyulalım…. “rabbim görmekte içimi de okumakta ,sabır vermekte, öfke nefisse düşürmemekte, bir gün o saattin olmadığı zaman gelmekte ve gelecekte emin adımla gitmek…Korkusuzluk ve sabır, iman gücüyle birleştiği gün zafer yakın olur.. Sen Tevekkül et yeter..
Tatarlı’nın içinden geçiyoruz arkadaş, Burası Türkmen, ve Yörük ,gelenek görenekler hiç untulmamış yerlerden burda ki düğünler çarşambadan, Pazar güne kadar devam eder ,gelin ,damat evdekiler ayrı ayrı giyinen kıyafetleri varduır, o gün için ,çocuk ,bekar ,sözlü, nişanlı, gelin, evli, yaşlıya kadar evin kıyafetleri değişiktir, bu bir olması gereken bir gelenektir ,asırlar asırlara, bir var olmaktır ,diri olmaktır, evet tatarlı çok eskilere dayanır, ana yola indik, sola dönersek eski evime gider ,anılar çok tur, sağ dönersek vişne diyarı kara adilli ye sonrası cay ,Akşehir, konya istikametine gider, biz kara abilli içinden afyona döneceğiz…buradan başlar ağırlıklı vişne ,birde patates bu bölge tamamen vişne diyarı….
Şifası da çoktur, arkadaşım her şey zamanında "rabbim" mevsimlere göre vücudun çalışmasına göre her şeyi zaman ve zamanlara ayrıştırmıştır.. Çünkü içinde sayısız vitamin kaynakları mevsime göre öne çıkar oda vücuda zindelik verir. .kısaca anlatırsak…
Bir meyve olan vişne, meyvesi ve kökleriyle hem yemeklerde hem de ilaç yapımında kullanılmaktadır. 270 ya da daha fazla çeşidi olan vişnenin, sadece birkaç çeşidini oldukça sık tüketilmekte ve ticareti yapılmaktadır. Vişne idrar üretimini artırmak ve sindirime yardımcı olması için sıklıkla tüketilmektedir. Osteoartrit, kas ağrısı, egzersiz ile ilgili kas hasarı, gut, uykusuzluk için de kullanım alanları bulunmaktadır.
Gıdalarda kullanılan vişne ya direk tüketilmektedir ya da lezzet vermesi için yiyeceklere katılmaktadır. İmalatta ise, vişne tadı hoş olmayan ilaçları tatlandırmak için kullanılmakta ve vişne şurubu halini almaktadır. Vişne meyvesi inflamasyonu (iltihaplanmayı) azaltmak için etkili olabilen maddeler içermektedir. Ayrıca uyku düzeni için oldukça önemli olan melatonin maddesinin de zengin bir kaynağıdır.
Ferahlık ve serinlik sağlar. Ürik asit seviyesini azaltır. Bağırsakları yumuşatıcı özelliği vardır. Vişne gut hastalığına yakalanma riskini azaltır. Cildi nemlendirir, vücudu toksinlerden arındırır. Yüksek demir içeriği nedeniyle anemi yani kansızlık sorununa karşı da faydalıdır. akciğer, karaciğer, deri ve bağırsak kanserleri karşı özellikle koruyucu olabilmektedir.
Uykusuzluğa iyi gelir: Vişne aşırı inflamasyon ve oksidatif stresle mücadele edebilen doğal bir melatonin kaynağıdır. Güçlü bir antioksidan olması nedeniyle serbest radikallerle savaşabilen vişne, aynı zamanda uyku ve bedensel yenilenme için hayati bir rol oynamaktadır. Vişne, epifiz bezi üretmek ve uyumanıza yardımcı olacak melatonin salgılaması için oldukça faydalıdır. Böylece, sağlıklı ve verimli bir uyku düzeni için destekçi olabilmektedir.
Kanserle mücadele eder: C vitamini ve antosiyaninlere ek olarak, vişnenin çok sayıda araştırma çalışmalarında hücre dönüşümünü (kansere yol açan) engelleyebilecek kimyasallarla yüklü olduğu görülmüştür. Bu güçlü kimyasal perilil alkol, limonen ve ellajik asit olarak sıralanmaktadır. Sadece vişne ve kiraz gibi meyveler bu üç kimyasal maddeyi içermektedir. Böylece, meme, akciğer, karaciğer, deri ve bağırsak kanserleri karşı özellikle koruyucu olabilmektedir.
Kardiyovasküler sağlığı destekler: Vişne aynı zamanda güçlü bir antioksidan olarak bilinen kuercetini içermektedir. Bu antioksidan türünün işlevleri serbest radikallerle mücadele etmek, oksidatif hasarı önlemek ve kötü kolesterol olarak bilinen LDL seviyelerini azaltmak şeklinde sıralanabilmektedir. LDL seviyelerini oksidize etmesi kalp krizi ve felç riskini de oldukça aza indirmektedir.
Daha ,daha da çok siteleri okumak ,bilgi edinerek sağlı ha daha çok yaklaşmak…İşte kara adilli gözüktü içinden geçek sola Anayurt kasabası oradan Şuhut kasabasına sapacağız, buradan geçerken çok dikat etmeli pat pat denilen su motoruyla yapılan araçlar dan sakın ,kaza olsa da haklıda olsan sen suçlu çıkarsın ,aslında yolda olan yasalara göre olmayan ismine sadece pat pat denilen, yollar da zora sokan ,insanlar işlerine göre isimlendirilen olmayanı var olarak göstermek sadece çıkar, kazaları düşünülmeyen olsa da, ben haklıyım deseler de ,orada sen suçlu çıkarsın. .inçe düşün ..anlarsın. .Arkadaşım…
Evet sola dönüyoruz 5 km sonra hemen patates tarlaları başlar, eylül ,ekim ,kasım, buraları kamyonlar dolar taşar, birileri, ne ekmiş ise oda eker ,dururlar, sonuca kimse bakmaz para etti etmedi ,lafları duyar geçersin, kimse demez ,bunu sağlıklı ürettik mi, yok, sadece o yapıyorsa biz neden yapmayalım der dururuz, çoban lı mevki ve anayurt tan geçiyoruz buraları savaşın izleri çok tur,, sonrası ,Şuhut kenarı ve kısmen içinde geçip ,afyona ,kenarından afyona sapmadan soldan, İzmir ,Antalya istikametinden tekrar sağa ,Eskişehir frikya vadisine dönerek en yakın sıcak su kaplıcalarıyla meşhur, Gazlı göle ve orada akşamı da orda geçiririz “Allah’ın izniyle , sabah ezanla açılan kaplıcada şifasını alır 3 4 saat dinlenerek şifalarını da o zaman anlatırım… ver elini seyit gazi ve Eskişehir.
“Allah’ım affet vakitlere dün niyetlendik ama gene vakitleri şaşmaktayız ,sen affedicisin, senin nimet ve hikmetlerine şükürler olsun….Şuhut uda, afyon geldik çevre yoldan İzmir istikametine dönelim, evet buranın hayvancılık et süt, ve kaymaklı lokumu meşhur ,gazlı göle satmadan, sağda dükkanlardan taze lokum alalım, hem de ikindi yaklaştı bir cay ,gidecek yerimizde az kaldı gene de “Allah bilir…Şükür “Rabbim…
Eskişehir tabelası gözüktü, sağa saptık mı 20 km sonra gazlı göl, akşamı orada konaklayalım ,gerçi genç yatırımcı 5 yıldızlı oteli var daveti var ama arkadaş, şimdi tren garında park edecek yerde var orada yıldızlar çok, sadece özel yerine gidersek uygun olur şimdi davetsiz gidersek ayıp olur ,oradan telefon ederiz babasının sağlığı için “Allah tan şifa isteriz babasına ,”o her şeyi duyan rabbimden” İnsanlar insan uzakta zannetseler, koruyucu hep yanlarındadır, son virajı döndük mü gazlı göl, evet gözüktü ,hemen sağdaki otel gözüken gencin arkadaşım, ”Allah rızkını bol etsin, insanlara sebebiyetle öncelikle babasına şifa yaratanın izniyle işlerine kolaylık versin..
Evet arkadaş, ruhen dua bu işte, bir hayır duası bin kapı açılır, evet şimdi sola yanaşalım ,tren rayından geçelim, köprüyü geçtik mi kaplıca içinden istasyona park edelim.. Şimdi sana gölge bana da rahat bir ortam, kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde yer ah burası güzel…Bak gencin yeri de gözüküyor…Haydi geçmiş olsun sana da teşekkürler ”Allah’ın izniyle geldik…Gelmişken sıcak suda düş alayım, yorgunluğu atayım, sende sabaha kadar dinlen…
Duş dan sonra şifasını anlatırım, hem de akşam vakit sonrası hem yemek hem de cay koyar içeriz…Özel yaptığım kil Sabununuzda alayım havluyu da aldık mı, iş tamam….Havuzu temizdir ,sabah, öğlen birde bu vakitleri eskiden böyleydi ama gene aynıdır……
Evet arkadaş senden ayrı kaldım, hem akşamı kılayım geldim mi şifasını anlatırım ,fırından da afyon ekmeği alayım güzel olur…Ben geldim arkadaşım ,yıldızlar parlıyor değil mi sofrayı hazırlayayım, tüpe çayı da koyalım, mangal yakmadık ama yarın, frkya vadisinde yakacak ormanlık müsait yer var bildiğim su başı var hem doğaya emniyetli, hem de kazaya sebep vermeyiz ,hem cay, hem de ,kuzu etimizden yiyelim ,ete yazık olmasın ,iki pişirimlik koymuştum…
Her şey hazır sırtımı da yaslıyayım sana ufaktan ,ufaktan atıştıralım ,Evet başlayalım şifaya, Afyon tamamen sıcak su kaynağıyla meşhur ,Bolvadin ,sandıklı, hem suyu hem de çamuru şifa kaynıyor, gerçi vatanımın her yerinde şifa kaynıyor ,Aslına bakacak olursan sıcak su kaynadığı gibi dostlukta kaynıyor ama gene aralara münafıkta kaynak yapıyor ama hiçbir zamanda “güveç in aşurenin” tadını bozamıyorlar, gerçi anlamıyorsun ama ilerde anlatırım, şimdi gazlı göl….
Ön çelikle sıcak suyun şifa oluşumu .Yer kabuğunun faylarla parçalanamadığı yerlerde yüzeye yakın sıcak alanlar bulunur. bu sıcak alanlar fay kırıkları ile magmanın yüzeye sokulmasıyla oluşur. yüzey suları faylar aracılığı ile sıcak alanlara kadar iner .burada magmanın etkisiyle ısınır ve yine fayları takip ederek yüzeye ulaşır. böylece sıcak su kaynakları oluşur. Doğal yer altı madenlerden geçerek madenleri kopyalar ,bir nevi infusyon yaparak doğa şifalı suyu biz insan oğluna sunar…
Ülkemizde geleneksel kaplıca tesislerinin yerine modern tesislerin yapılması turizmin gelişmesi açısından çok önemlidir. Günümüzde "bacasız sanayi" olarak nitelendirilen ve önemli bir döviz girdisi sağlayan turizmin, sadece yaz turizmi ile sınırlı kalmaması, bütün bir yıla yayılması ülkemiz ekonomisi açısından son derece önemlidir
Balneoterapi, hidroterapi, sağlık turizmi gibi çeşitli adlar alan bu turizm biçimi sadece sıcak sular ile sınırlı değildir. İçme adı verilen soğuk veya ılık şifalı sular ve çamur banyoları da bu turizm kapsamına girmektedir. Ülkemiz 2000'den fazla şifalı suyu ile bu bakımdan da önemli bir konumdadır
Gazlı göl şifası buralarda yatan alt madenler kaynağından geçer
Balneoterapi: toprak, su ve iklim kaynaklı şifalı etkenlerin banyo, içme ve soluma şeklinde, seri halde uygulanmaları ile yapılan, ortam değişimi de sağlayarak, bu yörenin iklim ve biyolojik ortamının da etkisi altında ve kür tarzında gerçekleştirilen bir tedavi yöntemidir.(Suyun sis leme şekli çok küçük mikronlarda.) Rahat nefes ..alımını sağlar, bunun en ideal yeri gazlı göldür..
Hidroterapi: veya su terapisi, ağrıları hafifletmek ve fiziksel rahatlık sağlamak için suyun(sıcak, soğuk, buhar veya buz halinde) Şok lama kullanılması dır. Hücreler den soğuk sıcak şok lama ile iğne tedavisi hissi verdirmek .Gene gazlı göl ideal yer yerler çok buna benzer sorgun, Eskişehir ,dır.
Ayrıca Gazlı göl Kaplıcaları: İhsaniye ilçesindeki kaplıcalar, içme ve banyo tedavilerinde faydalanılıyor. Solunum yollarında rahatsızlıklarında etkili olan kaplıcalar, dolaşım sistemi rahatsızlıklarına karşı da öneriliyor. Sudan gelen sağlık bayanlarda çilt rahatsızlık öne çıkmakta dır. Suyu az araştırmanız yeterli kalacaktır. Ayrıca asırlar öncesi de efsane dolu..
“ Efsaneye göre, Kral Midas'ın kızı Suna'nın vücudun da çıkan çıbanları hiçbir şekilde tedavi edilememiştir. Suna tedavi amacıyla dolaşırken kaplıcanın olduğu bölgedeki çamurlu su birikintisinden içip uyuyakalmış. Uyandığında ağrılarının geçtiği ve çıbanlarının kurumaya başladığını görmüş.”
Bu efsane deseler de aslı gerçek okumak anlamak lazım, sudaki mineraller ,insan kaynağındaki mineral eksikleri, yaşam içinde az anlaya bilmek.. Gazlı göl kaplıcaları fazla miktarda serbest asit karbondioksit ihtiva eden saf kalevi kaynaklar grubundadır. Bu niteliği nedeniyle kalp, damar hastalıklarının tedavisinde banyo şeklinde kullanılan en ideal bir su olarak kabul edilir. Eski tunç çağından bu yana şifa dağıtmakta olan kaplıcanın suyu yüksek radyo aktivitelidir. İçilmesi durumunda mide ağrılarına, karaciğer safra kesesi, mesane yolları, cilt hastalıkları, (sedef, egzama, akne) böbrek taşları ve safra kesesi taşları, düşürülmesinde üstün etkileriyle şifa sağlar.
Kalbin rahat çalışması ve damar sertliğinin giderilmesine olumlu etkileri yanında tansiyon düşürücü özelliği de vardır. Banyo yapılması durumunda her çeşit romatizma, nevralji, bağırsak spazmlarının tedavisi, kireçlenme, kemik rahatsızlığı, hemoroid (basur, mayasır), idrar yolları iltihabı ve kadın hastalıkları için etkilidir
Cilt hastalıkları, böbrek taşı, romatizma rahatsızlıklar, safra kesesi, idrar yolları, kadın hastalıkları, kireçlenme, mide spazmları, bağırsak bozuklukları ve solunum yolları tedavileri
Gazlı göl kaplıcasında içme ve banyo tedavilerinden başka, suyun bulunduğu kapalı ortamlarda oluşan nemli ve buharlı havayı solumak da tedavi edici özellik taşıyor. Genellikle romatizma hastalıklar, karaciğer, safra kesesi taşı, böbrek taşı, mide, bağırsak ağrıları, kronik bel ağrısı, kireçlenme kas ağrıları, kadın hastalıkları, idrar yolları iltihabı, hemoroid, cilt hastalıklarında (sedef, egzama, akne) etkili olan kaplıca suyu, kür uygulandığında fayda sağlıyor.
Kimyasal sınıflandırması bikarbonat, sodyum, karbondioksit ve hidrojen sülfürü olarak yapılan Gazlı göl kaplıca suyunun içinde; klorür, iyodür, bromür, florür, sülfat, nitrat, nitrit, hidrofosfat , karbonat, bikarbonat ve hidroar senat gibi iyonlarla, gazlar bulunuyor. Kaplıcanın sıcaklığı ise 64 derece.
Hidroterapi: veya su terapisi, ağrıları hafifletmek ve fiziksel rahatlık sağlamak için suyun(sıcak, soğuk, buhar veya buz halinde) Şok lama kullanılması dır. Hücreler den soğuk, sıcak şok lama ile iğne tedavisi hissi verdirmek. Gazlı göl Hidroterapi için mükemmel su kaynağıdır..
Birde Ayrıca Isırgan otunu da Hidroterapi de kullanılır eski zamanlarda ısırgan otunu kasılan ,bölgelere vurarak kanı hızlandırıp iğneleme tedavisi olarak kullanarak o bölgeye canlılık getirmede yürüyemeyeni yürütmek ,çok kaşındıracağından zeytin yağ ve ya pudra kullanın kaşıntıyı alır...Yeter ki inan şifa “Allahtan”
Bak misafirimizde geldi, beni korumaya mı geldin, karnın aç mı paylaşabiliriz, şöyle koyayım sende sebeplen, evet birde arkadaşım ,bura dan İstanbul yoluna giden yerde ,bir kaplıca var, 15, 20 km Ömer Kaplıcaları Romatizma hastalıklara, eklem rahatsızlıklarına ve KISIRLIK, bronşite faydalı olduğu söyleniyor. Demek istiyorum ama şifa gene” Allahtan” Buralara Hatay, mersin, Türkiye’nin her tarafından gelenler var şifa arayanlar,..
”Rabbim şu verdiğin nimet ve hikmetlere şükürler olsun ,buralara gelen şifa arayan kullarına şifa ver “rabbim” amaçları sadece şifa aramak sana dua etmeleri şifayı verende sen vermek isteyende, sana şükür eden çobanın isteklerini kabul et “Allah’ım” Bu teknolojiyle sebep olanlara da “Allahtan Tanrıdan” şifa isteyip dua edenlere de dualarını kabul et “Allah’ım.” Fatiha..
Zamanı yeri geldi mi anlatırız, buraları, şuraları toplayalım, cay dan da bir iki bardak içtik mi yatalım.. Sabah vaktinde kalkarak, buralara gelmişken giderek şifasından alalım.. Her zamanı anı veren “Rabbim”…
Günaydın arkadaş erkenden şifamızı alalım, erkenden yola çıkarız.. Açılmış ,hayırlı sabahlar….Hoş geldiniz…Havuz açık mı…Açık beyim, dayı yabancı gelmiyorsun…Evet eskiden çok gelirdim yolum düştükçe buralardaydım…Şort sabun havlu ister misin….Yok hepsi var…Buyurun fişiniz, beyim…Eyvallah….
Eeee İhtiyarladın çoban, ama gene de tanıdılar ,hayırlı sabahlar terlik buradan mı alacağız.. Hoş gelmişiniz beyim buradan emanetiniz var ise dolaplara koya bilirsiniz…Yok teşekkürler…Havuz dolumu…Dolu ve ilk sizsiniz….Eyvallah…
Şurada üstümüzü değiştirelim, evet şimdi önce banyomuzu alalım ,sonra Havuzumuza girelim.. Rabbim hikmetlerine şükürler olsun bu hikmetlerinden şifa bulurum, şükürler olsun ,Sıcak iyice kemiklere işlesin, bir de soğuk ha girdik mi ,tekrar sıcağa, birazdan iğneler hücreler batar, şükür…Birazda buharından soluduk mu birkaç kez tekrarlarsak her yer yerine oturur, ama yukarı dağa çıkınca 1 saat uyumak lazım…
Çok iyi geldi 2 gün yol yorgunluğunu attık…arkadaşı fazla bekletmeden çıkalım ,dönüşte nasıp olursa Eskişehir de, eski vakıf hamamda oralardan da şifa alırız, gerçi Eskişehir’in de her tarafı şifa, hele insanlıkları bambaşka, Gerçi Anadolu’nun sıcak su gibi şifası kadarda insanların şifaları kaynıyor, iş sadece nefis işleri kötülüyor ,Diyarbakır ,Bingöl ,sorgun, ilgin ,afyon, armutlu Balıkesir, ayrı ayrı insanlık kaynıyor…
İşi bozan diş dünya şeytanları bu suların altındaki madenleri, ve kaynakları isterler ama elde edemezler , Bu Halk bizim hava sahasına girmeyin dedikçe ,30, 40 yıl hesapları yapmaktan başka plan yapamıyorlar,15 temmuz gibi yarından sonra diş dünyaya gene ders verir bu bizim halk,15 temmuz birinci yılında…Şimdi sıcak ta olsa arabaya kadar, dikkatli gidelim…
Haydi arkadaş iyi çalışmalar…Birde kapı daki arkadaşa eyvallah diyelim…Kolay gelsin inşallah tekrar geliriz…Bekleriz beyim…Nasıp se geliriz…Evet arkadaş ben geldim şu havluyu malzemeleri yerli yerine koyalım hayırlısıyla yola çıkalım….Ya “Allah”..
Geldiğimiz yoldan dönelim, tren rayını da geçtik mi sola dönüp ,Eskişehir yoluna sapalım, Sol da ki fabrika doğal soda fabrikası Kızılay ,biraz ilerisi de yayla bağı kasabası, rampaya sardık mı, ormanlık alan Eskişehir ,afyon sınırı, buralarda kiliseler, ve eski yerleşim yerleri şu sağ taraftan da frıkya vadisi, eskiler arkadaş ,tepeyi saldık mı söylediğim yer soğuk su çeşme kaynak yerler ,geç saatler olsaydı buralarda piknik yaparlar, çeşme göründü ,satıcı tezgah koymuşlar ama erken kapalı, gerçi malzememiz var…
Şöyle ağaç altına çekelim ,tamam burası iyi hiç zarar vermeyiz doğa ,çeşme yanında mangal yaktım mı, bir yandan çay bir yandan sabah olacak ama güzel, domatesli ,soğanımızda biberimizde var, yağ olarak azda kuyruk yağı iki dişte sarımsak koyduk mu, direncimizi kuvvetlendiririz…sacımızda var. .Mangal yaktık mı bizimkileri arayayım akşam aramamıştık, mangalda yandı kör olmasını bekleyene kadar Rüstem’i arayayım….
Ha çalıyor, alo Rüstem…Emmi nasılsın ben küçük çoban.. Rüstem emmin nerede, telefonu ne gezer sende…Sen emanetsin dedi seni bulabilmem içinde kendi telefonu verdi…,Aferin iyi düşünmüş, sen iyisin değil mi…Ben iyiyim emmi sadece seni üzdüm diye kendime kızarım…Kafana takma gene de düşündüğün için teşekkürler gelince sana sürpriz yapa çam, bu arada mal güder gen ders kitaplarını gözden geçir. .Emmi aynen öyle yapıyorum, Rüstem emmim ararsa selamımı söyle ,aradığımı söyle telaş edecek bir şey yok sadece hatır sorayım birde seni sorayım dedim…Tamam emmi sana hayırlı yolculuklar erken gel…Tamam küçük çobanım…Çomar sanki seni hissetti emmi sevinip havlar…Babana ,selamlarımı ilet akşam “Allaha” emanet olun….. Olur emmi söylerim ellerimden öperim.
Kerata büyümüş küçülmüş inşallah okuturuz ,bu vatana bayrağa ailesine halkına hayırlı evlat olur..
Soğanı doğrayalım ,biberi doğrayalım, az kuyruk yağı, ortaya da eti koyalım, üstünü de kapatalım, buharıyla soğan dağısın, etin suyu ,soğanın suyu ile güzel pişsin, domatesi de ayrı doğrayalım ,iyice piştikten sonra domatesini attık mı, yufka ekmekle yeriz…Çayımızı da koyalım kenara soğuk demleme usulü de çayı demledik mi tamam bu iş..
Pişesiye şuraları toplayalım, çöpleri torbaya topladık mı çöp bir yerde atarız, birde bizden önce gelen misafirlerinde toplayalım, belki unutmuşlardır, ama gene de biz yapmışız gibi toplarsak doğaya saygımız olursa ne mutlu ,maşallah kokuda buralara kadar geldi, domates ve sarımsak kabuklu atalım, attık mı bu işlem biter, kekiği de pul biberi de kenara koyalım ,çayda tısladı, takırdadı ,fokurdadı ,şimdi üstü ısıtarak demlendi mi ,bu işlem tamam olur.. Sacı kenara alalım, az dinlensin ,tezgah sahibi de açıyor onu da soframıza çağırdık mı, işlem biter.. Hayırlı işler…
Merhaba beyim…Gel soframız bereketlensin, bir lokma ,bir bardak çayımı iç…Sizlere afiyet olsun sofranız bereket bolsun siz başlayın ,tezgah açtıktan sonra çayınızı içerim…Gelsen sen buralara kadar gelip tezgah açtıysan, bil ki bu sofrada kısmetin var demektir, sen duanı et gel hele.. Bir şeyler lazım mı …Yok sadece Tanrı misafiri eksik sen, eksiksin gel hele. .
Az yoğurttunuz vardı ,birde sodamız olacaktı ,soğuk sudan, ayran yaptık mı ,işlem tam olur, eh maşallah yayık ayran gibi oldu sabah sabah bir bardak içelim, şifa olsun…Sofrayı da kurduk mu bu işlem tamtamına olur…Gel gardaş gel…Selamünaleyküm…aleykümselam…
Buyur gardaş buyur sofrayı bollandır ,ikram gönülden olursa ye ye bitmez …sabah sabah ağır gelmesin maşallah sofra küvetli, beyim….Ben saat zamanla yaşamıyorum, sadece vakitle ,gerçi vakide geçirsem de ,kalbimdeki iman alarm çalıyor, isminizi bağışlayın…
İsmim Mahmut aşağıda ki köyden basırlar…Alanya tarafında da obanın basırlı kasabası var, sisler de Yörük müsünüz.. Doğrudur çok eskiler den gelmişiz İsminiz nedir beyim…Çoban sadece çoban….Adınız yok mu…Var ..nedir…Çoban şu kartım okuyun neden çoban dediğimi anlarsın orada her şey yazılı Ayran iç taze yaptım…Sağ ol çoban kardeşim eline sağlık çokta lezzetli olmuş ne yağ kullandı böyle.. Doğanın yağlarını…Ne mesela…
Soğanın ,biberin etin yağları.. O nasıl oluyor….Doğradıklarımı yıkadım, o kadar saçın üzerine attım üstünü kapadım ,buharıyla yağlarını atınca domatesi, sarımsağı attım ,bu kadar yağ çıktı, şimdi afiyetle yığıyoruz hiç dokunmaz istediğin kadar ye ,bir de köy yufkası olunca deme gitsin…Kim derdi ki dağın başında bir çobanla tanışa çam, oturup yemek yiye cem…
Sen ben başkası gelecek diyemeyiz, o önceden yiyecek lokman burada varmış ,o zamanın içinde saklıydı, sadece bu güne dersen de aldanırsın her an her saniye, her saatin değişken dır, ama kısmetin var iseydi sen burada olmaz badatta olurdun ,bazen olur ki işyerine erken gelmek istesen de geç gitmiş, geç gitmek istesen de erken gitmişin dır ,bil ki o gün gelecek saatlere uyum olsun diye ,rabbim bir daha ne çıkartır ,bazen demişindir ,iyi ki geç geldim ,bazen de iyi ki erken geldim şimdi sen düşün, zamanın içindeki bereketi…Doğru söylüyor çoban..
Buyur buyur gönül bol ise sen ben bu sofrada lokması bulunan kurt ,kuşlar, hep gelecek bol bereket gelecek…Bizim çöpe atacak kadar ne zenginiz, ne fakiriz hele müsrif hiç değiliz ,tatile gidenler, açık büfe görürler yedikçe yerler, az dolaşır, gelir bir daha, hiç demezler arkadakileri düşünmezler ,bilselerdi, aç insanları, yenecek kadar, yeselerdi ,sağlıklı olacaklardı ,o işletme sahibi de ,ona göre yapacak, yemekler çöpe gitmeyecekti, ama bu gün ekmek böyle ekmek şöyle der dururlar, sonra dan göz tok olmayınca doğru çöpe…Ay nen öyle…
Arabanın sırtında patates görmekteyim …Çoban kardeş kendim ekmekteyim, ama benim değil bir arkadaş Niğde den getirmiş satamayınca yükünü hafiflettim, ama şunu bil fırsat kollamadım, hakkını verdi patatesi iyi olduğunu bildiğim için aldım…Mahmut kardeş Esnaf doğruyu söyleyince bir an bereket doluyor ,burada kelimenin önemi çok büyük, kelimeyi kurnaz esnaf biliyle anlatmadın, iman diliyle anlattın, sana inanan kişi sen zehirde ,haramda versen bil ki gönlü açık insan , haramda versen ona helal olacak, işin içine bilerek haram karıştırdıysan o para sana zehir olacak hiç aklından cıkarma.... elhamdülillah Allah’a şükür olmayanlara da, ver "rabbim"…Çoban kardeş eline sağlık inan böyle saç kavurma yememiştim… Şuradan çayda koyalım…Ben katayım…Haydi bakalım Senin de elin değsin…
Birde gübre doğal kullan, bak dağın başında doğal gübren bol, şurada kı ısırganları görü yon değil mi, yamaçça sarmadan zahter kekikleri gördüm, birde temiz bidon buldun mu işlem tamam ,alta ısırganları bas, üstüne ,kekik koy, tekrar ısırgan ,ve üstüne kekik, bir yumru kadar karpit, bir yumru dan az kireç taşı, koy bir kova su dök fıçının azını ara sıra aç kapa, gazını al, beklet ve daha sonra fıçıya su koy, gaz iyice ucunca suyu fıçı ya doldur, al sana gübre, zaman gelince 5 kilo ya 50 lt su koy örümcekleri yok et haşere göremezsin, taban verirsen de yumrular daha sıkı daha büyük olur, domatese her bitkiye uyum sağlar bir kulak arkasında kalsın bir ,gün olur yaparsan anlarsın ve anarsın çobanı bir iki saat yata çam, sende tezgahını açarsın, çuvalları indirirken de bana iki çuval at hem sabah sabah siftahını al bereket dolsun, yatmadan biraz yürümek iyi gelir, sende tezgah açınca çay koyarsan sendende çay içer yola koyuluruz…
Ne demek ,senle tanıştım ya, Kesen dol bereket dolsun çoban kardeşim…Eyvallah kimse kimsenin rızıkım nerden geleceğini bilemez, verende alanda o diriltende, yok edende o sen Tevekkül et yeter…Mahmut kardeş….
Şöyle uzanalım ormanı derinliğine, buralarda aynı ıslak, nem sabah olduğu halde ,gene de güzelim bitkiler ,insan eli değmeyince ,her yer yerli yerinde, yabanı canlılarda var domuz olabilir, Arkadaşın yanına dönelim, şöyle serinken az uykumuzu alalım, yol uzun ama gene yarıladık ,Mahmut beyde arabayı indiriyor, şöyle biraz kestireyim…Ormanın güzelliği bambaşka….Arkadaş ben biraz kestireyim…
Epey uyumuşuz ,iki saat uymuşuz ama tüm yorgunluk gitti, arkadaş bir rüya gördüm deme gitsin hayırlara vesile olsun, Rahmetli annemi gördüm, nur içinde yatsın, kahirimizi çok çekmedi, hayırlı evlat olduk mu onu bilmem ama ben elimden geleni yaptığımı eminde olsam onu “Allah “ bilir, aslında tüm anneler hayırlı boşuna söylememişler, cennet annenin ayaklar altında, ama her anne çile çekmiştir, annemim çilesi…
Yugoslavya’dan başlar ,kaç kaç zamanında sırtlardan kaçarken, babasını öldürmüşler yolda gelirken ,anneleriyle iki kardeş yanız kalmışlar, anneleri de kısa zamanda ölmüş ,o zamanın devlet mülki amirleri, bunlara yer vermiş, tapuları kendi adlarına çıkmış, tabi çocuk olduklarından birisini ,başka yerlere, annemi de evlatlık ,Diyarbakır da, zengin bir mülki amire vermişler…
Ayrı ayrı yerlerde olan kardeşler büyümüş, anneme bakanlar Tarsus yenicede büyük bir toplantıya giderler, orada babanla tanışır, zengin iş çiftçi olarak oda memleketin den uzak yerden Alanya Toroslardan Yörük, tanışarak, evlenirler kısmet ve nasip nerden nereye..
7 kardeş dünyaya gelir, kısa zamanda babamızı da kaybeder sırlarla dolu bazı insanların haksız kazançlara hayat arkadaşının çocuklarına bu günün zenginlikleriyle övünen haksız zenginlik ve haksızlık yapanları sırları bilen güçlü kadın, çocukları uzak diyarlara götür ,sen yapar ve başarırsın diyen babanın ölümü, kadın sabırla beyi yaşarken bir kızını evlendirmiş 6 çocukla İstanbul’a göç eder..
Sırlarıyla dolu göç eder bu sırları kimler ,ne nasıl ,zaman ve geldiği zaman anlata cam gerçi sana kısa anlatıyorum arkadaşım ,sadece şunu bil ,Toros dağlarından çukur ovaya gelişi, başarıdan başarıya kaşan bir oturuşta koça pehlivan zamanın mersinli pehlivanları ile samimi arkadaşıyla oturup doğayı yiyen, eski pehlivan o zamanın sırları sadece daha önceden anlatılan O ZAMANIN SIRLARI ,yiğit babayiğit bir annenin sırlarını daha sonradan en küçük çocuğuna anlatan anne ,aklına yazan çoban şimdi sırası ve zamanları gelince anlatacak olan çoban tek tek yazacak, gerçek tamamen gerçek sırlar ,işte o zamanları hayat .çizgisi değişen çocukların ve çobanın annesi gibi ,tüm annelerin romanı başlar, hayat arkadaşını Konya Ereğli’de def eder..
Tam Rumeli kadını eli bastonlu vurdu mu yer sallanacak zannedersin, çalışkan ve dürüst anne kanatları altında “Allah’ın" koruması altında 6 çocuğuna bakar….”Her kesin, insanoğlunun sırlarla dolu hikayesi tek gören ve duyan hesabı verecek olan yaratanın elinde ama bu gün ana yarın belki de çok yakın”
.Hepsini okutur ama birini okutmaz, okumak istemez oda şimdiki çoban, da çocuk yaşta gazete satar ,kısa zamanda, çocuk yaşta fındık zade de ,gazete büfesi açar ,ve her gün yarınki gazeteleri alır, büfesine getirir ,sokak ,sokak gazete satarak, her hafta Cuma pazarına ,gider annesiyle, o harçlıklarla haftalık alış verişini yapar..
Annede Mahmutpaşa da yürüdü mü, Osmanlı geliyor derler sırtına dikilecek eteklik yükleyerek, bende ara sıra yardıma gittiğimde arkasından yetişemeyen çoban onu o vaziyette, hayata dik duruşu beni kamçılıyordu. .
Bir gün abim rahmetli 25 krş mu delikli 75 krş ne izinsiz aldı diye o zaman ispirto bidonunu alıp üstüne dökmesi ile izinsiz para aldı diye yakacaktı, zor tutulan anne abimi korkutmuş ,beni kenara çekerek ,oğlum o suydu hiç yakar mıyım deyip gülmesi, abim kaçacak delik bulup kaçması ona ders olduğu ,eve ömür boyu hiç unutmayarak bana hep anlatırdı..
Aslında tüm anneler hayatları bir roman, ben hariç tüm çocukları okutmuş evlendirmiş ,son ben kalmıştım, beni de evlendirerek, annemi başköşede oturmuş, diğer kardeşini düşünerek oğlum çoban senin bir dayın vardı ama çocuk yaşta birbirimizden ayrı kaldık gel benle..
Edirne ye o zamanın kayıtlarına bakalım ölmeden onu da bulmak istiyorum der ,ve inatla dolaşa dolaşa , Edirne ,eneze gidip, adım adım, arar ,hem yer ve tapuları bulur hem de kardeşini, izini bulur, yerleri başkaları zap etseler de gözü kalan yerde değil kardeşini bulmaktır ,adresine gider ,Bornova’da, evlatlık verilen yerde kişilerde ölmüşler ,kardeşi de ,kahır ederek, urla da kayık içinde yatarak el sanatları satarak balıkçılık yaparak, geçimini sağlar,55 sene sonra buluşurlar, abla kardeş buluşması ve kardeşini israr la eve götürmek için ,tam 10 gün oda kıyıda kalır ,artık abla anlamış, o yalnızlıktan başka sadece “Allahlına sığınmış, yaratanından başkası olmayan dayı sanki oradan kopmayla, yaratana isyan ederim korkusuyla, ablasına, mazlum bakışları arasında abla ayrılmış, her ay çamaşır ,yeni elbiseler alıp gitmesi ,kendisine yaşama daha sıkı sarılması, ona huzur vermekte, ve neşeli vazıyette ,tekrar gitmesi, gittiğinde, ölüm haberi alması ,sahipsizler mezarlığına gömülmesi kardeşine son vazifesi de sahipsiz olmayışını göstermiş yanlışlıkları orada düzeltip, eve geldiğinde ,sormam, bana tek cevabı hep gideceğimiz yere gitti, beni orada bekliyor ,demesi, annemi daha dik görmemi sağladı…Çocuklarına baktığı gibi…
Anne senin mirasları ne yapacak sın demem ,bana cevaplaması hiç mi hiç unutmam ,bu dünyada yer ,tapu olsa ne yazar, o tapunun üzerinde, zamanı bana verseler di o zamanın şimdiki zamanı olurmuydu,7 kardeş olur muydu, sen çoban olur muydun, şimdiki hayat olur muydu ,bak senin çocuk geliyor ,torumun olur muydu…Şimdiki yeri almaya kaksam, oturanlarla, yer dünyasında ,bir musibet çıksa sen deli oğlan ,deli fişekliğini yapıp benim için, dünya malı için, yanlışlıklar yapsan ,ben 55 yıl kimsesiz yaşamışken gelecek neslini, karanlığa gömmek hangi anne ister…O haksa gelir bulur…
Arkadaş o günden beride hiç aklıma gelmez…Arkadaşım böyle bir anne.. Annemi sorgun da bir benim için değerli bir arkadaşım abim gibi sevdiğim arkadaşımın bahçesine, ceviz ağaçları dikmiştim 100 mü 150 adet onları sularken gördüm, ne kadar çok dikmişsin bunlara bakan var mı deyip dururken, çamları gördüm ,şimdi annem yaşamış olsaydı bunu anlatmış olsaydım ne derdi biliyor musun ,bir tarafın açık kalmış derdi, gerçi her tarafımız açık, yoksa toprak mı çeker arkadaş, her şeyin hayırlısı ,hayırlara vesile olsun ,şuraları toplayalım yola devam edelim, birde soğuksuda elimizi yüzümüzü abdest alalım evet her şey yerli yerinde koyduk mu ,Mahmut beyden de patatesleri alalım çay hazırsa içelim hazır değilse yola çıkalım…
Çoban kardeş kaktım mı çay hazır su kaynıyordu seni ayakta görünce seslendim…Şimdi bende sana seslenecektim arabayı oraya çekeyim patatesleri koyalım cay içeriz…Tamam güzelleri şerçtim… Eyvallah şöyle yerleştirelim tamam bu böyle gider ,şimdi çay koyda içelim…
E kardeş dağın başında nasibini arar durursun, avm açmışsın, ”Allah da şükrettin mi ,o nasip gelecek sende dağın başında gelecek beklersin bil ki gelecek……Çoban dayı ne yapalım boş boş oturup çocuklara nasıl bakarız, Allah’a şükür dediğin gibi harama el sürmeyince ,geliyor… Çocuklar kaç tane…Üç tane ellerinden öper, üçü de kız hepsi okur..
Okut Mahmut okut onlara ihtiyaç var, bazı diş düşmanlar yakın yıllarda eğitime bile el uzatacaklar ,ayrıcalık başını aldı gidiyor ,bu okul senin bu okul benim der dururlar, bil ki tabandan gelen ses bir gün diş düşmanlara dersini verecek ,takdirnameyi de alacaklar ,az zaman içinde bir kısa zaman, bu halk önderleriyle cevabı diş dünyaya derslerini verecekler, sadece bir elden bir ele geçti, bu gün hamamdaydım ,tasa baktım aynı, sen o bizler okutursak bil ki, önderin arkasından dik duran önderler lazım, Biz şimdi dağların başındayız, yarın bu yerlerde de, çobanlar lazım, bunu ba akıldan çıkarmamak lazım onların huzuru için…
Sohbetin çok güzel bir çay daha katayım…İyi olur, bende yavaş yavaş erkenden, çıkarak, İznik gölüne kadar sürer orada konaklarım…Çoban Dayı doğru gitsene kestirme akşama İstanbul’a varırsın…Doğru söylersin de hep kısa yolu seçtirirler, Kışkırtılar ,panik atak ettirirler ,sen ,sen olarak yaşatmazlar sen onların isteğine göre gidersen, hastalık hastası olur çıkarsın, tik kalır, bu gün kaç kere el fireni çektin mi biye kontur ol ettin ,diş havlu kapısını kaç kere yokladın, sana ölüm korkusu ,aç açıkta kalma korkusu bu kısa yollardır, bu adımı atmasaydım korkusu gelince ,cesaretin bittiği andır…
Bir adım helalle atman, bil ki “Allahlın istediği yoldasın ,yoksa bir şüphe onların istediği yola kısa yola gidersin, sen yaratana güven, bil ki o kapı musibetlere maskeli şeytanlara kapalı olacak, bak gelen var…Yok oduncular kesim var…
Desene bir çapanoğlu var…Neden o dayı…Bu işler deniz kanunları, orman kanunları farklı ,yer altıda ,ter üstü de çarkı felek gibi döner, Kimisi hızlı çevirir, kimisi az çevirir, önündeki rakamlar farklıdır, hep kazanmak güdüleri öne çıkar ,kısaca çıkar, firikya vadisi, tam çeşme den 250 km çapında cevirdin mi sadece yer altı madenleri kaynaklarını bilsen, bunları da işlesen, bu gün buraya sadece tatile gelirdin ,senden buraları çıkartmayın derler, çünkü gözleri hepsini almak üstünümde altını da ,bazen de çıkarın derler sebebi de senden hammadde biye alırlar, sonrada işler sana kat katına satarlar, onu da bırak altın çıkarırlar, sonradan senin silahlarınla seni yok ederler…
İşte bir yılı üç dört gün sonra doluyor,15 /07 yaşadık bizzat içinde yaşadım, bak gene aynı demezler gelin arkadaşlar birlik beraberlik olalım, dense de ,demezler, kulakları kapalı, sadece dışarıya açık, ama sağ duyu her zaman birlik olmuştur ,ama şunu bil ki güvecin, aşurenin tadını bozamayacaklar.. Bu toprakta pişen evanı bilmezler ,bir lokmayı bile paylaşan halkı hele hiç bilmezler…Dedik ya bizde hiç ders bitmez, sadece bu halk takdirname verir geçerler, sadece sıradaki der…Dayı bir çay daha…
Eyvallah, vardır bir hayır ,kesim deyince aklıma sorgun geldi Çorumlu kereste ustası adam mı adam aklıma geldi, Tahsin usta, yakında oralara da gide cem ,sağken helalleşelim diye, sen ,sen ol kimseye kefil olma ,sana son bir gerçekleri anlatayım da kalkıp yola koyulayım, kefillikten dürüstlüğünü kaybedersin, ama dürüstsen dürüstlük devam eder, zaman gelince anlaşılır, borcun yoktur ,borcun oluverir, benim gibi ,birde sağlam adamın yoksa, işin kötü, o memleketten hicret edersin ,ama o memleket ,dürüstlüğünü bozan kişi ve kişileri besler dururlar, şirindir karakter olmayan zehirli maske takmış şirinlerdir…
E kefilliği ödedin mi dayı…Bir kısmını ,dedik ya dost görünen akbabalar peşine düşer, oradan sadece hicretle kurtulursun yoksa haramla bir yere varılmaz battıkça batarsın hem neslini, hem borcun olan kişiye, haram yedirirsin ,sana da düşen görev helalle kazanıp borcunu ödemek ,oda yakındır yakın…
Bayı senle çok konuşacak vakit lazım…Vaktin bol arabadan kartımı vereyim ,bol bol oku tık kadar yakınım…Sağ ol dayı …Sana borcum var mı eksik var ise verelim,.. Yok dayı…Çay için teşekkürler, yolum düşerse uğrarım, kal salıncakla “ Allaha emanet ol ”…Sağ ol dayı sana da hayırlı yolculuklar geçersen uğra “Allah “yolunu açık etsin.. Eyvallah Mahmut kardeş Eyvallah…Arkadaş gene yol gözüktü iyi dinlendin yol seyit gazi….
Evet yola çıktık ,önümüzde kırka var, burada bor işletmesi var ,bor madenler yatağı ta Kütahya ya kadar dayanır ,buraları bir Avrupa ya yeter ama ne hikmetse, bir arpa boyu gidilmez sebeplerinden bir tanesi, diş dünya, dedik ya her oyunu oynarlar, burası bir zamanlar, gazetelere manşet olmuştu, işe gireceklere, kendi işletme içinden ,kendi adamları haricinden soruyu duysan gülersin ,soru neydi bil bilemezsin, senin vites, eşekte kaç vites var sorusuna kendi adamlarından başkaları bilemedi ,daha o tarihlerde bile böyle sorular çıktı, bedava dünya bedava deniz ,yevmiyen keriz masalı, bu masallar devam etti, burmadan ayaklarında salladılar, yorulmak bilmediler ,uyutamayan diş dünya, son bir gayrette gösterse ,az zayiatla darbede koysalar ,asker usulü bu halktan Osmanlı tokadı yediler ,aslında seni öldürmek değil ,seni köle etmek, bu toprakları kim işleyecek senden başka kölemi var.
Zihniyeti, devam eden kişi ve kişiler bil ki seni ayaklarında gene sallama politikasıyla uğraşsalar da yorulmayan halk yola devam edecek ,şeytanın yeni oyunlarına gene göğüs gerecek ,ta ki nereye kadar dersen ,sen milli toprağına sahip çıkasıya kadar, ve işletmeyi yapasıya kadar, İhtiyarlamış kişilere yakın yerlere parklara konforlu koltuk yapasıya kadar, aldıkların maaşın 2 katını veresiye kadar oralar da hep duracaklar ,durduracaklar ,ta ki sen ,sen olasıya kadar..
30yıl önceyi hatırlattın ,Kütahya ya tarafında magnezyum kil alırdım, Eskişehir de bir arkadaşa bir tesis kurdum ,on fikir, buralardan kialır,275 derecede sterilize mikropları tetanosları yok ederek, Patos yaparak, havada ucan beyaz magnezyum kileri toplayarak kozmetik, sanayisinde kerem pilig yanı halk kesesi anlamında ,krem haline getirerek piyasaya verirdik, gene diğer işler gibi konuşan adam olmak lazım, markaya gönül verenler sen ağzında kuşta tutsan ,nafiiiile… Solda gördüğün işletme, eskiden böyleydi inşallah eskisi gibi değildir ,artık yoruldum demeyerek ,kolları sıvama zamanı 79 yıldan beri yatıyorduk ,uyku mağrurluk olabilir ,gözleri ovalamak gerekli…
Daha Yozgat bölgesine gelince oraları anlatırım ,ama sen olmaya bilirsin ,şimdiden sana anlatayım, sağda gördüğün, çata ören barajı ,gerçi bunların altıda maden ama ne hikmetse suyla kaplanıyor, Yozgat sorgunda küçük eğmeli köyüne gittik Ramazan sorgunda baharatçılık yapan arkadaş tanışmamızda oradan başlar ,o tarihlerde kil manyağı olmuştum, araştırma ,araştırma ,köye gittik dolaşırken ,bir baktım bir kil, sordum bu kili nereden aldınız, köy çıkışı ,dan beni oraya götürür müsün dedim, ve gittik, bir baktım torflu olmuş kahve renkli kil ,orada 30 gün kaldım ,etrafı gezdim binlerce yıllık bir göl ,kurumuş ve üzeri toprakla katanmış bir göl, sırf fosil ,ağaçlar, ve ormanlık alan sırf torf toprakla kaplı kil yatağı,1 tonluk su bidonuna 50 kilo bu topraktan atılsa çıkan şerbeti ,toprağa sıkılsa müthiş bir, gübre olurdu düşüncesiyle defterime kayıt ettim, tabi çoban defteri kapatmaz,3 yıl önce aklımda kalan kili ,toprak torf fu ,Sorgunda kurduğum serada denedim, hem fidelerim güzel, hem de mantarda denedim, el kadar mantar dışarda 150 gr, gelirken benim mantar 450 gr, geldi, görenler bu ney böyle çoban içine demir mi koydum derlerken ,bu lezzette ney diyenler sabah akşam mantardan geçilmiyordu…Bir baktım ki, uyuyan hazineler uyumakta…
Rahmetli annem aklıma geldi, nur içinde yatsın, deli oğlum, sen ne zaman akıllanacaksın ,gerçi hala bazıları öyle diyor ama, bir baltaya sap olamadın, annene yapayım helalle başladım kimse helali tanımadı, Harama da ayaklarım gitmedi ,ama bil ki baltaya sap olamadım ama baltalara malzeme oldum…Vardır bununda hikmeti…
Bak seyit gazide göründü, türbeyi ziyaret edelim hem bir mola hem de vakitleri kılalım, aklıma gelmiş gen söyleyeyim bir gün feste tarihi türbeyi jandarmalar nöbet tütüyor diye, dalga geçenlere bir mesaj yazdım aynen böyle ..“
Ben çoban, siz Avrupa görmüş veya yeni ağızlarla konuşurken, çoban İtalya da vatikam ı harçlı ordusu kıyafetleriyle nöbet tutuyorlar ,onu da geçelim ,Yunanistan da tarihi yerleri etek giymiş ,milli kıyafetleriyle nöbet tutuyorlar, onu da geçelim, Portekiz ,Almanya , Fransa ,saymakla bitmeyen evrensel deyip ,heykellerin altındaki ayakla basılmış kafaları kim olduğunu biliyor musunuz, onu da geçelim, siz altınızdaki bezi değiştirdiniz mi değiştirin devamını anlatırım” Devamına baktım festen silmişler…
Evet geldik şöyle kenara çekelim, elimizi yüzümüzü yıkayalım ,türbeyi ziyaret edelim hem destanları analım hem yolda anlatırım, şurada kahve var birde orada çay içtik mi, yola koyuluruz…
Vakit gitme zamanı ayrılma zamanı, biz vazifemizi yaptık, ”Allah” kabul ederse şifa niyetine suyunu, çayını, ufakta olsa rızkımızı paylaştık “Allah yol açıklığı verirse 1 saat sora Eskişehir, ”Ya Allah”
Hayat bir Destan tekrar hikaye yazmaya gerek yok.. İnsanoğlu kendini çok büyük gösterse de, evrende ne kadar küçük olduğunu bilseydi, Kelimelerin gücünü anlardı..
İnsan ne nereden geldiğini bilmiyorsa bil ki ,neslinin nereden geldiğini bilmez, o sadece o gün nerden geldiğini bilir ,nereden geldiyse sana hikaye yazar, Bilseydi bu gün gökten zembille inmediğini, bilirdi oğuz boylarından ,bu güne kadar, gelen destanları.. Bilseydiler sana bu gün yazmazlardı kendi hikayelerini..
Yaratan sana kovanlarını ,koyunlarını ,obanı ,yurdunu, yurt olarak ,beyliği töre den, kültüründen ,halkından ,seçilmiş önder ve önderleri ,arı kovanı ana arı olmadan, bal vermez ligini, koyunların ,çoban olmadan, yurt tutamayacağını bilen, canavarlar, gezerler sürüyle, sürerler koyun postuna giyinmiş, hain sürüler, Bilmezler arkadan Koçun geldiğini…
Hala söylenir dururlar, evrensel, demokrasi ayaklarını ,bilselerdi peygamberlerini, bilirlerdi son peygamberi Hz Muhammedi ,inanç, evrenseli, demokrasiyi, anlarlardı Hz Ali ilmini ,anlarlardı Hz Ömer’in adaletini.. Bilirlerdi kılavuz rehber “Kuranı”…
İşte seyit gazi destanlardan bir tanesi, Çok büyük ve destansı özellikleri ile insanların gönlünde yer edinen Seyit Battal Gazi, son savaşını bugünkü Eskişehir ilinde yapmış ve yaşamını burada sonlandırmıştır. Bu durum nedeni ile Seyitgazi türbesi, bu il sınırları içerisine yapılmış ve uzun zaman geçmesi nedeni ile tarihi bir önem almıştır. Tam olarak tarihi bilinmese bile bazı kaynaklara göre bu türbenin 740 senesinde yapıldığı söylenmektedir. Aslında bu tarih Seyitgazi'nin ölüm tarihidir. Seyitgazi ölünce onu seven halk ona küçülte olsa bir türbe yapmış ve zamanla bu türbe büyümüştür. Günümüzde ise gün geçtikçe daha da fazla ziyaretçi alarak neredeyse turistik bir bölge olmuştur. Seyitgazi türbesi içerisinde farklı amaçlar ile kullanılan yapıların olduğunu daha önceden söylemiştik. Bu yapılardan biri çilehanedir. Çilehanenin yanında ise bir cami ve dershane bulunur. İnsanların, türbe içerisinde en çok ilgilerini çeken şey ise Seyitgazi'nin tam beş metrelik sandukasıdır. Sandukanın bu kadar büyük olması birçok insanı şaşırtsa bile bu büyüklük .
Külliye, medresesi ile İslami ilimlerin öğretildiği merkez olur. Külliye, önce Kalenderi dervişlerinin, sonra Bektaşiliğin merkezi hâline gelir. Rivayet odur ki Hacı Bektaş-ı Veli külliyeyi ziyaret eder ve Orhan Gazi’den burayı imar etmesini ister. Orhan Gazi, bin adet ev halkı oturtarak Seyitgazi’yi büyütür. Bu vesile ile külliye Bektaşilerin önemli bir ziyaretgâhı hâlini alır. Seyit Battal Gazi veli, gazi ve seyit sıfatlarıyla her mezhep ve tarikattan bütün Müslümanların oldukça değer verdiği birleştirici bir isim olur .
Aslında çok okumak lazım arkadaş bir gün bir zaman teknoloji i kullanarak çok şey öğrenebilir insan, ama insanoğlu boş zamanı yarınlar olsun der boşla doldurur….
İşte destanlardan bir tanesi, neslinle o zamanın halkınla sadece geriye doğru kendi soy ağacını çıkarırsan, bu zamana geldiğini birazcık zerre kadar ,kendi öz soyunu bilir ,ne ,ne zaman geldiğini bulurdun, o hala ısrar etse de kendini zaman tünelinden geldiğine inanır..
O tarihlerde bu günkü büyük devletlerin çoğu yoktu, sen özünle yaşarsan büyüksün, daha da geriye gidersen ,oğuzlar ,Cengizlere, Türk ve Müslüman olduğunu özünü, sözünü, dilini, belini, elini ,bilir ,mazlumları koruyan yeniçeri askeri olduğunu bilirsin…
Dünya ekonomisine bak, hep silah zenginleri, ama bilmezler ,Türk yeniçeri silahını Korkunun korkusu Korkusuzluk olduğunu bunlardan bir tanesi de ,arkada bıraktığımız seyit gazi yanı Battalgazi…
Evet Eskişehir gözüktü, insanları can kaynar ,aldığı sıcak sudan, aldığı enerjiden ,geride bıraktığımız seyit gaziyi, misafirperverlikten, para bile almak istemediler, aslında Töreni iyi bilir sen tüm Anadolu böyle…
Dünya gelsin de birazcık evrensel ders alsın, demokrasi gezenler, diyecek lafım yok onlar sadece nefsine ders alsın, cahil deriz eğitim deriz, Ben demlik sadece uyanık cahiller, o anı değil, gelecekte ,nasıl şah oluruz hesapları yaparlar, bilmezler neydik ne olacağız hesaba katmazlar, bu gün yer yüzünde sahip olmak isteyenler ,yarın toprak olup ezilecek günleri hiç mi hiç düşünmezler…
Geldik ,şimdi yarım daire çizerek yönümüzü batı istikametine gidelim sağ taraf Ankara ya, soldan garajı sola alarak ,az ilerde Anadolu üniversitesi kampüsü az geçince Kütahya, Bozüyük tabelasından, yönümüzü kuzeye, çevirdik mi Bozüyük levhasından, ver elini Bilecik…
Arkadaş buranında sıcak suları meşhur ve sağlık kaynar, çarşı içinde, çok sayıda, hamamlar var, hepsi ayrı ayrı saklı şifa…Gerçi dönüşte olmayacaksın ama arkadaşınla uğrayacağız…
Ayrıca gene dünyanın ekonomisini altüst edecek ,besleyen ne madenler var bilsen.. Buranı maden yatakları ,taşlarını giderken anlatırım, şu trafiğe dikkat edelim, çok güzel ,her geldiğimde güzelleşiyor. Halk içinde halka çalışmak önemli, parsel, parsel satın almak, satmak değil…
Halk yanındaki arkadaşın hakkını savunarak işleri götürüyor çalışıyorsa, çalıştırıyorsa iş yerindedir, yok ,halk sadece benlik yapıyorsa, kendi çıkarı için çalıştırıyorsa, zaman içinde zamanla yok olur giderler kendini düşünen neslini düşün memeştir. .Giderken hesabı ağır olur hem bu dünyada, hem gel dünyada..
Arkadaş işte böyle, yolardan ayrıldık, trafik levhada, söğütte yazıyor ,yolumuzun üzeri değil, ilerde yol ayrımı var, oradan sapılırsa “ o rasıda bir destan ” ,bu günkü 1923 lere dayanır ,bu zamana kadarda aynı soydan gelen halk cumhuriyetle 2017 kadar ve sonrası da sonsuza kadar gider, zamana gelen SANCAĞI altında gelen yer VATAN dır, Bu gün yarını olmayan Dünyada yaşama hayat biçilmez ,gene “yaratan” bilir, “söğüt altında çınar “ biter bakarsın Oğuzlar, Cengizler ,Osmanlı, gelir..
Her ne kadar deneseler de zaman tünelinden çıkan maskeli şeytanlar, alırlar ,Osmanlı tokatlını ,bilmezler Azrailleri, Oğuz ve Çengiz olduğunu..
Hala sahipsiz sürü olduğunu zanneden çakallar, Çobanın yaslanmış olduğu bastonunu bilmezler ağaç olduğunu zannedenler, çınar olduğunu bilmezler..Hele hiç bilmezler önderi ve önderleriyle eli Çıplaklı Kalben buğz etmek de avâm halkın vazifesidir bilmezler..
Az ilerde , çeşme olması lazım, hem soluk lanım, hem de deponu doldurayım ,ışığın yandı, ikazını ettin, bende ne zaman yanacak bekler dururdum…Eyvallah arkadaşım…
Evet şöyle yanaşalım ,ufak bir tesisti büyütmüşler, su çeşmesi geride kalmış olsun şurası iyi, biraz güneşte kalçan ,gölgelik yerlerde arabalar var, gerçi fazla durmayacağız hemen gideriz ,deponu dolduralım, iki bidonu koyduk mu İstanbul’a atar, buda tamam, akan yerleri temizledik mi, elimi yüzümü yıkarken ,çayı da ilerlerde, ormanlık alanlarda, cay molası veririz, her şeyi yerli yerine koyalım, bu da tamam, ” ya Allah ” diyelim….
Yola koyulalım, Bozüyük, çevreden, Bilecik.. Eskişehir madenlerini anlatacaktım değil mi, sağa sola bakına bakın a gideriz, hem de anlatırız, Sadece sıcak suları değil, çok maden yatağı var ,arkadaşım, çok, Bir yerden başlayalım .
Bor boraks, Perlit, Lületaşı ,Manyezit, Kalsedon , Toryum, Torit (kristal) Torit Altın, Bunlar hep Eskişehir den ,çıkar ,ayrıca siyah mermer yatakları, mevcut olup ,bu bir şey mi ,Vatan her tarafında her köşesinde, mermer, maden olmayan bir yer varsa, şimdiye kadar ,uyumaktan,.. Uyanıklarda sessiz sedasız ,işi götürmekte..
Sonra bizim madenlerle ,Vagonlar dolusu giderken işlemiş olarak dönmesi ,hala bir garip değil mi,..
Avrupa 45 ten sonra 30 yılda makine teknoloji harikası olarak, dünyayı şimdide sömürmekte, hala devletlerinde, sokak ortalarından yer altı ,yer üstü makineleri sökülmemiş durumda, atık değil, şimdi faal ederler neden ,uyuyan devletlere el koymak ,onlar için çok basit, disburg ,essen, kuzey madenler bölgesini gezerseniz, benim ne dediğimi daha çok anlarsınız..
Birde bize bakalım,1923 lerde, 1938 kadar hızlanan madenler ne hikmetse,1945 ler den sonra ,biz size daha ucuz veririz diyenler,1965,75 hele 87 den sonra deme gitsin, 97 yılarından sonra gözleri doymayan Türk halkına bu topraklar fazla diyenler, 1950 ler den ,gelen, hain kaos pusu ,fitne, fesatlar, daha güçlenerek içten içe, her yolu deneyen diş güçler..
Aslı bizden olup ,biz gibi görünen hainler, gelecekte oyun bozulacak biyenler, uyuyan halk uyanıyor diyenler son kozlarıyla bizim maden haklarımızla bin bir güçle alınan savunma silahlarımızla bizleri vurmak, isteyen içten ve dıştan maskeli hainler,2016 /15 temmuz ayında deneseler de son kozlarıyla, Halkın, eli çıplak gözlerindeki şimşeklerle ,göğüsleri kanla kaplı çelik iman ,Ademler ”insan” gelecek Oğuz ,Çengiz ,Osmanlı, söğüt altında büyüyen çınar ,iki ağacın karışımıyla baş ağrılarını alacak…
Birkaç gün sonrada birinci yılı dolacak ,hala uyumayanı uyutmaya çalışanlar, çobanın 366 günü 15 temmuz VATANI BAYRAĞI için ayakta olan çobanları bilmezler…
Söğüt tabelası hemen sağda biz sapmadan ,Bilecik ilinin Bozüyük kenarından geçeceğiz ,eskiden içinden geçerdik ,Çok büyük fabrikalar var hepsine baha çok bereket gelsin ,şu vatan için çalışan , VATANINI BAYRAĞINI koruyan tüm iş adamların fabrika sahipleri, madenciler, daha çok, kolları sıvamak ,başka vatanınız olmayışı sisin vatanınızda daha bereketli helal li, ek kapılar açmanızda da daha çok işçi almanızı, çalışan işçilerde ,daha çok ,işini düşünmesi, bilin ki gecikmiş,79 yıl sizi helal kapıdan geçerek, dünya insanına daha çok hizmet sunmanız için “Allah’ım dan duacıyım, yolunuz VATAN BAYRAK için hayırlara vesile olması için dua edelim, arkadaşım…Sen et o yerini bulur….
Helal ise Vatanı bayrağı için, özü, sözü için, Bu topraklarda kazandığı için içtiği çorbayı pislemez…”Görende duyanda “rabbim” bilir hakkını verir“ Yaratan her şeyi yerli yerine koymuş zamanı o bilir. Ne bir fazla ne bir eksik., ne bu gün ne yarın ,ne an nede andan yakın…
Bozüyük göründü ,şimdi çevreden geçelim burada da sapak var doğru gidersek Antalya ya afyon ,istikametine sapmadan sağa kıvrılalım doğru ikinci sapağa kadar ,gidelim, az ilerde, yol ayrımı var, doğru gidersek ,dağ yoldan sağlı solu manzara maden suyu çıkar, ismi hatırlayınca söylerim bulursak ta içerim, geniş ve güzel yoldan İnegöl, mobilya diyarına gideriz devam edersek ,yeşil bursa, biz sağa döneceğiz, ama yan yoldan bilecek yoluna saparsak ,eski dağ yolardan yeşil diyarlar dan geçeriz, bizim için yeşillik…
İşte yol ayrımı ,doğru bursa, sağdan ,İstanbul yolu ,ama çevre den değil de ,yan yola sapalım ,dikkatli olalım ,her sapak dikkatli olmak lazım, malum üzün yol dan gelen kaptanlar ,sapakta şaşırır, göz yorgunluğudur ,işlem tamam şimdi ilk yeşil molada duralım ben çay ,sende serinlersin….
Buraları hep şerbetçi otu dikerler, getirisi bereketlidir, bira fabrikalarına satarlar ,kimi toplayıcılar toplar, ayrıca şifası da çok tur… Birazdan uzun uzun direkleri görürüz ,sarar boy atarlar, şifasını mola yerinde anlatırım, az ilerde dönemeçli yol bitiminde et mangal yeri var çayı da güzel olur, “Allah izin verirse” çayı da orda içelim arkadaşım..
Eskileri anacağız ,Son “rahmetli annemle” “Nur içinde yatsın, mekanı cennet olsun” İstanbul dan, memlekete giderken dediğim yerde durmuştum ,vay be zaman içinde zaman…Belki ne, ne zaman zaman içinde tekrar geçeriz bilinmez…Sadece şükür etmek kafi… “Yaratan” her şeyi yerli yerine koymuş…
İşte geldik ,şöyle ağaçların yanına yanaşalım, dut ağacın yanı boş oraya çekelim ,nasıl dediğim gibi var değil mi, rabbim nasılda ,rengârenk vermiş, Çay getireyim ama iki tane sana değil ,biri annem için, şimdi seni güzel yıkadım mı görücüye çıkarsın ,Çaylar geldiiii, Dutu görünce aklıma geldi konu değil ama bu güzel zaman güzel günler, bu insanoğlunun maskeli şeytanlar rahat durmaz ,buraları da çok görürler insanoğlundan …
Dut ağaçları yaprakları toplanmış gene kozaya bürünmüşler, her zaman kelebek çıkmaz ,bazen de ,güve olup ,küçük larvalarını bırakarak ,gelecek yıllara, atarlar ,sen hala didin dur, yerel önder seçimleri için ,bir ,makarnaya kanma, diş düşman ,hazırlıkları bitmez ,bitti gözüyle bakarsan, dut ağaçlarına bak yapraklar, duru yorsa ,sen daha da güçlen ,uyan, uyanık ol ,yoksa, maazallah, kozadan çıkanlara, maskeleri altından ,senin, inancın çıkmaz, sadece seni yok etmek için, iyiyi kötü kötüyü iyi ederler, sen her zaman hazırlıklı ol adalet Zülfikar kılıcın senin elinde… Benimki duvarda asılı, şimdi yanımda kardeşleri var siyah inçi beyaz inçi hazır daima hazır....
Hainler bitmez bitirilemez, onlar senin topraklarını almak isterler, bu toprakları verirsen ,bil ki, yaşaya çam zannedersin ,yarını olmayan günlere girersin.. Sen koza beklerken ,kamuflajla bukalemun kertenkele olurlar…Bunlar ölüm kusarlar, onlar için öldürmek, sınırsız, sadece benlik taşırlar, sadece maşayı tutarlar, Tekirdağ köftesi gibi çevirip dururlar…
Bazen de masum ,mazlumlara cennet vadederler,7 saniye düşün sana cennet vadedenlere bak neden senden önce gitmiyor da, sen öncelik yapıyorsun, geride bıraktığın “annene bak işte cennet onların ayakları altında” Başkalarını iki dudak arasından çıkan yılan diline bakma, onlar seni kullanmakta, şunu bil ki, ”Allah” benim yarattığım kullara ,dokunma
,onlara zülüm edersen bil ki ,kendinle birlikte ölüm kusarsan ,onları eceli, ile cennete ,seni, senin ölüm sıran gelesiye kadar, kabirde canlı tutarım, dünyada yarı ölüm uykunda, kabuslar görüp kokuyla kalkıyorsan ,burada toprak altında seni, ölüm sıran gelesiye, kabir azabı çekersin, “şimdi 7 saniye düşün ,her yaptığın hal hareket ,bil ki ölüm sıran gelesiye kadar dünyada çektiğin eziyet bir intihan, yapacağın hareket kabir azabın olacak”
Şimdim kolun kesilse kopan kolun hissetmeyecek, ruhun hissedecek, ayakların kopsa gene ruhun hissedecek ,her neren koparsa kopsun, onlar çürüyecek ,ruhun açıyı hissedecek.. Sana yaratan onları sana hizmet yardımcı olasın diye azaları koydu, Aklını da ilim, bilim, geleceğe, iyi bakasın diye bu imtihan dünyadasın, buyur, “yaratanın” bir canlıya eziyetinle, sıran gelesiye kadar ,kabir cehennem, mi yoksa sabırla bekleyip , inancınla ,”temiz ruhunla yaratanın” yanına helal ve hak yolunda yola gitmen mi..
Hz Muhammed imanından, Hz Ali ilminden ,Hz Ömer Adaletinden, ayrılma, Maazallah, Hz Süleyman’ın, zamanındaki “en yakınına” maskeli şeytanlar girer, İşte o zaman, Hz Nuh peygamber, tufan zamanı gelir…,
İla vatanı asker polis, önder koruyacak değildir ,onlara yardımcı olacak ,kalıcı yurtları vatanı ,bayrağı, namusu halkı için, İşte o zaman gene eli Çıplaklı Kalben buğz etmek de avâm halkın vazifesidir vazifesi biner….Sadece gücü yaratandan alır..
Sen Vatan bayrak halkından önder ve önderlerin seçimiyle ,komutan lideriyle, her zaman hazır ol bekle, sen fakirde avam” olsan, onların üstündesin,15 /07 temmuz gibi, Bir çoban, binlerce çoban, şeytanın görmediği bir at nalı mıhı vardır…
Haydi gitme vakti …Giderken de Şerbetçi otu, şifasını anlatırım, Bilecik, vezir Han, Osmaneli ye kadar durmak yok…
Vakitti orda kılar, pamuk ovaya gelmeden sola sapar dağ yolundan İznik’e varırız, yol doyunca çok anlatılacak doğa harikası yaratanın hikmet ve nimetleri var…Buralardan İznik ede gidilir ama buralarda anlatılacak çok şeyler var…
Artık yavaşça kalkalım, yolar bizi bekler, daha çok yerler var, yola koyulalım, dut zamanı geçmeseydi yerdik ama tek tük var, kim diktiyse duacıyız sağlık şifa versin ,evettt yola çıkalım, sende arkadaşım ,yıkandın, sende dinlendin “ya Allah” yol sakın ,istikamet Osmaneli, orada otururken anlattığın ağaca değildi, şekle göre terzilik yapanlara, Yaratanın şifası çok bir tanesi de dut. Bak anlatayım marifetini..
Dut ağacını kötü zannetme arkadaş rabbim sırlarla şifa vermiş, onla yorum yapma yaratan insanoğluna şifalar dağıtmış, sadece bilmek lazım.. Bursa’ya kadar bu bölgeler, dut ağaçları yetiştirerek bursa ipeği üretmişler, " bursa İpek desek daha iyi olur" ama şimdi unutulmaya yüz tutmuş..
Hele Antalya da Alanya da koza yetiştiriciliği vardı, şimdi ise sadece betonlar yükseliyor, Alanya’nın kozası da aslında çok kıymetli ama, şimdiki nesle sorsan “a öyle miydi der, Halanda şöyle cevap verir Ayen bizim annelerimiz yapardı, sazlıklar para edince gelenek unutuldu hele bizden sonrası da meçhul ” İşte böyle arkadaşım bu işler pet şişe ipekleri giyin, gelecekte, hastalıklar olursanız maazallah ,düşünürsünüz ,halalarınızı, atalarınızı, Kurttan ipek olurda giyersin..
İlerde bir kasabaya geleceğiz Osmaneli ayvasıyla meşhur, sana anlatacağım, ayva ağacın kendine has kurdu var ,bilsen bıraktığı şifayı anlarsın yaratan “rabbim “her canlıya şifa gücü vermiş insanoğlu da bunu nefsine yenik düşerek, şan şöhretle ,fitne fesatla güzelim dünyayı inatla bozmaya kararlanmış bir gün taşlara vuracak ama sonradan tahtaya….…
Şimdi kara dutun şifasını anlatayım.. Bu arada Bilecik’e giriyoruz içerden geçiyoruz çevreden gitmedik sana buraları da göstermek istedim ,buralarda çok mermer ocakları olduğundan sağda gördüğün aşalar da fabrikalar var işleri bereketli bol kazançlı olsun ağır iş çalışanlara da kolaylık versin “rabbim ” helalle çalışana ödül verir.., Tren yoluna yakın olanda likör fabrikası eski şimdi çalışır mı bilmem… Trafiği atlatalım, anlatıma devam ederiz, evet bak çıkışta solda gördüklerin mermer ocakları ,nerde kalmıştık dutun şifası…
Şifası çok olan Dut kırmızı Kan yapıcı özelliği vardır. Kan hastalıkları, İştahı açar. Kilo aldırır. İdrarı söktürür. Mideyi güçlendirir. Kabız yapıcı özelliği vardır. Böbrekteki yağ oranını dengeler. Bağırsakların çalışmasını düzenler. Anjin hastalığının tedavisinde kullanılır
Beyaz dutun yaprakları idrar söktürücüdür. 7 gr. kadar yaprak 250 gr. suda haşlanıp içilirse hemen etkisi görülür. Karadut daha çok doktorlukta kullanılır. Karadut şurubu ağızda, diş etlerinde meydana gelen iltihapları iyileştirir. Bir parça hatmi çiçeğini haşlayıp içine dut şurubu konularak gargara yapılırsa bademcik iltihapları geçebilir. Küçük çocukların ağız ve diş iltihaplarında en çok kullanılan ev ilacı dut şurubudur. Yutulsa bile hiç bir zararlı etkisi yoktur.
Vücuda kuvvet verir, kansızlığa iyi gelir. Saç dökülmesi, böbrek ve idrar yolları, ishal ve yorgunluğa iyi gelir. Dağ yol hoşuna gitti kıvrımlı, birde yokuş aşağı bebek gibi süzülürsün, gelecek olan kasaba vezir han, burada da mermer fabrikaları var, ayrıca madende çok çıkarırlar mı bilmem.
Ama Buraları karış karış gezdim ,Arkadaşım, “rüzgar enerjiye” müsait 24 saat esen rüzgâr alanları var, enerji çok isteyene yapana, sen yeter ki iste zamanda çok istedik, yollar hep taşlı kavşak lı çıktı zamanlara rast geldik, benim düşündüğün düşünceleri ”rabbim” gelecekte bir gence nakleder, tek ondan şüphem yok,” her asırda düşünen sonraki asır a not düşer ”.Ha ben ha o değişen hiçbir şey yok.. Yiyeceğimiz bir lokma götürecek hiçbir şey yok…
Sadece değişen o zamanın zihniyeti, yanı vatan hainleri...Üç kuruşa satılan halkını satan zihniyetler hala maske takmış dolaşanlar…Demez bu vatan bu bayrak ,benim, bu halk benim yediğim lokma haram mıydı helal mıydı bilmeyenlerin Dünyası, dedik ya o tahta ses geldi mi anlayacağın yer..
Şerbetçi otunu unuttuk onu anlatalım, Şimdi sira Şerbetçi otu da Latince Adı: Humulus lupulus Kendir giller familyasındandır. Bilecik ve Bursa yörelerinde bira endüstrisinde kullanılmak üzere üretilmekte, ayrıca Karadeniz Bölgesinde kendi kendine doğada yetişmektedir. Yaz sonunda açan kozalak çığa benzeyen sarımsı yeşil renkli dişi çiçek tomurcuklan olgunlaşınca irileşir ve kâğıdımsın bürgülere dönüşür. Bitkinin erkek çiçekleri ayrı bitkide açar.
Şerbetçiotu bitkisi uçucu yağ, acı maddeler (humilon, lupulon), reçine, tanen ve mum içerir. Dişi çiçekleri strobili lupuli adlı bir maddeyi oluşturur.
Bu madde en az 1200 yıldan beri bira yapımında kullanılmaktadır. Şerbetçiotunun genç sürgünleri bazı ülkelerde soyulup kuşkonmaz gibi pişirilerek yenir.
Faydaları ve Kullanım Şekli: Hafif bir yatıştırıcıdır. İştahı açar, sindirimi kolaylaştırır, sindirim sorunlarını giderir. İdrar söktürücüdür. Vücudu güçlendirici toniktir. Bu etkileri sağlamak üzere, olgunlaşmamış çiçek kozalaklıları yaz sonu ile sonbahar başında toplanıp gölgeli, havadar bir yerde özenle kurutulmuş çiçeklerden 1 tatlı kaşığının üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 10-15 dakika demlendirilip in füzyon hazırlanır.
Bu in füzyondan günde bir bardak içilir. Şerbetçiotu çiçeği çay olarak hazırlanırken kaynatılmamalıdır.
Kadınların adet dönemlerinde çekmiş oldukları sıkıntıları engeller, adet kanamasının erken başlamasını sağlar.
Kalp damar hastalıklarında diş ağrısında ve hafif ülserlerin tedavisinde kullanılır. Şerbetçiotu, merkezi sinir sistemi üzerindeki yatıştırıcı etkisiyle aynı zamanda iyi bir uyku ilacı etkisi yapar.
Bazı kişilerde şehveti yok edici (anafrodizyak) etki gösterir. Böyle durumlar için yukarıda verilen in füzyon tarifinden, yatmadan birkaç saat önce 1 bardak içilir.
Sadece Depresyon geçiren kişiler, durumu ağırlaştırabileceği için, şerbetçiotu almamalıdır Birde danış madam kulanın maması doktor, uzmanlara vücudunuzu tanımanız lazım sakıncası bu..
Vezir han a yaklaştık son virajlar, düze sardık mı vezir han, buralarda da çok gezdim arkadaşım ,çok ,küçük ama şirin yer halkı sıcak kanlı, eskiden virajlardan sonra nakliye arabaların dinlenme yerlerinden mola yerleriydi, ve sonu..
Vezir hanı geçtik birazdan Osmaneli kasabasına geleceğiz bu bölge hep sıcak kanlı ,kısa zamanda dost edinecek yerlerden bir tanesi aslında arkadaşım vatanım bambaşka Avrupa da böyle gidip dost edinecek yerler bulamazsın, Buralardan Osmaneli ye kadar meyve bahçeleriyle dolu buraları da şeftali, ayva ,Osmaneli’nin en meşhur meyvesi de ayva, Biraz anlatayım, arkadaşım, Meyvesi kadar kabuğu ile de insan sağlığı için farklı pek çok faydası bulunan alan ayva, soğuk kış ayları için ideal yiyeceklerden birisidir.
Vücutta meydana gelen çok sayıda sorunda hem iyileştirici hem de önleyici bir tür doğal tedavi yöntemi olarak kullanılabilecek doğanın benzersiz gücünden yararlanabilmek mümkün olmaktadır .
Bilinen ayvanın üretimi, ülkemizde diğer dünya ülkelerine nazaran birinci sırada gerçekleştirilmektedir. ayvaya bu nedenle çok daha fazla değer vermemiz gerektiğinin aşikâr olduğu söylenebilmektedir.
Ağırlığına göre benzer meyveler ile karşılaştırıldığında oldukça düşük kalorili bir meyve olarak da nitelendirilebilmektedir. Yapısında toplamda 30 gram şeker, 1 gram protein ve 5 gram da lif bulunduran ayva, içerdiği lif değeri ile bağırsak hareketlerini güçlendirerek yine diyet döneminde meydana gelen kabızlığın önüne de geçebilir. Ayvada bulunan bu lifin ise pektin maddesi olduğu ve suda çözünebildiği bilinmektedir.
Bir ayvada miktar bir insanın günlük alması gereken C vitamini ihtiyacının neredeyse yarısına tekabül etmektedir. Bu nedenle tamamen doğal yollarla C vitamini desteği almayı düşünenlere bu lezzetli meyveyi tercih etmeleri tavsiye edilebilir. Sadece C vitamini ile değil, farklı pek çok vitamin ve minerali de bünyesinde barındıran ayva sayesinde sağlıklı bir beslenme düzeni rahatlıkla sağlanabilmektedir. Sert yapısının altındaki leziz tadı olan ayva, çok uzun yıllardır çeşitli hastalıklara deva olarak da kullanılmaktadır.
Bu bağlamda ayvanın gerçek anlamdaki faydalarını Ayva, enerji verir ve günlük hayatın koşuşturmacası içerisinde kaybettiğiniz zindeliği kısa sürede size geri kazandırabilir. Sabah güne başlarken birkaç dilim ayva tüketebilir ve sonucunda neler olduğunu kendi gözlerinizle görebilirsiniz.
Ayva, varis tedavisi için en doğal tedavi yöntemlerinden birisidir. Özellikle ayak bölgesinde meydana gelen varislerde düzenli olarak ayva tüketimi, sorunlu bölgedeki damarların rahatlamasına ve daha az görünmelerine imkân verebilir.
Adet Kanamalarını Düzene Sokar. Ayva, adet kanamalarını düzene sokabilmek için birebirdir. Aylardır düzensiz adet kanamaları yaşıyor ve kendinizi mutsuz hissediyorsanız, günlük beslenme düzeninize taze ayva dilimlerini dahil edebilirsiniz.
Ayva ağaç kurdu ağaçta bıraktığı delikteki izler delik içinden tozu bir kâğıda alarak sütle içilmesinde kadınlarda süttü bol olur, eski çok eski tarihlerde sütü olmayana vererek bol süte kavuşurlarmış, bu yaratanın nimeti saklı şıfası…
“Midenin 7 tur hastalığından şifa bulan bir örnek söyler isen bil ki ayva derim, Mide Gevşemesi ve Düşmesi
Mazı ve ayva yenecek. Bamya yenmeyecektir .Midenin istediğini vereceksin. LOKMAN (A.S.) buyuruyor; " İsteksiz yemek yiyeceğine o yemeği köpeğin önüne at; daha iyidir. "Cenabı Peygamber (s.a.v.) Efendimiz " Hastanın istemediği şeyi yedirmeyiz, Allahuteala onu yedirir içirir" buyuruyor .
Hazreti Aişe (R.A.) Validemiz ; " Bir zaman çok hastalandım, ne istersem vermezlerdi, bir gün evde kimse yok iken canım çok su istedi ,hemen sürüne sürüne gittim .İçebildiğim kadar içtim. Dönerken ayağa kalktım yürüyerek yatağıma yattım. Öyle terledim ki ter yatağın altına geçti ben de hastalıklardan kurtuldum diyor.”
Geçmişten gelen sırlar söylenerek gelen saklı şifa bunun için her zaman akla kayıt etmek lazım arkadaş im onun için yıllar önce kayıplarıma aldığım yer biraz dan geleceğiz, şimdiden buradan başladı, Osmaneli kasabası yıllar önce buralardan geçerken, dağ taş ayva doluydu, biraz daha önem vermek lazım, daha çok bilgiler vermek lazım ,en kaliteli ben buraları biliyorsam, bil ki daha çok yerler olması için kolları sıvamak lazım..
Osmaneli nede geldik ,az ilerde buralım başka duramayız karanlık çökmeden, dağ yolunu aşalım, ilerden sapak var doğru gidersek, Pamuk ova ,Gevye Adapazarı na bağlı, buraları da İznik molasında anlatırım, buraları da gıda da çok önemli ,aynı yer aynen durmakta eskileri görünce yaşadığımı “rabbimin “yaşattığını daha çok anlıyorum, o her şeyi yerli yerine koyandır, şükürler olsun…şöyle yanaşalım çeşmeye bir soluklanalım, ama şunu bil ki .Arkadaşım tam istediğin yola gireceğiz…
Sabahtan beride bir şey yemedik sadece çay içtik, şuradan bir şey atalım İznik te yemek yeriz, az peynir domates ,azda şalgam kalmış ,”rabbim” rızkımızı gönderiyor, akşam olmadan abdest alalım, vakit dide kılarsak ,vazifemizi de yerine getirelim…Atıştırıp yola koyulalım “Allah” izin verirse…İznik e kadar şeftali bahçeleri, oraları aydınlıkken görelim..
Evet yola çıkma zamanı, binilendik, akşam olmadan İznik’e varalım, soldan yoldan çıkarak şu dağı aştık mı, ilerden döneceğimiz ,yola kestirmeden çıkarız doğru gidersek ,Adapazarı biz soldan devam, ”Ya Allah”…,
Şimdi senin yol her taraf çamlık ,çok 15 sene önce bu camlar yandı ondan yeni, doğa kendini yeniliyor, ama insanoğlu bilinç dişi anlık zevk sefası ,bu güzelim yerler, yanıyor, dışarısı, geldiğimiz yerlerden daha çok nemli ,içlere doğru nem artışı var, yakında sel seli götürür, gene de dikkat etmeli ,aşağılar da ufakta olsa meyve ağaçları var, sekmeli dranaj yapmaları hayırlı olur ama kim kime hep devlet den beklerler, öneriler vermezler ,masadakilerde ,hayattan memnun yaşar fal, poker oynar, giderler, sonrası vah ,vah tuh ,tuh bu iki kelimeyle 10 seneyi bir kenara atarlar, aklımı kim okuyacak der kendini avutur ,bilmez bu dünyada işim ne kim buralara attı hiç aklına gelmez, bu işler zor işler
Birazdan yol çatıya geleceğiz, sağ taraf Adapazarı’na gider, biz kestirmeden geldik, bilmeseydik oradan gelecektik ,sol tarafta köyler ve İznik, oralara gidesiye kadar ayva ,ve şeftali bahçeleri göreceğiz dürüst yoldan kazananlara helal lokma yedirsin, her sağlık hayırlı, helal lokma gerisi ,bereketi ,veren, ”Allah” onun gücü her şeye yeter.. Buradan sola dönüyoruz her şeyin hayırlısı, dediğim gibi arkadaş ,bahçe önlerinde kasaları görüyor musun, mevsimi gelen meyve toplarlar, sırası gelen toplanır, sana şeftalinin şifasını anlatayım dinle arkadaşım, yolda kısalır…
Bol sulu ve tatlı bir yaz meyvesi olan şeftali gülgiller familyasındandır Ortalama ömrü 30 yıl olan şeftali ağacı 2 ile 2,5 metre uzunlukta olup ılıman iklimlerde yetişmektedir.
Ülkemizde ise en çok Akdeniz Bölgesinde ve Bursa ilinde ilçelerinde yaygın olarak, yetişir ,ayrıca, bazı kişiler, bahçelerine ,dikerek ,mevsimlik, ihtiyaçlarını karşılar, ve yetiştiriciliği yapılmaktadır. Şeftali meyve olarak yenilebilerek tüketildiği gibi suyu çıkarılarak da tüketilmektedir.
Şeftali bol miktarda C vitaminin yanı sıra A ve B vitamini ihtiva etmektedir. Magnezyum, potasyum ve kalsiyum açısından zengin şeftali demir ve sodyum açısından da zengindir.
Sindirim sisteminde etkili olduğu bilinen şeftali bağırsakların çalışmalarını düzenleyerek hazmı kolaylaştırır ve kabızlığı önler. Bağırsak kurtlarını engeller ve var olan bağırsak kurtlarının atılmasını sağlar.
İdrar yolları enfeksiyonlarının kısa sürede tedavi edilmesinde faydalı olup idrar yollarını temizler. İdrar yollarından ki ve böbreklerde ki kum ve taşın vücuttan atılmasına yardımcı olur. Kanda biriken toksinlerin atılmasını sağlayarak kanı temizler.
Şeftalinin Sindirim Sistemine Faydaları: Bileşenleri sayesinde böbreklerin çalışmasını ve bağırsakların fonksiyonlarını düzenleyerek hazmı kolaylaştırır. Böbreklerde oluşan kum ve taşın atılımını sağlar aynı zamanda da oluşumunu önlemesi konusunda etkilidir.
Şeftali ve şeftali su yu organik olduğu sürece sağlık açısından inanılmaz faydalar sağlayabilir. Çok etkili bir antioksidan olması neredeyse vücudun bütün organlarına fayda sağlamaktadır. Mevsimimde ve taze olarak tüketilmesi ayrıca kış aylarında meydana gelebilecek hastalık ve salgınlara karşı savunma sistemini güçlendirir.
Özellikle şeftali suyunun sağlık açısından maksimum derecede faydalanmak için evde hazırlayarak tüketmenizi öneriyoruz. Marketlerde hazır olarak satılan şeftali suları hazırlık aşamasında bazı özelliklerini yitirmektedir. Bu yüzden özellikle çocuklar için doğal ortamlarda hazırlanmasını öneridir.
Şeftali Kanser Hastalığını Engelleyebilir: Şeftali hücrelerin hasar görerek kanserin yayılmasına engel olurlar. Ayrıca şeftali tüketimi ağız sağlığının korunmasını sağlar.
Şeftali kalp Sağlığı İçin Faydalıdır: Potasyum ve lif içermektedir. Zengin lifler kolesterolü sağlıklı seviyede tutar ve bu durum dolaylı olarak kalp sağlığına olumlu anlamda etki eder.
Şeftali İyi Bir Antioksidandır: Şeftali antioksidanlar açısından iyi bir besin kaynağıdır. Özellikle güneş ışığına maruz kaldığınızda oluşan serbest radikaller karşı bünyeyi korumaktadır. Zararlı güneş ışınlarının etkisini kırar. Bunun dışında antioksidanlar vücudu diğer farklı hastalıklardan da korur.
Şeftali Dokuları Korur: Şeftalinin içerdiği C vitamini dokuların sağlığı için hayati önem taşımaktadır. Bunun dışında dokularda meydana gelen travma sonrası süreçte dokuların hızla iyileşmesine yardımcı olur. Şeftalinin içerdiği askorbik asit bağışıklığı güçlendirir ve enfeksiyonlarla savaşmaya yardımcı olur. Ayrıca kıkırdak ve kemikleri onarmak için yardımcı olur.
Şeftali Sindirim Sistemine Yardımcı Olur: Şeftali, kabızlık sorununu kolayca çözebilir. Zengin miktarda potasyum içerdiği için metabolizmadaki pH dengesini arttırır ve sağlıklı bir seviyede tutar. Ayrıca karbonhidrat sindirimine yardımcı olur.
Şeftali Kilo Vermeyi Kolaylaştırır: Şeftali kilo vermek isteyenler için mükemmel bir besin kaynağıdır. Bunun dışında tok tutma özelliği vardır.
Kemik Sağlığını Korur: Aşırı miktarda A vitamini eksiği özellikle kemik hastalıklarına yakalanmaya neden olur. Bol miktarda A vitamini içeren şeftali genelde yaşlılığa bağlı olarak meyana çıkabilecek kemik hastalıklarına yakalanma riskini azaltır.
Şeftali Kan Basıncını Seviyesini Dengeler:Bir şeftali ortalama 285 mg civarında potasyum içerir. Potasyum kan basıncını dengelemek için önemli bir maddedir. Fakat yüksek potasyum böbrek hastaları ve yaşlı insanlar için zararlı olabilir. Bu yüzden tüketimine dikkat edilmelidir.
Şeftali suyunun kanı temizleme özelliği vardır, temiz kanın dolaşımı da pis kana göre daha hızlı olur. Böylece damarların tıkanma riski yavaşlar, kalp çalışırken zorlanmaz.
Şeftali suyunu ateş düşürücü özelliği vardır, yüksek ateş sürecinde tüketildiğinde ateşi düşürür.
Sindirim sistemi için faydalıdır, kabızlık sorunlarını giderebilir. Bağırsakları hareket halinde tutar. Bunun dışında antioksidan özelliğinden dolayı bağırsak kurları ve zararlı bakterilere karşı etkilidir.
Şeftali suyu uykusuzluk sorunları için de iyi bir çözüm olabilir, akşamları yatmadan önce evde hazırlanmış bir bardak şeftali suyu iyi bir uyku çekmenize yardımcı olabilir.
Sindirim sisteminin sağlıklı çalışması için gerekli olan enerjiyi sağlar .Sinir sistemi üzerinde olumlu bir etkisi vardır. Kaslarda rahatlamayı sağlayarak yorgunluğu giderir.
ŞEFTALİNİN ZARARLARI:
Aşırı tüketilmesi durumunda özellikle çocuklarda ve hassas bünyeye sahip yetişkinlerde alerjiye enden olabilir.
Çok iyi bir idrar söktürücü olan şeftali suyu, ishal ve idrar yolu sorunları olan hastalar için bazı sorunlar çıkarabilir. Aşırı idrar yüzünden su kaybı meydana gelebilir.
Yüksek derecede potasyum içerdiği için böbrek hastalarının tüketimini kısıtlaması veya doktor kontrolünde yapmaları önerilir.
Daha çok araştırmak için siteleri okuyun, her şey doğalında, mevsime göre yemek her sağlık başlangıcı sakli şifası mevsiminde saklı…
İşte böyle arkadaş her şeyi veren doğa, doğaya o diyen “Allah” bir çekirdekten, fide ağaç, ve sana sağlık şifasını vermekte ,ama insanoğlu doymak bilmez aç gözlülük, eko yu bozmakla kalmıyoruz ,güzelim ağaçları bozdukça ,şeftali ,sularına hile karıştırmakla ,üretici ağaçları koruya çam diye ölümcül ilaçları sıktıkça, sağlıklarını da bozmakta olduklarını bilmeden ,kazandıklarını parayı da ya hastanelere, yada köy giriş ,çıkışlarda kasaba şehir ,girişlerine, çıkışlarında mezarlıktan tapu almaya başlarlar, bu işler helalle başlar, verende “Allah” alanda…
Hızarcılar ağaç biçmekte kasa yaparlar, ekmeklerine haram karıştırmasınlar ,emeğin karşılığını verir ,helal le verir “Rabbim”…Kimseyi aç açıkta bırakmaz yeter ki istemesini bil…Evet yolumuz az kaldı giriş eski tarihi yer ,dünyanın çini merkezi, giriş soldan, Gemlik bursa ya, sağdan da yolumuz, Orhangazi, Yalova, ama biz göl kıyısında konaklayacağız akşamı göl manzaralı yer biliyorum, balık bulursak mangalda yaparız ,yoksa “Allah “ne verdiyse ne kaldıysa yer ,müsriflik etmeyiz, evet şehre giriyoruz, tarih kokuyor, çok okumak lazım çok gezmek lazım çok…
Sola döndük mü şehir içinden geçtik mi az ilerdeki Çakırca yı geçtikten sonra ,Boyalıca kasabasına kadar gideli bizim yol çatımız oradan devam edersek Orhangazi Yalova sağa dönersek dağ yolundan Karamürsel çakırca yı geçtik, sağ tarafın iznik gölü ,nasıl yaratan her şeyi yerli yerine koymuş ,insan oğlu yapar ,sanat sanatçı derler doğa yapar ,”yaratan o der”, sanatçının sanatına önem verirken ,doğayı bozdukları halde yaratan bozdukları yeri düzeltir sabırla bekler bazen ikaz eder ,de sel afetle yerine oturur, Boyalıca ya geliyoruz dediğim yer göründü, köy kıyısına müsait yer de dururuz yer çok güzel daha önce geldim arkadaş, hoşumuza giderse bir gün fazla kalırız, evet geldik, kuş misali “Allah’a” şükür…Şurada park yeri var ,her konuda müsait…
Yabancılık çekmeyiz sen doğru oldukça burasıda misafirperver.. Şöyle kendine gel dediğim gibi var değil mi,…Aha telefon çaldı beni unuttular diyecekken Rüstem’in telefonu buyur küçük çoban…Emim küçük çoban değil Rüstem ,sabah ona verdim başına bir iş gelir diye verdim ,konuşmuşunuz senide aradım hal hatır sorayım dedim ,hanımda süt sagar, küçük çobanda hortlayıp zıplar, sevinçten, nerelerdesin emmi..
Yoldayım emmim yolculuk seyahat güzel gelince anlatırım ,yolum az kaldı yeni İstanbul’a yarından sonra varırım, oradan erken dönerim, sen merak etme ,birde evde malzeme odasında yeşil çekmeceyi aç orada 2 telefon var,1 numara yeni, onu küçük çobana ver ,hat sıfır numarası şifresi üstünde yazılı yarın o numaraya kontur yüklerim, sen telefonsuz kalma, açıl arayabilirim, ne olur olmaz….Tamam emmi ….
Kızıma selamlarımı ilet, bir isteği varsa buralardan alayım ,sende kendine dikkat et birazda küçük çobana dikkat et göz kulak ol…Emmi sen merak etme yolun açık olsun sağa salim git gel….Eyvallah Rüstem senin de isteyin varsa söyle…Emmi sağlıkla git sağlıkla gel tek isteğim bu….Eyvallah….Evet arkadaş bu işte tamam şimdi sen dinen şurada çay yaparlar orada bir “Allah’ın” selamını vereyim gelirim birde “rızık” alış veriş yapayım kimin duası kimin bereketi, her şeyi görende, verende o…
Evet arkadaş alış verişimizi yaptık son parça etimizde vardı sabah et yedik ,akşamda et yiyelim ,görüyorsun müsriflik etmeden sofrada her şey oluyor, lokman kadar lokmanın iki fazlası gelecek Tanrı misafirine yaptık mı, her kez doyar ,domates aldım kırmızı soğan biber ,mangalı yakalım ,çayı da koyalım akşamı da kildik mı, helalle lokma şükrümüzü edelim ,evet mangalda közlendi, domates biber, soğanı tel ızgaraya dizelim ,bir yandan da dolaptaki eti alalım, ufak bir terbiye edelim bu da tamam , maşamızı da alalım, malzemeler pişerken eti de koyduk mu deme keyfimize bir de tanrı misafiri gelirse ,ahaaa geldi bile kokuyu duyunca gelirsin ,gel bakayım ,dolapta süt vardı zamanı geçmeden ,nasıbım, bir de kap bulursak ,şurada var, evet temizleyelim, zehirli, bir şey olabilir yok temizmiş gene de yıkayalım güzel gelin bakım, ekmekleri kırıntıları koyalım, sütü dökünce lapanızı hazırlayalım ,doymazsanız arkadan ette geliyor, haydi bakalım, afiyetle yiyin vay paylaşmayı da biliyorsunuz ,”Ha güzel Allahlım san şükürler olsun” Benim göreceğim en güzel şey..
Şimdide bizim sofrayı kuralım, evet bizimki de hazır mangaldakilerde, az takviye koyalım, bu da güzel, afyon ekmeğini de kestik mi ,işlem tamam. “Allahım verdiğin nimetlere şükür ,aç açıkta kalanlara, bırakmayan yüce Allah ım ,olmayanların sofrasına da ver, her şeyi gören her şeyi veren ,yüksek kudretin ,alacağım her lokma helalse yedir, vücuduma ruhuma helalse şifaysa yedir, “ya Bismillah”..
Şükür rabbim şükür, Karanlık çöktü kendi yaptığımız güneş enerjide açalım ,ortalığı aydınlattık mı caya da bakalım, cay da demlenmiş ,birde mangala bakalım son lokmaları da aldık mı, misafirlere de verelim bu işlemi “Allah’a” şükür yerine getirelim, Sırtımızı arabaya yaslayalım göl manzarayı seyredelim ,bak arkadaş lamda kenarlarında uçuşanlar ömürleri 24 saat vazifelerini tam yerine getiriyorlar ,her şey yerli yerinde ,ne dersin bu dünya haline uzun anlatmaya gerek var mı….
Acaba insan oğlu ömürler 24 saat olsaydı ne yaparlardı…Ama kendileri uzun yaşadıklarını görüyorlar öyle biliyorlar bilselerdi, onların ömürlerinden daha kıssa olduklarını şimdi ne parlardı, yapacakları gün kabir, girdiklerinde, bir göz kıpması oldukları an, yaşarken de ne çabuk geçti dedikleri günü ön anahtarı verdiği halde, hala para, para, der durdukları günü, sol eliyle verip sağ eliyle aldıkları günü kabirlerinde kıvrandıkları, saati bu dünyada kabuslarla gösterse de anlamayan, insan gurubuyla yaşamlarını bir birini ezmekle gel dünyada ezilecek günleri bilselerdi, her şey yerli yerine bu dünyada koyarlardı, her şeyi gösteren” rabbim”, anlamayan insanoğlu…
Şimdi bana diyeceksin, arkadaş hep ölümden bahsedersin. Evet ölümden bahsederim , anlatanlar ,yazanlar, konuşanlar ,maskeli hayallerle yazar, çizer konuşur, ona göre yazar hayal maske takar…Şimdi sana anlatırken hayal maskemi, gerçek yüzle mi anlatayım sen karar ver ,maske taksam hayal dünyada gezerim, ama gerçek yüzle anlatmam bana onur verir.. Gerçeği de budur…Çayımızda demlenmiştir ,çayı da bir tadına bakalım, güzel şükür “rabbim”..
Bak arkadaş bize sahiplendi bak ne güzelde etrafı kolluyor şimdi ondan bahsettiğimizi anlayacak ,havlamaya başlayacak ,bak bak nasıl dediğim gibi değil mi ,aferin gel bakayım, şu mangalın kenarında az parça et var verelim…
Gece geç saatlere kadar gitmez ,emniyete aldı mı etrafı kolaçana çıkar…bizim burada olduğumuzu bilir, merhametlileri bilir, yanına gelir ,bazıları da, merhametli olduğu halde korkarlar ,çünkü korkutmuşlardır, bilselerdi sen merhametlisin ,yardım edersin ,benden kaçmana gerek yok olduğunu bilselerdi insanoğlu ,onlara vahşi davranmaz, seven biri olarak ,yanlarına koşarlardı, onlar senden sevgi bekler, bir zevk uğruna bakanlar, işte böyle ya sanayii kapılarına, ya başı boş meralara başı boş meydanlara atılanlar, senden senin gibi merhametlilerden bir lokma yemek için yanına gelir, hesabı da sana hizmet ederek öderler…
Her canlıyı boşa yaratmadı “o her şeyi bilmekte”, ama insanoğlu anlamamakta. .Hala ısrar edenler, bilselerdi hassas terazide oda olacağını anlamak isterlerdi bu dünyayı.. Hala anlaşılmayan bu dünya bilselerdi, bilirlerdi bir karıncayı…
Epey oldu bak kahveden sesler gelir sabahleyin kimi bağda kimi bahçede nasılda cıvıl, cıvıl konuşurlar ,kimi oyun kimi, dedikodu ,kimi hükümet kurarlar, kimi cumhuriyet ,kimi alacak kimi verecek, kimi de kim sıkışık sahneye çıkarlar, örümcek ağlarına kement sallayarak tuzaklarına kimi düşür ecem diye uğraşırlar, git bak yarına hazırlanırlar, bilmezler ki ya yarınlar yoksa demez, sabah olur duyulur, ya akşam birlikte oturuyorduk nasıl olur “Allah rahmetiylesin der”, defter, dünyası kapanır alır başkaları gene aynı sahne ,bu devam eder durur…
Bilmezler şehrin bir köşesinde yaşlı adamı aç ,bilmezler bir yabancı sahilde bir canlıya baktığını ,dünya malında, gezinip dururlar, bilselerdi ,yaratan onlara baktığını, bilirlerdi, yarına bir nefes hediyeyi… Her kaktığın gün sana bir hediye, aldığın her nefes, yaşam borcun, verdiğin her nefes ,ödenecek borcun…Sadece kullanmak sana kalıyor, İster helal, ister haram, istersen şükür, asılırken kendi bacağından asılacaksın.. Sorumluluk senin.. Hatırlatmak ,hatır sormak, ziyaret etmek bizden..
Gene de bu yöre insanı Anadolu insanı candan sadece erdem olamıyorlar kalplerinden kötülük yok sadece benim dediğim olsun der dururlar aslımda bilir karşısındakinin doğru söylediğini ama yenilmek istemez pehlivanlar…Bu kadar kendi kendime dedikodu yeter…Bir başkadır Anadolu hele hele öz damarlarına vuruldu mu demir yumruk gelir, işte düşman anlayamaz ,”der durur az önce kavga ediyordunuz”…
Bilmez orada çenk müziğinin çaldığını, düşman duymaz bağırdan gelen müziği.. Var git bu hava sahalarından, Azrail’e gerek yok, Azrail cay bahçesinde cay içer ,biz “çenkler ,şahadete” gitmiştir.
Yatsı vakti de geliyor ,sen arkadaş emniyettesin ,bende, cemaate katiliyim ,bir sohbet, bin nasihat.. Gelince göl etrafı komple zeytin ağaçları bu bölge zeytiniyle meşhur gelince hem şifasını hem de başından geçen olayı anlatırım…”Allah kabul ederse kıldık arkadaş gelirken de çaylarından içtim, onlarda beni merak ederlermiş ,kim bu yabancı diye, araba farklı, içindeki farklı ,anlattık Çoban sadece Çobanı, içleri rahat oldu vesselam dedik müsaade istedik…Mangaldaki sıcak suyla da sert bir kahve içersek, yıldızların altında deme gitsin….
Nimet hikmetlerine şükür rabbim, işte burada bir zeytin ağacı kaç yaşında olduğunu bilmeyiz ama gene yaşlı bir ağaç ,zeytin ağaçları 2000 yıl yaşayabilir, Akdeniz ,iklimine, özgü ,her mevsim kalan yeşil ,bir ağaç türüdür, 8 10 m arası uzunluğa erişebilir, Marmara, ege ,Akdeniz ,mersin, Gaziantep’e kadar uzanır, yaşantısı ,oradan aşar Akdeniz’i dolaşır, Avrupa kıyısından olduğumuz yere kadar gelir, ağacın hem yapraklarından hem de meyvesinden yararlanır, yeni dikilen ağacın meyvesi 5 7 sene içinde iyi bakılırsa meyvesi alınır ,iyi verimi almak için 30 50 150 yaşları arasıdır, ilk doğan çocuk için 5 adet zeytin eksen ,iyi bakarsan ,çocuğun harçlıklarını çıkarırsın, Şifası saymakla bitmez..
Önceleri yeşil daha da olgunlaştığında da siyah renkte olan Zeytinde A,C,E vitaminleri, protein, kalsiyum, klor, kükürt ile değerli mineraller bulunmaktadır. Zeytinyağı da olein, palmitrik, steraik ve linolik asitlerin gliseritleri, hidrokarbonlar ve E vitamini ihtiva etmektedir.
Zeytin ağacının yaprağı ve meyvesi kullanılmaktadır. Zeytin ağacının yaprağı çok eski yıllardan beri tedavilerde kullanılmaktadır. Özellikle sıtmanın tedavi edilmesinde etkindir.
Zeytin yaprağı çay olarak tüketilebilmektedir. Yüksek tansiyonun düşürülmesine yardımcı olmaktadır. Antioksidan özelliği sayesinde de zeytin yaprağı yaşlanmanın etkilerini geciktirir ve vücutta bulunan zararlı maddelerin atılmasını sağlayarak vücuda kuvvet verir.
Kalp sağlığı açısından da önemli etkilere sahiptir. Kalpteki ritim bozukluklarını gidererek, kalbe giden damarlarda ki tıkanıklıkları açar, kan dolaşımını arttırır. Sindirim sistemini düzenler ve ishalleri keser.
Ayrıca kansere yakalanan hastalarda da kanserli hücrelerin yayılmasını engellemektedir. Zeytinyağı, özellikle bağırsak kanserinin ve göğüs kanserinin önlenmesinde etkilidir. Zeytin ve zeytinyağının içeriğinde bulunan vitaminler çocukların kemik gelişimini desteklemektedir. Zeytinyağı, safrayı artırır. Karaciğeri çalıştırır. Karaciğer ağrılarını keser
Zeytinin Kalp Sağlığına Faydası ,Zeytinin Dolaşım Sistemine Faydaları ,Zeytin Kilo Vermeye Yardımcı Olur ,Zeytin Cilt ve Saç Sağlığını Korur ,Zeytin Alerjiyi Engelleyebilir ,Zeytin Sindirim Sistemi Sağlığını Korur ,Demir Kaynağı Zeytin ,Zeytin Göz Sağlığını Korur..
Aslında şifaları çok saymakla bitmez, vücuttaki VİRÜSLER barış barış diye bağırırlar, virüsle barış olur mu yapacağını yapar yani yanından eksik edilmez bu zeytin yağı…Sadece şeytan görmemiş zeytinyağını bulursan işte o sana tüm derman ilacın olacak…Virüsler dur dur barış derler ,şeytanla iş birliği yapar ,gene yapacağını yapar..
Zeytin Çekirdeğinin Faydaları ,Zeytin çekirdeği sindirim, Basur problemine, Zeytin çekirdeği kırık ve çıkıklarda ağrı kesici rol oynayabilir.
Yağların faydası ..Zeytin yağı tüketen insanlarda kalp krizi, yüksek tansiyon, inme gibi hastalıklara yakalanma riski daha azdır. Zeytin yağı tüketimi damarlarda meydana gelen sertleşme ve tıkanma sorunlarına yakalanma riskini azaltır. Zeytin yapı damar sertliğinin oluşmasını engelleyebilir. Kolesterol seviyesini sağlıklı seviyede tutmaya yardımı olur.
Sindirim sistemi için faydalıdır, basur ve kabızlığa iyi gelir, bağırsak hareketlerini arttırır, bağırsakları temizler. Şişkinlik ve gaz sorunlarını giderebilir .Saç sağlığını korur ve sağların yumuşamasını zağlar .Cilt bakımında özellikle cilt maskelerinde çok yaygın olarak kullanılmaktadır .Zeytin yağı kanser hastalıklarına yakalanma riskini azaltabilir, özellikle meme kanserine yakalanma riskini azaltır. Hücre sağlığını koruyabilir, göğüs tümörlerini başlangıç aşamasında engelleyebilir veya tamamen ortadan kaldırabilir. Zeytin yağı beyin sağlığına için de önemli bir besin kaynağıdır, yaşlılıktan kaynaklanan zihinsel hastalıklara yakalanma riskini azaltır. Beyin hücrelerine zeytin yağının önemli katkısının olduğu belirlenmiştir. Hakiki zeytin yağı pankreas hastalıklarına neden olan unsurları ortadan kaldırabilir .Zeytin yağının antioksidan özelliğinden dolayı, kanı temizleyici ve genel anlamda vücutta temizlik yapabildiği düşülmektedir .Zeytin yapının karaciğeri koruduğu düşünülmektedir .Zeytin yapının ülsere iyi geldiği düşünülmektedir.
Yaprağı…Anti bakteriyel özelliğinden dolayı yaygın olarak enfeksiyon tedavilerinde kullanılmaktadır Zeytin yaprağının antibiyotik özelliğinin olduğuna inanılmaktadır. Özellikle yaraların daha erken iyileşmesi için kullanılır Zeytin yaprağı bağışıklık sistemini güçlendirir ve hastalıklara karşı savunma sistemini korur .Zeytin yaprağı soğuk algınlıkları tedavisinde kullanılır. Kan basıncını düşüren zeytin yağı dolaylı olarak kalp sağlığını korur .Zeytin yaprağının kan şekerini düşürdüğüne inanılmaktadır. Kötü kolesterole karşı zeytin yaprağının iyi geldiği düşünülmektedir.
Zeytin agacı kısa denilen zaman içinde tarih kaç gösteriyorsa 2017 o yaşa kadar yaşar, bu ağaçlar korunmazsa bil ki hayat yoktur ,bazı insanoğlu ağaç para getirmedi keselim başka ağaç koyalım dendiğinde o insan oğluna çok büyük ceza kesilmesi lazım çünkü kendi zamanını kolluyor sadece kendini düşünüyor…
Geçmişte bu şekilde çok ağaçlarımız gitti ” mesela sakız ağaçları” yok olmak üzere eskiden gelen keşifçiler, şöyle ibare kullanmış ya bu ağaçları kesin size çok zarar açarlar, sıfatlarına, kariyerlerine bakan atalarımız ,büyüklerimiz, kesmişte kesmiş, acaba bunu diyenler şimdi ne yapıyorlar. .Birilerinin ,benim ,senin bir şeyler yazmasını bekliyorlar ,belki vicdanları rahatlar ,haberde veriyor olabilirler, ne malum, bu gizemli dünyada başı belli olan sonu belli olmayan dünyada, yaratanın vesileyle son ikazları olabilir..
İşte hayat böyle arkadaş epey geç oldu kahvemizi de içtik ,şöyle yatacağımız yeri de hazırladık mı, siyah inçiyle ,beyaz inciyi de sağlı solu koyduk mu, istişare edip şükür duasını da yaptık mı, arabamızı çembere alırız ,şeytan ve musibetler yanaşmaz, diş ardada tanrı misafiri nöbet bekleyende ışıkları söndürdük mü hemen başlar havlamaya, ben buradayım ,fazla yaklaşmayın mesajda verir gerisi, ”Allaha kalmış ”Bak gördün mü nasıl havlar…
“Rabbim sana şükürler olsun verdiğin nimetlere ,rabbin bu şirin kasabada ,bu geçe evimiz oldu ,burada ,ve Anadolu’nun her kapısına, Askerimize, polisimize, önder ve önderlere, halkıma sağlık ,şifa, emniyete al ,düşmanlardan halkımı koru maskeli şeytanlar geçe gezer, onlardan bizleri koru korku verme Allah ım ,korkunun korkusu korkusuzluk gücü ver ,senin her şeye gücün yeter”.. Amin…
Yarında sabah kahvaltısın da başımdan geçen zeytinyağı hikâyesini anlatırım.. Hayırlı geçeler arkadaş..
Günaydın arkadaş, bu günde iyi uyuduk temiz hava uyutuyor, sağlık kaynıyor bak 4,5 saat uyuduk uykumuzu aldık şuradan elimizi yüzümüzü abdestimizi alalım ,aslında şortu giyelim sabah sabah çelik suda boy dökelim, iyi olur, ya bismillah şifa olsun ov ov soğuk soğuk ama güzel ,güne hayırlı olsun, evet bak bizimki de keşiften gelir ,gel he maşallah ,aferin sana ,dur sana bir şeyler verelim ,ne var az sütten didin de kalmış ,ekmek yufka, içine de, bir yumurta kıralım ,azda peynir değene çek misin, al bakalım, götürdün maşallah ,tamam çayı koyalım önce mangalı sonradan sofrayı şafak sökmeden önce sabah namazı kılalım, tekrar elimizi yüzümüzü yıkayalım ,sonra gerisi gelir…
Evetttt. kör da oldu ,çayı koyalım, iki yumurta rafadan yapalım ,ikide tere yağda yumurta kıralım ,tulum peyniri ,azda bal birde tereyağı bu işlem tamam.. Kuşlara da alak ,çeşme kenarına başına ekmek kırıntısı birazdan gelmeye başlarlar ,bu işlem tamam olur, şimdi karnımızı doyuralım doğadaki renk cümbüşü nasıl arkadaş ,tamam dur sana da verelim, vay vay vay bak nasılda çocuklarını getirir buraya, vay be durun, durun acele etmeyin…
Esnafta açmadı ki, bunlara süt alalım, Hepsi avm olmuşlar ,sonrada iş yok derler ,küçük işletmelerin iş yapacak tam zamanı ,sabah her kez işe giderken eksiklerini alır geçer gider ,gene de elimde ne varsa verelim, yumurtaları çırpalım, ekmek, azda peynir, alın bakayım ufaklıklar..
Nasılda kapışıyorlar, babaları da oturmuş onlara bakıyor, şimdi birazdan hayatta kalma savaşı dersi verecek babaları, bak arkadaş ,bizde sofrayı kuralım, her şeyi koyduk, bir yan dan kuşlar ,bir yandan afacanlar, Çayda hazır ,güzel her şey yerli yerinde, şükür “Allah’ım”…
Karınları doydu nasılda babalarıyla oynuyorlar sana söylediğim gibi ,insanoğlu ders alması lazımken, insanoğlu nefsiyle yenik düşerek yapmadığı kalıyor…Akşamlığın anlatamadığım sabah anlatırım dediğim başımdan geçeni anlatayım.. Bazen olur Olmaz böyle bir şey dersin aynısı oldu…
Diyecek ,demekle kalmayıp, kime güvenir dediğinizde, suç gene sizdedir ,çünkü arz talep ediyor ,çok sıkıntılara düşerek ,sarılıyor ,çareyi ,düşünmeden, tavsiye ,üzerine soyguna eşlik ediyorsunuz, soygunları biz elimizle veriyoruz, bu gün seyahatlerde ,bankalarda ,alış verişlerde…
Arabam emanet olduğu halde seyahatimi otobüs firmasıyla yaptım, seyahatim mükemmeldi ikram sevgi saygı çok güzeldi ,mutlu memnuniyetle yolculuk tamamlandı, iki gün, geçtikten sonra dağlardan inerken ,bir telefon gelir ,iyi günler, şuradan buraya otobüs seyahatinden ,falanca falanca hediye kazandınız ,hediyeniz için falanlar sıralandıkça gitti, bende çıkan operatöre, çıkan hediye ,size çeyiz hediyem olsun der telefon kapanır..
Ben telefonumu seyahat firmasına verdim bir başkalarına vermeye hakları var mı….Bakalım bankalara, veya diğer yerlere, kimlik ,telefon ,masa başında para kazanılan işlere kısa anlatım.. Anlat sakta aynı ,fark soymak soyun nasıl sayarsanız.. Bu zihniyet, nereye kadar götürür siz karar verin…
Gittiğin yerde de, olamaz böyle kardeşim ,dedirten kelimen hayrete düşürdü bir zeytin yağ çekilen ufak imalata gittim, yağlara, ve çıkan ürünlerle, ne ,ne yapılıyor diye, kenarda depolanmış, asit ti yüksek yağları gördüm bunları ne yapıyorsunuz sorusunda, sabun ,fabrikaları ,bazen de ,şu arkadaş bitkisel yağ yapıyor ,ona veriyoruz kelimesiyle ,adamın yanına giderek ,işi bilmiyormuş gibi ,soru sordum kolay gelsin, bu yağları ne yapıyorsunuz arkadaş satıyor musunuz…
Yok arkadaş bunlar satılmaz ,içilmez ,alanda olmaz,2,3 liraya topluyor, “Kantaron yağı” yapıyoruz.. Peki ne işe yarıyor….Biz toptancılara satıyoruz onlarda başka toptancılara satarak paketliyor, isteyenlere veriyorlar, alanlarda midesi için içiyor ,yanıklara sürüyor ,çocuklara kadar kullanıyorlar...İçilmiyor dedin, şimdi içiyor diyorsun bu hangisi….Gerçek asitsiz yaparsan içilir, ama bu çok asitli içilmez ve sürülmez…Peki neden veriyorsun piyasaya…Arz talep meselesi, toptancılar gerçek yağdan almıyor ,ucuz ver “kantaron yağı” ver diyorlar bizde veriyoruz…Peki günah değil mi haram yemektesin ,farkında değil misin ,bana düşmez ama hatırlatayım dedim….Beyim siz hangi işle uğraşmaktasınız….
Dağlarda çoban sadece çoban.. Bazen benden daha çok biliyor, o bölgede zehirli ot olduğunu beni uyarıyor, bende ,başka çobanlara o bölgeye gitmeyin uyarıyorum işim bu, yanı baston elimde bir o dağ bir bu dağ yanı .Çoban..
Hayat bir hikaye hikayelerle kandırıyor, ve güzelce rüyalar görüyorlar ,uyanılmayan kabir, e girince, kızgın yağda yanmaya başlayınca ,kabuslarla uyanamayacağı gün, bu günü bu zamanı hatırlarsın…Bunun ne , ne kadar zarar verdiğini bilseler de ,aynı yola devam edecekler, sonra suçu doğa, eczanesine kabahat bulacaklar..
Sen her şeyini kendin yap, arkadaş satarken, içerikleri bilmeden satma ,sen Haram işliyorsun haberin, habercin olarak, sadece insanoğluna akıl ve düşünce iletmek..
“Rabbim uyarın uyara bildiğiniz kadar”, evin ,dükkanın ,100 mt sağı ,solu, güneyi ,kuzeyi, hatır, hatırla, sor, sorgula, bir ihtiyaç var mı ,sormak ve hatırlatmak ,bilin şimdi namaza gitmiş gibi 100 kat sevap erişilir, ben dememe gerek yok ,”Tevekkül edene sok kitap Kuran” uyarıyor….
Haram : İnsanın vücuduna ve ruhuna kendine ve başkasına, zararlı şeyler veren dır.
Helal : İse insanın sağlığına ve ruhuna kendine ve başkasına faydalı şeyler veren dır
Ya işte böyle arkadaş, Bu dünya almış başını gidiyor ,işleri güçleri para ,para nereye kadar ,baş sıkışınca ,tek yumruk olunuyor ,bu dünyada ,geçine bilmek içinde bu işlere soyunsa da ,gene diş dünyanın oyununa geliyorlar, gene aynı teker dönüyor ,bir çuval unla, makarnayla ,döner ekmeğe ,pilav üstü ,kebaplara kanıyor, tapulara kanıp, sonrada hasta olup her ilaç her, sağlık der der durarak, şifa aramaya başlayanlarda, bu gibi sağlıksız ürünlere kapılıp, birazdan rahmetli olan varsa, sela verilip, son yolculuğa çıkarken, sağlıksız ürünlere dur diyemedikten sonra, vücuduna zarar verirken ,düşünemeyip el üstünde gideceği gün, hayal etseydi, şimdi kahvede oturmuş, hayırlara bıraksaydı, şifasını rabbimden isteseydi, emin olun ki, bir bahaneyle sağlık gelecekti…
İnşallah böyle insanlar aramızdan kaybolur gider ,giderde, kimse kontrol etmez ise aynı tas hamam da olacak ,işte böyle arkadaş pardon lar bitmez arkadan hep yenileri gelir durur… Şimdi ne diyorsun biraz gezip, geç saatte çıkarsak sabah fabrika acılınca orada oluruz, şimdi çıkarsak akşama orada oluruz sabaha kadar İstanbullun karanlık dünyasında sabahı bekleriz..
Taşı toprağı altın derlerdi eskiden ,şimdi vatanın her yeri altın ,iş bilenin kılıç kullananın kendi bölgesinde elinden tutsalar buralara gelmezler ,ama “yereller bunları görmüyor” ,sivrilmesin diyerek ,yöre” A takımına” bakarak ,pastayı yığıyorlar.. Böyle gelmiş böyle gider derlerse bil ki köyler boşalacak, kasabalar, sonra şehirler, birer birer yok olacak….Biz yiyemedik sizler yiyin der sofralarını ata toprakları santim, santim parsellerler, sonra bize ne oldu der dururlar..
Gece sabaha karşı, Dağ yolundan Karamürsel’e oradan ,Yalova istikametine dönüp yeni köprüden geçer Gebze ye oradan da ,tuzla sanayisine trafik takılmadan son durak yaparız senle vedalaşır ,olursa, diğer arkadaşla yola çıkarız ,senle ki maceramız sona erer.. Asıl sahibinle tekrar yaylaya gelince görüşürüz…
Şimdi ki yerimiz güzel, ağaç altı, gölge akşama kadar üzerimizde, ben biraz dolaşayım ,ufak tefek eve zeytin alayım bir daha ne zaman geliriz bilmem ,vakit kaldıysa ,birde fide olmaz ama gene bakayım buluruz evin kenarına dikerim, gelen geçen zamanı gelince yerler anarlar, Çaydanlığa taze su ve soğuk demleme çay demliğim gelesiye kadar oda demlenir..
Siz gelmeyin caddeden arabalar geçiyor, durun veya evlerinize gidin, haydi bakayım.. Aferin söz dinliyorlar ve anladılar.. Bak nasılda oynaşıyorlar.. Birde bunlara hayvan diyenler gelsin de canlı olduklarını görsün….
Ağaca bak arkadaş arıları görü yon mu nasılda sabah sabah tarlacılar polen, propolis topluyorlar, şu anda bakim zamanları ver son bal toplama zamanı ,şimdiden ,erkenden başlamışlar ,yakında olmasa 5 km mesafeden gelirler, önce öncüde olabilirler güneşe karşı dans ederek mesafeyi kraliçeye haber vererek, kraliçede tarlacılara konut rotayı çizdirirler birazdan burası arıdan geçilmez, gerçi kol bacak hareketi çekmez ise bir şey yapmazlar ,alerjimiz yok ama sağlığımızda yerinde ,olmasaydı, Rüstem de yanımda olsaydı sırtındaki işareti gösterip ,öğreterek, AP terapi yaptırırdım…
Ama sağlık yerinde…Aklıma buraya yakın Bursa da propolis ürünleri yapan genç geldi aklıma değerli bir genç ..Adı Ahmet bu işe gömül vermiş şayet dönüş yolum Bursa olursa yanına uğrarım selam vermeden olmaz…
Propolisten şeker sabun, sağlık ne varsa yapıyor, aferin doğal yoldan sağlık nen iyisi, kendisi de helal lokma yiyen, gene de bu nefis, çok kazanmak azı kaybetmektir…
Sonrası yok olmaktır. .inşallah “rabbim helal kapısı kapanmaz duacıyım”.. Helal yoldan tüm üreticiler duacıyım “Rabbim bol bereket ver.”…Evett şöyle biraz yürüyelim spor yapalım ,ne var ne yok…
Evet arkadaş geldim, çayda demlenmiş ,güzel bir cay şuradan da biraz tütsü, atayım mangala, etraftaki sinekler böcekler mıntıkamıza gelmesin, gelse de zararı yok ama hem güzel ortam koksun ,hem de onlarda, yararlansın ,işte böyle arkadaşım ,hayat yollar gibi iner çıkar ,bir taraftan Gemlik ,Bir taraftan Orhangazi ye doğru, yola enerji akar çok güzel sıcak su ,orası Yalova dan sonra armutluya kadar gider şifa kaynar, eski ve yeni zamanlarda şifa aramak için insanoğlunun akımına uğrar, bu gün geçe geçeceğimiz yerler hep ormanlık, oraları bile enerji, kaynağı rüzgar alan yerler, hele Karamürsel’e doğru belki bu zaman olmaz ama gelecek zamanlarda enerji dolu olduğu nu anladıklarında, ne den buraları görmedik der zamanlarda kaybolan serveti hala…
Destanlara tekrar hikaye yazmaya gerek yok anladıkları an.. Var olana da, gözden geçirmeye gerek yok bildikleri zaman.. Hele oyun içinde oyuna hiç gerek yok oyunları neden yaptıkları anı bulduğun zaman...Dünyada tek hazine yeri var ise tek yer bu vatanı Türkiye olduğunu halkın uyanmasın dedikleri günler içerisinde olduğunu anladığın gün hikmet ve nimetlerle dolu olduğunu bildiğin gün…Anlarsın neden bu vatan toprakları.. istediklerini. Bil ki senin vatanında…
Sen değilsin seni yok etmezler seni esir olarak köle olarak çalıştıracak ,geçmişleri gibi, geçmişlerdeki gibi yabancı çalıştırarak, seni maden tozlarında kendi kendine ölüme gideceklerini bildikleri için…Seni yok etmezler…
Bak şimdi orta doğuyu nasıl hareketlenecek, maşayı alacaklar Tekirdağ köftesi gibi bir oyana bir buyana çevirerek ,kendi kurdukları ölüm makinaları, oradaki kandırılmış halkı, ve oradaki mazlumları yok edecekler ,Müslüman yaptı zannederek ,Müslüman Müslümanı kırdıracaklarını zannedersin, İslam gözüküp Müslümanı kıracaklar, sonrası savaş makinelerini de yaprak dökümü gibi yok edip ,göbek kaşıyanlar, petrol Akdeniz’e uzanan büyük kendiekonomi kanlı para devletini kurduklarında..
El avuçlayanlar…Arkalarından gelen, gözleri fal taşı oldukları zaman, kendi topraklarına dönemedikleri gün…Biz nerede yanlışlık yaptık diyenler ,önlerindeki karanlık dünyayı gördüklerinde ,neyi nereye koyacaklarını bilmediklerinde, çıyanlarla kaplı bir ortamda, akılları, anladıkları gün sadece küt sesini duyacaklar…
Sen denizlerin kaynadığı günler yakın tarihtir…Sonu olmayan savaşa hazır mısın…İşte o savaş tarihleri yakın göz bantların çıktığı an göze kaçan kumların temizlendiği gün, ebabil kuşların göklerin yarıldığı ,denizlerin kaynadığı gün ,senin özgürlüğün olacak, Tarih 01 01 0001 Nuh hun beklediği tarih….
İş burada bitmiyor hele karşıya geçelim tuzla en eski kaplıca sor bak 25 milyon nüfuslu aslı 18 milyon % 80 a burada da mı var kaplıca derler, tuzlu suyu bayanlar sivilcelerini temizlemek aknelerini temizlemek hatta suyu şeker hastasına iyi geldiğini kaç kişi biliyor, çünkü göz bantlarıyla kapatılmış, görsellerle ,köreltilmiş ,kariyerlerle adam konuşuyor ,azar bile işittiğiniz, safsatalarla dalga geçildiğiniz dünyada yaşamakta olduğunuz ,hal durumunuz gösteriyor ki psikolojik ,illüzyon geçirmek te olan halk ,daha nerede akıl ,küt sesini bekler…
Bir kendinizde sorgulayın…A işletmesi numarası yazıyor ,a barkottu var ,a hologram var, a, a ,a ,a bitmeyen a lar…Ne ne olduğunu biliyor musun…Yok…İşletme imalat açılırken verilen no sudur Tr le başlar, partı no o malın 1 çi ürünü ,barkot ise obalar birliğinden alınan ister 100 ,1000 adet alabilirsin, diğer işaretler ise kendi bünyende alacağın özel işaretindir ,barkottu alırsın okutursun firma, işletme numarası çıkar sende kayı dı var dersin….Ta ki o üründen şikayet gelesiye kadar üretilir.. Sağlık bakanlığı kalkar sadece şu parti no lu ürünlerinizi kaldırın der ,ceza keser, insanoğluna yapılan cezayı kim keser..
Ama aldığın ürün sağlık bakanlığından olduğu nu gösterecek izin alınmış belge görmek var olanı istemezsiniz, sizleri diğer belgelerle gözlerinizi kapatmışlardır şan şöhretli kişilerle illüzyondasınız iki parmakla şakırda uyanacaksın…Sağlığını bozmaktasın.. Sonrası pardon…
Eskiden derler Dev ülkeler fırsatlar ülkesi, şimdi Türkiye fırsatlar ülkesi…Erken toplanan Dev ülkeler şimdi müttefik gözüken topraklarında gözü olan yerleri göz bantlarıyla kapatıyor Maşa ile kendi adamlarını şimdiden yerleştiriyor, aslında 40 yıl önceden yerleşenler,15 07 Osmanlı tokattı yese de yenilen pehlivan doymaz misali yeni oyunlara soyunur uyuma uyursan yoksun… Çınar altında Cengizleri, oğuzları Osmanları bilmezler …Şimdi şekersiz sert bir kahve gider…
Bak arkadaş rızkını arayan her yerde sabırla bulur, bak balıkçılar nasılda ağları atıyor veya topluyor ,uzaktan belli değil ama akşam atmışlarsa topluyorlardı ,birazdan köy meydanına getirir, veya bir yere götürürler, ama İznik e götürürler, olsun gene buralarda balıkla uğraşanlardan bakarız akşama bir balık yapalım, senide iç bölümleri temizleyelim artık senle son geçemiz, seni temiz teslim edelim…
Aslında vatan topraklarımız birer cennet ama kimse farkına varmıyor varsa da konuştuklarıyla kalıyor, o gün konuşuluyor ,laf olsun torba dolsun misali, bir arpa boy gidilmiyor ,konuştuktan sonra filim kopuyor ,veya orası atlıyor ,başka sahneler ,gösterilerek ,aksiyonlar gösterilip o bölümler unutuluyor...
Sana birazdan bir şeyler anlata çam ,Tuzla dan tuzlu suyu gibi bir yer başımdan geçeni, yer, Yozgat taşı toprağı maden, yer köyden masal değil hikayede değil, destan, biliyor musun ,dünyaya göç veren altın gibi şehirden ,şöyle dünyada ki Yozgatlıları bir araya toplasan 3,5 milyon yapar, bir de öz sermayeleri ve maden güçleriyle inan devlet olurlar, olmayı bırak bir bu vatanı Avrupa yaparlar ,Avrupa da ve Dünyada ne varsa, Şöylede soğuk demleme çayımızdan da koyalım, unuttuğumuz ,yola çıkarken yengemizin kekinden de masamıza koyduk mu lafa başlarız.
Arkadaş yer Yerköy Yozgat…. Tatil toprağı suyu altın dedik ya işte sana bir örnek, toprak altı kadar toprak üstü kıymetli “ Eskiden devlerin aşkı filimi vardı onun gibi” Toprak üstünde hayvancılık, yapma hayalim vardı pilot bölge seçmiştim, yerler müsait devlet projesine müsait ,binlerce dönüm araziler devletin, bir uçtan başlayayım dedim,377 dönüm kiralamak istedim, ama nafile uzun anlatmak istemiyorum anlayan anlar,18 bin 24 bin 27 bin yanlışlık yok bin diyorum, dayılara ,abilere, amcaların varsa kiralanır, kiralamışlarda sen kimsin der ,bilmezler T.C vatandaşıyım desem de var git işine bize şaka yapma derler kendi vatanında”, bu topraklarda parsele geçmiş der avunurum, boş hayallerle..
Bazen uyuz olursun kaşınır her tarafın, ya kaşırsın yada şifasını ararsın, yer köyün yer üstü kadar yer altıda zengin yatağıdır boşuna söylemedik “devlerin aşkını” yer köyde uyuz kaplıcası vardır ,sağlıklımı sağlık akar kimse bilmez, şifasını, bir gün gider çoban karış karış gezmiştir, işi olmayacaktır ,başlangıcı yanlıştır, dünyanın istedikleri gibi gitseydi işleri olacaktı, o hayatı boyunca haram yememiş ,birisi gibi gitti ,helal yoldan ayrılmadı, dürüsttür ,ama birileri gelir dürüstlüğünü altüst eder, o bilir kendini dürüstlükten ayrılmaz, o yoluna devam eder, haram yeseydi şimdi oturup geleceğe yazmazdı, göbek kaşıyan ,el avuçlayan biri olarak ,o zamanın dünyasını bildiği için “bu gelecek zaman yaratanın dünyasını seçti “çünkü hayatı boyunca aç açıkta bırakmadığını bilmekte ,sağlık şifasını vermekte helal lokmayla şükür etmekte. .Kaplıca otururken aklına..
Nahcivan da ki tuz dağ tuz hotel gelir bir seyahat esnasında kayıta almıştır ,olan çoban kolları sıvar, tam 30 gün kap kurar karış karış araştırarak, gezer ,Kırşehir sınır, Yozgat sınırı olan yer köyde Sekili kasabası da ,tuz mağaralarını gezerken mağaradan arka kısmına düşen 377 dönüm yer bulur, buraya sanal düzende fizibilite raporu çıkarır, ve sunun hazırlar…
Yerel ve halk bu konuda cazip karşılamaz ve düşman kesilirler ,merkezlere de gitse yerler ,çıkarı olanlara gitmiş,1 ci Derecede tarım alanları oralarda bir şeyler yapamazsın, der geçiştirirler, ama dönüp bakarsın oraları yıllarca bir tek tarım bile olmamıştır şimdide baksan hiç bir şey ekili değildir ,çünkü üzerleri, yılların getirdiği bitki örtüsü vardır, “üzerlik otu yanı benim için 116 sabır otu”…tam 20 sene geçti hala boş hala boş kayıp çok….
Bu neye benzer bilir misin maya tarihi tuzun kayboluşu maya tarihine gelir ,eskiden maaş yerine tuz verirlerdi ,tuzun bu gün nelere kaybı var dersen o da çoban maya tarihi gibi tarihe gömer….Sana fizibilite raporu kısaca projeyi anlatayım…Belki bir gün konuşulan bu sözler havada kaybolmadığı gidi gider şifa bulurlar….
Tuz Dağ Astım mağarası Deniz seviyesinden 1.173 mt yükseklik te Türkiye Cumhuriyetinde kurulacaktır. Şu anda yapım aşamasında olacaktır.. Astım terapi merkezimiz Hotelimizden 500 m uzaklıkta dır.
Mağara içerisinde Türkiye Cumhuriyeti Sağlık bakanlığı ve Özel Tuz dağ Hotel Astım Terapi merkezi olmak üzere 2 ayrı bolümden tedavi merkezi vardır. Tuz dağ Hotel Astım Terapi merkezi hava akimini kesmeyen beton bloklardan oluşan Hastaların ve refakatçilerinin tüm ihtiyaçları düşünülerek oluşturulmuş toplam 5 galeriye dağılan 5 yıldızlı hotel hizmet kalitesi anlayışıyla 100 oda 200 yatak, fitnes, spa, çamur havuzu, sülük havuzu, sıcak ve soğuk havuzlar, Türk hamamı, kafeterya TV salonu ve kitaplıktan oluşan kompleksimiz hizmet sunacaktır .(Ayrıca bu gün unutulmuş gelenekten gelen çocuk doğumundan 40 gün sonra tuzlama odaları)
Özel Tuz dağ Hotel Astım terapi merkezinde Doktor ,24 saat güvenlik, temizlik, hastabakıcı nezaretinde tedavilerini olan hastalarımız Gündüz saatlerinde Hotelimizin rahat konforlu odaları , Aqua park acık kapalı havuzları basketbol futbol tenis spor ve sağlık merkezlerinde günün yorgunluğunu nu stresini atabilirler.
SPLEOTERAPİ HAKKINDA BİLGİ:
20. yüzyılda dünyada doktorları kaygılandıran alerjik hastalıklar çoğalmaktaydı ve uzun araştırmalar sonucu bu tür hastalıkların tuz mağaralarında (madenlerinde) tedavi olunabileceği fark edilmişti. Mağara ortamında ilk kez tedavi 1871-de İtalya’da, Floransa yakınlarında (Monsummam bölgesinde) sarkıt (yunanca: stalactite) ve dikit (yunanca: stalagmite) mağaralarda romatik poliartritten (çok kısa aralıklarla ya da aynı anda birden çok eklemde ortaya çıkan iltihabi süreç) rahatsız hastalar üzerinde denenmiş ve başarılı olunmuştu. Bu madenler, karst madenleri (kayaların erimesi sonucu oluşan) olup mikro iklimi kalsiyum iyonları ile daha zengindir.
Maden içi mikro iklimi sodyum ve klor iyonları ile zengin madenler de mevcut. Bu tür madenlerden bir kaçına örnek verecek olursak; 1968-den Polonya’nın Krakow kentinde faaliyet gösteren, Ukrayna’nın Ujgorod kentinde ve 1979’dan itibaren Azerbaycan’ın Nahçivan Özerk Bölgesinde, Nahcivan kenti yakınlarında faaliyet gösteren madenleri gösterebiliriz.
Eskiden bu sağlık ocağı Nahcivan Özerk Cumhuriyeti’nin Babek ilçesi Devlet Hastanesine bağlı 50 yataklık bir şube olar ak, 1982 yılından itibaren de tuz madeni yakınlarında 100 yataklık binada faaliyetini sürdürmüştür.
Hastane yerleşkesi deniz seviyesinden 1.173 metre yükseklikte, Kırşehir ve Yozgat yer köy tuzla mevkiinde. Tuz madeninin 2. taş atölyesinde girişten 300 metre mesafede olup dışarıdaki PİRİİ WORLD 'un kendi arazisinde 74.500 m kendi arazisi olup tuz dağına sıfır olup elle işlenmiş 9 adet galeri ve 110 metre derinlikte olup faaliyet göstermekte. Şehir merkezinden 29 km, E-5 karayolundan 5km mesafededir.(Düşünce sanal ama gerçek olabilir ve olacakta.) Bir girişimci yapacak inanıyorum .Sağlık hizmet.. Uyuyan Hazine...
Bugün gibi uzayan hal durumlardı ama olmadı yaratanın bir bildiği vardır benim hesaplayamadığım gelecek te nefsime yenik düşeceğimi görüp ,yaratan bir sebep çıkarmış olabilir düşünceyle buna da şükür deyip, dosyayı kendi arşivime kaldırdım…Kısaca nerelere faydası olduğunu bilmek bile sana yetiyor, elbet günün birilerinde genç yatırımcılar çıkar yaparlar,
Yeraltı kısmın mikro ilkimi aşağıdaki gibidir:, Deniz seviyesinden yükseklik:1.173 metre Sıcaklık: 18–20 C Basınç: 740 mm hg/st Nem oranı 24–50% Hava akışı hızı: 0.1m/san Yüksek dağılımlı Sodyum Klor iyonları —hasta olmayanlar için: 17,5 mg/ m³—hasta olanlar için: 12,5 mg/m³ Oksijen oranı: 20% Ses—15-20db Karbondioksit, metan ve azot gazları bulunmamaktadır. Mikropların hemolitik türleri ve küf mantarları yoktur. Bakterilerin miktarı 650–850 m³ (havada mikropların miktarı yerüstü seviyesinden %8–10 azdır) Yeraltı madeni 9 ana galeriden oluşmaktadır ki, bunlardan ikisi erkek, 3-ü bayan, 1-i çocuk, 2-si sanuzel, 1-i ise dinlenme salonundan ibarettir. İşlenmiş galerilerin uzunluğu 30-40 metre, eni 8-10 metre, yüksekliği ise 3.5 metredir.
Hastaneye başvuran hastalar 3–4 günlük süre zarfında mevcut şarlara adapte olacaklar. Bu şekilde saat 18.00 den (19.00) 8.00 (09.00) a kadar büyükler, 16–20 seans, çocuklarsa 10–15 seans olmakla spleoterapi tedavisi görecekler. Tedavi sırasında seansların sıklığı hastanın durumuna bağlı olarak değişebiliyor. Madende olmakla beraber gerekirse bazı ilaç preparatlar, fizik tedavi uygulamaları, göğüs kafesi masajı yapılma ihtimali de var, fakat olabildiğince az ilaç tavsiye ediliyor. Bu bakımdan eğer hasta hormonal ilaçlar kullanıyorsa, bu ilaçların kullanımı yavaş-yavaş azaltacaktır
Tuz dağ Fizyoterapi Merkezinde görülen tedavi, diğer turizm mağaralarından daha etkili olacaktır. Mağara yatay olarak şekillendiğinden, hastalar yeraltına girerken rakıma adapte olarak girerler, bu da hastaların kendilerini daha rahat hissetmelerine sebep olur. Ayrıca mağaradaki havalandırma doğaldır ve mikroplar düşük seviyededir, alerjenler yok denecek kadar azdırlar.
Uzun süreli tecrübeye dayanarak, hafif-orta ağırlıklı astımlı hastalarda (büyüklerde) %80–86, (çocuklarda) %90–98’lik iyileşme kaydedildiğini söylemek mümkün olacaktır.
Tedavi hastanın boğulma krizlerinin görülmediği veya kısmen azaldığı zamanlarda uygulanacaktır. Mağarada tedavi gören hastalarda 3–5 günden sonra olumlu gelişmeler görülecektir; balgam ifrazatı azalacak, boğulma krizleri hiç yaşanmayacaktır. Akciğerlerde, bronşlarda gözlemlenen hırıltılar azalacaktır. Hastalara yılda 1 gerekirse 2 kez tedavi süreci görmeleri tavsiye olunacaktır. (peş peşe 3 sene olmak kaydıyla)
Spleoterapi – akciğer, bronş sisteminin tedavisi için etkili tedavi yöntemidir. Ancak spleoterapinin bazı direkt ve yan etkilerini de belirtmekte fayda var. Bu etkiler aşağıdaki gibi sıralana bilirler.
PREDASTMA
Bronş astım 1. aşama –enfeksiyon-alerjik ve atopik tür, hafif, orta ve ağır dereceli Kronik obstrüktif (tıkanmaya yol açan) bronşit ve kronik pnömoni (zatürree, akciğer iltihabı) -1. ve 2. aşama remisyon (hafifleme) bazında. Kronik bronşit, astımsal birleşimde-remisyon bazında. Alerjik sinüs, kronik alerjik rinosinüsopatiler.
POLLİNOZ
Bronşit astım-nefes alama zorluğu 1. ve 2. aşamada ve 1. aşamada kalp sorunu Yan etkiler aşağıdaki gibidir Solunum sistemi hastalıklarının keskinleştiği devre Bronşit astımın 1. aşamasının ağır fazı ve 2.aşama Kalp sorunlarının sübkompensasyon ve dekompensasyon devresine Kan dolaşımı sorunu 1–2 merhale ve arterosklerotik kardiyoskleroz varsa Böbreklerin keskin ve kronik hastalıkları zamanı, ayrıca, böbrek, safra taşı hastalıkları varsa Mide ve 12 parmak bağırsağının koral hastalıkları varsa Kronik hepatit ve kolesistitler varsa Tiretoksikoz varsa Şekerli diyabet hastalığının orta ve ağır aşamaları Burun polipi ve haymoritler varsa Verem ve kötü huylu tümörler varsa Bunlardan başka mağara tedavisinde Hormonal durumlar Radikulitler (Omurilikten çıkan sinirlerin(spinal sinir) kök iltihabı Poliartritler (Çok kısa aralıklarla ya da aynı anda birden çok eklemde ortaya çıkan iltihabi süreç) Belden aşağı ampütasyon hali (kol veya bacağın ya da vücudun her hangi bölümünün kesilip alınması)
Spleoterapinin tedavi etkisi, yani iyileşmeler çocuklarda 4. veya 5.gün sonunda gözlemleniyor. Büyüklerde ise biraz daha farklıdır. Hastalık sürecinde, bir grup hastalarda iyileşme 2 haftadan sonra, bazılarında tedavinin sonunda, bazılarında ise bulundukları ortama geri döndükten 15–30 gün sonra kaydediliyor.
Bu zamanlarda boğulma krizleri, öksürük azalıyor. Çocuklarda ise boğulma krizleri 4. veya 5. gün tamamen kesilir. Tedavinin sonunda kanda lökositlerin-eozinofillerin (granülosit veya asidofil olarak ta adlandırılan lökosit hücresi) yüksek olan miktarı düşer, ayrıca balgamdaki eozinofil miktarı da azalır, eritrositlerin (kanda en çok sayıda bulunan hücre türü) azalma hızı ise normale döner veya azalır. Akciğerlerin teneffüs zamanı bazen normale döner, bronş yolları temizlenir. Hastalar havayı daha rahat teneffüs eder, nabız normalleşir yahut taşikardi (kalbin dakikadaki vuruş sayısının artması) biraz görüle bilir, artmış olan sistolik ve diastolik (tansiyon) azalır. (bu tip doğal mağaralarda)
Elektro-diyagramda yüklenmiş T-dişinin genişliği düşer, kan plazmasındaki histaminin (vücut dokularında bulunan kimyasal) miktarı azalır. Kaybedilmiş potasyum normal düzeyine ulaşır. Kalsiyum venatriumun arttığı oranda azalır. (bu tip doğal mağaralarda)
Özet olarak, spleoterapinin tedavi etkisi –mağaranın özel mikro iklimi, alerjenlerin bulunmaması, sabit baro metrik basınç sonucu olarak alerjik iltihabı önlemesi ve pozitif etki etmesi, alerjik reaksiyonlar zincirini kırması ve sonuç olarak kliniksel, biyokimyasal etkilere sebep olur. (bu tip doğal mağaralarda)
Hangi hastalıklarda tuz terapisi faydalıdır Astım atakları, alerji, kistik fibrozis, akut solunum yolu hastalıkları, am¬fizem, KOAH, burun tıkanıklığı, orta kulak iltihabı, kronik bronşit, zatürre¬e, bronşektazi, öksürük, hırıltı, sigara içicilerin yakalandığı hastalıklar, muko¬zal ödem, soğuk algınlığı, grip, sinüzit, tonsilit, egzama, sedef hastalığı, sa¬man nezlesi...
Hangi durumlarda tuz terapisi sakınca¬lıdır Ateşli enfeksiyonlarda, kan¬ser geçirmiş hastalarda, tüber¬küloz geçirmiş veya geçirmek¬te olan hastalarda, kalp yetmez¬liği olan kişilerde, yüksek tansi¬yon hastalıklarında.
Özeti kısa böyle daha getirisini anlatmadım anlatsam 10 adet Yozgat satın alınır…Devlerin aşkı da birleşti mi bu bölgede işsiz kalma olmadığı gibi başka bölgelerden işe gelen olur. Bir sebebiyettir….Yapana yaptıranlara…
İşte böyle arkadaş Atalarımız bize baş eğmeyi öretmedi ..o zaman (ABİ ,DAYILARA) baş eğseydik gerçekleştirir dik. Kimseye de baş eğmedik ve eyvallah dedik ayrıldık…Hazineye sen biraz daha uyu zaman gelince uyandırırlar.. Dedik bir başka zamana deyip ayrıldık…İşte yer orada buyurun sofraya….
Her zaman her işte akan sulara takılmadım aklımı da takmadım, bitmeyen akıl sende olduktan sonra paraya ihtiyaç yok elbet bir yerde rızıkım vardır arayacaksın…der yollara koyuldum başka, başka hep hazır projeler var ama yarın olamayabilir dünyada sen yoksun diğer arkadaşına anlatırım..
Zamanlar yeri geldiğinde, vakitte geliyor öğle zamanı cemaate gideyim gelince, ön far kısalar yanmıyordu ,birde stop lambaları kontrol edeyim, bu akşam geçe yol alacağız, yollarda başkalarını da düşünelim ,her şey tedarikli sen bak kontrol yap gerisi ,kontrolündedir.. Şimdilik hoşça kal, bu ara bizim tanrı misafirler gözükmüyor ,öğle uykusundalar ,ama “ezan saatin” de ayakta olurlar dinledikten sonra tekrar yatarlar, her canlı farkında ,ben şöyle yola koyulayım, orada şadırvanda abdesti de orada alırım..
Ama önce şu fırçayı alayım ,meşe külü dişlerimi fırçayayım dişleri parlatır, şimdi dilin olsa dersin çoban ne yapıyorsun ,bende derim ki eskiden pazarcılık yaptığım da 1 tl macun satardım, şimdi o macun avm ler de 20 tl olmuş, filim mi başa saralım istersen, sonra anlatırım “patron çıldırdığı”…Çoban neler yapmadı ki helal yoldan para kazanmayı bu zamana gelişimiz, filasmanı kim karşıladı.. Yaratan vermiş olduğu helal alın teriyle… Daha önce dedik ya bir baltaya sap olamadık ama baltaya malzeme olduk .İş çok yapan yok yapacak olsa. yaptıran yok, yaptıran olsa da taşlı topraklı kavşaklar çok....Dışarının isteğine göre Dışarıdan ithal ekonomist getirirler, Bu milliği serveti sağlığı bunu yapacak hiç mi doktor yok… Şöyle aynana bakayım olmuş mu Eyvallah. güzel…
Evet arkadaş geldim hem balık buldum hem de bakkaldan güveç varmış onu getirdim şimdi değişik bir balık yap cam bu teneke ne işe yarıyor dersen de anlatırım, soğan ,patatesimiz vardı almadım, havuç limon, bunlarda orda temizlenmiş artıkları birazda fazla aldım ,tanrı misafirleri için, mangal küllerini şöyle kenara dökelim, yeni ateş yakıp, ateşleyelim, güveç içine saf zeytin yağ dökelim ,eve aldım, gerçi bizim yörenin vardı ama birde buradan olsun dedik, temizlenmiş balıkları ,dizelim, şöyle doğradığımız soğanı da koyalım, birde havuç koyduk mu, şuradan da fazla olmadan domateste doğrayalım, biberlerimde, ve kırmızı biber sana söylemiştim yolda Osmaneli biberi, soyulmamış sarımsakta koyduk mu bu işlem tamam…
Güvecin kapağını da koyduk mu ,mangal da iyi ateşledik mi, üzerine koyalım, hava almayacak şekilde, ne yapalım ,kâğıtla conta yaparsak hava almaz ,buda tamam, sıra geldi tenekeye, bak şimdi arkadaş tenekeyle güveci de kapatırsak hem tütsü hem de fırın yaparız ,kekik, defne ,limonu son 15 dakikada koyacağız hem kontrol hem de dinlenmeye alacağız…
Güveç yapmadık ama güvece benzer ,balık yaptık, aslında güveç denince ,akla güveç yemeği gelir akla, güveç yemeğinin tabını bozamazlar, coğrafidir, bu vatana has bir yemektir, Coğrafi olduğundan ben her zaman halkımı düşünürüm, benim halkın yemeğin tabı, yapılışına benzer, biri olmadı mı güveç olmaz güvecin tadını kimse bozamaz bozulmaz da, Rahmetli annemim hikayesini anlatayım, nur içinde yatsın… Ama gerçek yemek pişesiye kadar….
Bir gün her çocuk gibi köy meydanında mahalle sokaklarında oynayan çocuklar gibi, ama bu devirde, çocukların arkadaşı ,teknoloji….Sonrası psikolojik hastalık olmadığı yerde olmuş gibi kendi yaşatan hastalık…Yalan…ve ilizyon…
Güveç TÜRKİYENİN Her evinde yapılmıştır ve her kes Çağrılmış tir (Yanız tadı çıkmaz .Bu tadı bilmeyenler anlamaz)
500-600 gram kuşbaşı veya kemikli et kuzu veya dana eti o sizin tercihiniz .4 adet patlıcan,1 baş sarımsak,2 adet soğan 4 adet domates 3,4 adet sivri biber sıvı yağ, salça tuz,(isteğe göre yöreye göre kuyruk yağ ve baharatlar .(Püf noktası : Çelik tencerede olmaz özel güveç çanak ta olur tadı ordadır sırlanmış topraktır.) Arkadaşım…
"Güveç çanağı önemi ..Her çocuk çocukken bu anı yaşamış tır….. Selçuk oğlum gel çabuk gellll…. Ne var anne ya uf uffff… Gel deli oğlan gel Ayşe teyzene git güveç çanağını alda gel…. Tamam ya …anneeeee…Ne var ayşe teyzede yokmuş Tahsin amcaya vermişler…Gitseydin ya Tahsin amcana….Tamam ..Tahsin amcada yoksa Bahadır amcanlara ,yoksa bakkal arif amcanlara git orda kesin bulursun…..Tamammm….. Anneeeee… ne var çabuk geldin …arif amcada kesin var deyince direk oraya gittim…aferin akıllı oğlum bur da iki tane var …Nesibe teyzem verdi onlar da istedi. .Birazdan gel fırına götür…Götürüm ama fırından almam elim yanıyor….Bak oğlum İşte böyle kazanan olursun… Acı geçicidir….Acı bir dakika ,bir gün hatta bir yıl sürebilir ….Fakat acı sonunda dinecektir.. .Güveç tadına bakarsan yanında soğuk ayran içince geçer gider …Anne yanında aşurede olsa ne güzel olurdu…Oğlun her şey zamanında aşure ayı gelince onu da yaparım Sen kültüründen, törenden öğren ayrılma yeter oğlum al şu parayı arkadaşlarınla dondurma al ….Gecik me.. Tamam annene…. İşte hayat böyle geçer gider ….Güveç böyle bir şey…Yeri doldurulamaz"….Buda böyle geçen hayat..
Bunların biri eksik olunca yemek keyfi kalmaz tatsız tuzsuz deriz insan oğlu da aynısıdır akraba, arkadaş ,komşu, ara sıra kavgada etsek küssek te tadımız tuzumuz kalmayınca bir bahane arar bir şekilde barışır, Çünkü kardeş olmuşlar, Oba kurmuşlar akraba olmuşlar, Türkü, Alevi’si , Sünni’si , Kürdü Laz ı ,Çerkez’i , Yörük ,Rumeli si , biri eksik olsa tadı kalır mı (Düşündün mü ) Ben çok düşündüm…
Geçen yıl Van dağlarında gezerken arada tek dünyanın en keskin “isal otu acı çehresini” bitkisi araştırma yaparken, Ercişli, bir arkadaşla gezerken, Benim eniştemde Ercişli, deyince hem şaşırdı, hem gülümsedi Ablamın yanı eşi yeğenlerim say say bitmez, onların çocuk çocuklarını da say say bitmez gel şimdi ayrı kal hiç olacak şey mi ,tadı kim bozabilir sohbet devam etti gitti, bir günlük gezmeye gittik bir hafta salmadı ,işimiz var desek te ,bizi hiç salmayacak gözüküyordu ,öyle özlem var ki ,insan göz yaşlarını tutamıyor, neler verecek hediyeler, vermedi ki, peynirin her türlüsü ,say say ditmez, bende İstanbul’dan gelir gelmez doldurdukça doldurdum çocuklara hediye, ha hala görüşüyoruz ,
Bu ara da çayımızı da koyalım unutmuşuz çaysız gider mi söyleşiler, Çay sız dibek kahvesiz, olur mu.. İşte böyle arkadaş ,insanoğlu hiç mi hiç rahat durmaz aslında rahat duruyor ama nefis ve şeytanlar hep ayakta…
Balık kokmaya başladı, tanrı misafirleri, ayrıca etrafta kedi varsa gelirler, bu kokuya kim gelmez, hangi Çanlı gelmez ,gelirlerse bereketi bol yerlerden geldik, bu bereket şükür ettikten sonra her kese yeter.. Şimdi yolda geldiğimiz kaplıca sahibi doğa meraklısı ,bu vaziyette, görse bilse ..”Abi beni bekle der”…Aslında yiyeceğinden değil, şuradaki enerjiyi almaya gelir ,bu bir sağlıktır, huzurdur…Çayımızı da koyduk…
Şimdi sana geldi şu bakımını yapalım, geçe bütün gün yol alacağız. Bakımdan sonrada çayımızı yudumlarken de yemeği son aşamasını yaptık mı misafirleri ve geleceklerle, nimeti paylaşarak yeriz…
Takım çantasın çıkaralım, araba kullanırken tamirden de anlamak lazım, direksiyon kadar bu da önemli, bu işler, sadece araba sürmeye benzemez ,asıl iş bu, bakkalım, derdimiz neydi, ön farlar ,uzun ,kısa, kısada problemi çözelim, neresini üzmüşüz ,evet burası hor kullanılmış, ve hor kullanmışız, bizde olduğuna göre, suç bizde kalır ,tamam bir daha kontrol, bu iş tamam ,soplar, bakmak için, arkaya masa koyalım yansımasıyla anlarız ,sol tamam, birde sağ bakalım, evet sağda tamam, parklar, tamam ,silecek su takviye edelim, yağ, suyu da tamam, akü kutup başlarını temizledik mi, nemli havadan gideceğiz ,az yağ surelim, buda tamam, zor yol dağ yolu biraz klimayı çalıştırmadık mı yolu “Allah ın” izniyle bitiririz cesaret yoksa zafer olmaz , birde tevekkülle gidersek bu yolu aşarız…Her şeyi de yerli yerine koyduk mu….işlem tamam..
Evet çayımız da olmuştur, yemeği de kenara aldık mı ,bu işlemler tamam ,şöyle kenara alalım ,kekik, defne limonu da dizelim dilimledik mi ,tekrar tenekeyi koyalım, sen dinlen dur… Çayda çay olmuş şükür “Allah’ıma” arkadaş geldi bizimkiler nerede kaldık demeden, nasılda kuyruk sallayarak geliyor ,bak bak arkadan enseyi kaldıra kaldıra annesine koşarlar ,dur şuradakileri vereyim ,kasaptan da kemik almıştım, onları da koyalım, ufaklıklarda petten de süt içtiler mi deme gitsin…
Tüm ailece yeğin bakalım ,eti görünce balığa yanaşmadılar ,balığı da salata niyetine yerler ,aha kedide geldi ,her halde arkadaşlar ,ses çıkarmıyorlar, ufaklık oyun yapıyor kedi kendini kasıyor, bir iki tırnak yedimi anlar, onların dünyası müdahale edemem savaşı öğrenecekler ,öğrenmez iseler Hayatları zor olur, iyilik yatalım derken doğa şartlarını unuturlar, sen sadece aç kalmamaları için ,vesile oluyorsun ,burada bulunmanda onlara, “allah’ın” hediyesi…Tüm Çanlılar bir vesile zinciri….Bir çay daha içtik mi ,akşam yaklaşır ,sofrayı akşam olmadan mı vakitten sonramı yiyelim, ama giderken şu servis tabakla balık bakkala götürelim, güveç çanağı vermeye gelince de tabağımızı alırız…İki dilim afyon ekmeği keselim, tabağı da süsledik mi ,yemeğe de “ allah ın” izniyle, şifa olsun a götürdük mü bize yeter…Oradan vakit yapar yemeğe otururuz…Haydi bakalım “ya Allah”….Arkadaş yemeğe bir şey olmaz her kez işini biliyor, sen merak etme…
Allah kabul etsin ,rabbim her şeyi gören duyan sensin, vatanıma bayrağıma ,halkıma ,huzur birlik ver senin her şeye gücün yeter...
Arkadaş ben geldi ,tanrı misafirleri uzanmakta, haydi bakalım şu sofrayı da hazırlayalım ,yemek sonrası, bakkala da gideli, güveç çanağı da verdik mi, bir de cay içerensek, şifamızı alırız yatsıda hallettik mi, saat 3 kadar yatarsak 3 te yola çıktık mı ver elini İstanbul bu senle son geçemiz arkadaş...
Evet yemek hazır, ateşi de meşe kömürü atalım o çıtırdarken ,yemeği yiyelim ,”Allah im” olmayanlara da ver ve nimetlerini, şifa ver “rabbim.”.
Güzel olmuş ,doğal yağ, bulama ,eti dağılmış ,çok güzel olmuş ,şükür rabbime ,bizim kedi gelmiş onlarda bilir rahmetliyi ,bazı insanların yanına sokulurlar ,insanoğlu ister istemez ,korkar aslında rahmeti olduğu için gelir, ama insanoğlu, korkar ,bazen de korkmadığı halde korkarım hayallerinde ,ilgiyi kendisine çekmek ister, istese de ruhen de psikolojik ruh alemine girer, oda hastadır, benliğe ordayım ben buradayım hastalığına girmiştir....Oda diş dünyanın virüsleridir....
Şurayı toplayayım ,kalan yok ama kılçıklar ,ve az sosu bizim misafir götürür, çanağı da çeşmede yıkadık mı hem biraz yürüyelim ,hem de hatır soralım, gelir çay içtik mi, yorgunluğu atarsak bu enerji,48 saat yeter...Geldiğimde açı çehrenin hikayesini, ve şifasını anlatırım arkadaş... Ben geldim arkadaş ,bakkal arkadaş, böyle balık yemedim, der ,hatta hanımıma, bile söyler, az geç kalmamın sebebi bu ,hem anlatırken ,hem de çayda güzel olmuş ikramlarını geri çevirmedim, Birde yatsıyı kıldık bizim çayı da bu ateş 3 saat devam eder ,uyandığımda içeriz...Biraz şöyle uzanayım ,yoruldum ,az sonra anlatırım, açı çehre şifasını şifayı...
Epey uyumuşum, bunlar neye havlarlar, şöyle gözükelim ,gölde parlar sanki aydınlık ,su sıcak ,soğuksudan dökünelim, çelikleşme yapalım, oğuuu suda mübarek soğuk ama vücut ısısını artırır, iyi oldu, şöyle güzel bir cay deme gitsin....Görüyor musun arkadaş bak ben buradayım diyor, soluklanmadan bağırır, aferin oğlu gel ,gel, tamam uyandım buradayım aferin....Şuraları topladık mı gitme vakti gelir...şafağa vakit bastık mı 3 saate İstanbul’dayız ,fabrika önündeyiz...
Yeni köprüden gitmeyeceğiz ,oto bant kartımız dolu olmaya bilir, yakıtımız var eski D100 Kara yolundan giderek eski günleri hatırlarız hem İzmit içinden geçerken oranın meşhur pişmaniyesinden alırız birkaç hediye, güzel olur ama bazen de, kutuları büyük yapıp içine az koyuyorlar, insan bu sahte karlığı görünce almak istemiyor,1 kg gelir diye içinden 250 gr çıkması güzelim a kalite pişmaniyeyi bozup atıyorlar ,sonrada işler yok derler, hala bir ördek düşmesini beklerler...
.İnsanın aklına hep nasıl kazanırım lar gelir, eski günler de ,bir ara Avrupa gezerken oto yollarda ,otomatik makinalar aklıma gelirken ne den ben bir marka çıkarıp oto yollarda, şoförlere, açıl diş temizliği vd ..gidi şeyler satmayayım hayallerinden birini gerçekleştireyim geldi aklıma ,isim marka ararken ( D 100) otomatik diye marka çıkarayım dedim ,düşündüm ama çok güzel derken (D 100 ) rakamla yazarken görselde, hiç bir şey fark edemesin ama ( D 100 ) yazarken ve söylerken (d yüz ) ana doluda argo kelimeyi çağrıştırıyor düşüncesi, beni çaydır dı olur muydu olurdu ama bize gelmezdi..
Ya böyle arkadaş bir iş yeri açarken bile ismini koyacaksın marka olacak ,pişmaniye gibi içi başka dişi başka olmayacak...Yavaş yavaş toplayalım, her şeyi yerli yerine koyalım, sabaha az vakit kaldı, istişare edip yola çıkalım.. "Peygamberimizin" sözü gelir hep böyle zamanda...
Resulullah (s.a.v.) Beni yemene gönderirken tavsiye mahiyetinde şöyle dedi :”Ey ALİ !! İstihare eden şaşırmaz ,İstişare eden pişman olmaz .Sakın gecenin başında kalkıp yola çıkma. Çünkü Yüce Allah ,gündüzde saklamadığı şeyleri, gecede saklayıp dürer .Allah adıyla sabah erkenden yola çık.”
Bu günkü işi yarına bırakma. ÖNCE danış .Danışa danışa dağları aş. Danışmadan iş yaparsan olduğun yerde Bocalarsın ve kendini üzersin. Bu günü yarına yarınları başka günlere bağlama. Niyeti temiz tut. “Ya Allah de yeter. Gerisini yaratana” bırak yeter. Şimdi biz kendimizle istişare etmeseydik oto yollardan geçip gidecek bilmediğimiz için cezalar, araba sahibine iletilecek bize karşı ,iz ve o izi silemeyecektik sonra ayıkla pirincin taşını...
Evet her şey hazır ,yola çıkmadan şuracıkta şükür namazı yapalım, “Allah’ıma çok şükür”....Yol da gerisini şifaları anlatırım “ya Allah“
Şimdi yola çıkalım, az ilerde doğru gidersek Orhangazi ,biz sağa saptık mı ,doğru Hayriye kasabası, Karaahmetli kasabasından Karamürsel indik mi dağ zor yolu aşarız Allah ın izniyle, şimdi senin yoların, tam orman dağ yolları, sularımız taze ama gene yukarlarda su doldururuz, Dev şet su oralara da onun zirvesinden gelir...toprak altından gelir süzme taşlardan süzülür şifa nimeti sana sunar ,sana kredi kartı söylemez, sadece şifa olsun der ,doğa senden tek istediği ,şükür, Doğa senden tek görmeni, dünya imtihanları sorusuyla “yaratana tevekkül” etmeni doğa ister.. Şükür ettin mi seni ameliyat ederek şifana kavuşturur...gelelim açı çehreye, şifasına.
Acı çehre tohumu, Yaz aylarının gelmesiyle ile başlayan hızlı ve sağlıklı zayıflama ve insanlarımızı çeşitli yöntemleri aramaya yöneltmiştir. Bilinen en klasik yöntemler, düzenli beslenme ve spor yapmaktır. Fakat daha hızlı ve kesin çözüme ulaşabilmek için, acı çehre tohumu içmek veya yemek yeni öne çıkan yöntemdir.
Acı çehre otu, kaynamış suyun çin atarak ,Sonuç olarak, hızlı kilo vermeyi sağlayan bir bitki tohumu karışımıdır. acı çehre Alternatif tıp alanında önerilen bu karışım, sadece kilo vermek için değil birde kabızlığa fayda sağlaması için de kullanılabilir. Vücuda ilgili bölümlere etkili olarak, bağırsakların çalışmasını hızlandırır ve düzenler. Hücreleri yeniler, bağırsakları düzenli kullanılması sonunda temizler ve cildi sıkılaştırır.
İdrar sökülmesine destek olur, alternatif olarak şişkinliği de engeller. Bunların hepsi meydana gelirken, acı çehrenin içilme miktarına bağlı olarak, ishal belirtileri de görülebilmektedir. Acı çehreyi kullanan kişilerde belirlenen en temel özellik, sıklıkla tuvalete çıkma isteğidir. Acı vücuda girdiğinden itibaren bir iki saat sonra bağırsaklardan ve mideden gelen gurultuların ardından, düzenli olarak tuvalet ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.
Konusundan uzman olanlar bu hali, bağırsakların çalışmasını hızlandırması etkisine bağlamaktadır. kilo vermenin kalıcı olmadığı, su eksikliği nedeniyle vücut işlevlerinin zarar görebileceği ve yine su eksikliği nedeniyle vitamin mineraller azalmakta ,dengeli
kullanılması önemlidir.. Bu zayıflama değil, sağlık için düşünülmelidir...bağımlılık değil, ihtiyaçtan kullanılmak gereklidir.. Bazı verilere göre, alınan besinlerin vitamin ve mineral emiliminde problem olmazken, yağ emilimini önlediği için kilo almayı engellediği olduğu belirtilir.
Acı çehre tüketiminden sonra, daha çok sıvı şekilde giderilen tuvalet ihtiyacı sebebiyle, bu otun kullanıldığı zaman diliminde bol sıvı tüketilmesi önerilir. Vücuttan bol miktarda su ve yağ atılması görüldükten sonra, oluşan sıvı kaybı vücudu bitkin düşürebilmektedir. Bol sıvı tüketimi, bu hususta çok önemlidir.
İnsülin kullanan diyabet hastaları ile beraber, böbrek ve karaciğer yetmezliği bulunan hastaların da bu otu kullanması tehlikelidir ve önerilmemektedir. Aynı zamanda kortizon tedavisi uygulanan, fazla kilolu olan, depresyon ilaçlar kullanan bu kişilerde tüm özel durum gözlenen hastalarda da, acı çehrenin kullanımı önerilmemekte ve doktora danışılma önerisi ,alınmadan kullanılamaz.. Sağlıklı bir kişide bile, bu karışımı sürekli olarak kullanmadan önce, mutlaka hekime danışmalıdır...
Sözlük anlamında incelendiğinde, acı çehre, ak diken ismini alarak da kendine yer bulmaktadır. Latince ismi olan rhammus catharcitusnta geçen catharcitus, terim anlamında müshil benzeri ilaçlar için kullanılmaktadır.
Acı çehre otunun güvenilir ve bildiğiniz yerlerden temin edilmesine önem verin, Acı çehre, tamamıyla bitkisel kaynaklı olduğu için, kimyasal madde olmama özelliği ile organik olması anlamında güven verir...Düşüncesi, bu bitkinin rasgele kulanınım akla gelmemesi...
Acı çehre kullanan kişilerin kilo kaybına yol açan hayati önem taşıyan haiz ve vücut sisteminin anlık ihtiyaç duyabileceği bu yapıların da vücutta yer almasına neden oluyor. Bu da bir çok hastalığa doğa olarak davetiye sunabilir...Aşırıya, ve doktor kontrolü olmadan kullanılamaz...
Şifası çok tur doğa kimyasal yapısı sana en büyük hediyelerinden bir tanesi, bunlar olmasaydı ,”sana yaşantı olmadığına inanan kesim”, bu kadar aklı kesim meşhur varken, isimleri ne dediğimizde kem küm ederlerken ağız kalabalıkları yaparak şunla bunlar vardı gene derken ,peki onlara kim verdi aklı derken acaba akıllarını nereye sıkıştırmışlardır ,bilinmez, hala deve kuşu misali kuma gömmekle, Doğada ben buldum ben buldum demekten ala koymayanlar ,hala bulmak istediklerini niye bulamazlar ,bilmezler mi ,her kesin gideceği yol aynı...
Tek bulduğun şey tevekkül yolundan geçerek gerçek yola sapman.. Sana ve insanlığa imtihan akılla insanlığı maskeli şeytanlardan koruman, yaratan bilmez mi istese şeytanları yok etmeyi (zıt la seni) sana enerji verip aklını çalıştırmayla nefsini yenmeni imtihanlardan geçmeni, Tek yön gidiş...
Zirvelere geldik ,şurada duralım, hem abdest alalım hem de temiz bir hava bak duyuyor musun, sabah ezan sesini, nasılda hissettiriyor, Şu ezam vatan bayrağını ,bu halkımla, mazlumları, masumları korumak için daha ileri sancak dikmemizi nasip et. “Gönlümdeki Fetih süresini kabul et Allah’ım. Şükür Allah’ıma...Allah hayırlıysa kabul etsin” Nefsim için değil halkım vatan bayrağım için Allah için... Haydi arkadaş yol gözükür, "ya Allah" şu ...Şu ışıklı yer Hayriye kasabası...
ARKADAŞ SANA BİR KAOS PLANI ANLATAYIM DÜŞMANLARIN PLANI, UYAN DİRİL DİRİLDİĞİN KADAR...UYUMA UYURSAN YOK SUN...
“Bil “Çok mükemmel kralda olsa gene maske takmış tır, halkını uyandırmamak için, bir gün vezir gelir , kralım seni öldürecekler, evet bilirim sen tut ve yakala, halka teşhir et, halk duysun, ben öldürürsem halkım duymaz ,uyandırırsam savaşacak asker bulamam ,halkıma yaptıklarımla uyutursam...Her zaman kazanan olurum bunu bil bu bir kral kaosu...
Dışardaki düşman seni ,sana oyun kurmaz hep ikili oyun kurar yarı yarıya ,kazana da, kaybedene de bahis oynarlar, ta ki Halkın son kanına kadar, inerler ,bu bizlerin son kanı olursa uyanların arasından son kan dediklerinde, ilk kanı doğacağını ve dünyanın son kanları olacağını bildikleri için, ondan...şüphe ederler..
Peki sizleri niye öldürmek istediler....Beni her şekilde öldürmek isteseler öldürürler, amaç beni öldürmek değil ,seni yok etmek isterler ,halk arasında kaos karmaşa çıkararak, iyiyi kötü kötüyü iyi ederek, bazen de, nefsine yenik düşenleri piyon olarak gönderirler, dışarıda halka teşhir ettiğin gibi, ona yanına bir hançer bırak nefsine yenik düştüğünden, şerefiyle ölüme bırakın yaşarsa ,Salı verin gitsin, gittiği yerde niye saldıklarından şüpheye düşen şeytan yok edecek.. onlar öldürür...
Buda kaosun planların içinde olduğunu gösterir, askerleri güçlendir , yakın zamanda gene hamle yaparlar, sen gücünü sakla sakın şüpheye girme bir hastalıktır veba gibidir ,benin senden ve düşmanından gücünü sakladığım gibi sakın burada da şüpheye girme senin iyiliğin için esir düşülürse, sırrı vermemek için sır tutarım, sahalarda eşit oluruz, düşman hep yarı yarıya oynar...Bazen de kötüyü iyi ediverirler...
İŞTE O ZAMAN TOP YEKÛN UYANMA ZAMANI GELİR BEKLENEN KAN..
Bazen de oyunları bitmez ,diş dünyada yaptıkları gibi, iyi kötü ediverirler ,üç beş para babalarına ,orada kaos kargaşa çıkarırlar ,sadece ganimet almak için ,halkıda yok etmezler ,çalıştırıp vergi vermek için, onların esir köle ediverirler....Anlayamazsın şimdi anlamadığın için.. Anlatırlar geçmişini, anlayamazsın iyi kötüyü oluverirsin, bir şeytan....Ta son nefesine kadar...Bilki şeytanlar taşın üstüne oturmuş hesap yaparlar 10 20 30 yıla...
“Çoban oturmuş hesap yapar...çoban oturmuş ne düşünür ne hesap yaparsın... Geçmişi düşünür, matematik yaparım ,hep yanlış çıkar ,bir daha bir daha yap yap yanlış bu günde sağlamasını yaparım...Doğru çıktımı...Geçmişteki yanlışlıklar, geleceğe tevekkül etmediğimizden, şimdi bakarım” tevekkülle” matematik doğru çıkar”...
Çoban bu gücü nerden alır, millet der çuval , çuval götürürken çuval ,çuval tohum atar der dururlar, arkasında çok büyük güç var derler...Evet bildin “tevekkül yaratan”, ondan sırrımı öğrenir dururlar, inançları olmadığından ,çıkar için, hep şüpheyle bakarlar....Bilselerdi sadece “tevekkülü”...Hiç şüpheye takılmadan ,yol alırlardı, ama şeytan rahat durmaz şüphe sokar, bir anda iyimken kötü oluverirsin, cahilde, senin dürüstlüğünü bozu verirler ,sırrını vermeden kimseden de üstün olmadın mı .İşte o zaman kazanan olursun...Doğadan ödünç alırım, doğaya aldığım bir fazlası kadarda tohum atarım...Sadece cahili uyandırırım...
Bizde konuşmayla Karamürsel’e geldik...Arkadaş şimdi yol çatısı sol la gidersek Yalova birde yeni köprü, biz sağdan izmit D 100 Gebze tuzla deri sanayi, fabrikanın önüne gider çobanlar gelesiye kadar bekleriz...Tabi şehirde beyler...
Varınca burada ki eski firmaya geçe gündüz çalışıp ,bir geçede afyon dinardan bitki suları getirip, verirdim, ama tonlarca bitkimi çöpe attırdılar ,gerçi fabrikanın sucu yok orada fason yaptıran adamım suçu ama sorumluluk aslında fabrikanın ,dürüsttün dürüstlüğünü böyle bozarlar, iş de sana bir matematik ondan işlerini sağlama almakla başlar... Şöyle saptık mı İzmit....Sabah göl değdik şimdi solumuz deniz ,Marmara...
Çöpe attığım bitkiler kadarda doğaya tohum atım arkadaş ,anladım ki insanoğluna iş yaparken istişare etmedik ,dünya malına kapıldık gittik, gerçi borcumuz yoktu ama bazı insanların kalplerini kırdık, gerçi ,belki de gelecek günler daha kötüsü olmadan ,rabbim işini bilerek dünya malında sana bir şey gelmeyecek bazı şeytanlar çıkacak seni kandıracak daha kötü günler içinde olacaksın diye vermemiş olduğunu sanmaktayım ve de öyleydi ,çünkü her yaptığım işte ortak olmaya kalkanlar vardı ,hiç biride demedi ki, gel kardeş, senin elinden utayım de durumu düzet değen olmadı, sadece dinarda ki öğretmenden başka, ama zaman gelince onla da görüşüp hatır soracağız zamanlar az kaldı, Birde Gediz deki arkadaş onla da hasrette az kaldı her şeyin zamanı olduğu gibi de bunun da zamanları var...Bu bir zincir, zinciri kopardılar mı tamir etmek zordur..
“Rabbim” sana dünyalık mal verse, biliyor, imtihan edecek insanoğlu kalmaz ,tüm münafıkları, şeytanları yok edeceğini, ondan sana vermez ,sadece HELAL yoldan para kazandırır ölmeyecek kadar akçe ,ölmeyecek kadar, aş ,kapanmayan kapılardan başka sermayen yok ,kendi ilminle, bilimle de sana sağlık, Sen HARAMLA dünyalık kazanamaz misin sana çok fırsatlar verdi denedi, sen ne yaptın, elinle ,önce aileni ,sonra gelecek neslini, arkadaşını ,komşunu düşündün sağlıklarıyla oynamadın, biliyordun ,onların sırtından para kazanmasını, aklını kullanarak döndün semaya istedin HELAL VE ŞÜKÜR Ü işte ondan başka sermayen yok... O sana da nesline de yeter...
Ya böyle arkadaş, para kazanmak çok kolay, kolay yolu istişare etmek zor ,bilselerdi nefsi ,bu gün bu dünyada kazananlar ,son günlerini sadece hastanelerde geçirir...Kısaca her koyun bacağın dan asılır...
Arkadaş sağ tarafı görebilseydin tamamen böğürtlen bir ay sonra ağustos eylül bol bol ye doğa eczanesinden, yol kenarı ama deniz var zehir i deniz çeker ,ama içlere doğru yenilebilir ,He maşallah ne kadar çok ,tam sağlık şifası çok arkadaş, yaprağından kökünden, meyvesinden, bur anlatayım yol bir az daha kısalır...
LATİNCE ADI: RUBUS FRUTİ COSUS
DİĞER ADLARI DİKEN ÇİLEĞİ, DİKEN DUDU, DİKEN DUTU
Gülgiller familyasındandır. Ülkemizdeki orman ve fundalıklarda; yol, bahçe ve hendek kenarlarında sıkça rastlanır. Çok dikenli olduğu için, doğal çit olarak kullanılan bir bitkidir.
Kimi böğürtlen türleri sarmaşık şeklinde, kimileri de yerde sürünerek gelişir. Kışın dökülmeyen yaprakları, yaz aylarında tek tek ya da salkım halinde açan pembe veya beyaz çiçekleri vardır.
Yaz sonu ya da sonbahar basında bu çiçekler kırmızımsı kara renkli, üzeri çok ince tüylü, duta benzeyen meyvelere dönüşür. Böğürtlen meyve olarak çiğken yenildiği gibi reçel, şurup, şekerleme, pasta, likör ve sirke yapımında kullanılır.
İçerisinde şeker, glukoz, fruktoz, sakaroz, pektin, ham selüloz, protein, prolin, ham yağ, askorbik asit, kül, toplam fenolik antosiyanin, mineral analizleri yapılmıştır. fenolik bileşikler, organik asitler bulunur.
Faydaları ve Kullanım Şekli: Vücudu güçlendirici toniktir. Doku ve damar büzücü etkisi vardır. İshali keser, peklik verir. İdrar söktürücüdür. Hamile kadınlarda sırt kaslarını güçlendirir, aybaşı dönemlerinde aşırı kan gelişini önler.
Bu etkileri sağlamak üzere, taze ya da gölge yerde kurutulmuş yaprakları, bitkinin meyveleriyle karıştırılarak kullanılır. Bu karışımdan 3 tatlı kaşığı alınıp üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek ve 20 dakika demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir.
Böğürtlen ağız yaraları, dişeti kanamaları, bademcik ve boğaz enfeksiyonuna iyi gelir. Hazırlanan infüzyonla günde üç dört kez derin gargara yapılır. Ciltteki ağrı ve yangıları hafifletir. Yara iyileştiricidir. Hafif yanıklara iyi gelir. Hemoroid tedavisinde etkili olur. Bu etkileri sağlamak üzere, körpe yapraklarıyla yara lapası hazırlanır ve şikayet edilen yerlere dıştan uygulanır. Böğürtlen cildi gerer ve canlandırır.
Bu etkiyi sağlamak üzere, banyo küvetine akan sıcak suyun altına bir bez torba asılıp içi bitkinin körpe yaprak ve genç sürgünleriyle doldurulur. Sonra sıcak su açılıp küvet bu suyla doldurularak banyo yapılır.
Aynı guruba kayıtlı aynı eş değer dede ahudududa vardır, onunda şifası çoktur, aslında doğa her şeyi vermişte, biz inadına elimizle itmekteyiz, yakında buralara da dozer girer köküyle götürürler...Dur bak onunda şifasını anlatayım...
LATİNCE ADI: RUBUS İDAEUS
DİĞER ADLARI: AĞAÇ ÇİLEĞİ, DAĞ ÇİLEĞİ, ORMAN ÇİLEĞİ.
Gülgiller familyasındandır. Ülkemizde orman, koruluk ve fundalıklarda sıkça yetişen çok yıllık ve çalı görünüşlü bir bitkidir. Gövdesi ve dalları dikenlerle kaplıdır. Kenarları dişli yeşil yaprakları, haziran temmuz aylarında açan beyazımsı çiçekleri vardır.
Bu çiçekler olgunlaşınca kırmızı ya da beyaz renkli, hafif tüylü ve hoş kokulu, duta benzeyen ama daha iri meyvelere dönüşür.
Meyveleriyle şurup, şekerleme, reçel, dondurma, pasta, likör ve meyve suyu yapılır. Taze meyvesi kısa zamanda bozulduğundan dondurularak saklanır.
Ahududunun yapraklarında tanen, meyvelerinde uçucu ve sabit yağ, pektin, meyve şekeri, malik ve sitrik asitler (dolayısıyla C vitamini) bulunur.
Faydaları ve Kullanım Şekli: Doku ve damar büzücü etkisi vardır. Peklik ve-ricidir. Vücuda dinçlik veren güçlendirici bir toniktir. Terletici, ateş düşürücü ve serinletici etkileri vardır.
İshali ve kadınlarda beyaz akıntıyı kesmekte faydalıdır. Kadınlarda aybaşı döneminde aşırı kanamayı azaltır, aybaşı kanamasını düzene sokar. Uzun yıllardan beri, doğum yapacak kadınların rahim dokusunu güçlendirmek, doğum sırasında kasılmaları düzenlemek, doğum sancısını azaltmak ve doğumu kolaylaştırmak amacıyla hamilelikte ve doğuma yaklaşılan dönemde düzenli olarak ahududu alınmalıdır.
Bu etkileri sağlamak üzere, ahududunun yaprakları körpe olarak toplanır ve niteliğini koruması için iyi havalandırılmış gölge bir yerde ağır ağır kurutulur. Meyveleri ise olgunlaştıkça koparılır.
Kurumuş yaprak ve olgun meyve karışımından 2 tatlı kaşığı alınıp üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 10 15 dakika süreyle demlendirilir ve bir infüzyon elde edilir. Bu infüzyon istenildiği kadar içilebilir.
Ayrıca ahududu, boğaz ve bademcik enfeksiyonlarında iyileştiricidir. Ağız ülserleri ve kanayan dişetlerini de iyileştirir. Bu etkileri sağlamak için, yukarıda tarifi verilen infüzyonla sık sık derin gargara yapılır.
Yaprakları boğaz hastalıklarında gargara için kullanılır. Çiçeklerinden romatizma ve gut hastalıklarında faydalanılır. Taze olarak, seker ve böbrek hastalıklarında perhiz yiyeceği olarak istifade edilir.
Buna benzer doğada çok tur ki hele hele bir dağ eriği vardı deme gitsin, şifası yatan adamı ayağa kaldırır, biz sadece hastalık hastasıyız ilaç olmadan yaşam olmayacağını hissederler aslında çobanı dinleseler,60 yaşına kadar ne hastane kayıtları, nede bir ilaç almadan yaşamı görseler bilseler, alın size antibiyotik bağışıklık yükseldikçe mikrop kalmayacağını anlasalar, dağlarda erikler çürümezdi, gerçi insan oğlu da bunu şifası çok diye ağaçları oduna gönderirlerdi...
Çünkü bu dünyada sağlık varsa para olmayacağını bilen şeytan borsalar...Bunlara da el ayak olan bilimciler zannetmesin ki ,cennette yaşayacaklarını.. Biz gelelim dağ eriğe kim ne yaparsa yapsın sen bildiğini, oku ,yaz, onlar gene kup bulur...Meyve veren ağaç taşlanır...Şimdi sen görünmesen de seni taşlarlar, şifası arkadaş...
Konuşarak İzmit e geldik ,İzmit ten sonrada dağ eriğin şifasını anlatırım...Çarşı içinden geçerek, çıkışta pişmaniyeciler vardı,24 saat çalışan belki şimdide öyledir, evet haklıymışım, eski düzen aynı ,öylede olması gerek, şurası müsait yanaştık mı, bu iş tamam işimizi halledip çıkalım İstanbul trafiğine yakalanmadan, Hayırlı sabahlar kolay gelsin...Hoş geldiniz ...açıkta pişmanı ye ve dolu paket halinde pişmanı ye alaçam...Ne den öyle söylediniz...Yolda bazen pişmanı ye alıyoruz kutu büyük içinde yok sayıda ondan...
Doğru söylüyorsun beyim bizde şikayetçiyiz ama önüne geçemiyoruz adımız çıkıyor.. Aslında çok kaliteli ustalar var pişmaniye ustaları İzmit ten çıkar ama kutuya gelmedin pişmanı ye almaya geldim rulo halinde 4 paket ver gerçi Fiat söylemedim ama siz ze güveniyorum...Paketi 8 lira 32 yapar 30 ver sabah sabahta senden siftah yapalım.. Çay içermişin...
Yok hemen çıkmak lazım trafik hareketlenmeden ,sana Allah kolaylık versin işiniz bol bereketli olsun arkadaş ,sağ ol beyim sana da hayırlı yolculuklar yolun açık olsun...Eyvallah...
Evet arkadaş bu da tamam senle son durağımız ,doğru tuzla fabrika şöyle yola akalım “Allah’ın izniyle...Nerde kaldık Dağ can eriği, şifası saymakla bitmez....
ÇAKAL ERİĞİ (PRUNUS SPTNOSA)
(DAĞ ERİĞİ, YABANİ ERİK)
İÇİNDEKİLER: Niinlgjikozit Flavonglikozit Açı madde Tanen Organik asitler C Vitamini Şeker Tanen Elma asidi
ŞİFASI: İshal kesici: Çakal eriği, meyvesi kaynatılıp içilmeye devam edilir. İçinde tanen Olduğu için ishali çok çabuk keser. Kabızlık: Çakal eriği çiçekleri kaynatılıp balla tatlandırılarak sıcak olarak içilir.
Toksin atıcı: Çakal eriği meyvesi ve yapraklan kaynatılıp tatlandırılarak içilirse vücudu terletip zehirli maddeleri dışarı attırır. Anne sütünü artırıcı: Çakal eriği kaynatılıp balla tatlandırılarak içilmeye devam edilir. Kan temizleyici: Çakal eriği çiçeği ve yapraklan kaynatılıp balla tatlandırılarak içilmeye devam edilir. Anjin: Bademcik iltihabı: Yapraklan kaynatılıp balla tatlandırılarak gargara yapılır ve bu çaydan içilmeye devam edilir. Kalp kuvvetlendirici: Çakal eriği meyvesi çiçekleriyle beraber kaynatılıp balla tatlandırılarak soğuk olarak içilmeye devam edilir Mide yanması, gastrit: Çakal eriği marmelattı ve kaynatılıp balla tatlandırılarak şurubu mideye iyi gelir. İştah açıcı: Çakal eriği meyvesi kaynatılıp balla tatlandırılıp yemeklerde içilir. Kanlı basur: Çakal eriği kaynatılıp balla tatlandırılarak aç kanuna içilir.
TAVSİYE: Çakal eriği, ekşi bir meyvedir. Dağ eriği olarak dâ bilinir . Limon ve sirke yerine yemekleri tatlandırmak için kullanılır. Meyve olgunlaşınca marmelattı yapılabilir: Midenin dostudur. Meyvesi kabız yaptığı halde çiçekleri kabızlığı önler. Çakal eriği aynı zamanda ergenlik sivilcelerinin merhemidir...Eski den kış ayı gelmeden şırasını çıkarıp ,kille karıştırıp, kara kovanları sırlarlardı ,ben yayladakileri kara kovan sepetleri bunlarla sıvarım ne nem nede soğuk işler nede hastalık, çok eskiden atalarımız yapardı...
Az kaldı yolumuz trafik şimdiden başlamış ,her kez tek gidiyor, her kez kendini düşünerek yol almakta sonra trafik derler, toplu taşıma ne kadar yapılırsa yapılsın ,trafik aynı olacak, akıl, kafa değişmesi lazım, sadece İstanbul değil tüm büyük şehirler aynı, toplu taşıma kültürü yok ,taksi kültürü yok, yürüme kültürü yok, hele bu ne demek, sabah erkenden yol çalışması trafik kapama, gene saat 10 dan aşağı çalışma olmaz, Çoban buralar seni açmaz 30 toplam 40 sene fındık zade, çukur bostan Koca Mustafa paşalısın, Sirkeci’ye yürüyerek spor yapardın ,hamlık ,uyuşukluk ,nedir bilinmezdi, sen dağların adamısın ,erkenden işini bitir, yola cık...Şuradan sağa saptık mı Kurtköy tuzla deri sanayisi...Fabrika önünde küçük çobanı arayım yeni telefonundan sabah oda şaşırsın sevinir, üzülmesin beni niye aramıyor diye çocuktur ama gene ilgilenmek lazım işini daha güvenle yapar ... Bir de oku tursak o bize yeter...
İşte geldik arkadaş yol kısa ama yıllarca yol yapmışız gibi ,şöyle yanaşalım ,görevliyi çağıralım ,selamünaleyküm ,günaydın...Günaydın beyim patronlar sandım arabası burada yoktu sizde olduğunu görünce, şaşırdım... Ben çoban İsminiz...Orhan beyim...Arabayı nereye çekim ...Şuraya çekin...Saat kaçta gelirler...Saat 10 da...desene geç gelecekler...8.30 arar... O zaman benim geldiğimi söyler misin Çoban geldi dersin o anlar...Tamam beyim söylerim.. Onlar gelesiye araba biraz uzanayım...
Küçük çobanı arayım...Alo günaydın...Aaaaa Emim günaydın.. Nasılsın telefon iyimi...İyi emmi Rüstem emmim de dakika yükledi, çok sevindim, ne zaman geleceksin...Yakında emmim bu gün arabayı teslim eder etmez ya arabayla ya da birkaç yere uğrayıp otobüsle gelirim yapacak çok işler var bitmesi lazım...Gecikme emmi Kangal ağlar durur, yemekten kesildi, ama ,gene de kuş uçurmuyor bak senle konuştuğumuzu anladı, hareketlendi, çok akıllı nasıl yetiştirdin emmi...O 500 Kelime bilir, sen yeter ki yanına yaklaşmasını bil emmim....Ne zaman gelirsin...
Dedim ya yakın sen bir şeyler istiyor musun...Yok istemiyorum sadece sağlığın ,acele gel özletme emmi ağaçlar bile, suskun ,attığın tohumlar bile, suskun ,daha nedeyim emmi...Ders kitaplarını gözden geçir ,önce kendine dikkat et bir şey olursa Rüstem emmine haber et yeter...Emmi merak etme senden önce aradı az geçikeçemdedi,15 dakika olur şimdi gelmek üzere..
Tamam emmim kendine iyi bak Rüstem emmine selam, çıkarken ararım Rüstem emmini...Yolun açık olsun emmi sen hiç merak etme buraları sen sağlıkla gel yeter...Eyvallah küçük çoban eyvallah...Kerata büyümüş küçülmüş, Çıkmadan bir şeyler alırım ,sevinir hele şöyle kestireyim çıkarken alırız...Biraz gelesiye kadar estirelim.....Epey uyuduk ta dese kafa kalabalık...
Seslenen kim vay dağların çobanları şehirde beyleri....Telefon ettiğim de, görevli seni geldiğini söyledi erken geldin nasılsın dağ çobanı neden geldin gel hele...Bize 2 cay birde kahvaltı hazırlayın Hele çoban anlat neden geldin....Sorma kardeş bıraktığın araba bana fazla, bir arabaya bak bir de çobana, şehirde hazine buldu derler dururlar bir de bizim küçük çoban sağını solunu gurçalar, yanı boyumuzu aşar, varsa eski bir araba olur, yoksa kahvaltıdan sonra beni garaja bırak yola devam edeyim..
.Olur mu çoban ben bilerek bıraktım Kurban bayrama gelirken başka arabayla gelip bunu alacaktım bende biliyordum kabul etmeyeceğini....Bilseydim de getirirdim yük çok ağır, ne olur ne olmaz. .Emanet altından kalkamayız...Bur obur çobanda gelsin çağıralım kahvaltıya o yoksa geç gelir....Dedim ya buyunca hemen gelir...O çoktan haberi varmış görevli söylemiş yoldaymış...
Ben vakitler az erken gider, kurbana malları hazırlıya çam ,malı güdende çocuk gerçi Rüstem var ama mal canın yongası, gene de ne olur olmaz...Sana israr etmem gerçi bayram ordayız bol bol görüşürüz birde kurbanı orda keselim diyorum obur çobana ,fabrika için arife günü işçilere keselim deriz ,bizim çobanda kurban hazırlar orada keseriz deriz böyle karara bağlamıştık...Ben de büyük baş yok, küçük var onlardan sana iki tane arıyım...
Bizde öyle düşündük ,büyük başı arife küçükleri de çobanın yanında keseriz dedik...Obur çobanda çobanın kavurmasını anlatır durur herkese...Unutmadan zor yolculukta çektiğimiz resimleri şu flaşbellekke at hele....Ver ver çoban atalım unutmadan....Benim için önemli yazdığım kitap var zor yolculuk aralara ekliye cem anı olarak kalsın...Vallahi helal olsun yaş 61 hala bir şeylerle uğraşmaktasın...Ne yapalım kafamı, aklımı açıyor işler nasıl sorsam ağız kalabalık yapmış olurum sen işlerini iyi takip eden çobansın sendeki marifette bu...Kahvaltı hazırmış gidelim... Dur ayrı gayrı yok çobanda gelsin öyle aşağı ineriz....
Telefon ettik ya şimdi burada biz aşağı inerken oda kapıdan girer, yakındaydı ,Birde önce öğrendi ya ,uzun zamandır onla da kahvaltı etmiyorduk ,senle bahane olur, Darılıp dururdu iş dünyasından oturup kahvaltı etmeyiz diye söylenip dururdu haklıda...Ya işte ondan sonra hastayım....Doğru söylersin çoban hastayız evde bile çocukların yüzlerini göremiyoruz, bu nasıl bir dünya anlamadım gitti....
Ne yapacaksın senin görevinde yanında çalışanlara “Allah’ın vermiş olduğu, açmış olduğu, rızık kapısında bekçisin ,o kapıdaki bekçi dünya malını, sende hizmetlerinin bekçisisin.. Aradaki fark yok, sadece işi helal yoldan beklemek.. Doğru çoban doğru söylersin ,aslında arada hiçbir fark yok “Rabbim herkesi eşit kılmış ama anlayan yok....
Çünkü herkes nefis peşinde herkes senin kazandığı malda gözleri, onları bertaraf etmek elinde, buda aklından çıkarma, “Bir şeyi kazanmak istersen içerdeki hainleri temizleyeceksin, bir şeyi kazanmak istiyorsan da, dışardaki hainleri takip edeceksin ve yok edeceksin”...İşte o zaman yanına kimse yanaşamaz.. Doğru....Bak dedim ya dışarıdan sesler geliyor, muhakkak odur çoban...Vay benim kardeş çobanım gelmiş, vay vay vay bir an oradayım zannettim ne ne yapan çoban kardeş hangi fırtınalar atı,15 /07 yaklaştı, gene esiyorsun sahalarda ,bu da hikmeti vardır, gene yollara düşmüşsün.. Bazen dağlardan ovalara inmek var...Hele gelin çobanlar kahvaltıya...
Demek araba lüks geldi ha yükü taşıyamadın ,sana dışarıdan arabalardan seç al hangisi hoşuna giderse. .Köşede toz içinde kalmış 97 model minibüs var o yürüyor mu... Çoban kardeş modelli araba dururken nerden çıktı bu nerden gördün o arabayı..
Senin beğenmediğin , senin modelli arabalardan daha sağlam, onun ölüsü ,hurdası gider ,binici iyi olursa gider...o olursa olur... olmaz ise beni kahvaltı ban sonra garaja bırak yeter...Adama bak hava alanı demiyor, garaj diyor, sende kalk minibüsü çok gör ,dışarıda son model araba varken ila minibüs der duru bizim çoban var dır bildiği...Depocuyu çağıralım ,eksik gedik varsa tamamlasınlar kahvaltıdan sonra ..Eee anlat çoban yoldaki maceraları, birde arabanın arkası dolu....
Yolculuk nasıl geçti çoban.. Dört gün yorucuda olsa iyi di yolda çok macera yaşadık arkadaşla benim arkadaş arabaya diyorum...Araba dedin de çoban iyi oldu muhasebeyi arayım da ne yapmışlar arabaya...Daha da çoban neler var havadis dağlarda ...
Dağlar yerinde, ama ovalar yalan dünyada gelen biri birileri birilerin, bekler dururlar kim kimi bekliyorsa anlam veremedim bence bekleyende birini bekler durur, gelecek sanki oda birilerini bekleyecek ,öyle gözüküyor yıllar sonra kokusu çıkar ,çünkü hep halkı uyutmadalar ,bu işin sonu bence çok uzak değil ,firavun Musa gibi.. Doğru söylersin çoban...
Hem güçlüyüz derler bir şey yapmazlar sadece maşa gibi çevirip dururlar ,birde üstüne ülke parçalarlar, kendi istedikleri gibi ülke devlet kurarlar, diğer güçlü ülkede ses çıkarmaz, oda aynı ülkede devlet kurmakla uğraşır ,ülkeden kaçanlarda komşu ülkeye sığınır ,orada da rahat durmazlar, komşu ülkeyi karıştırırlar ,aslın da hepsi bir gelecekte oyuna benzer ,kendi ülkende yabancıya düşer ,beklentiyi bekleyenler, bunu bekler gibi hal alırla ,gel de çık işin içinden gerçi Türk sabırla dekler fırtınayı ,Kasırgayla temizleme vakti gelmiştir...Aynen öyle çoban kardeş aynen öyle bu milletin uyanma zamanı gelmiştir ,dediğin gibi bu millet sabırla bekler....
Bak birkaç gün sonra birinci yılı dolduracak 15 temmuz zannediyor musun kimim kazandığını dur sana söyleyeyim getirilmek istenen düzen kazandı bir bedel ödenecekti ödendi, ödenecek bedeli yok sayanlar aslı bedeli yok edemezler miydi ederlerdi neden sor kendine yavaş yavaş içeri girilmekte ,temel 40 yıl önce atılan şimdide kat çıkmaktalar ,bu işin kokusu hepsi aynı hepsini diş güçlerin elinde aynı hikayelerle, dönüp durmaktalar ,ta ki gerçek tabandan biri çıkıt gelesiye kadar ,geçmişte kim varsa uzaklaştıracaksın hepsi aynı hikaye, gerçek ve gerçek taban halkını anlayan dışa köle esir olan değil ,Sadece Vekalet alan vekaleti yerine getirirse bu ülke düzene girer yoksa gene aynı masal devam eder......Kim bu çoban....Geçmişte Bu zamanı gören değerli kişi aldığı vekalet..
Sizleri gene 79 dan sonra gene yürüme banttın a çıkarıp bir arpa yol alamayacak sınız.. Öyle plan ki darbe diş düşmanların elleriyle hazırlanan ama halkın alttaki güç halkın gücü galip gelse de sanki böyle olması gerekliymiş gibi hal gösterip ,alta gizlenmiş gizli planı sürmekle, aslı oynanacak oyun yeni bir hamleyle, yerine oturtulup gelecekte asıl son hamlelerine yer açmaktalar...
Bu oyun da işte Türkün Türk ırkının sonu olacağını düşünen hamleler asıl burada beklemekte Türk ırkının oyunu şeytanın aklına bile gelmeyecek son koz burada Ankara savaşını düşünenler anlayacak yanıldık diyecekler...
Bu zaman olmazsa gelecek hep kaos karmaşa daha derin olaylar, bunların hiç biri başaramaz çünkü kendi benlik yok sadece dışa komut, ne zaman içe konut ne zaman içten biri işte o zaman kazanan olursun yoksa hepsi boş aynı nakarat yanı hikaye halka anlatılanda masal ..Bu halk bir destan daha yazacak bunu bil işte diş ve iç düşmanın son kan dediğinde bu halkın ilk kanı olacak ve dünyanın son kanı olacak bunu aklından hiç çıkarma şimdi ne söylersen suçlu olursun ,dedik ya Musa ile firavun gibi..
Çoban kardeş arabanın bakımı yapılıyor, vize sigorta tamam lastikler yeniliyorlar, kafana göre takıl....
Çoban beyler benle bu kadar ilgilenmeniz yeter ,ben sizden biriyim ,işlerinizi aksatmak istemem ve kimsenin rızkını engellemek istemem, şimdi bu kadar muhaddep yeter yolcu yolunda gerek sizlerde işinizin başına...
Yok çoban bizim işi engellemiyorsun biz böyle fırsatı yakalamak için anı bekliyorduk biraz işten kopalım diye sen bize ilaç oldun. .
O zaman başka desene filim arası gazoz ,Sizler iş arası fırsat ararken çoban her yaptığı iş yeni başlangıç, hep sonu olmayan dünyada yaşamakta, sonu olmayan hayal dünyasında yaşattılar, hala yaşatıyorlar, onun için ben sonu yok dünyada ve insanoğlunun yarını olmayan dünyadayım..
Sizler boş vakit ararken ben boşları vakitleri değerlendiriyorum buralara ayak uyduramam Ben en iyisi az vakit geçirip, yola koyulmak birde unutmayın bunların dertleri Türk ırkını yok etmek dertleri bu yok ederlerse İslami yetide yok ederiz derler onlar bunlar için yetiş tırılmış diş güç ajanlardır ,hiç mi hiç aklınızdan çıkarmayın iç içe geçmiş kutucuktur şimdi işinize bakın zaman gelince çok iyi anlayacaksınız anlatılması zor anlaması zor olan dünyadasınız şimdi sana ne söylersem beni taşlayacaksın sonradan anlayacak bana hak vereceksin yol uzunda olsa işin çokluğu az zamanmış dediğiniz gün filim aralarını anlayacaksınız...
Çoban kardeş çok iyi anladım seni ala koymayalım bayramda yanındayız bol bol konuşur sohbet ederiz ,bir de yolda masraf etmişimdir, onu da söyle de ben rahat edeyim...
Sadece mazot yakıt masrafı etim o kadar araba üzerindekini alır ,hemen hemen bir buçuk depoyla geldim o kadar..
Tamam çoban birde 2 küçük baş hayvanı parasını da verelim yolda belde lazım olur, bir de gelirken eşyalar hazırlamıştım oradaki kişilere verirsin şimdi eve telefon edip hazırlasınlar elaman gönderdim bile, birde evde loptop vardı senin küçük çobana verirsin okul açılıyor, sevinir....
Bu şimdi çok iyi oldu leptop bende giderken nasıl nerden alırım düşünürken sen son noktayı koydun ,ben arabanın yanına gideyim ,kendime göre ayarlar ,öğle sonrası ikindi çıkarım ,Bursa ,Domaniç Emet SIÇAKSULAR ,Gediz, uşak ,Dinar Isparta’ya, oradan da ,ver elini, Anamur, oradan da yaylalar...
Yoldan bir şeyler alıp “Allah “yol açıklığı verirse, iki günde varırım...Çoban desene sırla kaplı yolculuğa adım....Aynen öle çoban bey kardeş aynen öyle.. Çoban seni sanayiye bıraksınlar o zaman işin bitince gelir sin o zamana kadarda eleman evden gelir ,birazda erzak paketle telim oradakilere sen paylaştırırsın ..Eyvallah iyi olur paylaşmak bu zamanda iyi olur ikindi görüşürüz...Böyle yardımlaşma olduğu süre kimse aç kalmaz, Allah razı olsun verene de, vesile olana da...
Eeee selamünaleyküm...Aleykümselam... Bu minibüs için geldim hazır mı usta...Fabrikadan telefon ettiler gelen siz çoban olmalısınız hemen hemen bitmek üzere, lastikler değişti ,motor elden geçirdik az bir şeyi kaldı, şöyle çay için baskı balataları değiştirdik.. Çok çabuk yapmışsın usta...Çoban beklemez dediler, bize fırçayı kayar değince tüm elemanlar bu minibüse yönlendirdik....Eyvallah usta gene acele etmeyelim işimiz sağlam olsun söylenenler doğruda olsa gene usta bilir...Çayını içerim şimdi...
Zor yolculuk sırlar kitabı nerde kaldıysak oradan yazalım ,havanın güzelliği temiz ,yemyeşil hadi sabahın serinliğinde ocağa bir çay demliği koyarak şu sedirde oturup boş huzur dolu vadye bakarak YAZMAYA BAŞLAYALIM.. oradan başlayalım...
EPEY VAKİTTE GEÇTİ USTA ...
Az kaldı bir elden geçirdik mı her şey yoluna gider dünyanın sonuna kadar no stop işçilik yapmak lazım milletin diline düşeriz tamamdır çoban efendi...
Eyvallah usta eline koluna sağlık hesap kitabı benle mi yoksa şehir beyefendilerimi... Yok çoban kardeş hesap bile sorma dediler işimizden ekmeğimizden oluruz bir daha öyle kıymetli müşterileri nereden bulurum hem de hesabı bilen hesabı çıkarırım bu az derler fazla verirler ...
Haydi yol yolcunun Allah izin verirse yeni köprüden ,bursa ,İnegöl, Domaniç tavşanlı sıcak sular Emet’e geçe geç saatlerde varırız sana hayırlı işler bol kazançlar nasıp etsin....Sana da hayırlı yolculuklar çoban kardeşim...Onlar bayramda gelecekler ufak hediyemi kabul gör....Senin söyleme yeter kardeşim...Haydi eyvallah...
Evet yeni arkadaşım merhaba ben çoban iyi anlaşacağımızı hissediyorum.. obur arkadaşla yolculuk maceralıydı senle de güzel olacak, şimdi fabrikaya uğrayalım eşyaları alalım, küçük çobanın laptopunu da aldık mı, selamlaşalım yol yolcu yolunda gerek, şuradan döndük mü fabrika, işte geldik.. Merhaba beyefendiler buradalar mı buradalar efendim onlarda sizi beklerler...
Şehir çobanlar merhaba ..Geç kaldın...Dem tam bakım yaptırdım hesap ne kadar deyince de ,gereken cevabı aldım şimdi bana yol gözükür her şey tamam mı artık vedalaşma zamanı. .Kurbanda geleceksiniz devamı orada olur...Sana uğurlar olsun her şeyi yükletirdik yol ihtiyacın var mı.. yok kardeşler...Birde paraşüt malzemelerini de koyduk sana söylemedik ama söylemesek sen kızardın, gelirken bize yer açılsın diye ..Tamam çok iyi oldu sakken yer var ,onları iyi bir ortama yerleştiririm...Haydi yolun açık olsun.. eyvallah çoban kardeşler.. eyvallah...
Evet yeni arkadaş senle sadece bu yol değil, bayramdan sonra öyle yerlere gideceğiz ki sende hoşuna gidecek şimdi ya bismillah ver elini Gebze oradan yeni köprü bursa kenarından ,İnegöl, Domaniç dağları oraya kadar no stop....
Durmak yok yola devam.. Şu keşmekeş trafikten kurtulduk mu yeni köprü sancakları göründü bile ,iki gün daha kalsaydık iyiydi 15 temmuz birinci yılını muhteşem şekilde yaşardık ama iş çok küçük çoban Rüstem de merak içinde kalırlardı şimdi yollar bizim bak köprüye girdik mükemmel bu topraklara bu yakışır, öyle ekonomiye katkısı var ki en başta mazot ,sağlık gerisini saymaya gerek yok ,eskiden otobüslerde sigara içmeye benzer, şimdi bak bazen deriz ne aptalmışız ,bazen çok aptallık ediyoruz ama olsun her şey bir yere kadar ,itiraz eden bizden önce geçmiştir....5 DAKİKA SÜRMEDİ vezne göründü ..Şuradan birde parayı ödeyelim sonra yol bizim....
Sana biraz 15 temmuzdan bahsedeyim o geçe anakarada ulustaydım çarşıda dolaşırken jandarmaların ilk defa savaş yelekleriyle gördüm tam tel ekomun orada araba desen jandarma taksi hayırdır desem de belki atıştan geliyorlardır desem de ne nafile, şöyle arabaya göz ucuyla baktığımda atış nede görev silahlarıydı bir çapan oğlu var desem de ,bir şeyler alıp otele gittim bir şeyler yazarken Türkün duasını yayınladım Bir Türk Kaan duasıydı ve zaman geçmiş bir uçağın dalış yaparcasına dalışı beni biraz ürkütse de bir şeyler oluyor dememe kalmadan bir bombanın patlayışı beni hemen dışarılara atmayı düşünerek ne neler yapılıyor öğrenmek için telefona sarılmam, televizyonu açmam ve kendi lop taba bakınca aktif binleri bulması beni şaşırtarak kısa zamanda anlasam da bir yerlere ulaşman lazım düşüncelerim filim şeridi gibi geçmekte...
İç içe geçmiş öyle oyunlar vardı ki sanki onlardan değilmiş gibi formaliteden silah bırakarak teslim olmuş görüntüleri vererek ,gerçeği aslan komutanlarımız helal süt emmiş askerlerimiz onların sahte oyunlarını sezerek bir kaçmaları topukları enseye vurmaktaydı ,ulus tan inen mekanizmaların sesleriyle , Telekom binasına koşan halk içerdekileri teslim alışları görmeye değer mi desem de bir çocuk subaylarla biz tatbikata geldik demeleri güler misin ağlar mısın..
Arada kalmış çocuk askerlerle önceden planlanmış dış güçlerin oyunu olduğu çok aşı kar bir oldu bitti ye getirerek bu ülkeyi teslim almaktı...
O akşam anlatılmaz yaşansa da görünmeyen kahramanlar vardı ,Bir uçak kendi başına uçamaz, belki iş başından farklı anlatsalar da görevlilere 2 3 4 5 6 7 uçakların kalması için bir öğretmen ,depocu ,şifrele ci, yükleyici, ikmal ciler yoksa bu saydığım uçaklar kalkamaz bir kör uçaktır...Halkın tek yumruk oluşu tüm planları yok etti muhabereleri kesilince ver yansın topuk...
Havadaki uçak hava trafiği yurt dışına bağlı oluşu şaşırtmaca uçak şifreleyişi önder sağa salim inişi şimdiki haliniz ŞÜKÜR ETMEK ..Onların gelecekte kölelikten başka bir insanlık vermeyecekti, sadece istedikleri gelecek istedikleri gidecekti yani tüm halk onlara çalışacaktı sen hiçbir zaman yaşayamayacaktın.. Her planları tutsaydı arkadaş şimdi senle bu yolları aşamazdık bil ki dağlarda vatanı kurtarmak için istilacılarla savaşıyordum...VE sadece bu vatan değil tüm dünya istilacıların olacaktı..
Bil ki tek kalsam da kanımla ve al yıldızlı bayrağımla ,ben yok olsam da yiğitler aslanlar var var oldukça da Türk kanı toprakla yorulmuşsak daha ilerlere gider sancakları dikerdik...Konuşarak bursa kenarından İnegöl’e gelmişiz İnegöl köftesi meşhurdur yesek iyi olur ama Domaniç sapağından dağa vurduk mu yukarıda dağda yeriz... İnegöl Tekirdağ köftesi gibi bizi çevirip yemeden işgalciler köfte yoğururken ellerine bir komutan mıh batmıştır....Aslımda daha ileri gidemeyeceklerini biliyorlardı ileriye maşaları soksalardı kendi ülkeleri de karışacağını bildikleri için bir da ki senelere kaoslara koydular....Uyumamak lazım arkadaş uyursak ölüyüz veya köle...
Daha çok anlatılacak şeyler var ki arkadaş her şeyi zamanında anlatırız yol uzun ve yaşam varsa, zamanda dağların kokusunu biraz çekelim şehir bizi yordu...İşte hayat.. Bak dağlara vurunca her 50 metrede çeşme yapmışlar suları görüyor musun biraz yorulacaksın ama mühendislerin seni bu zor yolculuğa göre hazırlamışlar...Az kaldı zirvede çadır olacaktı et köfte mısır gözleme yapan hem de su ne su ama....Orada biraz kaldık mı ver elini Domaniç tavşanlı Emet sıcak sular bir şifa su geçe konaklar sabah yola devam ederiz...Şimdi yemek zamanı geldik bile bak arabalar sıralı....Şöyle yanaşalım yemek yerken bu zirveyi anlatırım...
Sonu olmayan ve eylülde yeni yazılımlar atılsa da bitmeyen herkesin okuyacağı bir kitap...DEVAM EDECEK