SAKLI-ŞİFA
Global iletişim
Saklı-şifa dergisi kitab gazete gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi ve okuyuculara ulaştırılmasıyla ilgili hizmetler “global iletişim ağları aracılığıyla sağlamaktır” ayrıca filim televizyon ve radyo programlarının yapım hizmetleri de sunulmaktadır
Saklı-şifa bünyesin de sağlık ve kurutulmuş bitkiler üzerine araştırma ve premix liyofilizayon danıtma yada destilasyon bilgi sunum hizmetleri de bulunmaktadır
ÜÇ ADALET”CİMER” ADALETİ “İL İLÇE” ADALETİ ÇARELER BULAMAYINCA BUNDAN SONRA YARATANIN VERİLEN KORKUSUZ ZIRHINA GİYDİRİLMİŞ BİREYİN"SİNSİ ŞEYTANLARA"KARŞI ADALETİ YER ALIR
Evren gizzemi yaratanı allah’ı”idrak kavrayamayan”bireysel olarak içi boş çöküntü kutlanış”pisikolojik ruh” için de ahlak yitirmiş “ihrak”anlamını taşıyan sadece”mankafa yanı kafa derisi yüzülmüş” içi boş sadece komut alan”sinsi kişiye dönüşür”pisikolojik ruhen de yalan iftiralarla karşı insanları korku endişe içinde yaşatır.
”Allah Tanrı de zikret” saklı-şifa Çoban
Bir duvar örülür gibi kul kulu korumak için bir duvar örer bu duvarlar insanoğlunu korur örülen duvar koruyanlar kadar güçlü olur saklı-şifa çoban
BİR DE ARABALARIMIZIN ENERJİSİNE BİR DE VAR OLAN ENERJİYİ YAKALAMAK
BİTMEYEN AKÜ ESKİMİŞ AKÜYÜ
Yenilenen akülerin bir ek parçası yakında 1988 yılında 15x20 büyüklüğünde yaptığım bir çılgın ufak proje yakında sonsuz enerji “İlyas ishak sakli şifa da saklı” enerji arabalarda ,uçaklarda, tanklarda, gemilerde , forklift te , kısaca her yerde 5 ton su ile evinize ,villanıza, yayla evinize, tarlanıza, elektrik sonsuz enerjiyi kurabilirsiniz ,ikinci 5 ton su ile de evinizi ısıtabilirsiniz, Tarlanızda suyunuz var elektrik yok, neden suyunuz var yer altında çıkarsam da elektrik yok derseniz bir eksiklik hissetmiyor musunuz.
Bilin sizin her şeyiniz var ama iş üşengeçliğiyle yapmıyor, sadece şehirlere göç ediyorsunuz, yanlış "Rabbim" her şeyi vererek size hayat şifresini bile verdi, sadece okuyun , ilim bilim sadece okulda öğretilmez, öğretenlerde sizin yoldaydı okudu ilmîleşti, bilimle var olanı buldu, ve uyguladı.
Mühim olan saklı enerjiyi toplamak ve depolayıp kullanmak, ister sürtmeyle, ister itmeyle, ister titreme ile kullandığın enerjiyi tamamlayabilmek. Üretim aparatları resimli olarak atılacak ve açıklamalı yazılacak… İla birilerin bulması mı gerek…Misali.
AKÜDE HARCANAN ENERJİNİN TOPLANARAK TEKRAR KULLANILMASI
Özet Otomobillerde kullanılan enerji, aküden sağlanmaktadır. Normalde motor döndükçe elektrik üretilir. Üretilen elektrik de aküde depolanır.
Fakat, araç çalışmazken aküden akım çeken alarm gibi bazı yapılar vardır. Onun dışında dururken müzik falan dinlerseniz biter. Bazı oto teypler çalışmazken de akım çeker ve aküyü zayıflatır.
Ayrıca aküyü komple söküp kenarda bile bekletilse bile yavaş yavaş şarjı azalır.
Haftada bir dolaşan arabada yukarıdaki gibi bir radyo ve alarm yoksa problem olmaz, bir hafta sonra yine marşı düzgün bir biçimde çevirir.
Ama tabi haftada bir 5 dakika çalıştırılırsa o zaman eksilen şarj yerine konulamaz.
Sonuç olarak aküyü tamir ettirmek zorunda kalırsınız. Bu projenin amacı araç çalışmıyorken akünün enerjisinin bitmesini önlemek ve akü ömrünü artırmaktır. Yani radyo, far, alarm gibi bileşenleri araba çalışmıyorken kullanabilmek bu projeyle mümkündür.
Araçla gece gidilen bir yerde(piknik yeri, çeşme vb) aydınlatma yoksa bu proje sayesinde araç, aküyü bozmadan uzun süre bu ihtiyaçlar karşılanabilir. Sonuç olarak bitmeyen akü tasarlanmış olur.
I.GİRİŞ
Kimyasal anlamda enerji depolayan ve gerektiğinde bu kimyasal enerjiyi elektrik enerjisine çeviren cihazlara Akü denir .
Aküler yapı olarak birbirine benzerlik göstermelerinin yanı sıra bir grup elektro kimyasal hücreden oluşmaktadırlar.
Bu hücrelerin her birinde bir pozitif, bir negatif elektrot ve bir ayıraç mevcuttur.
Akü Deşarj edilirken iki elektrotun içinde bulunan farklı materyaller arasında elektro kimyasal bir değişim meydana gelir.
Çok basit anlamda, negatif elektrottaki madde oksijenle tepkimeye girerek elektronlarını serbest bırakır, yani daha negatif bir konuma gelir. (Anot reaksiyonu).
Aynı zamanda pozitif elektrottaki madde azalır ve elektrot daha da pozitifleşir (Katot reaksiyonu) Elektronlar pozitif ve negatif kutupları birleştiren bir dış devre aracılığıyla elektrotlar arasında dolaşır.
Elektronlar pozitif ve negatif elektrotlar arasında hareket ederken farlar, marş motoru gibi bir dış devreyi de faaliyete geçirir.
Enerjiyi depolamak için farklı materyaller kullanılabilir ve aküler genellikle o akünün yapısında aktif olarak kullanılan nikel/kadmiyum nikel/demir lityum/demir gibi materyalle tanımlanırlar.
Diğer akülerse elektrotlarda bulunan diğer tıp materyallerle ve kullanılan elektrolit tipine göre adlandırılırlar.
En yaygın olanları kurşun asit aküleridir. Kullanılan aktif materyal, hücrelerin voltajını belirler ve hücrelerin sayısı da akünün toplam voltajını belirler.
Bir kurşun asit akünün 2 V. civarında nominal voltajı vardır. Bir çok araba aküsü bu tip 6 hücreden oluşmaktadır. Bu yüzden 12 V. lik bir voltaja sahiptirler.
Geleneksel açık aküler elektrolit ile doldurulabilir. Bakım gerektirmeyen aküler doldurulamaz Yeniden bileşim aküleri doldurma gerektirmez, çünkü aküde bulunan hidrojen ve oksijen gazları birleşerek suya dönüşürler.
Sadece şuan zamanı değildir Geniş bilgiye faydalı model Bölüm de …
HOMOGRAM BİYOKİMYA KAN TESTİ ANLAMLARI BU YÜZ YILLARDA HER İNSANIN VE HER OKULA GİDEN BİRİSİ OKUMASI
Tam kan sayımı anemi, enfeksiyon ve birçok başka hastalığın teşhisi için en sık istenen kandaki hücrelerin sayısını ve oranlarını tespit eden temel tarama testlerinden biridir. Kolunuzdaki bir toplardamardan, parmak ucundan ya da topuktan (yeni doğan bebeklerde) alınan bir kan örneği ile yapılır. Kan sayımı bulguları, hematolojik ve diğer sistemlerde ilgili olarak çok önemli bilgiler sağlar.
Hemogram denilen kan sayım tekniği ile kan ile ilgili genel değerler ve kan hücrelerinin sayıları belirlenir. Bu bir hastalığın teşhisinde önemli bir ipucudur. Birçok hastalık kanda anormalliğe sebep olduğundan kan değerlerindeki bir anormallik, bir enfeksiyon veya hastalığın göstergesidir. Kan tahlillerinde en çok bakılan kan değerleri ve bu değerlerin işaret ettiği durumlar şu şekildedir:
WBC (Lökosit): Hemogram yani kan sayımı testleri sonrası tahlil sonucunda incelenen test ölçümlerinden biri de WBC yani lökosit testidir. Lökositler, halk arasında akyuvar olarak da bilinir. Bağışıklık sisteminin temel hücreleridir. Bunlar bakteri ve virüs gibi vücudu işgal eden zararlı organizmalarla savaşır ve vücudu enfeksiyonlara karşı korur. Akyuvarlar kemik iliğinde üretilirler. Renksizdirler, şekilleri de asimetriktir. Birkaç gün ya da birkaç hafta gibi kısa ömre sahiptir.
Akyuvar sayısının belirlenen normal seviyenin üzerine çıkması vücutta bazı hastalıkların işaretidir. Sistemleri tutan enfeksiyonlar, Lokal enfeksiyonlar, Miyokart enfarktüsü, Lösemiler; hamilelik, aşırı sigara tüketimi, kronik iltihabi hastalıklar ve lösemide yükselir. Lökosit sayısında artış görülmesi, yani lökosit yüksekliğine lökositoz adı verilir.
Lökosit sayısında azalmaya ise lökopeni adı verilir. WBC çok düşükse lökosit yapımını bozan ciddi bir hastalık vardır. Bazı virüs hastalıklarında, bazı kanserlerde, kemik iliği hastalarında, AIDS’te lökosit miktarı düşüktür.
LYM: Lenfosit kısa adıyla Lym; Kanda veya bağışıklık sisteminin doku ve organlarında bulunan hücredir. Lenfosit, bir lökosit (akyuvar) tipidir. Kanda dolaşan lökositlerin yaklaşık olarak yarısını oluştururlar.
Lenfositler, alyuvarlardan biraz büyükçe oldukları halde yine de küçük hücre grubuna girerler. Lenfositler viral enfeksiyonlarda ve bazı kronik hastalıklarda artar. AIDS’te düşer.
MCV: Oksijen taşıyan hücrelerin ortalama büyüklüğüdür. MCV düşükse eritrositler daha ufaktır, yüksekse daha genişlemişlerdir.
Örneğin demir eksikliği anemisinde eritrositler küçülür dolayısıyla mcv değeri düşük çıkar. B12 vitamini eksikliği anemisinde ise eritrositler büyümüştür, MCV yüksektir.
MCH: Hemogram yani kan sayımı testinde bulunan ölçümlerden biridir. Kırmızı kan hücreleri (alyuvarlar)nin içinde bulunan ortalama hemoglobin miktarı olarak bilinir. MCH testi hemoglobin miktarını gösterir.
Doğal olarak, yüksek çıktığında alyuvarlarda hemoglobin miktarı normalin üstündedir anlamına gelir. Düşük çıktığı durumlar ise anemi lehine tanı koyulmasında anlamlıdır. Sadece bu değerin yüksek olması tek başına bir anlam taşımaz. Testte yer alan diğer ölçümlerle birlikte değerlendirilmesi çok daha anlamlıdır.
MCHC: Mean Corpuscular Hemoglobin Concentration yani kısa adıyla Mchc “Ortalama alyuvar hemoglobin derişimi” anlamına gelmektedir ve alyuvarların oluşturduğu belirli bir hematokrit hacmi içindeki hemoglobin konsantrasyonunun yüzde olarak ifadesidir.
Azalan MCHC değerleri (hipokromi) demir eksikliği anemisi ve talasemi gibi hastalıkların habercisidir ve hemoglobin miktarının azaldığı durumlarda görülür. Artan MCHC değerleri (hiperkromi) yanıklarda ve daha nadir bir genetik bozukluk olan herediter sferositoz gibi hemoglobinin anormal derecede yoğunlaştığı durumlarda görülür.
PLT TESTİ (Trombosit testi), kan sayımı yani hemogram testi sırasında çalışılan ölçümlerden biridir.
Trombositler kanın pıhtılaşmasını sağlayan şekilli elemanlardır. Trombositlere, platelet adı da verilir. Tahlillerde kısaca plt olarak belirtilir. Trombosit değeri vücut için önemli bir bulgudur
PLT’nin eksikliğinde kan yeterli sürede pıhtılaşmayacağı için ağır kanamalara neden olabilir. . Yüksek trombosit değerlerinde ise tam tersi olarak bu sefer de damarlarda kanın pıhtılaşması riski yani tromboz olasılığı artacaktır.
Bir çok kanser hastalığında, bir çok kanama bozukluğunda yine PLT değeri düşük olarak karşımıza çıkar.
Ülkemizde bazen yaygınlaşan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi gibi bazı hastalıklarda PLT değeri düşük olacaktır.
RDW: Tam kan sayımında çalışılan değerlerden biridir. RDW, Türkçe olarak da Kırmızı Küre Dağılım Genişliği (KKDG) olarak adlandırılır. RDW yüksekliği olarak nitelendirilmektedir. RDW yüksekliğinin, besinsel eksikliklere bağlı gelişen anemilerde ve özellikle de demir eksikliği anemisinde ilk bulgu olduğuna dair bilimsel yayınlar vardır.
RDW ayrıca Talasemi taşıyıcılığı ile demir eksikliği anemisi ayırıcı tanısında kullanılmaktadır. RDW, talasemi taşıyıcılığında normal iken demir eksikliği anemisinde ise yüksek çıkmaktadır.
PDW: Platellet olarak da bilinen, kan hücrelerinden trombositlerin dağılım aralığına denir. Kan sayımı, yani hemogram parametrelerinden biridir.
Daha çok pıhtılaşma bozukluklarının tanısında kullanılır. Tek başına yüksek veya düşük çıkmasının fazla önemi yoktur.
MONO: Monosit bir lökosit türüdür. Kanımızda bulunan lökositlerin( akyuvarların) ortalama olarak yüzde 1,7-9,3 ‘ünü oluştur. Yani monosit testinin normalin üstü olarak nitelendirilmesi için % 10’un üstü olması gereklidir .
Monosit testi tek başına yapılan bir test değildir. Kan sayımı testi parametreleri içinde diğer parametrelerle birlikte değerlendirilen bir testtir. Düşük çıkmasından çok yüksek çıkması klinik olarak anlamlıdır.
Bazı bakteriyel enfeksiyonlar, akut enfeksiyonlar sonrası iyileşme dönemleri, bazı protozoal enfeksiyonlarda, Bazı Kan Hastalıkları Bazı Kanser Türleri Sebebi bilinmeyen bazı ateşli hastalıklarında yükselir.
NEU: Nötrofil kısa adıyla Neu; Nötrofil granülosit olarak da adlarılan lökosit yani akyuvar hücresidir. “Natural killer” adı da verilmekte olan doğal öldürücü hücrelerdir ve organizmadaki mikroorganizmaları bir anlamda yiyerek yok ederler
MPV: MPV düsüklüğünde Trombositler normalden küçüktür ve egzama, tekrarlayan enfeksiyonlar görülür.
MPV yüksekliği koroner kalp hastalığı ve felç riskini artırır.
PCT: PCT, Hemogram yani kan sayımı testi parametrelerinden biridir. Kan sayımında, kanın yüzde kaçının platelet yani trombositler (kan pulcukları) tarafından oluştuğunu gösterir. Tek başına fazla bir klinik anlamı yoktur.
PNL: (Netrofiller) Netrofil değerlerini gösterir. Bu değer bakteriyel enfeksiyonlarda artarlar. Vücudumuza giren mikropları ve yabancı maddeleri yutarak yok ederler. Kemik iliğinden kana geçen nötrofiller dolaşımda eritrositler gibi uzun süre kalmazlar, dokulara ya da iltihap bölgelerine geçerler.
Dokularda yuttukları mikropları sindirdikten sonra dejenere olur ve ölürler. Nötrofil sayısının çok azalmasına nötropeni denir. Böyle bir durumda gelişen enfeksiyonların bir belirtisi olarak hastalarda yüksek ateş görülür.
RBC: Kırmızı kan hücreleri (Alyuvarlar) Oksijen taşıyan hücrelerin miktarını belirtir. Kemik iliği hastalıkları ya da diğer kan hastalıklarında önemli bilgiler verir.
Düşükse anemi (kansızlık) veya kan kaybı vardır. Yüksek rakımlı yerde yaşayanlar ve ağır egzersiz yapanlarda; KOAH, astım ve bronşit gibi, böbrek hastalığı ve polisitemi hastalığında yükselir.
EOS: Eozinofil kanda bulunan bir akyuvar türüdür. Tam kan sayımı tahlilinde merak edilen parametrelerden biridir. Kandaki akyuvarların yüzde 1 4′ünü oluşturur. Ortalama büyüklükleri 10 12 mikron arasındadır.
Eozinofiller, bağ dokularında, özellikle sindirim ve solunum mukozalarında bulunurlar. Eosinofil yüksekliği eozinofili olarak da adlandırılır.
Alerjik hastalıklarda, zehirlenmelerde, çeşitli deri hastalıklarında, parazitler hastalıklarda, bazı kanser türlerinde, bazı böbrek ve mide hastalıklarında yükselir. Bazı enfeksiyonların akut evresinde, Kortizon hormonlarının tedavide kullanılmasından sonra ve stres sonrası düşer.
HEMOGLOBIN ve HEMATOKRİT
Hemoglobin HGB ve hematokrit HCT genellikle birlikte istenen ve kanın oksijen taşıma kapasitesini ölçmek için kullanılan testlerdir.
Hemoglobin kırmızı kürelerde bulunan ve temel olarak oksijenin taşınmasından sorumlu maddedir. Hematokrit ise kırmızı kürelerin kan içerisindeki yüzdesini gösterir. Genellikle hematokrit değeri hemoglobin değerinin üç katıdır.
Hemoglobin ve hematokrit bebeklerde, hamile kadınlarda, ba yaşlılarda, adet gören kadınlarda mutlaka kontrol edilmelidir. Hemoglobin anemi, kan kaybı, polistemi v.b. durumların değerlendirilmesinde kullanılır.
Hematokrit; kandaki hemoglobin ve eritrosit miktarını gösterir. Anemi, lösemi, kan kaybı gibi durumlarda azalırken vücudun su kaybettiği durumlarda örneğin ishal veya polisitemide artar.
ANEMİ: Anemi, vücut dokularına oksijen taşıyan Hemoglobin HGB miktarının yaş ve cinsiyete göre olması gereken değerinin altına düşmesidir.
Aneminin bir hastalık olmadığı, bir bulgu olduğu unutulmamalıdır. Anemide kanın oksijen taşıma kapasitesi azaldığından dokularda hipoksi gelişir, bunun sonucu yüksek oksijen ihtiyacı olan kas sistemi, kardiyovasküler sistem ve merkezi sinir sisteminde bazı belirtiler ortaya çıkar.
Çeşitli anemi türleri vardır ve her birinin nedeni farklıdır; demir eksikliği, vitamin eksikliği, kronik hastalıklar, kanama, genetik yapı veya tedavide kullanılan bazı ilaçlara bağlı olarak anemi gelişebilir.
Anemileri geçici veya kronik, şiddetine göre hafif veya derin olarak tanımlamak mümkündür. Bu yazıda anemi tanısında önem taşıyan laboratuar parametreleri ve bunların anemi türleri ile olan ilişkileri özetlenecektir.
Anemi düşünülen hastada ilk yapılması gereken test Hemogram’dır.
TROD HASTALIKLARININ TEŞHİSİ
Kanda Troid Uyarıcı Hormonların (TSH) düzeylerinin ölçülmesi tiroidin çalışması hakkında önemli bilgiler verir. Duyarlı bir sonuç elde edilebilmesi için TSH’ya hassas metotlarla bakılmalıdır. Bu tetkiklerin normal olması tiroidin çalışmasının normal olduğunu gösterir.
Hastada guatr, troid kanseri gibi diğer hastalıkların olmadığını belirlemez. Bunlar için diğer tetkiklere ihtiyaç olabilir.
BAĞILŞIKLIK SİSTEMİNİ KONTROL EDEN TESTLER: Bunlar antitiroglobulin antikor ATA , anti TPO antikor AMA ve Anti TSH-R TRAb gibi isimler almaktadır.
Graves hastalığı, Hashimoto hastalığı ve bazı tip tiroiditlerin tanısında yardımcı olurlar.
Tiroglobulin tayini: Bu test özellikle troid kanseri nedeniyle ameliyat olmuş hastaların izlenmesinde önemli ipuçları vermektedir.
Ancak bu testin tam olarak değer kazanabilmesi için bireyde gözle görülebilir troid dokusunun kallınlaşmış olması gerekmektedir.
Medüller kanserlerin tanı ve tedavisinde kanda tirokalsitonin adı verilen bir hormonun ölçülmesi faydalı bilgiler verir.
Yine medüller kanser olan ailelerde diğer bireylerin taranması için ret genindeki mutasyonları gösterecek genetik çalışmalar yapılabilir.
BİYOKİMYA KAN TESTLERİ:
Biyokimya, bitki, hayvan ve mikroorganizma biçimindeki bütün canlıların yapısında yer alan kimyasal maddeleri ve canlının yaşamı boyunca sürüp giden kimyasal süreçleri inceleyen bilim dalıdır.
Klinik biyokimya, hastalıkların tanısı, benzerlerinin birbirlerinden ayırt edilmesi ve hastalık sürecinin incelenmesi açısından vücudun çeşitli sıvılarını, salgılarının ve doku örneklerinin analizlerinin yapıldığı bir bilim dalıdır.
ALBÜMİN: Albümin karaciğerde sentezlenen ve pek çok iyon, metabolit, ilaçları bağlayan bir protein çeşididir. Kandaki proteinlerin yaklaşık üçte ikisini oluşturur. Sağlıklı yetişkin karaciğerinde günde 12-14 gram kadar albümin sentezi yapılır. Sağlıklı bir kişide albümin düzeyinin biraz yüksek ya da düşük çıkması da klinik bir önem taşımaz. Kan albümin düzeyi ölçümü özellikle ödemi olan, karaciğer hastalığı bulunan veya beslenme bozukluğu düşünülen kişilerde önem taşır.
Artığı Durumlar: Kan albümin düzeyindeki artış, esas olarak vücudun susuz kalması durumunda görülür.
Azaldığı Durumlar: Kandaki albumin düzeyinin düşmesi yaşlı insanlarda, kötü beslenmenin yanı sıra kanserde, karaciğer hastalıklarında, özellikle karaciğer sirozunde gözlenir.
Bazı hastalarda idrar ya da bağırsak yolu ile albümin kaybı gerçekleşmektedir. Sonuçta albüminin kan düzeylerinde azalma kan basıncının düşmesine bu da dokular arasında sıvı birikimine sebep olduğu için özellikle bacaklar ve sırtta ödeme meydana gelir.
Bağırsak mukazasındaki değişikliklerden dolayı ince ve kalın bağırsak iltihabı, kronik kolit kaynaklanan bir albümin azalması (hipoalbüminemi) da görülebilir.
Albümin kaybı (hipoalbüminemi) hastalığı ağır yanıklarda gerek deri aracılığıyla albümin kaybı, gerekse karaciğer düzeyinde albümin sentezinin azalması nedeniyle ortaya çıkar, Ayrıca nefrozda (böbrek hastalığı) böbrekler ve idrar acılığıyla albümin kaybına bağlı olarak hipoalbüminemi görülür
ALKALEN FOSFATAZ (ALP): Alkalen fosfataz, kemik, barsak, endometrium ve plasenta ve akciğerlerde bulunan bir enzimdir. Normal yetişkinde kanda ölçülen ALP’ın yarısı karaciğer, yarısı da kemik kökenlidir.
Alkalen Fosfataz testi daha çok safra salgısı bozukluklarında, safra yolları tıkanıklıklarında, karaciğer hastalıklarında, kemik hastalıklarında tanı amaçlı kullanılır.
Özellikle çocuklar ve gençlerde hızlı kemik büyümesi nedeniyle normal erişkin bireylere göre, Alkalen Fosfataz değeri 2-4 kat daha fazla olabilmektedir. ALP testi özellikle çocukların büyüme dönemlerinde yüksek çıktığından, değerlerin yüksek olduğunu gören bazı anne babalar telaşlanır. Oysa bu yükseklik olağan bir durumdur.
Doğum öncesi hamilelerde de ALP değerleri yüksek çıkabilir. Safra yollarındaki tıkanma nedeniyle de ALP değerleri yükselir. Bazı kemik hastalıklarında ALP değerleri yükselmektedir.
Viral hepatitlerde, bazı kemik tümörlerinde ve kalp yetmezliklerinde de ALP değeri yüksek çıkabilmektedir.
TRANSAMINAZLAR (ALT ve AST): Transaminazlar başlıca kas ve karaciğer hücrelerinde, daha az miktarda öteki organlarda da bulunan, karaciğerde oluşan hasarın ilk belirleyicisi olan enzimlerdir.
Kan seviyelerinin yükselmesi, karaciğer hasarına bağlı olarak bu iki enzimin hücre dışına sızması ve kana karışması anlamını taşımaktadır.
Artığı Durumlar: Genellikle bu enzimlerin kan seviyeleri karaciğer hasarının şiddetini yansıtır. ALT karaciğerle ilgili iken, AST kalp ve iskelet kası harabiyetinde de yükselmektedir.
Bu nedenle AST aynı zamanda myokard enfarktüsünün izlenmesinde de kullanılmaktadır. Karaciğerin hastalıklarında alkole bağlı karaciğer hasarı hariç ALT, AST den daha yüksektir.
Azaldığı Durumlar: ALT ve AST değerlerinin normalden düşük olması nadiren görülen bir durumdur. Eğer bilinen bir karaciğer hastalığı yoksa genellikle önem taşımaz.
GGT, AST ve ALT karaciğer ve safra yolu hücreleri başta olmak üzere birçok hücre grubunda bulunan enzimlerdir. Bu enzimlerin normal değerleri laboratuarlar arasında farklılık oluşturmakla beraber AST ve ALT için 40’ın altında, GGT içinde yaklaşık olarak 50’nin altında olması normaldir.
GGT alkole bağlı karaciğer hasarı, safra yolu tıkanıklıkları, pankreas hastalıklarında yükselir. Hepatit karaciğerin iltihabı demektir. Bu iltihap ilaçlar, alkol, virüsler ve otoimmun (vücudun savunma sistemine bağlı) nedenli olabilir. Tam olarak nedenin anlaşılması için bazı testler ve ultrason yapılması gerekir.
ASİT FOSFATAZ: Esas olarak prostat, karaciğer, kemik ve bazı kan hücrelerinde bulunmaktadır. Ölçümü özellikle prostat hastalıklarının tanı ve tedavisi için kullanılmaktadır.
Bu amaçla prostatik asit fosfataz denilen fraksiyonu ölçülür. Normalde Asit Fosfataz kanda pek az miktarda bulunur.
Artığı Durumlar: Özellikle prostat kanserlerinde kan düzeyleri belirgin olarak yükselmektedir.
Yine de rektal muayeneden sonra, idrar sondası takılmasıyla ve hatta kabızlık ile birlikte de yükselebileceği unutulmamalıdır.
AMİLAZ: Amilaz, nişastanın sindiriminde rol oynayan karbonhidratların parçalanmasından sorumlu protein yapılı bir enzimdir. Pirinç, patates, buğday, mısır, patates, bakla, fındık, fıstık gibi besinlerin yapısında bol miktarda nişasta bulunur.
Bu gibi gıdaların sindirimi ağız içinde amilaz sayesinde başlar ve ince bağırsakta devam edip orada tamamlanır.
Amilaz, tükürük bezlerinden, pankreastan ve bazı tümörlerden salgılanır. Kandaki amilazın genellikle üçte biri pankreas, üçte ikisi ise tükürük bezleri kaynaklıdır. Dolaşıma giren amilaz esas olarak böbrekler aracılığıyla vücuttan atılmaktadır.
Her madde kanda belli bir oranda bulunmaktadır. Amilaz enzimi de kanda belirli değere sahiptir. Normal değerin üstünde olan aralıklarda tükürük bezi ya da ve pankreas hastalıklarından endişe edilmelidir.
Kan amilaz düzeyindeki en fazla artışlar pankreas bezinin akut iltihaplarında gözükür. Ayrıca karın ağrısıyla ortaya çıkan bazı acil hastalıklarda, şiddetli şeker komasında, kabakulakta, morfin enjeksiyonundan sonra da amilaz düzeyleri bir miktar yükselebilmektedir.
Çocuklarda kabakulak iltihaplanmalarına bağlı olarak kanda amilaz seviyesi yükselebilir. Bir takım ilaçlar kandaki amilaz seviyesini artırabilmektedir.
BİLİRUİN: Kan dolaşımında bulunan kırmızı kan hücreleri yaklaşık 120 günlük bir süre sonunda ömürlerini tamamlar ve çoğunluğu dalakta olmak üzere parçalanırlar.
Açığa çıkan bilirubin karaciğere götürülür. Karaciğer özel bir işlemle bilirubini suda çözünebilen bir hale getirir ve safra yoluyla bağırsağa atar.
Karaciğerde bu işleme maruz kalmış bilirubine Direk Bilirubin, henüz işlem görmemiş bilirubine ise İndirek Bilirubin denilir.
Artığı Durumlar: Bu sistemin herhangi bir noktasında meydana gelebilecek bir aksama kan bilirubin düzeyinin yükselmesine neden olur. Bu aksamalar; kırmızı kan hücrelerinde aşırı yıkım, karaciğer hastalıkları ve safra yolu tıkanıklıklarıdır.
Sonuçta kan bilirubin seviyesi yükselecek ve koyu sarı ten rengiyle tipik sarılık ortaya çıkacaktır. Azaldığı Durumlar: yok
GLUKOZ Açlık kan şekeri açlık kan şekeri en çok diabet hastalığının tanı ve takibinde istenen bir biyokimya kan tahlilidir. Karbonhidrat metabolizmasının değerlendirilmesinde kullanılır.
Şeker hastalığı tanısı için 12-14 saat açlıktan sonra kan glikozu ölçülür. Yüksekse test tekrarlanır. Yine yüksekse yemekten tam 2 saat sonra yeniden ölçülür. Bu da yüksekse glikoz tolerans testi yapılmalıdır.
Kanda şeker yüksekliği şeker hastalığını gösterir.
Azaldığında Hipoglisemiyle seyreden hastalıklar ortaya çıkar.
HDL LDL TRİGLİSERİD: Kan yağları denince “iyi” HDL ve “kötü” LDL kolesterol ile “trigliserid”i hatırlamalısınız. Bu maddelerin kan seviyelerinin belirli sınırlar içinde kalması gerekir
Kan yağlarınızda bir dengesizlik varsa kalp krizi veya inme riskiniz artar, damarlarınız daha erken yaşlanır.
Kan yağlarındaki dengesizlik, damar sertliğinin oluşmasına ve buna bağlı olarak sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına sebep olur.
Kan yağları dengesizliğinin Kötü kolesterol LDL’nin fazlalığı, iyi kolesterol HDL’nin düşüklüğü, trigliserit seviyelerinin çok fazla yükselmesi şeklinde ortaya çıkabilir.
Trigliserit artışı, fazla miktarda alkol tüketenlerde, aşırı kilolu ve şişmanlarda, şeker hastalarında daha sık görülür.
Tiroid bezi tembelliğinin, kronik böbrek yetmezliğinin, östrojen ve kortizon gibi hormonları kullanmanın, idrar söktürücü ilaçların da trigliseridi artırabileceği biliniyor. Trigliserit aşırı stres ve hamilelikte de yükselir.
HDL azlığı da çoğu zaman genetik nedenlerden kaynaklanır. HDL’si özellikle 30 miligramdan düşük olanlarda koroner kalp hastalıkları ihtimali yüksektir.
Şişmanlık, sigara kullanmak, hareketsizlik de iyi kolesterolün azalmasında etkilidir. Kan basıncı, kan şekeri ve sigara ile stres faktörleri kadar damar sağlığınızı belirleyen en önemli nedenlerden biri de kan yağlarıdır.
20 yaşın üzerindeki tüm erişkinlerin boyunu, kilosunu, yaşını bilmesi kadar, kolesterol ve trigliserit seviyelerini de bilmesi gerekir.
Toplam kolesterolünüz 200 miligramın, LDL kolesterolünüz 130 miligramın, trigliseridiniz 200 miligramın üzerinde, HDL kolesterolünüz 40 miligramın altında bulunursa hayat tarzınızda bazı değişimler yapmanız gerektiğini LDL kolesterolünüz 150-160 miligramdan, trigliseridiniz 400 miligramdan, toplam kolesterolünüz 240 miligramdan yüksek, HDL 35 miligramdan düşük ise durumun bir tıbbi yardım gerektirebileceğini de unutmayın.
Beslenme tarzı, aktivite ve egzersiz seçimleri, yani hayat tarzı değişiklikleri kan yağlarını dengelemede en az ilaçlar kadar önemlidir. Eğer fazla kilolarınız varsa onları vermeden, yeme içme planınızı değiştirmeden, hareketsiz bir hayatı ve sigarayı terk etmeden işi sadece ilaçlara havale etmek sorunu çözmez.
FOSFOR: Fosfor insan hücresinde asit-baz dengesi, kalsiyum metabolizması gibi çok önemli reaksiyonlarda rol oynayan bir maddedir. Vücuttaki fosforun %85 kadarı kemikte fosfat formunda depolanır.
Fosfor metabolizmasının ve kalsiyum fosfor dengesinin değerlendirilmesinde kullanılır. Böbrek yetmezliği ve akromegali gibi durumlarda fosfor düzeyi artarken D vitamini eksikliği ve kusma gibi durumlarda fosfor düzeyi azalır.
Fosfor insan hücresinde asit baz dengesi, kalsiyum metabolizması gibi çok önemli reaksiyonlarda rol oynayan bir maddedir. Yemeklerden sonra düzeyi değiştiğinden 12 saatlik açtıktan sonra ölçümü yapılmalıdır.
Fosfatın Artığı Durumlar: Hipoparatiroidide Fosfor artar,
Fosfatın Azaldığı Durumlar: Hiperparatiroidi durumunda değerleri azalır.
DEMİR: Her türlü anemi, demir eksikliği ve demir zehirlenmesinin değerlendirilmesinde kullanılır. Demir eksikliği anemisi gibi durumlarda demir düzeyi azalır.
Demir vücudun dışarıdan aldığı, az miktarda ancak mutlak ihtiyaç duyduğu bir maddedir. Günlük en az 1,0 mgr. Demiri yiyeceklerle dışarıdan almak gerekir. İnsan vücudunda demir, yapı taşı olarak görev yapmaktadır. Hemoglobulin vücutta en çok demir içeren bileşiktir.
Tipik demir eksikliği belirtileri ortaya çıktığında, mesela; uyku hali, halsizlik, dudaklarda çatlak Vd. olduğunda serum demir düzeyi tayini yapılabilir. Ancak tek başına serum demir tayini demir eksikliği anemisini tespitte yeterli değildir. Beraberinde ferritin düzeyini de tespit etmek gerekir.
Demir ölçümü serum ya da plazmadan yapılabilir.
Demir düzeyinin düştüğü durumlar: Kanamalar Tümörler Kronik ve akut enfeksiyonlar Gebelik Menstrüasyon Bazı doğuştan hastalıklar Böbrek hastalıkları gibi …
DEMİR DÜZEYİNİN ARTTIĞI DURUMLAR:
Demir toksikasyonunun başlıca belirtileri: İshal, bulantı, kusma, lökositoz, kan şeker düzeyinin yükselmesi, gaitanın siyaha boyanması.
SODYUM: Elektrolit ve su dengesinin ve böbrek fonksiyonunun değerlendirilmesinde kullanılır. Vücudun susuz kalması veya ödem oluşması, yüksek veya düşük kan basıncı gibi belli bazı kronik rahatsızlıkları izlemek için bu testten geçilir.
POTASYUM: Elektrolit ve asit-baz dengesinin değerlendirilmesi ile böbrek fonksiyonlarının takibinde kullanılır.
Trombositoz, lösemi, hemoliz, doku hasarı, akut böbrek yetmezliği, ağır egzersiz ve şok potasyum düzeyini artırırken kronik açlık ve kusma ise düşürür.
Güçsüzlük ve/veya kalp ritim düzensizlikleri benzeri yakınmalarınız varsa veya bir elektrolit dengesizliğinden kuşkulanıldığında, potasyum düzeyinizi olumsuz etkileyebilen yüksek kan basıncı hipertansiyon veya böbrek hastalığı gibi bir hastalık veya rahatsızlığınız mevcutsa veya bir ilaç alıyorsanız düzenli aralıklarla bu test istenir.
KLOR: Elektrolit dengesi ve asit-baz ile su metabolizmasının değerlendirilmesinde kullanılır. Uzun süreli kusma, ishal, halsizlik ve solunum sıkıntısı gibi bulgular ve belirtilerin nedenini bilebilmek için istenebilmektedir.
Aşırı kusma gibi durumlarda miktarı azalır. Genellikle vücudun susuz kaldığında yükselir. Düşük veya yüksek klor düzeylerinin nedenlerini değerlendirirken kan veya idrar sodyumu ile birlikte idrar klor testi uygulanabilir
ROMATOİD FAKTÖR TESTİ RF, en çok romatoid artrit dediğimiz, eklemlerde ağrılı şişlikler, kızarıklık, ağrı ve deformasyon yapan hastalığı, benzer bulgular gösteren diğer romatizmalı ayrı bir romatizma eklem romatizma.
RF Hastadaki romatoid faktör antikorlarını gösteren bir kan testidir. Normalde antikorlar, vücudun bağışıklık sistemi tarafından üretilen ve hastalık yapan bakteri ve virüslere karşı savunma yapan maddelerdir. RF antikoru ise normal vücut dokusuna yapışarak hasara neden olur ve Romatoid artritli hastaların % 80 inde yüksek bulunur.
MAGNEZYUM: Metabolizması ve elektrolit dengesinin değerlendirilmesi ile hamilelikte hipertansiyon tedavisi uygulanan hastaların takibinde kullanılır.
Hamilelikte magnezyum seviyesi düşer. Magnezyum başlıca deniz ürünlerinde, fındık, tahıl, yeşil lifli sebzeler ve ette bulunur.
Magnezyum eksikliğinde iştahsızlık, bulantı, kusma, letarji ve halsizlik sayılabilir. Eğer magnezyum eksikliği şiddetlenirse, parestezi, kas krampları ,irritabilite dikkatle azalma ve mental konfüzyon görülebilir
LDH: Laktat dehidrogenaz kısa adıyla Ldh, hücre içerisine yerleşmiş bir enzimdir. Hücre hasarının olduğu tüm durumlarda düzeyi artar. Karaciğer hastalıkları, miyokard infarktüsü, iskelet kas hasarı, böbrek hastalıkları.
Kalp ve karaciğer hastalıklarının tanısında kullanılır.
Ldh’nin en sık bulunduğu yerler kalp kası, iskelet kası, böbrek, karaciğer ve alyuvardır.
LDH normal değerleri yaşa göre farklılık göstermektedir. Doğum sonrası, 1 yaşına kadar en yüksek değerlerindedir.
ASO: “Antistreptolizin O” kelimesinin kısaltmasıdır. bademcik iltihabı, farenjit, cilt iltihapları, kızıl gibi hastalıklara neden olan streptokok adlı bakterinin Streptolizin O adı verilen bir antijeni vardır.
Bu bakteri vücuda girdiği zaman, bu antijene karşı insan vücudu bir antikor salgılar ve ‘Streptolizin O’ ya karşı bir savaş başlatır. Laboratuarlarda kan tahlilleriyle işte bu antikor miktarı ölçülür. Bu antikorun normal değeri 200’ün altındadır.
ASO’nun 200’ün üstüne çıkması, hastanın streptokok adı verilen bakteri ile karşılaştığını gösterir.
Bunun dışında bir anlamı yoktur. Strepkokok iltihapları, eklem böbrek ya da kalp rahatsızlıkları yapabilir. Ancak ASO’nun yüksek oluşu bu hastalıkların var olduğunu göstermez, sadece streptokok bakterisinin vücuda girdiğini gösterir.
Bu bakteri birçok antibiyotikle uygun süre kullanıldığında kolayca yok edilir. Bu nedenle ASO yüksekliği genellikle ciddi bir sorun değildir
TRANSFERRİN: Plazmada demir transportunu sağlayan major proteindir. Demir eksikliği anemisi, gebelik ve östrojen kullanımında transferin düzeyi artar.
KREATİNİN: Kreatinin seviyesi kas metobolizması ile yakından ilgili bir değerdir. Aynı zamanda böbreğin çalışması hakkında bize bilgi verir ve test sonuçları böbrek fonksiyonlarının değerlendirilmesinde kullanılır. İlerlemiş böbrek fonksiyon hastalıklarında kreatinin düzeyi artar, iki katına çıkabilir.
Böbrek hastalıkları ve yetmezliklerinde, enfeksiyon ve sıvı kayıplarında, böbrek sonrası üriner sistem tıkanıklıklarında kan değeri yükselir.
Böbrek fonksiyon bozukluğu, kas hastalıkları, diyetle fazla kırmızı et tüketimi durumlarında artar.
Kreatinin Klerensi: Böbrek fonksiyonlarının değerlendirilmesinde ve böbrek hastalıklarının takibinde kullanılır.
Kreatinin Klirensi hamilelikte ve egzersiz çalışmalarında artar, böbrek yetmezliğinde ve bazı ilaçların kullanımı sırasında simetidin, prokainamid, antibiyotikler, kinidin vs.azalır.
Kreatinin Kinaz: Düz ve çizgili kaslar, beyin ile ilişkili bir enzimdir. Kalp, iskelet kasında yüksek; beyin dokusunda ise daha düşük olarak bulunur.
Kandaki artışları iskelet ve kalp kası hastalıklarında belirgin olan bir enzimdir ve myokard enfarktüsünün tanısında % 97oranında duyarlı bir testtir.
KALSİYUM: Endokrin ve metabolik bozuklukların değerlendirilmesinde kullanılır. Ayrıca kemik için de önemlidir.
Kemik metastazları, akromegali gibi durumlarda kalsiyum düzeyi artarken D vitamini eksikliği, magnezyum eksikliği, kronik böbrek yetmezliği gibi durumlarda kalsiyum düzeyi azalır.
ÜRE: Protein metabolizmasının bir ürünüdür ve böbrekler yoluyla idrarla atılır. Sıklıkla kan üre azotu BUN olarak ölçülür. Böbrek fonksiyonlarını değerlendirmek, böbrek hastalığı veya hasarıyla ilişkili hemodiyaliz ve diğer tedavilerin etkinliğini takip etmek için önemli bir ölçüttür.
Ancak böbrek fonksiyonları dışında vücuttaki azot yükü, günlük sıvı alımı ve idrar akım hızından da etkilendiğinden tek başına karar verdirici değildir.
Arttığı durumlar: Akut kronik böbrek yetmezliği, böbrek fonksiyon bozukluğu, şok, kanama, kalp yetmezliği, glomerüler ve tübüler hastalıklar; üreter, mesane, üretra tıkanıklıkları, prostat hiperplazisi kalp yetmezliği, tuz ve su alımındaki dengesizlikler kusma, ishal, sık idrara çıkma, terleme, bağırsaklarda kanama, stres, yanıklar, diyetle fazla protein alımı ve akut myokard enfarktüsü gibi nedenlerle de kan değerleri yükselebilmektedir.
Azaldığı durumlar: Aşırı kusma, ishal, düşük protein alımı ve akut ve kronik karaciğer hastalıkları, akaşeksi aşırı kilo kaybı, nefroz (bir böbrek hastalığı
ÜRİK ASİT: Ürik asit, vücudun genetik yapı taşları olan DNA ve RNA nın yapısında bulunan purin adındaki maddelerin metabolizmasının son ürünüdür. Gut ve pürin metabolizma bozukluklarının tanı ve takibinde kullanılır.
Artığı durumlar: Diyetle fazla protein alımı, vücutta üretim artışı ya da böbrek fonksiyon bozukluğu gibi bir nedenle vücuttan uzaklaştırılamaması durumlarında kanda ürik asit düzeyi yükselir.
Yüksek düzeydeki ürik asidin kristaller halinde özellikle eklem sıvıları ve böbreklerde birikmektedir. Eklem sıvılarında ürik asit kristallerinin birikimiyle oluşan ağrılı hastalığa GUT hastalığı denilir. Böbreklerde oluşan birikim ise böbrek yetmezliği ve idrar yollarında taş hastalığına yol açar.
Azaldığı durumlar: Diğer analiz sonuçları normal ise düşük genelde önemli değildir.
TP (Total Protein): Böbrek ve karaciğer hastalıklarının takibinde kullanılır. Kronik karaciğer hastalıkları ve yanık gibi durumlarda TP düzeyi azalır.
TROMBOSİT SAYISI: Kanın pıhtılaşmasını sağlayan elemanlardır. Eksikliğinde kan yeterli sürede pıhtılaşmayacağı için ağır kanamalara neden olabilir.
Bu nedenle trombosit değeri vücut için önemli bir bulgudur. Eksikliğinde periferik yayma denilen ikinci bir test ile trombositlerin durumu incelenir.
Kanamanın fazla olabileceği uygulamalardan önce KZ Kanama Zamanı ve PZ Pıhtılaşma Zamanı olarak adlandırılan iki test daha yapılarak kişinin kanamaya karşı direnci ölçülür.
HORMON TESTLERİ
Hormonlar, vücudumuzun işleyişinde yer alan ve çeşitli metabolik olaylara aracılık eden sinyal molekülleridir. Pek çok sistemi etkileyen çok çeşitli yapıda ve fonksiyona sahip hormonlar vardır.
Hormonların kan tetkikleri ile yapılan ölçümleri, hastalıkların tanısında ve izleminde kullanılmaktadır. Hormon testleri tıp alanında en sık istenen testler arasındadır.
MENOPOZDA HORMON TESTLERİ ve DEĞERLERİ:
Menopoz şüphesi olan bir kadında hormon düzeyleri âdetin 3. günü yapılan kan tahlilleri ile değerlendirilir. Hastanın aç veya tok olması bu tahlil sonuçlarını etkilemez. Hasta aylardır adet görmüyorsa hormon tahlilleri herhangi bir gün yapılabilir.
Menopoz teşhisi amacıyla bakılan hormon testleri:
Menopoz teşhisi açısından en değerli hormon FSH hormonudur. FSH hormonu beyinde hipofiz denilen bölgeden salgılanır ve yumurtalıkları etkileyerek yumurtaların büyümesini sağlar ve buradan östrojen gibi hormonların salgılanmasını uyarır.
Menopoza giren bir kadında FSH hormonu değerinin yükseldiği görülmektedir. Menopoz öncesi bir dönemdeki kadında adetin üçüncü günü bakılan FSH hormonu düzeyi 20’nin altındadır.
FSH değerinin 10’un altında olması yumurtalık kapasitesinin iyi olduğunu ve östrojen hormonu üretiminin iyi olduğunu, yumurtaların iyi geliştiğini gösterir. 10’un üzerindeki değerler yumurtalık kapasitesinin yavaş yavaş azalmaya başladığını gösterir, 15-20 arasındaki değerler menopoza girmenin yaklaştığını gösterir, bu kadınlarda adetler seyrek olmaya başlar.
Genellikle 30’un üzerindeki FSH hormon düzeyleri artık kalıcı olarak kadının menopoza girdiğini gösterir ve kadın artık hiç adet göremez ya da adetler çok seyrekleşmiştir.
Âdetin 3. günü veya ilk günleri dışında adet kanaması başladıktan çok sonra veya kanama olmasına yakın dönemlerde bakılan FSH düzeylerinin yüksek çıkması normaldir, bu nedenle menopoz değerlendirilmesinde kullanılamaz.
ÖSTROJEN (ESTRADİOL, E2)
Menopoza girilmesiyle birlikte kandaki östrojen hormon değerleri azalır.
Çünkü östrojen hormonu yumurtalıklarda büyüyen yumurtalar tarafından üretilir. Menopoza girilmesi ile birlikte yumurtalıklarda duracağı için östrojen hormon üretimi de yavaşlar.
Normalde (menopoz öncesinde) âdetin 3. günü östrojen hormon düzeyi: 25-140 pg/ml arasındadır. Menstruel periyodun orta döneminde veya adet kanamasına yakın günlerde daha yüksek olabilir. Âdetin 3. günü bakılan değer önemlidir menopoz teşhisi açısından.
Östrojen hormon düzeyi menopoz teşhisi açısından FSH kadar önemli değildir. Örneğin âdetin 3. günü kanda hormon değerleri bakılan bir kadında östrojen hormonu düzeyi düşük olmasına rağmen FSH hormonunda yükselme izlenmiyorsa bu kadında genellikle menopoz düşünülmez, östrojen azalması başka bir nedene bağlıdır muhtemelen.
Diğer hormon testleri FSH testiyle beraber yapılır. Değişik testlerin sonuçları teşhis koyarken beraber değerlendirilmelidir. Kadınlarda FSH ve kandaki estradiol hormonu seviyesi ölçülür
Menopoza giren veya menopoz döneminde olan kadınlarda FSH seviyesi yüksek estradiol seviyesi düşüktür.
Yumurtalık kanseri veya a böbreküstü bezi kanseri olan kadınlarda FSH ve estradiol seviyesi normalden yüksektir. Hormon terapisi FSH ve estradiol seviyesinde yükselmeye sebep olur.
Ergenlik dönemine çok genç yaşta girmiş kız çocuklarında FSH ve estradiol seviyeleri normalden yüksek çıkar.
Hormon düzenleyici sistemi (hipofiz bezi) düzenli çalışmayan kadınlarda FSH ve estradiol seviyeleri normalden daha düşüktür.
Eğer kadınlarda Turner Sendromu (genetik bir bozukluk) varsa FSH normalden daha yüksek, estradiol ise normalden daha düşüktür.
Erkeklerde FSH, testosteron hormonundaki kan seviyesine göre ölçülür. Eğer erkekte bulunan hipofiz bezleri yeterli miktarda hormon üretmiyorsa ya da hipofizler beyinde bulunan başka bir hormon düzenleyici bölüm düzgün bir şekilde çalışmıyorsa FSH ve testosteron seviyesi normale göre daha düşük çıkar.
Eğer erkek sağlık amaçlı hormon tedavisi görüyorsa FSH ve testosteron seviyesi normalden daha yüksek çıkar.
Ergenlik dönemine çok genç yaşta girmiş erkek çocuklarında FSH ve testosteron seviyesi normalden daha yüksek çıkar.
Eğer erkeklerde Klinefelter Sendromu (genetik bir bozukluk) varsa, testisleri alınmışsa veya andropoz (erkek menopozu) dönemindeyse FSH seviyesi normalden yüksek, testosteron seviyesi de normalden düşük çıkabilir.
FSH testi sonuçlarının normalden farklı aralıklarda çıkmasının başka pek çok sebebi vardır. Bazen sonuçlar yapılan en son aktiviteye veya beslenme durumuna göre çeşitlilik gösterir.
Bezen de kan örneğinin toplanma ve depolanma şekli sonuçları etkileyebilir. Eğer laboratuar sonuçları hakkında endişeleriniz varsa sağlık uzmanınıza danışın
LH: Normalde menopoz öncesi bir kadında âdetin 3. günü bakılan LH değeri: 5-20 mlU/ml arasındadır.
Menopoz başladığında LH değerinde de FSH gibi artma görülür ancaj LH artması FSH’ya göre daha geç başlar. LH hormonu düzeyi menopoz teşhisi koymak için genellikle kullanılmaz. FSH hormon düzeyi en önemli kriterdir.
İNHİBİN B: İnhibin B hormonu yumurtalıklardaki hücrelerden salgılanır. Menopozun yaklaşması ile birlikte yumurtalıklardan salgılanan İnhibin B hormonu azaldığı için FSH hormonunda artma izlenir. Pratikte İnhibin B hormonu yaygın kullanılmamaktadır.
TESTOSTERON ve PROGESTERON: Bu hormonlar da menopoza girilmesiyle birlikte azalma gösterirler ancak mnenopoz teşhisi amacıyla kullanılmazlar.
HCG: HCG hormonu kanda gebelik testinde kullanılan hormondur. Bu hormon kadınlarda yaşla birlikte hafif artış gösterir ancak menopoz teşhisinde pratikte kullanılmaz.
Menopozun yaklaştığı geçiş döneminde hormonal değişiklikler:
Menopozal geçiş dönemi menopozun yaklaştığı ve adet görmenin olduğu son bir kaç yılı içerir. Ülkemizde menopoz yaşı ortalama 46 48 arasında bildirildiğinden, genellikle 44 45 yaşları veya bazı kadınlarda 50’ye yaklaşan yaşlar menopoza yakın geçiş dönemidir.
Menopozun yaklaştığı yıllarda öncelikli ve en önemli hormonal değişim FSH hormonundaki yükselmedir.
Bu dönemde östrojen hormonundaki azalma görülmeyebilir. Östrojendeki azalma menopoza tam olarak girmekle, adetlerin tamamen kesilmesine yakın meydana gelir genellikle. FSH hormonu 45-46 yaşlarında yükselmeye başlarken, östrojen (E2) hormonu 50 yaş civarında azalmaya başlamaktadır.
Bu nedenle menopoza geçiş döneminin başlarında görülen FSH hormonu yükselmesinin nedeni östrojen hormonu azalması değildir, İnhibin B hormonundaki azalmadır. Hatta artan bu FSH hormonu östrojen üretiminin artmasına neden olabilir.
PROPOLİS Bir kilo da %55 reçine %11 uçucu yağ %5 mineraller Şimdi bu ney diyeceksiniz bilin yarına kadar veya ilerleyen zaman içinde fırsat fırsatçılar fırsatlara fırsat açanlar bil hassa siz düşünün ney su bazlı derler püf..
Ne sucu var propolisin suç fırsatların.. Ya nasıl yapıldı ney neydi kullanılan Alkor bir sorgula "etil mi metil mi"
Arı için görev silahı insanlık nimet hikmetler sonrası bilim adına propolis şehir koruma adlandırılır evet Propolis nedir aslı nedir.
Bilmeyenler arının savunma ve kovanda (bu gün insanlık musibet için her türlü neslini korumak için dezenfekte ve musibetten uzak durması için her türlü korunmaya ihtiyacını karşıladığı gibi )arıda kovanına giren fare böcek her türlü bakteri ve virüs kamuflaj için kovan içinde ayrı ayrı meslek sahibi olan arılar bu durumda tüm arılar tehlike doğacak mikropları ve bakteri üretecek unsurlara saldırarak kamuflaj yaparlar..
Artık kovan dünyalarını sağlama alırlar daha sonra temizlik görevlileri gelip kovandan süpürürler..
Bir de asrın ve bu günün bilim düşünürleri "yaratılanın yaratanın ne nimet hikmetlerini ayetlerden" ve akıl düşüncelerinden yola çıkarak arının bu propolisi ne inçini araştırıp çok kıymetli bir şifa kaynağını olduğunu bulurlar artık sonu ve sonu sonsuz bilin sonu gelmeyecek araştırmalarda bilim insanları sergiler propolisi..
Her önüne gelen propolis ci olursa daha çok şifa arayanlar daha çok hastalanacak şöyle bakalım propolis arının savunma silahı bu silah aynı zamanda insanlık bilim ve "ilahi güç tarafından " insanlara arı dünyasına insanlara şifa ver le verilen "ol demeyle" nimet ve hikmet savunması için doğadaki var olan nimetleri toplayarak ve insanlıkta arı tarafından toplanan propolisi.
"Devasını "insanlık bilim ile %11 yağları % 5 mineralleri geri kalan reçineyi ayırarak ayırmak içinde bir maddeyle (Alkor) ayırarak ayrılan maddeyi de içinde bulunan ayrıştırma maddeyi de (Alkor’u ) uçurarak insanlığa bilim insanlığa sunar ( şifa maddeler ) ayrıştırılmış maddelerde kendi aralarında ayrıştırılarak uçucu yağ (Sıvı ) dozu ayrılarak su bazlı çevrilerek damlalık ve mineraller (tozlar da suda eriyebilecek şekille gelerek) şifa deva sunulur..
Şimdi çarşıdan (toz) aldınız bardağa kaşığa yapışıyorsa daha reçine ayrılmamıştır, şayet sıvı aldınız bir kulak çöpüyle ateşe tutuyor yanıyorsa daha Alkor dan çözünürlük olmamıştır, renkler ise toz sütlü kahve rengi sıvı ise beyazdır.
Şayet reçine evet çöptür ama oda bir şifa dır içine kekik çay ağacı okaliptüs nane ardıç koyarak yakı olarak kullana bilirsiniz..
Mineral toz sıvı gerçeğin de ise "aşağıda ki raporu resim" içinde maddeleri okuya birsiniz ve nimet hikmettir ki arı gider hem kendisine hem de insanlığa "aldığı talimatla" doğadan toplar acı pelin kavak söğüt beyaz kekik ten aldığı şifayı insanlığa sunar hiç bir hastalığa çare yok dense de şifayı devayı ise en derin diken içinde yılan zehrine geyik dağ keçilerin kursağın da doğa evren dengesine vererek (akıl şuuru insanlığa verdiği) gibi (akıl şuura da görev vermiştir) ama insanlık ne yapmıştır her şer den fırsat fırsatlar fırsatçılar türemiştir.
Bir kulak dolgusuyla çare arayan insanlığa (etil mi metil mi ) ver oradan bir karışık ortaya antibiyotik ve ağrı kesici olmuşlar hap yap para kazan koltuk berberi dişçi dişi çekilen oyuncakçı , kozmetikçi tekstilci fırsattan olmuşlar (beyaz önlük.).
Bu bir ilaç ruhsatlı ilaç hijyenle bir ortamda bir ayrıştırma sistemi Liyofilizyon sistemiyle yapılması gerekir..
Yok öyle fırsatlar bil bu işin sonu yok hem insanlığı hastadan daha hastaya arı dünyasından organize olmadan toplanalar bir gün arı dünyası da yok tur biliyor musunuz arıya sıkılan sırtında taşıdığı böceği dökmek için zehirler nereye yapışmakta yapışanları sadece maddeyle ayrıştırmak yetmez bir "liyofilizyon sistemiyle" ayrışıp.
Evet dersiniz eskiden var mıydı bu sistemler vardı teknoloji yoktu ama doğada her şey verilmişti ve ayrıştırdılar insanlığa her şifayı verdiği gibi "akıl şuur "olmayanlara ve "doğaya görev kıldı dağların zirvesine çıkıp dondurularak çözümle zehirler reçineler alıp şifa dağıtırlardı şimdi bir bu makineye de liyofilizyon derler.
Sıvı propolis gerçeği kullanmak çok serttir bunu su ile seyrettiler ne kadar serdettiğine bağlıdır 20 cc 10 cc de satılır kimileri 20 50 damlar kimileri 30 80 damla der dururlar 20 cc ne olduğunu bilmeyen 50 80 damlayla iki seferde biter gelsin bu gün fiyatı 60 70 tl gelsin der dururlar su o kadar girmiştir..
Asıl propolis seyrelti ise 3 damlayı geçmez..
Bir de toza bakalım bir kilo propolis ten 55 gr mineral propolis çıkar ve bir mercimek büyüklüğünde kullanılır ve de suda erir.
Ama ne hikmetse toz alınır suda karıştırılır bardakta erimediği gibi de bardağa kaşığa yapışır çıkara çam diye uğraştırır..
Anlamamakla inat eden inatla hastalığı insanlığı yok eden verilen akıl şuur nerede.. Daha çok şeyler ve üretim şekli ister teknoloji ile adı liyofilizyon ister bir pet şişede liyofilizyon şekli saklı şifa sırlar kitabin da..
PROPOLİS İLİMSEL ACIKLAMASINA BAKALIM
İşçi arıların değişik ağaç ve çalılardan toplayarak kendilerini soğuk ve hastalıklardan korumak amacı ile kovanı kapladıkları reçinemsin maddeye denir.
Arılar propolisi kovanın iç duvarını düzgün hale getirmek, peteklerin ağzını kapatmak ve kovanda ölen canlıları mumyalamak amacı ile de kullanır.
Propolisin bakterileri yok etme özelliği sayesinde kovanda hayat sağlıklı bir şekilde devam eder.
Propolis doğadaki en güçlü koruyucu, kapatıcı, temizleyici ve en güçlü antibiyotik maddedir.
Sadece hasta olduğumuzda değil hastalanmadan önce de bu mucizevî ürünü besin olarak kullanmalıyız. Birçok başarılı kişinin hayatındaki en önemli sırrı propolistir.
Özellikle uzak doğu ülkelerinde propolis kullanımı yaygındır ki birçok uzmana göre uzak doğulu kişilerin daha dinç, daha genç, daha enerjik, daha güçlü oluşunun; bağışıklık sisteminin sağlam oluşunun, yaşam sürelerinin Avrupa’daki yaş ortalamasının üzerinde olmasının en büyük nedeni düzenli olarak propolis kullanmalarıdır.
Propolis toplanan bitkinin rengi ve bulunduğu bölgenin hava şartlarına göre propolisin sarıdan siyaha kadar farklı renkte oluşması mümkündür. organik ve inorganik bileşikler, flavon ve flavonoidler bulunmaktadır.
Antibakteriyel özelliği sayesinde propolis asırlardır çeşitli hastalıkların iyileşmesinde de kullanılmıştır. Saflaştırarak toz haline getirilip ya da kapsül şeklinde kullanımı yaygındır.
Bee Propolis öldürür in Vitro meme kanser hücrelerinin % 74: araştırmacılar, bee propolis özü tüp bebek insan meme kanseri hücrelerinin % 74 öldürür sadece keşfettiler.
Propolis (olan hücrenin enerji santralleri) kanser hücrelerinin mitokondri istikrarsızlaştırıcı yapar. Daha ilginç olan bu doğal ürün de kanser hücrelerinin (geçiş) için yavaşlama metastaz durdurma yararlı olabilir anlamına gelir % 89, tarafından yayılan inhibe.
Propolis nedir Ağaç ve bitki Reçineler, sebze Balzamlar, mum, uçucu yağlar ve polen arılar toplamak ve arı kovanı mühürleme için kullanan karmaşık bir karışımıdır.
Propolis, onun güçlü antibakteriyel, antiviral, anti inflamatuar ve antioksidan özellikleri (Antik Mısır) bu yana yüzyıllardır kullanılmıştır.
Ve şimdi araştırmacılar güçlü etkinlik zaten lösemi, kolon kanseri, serviks kanseri, pankreas kanseri ve karaciğer kanseri laboratuvar çalışmaları karşı gösterdiği anti kanser potansiyelini keşfetmeye başlıyor.
Aslında, propolis birçok devam eden klinik çalışmalar, kemoterapi bağlı Mukozit, kemoterapiye bağlı el-ayak Sendromu (PPE), periodontitis, tedavi etmek ve hatta anti mikrobiyal bir gargara olarak zaten kullanılıyor.
Propolis hap ya da sıvı takviyesi perakendeciler de yaygın olarak bulunur ve doğal boğaz spreyler, Diş macunları ve pastilleri da bulunabilir.
PROPOLİS (2)
Ağaçlar ve birbirlerine ve sözde yaşadığı tavanları yuvalarda takılı balmumu disklerde kış ve yapıştırma ahşap çerçeveler hücrelere girişleri daraltmak amacıyla kullanılan bazı bitkilerin tomurcukları kabuğundan arılar tarafından toplanan reçineler mi Bir malzeme ilk inşaat ve hücre içine sızmak hayvan zararlıları tahnit
Bu makale arıları kullanan propolis bileşenleri ham arılar tükürük ve balmumu malzeme reçine, bazı salgıları ekler ve bu asitler, aromatik doymamış Flavo Nadat ve yaklaşık% 55 reçine malzemeleri gibi çeşitli malzemeleri görmek başardı ve yaklaşık % 30 mum,% 10 uçucu aromatik yağlardır, ve yaklaşık% 5 polen. Propolis yaraları ve kangren tedavisinde başarıyla kullanılmaktadır.
Ayrıca bazı mantar hastalıkları giderir ve bazı bakteriler streptokok ve küme karşı bir anti bakteriyel veya antibiyotik gibi aynı zamanda yüksek kan basıncı için antipiretik kangren tedavisinde başarıyla kullanılan safra üretimini artırmak için yardımcı olur, ve cilt yaraları
Alt zık hat tedavi yardımcı olur ve yanıklar kanama engelleyici, kadın hormonlarının bazı mantar hastalıkları alarm salgıları direttik adresleri Rus hastanelerde propolis deneyin ve antiseptik olduğu kanıtlanmıştır ve dokuların yeni et oluşmasında yardımcı olur ve aynı zamanda, malzemenin propolis, genel olarak, bağışıklık sisteminin kapasitesini artırmak için yardımcı olarak, sıçanların kolon kanser hücrelerinin büyümesinin inhibisyonu üzerinde bir etkisi vardır ve bunları ortadan kaldırmak için bulunmuştur, ve lenfositler özellikle ve kalmalıdır kanser enfekte hücreleri üzerinde hizmet veren anti işçi, salgılanması.
Propolis hastanelerde olmuştur ve ispat antiseptik olması ve yeni doku ve etten oluşumuna yardımcı olur gelmiştir sahipsiniz. Aynı zamanda bakteriler Pseudomonas kontamine yaraların tedavisinde kullanılmaktadır.
Ayrıca, eklem ağrısı tedavisinde kullanılmaktadır. Bu propolis arı ürünleri domuz gribi tedavisinde türetilen dikkat çekicidir. Ve Balglesran eritilmeleri pamukçuk tedavisinde kullanılan ve ateşe ağrı hissi neden olmayan ve kale koydu. .
Etkilenen alan Qatanna küçük ve Tiky birkaç saniye bunun bir küçük koyun ve işlem Aleom. oimkn birkaç kez tekrarlanır da önlenmesi için kullanılabilir hızı gargara için kullanılan
Bazı bitkiler, ağaçlar ve tomurcukları kabuğundan başka arıların Toplanan reçineler mi birbirlerine ve de kış ve yapıştırma ahşap çerçeveler hücrelere dar girişlerinde kullanılabilir olması sözde malzeme ilk inşaat yaşadığı diskler balmumu tavanlar
Burrows yüklemek ve hücrelere sızarak zararlılar hayvan tahnit bu makaleyi arıları kullanan propolis bileşenleri arılar tükürük ve mum ham materyal reçine bazı salgıları ekler ve bu gibi uçucu aromatik asitler, aromatik doymamış Flavo Nadat ve yaklaşık% 55 reçine malzemeleri, ve yaklaşık% 30 mum ve% 10 sıvı yağ gibi birçok malzeme görmek başardı ve yaklaşık% 5 polen.
Propolis yaraları ve kangren tedavisinde başarıyla kullanılmaktadır. Bu, yüksek kan basıncı için antipiretik kangren tedavisinde başarıyla kullanılan safra üretimini artırmak için yardımcı olur, ayrıca bazı mantar hastalıkları giderir ve bazı bakteriler streptokok ve küme karşı bir anti bakteriyel veya antibiyotik gibi, kadın hormonlarının bazı mantar hastalıkları alarm salgıları diüretik adresleri ve deri yaralarının
Alt zlkhat tedavi yardımcı olur ve yanma Rus hastanelerde deneyin propolis kanama için engelleyici ve antiseptik olduğu kanıtlanmıştır ve doku ve taze et oluşumuna yardımcı olur ve aynı zamanda kanser hücrelerinin büyümesinin engellenmesinde üzerinde bir etkiye sahip olduğu bulunmuştur materyal propolis genel bağışıklık sisteminin kapasitesini güçlendirmek için yardımcı olur, ve özellikle lenfositler ve kanser enfekte hücreleri üzerinde hizmet veren anti işçi, salgılanması kalmalıdir olarak sıçanların kolon ve onları ortadan kaldırmak.
Propolis hastanelerde olmuştur ve ispat antiseptik olması ve yeni doku ve etten oluşumuna yardımcı olur gelmiştir sahipsiniz.
Aynı zamanda bakteriler Pseudomonas kontamine yaraların tedavisinde kullanılmaktadır.
Ayrıca, eklem ağrısı tedavisinde kullanılmaktadır. Bu propolis arı ürünleri domuz gribi tedavisinde türetilen dikkat çekicidir.
Balglesran eritilmeleri pamukçuk tedavisinde kullanılan ve ateşe ağrı hissi neden olmayan ve kale koydu. Aleom.oimkn etkilenen alanda birkaç küçük Qatanna ve Tiky birkaç saniye ona yerleştirilmiş ve işlem tekrarlanır birkaç kez gargara hafifletilmesi için kullanılan, ayrıca önlenmesi için de kullanılabilir.
PROPOLİS
Propolis, bal arılarının bitkilerin yaprak tomurcuğu, dal ve gövde kısımlarından topladıkları sarı, yeşil ve kahverengi, reçinemsi bir maddedir.
Proplis içersinde 180 farklı bileşik tanımlanmıştır .
Propolis ortalama olarak %55 oranında reçineli bileşikler ve balsamlar %30 oranında bal mumu,%10 oranında aromatik yağlar ve %5 oranında arı poleni içermektedir .
Kalan %5'lik kısımda ise ,flavanoidler ,aminoasitler ,b vitamini ve en önemli olarak tanımlaya bileceğimiz antibiyotik içeriği bulunmaktadır.
Propolis içersinde farmakolojik olarak etkili en önemli birleşile flavanoid grubu (flavonlr, flavanolar ve flvanonlar 9 çeşitli felonik ve aromatiklerdir. diğer fenolikler arasında sinnamik alkol, sinnamik asit benzil alkol ,benzoik asit kafeik asit ve fenilik asit bulunmaktadır
Propolis "dogal antibiyotik" olarak tanımlanan ,antibakteriyeal, antifungal ,antimikotik ,antiprotozoan özelliklere sahip arı ürünüdür. propolis 21 tür bakteri ve 9 tür mantar üzerinde giardia'nın da dahil olduğu 3 protozoa türü üzerinde ve geniş yelpazeli virüsler üzerinde inhibitör etkisi bulunmuştur.
Klinik çalışmalarpropolisin bronşit ve benzeri rahatsızlıkların influenzeve herpes, derimantarları, diş ve diş eti rahatsızlarında, ülser ,yanık ve apselerde ,kulak enfeksiyonlarında etkili olduğunu göstermiştir gereken bir çok firmalar propolis çalışmalar yapmışlar
Propolis Mantar ve Tümör ’ü Engelliyor
Bal arılarının iç güdü sel olarak kovanlarda hijyeni sağlamak için ürettiği propolisin güçlü anti bakteriyel, antifugal, antioksidan özelliklerinin yanında önemli hastalıklarda onarıcı, tedaviyi destekleyici etkileri bulunmaktadır.
Arıların bal yapma sürecinde kovanlarda koruyuculuğu sağlamaya yönelik bitki tomurcuklarından elde ettiği özlerle propolisi üretirler.
Kovandaki yarık ve çatlakların onarımı, kovan içinde ölen ancak kovan dışına taşınamayan arı veya diğer canlıların bala zarar vermemesi için mumyalanmasında ve petek gözlerinin cilalanmasında kullanılan propolisin kovandaki hijyenin sağlanmasında en önemli faktördür.
Bu özelliklerin bilim dünyasının da dikkatini çektiğini ve ürün üzerine uluslararası alanda uzun süredir incelemeler yapılmaktadır.
Uluslararası araştırmaları ve akademik yayınlara göre güçlü antibakteriyel, antifugal, antioksidan özelliklerinin olduğu tespit edilen propolisin, insan sağlığı üzerinde çok olumlu etkilerinin gözlemlendiğini ayrıca önemli hastalıklarda onarıcı, tedaviyi destekleyici etkilerinin de ortaya çıktığı görülmektedir.
Yüzlerce kimyasal bileşiği barındırdığı anlaşılan propolisin bağışıklık sistemini destekleyen önemli bir üründür.
Propolisin kanserli tümör hücrelerine de etkisi üzerine araştırmalar bulunmaktadır.
“Bilim dünyası son dönemde propolisin hastalıklar üzerine etkilerini araştırıyor. Buna göre, vücut direncini artırıcı özelliği var.
Doku yenileme hızını artırıyor, yaralar üzerinde iyileştirici etkiye sahip. 39 mantar türünden 20’sinin üremesini engelleyici etkisi var. Özellikle de tümörlü hücrelere etkisi konusunda önemli araştırmalar yürütülüyor.
Bilimsel yayınlardaki makalelerde, akciğer tümörlü fareler üzerine 3 grupta deneyler gerçekleştirildiği, 0,1, 0,2 ve 0,4 miligram oranlarında propolis tedavisini içeren bu deneylerde tümörün yayılımının yüzde 80 ile 57 oranları arasında engellendiği bilgisi yer aldı.
Bu gelişmenin ardından hastalarını modern tıbbın geleneksel yöntemlerinin yanında propolisle takviye eden onkologlar var.”
Propolisin vücudu onarıcı, destekleyici yönü sayesinde birçok hastalığa olumlu etkisinin bulunmaktadır. Propolis “Krem, merhem, tablet, kapsül ve sprey olarak kullanılabiliyor.
Propolis gibi bal, polen gibi arı ürünlerinin tümü vücudu, bağışıklık sistemini desteklediğinden günlük yaşamımızda kullanımı önemli ürünlerdir.
Gerçek her doğal nimet ve hikmetler bir şifa kaynağıdır..
SEN SADECE DOĞANIN GÜCÜ YARATILIŞA” ALLAH DE ZİKRET” YARATILIŞIN ADALETİ “KISASA KISAS” GELİR.
Yaşam umut ümit içinde bulunan huzur ortamı isteyen her insanoğlu ve bunu bilen oyuncular insanlığa oynanan oyunları hazırlarken umudu özlemle bekleyen insanlık şimdiki aklını kullanamayan ve göremeyenler sahne kurucuların kazdıkları çukura doğru insanoğlunu karanlık dünyalarına itmeleri ve çıkar nefis yolunda yürümeleri yer sağlayıcıları ve iyi niyet insanlığın insanoğlunun yok edilişini görmemeleri ise kendi dışındaki toplumu toplumları görmeyişi yapay gözlüklerin içindeki illüzyon palmiye ağaçları sık oluşu önünde yapay bir denizin mavi oluşu geri “kalan yaşamında denizin beyaz oluşunu hiç, hiç bir zaman bilemeyecek”
Yaşamı boyunca yaşamak için kendi gölgesinden yararlanamayan başka gölgelere sığınan ve veya gayelerinden menet umanlar içindeki enerjiyi keşfedemeyişi yani başındaki akıl çekirdeğini zenginliğini görme yeteneğini kaybeden yaşamını araştırmadan yaşam içinde yaşamasını sağlayamadığı gibi yaşatmak için insanlığı görmez ve kin nefrete boğarlar.
Görmeyenler bu şu o sen ben her kulvarda koştururlar ve gerçek doğru yürüyüşü göremez yürüme yeteneğini kaybeder yaşamak için sadece yaşam süresinde bocalar ve artık akıl üstü akıl sadece akıl akıllar ezberi yolu seçer seçtirir buda asıl işini etkiler pembe dünyalarına yürütülen akıl ezberi yolu seçtirenler ve seçenler sonraki dönemlerinde bir gün ateş içinde bulurlar .
Başarılıyken bir an ne den nedenler artık sıralanır soruşturan akıl ben le başlar sonra biz bizlerle devam ederken bu at yapı yapılaşmayı defalarca düşünür.
Bu da ben der benle başlayan yaşam dinleyici anlayışı anlama yeteneğini yok edilmiş silinmiş ben ,ben bilirim le çaba harcaması ise insanlığın yaşam alanını görmeyişi “bu gün dünya içinde ki yaşamaya bakmanız kafi gelir”
Benim veya başkasının söylemesi duymayışı ise kulakların kapalı ve gözler bağlanmış olmasından kaynaklanır.
Bu da dünya malı için nefis tetikler özgür yaşantısı bir illüzyonla bir palmiye ağacın altında düşünen kişi ise sadece “sonrası bitti der” yaşamı da bitti derken bir sonraki palmiye ağacını elleriyle arar olur.
Artık zincire vurulmuş hal alması ise insanlığı toplumları ülkeleri kıtaları bir kör düğüm olmalarını sağlar sağlayanlar ise inancı umudu ümit tek bir yere bağlayacak şekle gelmesini sağlayan yola sokar artık aynı yolda yürütülecek bir yapay olarak gelecek getirilecek gelecekte inanmalarını sağlayacak büyük oyunu hazırlar ve inançlarını her toplumu topluma sunmalarını sağlar.
Özgürce yaşama kürek çekmek bir insanın yaşadığı nasıl yaşadığı yer değildir her insan da bulunan et kemik kan var olsa da kalp teki iyi niyet yürektir işte bu da insanlığı iyi yere taşıyacak toplumdur bu da eşit bir noktadan bir noktaya gitmek eşit kürek çekmekle hedefe özgürlüğe aklı selim le huzura gitmektir.
Aksi ise araya hep bir ses gelir her kürek ayrı çeker bu da çok fonksiyonlu kulvara çeker en basit tanımı ise gurur kendini beğenme övünme övünç basit olanda kibir ile yol alır.
Zanneder özgürlük yolunda olduğunu bilmez bilemez aynı eksende dönüşünü fark etmez ve sadece özgür oluşunu umut eder bir turlu yolu bulamaz sadece nedenler ,arar ne derler le yaşar, nedir korkusuyla da yaşar yaşatır sonrası korku kin nefrete dönüşür ve boğulur.
Buda başarma başaramadım endişesi ve korkusu ile bocalar çekilmeyen kürekler karanlık suya akıntıyla çekilir aslı ise içindeki en derin deki iyi niyetiyle yaratan tekrar ol der her başlangıcın bitimi her bitiminde bir tecrübeyle başlangıcı başlar.
KARACİĞER HASTALIKLARI
Karaciğer; kanınızı temizlemek, zehirli maddeleri süzmekle görevli çok güçlü bir organdır. İltihap veya sıvı birikimi nedeniyle birdenbire büyüdüğünde üzerini saran zar gerildiği için ağrı yaşanabilir. Ağrıyı ileten sinir uçları bulunmadığından karaciğer hastalığında ağrı pek hissedilmez.
Vücudunuzda karaciğer hastalığına bağlı herhangi bir belirti ortaya çıktıysa, karaciğerinizin neredeyse üçte birinden fazlasının zarar gördüğünü bilmelisiniz. Karaciğerin kendini yenileme ve depolama kapasitesi yüksektir.
Üçte ikisi zarar görmüş olsa da zararlı alkol, virüs, kimyasallarla, gereksiz yere aldığınız ilaç gibi etkenlerden uzaklaştırılıp bakıma alınırsa, eski sağlığına yeniden kavuşabilir.
Belirtileri: Karaciğer rahatsızlıkları kendini daha çok karnın üst kısmında şişlik veya dolgunluk ile gösterse de, bir karaciğer sorununun klasik belirtisi halsizlik ve yorgunluktur.
Sarılık, yani cilt ve göz akında sararma en önemli belirtilerdendir ama iş bu noktaya geldiğinde çoğu kez karaciğerdeki rahatsızlık da oldukça ilerlemiştir. Özellikle idrar renginin koyulaşmasıyla birlikte olan sarılıkların karaciğer hastalıklarıyla ilişkili olması daha yüksektir.
Kronik karaciğer hastalıklarında karında ve ayaklarda şişme, erkeklerde göğüslerde büyüme ve tüy dökülmesi de ortaya çıkabilir. Sorun karaciğer yetmezliği aşamasına ulaştığında ciltte kuruma, pullanma, kaşınma, damarsal genişlemeler, avuç içlerinde kızarma, saç ve kaşlarda azalma, bulantı, iştahsızlık gibi belirtiler de ortaya çıkar.
Teşhiste kullanılan daha pek çok test var: Kanda protein düzeyi, virüs hepatiti işaretleri, bağışıklıkla ilgili incelemeler görüntüleme yöntemleri bunlardan bazılarıdır. Bu testlerin hangilerinin ne zaman yapılacağına doktorlar karar verecektir. Bazı karaciğer sorunlarında teşhis gerçekten güçtür. Böyle durumlar da karaciğer konusunda uzmanlaşmış hepatoloji uzmanlarının bilgilerinden faydalanmak gerekir.
Karaciğerinizi daha güçlü hale getirmek istiyorsanız doğal gıdalardan ve şifalı bitkilerden faydalanmalı, şeker tüketiminizi azaltmalı, daha fazla bakliyat, balık ve sebze-meyve tüketmelisiniz.
Karaciğer hastalıklarında en yaygın kullanılan bitki Milk Thistledir diğer adı deve dikeni veya meryem ana tohumu selçuk efes harabelerinde çoktur. Kullanımı eski Roma’ya kadar uzanır. Alkoliklerde ve kronik hepatitli hastalarda karaciğer hasarını iyileştirebilir, Siroza gidişi yavaşlatabilir, Sirotik hastaların hayat sürelerinin uzamasına katkıda bulunabilir.
Karaciğer tedavisinde kullanılan bir bitki de meyan köküdür. Hamilelikte, hipertansiyon ve kalp yetmezliğinde kullanılmamalıdır. Bir haftadan fazla kullanıldığında ciddi tansiyon yüksekliği ve potasyum düşüklüğüne neden olabilir. Kronik hepatitte, kolestatik karaciğer hastalığında ve sirozda kullanılmamalıdır.
Milk Thistle.. meryem ana dikeni efes harabeleri etrafi
Karaciğer Hastalıklarının Bitkisel Tedavisi:
Karaciğer hastalıklarında beslenme çok önemlidir. Bu batı tarzı beslenme, konsantre güçlü gıdalar terkedilmelidir.
Karaciğer hastalıları genellikle stres ve depresyon sonucu oluşur. Bunun için oğul otu, karabaş otu (daha az) karışımı, ıhlamur gibi kaynatılıp balla tatlandırılarak günde 3 su bardağı soğuk olarak her gün içmeye devam edilir.
Karaciğer hastalıklarının ilk basamağı, diş temizliğidir, dişler günde en az iki defa fırçalanmalı veya misvakla temizlenmelidir.
Her yemeğe başlarken halis zeytinyağı, kepekli ekmeğe bandırılıp yenir.
200 gr çam sakızı, 100 gr çörek otu öğütülüp balla macun yapılarak aç iken günde 3 defa atlı kaşığı yenmeye devam edilir.
Okaliptüs yaprağı ıhlamur gibi kaynatılıp, balla tatlandırılarak içilmeye devam edilir.
Midede uyguladığımız kür aynen uygular. İncir, elma, hurma, armut, kabak tatlısı devamlı yenir.
Karaciğeri temizleme ve güçlendirme:
Şahtere, kekik, deve dikeni karışımı ıhlamur gibi kaynatılıp balla tatlandırılarak normal soğuk içilmeye devam edilir. Zeytinyağlı enginar yemeğine devam edilir. Enginar yaprağı, civanperçemi ihlamur gibi kaynatılarak balla tatlandırılıp (normal soğuk) günde 3 su bardağı içilmeye devam edilir.
Yoğurt yenir. Greyfurt, turunç, hurma yenmeye devam edilir Çörek otu, kekik, misvak, az sinameki karışımı kaynatılıp içilir.
Yeşil Çay: Antioksidan etkili bir bitkidir. Karaciğer hücrelerini koruyucu etkisi olduğu bildirilmektedir. Ateş, hemoliz (kırmızı kan hücrelerinin yıkımı) ve ürtiker denilen alerjik reaksiyon gibi yan etkiler ortaya çıkabilir.
Karahindiba: Safra akışını artırdığı için sarılık ve hepatitte faydalı olduğu karaciğeri zehirli maddelerden arındırdığı bilinmektedir. Yüksek konsantrasyonlarda A vitamini içerdiğinden ciddi karaciğer hasarına neden olabilir.
Zerdeçal: geleneksel Hindu tıbbında karaciğer hastalıklarının tedavisinde kullanılmış bir bitkidir. Bu bitkinin antioksidan etkili olduğu bilinmektedir. Aflatoxin ve diğer toksinlerin karaciğerde oluşturduğu hasarı önlemektedir. Hint toplumunda karaciğer hastalığının daha az görülmesinin bu baharatın kullanımına bağlı olduğu düşünülmektedir.
Karabiber ve uzun biber: Her ikisi de baharat olarak çok kullanılır. Yapılan deneysel çalışmalarda
Enginar ve deve dikeninin tohumları karaciğerin kendini onarmasına yardımcı olabilir.
Karaciğere zararlı olabilecek bazı bitkiler akdiken, eşekkulağı, cehri, basurotu, kırlangıçotu, katran ruhu, karakafes, kedi otu, kanarya otu, mayasıl otu, yer meşesi, yeşil çay, ökse otu, yarpuz, sinameki, tatlı yonca, solucan otu, dikkatli kulanı lir.
KARACİĞER TÜMÖRÜ:
Karaciğer tümörleri iyi huylu ve veya kötü huylu olmak üzer iki grupta sınıflanır. Karaciğer tümörleri genellikle rutin görüntüleme esnasında tesadüfen tespit edilir. Bazen büyük hacimlere ulaşınca sağ üst kadranda ağrı veya dolgunluğa neden olabilir. Tümör eğer safra yollarına yakın ve büyürken safra yolarını sıkıştırıp tıkarsa sarılık ve kaşıntı meydana gelir.
Belirtileri: Karın ağrısı, karında sıvı toplanması yakınmaları yapabilir.
Karaciğerin en iyi ilacı perhizdir. Safra salgısını bozacak, karaciğeri rahatsız edecek ısıtıcı gıdalardan; fazla yağlı, fazla proteinli gıdalardan uzak durulmalıdır. Sucuk, turşu, acılı gıdalar yiyince vücutta oluşan kaşınmalar karaciğerden gelir ve yenen gıdalardan kaynaklanır.
Şahtere demlenir, kuru üzümle içilir ve yenir.
Sabahları yarım fincan saf zeytinyağı üstüne limon sıkılarak içilir.
Karaciğer kendi hastalığını tamir edebilecek niteliktedir. Karaciğer soğuk ve soğutucu gıdaları sever. Bal, soğuk bal şerbeti, hurma, kuru ve yaş üzüm, elma, ayva, armut, kekik, zemzem suyu, rezene, pancar, şahtere, tere yaprağı, marul, hindiba, deve sütü, misvak, yoğurt, salatalık, limon (kabuğuyla beraber), greyfurt, çörek otu, papatya, ayrık kökü, incir, helile, zeytinyağı, enginar, devedikeni kabak, havuç, kabak çekirdeği, kabak tatlısı, oğul otu, karabaş otu, civanperçemi gibi karaciğere faydalı gıdalardandır.
KAŞINTI: EGZAMA
EGZAMA YARA ÇEŞİTLERİNİ OKUYUN
Egzama, derinin sulanması ile meydana gelen bir iltihaptır. Tıp dilinde Kaşıntı ve kızartı ile ortaya çıkar.
Bazen alerjik ve mikrobik olabilir. Genellikle karaciğerden kaynaklanır. Karaciğer istemediği maddeleri zayıf bulduğu el, ayak v.s yerlerde kaşınma, sulanma, sivilcelenme şeklinde dışarı atar.
Kuşburnu ve kuşburnu öksesi suyu içilir.
Yer elması suyu ve marmelattı yapılır.
Şahtere otu ve kurtpençesi demlenerek içilir.
Ardıç katranı krem haline getirilerek egzamalı yere sürülür.
Lahana, enginar, ayrık otu, mayasıl otu, karabaş otu, lavanta, aynısefa çiçeği kaynatılarak egzamalı yere asuman yapılır.
Çörek otu, şahtere, sedef otu, biberiye, papatya, anason, ardıç, funda, adaçayı, hibiskus, sinirli ot, ebegümeci, sarısabır egzamaya iyi gelen şifalı bitkilerdendir.
A VİTAMİNİ:
A Vitamini, bağışıklık sistemi, kemik gelişimi gibi pek çok faaliyette görev alan önemli bir vitamindir. Deriyi yeniler, gözleri korur; saçları, tırnakları güçlendirir. Büyümemizde, dişlerde mine tabakasının oluşmasında etkisi vardır.
K vitamini yağda eriyen bir vitamin olması sebebiyle bağırsaklardan yağlarla e-milerek karaciğere gelir, ısıya dayanıklıdır, alkali, kuvvetli asitler, radyasyon ve okside edici ajanlar tarafından etkisizleşir. Yoğurt, kefir, asitlenmiş süt bağırsaklardaki bakterilerin K vitamini üretimini artırır.
Fazla alındığında yüzde ateş basması, kızartı, kaşıntı ve karaciğer bozukluğu gibi sorunlara yol açabilir.
B10 VİTAMİNİ: Güneş ışınlarından korur. Cildi korur, pürüzsüz yapar. Deri sertleşmesini önler. Vücutta leke ve renk yapan kısmın oluşmasını önler. Tüm cilt hastalıkları için faydalıdır
BİOTİN B8: vitamini de denir. Hücre metabolizması, kan hücrelerinin beslenmesi, saç, deri ve sinirlere faydalıdır. Derinin sağlığı, kas ağrıları ve iştahsızlık için önemlidir. Dolaşım sistemleri ve cinsel bezelerin çalışmasına faydası vardır. Yağ ve şeker gibi gıdaların yakımı için gereklidir.
B6 VİTAMİNİ: Deri, saç, sinir gelişiminde rol oynar. Ana rahmindeki bebeğin oluşum ve gelişiminde çok gereklidir. Diş sağlığının korunmasında etkilidir. Kan hücrelerini arttırarak kansızlığın giderir, İnsülin ve adrenalin hormonlarının oluşmasını sağlar. Kolesterolün düşmesini sağlar. Vücudun direncini arttırarak kansere karşı korur. Romatizma, astım, diyabetlerde faydalıdır
B3 VİTAMİNİ: Bağırsakları çalıştırma, Sinir sistemleri düzenleme, Beyin fonksiyonlarını ayarlama; Bitkinlik, uyuklama, depresyon ve cildin sağlığını koruma da çok faydalıdır. Eksikliğinde çocuklarda büyüme durur. Pellegra hastalığı görülür.
B2 VİTAMİNİ: Beden biyokimyasında rol oynar, büyüme gelişmeyi sağlar. Enerji vitaminidir. Karaciğerin normal çalışmasında etkilidir. Kansızlığın giderilmesini, alyuvarların ve dokuların yenilenmesini sağlar. Ağız içi dil iltihabı, göz hastalıklarını önler. Migren, cilt hastalıkları ve ince bağırsak iltihaplarının tedavisinde çok faydalıdır
MAGNEZYUM: Magnezyum hayati önem taşıyan mineralden belki de en önemlisidir. Vücudun kendisi bu minerali üretmediği için magnezyumun be sinler yoluyla alınması gerekir
FOSFOR: Fosfor eksikliğinde iştahsızlık, halsizlik, kilo kaybı, huzursuzluk, gerginlik gibi ruhsal sorunlar yaşanır. Aynı zamanda eklem sertliği, kemik ağrıları, kemiklerin kırılganlığı ve duyu kusurları, büyüme yavaşlaması, kemik ve diş gelişimi geriliği gibi raşitizm benzeri belirtiler görülebilir; diş kayıpları, cilt sorunları ve eklem iltihapları ortaya çıkabilir.
ÇİNKO: Büyüme ve bağışıklık sistemini güçlendiren, vücudun hastalıklara karşı direncini artıran bir mineraldir. Vücudun kendi kendini yenilemesi ve çeşitli görevleri için gereklidir.
Çinko eksikliğinin en önemli belirtisi iştahsızlıktır. Eksikliğinde saçlar dökülür ve vücut kılları kaybeder. Sedef hastalığı ve ciltte akneler sık görülür. Tat ve koku hissi kaybolur. Gözde katarak oluşur. Erkeklerde erken prostat büyümesi görülür, yumurtalıkların gelişmesi aksar.
Cinsel organ gelişmesi durur. İnsan organizmasının büyüme ve gelişme geriliği oluşabilir .Ayrıca ergenlik çağında cinsel olgunluğa erişememe ,enfeksiyonlara dayanıksızlık, iştahsızlık ve kilo alamama ,öğrenme ve dikkat eksikliği ,tat alma duyusunda bozuklu siyah noktalar dermatit, saçlarda incelme ve dökülme gibi cilt sorunları yaşanabilir.
KÜKÜRT: Solunum sisteminin sağlıklı çalışmasına katkıda bulunur ve vücudun oksijen dengesini korur. Beyin fonksiyonlarının çalışmasını destekler. Saç, tırnak ve cilt sağlığı için gereklidir.
Alerjik rahatsızlıklara karşı koruyucudur. Uyuz ve egzama gibi deri hastalıklarının tedavisinde kullanılır. Karaciğerin düzenli çalışmasına yardımcı olur ve safra salgılarını arttırır. B Grubu vitaminlerinin kullanılmasına yardımcı olur. Beyin fonksiyonları için gereklidir Oksijen dengesini sağlar .Bazı zararlı bakterileri öldürücü etkisi vardır. Kükürttün faydaları arasında yaşlanmanın belirtilerini azaltması da sayılabilir.
Kükürt eksikliği saçlarda zayıflık ve deride solgunluk görülebilir. Aşırı kükürt böbreklere zarar verir. İnsan vücudu fazla kükürt alması durumunda baş ağrısı, boğaz ve mide yanması, kusma gibi belirtiler gösterir. Ayrıca, alerjik deri hastalıklarına neden olur.
Kükürt fazlalığı en çok astım hastalarını olumsuz etkiler .Sağlıklı saç ,cilt ve tırnaklar için gereklidir. Oksijen dengesinin muhafazasına yardımcı olur .Bu da beyin fonksiyonları için çok önemlidir.
BAKIR Bakır eksikliği; bağışıklık sistemi zayıflamasına vücut direncinin azalmasına, güçsüzlük, kansızlık, sinir ve asabi bozukluklara, deride yara ve egzama gibi sorunlar ortaya çıkmasına yol açar. Kalp hastalıkları ve kalp krizleri meydana gelir. Ayrıca, saç dökülmesi, iştahsızlık, ishal ve çarpıntı meydana gelebilir. Kemikler ve dokuların yapısı olumsuz etkilenir.
Bakırın aşırı dozda alınması, kanser riskini büyük oranda arttırmasının yanı sıra depresyon, şizofreni, bunaklık, hipertansiyon gibi ciddi zihinsel ve bedensel rahatsızlıklar meydana gelir
SİVİLCE: Karaciğerden kaynaklanan bir hastalıktır. Çok nadiren mikrobikle olup kremle tedavisi mümkün olabilir. Sirke, çöğen suyu, limon, pelin otu suyu gibi pansumanlarla tedavisi mümkün olabilir.
Pırasa öz suyu pansuman yapın. Üstüne kaya tuzunu sürün
Papatya sığırkuyruğu kaynat pansuman yap
Salatılığı çiğ sütle terbiye et tülbentten süz yüze sürün pansuman yap.
SİROZ:
Karaciğer kendini yenileme kapasitesi olan güçlü bir organımızdır. Ancak alkol, virüsler, birtakım ilaçlar ve toksik maddelere uzun sure maruz kalması sonucunda geri dönüşümsüz olarak hastalanması mümkündür. Uzun süren iltihabi yıkım sonucunda karaciğerde fibroz doku denilen bağ dokusu birikimi sonucu karaciğer büzülerek küçülür.
Sonuçta karaciğer düzensiz, nodüler, sert bir görünüm alır. Bu durumda bağırsaklar dan gelen ve karaciğerden geçip temizlenmesi gereken kanın geçişi engellenir. Karaciğerden geçemeyen kan çevre damarlardan geçmeye çalışarak bu damarların genişlemelerine neden olur. Aynı zamanda hücre kaybı sonucu sentez ve toksik maddeleri temizleme yeteneğinin önemli ölçüde kaybı, su toplanması ile sonuçlanan sürece siroz denir.
Alkolü, sigarayı bırakıp tedaviye başlamak gerekir.
Bitkisel tedavisi: Zeytinyağı içilir. Zeytinyağlı enginar yemeği yenir. Papatya, kiraz çöpü, kuşburnu karışımı kaynatılıp balla tatlandırarak (soğuk) günde 3 su bardağı içilir. Çörek otu, kekik, misvak, az sinameki karışımı kaynatılıp içilir.
KAN TEMİZLEYEN YİYECEKLER
Cilt sorunları yaşayan, sivilce sıkıntısı olanların, karaciğerlerini temizleyecek yiyeceklere yönelmeleri çok önemli.
Karaciğeri temizleme ve vücuttaki zehirli maddeleri atma özelliği bulunan enginarın, faydaları saymakla bitmiyor. Damar sertleşmesini engelleyen, kanı temizleyen, beyin hücrelerini yenileyen enginar, aynı zamanda kolesterolün de düşmanı. Enginarda bulunan ‘ içindeki maddeler bölümüne bakin site menusun de maddesinin karaciğer, safra kesesi, böbrekler ve bağırsak sisteminin düzenli çalışmasına sallar. Okuyarak bilgileneceksiniz.
Kırmızı pancar ve havucun içeriğinde bulunan site menüsün de için dekiler maddelerini okuyarak karaciğerin çalışmasını ve sağlıklı bir şekilde çalışmasını ve faydalarını okuyarak bilgilenin.
Küçücük miktarda sarımsak bile karaciğer enzimlerini uyararak, toksinlerin vücuttan dışarıya atılmasını sağlar .önemli bilgiler samımsak menüsünü okuyarak karaciğerin temizlenmesine yardım cı olan vitamin ve mineral bölümlerinde sizlere çok faydası olduğunu okuyarak fayda olacağına inanıyorum.
Greyfurt içeriğindeki yüksek miktarda “C vitamini” ve “antioksidanlar” sayesinde karaciğerin doğal yolla hızlı bir şekilde zararlı maddelerin vücuttan atılmasına yardımcı olur.
Hatırlatma.. Pek çok ilaçla etkilendiği için ilaçlarla beraber tüketmeyiniz.
Elmanın içinde yüksek miktarda bulunan “pektin” maddesi, sindirim aşamasında vücudu toksinlerden arındırılarak temizlenmeye ve karaciğerin işini kolaylaştırmaya yarar .İcindekiler bölümünü okuyun.
Bir bardak su içine sıkılmış limon karaciğerden toksinlerin atılmasına yardımcı safranın uyarılmasını sağlar. Sayfa 2 veya için dekiler bölümünü okuyun.
Eğer karaciğerinize yeşil yapraklı sebzeleri yemek yapacağınız en iyi seçimlerden olur. Üzerinde bulunan yüksek miktardaki “klorofiller” kendi üzerindeki toksinleri de emebilir ve ağır metal, kimyasallar, pestisitleri nötralize ederek karaciğerin ciddi anlamda rahatlamasına ve dinlenmesine destek olur. Ispanak, roka, karahindiba en iyi seçeneklerdir. İçindekiler bölümünü okuyunuz.
Avakodo yemek, karaciğerin vücuttan toksinleri temizlenmesi için içindeki madde bölümünü okuyarak almış olduğunuz antibiyotikleri hem böbrek hem karaciğer e yardımcı olacaktır.
Tam tahıllardaki yüksek “B vitaminleri” karaciğer sağlığı ve fonksiyonları için oldukça yararlıdır. Beyaz un yerine mümkün olduğu kadar tam tahıllı besinleri tüketmeye özen gösterin.
Zerdeçal sarı safran da denir .Hint yemeklerinde sıkça kullanılan, yemeğe sarı rengini veren bir baharattır. Enzimlerin karsinojenleri detoksiye etmesine ve serbest radikallerin karaciğere zarar vermesini engelliyen güçlü bir özelliği vardır.günde 1 gr kafidir .
Ceviz içindeki yüksek miktardaki yağ asitleri beyin ve karaciğerin temizlenmesine yardımcıdır. çeviz ağacının bir özelliği ceviz içi yağ yapar ,yaprağını içilirse fazla yağları yakar ,cevizin diş yeşil kabuğu da saçi besler ve boyar. Yaprağın bir de kuru bakliyatın üzerine 2 veya3 yaprak koyarsanız gıdalarınızı böceklenmeden korur.
Siteyi çok iyi takip ederseniz baha çok bilgiye sahip olacaksınız.
Site menüsünde döleşim menusunu okuyun ,her şeyi daha iyi anlayacaksınız.
DİABET/ŞEKER HASTALIĞI (Kanda şeker yükselmesi):
“Pankreasın yeterli miktarda ‘insülin’ salgılayamaması veya salgılanan insülin yeterli derecede kullanılamaması yüzünden kandaki şeker oranının yükselmesi” olan şeker hastalığı genellikle yaşlılarda görülen ciddi bir rahatsızlıktır.
Belirtileri: En önemli belirtisi çok fazla su içme ve içme isteği, iştahın açılması ve fazla yemek yeme, çok sık idrara çıkmak ve geceleri bunun için sık sık uyanmaktır. Ciltte kuruma, yaraların geç iyileşmesi, ani kilo kaybı, ağız kuruluğu, cilt yaraları, kuru kaşıntı, el ayak uyuşması, halsizlik, aşırı yorgunluk, karıncalanma, bulanık görme de en çok karşılaşılan belirtilerdir.
Normal bir insanın da bu belirtiler ortaya çıkmasa bile şekerini, tansiyonunu, kolesterolünü yılda bir defa ölçtürmesi sağlığı açısından önemlidir.
Bitkilerle şeker tedavisi: Acıbakla, yedi kez yıkanır acı suyu gidince kullanılır Keçi boynuz pekmezle içilir (acı bakla ile karıştırabilirsiniz) pekmez karışım olmayacak) Pelin otu, sinirli yaprak, böğürtlen, okaliptüs, kereviz, yer elması salatası; kırk kilit otu, dut yaprağı, kuzukulağı, mersin yaprağı, ardıç tohumu (hibuzkus tarçınlı) bitkisel ürünler tamamen ayrı olarak şeker düşürme özelliğine sahiptir. Hurmayı devamlı yiyenlerde şeker hastası olma riski azalır. Hormonsuz salatalık vücudun şekerini dengeler, karaciğeri serinletir. Şeker hastalan bol, bol hormonsuz salatalık yemelidir.
Zeytin yaprağı, kekik eşit miktarlarda karıştırılıp ıhlamur gibi demlenerek günde 3 su bardağı içilmeye devam edilir. Bu kür, şekerin en iyi tedavisidir. Mersin yaprağı, ısırgan yaprağı, böğürtlen yaprağı karışımı kaynatılıp günde 3 su bardağı içilmeye devam edilir. Hindiba, ayrık kökü karışımı kaynatılıp içilmeye devam edilir Limon, ekşi nar, dağ eriği (çakal eriği) yenmeye devam edilir.
Ardıç tohumu günlük 3 adet ağızda çiğnenir. Ekşi yoğurt, cacık yenmeye devam edilir. Taze fasulye, ıspanak, enginar, yer elması, karnabahar yenmeye devam edilir. Kekik, çörek otu, misvak, az sinameki karışımı kaynatılıp günde 3 su bardağı içilmeye devam edilir. Ceviz yaprağı, enginar yaprağı, maydanoz karışımı kaynatılıp içilmeye devam edilir. Ardıç tohumu kaynatılıp içilmeye devam edilir.
KOLESTEROL Kolesterol hayat için gerekli olan mum kıvamında yağımsı bir maddedir. Beyin, sinirler, kalp, bağırsaklar, kaslar, karaciğer başta olmak üzere tüm vücutta yaygın olarak bulunur. Dışarıdan aldığımız hayvansal ve bitkisel yiyeceklerde de kolesterol bulunur. Vücut kolesterolü kullanarak hormon,
D vitamini ve yağları sindiren safra asitlerini üretir. Bu işlemler için kanda çok az miktarda kolesterol bulunması yeterlidir. Dışarıdan aşırı miktarda kolesterol içeren yenecekler yenildiğinde birçok hastalığa (Hipertansiyon, sivilce, damar tıkanıklığı, v.b.) sebep olur. cilt, yüz ve ellerde sarı lekeler oluşur, ter ve nefes kokar, gözün altında siyah halkalar oluşur, baş dönmesi, baş ağrısı, başta ağırlık, hazım zorluğu, iştahsızlık, ruhi bulanım ve yorgunluk, göğüs sol tarafı kalp üzeri ağrılar,
Eğer kanda fazla miktarda kolesterol varsa bu kan damarlarında birikir ve kan damarlarının sertleşmesine, daralmasına yol açar. Toplumda kan damarlarının daralmasına damar sertliği, damar kireçlenmesi gibi adlar da verilir.
Kolesterol hangi organın damarında birikirse o organa ait hastalıklar ortaya çıkar. Örneğin kalbi besleyen atardamarlarda kolesterol birikimi olursa göğüs ağrısı, kalp krizi gibi sorunlar oluşur. Böbrek damarlarında kolesterol birikimi yüksek tansiyon ve böbrek yetmezliğine yol açabilir.
Trigliserid de kolesterol gibi kanda çözünen bir yağdır.
Kanda kolesterol ve LDL kolesterolün yüksek olması hasta için risk taşır. HDL kolesterolün düşük olması da bir risktir.
Günde 2 elma yemek kolesterol seviyesini düşürür.
Yulaf kepeği ve keten tohumu, etkili kolesterol azaltıcılardır. Günde 50 gr yulaf kepeği veya yarım fincan keten tohumu kullanılarak etkin bir kolesterol kontrolü sağlanabilir. Keten tohumunu ham alevde kavurup öğüterek salatalarınıza, yoğurda ilave edebilirsiniz. Yulaf kepeğini karbonhidratlarla yağsız süt veya yoğurtla yiyebilirsiniz. Besinlerle aldığınız kolesterolü azaltmak için, özellikle hayvansal kökenli doymuş yağ zengini yiyecekleri sınırlamak, haftada 3-4 gün, yarım saat-45 dakikalık düzenli bir egzersiz ya da yürüyüş yapmak gerekir.
Margarinden uzak durunuz. Kolesterolü sadece zeytinyağı önler karaciğeri çalıştırır. Kekik, ıhlamur gibi kaynatılıp balla tatlandırılarak soğuk olarak günde 3 su bardağı içilir. Kolesterolü düşürdüğü tespit edilmiştir.
Fındık, fıstık, badem, gibi yağlı gıdalar kolesterol yapar, bunların yaprakları kaynatılıp içilmeye devam edilirse kolesterolü yakar.
Civanperçemi, kantaron, pelin otu karışımı kaynatılıp bana tatlandırılarak içilmeye devam edilir. Limon, maydanoz kaynatıp balla tatlandırılarak içilmeye devam edilir. Ayrık kökü, kekik karışımı ıhlamur gibi kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir. Magnezyum ve kalsiyum içeren kaplıcaların suları içilir.
ŞEKER HASTALARI BİLE ÖZLEMLE YİYEÇEK VE İÇEÇEK
STEVİA Rebudıana Şeker otu
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca, "Kadın Çiftçiler Tarımsal Yayım Projesi" kapsamında Türkiye'de şeker otu üretimi yaygınlaştırıldığı bildirir. Siz bayanlar ilk adim içecek yiyeceklerinizde şeker otu var mi sorusu ile başlar sanız bilin ki var olacak.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca, "Kadın Çiftçiler Tarımsal Yayım Projesi" kapsamında şeker otu üretiminin yaygınlaştırıldığı bildirildi.
Bakanlıktan yapılan açıklamada, "Kadın Çiftçiler Tarımsal Yayım Projesi" kapsamında şeker otu üretiminin arttırılmasının hedeflendiği ifade edildi.
Projeyle kadın üreticilerin birçok ilde şeker otu (Stevia) bitkisi üretimine yöneldiğine işaret eden açıklamada, projenin aynı zamanda istihdama da katkı sağlayacağı bildirildi.
Proje kapsamı altında kadın çiftçilerin şeker otunu "Tarladan Sofraya Doğal Gıda" temasıyla ürettiklerinin belirtildiği açıklamada, Türkiye’de ki üreticiler için çilek, nane, biberi ve aspir yetiştiriciliğine alternatif olan şeker otu yetiştiriciliği kadın çiftçiler tarafından büyük ilgi gördü.
Türkiye de 5-6 yıllık bir geçmişi olan şeker otu bitkisinin yaygınlaşmasıyla kadın çiftçiler için şeker otu önemli bir gelir kaynağı haline geldi" ifadesi kullanıldı. Şeker otu çok eskiye tarihlere dayanır.
Doğal olarak şekerden 300 kat daha tatlı olan şeker otunun kalori ve karbonhidrat içermediğinin vurgulandığı açıklamada, şunlar kaydedildi: Tatlı ve kek tariflerinde şeker yerıne kullanmak 0 şeker.
Dünyanın birçok ülkesinde 100'den fazla çeşit yiyecek ve içeceğin tatlandırılmasında kullanılıyor. Kadın çiftçiler, ürünü işleyen tesislerin te kurulmasıyla bölgede alternatif ürün olma yolunda ilerleyeceğini ifade ediyor.
Önemli geri dönüşler alan kadın çiftçiler, organik lokum üreten bir işletme ile sıfır şekerli organik lokum üretimi için çalışmalara da başladı evde meyve sularına koya bilirsiniz tatlandırma..
Adım adım sağlıklı içeçek ve yiyecekle. Güney Amerika’da yetişen bir bitkidir. 1887 'de Paraguay yerlilerinin kullandığı şifalı bitkiler üzerinde inceleme yapan Güney Amerikalı bilim adamı Antonia Bertoni tarafından keşfedilmiştir.
Paraguay Kızılderilileri tarafından "Tatlı ot" ve "Ballı yaprak" ismiyle anılan ve tatlandırıcı olarak kullanılan stevianın sırrını çözmek için, 1931'de Bridel ve Lavieille adında iki Fransız kimyacı bitkinin yapraklarından elde ettikleri ekstre üzerinde çalışmaya başladı.
Onların çalışmaları sonucunda beyaz kristal yapıda ve "Stevioside" adı verilen saf bir ürün elde edildi ve bu maddenin normal rafine şekerden 100 ile 300 kat daha tatlı olduğu fark edildi. 1971'de Çinli araştırmacı Dr.Tei Fu Chen Paraguay'ı ziyaretinde ilgisini çeken Stevia bitkisi üzerinde çalışmalar yaparak, kimyasal olmayan doğal yöntemlerle Stevia ekstresi elde edilmesinde ve yapraklarda bulunan keskin tadın kaldırılmasında başarılı oldu güney Amerika’da da yüzyıllardan beri tatlandırıcı ve tedavi edici özellikleri nedeniyle kullanılan stevia (şeker otu) , Japonya'da da otuz yılı aşkın bir süredir milyonlarca kişi tarafından tatlandırıcı ve gıda katkısı olarak kullanılmaktadır.
Bu bitkiden elde edilen özütün, kan şekerini düzenleyici etkileri olduğu kabul edilmektedir. Stevia'nın insülin duyarlılığını ve hatta salınımını arttırıcı etkilerinin olduğunu gösteren bazı araştırmaların varlığı diyabet tedavisinde kullanımını destekler niteliktedir.
Diyet yapan, formuna dikkat eden, sağlıklı yaşamı tercih eden, çeşitli kronik hastalıklarından dolayı beslenme programına dikkat eden(Diyabet, Kalp hastalıkları, Obezite, Sindirim sistemi bozuklukları) kişiler güvenle kullanabilir. Sıcak soğuk tüm içeceklerde Reçel, komposto, muhallebi vs gibi kaynatılarak pişirilen tüm yiyeceklerde direkt olarak katılarak, Pasta, kek, kurabiye, gibi fırında yüksek ısıda pişirilen tüm unlu gıdaların içerisine direkt olarak katılarak kullanılabilir.
ADAKİ ENERJİ Güney Amerika’da yetişen bir bitkidir. 1887 'de Paraguay yerlilerinin kullandığı şifalı bitkiler üzerinde inceleme yapan Güney Amerikalı bilim adamı Antonia Bertoni tarafından keşfedilmiştir. Paraguay Kızılderilileri tarafından "Tatlı ot" ve "Ballı yaprak" ismiyle anılan ve tatlandırıcı olarak kullanılan stevianın sırrını çözmek için, 1931'de Bridel ve Lavieille adında iki Fransız kimyacı bitkinin yapraklarından elde ettikleri ekstre üzerinde çalışmaya başladı. Onların çalışmaları sonucunda beyaz kristal yapıda ve "Stevioside" adı verilen saf bir ürün elde edildi ve bu maddenin normal rafine şekerden 100 ile 300 kat daha tatlı olduğu fark edildi. 1971'de Çinli araştırmacı Dr.Tei Fu Chen Paraguay'ı ziyaretinde ilgisini çeken Stevia bitkisi üzerinde çalışmalar yaparak, kimyasal olmayan doğal yöntemlerle Stevia ekstresi elde edilmesinde ve yapraklarda bulunan keskin tadın kaldırılmasında başarılı oldu.
GÜNEY Amerika da da yüzyıllardan beri tatlandırıcı ve tedavi edici özellikleri nedeniyle kullanılan stevia (şeker otu) , Japonya'da da otuz yılı aşkın bir süredir milyonlarca kişi tarafından tatlandırıcı ve gıda katkısı olarak kullanılmaktadır. Bu bitkiden elde edilen özütün, kan şekerini düzenleyici etkileri olduğu kabul edilmektedir.
Stevia'nın insülin duyarlılığını ve hatta salınımını arttırıcı etkilerinin olduğunu gösteren bazı araştırmaların varlığı diyabet tedavisinde kullanımını destekler niteliktedir.
Diyet yapan ,formuna dikkat eden ,sağlıklı yaşamı tercih eden, çeşitli kronik hastalıklarından dolayı beslenme programına dikkat eden(Diyabet, Kalp hastalıkları, Obezite, Sindirim sistemi bozuklukları) kişiler güvenle kullanabilir.
Sıcak soğuk tüm içeceklerde Reçel, komposto, muhallebi vs gibi kaynatılarak pişirilen tüm yiyeceklerde direkt olarak katılarak, Pasta, kek, kurabiye, gibi fırında yüksek ısıda pişirilen tüm unlu gıdaların içerisine direkt olarak katılarak kullanılabilir.
SARILIK ve HEPATİT B:
Bilirubinin kanda aşırı miktarda bulunmasından meydana gelir. Karaciğer de tıkanıklık olursa karaciğer safrayı dışarı atamaz. Kandaki alyuvarların bozulması ile insanın rengi, özellikle gözleri sararır, idrarının rengi kahverengiye yakın renkte olur. Dışkısı çok kokar. Ciltte kaşınma başlar.
Perhiz: Karaciğere zarar veren hararet verici gıdalar yenmez.
Bitkilerle tedavisi: Soğutucu, serinletici gözenek açıcı gıdalar yenir.
Hormonsuz, sararmış salatalık ya da acur rendelenip misli kadar balla karıştırılarak yenir, günde 3 kere tekrarlanır. Kısa sürede karaciğeri iyileştirir.
200 gram çörek otu, 100 gram çam sakızı öğütülüp balla macun yapılarak günde 3 tatlı kaşığı yenmeye devam edilir. Vücudun bağışıklık sistemini arttırır. Vücuda kuvvet verir yukarıdaki kürle beraber uygulanırsa çok faydalı olur.
Kekik çörek otu, misvak, az sinameki kaynatılıp bal1a tatlandırarak soğuk olarak içilmeye devam edilir.
Rezene kaynatılıp balla tatlandırılarak içilmeye devam edilir.
Biberiye, kuşburnu kaynatılıp bal1a tat1andınlarak soğuk içilmeye devam edilir.
Civanperçemi, kantaron karışımı balla tat1andınlarak içilmeye devam edilir.
HEPATİT DOĞAL TEDAVI:
Hepatit A virüsü sebep olduğu bir karaciğer akut iltihabıdır. Bu mide-bağırsak, sinir ve kalp-damar sistemi için karaciğer ve dalak, koyu idrar ve renksiz durakladı dışkı, hasar genişlemesi ile karakterize edilir. Hepatit genellikle sağ genel vücudun zayıf bir sıcaklık hafif artış, iştahsızlık, ishal ve ağrı kaybı ile başlar. Ağır vakalarda, hastalığın akut formunda (gönderme) olarak akacak ve her zaman sarılık tarafından işaretlendi.
HEPATİT DOĞAL ŞİFA,YEMEK TARİFLERİ
Muz ( Plantago major ) 20 gram Hindiba ( Lactuca intvbus ), kök 30 gram St.John 's wort ( Hypericum perforatum ), yaprakları 40 gram ile sapları Ölmez çiçek ( Xeranthemum yıllık ), çiçekler 40 gram Kadife ( Calendula officinalis ) çiçekler 40 gram Papatya ( Chamomi / la Recutita ) çiçekler 10 gram Barut Ağacı ( Rhamnus frangura ), ağaç kabuğu 30 gram
Karışımdan iki çorba kaşığı taze su yarım litre suya dökün ve gece boyunca beklemeye bırakın .Sabah, 5 dakika kaynatın 30 saniye ve zorlanma oturmasına izin pişirin. Yemekten önce 3/4 bardak 15 dakika tarafından çekilmiştir.
HEPATİT İÇİN BİR BAŞKA TARİF:
Ölmez otu, çiçekler 60 gram sarı kantaron, çim 50 gram yaban zencefil ( Asarum europaeum ), çim, 30 gram keten ( Linum usitatissimum ) tohumları 20 gram
Çobançantası ( Capsella bal bursapastoris .), çim 20 gram Nane ( Mentha arvensis ), 30 gram yaprakları Karaciğer Çay ( Pedicn / Urı comosa ), çim 40 gram Civanperçemi ( Achillea millefolium), çim, 30 gram nar, meyve 50 gram 2 Alır karışımın 3 yemek kaşığı kaynar su 3 bardak dökün, 2 saat ve zorlanma bekletin. 15 dakika bir ay boyunca yemeklerden önce yarım fincan günde 2 kez alın. Bir iki hafta sonu ve bir dersi tekrar ederler.
ÜÇÜNCÜ TARİF:
Ölü Isırgan ( Lamium album ). Çim 50 gram Huş ağacı tomurcukları 50 gram
kavak ( popu / bize sinir / a) , ağaç kabuğu (yedek lensler. söğüt) 40 gram sarı kantaron. çimen 30 gram
akşam ince toz halinde karışımın iki çorba kaşığı taze su yarım litre suya dökün ve gece boyunca beklemeye bırakın. Sabah, kaynayıncaya kadar soğumaya ve gerginlik için izin pişirin. Yemekten önce 15-20 dakika boyunca 1/4 bardak alın.
KRONİK HEPATİT VE DOĞAL ARITMA:
Kronik hepatit tedavisinde tıbbi bitkilerin temel amacı alerjik reaksiyonlara karşı safra ayrılmasını ve enzimlerin salgılanmasını, hareket geliştirmek, spazmlar ortadan kaldırır. Bu amaçla, otların karışımı konuşlandırılmış özleri ve çay (çay) vardı olabilir. Hulasa iyi (su yarım litre ince toz karışımı 2-3 yemek kaşığı), bir termos içinde hazırlanır ve sıcak yemek önce içilir - 3-4 kez. Tedavi süresi - en azından yarım yıl. Her 2 ay sonra mola yapmak için.
KRONİK HEPATİTLER İÇİN TARİF:
Rezene ve kimyonu meyve, Parlak Al der topalak kabuğu, nane yaprakları • -20 gram10 gram, civanperçemi ve otlar kantaron başına. Karışımın çorba kaşığı kaynar su bir litre dökün sıcak bir yerde ve zorlanma 2 saat bekletin. . Yemeklerden önce çeyrek fincan günde 3 defa içilir
iyi suya batırılmış çim 100 gram ve daha sonra yarım saat sıkıca kapalı bir kapta kısık ateşte pişirin 24 saat bekletin şeker veya bal ve daha fazla 400 gram ekleyin: • pelin şurubu İçecek 15-20 dakika pişirin. Şurubu 3-4 kez bir tatlı kaşığı alın
yemeklerden yarım saat önce bir gün.
Tohum ya da selenyum yaprakları 4 gram alın. Soğuk su 150 mililitre ile doldurun (bir takvim olabilir kepçe tohumları kaynar su 150 mililitre Dökülen) ve 3 saat beklemeye bırakıldı. ve süzün. Bir çorba kaşığı günde 4 kez alın.
Bir litre su dökün, ince toz haline getirilmiş, yeşil yonca saman 40 gram 5-6 dakika kaynatın drenaj kaynatın. 20-25 gün için 30 - 10 dakika yemek en az üç kez bir gün önce yarım bardak alın.
Kalen kökleri ya da genç çim kuşkonmaz sürgünlerinin (Asparagus officinalis) ile yeraltı kök 3 yemek kaşığı aldı, kaynar su, zorlanma ve içecek bir bardak bırakıldı Kronik hepatitli yemeklerden önce 2-3 yemek kaşığı.
İnce toz otlar Kalen Papatya Çiçeği (llcllis perennis) 3 çorba kaşığı alın. birinden dökülen ve soğuk kaynamış su yarım fincan, 2-3 saat ve zorlanma bekletin. Kronik hepatitli yemeklerden önce yarım fincan günde 3 defa alın.
Sıcak kompres koymak ve zeytinyağı yarım fincan içmek için yere doğru kaburga altında şiddetli ağrı durumunda.
Tozdan temizlemek, arpa 3 al 6 litre su ile dökülen ve 2 saat bekletin. Sonra ateşe koyun ve bir litre suyun olmadığı, sürece pişirin. Isı, soğuk, drenaj ve sıkmak çıkarın. . Yemeklerden önce çeyrek fincan günde 3 kez bir saat alın
Yulaf Yarım kilo alın, yıkayın ve ateşe koyun, 10 litre suyu dökün ve 2 litre kalan kadar pişirin. Gerilme. Tereyağı, bal, 100 gram ekleyip 10-15 dakika daha pişirin. Isı ve serin çıkarın. Yemeklerden önce bir çorba kaşığı günde üç kez bir saat alın.
Kronik hepatit Sibirya kocakarı ilacı: Izgara siyah turp ve tülbentten geçirilerek suyu sıkmak .İyice sıvı bal 400 gram suyu bir litre karıştırın. Yemeklerden önce ve yatmadan önce 2 yemek kaşığı günde 3 defa alın
ALBUMİN;
Albümin karaciğerde sentezlenen berrak, koyu kıvamda, suda çözünebilen, ısı ile pıhtılaşan bir protein türüdür. Sağlıklı yetişkin karaciğerinde günde 12-14 gram kadar albümin sentezi yapılır. Albümin düzeyinin yüksek ölçülmesi genellikle vücuttaki su kaybına bağlıdır.
Karaciğer hastalığı sebebiyle düşük miktarda albumin sentezi yapılınca böbrek rahatsızlığında: Yüksek miktarlarda albuminin atılması söz konusudur Yaşlı insanlarda, karaciğer hastalığı olanlarda ve beslenme bozukluğu bulunan kişilerde albümin azalır. Bazı hastalarda idrar ya da bağırsak yolu ile albümin kaybı gerçekleşmektedir. Sonuçta albüminin kan düzeylerinde azalma dokular arasında sıvı birikimine neden olarak özellikle bacaklar ve sırtta ödeme neden olur. Bu sıvı ayrıca karında ve akciğerlerde toplanır.
Albüminüri hastalığı belirtileri ve alınması gereken önlem önerileri kısaca şunlardır: Birçok hastalıklarda, ancak özellikle böbrek hastalıklarında, idrarda almümin hastalığı sıkça görülür. Bunun için, öncelikle beslenmeye dikkat edilmesi gerekilir. Mümkün olduğu kadar çok süt içilmeli, patates haşlaması ile muhallebi sofradan eksik edilmemelidir.
Baharatlı yiyecekler, biber, turşu ve tuz kesinlikle yenilememeli, kahve ve fazla miktarda su içilmemelidir.
Bitkisel tedavi: 2 tatlı kaşığı susam ile 1 kahve kaşığı sarısabır karıştırılır, iyice dövülür. Bu karışım her sabah, aç karına, Bir bardak su ile 1 kahve kaşığı alınır. içilir. Bu işlem, şikayetler geçene kadar tekrar edilir.
Orta büyüklükte bir lahana haşlanır, suyu süzülür, yemeklerden önce birer su bardağı içilir.
2 avuç katırtırnağı sapı ve çiçekleri 10 bardak suya konur, zerine bir baş soğan rendelenir. 15 dakika kaynatılır. Küçük bir leğene süzülür. Bu su ile sabah akşam el ayak banyosu yapılır.
4 bardak suya, 1 avuç tere otu konur. 15 dakika kaynatılır. Sonra da ince ve temiz bir tülbentten süzülür. Her gün, 1 su bardağı içilir.