SAKLI-ŞİFA
Global iletişim
Saklı-şifa dergisi kitab gazete gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi ve okuyuculara ulaştırılmasıyla ilgili hizmetler “global iletişim ağları aracılığıyla sağlamaktır” ayrıca filim televizyon ve radyo programlarının yapım hizmetleri de sunulmaktadır
Saklı-şifa bünyesin de sağlık ve kurutulmuş bitkiler üzerine araştırma ve premix liyofilizayon danıtma yada destilasyon bilgi sunum hizmetleri de bulunmaktadır
ÜÇ ADALET”CİMER” ADALETİ “İL İLÇE” ADALETİ ÇARELER BULAMAYINCA BUNDAN SONRA YARATANIN VERİLEN KORKUSUZ ZIRHINA GİYDİRİLMİŞ BİREYİN"SİNSİ ŞEYTANLARA"KARŞI ADALETİ YER ALIR
Evren gizzemi yaratanı allah’ı”idrak kavrayamayan”bireysel olarak içi boş çöküntü kutlanış”pisikolojik ruh” için de ahlak yitirmiş “ihrak”anlamını taşıyan sadece”mankafa yanı kafa derisi yüzülmüş” içi boş sadece komut alan”sinsi kişiye dönüşür”pisikolojik ruhen de yalan iftiralarla karşı insanları korku endişe içinde yaşatır.
”Allah Tanrı de zikret” saklı-şifa Çoban
Bir duvar örülür gibi kul kulu korumak için bir duvar örer bu duvarlar insanoğlunu korur örülen duvar koruyanlar kadar güçlü olur saklı-şifa çoban
ARŞİV SIRLAR KİTABİN 07 SAKLİ ŞİFA
“Sağlığımızı neden kaybediyoruz “Organlarımızı normal sağlıklı fonksiyonlarından uzaklaştıran sebepler nelerdir ” gibi sorular hepimizin merak ettiği konulardır.
“Endüstriyel gelişim ile birlikte, binlerce kimyasal bileşen doğaya atılmaya başlandı.
Sigara, yediğimiz işlemden geçmiş hazır gıdalar, bilgisayar, televizyon ve cep telefonları, suni gübreli tarım ürünleri, içtiğimiz su ve aldığımız her nefes vücudumuza yeni toksinleri taşımaktadır.”
PEKİ NEDİR BU TOKSİN
Toksinler ciddi sağlık riski yaratabilecek olup, haklarında çok az şey bilinmektedir. Üstelik de, iki veya daha fazla toksin bir araya geldiğinde daha güçlü bir etkiye sahip olup sağlığımızı etkilemektedir.
Dişlerimizdeki cıvalı dolgular, kök kanallarında anaerobik bakteri, antibiyotik kullanımına bağlı bağırsaklarda anormal bakteriyel flora, kurşunlu benzin kullanıldığı dönemde kemiklerimizde birikmiş olan kurşun, kanımızda dolaşarak karaciğer metabolizmasını bozan ilaçlar her geçen gün artmaktadır.
Sigara, alkol, hava kirliliği, stres, hormonlu gıdalar gibi daha sayamadığımız pek çok etken vücudumuzda toksin birikimine neden olur. Bu toksinler zamanla vücudumuzun düzenini etkilemekte ve eklem ağrıları, yaşlanma, kilo, şeker gibi pek çok hastalığa davetiye çıkarmaktadır.
İŞTE SİZE BAZI TOKSİN KAYNAKLARI
Besinler ve İçecekler: İşlemden geçmiş hazır yiyecekler, kafeinli içecekler ve atıştırmalık şekerli gıdalar
Hava Kirliliği: Egzoz dumanı, sigara dumanı, yakılan kömür ve sanayi dumanlarından oluşan sis
Radyasyon: Bilgisayar, televizyon ve cep telefonları
Stres: Bedenin besin emme kapasitesini, dinlenmesini ve kendini onarmasını engeller
KRONİK BİR YORGUNLUK HALİ
Sık sık acıkma (bazen geceleri açlık hissi ile uyanma)
Mide ekşimesi, gaz, hazımsızlık, şişkinlik ve geğirme yakınmaları.
Vücutta ödem şikayetleri (şişlik)
Aşırı ve sık yemek yeme arzusu.
Baş ağrısı ya da migren nöbetleri.
Rahatsız ve yetersiz uyku.
Gereksiz, aşırı hiddet, öfke hali.
Sık sık değişen ruh hali (gün içinde mutluluk, mutsuzluk, sakinlik, öfke dalgalanmaları)
Depresyon veya bunaltı ve kararsızlık hali, unutkanlık.
Belirli bir sebebe bağlı olmaksızın kilo alma ve verme.
Tırnak değişikliği, tırnaklarda çatlama, beyaz lekeler, çabuk kırılma.
Saçlarda kırılma, kuruma ve aşırı dökülme.
Tekrarlayan sırt ve boyun ağrıları, eklem ağrıları, kas güçsüzlüğü kramplar.
Egzersize karşı isteksizlik.
Sık sık idrara çıkma.
Aşırı ve kötü kokulu terleme.
Göz altlarında koyu halkalar, gözde sulanma ve kaşıntı.
Tekrarlayan deri döküntüleri, isilik, kırmızı lekeler, pullanmalar, kurdeşen atakları.
Uzun süren öksürük.
Boğazda yanma ve batma.
Endüstrinin giderek gelişmesiyle artan toksinler, insan metabolizmasının kendini temizleme kapasitesinden çok daha hızlı bir şekilde birikime yol açmaya başladı.
Yediğimiz hormonlu gıdalar, soluduğumuz düşük oksijenli hava, içtiğimiz sular sonucunda bedenimiz kendisini temizleyemez hale geldi.
Bunun sonucunda, vücudumuzun PH dengesi bozuldu; alkalik ortamdan asidik ortama doğru bir değişim yaşadık ve mükemmel vücudumuz da bizi korumak için oluşan bu asitleri yağ hücrelerinin içine hapsetmeye başladı.
Toksinler kan ve doku kirliliği oluşturdu. Kan kirliliği de mikroplar için gerekli olan üreme ortamını yarattı. Biz de farkında olmadan bu atıkları taşımaya başladık.
Zaman içinde de kilo almış, iç organları yağlanmış, metabolizması yavaşlamış, ruh sağlığı bozulmuş, günden güne yaşlanan bedenler haline geldik. Vücudumuzda oluşan hastalıklardan kurtulmanın yolu öncelikle kan zehirlenmesinden kurtulmaktır.
Birçok hastalığın nedenlerinin arasında kanın normal seviyesinin üzerinde toksin yüklenmesi sonucu olarak öngörülmektedir.
Vücudumuzda oluşan toksinler, asitler ve serbest radikallerin bir bölümü deri, böbrek, ciğer ve bağırsaklar yoluyla doğal olarak vücuttan atılır, fakat tamamı atılamaz. Ayak detoksunda kulanılan elektroliz yöntemi sayesinde ise, bedenimizde kalan atık maddeleri sağlıklı bir biçimde vücudumuzdan atma ihtimalimiz artar.
İYON DETOKS CİHAZININ ÇALIŞMA PRENSİBİ
Su ile doldurulmuş özel bir kabın içerisine eller veya ayaklar konularak IYON DETOKS cihazı çalıştırılır.
Belirli bir süre sonra el ve ayaklarımızda bulunan reflex noktalarından, hücre duvarları arasında birikmiş olan toksin (zehirli) maddeler çıkmaya başlar.
Bu arınma metodu hücre duvarları arasında oluşan toksin (zehirli) maddelerin vücudun dışına atılmasına yardımcı olur.
İYON DETOKS CİHAZINI KULLANMAK ÇOK KOLAY
Ilık su ile doldurulmuş temiz bir kabın içerisine eller veya ayaklar konularak , kesinlikle kişiye özel kullanılması gereken Array’la (elektrod) beraber cihaz çalıştırılır.
Belirli bir süre sonra el ve ayaklarımızda bulunan 4000 den fazla kanal vasıtasıyla (her biri vücudumuzdaki bir organla bağlantılı olan noktalar) hücre duvarları arasında birikmiş olan toksin (zehirli) maddeler çıkmaya başlar.
Yapacağınız bu detoks uygulaması toplam 30 dakikada gerçekleşir.
Bu arınma metodu hücre duvarları arasında oluşan toksin (zehirli) maddelerin vücudun dışına atılması ile son bulur. İlk 14 seans sonrasında yılda 3 4 defa 1’er seans uygulanması son derece faydalıdır.
Detoks el veya ayaklara uygulanan, fiziksel ve ruhsal enerjiyi yükseltmek için uygulanan bir yöntemdir.
Vücudu cilt katmanlarında bulunan toksinlerden arındırmaya yardımcı olur.
İYON DETOKS AYAK DETOKSU İLE POZİTİF İYONLARIN UZAKLAŞTIRILMASI
Vücudumuzda oluşan toksinler, asitler ve serbest radikallerin bir bölümü deri, böbrek, ciğer ve bağırsaklar yoluyla doğal olarak vücuttan atılır, fakat tamamı atılamaz. Ayak detoksunda kulanılan elektroliz yöntemi sayesinde, bedenimizde kalan atık maddeleri sağlıklı bir biçimde vücudumuzdan atma ihtimali gerçekleşir.
Dolaşım sistemimizdeki kan, 22 dakikada tüm dolaşımını tamamlar. Bedenimizde biriken zararlı maddeler pozitif iyon yüküne sahiptir. Negatif–pozitif iyonların birbirlerini çekmesi esasıyla çalışan ayak detoks sistemi, aşırı negatif iyonlaşma ile vücudumuzda bulunan pozitif iyon yüküne sahip toksinleri, asitleri ve serbest radikalleri mekanik olarak kendine çeker.
Negatif iyonlaşma kritik değerleri aştığı zaman nano büyüklükten küçük zararlı maddeler ayak tabanında bulunan 4000’i aşkın ter bezi sayesinde dışarıya atılırlar.
GENEL BİLGİLER :
Su kalitesi değişik ülke ve bölge şartlarına göre değişir. Elektrik akımını etkinleştirmek için bir parça tuz ekleyin. Suyun iletkenliği iyonları etkiler ve detoksifikasyon un kalitesini belirler.
Panel 0,8 amperden aşağıda gösteriyorsa, bu suya biraz tuz ekleyerek su iletkenliğini artırabilirsiniz. Ama makinenin ve arrayın uzun ömürlü olması için, fazla tuz eklemekten kaçının. En normal akım görüntüsü 12 ve 18 arasıdır, 1.2 ve 1.8 amper arasıda olması gereken aralıktır..
Akım 12 volt’tan düşükse, kolayca ölçümü etkiler ve ısınmaya yol açar.
Sudaki renk değişiklikleri çarpıcı olabilse de, yalnızca suyun rengine dayanarak verilen herhangi bir hüküm çok önemli değildir. Bazı sular renk değiştirmezler ve bu daima enerjinin üretilip üretilemediğinin bir göstergesi değildir.
Bir uygulamadan sonra suyun içinde bulunabilecek en iyi gösterge, kabın üzerinde su seviyesinde bulunan yağlı bir maddedir.
Genellikle cildin dış katmanlarından serbest bırakılan maddeleri içerir.
Uygulamadan sonraki diğer bir gösterge ise uygulama gören kişinin idrarındaki renk değişikliğinde bulunabilir.
Beden daha iyi dengelendiği ve yüklendiği zaman, normal detoksifıkasyon kanalları (böbrekler, kolon ve karaciğer gibi) yoluyla daha iyi detoks yapabilecek hale gelir.
Ünitedeki su, tuz ve metal birbirleriyle etkileşerek iyonları meydana getirir. Bu iyonlar, musluk suyunda ve fıltrelenmiş suda bulunan toksinler de dahil olarak, temas ettikleri her şeyi nötralize ederler.
Coğrafi konuma bağlı olarak, suda gördüklerinizin yaklaşık %20’si %40’ı sudaki atık maddelerden ve geri kalan %60 %80 de uygulayıcının vücudundan gelir.
Detoksifıkasyon derecesi sudaki renk değişikliğiyle değil semptomlarda ki düzelmeyle yansıtılır.
Bazı sular renk değiştirmez bu coğrafi bölge ile ilgilidir] ve bu her zaman enerjinin üretilip üretilmediğinin bir göstergesi değildir.
Bazı coğrafi bölgelerde içinde vücut parçaları olmadan bile su renk değiştirebilir.
Vücut parçaları olmaksızın su renginde meydana gelen değişiklik, o bölgelerde yaygın olan endüstriyel ve kimyasal kirletici maddelerin bileşimiyle ilgilidir.
DETOKS CİHAZINI KULLANMADAN ÖNCE MUTLAKA BİR UZMANA DANIŞIN VE AŞAĞIDAKİ SORUNLARDAN BİRİNE SAHİPSENİZ, DETOKS CİHAZINI KESİNLİKLE KULLANMAYIN…
-Kalp pili ya da herhangi başka bir elektrikli cihazı vücudunda bulunduran kişiler,
-Hamile ya da emziren bayanlar,
-Organ nakli operasyonu geçirmiş kişiler,
-Kalp ve damar hastalıkları olan kişiler,
KADIN HASTALIKLARI AYBAŞI DÜZENSİZLİĞİ
Aybaşı kanamalarını hipofiz bezi düzenler, hipofiz bezini kontrol eden hipotalamus, stresten çabuk etkilenir. Kadınların aybaşı hali yaklaşınca stres çayı içmeleri faydalıdır.
Oğul otu, karabaş otu karışımı stres için çok faydalıdır.
Adaçayı kadınlar için ideal bir çaydır. Stres çayına ilave edilip ıhlamur gibi kaynatılır, balla tatlandınlarak günde 3 su bardağı içilmeye devam edilir.
Biberiye kaynatılıp balla tatlandırılarak günde 3 su bardağı içilir.
Aybaşı kesilmesi ya da azlığında civanperçemi kaynatılıp balla tatlandırılarak günde 3 su bardağı içilmeye devam edilir.
Biberiye kaynatılıp balla tatlandırılarak içilmeye devam edilir.
Ayrık otu kaynatılıp içilir.
BEYAZ AKINTI ve MENOPOZ
Ergenlik çağından itibaren her kadının mutlaka karşılaştığı vajinal akıntı sorunu bir enfeksiyona, bir hastalığa bağlı olarak ya da fizyolojik nedenlerle ortaya çıkar.
Mantar, bakteriyel vajinozis, trikomonas denilen ve bir kısmı cinsel yolla bulaşan (Klamidya, Mykoplazma gibi) enfeksiyonlar nedeniyle oluşuyor. Kötü kokulu, süt kesiği görünümlü, koyu renkli veya kaşıntıyla beraber görülen bu tür akıntıların tanısı, muayene ve gerekiyorsa kültür alınması gibi ek incelemeler sonucunda konuluyor.
Bu akıntılara neden olan enfeksiyonlar tedavi edilmediği takdirde ilerleyen yıllarda üreme organlarında yapışıklık, tıkanma ya da dış gebelik gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Enfeksiyonların tedavileri ağız yoluyla alınan antibiyotikler ve vajinal tabletlerle yapılıyor.
İki adet arasındaki yumurtlama döneminde rahim ağzındaki rahim ağzı nezle olmuş gibi bir akıntı başlıyor.
Eğer akıntılar söz konusu dönemde meydana geliyorsa herhangi bir tedaviye gerek yoktur.
Kadınlar bu tür akıntıdan rahatsız olup, aşırı titiz davranarak vajeni, antibakteriyel madde, sabun ya da su ile sık sık temizleyemeleri vajenin florasını bozuyor, mantar ve bakterilerin üremesine neden oluyor.
Renksiz ve kokusuz olan fizyolojik akıntıların bir diğer nedeni de özellikle hamilelik ve adet dönemlerinde rahim ağzının dışa dönmesi yara benzeri kırmızı bir görüntü alması ve salgı bezlerinin dışa dönmeye bağlı olarak daha fazla çalışması oluyor.
Bu tür şikayeti olan kadınların smear testleri normal sonuç veriyorsa, akıntı normal kabul ediliyor.
Civanperçemi, atkuyruğu karışımı kaynatılıp balla tatlandırılarak günde 3 su bardağı içilir. Acıdır çok şifalıdır.
RAHİM İLTİHABI
Bütün kadınların hayatları boyunca en az bir kere yakalandıkları rahmin iç yüzünde meydana gelen iltihaba verilen isimdir.
Adet kanamasından sonra akıntı, vajinada kaşıntı, Kötü ve ağır bir koku, Kasık ve karın alt bölgesinde ağrı, normal olmayan kanamalar, yanma, ilişki anında ağrı, idrar yaparken acı hissi ve bel ağrıları belirtileri arasındadır.
Çörek otu, adaçayı kaynatılıp balla tatlandırılarak günde 3 su bardağı içilmeye devam edilir.
KISIRLIK
Hayat şartlarının değişmesiyle oluşan hormonal dengesizlikler, cinsel yolla bulaşan hastalıkların artması, hastaların sosyal yaşantı nedeniyle geç hamile kalmak istemesi, hamilelikle ilgili olumsuzlukların birikmesine ve hamileliğin oluşmamasına neden olabiliyor.
Kişilerin bilinen bir hastalığı yoksa hamileliğin oluşması için en az bir yıl boyunca korunmasız birliktelik tavsiye edilir.
Sağlıklı çiftlerin yüzde 25’i yumurtlama döneminde hamile kalır.
Bir yılın sonunda hamilelik oluşmadıysa çiftlerden birinin kısırlığı söz konusudur.
Kısırlıkta erkeğe bağlı sebepler % 25-40, kadına bağlı olan % 40-55, her ikisine de bağlı % 10-15, açıklanamayan sebepler ise % 10-15 oranındadır. Yaklaşık olarak kısırlıktan hemen hemen çiftlerin her ikisi de aynı derecede sorumludur.
Hiçbir zaman sorun erkekte ya da kadında diye düşünülmemelidir. Kısırlık sebebi eşlerden birine ya da her ikisine bağlı olabilir.
KISIRLIĞIN TESPİTİ İÇİN ÜÇ TEMEL TEST YAPILIR:
Erkeğin sperm ölçümü, rahim içi filmi çekimi ve hormon testleri.
Bu testlerin sonuçlarından elde edilen verilere göre tedavi uygulanır.
Uygun zamanda ilişkiye girme, spermin rahim içine konulması (aşılama) ya da yumurta ve spermin dışarıda birleştirilmesi (tüp bebek) yöntemi ile tedavi yapılır.
İlk yapılacak olan çekilecek bir filmle kadının rahim ve kanallarının açık ve normal görünümde olup olmadıklarının değerlendirilmesidir.
Eğer her iki kanal da tıkalı görünümde ise o zaman spermlerin bu kanallardan geçerek yumurtayı döllemeleri mümkün değildir, mutlaka tedavi edilmelidir.
Kadına bağlı kısırlık nedenlerinin önemli bir bölümünü de tüplerde olan problemler oluşturmaktadır.
Özellikle sık akıntılı vaginal enfeksiyon (iltihaplanma) geçiren, daha önce tüberküloz (verem) tanısı konulmuş, birden fazla kürtaj geçirmiş, sezaryen veya patlamış apandisit gibi karın içi ameliyat geçirmiş kadınlarda tüplerde sorun olma ihtimali yüksektir.
Eğer kanallar açık ve normal görünümde iseler kadının normal şekilde yumurtlayıp yumurtlamadığı araştırılır. Günümüzde en sık olarak kan tahlilitin 21. günü) ve ultrasonografi ile araştırılır.
Yumurtlama problemi varsa ve kalıcı ise o zaman hekim yumurtlamayı sağlamak için ilaç tedavisi uygular.
Yumurtlama olmamasının en sık rastlanan sebebi yumurtalık hastalığıdır.
Bitkisel Tedavi: Bütün testler yaptırıldıktan sonra bitkisel tedaviye başvurmak istenirse mutlaka bir uzmana başvurulmalıdır.
İncir, hurma, havuç, tavşan, armut, maydanoz devamlı yenir.
Stres çayı; oğul otu, karabaş otu, adaçayı karışımı ıhlamur gibi kaynatılıp balla tatlandırılarak günde 3 su bardağı içmeye devam edilir.
Adet söktürücü civanperçemi çayı kaynatılıp balla tatlandırılarak günde 3 su bardağı içilir.
Kadın hastalıklarına faydalı kaplıcalara gidilir.
Antep fıstığı, ceviz, çörek otu öğütulüp balla macun yapılarak yenmeye devam edilir.
Çaksiriş kökü, çörek otu, kekik karışımı ıhlamur gibi demlenip günde 2-3 su bardağı içilmeye devam edilir.
Erkeğin değerlendirilmesi
Anne adayına temel ve kolay testler yapılmasına rağmen bir neden bulunamamışsa baba adaylarının da değerlendirlmesi gerekir.
Bu değerlendirmede testislerin normal torbada yerleşimli olup olmadığı, boyutları, inmemiş testis için geçirilmiş ameliyat varlığı, varikosel varlığı, varikosel için ameliyat geçirip geçirmediği, erişkin dönemde kabakulak geçirip geçirmediği, cinsel birleşmenin normal olarak olup olmadığı değerlendirilmelidir.
Bunun yanında embriyolog tarafından sperm testinin yapılması gereklidir.
Sperm Testi: Sperm analizi erkeğe ait kısırlık nedenlerinin belirlenmesinde en önemli testtir.
Sperm analizi testi ucuz, kolay ve etkili bir test olduğu için ilk etapta yapılması gereken bir testtir.
Alınan örnek belli işlemlerden geçirilir.
Temel olarak; Sperm sayısı Sperm hücrelerinin yapısı Spermlerin hareket kabiliyet değerlendirilir.
OVARYUMDA KİST. KİSTLERİN TÜRLERİ;
Ovaryumda kist Ovaryumda kist - benign oluşumlar kanserler. Yumurtalık boşluğu sıvıyla doldurulmuş ve dolduran bir sıvı salgılar mukoza zarı ile kaplanmış kist.
Kistler aynı kökenli genellikle daha vardır, ama sadece bir yumurtalıkta aittir bile ayrıca, farklı kökene kombine edilebilir zaman.Kistlerin Türleri : Kalıcı folikülün , doğru değil kist .
Yayımlanan yumurta hücresi (ovülasyon) ile yarım döngüsünde fizyolojik koşullar göğüs oluşur.. Bu uzun süreli kanama veya adet kanamasının olmaması neden olabilir.
Lutein kistleri hem yumurtalıklarda, her iki tarafta ortaya çıkar ve gebelik ile ilgili, ancak hamilelik sırasında bazı komplikasyonlar.
Boyutları mandalina vardır. Çoğu zaman, sadece monitör ve gebelik sonra kaybolur.. luteum kistleri yumurtlama sonrası yumurtalıkta kanamadan dolayı oluşur.
Onlar ultrason muayenesinde görülebilir kanlı içeriği (hematom) ile doldurulur. İçerme yumurtalıklarda kist önceki yumurtlama ile yumurtalık yara oluşur.
Nadiren bir ceviz boyutuna büyür.yumurtalık kistleri yumurtalık rahim, karasal veya çikolata kisti (ektopik) mukoza ile değiştirilmiş kan içeren bir meydana, dermoid kistler, embriyonik kökeni yumurtalıklarda kist daha uzun üç ay boyunca devam cerrahi (laparoskopik) ile tedavi edilmelidir.
Eğer ovaryumda bir kist diğer organlar üzerinde ısrar etmez o lens ve muhafazakar kaldırmak değil, komşu organ, hayata delinme ve cerrahi olarak çıkarılması için bir risk etkileri varsa.Küçük moze, ama erkekler i büyük durumu (10-12 cm) Kist.Kistlerin varlığına işaret ilk belirtileri mide ve şişirilmiş duygu içindeki basınç, ağrı olduğunu.
Geç gelmek Düzensiz ağrılı dönemler, yumurtalığın üzerindeki kistlerin en sık belirtileridir.
İstatistik ovaryumda kist düzenli olan kadınların% 30 ve düzensiz döngüleri ile% 50 tanı olduğunu göstermektedir. Kural olarak, kistlerin oluşma sıklığı menopoz sonrasında% 6 azaldı.
Ancak, yumurtalıklarda kist kendinizi tespit edemez belirti ve bulguları olmaksızın da gelişebilir. Bu bağlamda, düzenli jinekologların ve pelvik çalışmaları önemlidir.Kist lens bölgesinin .
Sonuç vermez kistleri yapılırsa, gerekli hirurska müdahaledir.Cerrahi tedavi ve kist yanı sıra, yumurtalıklarda dermoid ile uygulanır.
Bu tür müdahaleler iki şekilde yapılır: tam bir bölüm (klasik) ve endoskopik (Laparoskopik) ile.
Yumurtalık kür kist fakat, çok zordur halk ilaçları hızlı bir şekilde bu hastalığın kurtulabilirsiniz!Siteyi çok iyi inçeler seniz şifalarını bulursunuz.
EVREN DENGESİNİ YAKALAMAK HASTA OLUP ÇARE ARAMAK DEĞİL.
HASTA OLMAMAK İÇİN HASTALIĞA SEBEPLERİ YOK ETMEK.
SEVGİLİ OKURLAR:
. Çeşitli sebeplerden dolayı tahsilime devam edemedim, genç yaşta çalışma hayatına atıldım. 50 yıldır şifalı bitkiler ve tedavi konusunda çalışmalar yapmaktayım.
“Saklı Şifa”nın peşinde Türkiye’ ve Dünya'da Avrupa’yı, Asya’da bazı ülkeleri karış karış gezdim, farklı bitki türlerini inceledim. Dünya harikası olan vatanımızın şifalı bitkiler açısından ne kadar zengin olduğunu gördüm.
Kuşların göç yollarını inceledim ve bu yol üzerinde kuşların dışkılarından yayılan keşfedilenmiş endemik bitki türleri keşfettim. Kütahya’nın Murat Dağları, Uşak, Çivril, Akdağ, Tokalı Vadisi üzeri, Isparta, Sorgun Kerkenes Harabeleri, Beyşehir, Bey Dağlarından Toros Zirvelerine göç yolları doğancıların güzel kaynaklarıdır. Görmelerini ve keşfetmelerini isterim.
Doğa ve bitki meraklısı olarak gittiğim her yerde şifalı kaplıcalarını öğrenmeye çalıştım, o yörenin en meşhur yemeklerini ve doğa harikalarını öğrendim, kayıt altına aldım. Dünyada pek çok ülkeye giderek bitkisel tedavi yöntemleri ve şifalı bitkiler üzerine araştırmalar yaptım. Yeni bilgiler öğrendim “hamdım, piştim, yandım...”
Aynı zamanda makine montaj ve süt entegre tesisleri ve destinasyon, damıtma ustası olarak önemli tesislerin kuruluşunu gerçekleştirdim. Okuma imkânı bulsaydım biyololoji eğitimi alırdım.
Sağlıklı nesiller yetişmesi için özellikle Biyokimya hemogram bilgileri başta olmak üzere sağlık ve beslenme ile ilgili bilgilerin ilkokul yıllarında verilmeye başlanmasının çok önemli olduğunu ve çok faydalı olacağını düşünüyorum .Gelecek nesillerin de araştırmacı olarak özgür serbest bırakın.
HAYATIMDA 3 TİPİK VAKA;(HİÇ BİR İLAÇ KULLANMADAN YAŞAM.)
1)Hayatımda Hiç Bir İlaç Kullanmadım!!!
1976'da sigortalıydım. Bir iş kaçamağı yapıyım dedim. Visteye çıktım hastaneye gittiğimde vezneye yaklaştım evrakımı verdim. Ben doktor beklerken bir kutu aspirin verip gönderdiler.2 gün istihbarat yapıyım derken bir de aspirine baktım. Çöpe atarak işime gittim.(Bunlar beni Alternatif Tıpa araştırarak kendimi iyileştirmeye yönlendirdi.
2)Beyşehir Yolundan Konya’ya Giderken
Arabayla Beyşehir'den 30 km Konya yoluna giderken bir kasaba yolunda arabayla 6 takla attım. Kısa süre arabadan çıkıp ambulansla arkadaşımla Beyşehir Hastanesine götürdüler.48 saat kontrol olması gerekirken 2 saat içinde sevk ettiler.
Not: Beyin kaza anında açıksa vücut kendini savunmaya alıyor.
3)Yıkılmayan Ev Projesi
Mersinde yıkılmayan ev projesini yaparken 3.kattan düştüm. Düşerken beynin açık düşüş şekli o anda düşerken topuk üzerine düşmesi topuk kırılması vakası yaşadım .Ertesi gün alçıya almaları beni şaşırttı ve alçıya alındıktan sonra kendim tekrar kesip kendim alçıya aldım. Topuğumu yumuşatarak. ( Nasıl aldığım anlatılmaz.)Anlatılmaz ,yaşanır .Çünkü çok acı çekiyordum. Sonra acım dindi ve kısa zamanda bir burçak lapası yaparak sardım. Ve 48 saatte toparlandım.
Hayatım boyunca bunları yaşadım. Doğa bana bunları verdi ,uyguladım ve yaşantım devam etti.
Portakal ve limon kabukları ile birlikte cam kaya tuzuyla fazlasıyla yesem zarar ve azıyla yesem yarar. Bir iki dilim yaşam faydasını gördüm.
Benim için bir yaşam serumu.
Yazımızdaki “Saklı Şifa” adlı yazılım yaklaşık 50 yıllık çalışmadan kazandığımız bilgi, deneyim ve birikimin bir araya getirilmesi ve sistemli bir şekilde kaleme alınmasıyla ortaya çıkmıştır.
Bu yazımın yazılması aşamasında eski Türk İslam medeniyetlerinde uygulanan bitkilerle tedavi yöntemleri incelenmiş, yazılı kaynaklar gözden geçirilmiş, Tıbbı Nebevi, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde yazılmış kaynaklardan istifade edilmiştir.
Bu yazılım şifalı bitkiler ve içinde bulunan maddeler hakkında sizi bilgilendirecek, kendinizi tedavi edebilmenizin ayrıntıları ve sınırları ile ilgili sizleri uyaracak size bu konuda yardımcı olacaktır. Yazılım boyunca karşınıza çıkacak metinlerde ve reçetelerde hangi bitkinin hangi hastalığın tedavisinde faydalı olduğu, nasıl kullanılacağı konusu sade bir dille açıklanacaktır.
Şifalı bitkilerle tedavi sınırsız bir konudur. Her hastalığa karşı, doğada şifalı bitki bulunmaktadır. Daha açıkçası tabiat kocaman bir eczanedir. Pek çok şifa kaynağı doğada, hemen yanı başımızda elimizi uzatmamızı beklerken bizim şifayı vücudumuzu tahrip eden kimyasallarda aramamız kendi vücudumuzun kıymetini bilmediğimizdendir.
Eğer dozu yerinde kullanırsanız bitkisel ilaçların şifası çoktur. Bunu söylerken tabi ki modern tıbbın teşhis ve tedavisini küçümsediğim, yok saydığım anlamı çıkmamalı; bilakis, önemli sonuçlara yol açabilecek hastalıklarda mutlaka doktora görünmenizi tavsiye ediyorum.
Basit sandığınız belirtiler, sizin için hayati önem taşıyan bir hastalığın işareti olabilir. Sağlığınıza gerçekten değer veriyorsanız özellikle hastalıkların teşhisinde modern tıbbın yöntemlerine başvurmalı; şifalı bitkileri kullanmadan, şifalı bitki uygulamalarını denemeden önce mutlaka doktorunuzun onayını almalısınız. En azından bir bitki uzmanına danışmalısınız. Çok iyi tanımadığınız bitkilerle kendinizi tedavi etmeye kalkışmanız daha farklı sağlık sorunlarına yol açabileceğini unutmamalısınız.
Değerli okuyucular, İnsan tarih boyunca en çok hasta olmaktan, ölmekten ve aç kalmaktan korkmuş ve bu iki konuya çare aramıştır.
“Her nefis ölümü tadacaktır” ayeti kerimesinin hükmünce ölüme çare bulunması mümkün olmasa da Alla hu Teala her hastalığa çare olabilecek pek çok sayıda şifalı bitki yaratmıştır. Bu bitkileri gereğince kullanabilmek için bitkileri ve özelliklerini çok iyi bilmek, bu konuda yeterli eğitime ve tecrübeye sahip olmak gerekir.
Halk arasında “Bitkiler doğal olduğu için yan etkisi yoktur” diye çok yanlış bir inanış vardır. İnsan sağlığına zarar veren bitkiler olduğu gibi, yanlış kullanımdan doğacak zararlar da vardır.
Aynı zamanda yan tesiri olan bitkiler kullanıldığında veya yüksek dozda alındığında kimyasal içerikli ilaçlarda olduğu gibi yan vücudunuz olumsuz yönde etkilenebilir. Bitkisel ilaçlar kullanmadan önce doktorunuza, bir diyetisyene, biyokimya uzmanına, herbalistlere ya da şifalı bitkilere gönül vermiş bir aktara danışmanızda fayda vardır.
Bu yazılımda, sizlere hiçbir yan etkisi olmayan, zehirleyici bir madde içermeyen şifalı bitkiler ve onların tedavi edici özelliklerini tanıtmaya çalışılacağım. Bu bitkiler genellikle çevrenizde gördüğünüz, tanıdığınız bitkilerden biri ya da bulunduğunuz yerdeki aktarda bulabileceğiniz bir bitki olacaktır.
Bu yazılımı okuyarak bitkilerin içindeki maddeleri öğrenecek, kendiniz için faydalı olacağına inandığınız reçeteleri gönül rahatlığı içinde hazırlayabilecek ve uygulayabileceksiniz. Tavsiye edilen reçeteleri uygun şekilde ve dozajda uyguladığınızda, olumsuz bir sonuçla karşılaşmayacağınıza kesinlikle inanabilirsiniz.
Bu yazılımda ayrıca vücudumuzun yapısı, hastalıkların teşhis ve tedavisi ile ilgili bilgiler, doğal ve sağlıklı beslenme, besinlerin kalori değerleri ile ilgili bilgiler de bulacaksınız.
Yazılım en önemli özelliklerinden biri de bazı hastalıklar için önerdiğimiz hazır kür ve reçeteleri de bulabileceksiniz.
Yazılımda ele aldığımızı bölümlerden biri de evinizde doğal beslenme, doğal sağlık, cilt bakımı ürünlerinin kolay bir şekilde nasıl yapacağınızın anlatıldığı bölümdür. Bu bölümde ev yapımı yoğurt, peynir gibi gıda ürünleri ile doğal deodorant, doğal şampuan, doğal sabun gibi cilt bakımı ürünlerine ait reçeteleri bulabilirsiniz.
Bir hastalığa yakalandığınızda öncelikle çevrenizde pek çok insanın sizden daha çok hasta olduğunu düşünerek maneviyatınızı güçlü tutun ve halinize şükredin. Hastalıkların ilk şifası güçlü bir maneviyat ve şükürdür. Hangi tedavi yöntemini uygularsak uygulayalım kişinin kullanılan maddenin şifa kaynağı olduğuna ve iyileşeceğine inanması gerekir.
Değerli okuyucular,66 yaşındayım ve hayatım boyunca hep şükrettim. Yıkıldım, soyuldum, hakkımı yediler, dolandırıldım, arkadaşlarım çok zengin oldu diye hayata küsmedim.
“Gurur gururlanmak kapris kibir olmadan sadece onur onurumla yaşadım”
Hep veren el oldum, kapris yapmadım gurur, kibir etmedim. Lüks otellerde de yattım, açık arazide göklere, yıldızlara bakarak da uyudum. Mükemmel sofralarda da bulundum aç da kaldım ama hep şükür ettim. Nimetleri verenin de, alanın da, hastalığı ve şifasını verenin de rabbim olduğunu unutmadım. Bugüne kadar hiç bir hastanede kaydım yoktur.
Şifayı hep dünyada var olan nimetlerde aradım. Doğada gezerek, bilim adamlarıyla görüşerek, hayatımızdaki eksikliği fazlalığı görerek inceleyerek bugüne kadar geldim.
Ne yazıktır ki günümüz dünyasında bitkilerle ilgili yapılan araştırmalarda, bilimsel çalışmalarda bir Türk bilim insanının araştırmacının, botanikçinin adına rastlayamadım var olan bilgileri zaman içinde hep yer değiştirerek biz bulduk biz etikle akılları aşılamışlar
Her nasılsa uluslar arası literatürde bu bitkilerin tamamının yabancı isimlerle tanındığını Anadolu topraklarında yetişse de bir yabancılara mal olduğunu gördüm.
Bütün bunlar beni fazlasıyla üzdü. Yıllardır içimde yaşattığım geleceğe bir şeyler bırakma duygusu beni yazmaya yöneltti. Ve tüm bilgimi, birikimimi bu yazıma koydum.
Benim burada yaptığım hastalıklar için yeni bir şifa bulmak değil var olanı hatırlatmaktan ibarettir.
Bu yazılımın yazılması aşamasında faydalandığımız ve kaynakçada adlarını andığımız eser, yazı, makale ve web sitelerinin değerli yazarları ve sahiplerine; başından sonuna kadar yanımda olan, güçlü ve sade anlatımıyla benim anlattıklarımı ve notlarımı yazıma aktaran değerli Sağlıklı, mutlu ve uzun ömürler geçirmeniz dileğiyle…
Asıl olan evrenin dengesini yakalamak hasta olup çare aramak değil bir önemli nota ise hastalıklara değil hastalığa sebep olan her şeyi bulmakta işte o zaman yaşam şifrenizi bulur ilaçsız dünyada nimet hikmetlerle bağışıklık güçlenir yaşarsınız.
“Yaşam çok kısa yaşayabilmek ise zorlu hayatta uzun gelse de sadece bir göz kırpması kadar”
KOLLOİDAL GÜMÜŞ SUYU NEDİR
Koloitler her hangi bir maddenin en küçük biyolojik formudur.kolloidal gümüş, buharla damıtılmış su içinde elektrot yöntemiyle iyonize edilerek hazırlanan ancak mikroskop altında görülebilecek kadar küçük gümüş parçacıklarından oluşan süspansiyondur.genellikle bir milyon kısım su içerisinde 10 kısım gümüş konsantrasyonlarda bulunmaktadır. Gümüş, bakteri mantar gibi tek- hücreli organizmaların ölümüne sebep olmaktadır ve birinci dünya savaşında siper humması ve diğer enfeksiyonların tedavisinde kullanılmıştır.1928 yılında penisilin icadı ile birlikte gümüşün kullanımı azalmıştır. Zamanımızın Amerika veya İngiltere’de tıp bilimcilerince gümüş içeren ürünler ilaç sistemine dahil edilmektedir.
Kolloidal gümüş ; mantar, bakteri(tüberküloz , pnömoni-zatüre,gonora /genital enfeksiyon,sifilis,ateşli kızıl,mide ülseri,hıyarcıl veba,kolera vs.),PARAZİT (MALARİA,SAÇ KIRAN) ve virüsler (Aids, herpes/uçuklar,zatüre,zona hastalığı,siğil) enfeksiyonların tedavisinde kullanılmaktadır.
Colloidal silver aynı zaman da bronşit gibi akciğer rahatsızlıklarında,akne rosacea,atopik dermotit ,ekzema,sedef ve impeti (cilt enfeksiyonu) gibi rahatsızlıklarında ve enfeksiyona neden olabilecek sinüzit , rinit ,gastrit,prostat iltihabı,mesane iltihabı, kolon iltihabı, bademcil,iç burun iltihabı,apandisit gibi iltihaplarda kullanılmaktadır.
Diğer kullanım alanları;kanser,diyabet,eklem iltihabı,deri veremi,kronik yorgunluk sendromu,lösemi,saman nezlesi,diş eti çekilmesidir.
Kolloidal gümüş grip,domuz gribi ve soğuk algınlığının önlenmesinde kullanılır.
Bazı bayanlar ise gebelik döneminde bebeğin sağlığı ve gelişmesi için kolloidal gümüş kullanmaktadır.
Kolloidal gümüş akne ,yanıklar,göz enfeksiyonları,mantar enfeksiyonları,cilt enfeksiyonları durumlarında cilde uygulanmaktadır.
Kulak enfeksiyonları ,bronşit,mantar enfeksiyonları,lyme hastalığı ,Rosacea (Gül hastalığı),sinüzit ,mide ülseri,mantar hastalığı , kronik/müzmin yorgunluk sendromu,HIV/AIDS,tüberküloz,gıda zehirlenmesi,diş eti çekilmesi,hazımsızlık,grip ve soğuk algınlığı.
KOLLOİDAL GÜMÜŞ ÇEŞİTLERİ
1)ELEKTRO –KOLLODİAL GÜMÜŞ: Bu ürünün ilk tipi ,genellikle elektro –kollodial gümüş olarak adlandırılan klasik orijinal türdür.bu ürün ya deiyonize su içinde,elektro-ark yöntemi, ya da damıtılmış saf su içinde alçak gerilim elektroliz yöntemi ile üretilir.Genellikle 3-5 ppm (milyonda bir)
2)HAFİF GÜMÜŞ PROTEİN: bu ürün , gümüşün mikroskobik partiküllerini protein molekülüne kimyasal olarak BAĞLAR .20-40 PPM arası bulunur.
3)GÜMÜŞ TOZU: bu ürün kimyasal ya da elektro-kimyasal olarak genellikle suda çözünebilir formda üretilirler. Konsantrasyonları 50-500 PPM arasında değişiklik gösterir.
4)GÜMÜŞ PUDRASI: Ruslar tarafından geliştirilmiş ve eski fotoğraflar,flaş ampulü gibi,saf gümüş bir telin ,hızla yüksek voltajlı elektrik boşalımıyla parçalanmasından imal edilir.Konsantrasyonları 100-500 ppm arasındadır.
KALİTELİ BİR ÜRÜN NASIL OLAMALIDIR
Kolloid, süspansiyonda var olan NANO parçacıklar anlamına gelir,koloidal gümüş ise,su içinde var olan nano gümüş parçacıklar demektir.koloidal gümüş olduğunu iddia eden bir çok ürün ,gümüş içermez ;onun yerine ,gümüş iyonlardan oluşmuş solüsyonlardır,gerçek koloidal gümüş içinde gümüş partikülleri ve gümüş iyonları birlikte olması gerekir.yüksek kalite koloidal gümüş saf su ve %99.999 farmasötikal sınıf gümüşten oluşur.uygun emilim ve özümsemeyi sağlamak için gümüş parçacıklarının çapı bir nanometre ile 46 nanometre arasında olmalıdır.Etkili bir kollodial gümüş ürünü yapabilmekteki kritik faktörler,parçacık boyutunu belirlemenin en iyi yolu,elektron mikroskobu fotoğrafıdır.Saflık için kütle spektroskopisi veya X ışını difraksiyon analiz gerekir.Konsantrasyonu belirlemek için ise,total çözülmüş katının kimyasal analizi gerekmektedir.
Düzenli olarak kullanımda ,konsantrasyon,5-20ppm gümüş olmalıdır.Yüksek konsantrasyonlu kollodial gümüş ürünleri sürekli kılanlım için risk oluşturabilir.Daha çok para kazanma hırsı ile 100ppm yapıp satmak isteyanler var.aman dikkat 100 ppm gümüş suyunun hiçbir faydası yoktur.Çünkü 40 ppm den sonra süspansiyon içindeki gümüş partiküllerin çapları büyümektedir.kolloid olmaktan çıkmaktadır. Kolloid ne demek daha önce açıklamıştık.Dolaysıyla kolloid olmayan bir gümüş suyunun faydası yoktur.
KOLLOİDAL GÜMÜŞÜN YAN ETKİLERİ
Uygun şartlarda yapılmayan kolloidal gümüş ürünlerin içerisinde gümüş iyonları cilt,karaciğer,dalak,böbrek,kas ve beyin gibi vital organlarda birikmesi söz konusudur.Buda cildin grileşmesine (Argia) neden olabilir.kolloidal gümüş ciltteki melanin sentezini stimüle eder ve güneşe karşı maruz kalan vücut bölgesi renksizleşmeye daha meyilli olabilir.
Eğer internette Kollodial gümüş ile ilgili bir araştırma yaparsanız,er ya da geç Mavi Adam Paul Karason ile karşılaşırsınız.İddaya göre,Paul Karason günlük olarak yüksek miktarda kolloidal gümüş kullanıyordu.bir noktada konsantrasyonu arttırmak için soda yada tuz eklemesiyle kolloidal gümüş yüzünden bu hale gelmiştir.hastalığın sebebi cildi mavi-gri bir renge dönüştüren argia adlı hastalıktır.Ancak kollodial gümüş avunucularına görebu olayı gündeme getirenlerin sözünü etmedikleri şey,Paul Karason kendi kendine kollodial gümüş versiyonunu üretmiş olduğuydu,kendi el yapımı kollodial gümüşe üretim zamanını kısaltmak için distile suya katalizör olarak tuz ekleyerek kendi kendine bu duruma getirmişti.Tuz yada başka bir katkının ,elektroliz sürecinde eklenmemesi gerektiği gerçeğinin farkında değildi.Tuz eklemek,gümüş solüsyon üretme süresini kısaltabilir acak.istemeden de olsa gümüş klorid adı verilen tümüyle farklı bir bileşik ortaya çıkmıştı.
YUKARIDA YER ALAN METİN HBER VE BİLGİ AMAÇLI HAZIRLANMIŞ OLUP,HEKİMİN UYGULAYACAĞI TEŞHİS VE TEDAVİNİN YERİNE GEÇMEZ.