SAKLI-ŞİFA
Bu site geçek dili ve imla ile ”edebiyatcı tarih felsefe ve veya editor” taraflarından düzeltirilerek yazılmamış ve bu site yazarı “tamamen terçübesine ” göre yazmış olarak sunulmuştur.
ŞİFALI BİTKİLER
Acıbakla
Doğal hayatın içerisinde kendiliğinden çoğalan her sene kendini yenileyen bir bitkidir. Yaprakları el şeklinde parçalı ve çiçeği mavi, tohumu kabuk içerisinde sık bezelye şeklindedir. Yerini severse bir metreye kadar büyüyebilir. Baklaları idrar söktüren, kanı temizleyen etkilere sahiptir. Alkaloit taşıyan türlerinin kullanımı zehirlenmelere yol açabilir.
Adasoğanı Zambak türü bir bitkidir.
Yaprakları şerit şeklinde 4 5 santimetre genişliğinde ve yumrusu da toprak altında bir kiloya kadar büyüyebilen bir bitkidir. Yaz kış az bir su bulabilirse yeşil olarak kalır. Mezarlıklarda mezar üzerine dikerler. Acıdır aynı zamanda zehirlidir. 5 10 gram bir adasoğanı insanı öldürebilir. Yeşil olarak kullanılmaz. Dilimler halinde kurutulup toz haline getirilir. Dövülerek toz halinde kullanılır. Bilmeyen kendiliğinden kullanmamalıdır. İdrar söktürür. Kalp hastalıklarında vücut suyunun giderilmesinde faydalıdır. Yaprak, çiçek ve meyveleri kullanılır.
Ardıç
Yaz kış ardıç ağaçları yapraklarını dökmez. İğne ve kısa(1,5 2 cm.) yapraklıdır. Ardıç çekirdekleri Gilikler yaprakların arasında dallara bağlı olarak bulunur. Ardıçlar yaylalarda 1000 metre yükseklikte yetişir. Sahil kesimlerinde yetişen türleri de vardır. Yöremizde 3 türü bulunmaktadır. Çalı ardıcı. Çit olarak kullanılır. Yağ ardıcı(Yüksek ardıç) yaylalarda yetişir. Uzun ardıç da süsü bitkisi gibi yetişir. Boyu 810 metreye kadar çıkar.
Şifalı bitki olarak yararlanılan ardıç türü yaylalarda yetişen Yağ ardıçlarının yaprakları ile birlikte tohumlarıdır. Bu Ardıç’ın yetişebilmesi için tohumları ardıç bozlakları tarafından yenilip, dışkı ile dışarı atıldıktan sonra çimlenmektedir.
Yağ ardıçlarının tohumları yuvarlak ve uç kısmı sivrimsin önce yeşil, olgunlaşınca kahverengi, daha sonra da siyah renge dönüşür.
Genel olarak kaynatılıp çay gibi demlenerek içilir. İdrar söktürücüdür. Boğaz rahatsızlıklarına, öksürüğe, üşütmelerine ve soğuk algınlıklarına iyi gelir.
Ayrıkotu
Toprak altında çok fazla yayılmış halde kökü bulunan ayrık otlarının yer üstünde de sarımsı beyazımsı dallı, yeşil küçük yaprakları dar, ince ve sivridir. Bodur bir bitkidir. Ağaç köklerinde ve fazla sulanan yerlerde kendiliğinden çoğalarak bütün bölgeyi kaplar. Hiçbir zaman kurumaz. Tarlada kalan en ufak bir parçasından yeniden gelişip, büyür.
Bitkinin kökler çıkarılıp yaş olarak veya kuru olarak kaynatılıp içilir. Mesane ve böbrek iltihaplarına iyi gelir. Mesanedeki tas ve kumları düşürür. İdrarı söktürür.
Ballıbaba Ballı baba Akdeniz kıyı şeridinde yetişen çalı türünden bir bitkidir. Mor, pembe, sarı ve beyaz renkte çiçek açanları mevcuttur. Akdeniz bölgesinde yetişen tür genelde sarı ballıbaba türüdür.
Bitkinin çiçekli dalları birlikte kullanılır. Çiçekli dallar toplanıp, gölge bir yerde kurutulmalıdır. Nezleye iyi gelir. Kabızlığı keser. İdrar yolları hastalıklarına iyi gelmektedir.
Böğürtlen
Beyaz ve pembeye yakın renkte çiçekler açar. Yaz boyunca hatta Anamur’da havaların kışın da ılık olması nedeni ile kış ortalarında bile önce yeşil, sonra kırmızı ve ardından da mor renkte meyve veren dere kenarlarında, yol kenarlarında ve sulak alanlarda daha iyi gelişen, yeşil genişçe, saplı ve tüylü yapraklı, dikenli bir çalı türüdür.
Çiçekler dal uçlarında açar. Özel ekimi yapılmaz. Doğal olarak yetişir ve çoğalır. Meyveler salkım şeklinde ve bir birine bitişik şekilde dizilmiştir. Yaprakları ve çiçekleri kullanılır.
Yaprakları bitki çiçeğe dönmeden toplanıp gölgede kurutulmalıdır. Çayı yapılır .Kabızlık yapar. Diş eti, bademcik ve boğazdaki iltihaplara iyi gelir. İsal önleyicidir.
Çiğdem
Kırlarda ve yaylalarda çıkan bir yıllık, yumruları toprak altında olup, yumrusu hafifçe kabuklu bir ot türüdür. Mor, beyaz yada sarıya çalan çiçekler açar. Çiçekler bahar ayında açılır. Çiçekler taç ve tüp şeklindedir. Yaprakları çimen gibidir. Çiğdem adı ile de anılır. Kazılarak yumruları çıkarılır.
Bitkinin tohumları ve yumruları kullanılır. Yumrular çok besleyicidir.
Köklerindeki yumrularda yağ, nişasta, sakaroz bulunmaktadır. Çok fazla kullanmak doğru değildir. İdrar söktürür, Kabızlığı yok eder.
Dereotu
Bahar aylarında sarımtırak renkte çiçek açan, her yıl yeniden ekilmesi gereken 30–40 cm. boya ulaşabilen bir otsu bitkidir. Gübreli ve iyi çapalanan topraklarda daha gür olur.
Rutubetli ve sulu iklimleri sever. Yaprakları parçalı ve dar olur, gövdede yaprakları saran bir geniş yaprağı daha vardır. Tohumlarından yenisi ekilerek elde edilir. Çeşitli salata, bakla yemeği ve cacıklara ilave edilir. Hoş kokuludur.
Şifalarda dereotunun meyve yani tohum kısımları kullanılmaktadır. Eylül sonlarında toplanan meyveleri gölgede kurutulur. Yatıştırtıcı, gaz önleyici olarak, hıçkırığı keser, hazımsızlıklara iyi gelir.
Devedikeni
Tarla ve yol kenarlarında kendiliğinden yetişen ve her yıl yenilenen bir bitkidir. 90–100 cm. boya ulaşır. İnce boylu ve çengelli yapıdadır. Vücudu ve yaprakları ince dikenlidir. Ateş düşürmede, terletici ve vücudu gevşetici etkileri vardır.
Ebegümeci
Ot türü bir bitkidir. 20 40 cm kadar boylanır. Yuvarlak ve sarmal yaprakları saplarla gövdeye tutunur. Bahardan itibaren ağustosa kadar çiçek açar. Yemeği yapılır. Taze yaprakları şifada kullanılır.
Öksürüğe karşı etkilidir. Yenildiğinde göğsü yumuşatır. Mide ve bağırsak düzenleyicisidir. Boğaz ve bademcik iltihaplarına etkilidir. Diş eti hastalıklarında ve mide ağrılarında etkilidir.
Fesleğen
Her mevsim saksılarda ve uygun ortamlarda yetiştirilebilen 30–50 cm arsında boylanabilen genelde yaprak ve tohumları kullanılan, kokulu, geniş uçları sivri yeşil veya cinsine göre gri mor çanak ve taç yapraklı, haziran ve eylül arasında sarı-beyaz çiçekler açan kokulu bir bitkidir.
Yaprakları kurutularak baharat olarak cacıklarda ve bazı sebze yemekleri ile kebaplarda, yaprak yine taze iken salatalara koku ve tat vermek için ince dilimler halinde doğranarak kullanılır. Meyveleri oval, siyah renktedir.
Yaprakları, dalları, tohumları ve çiçekleri şifa olarak kullanılır.
Gaz oluşumunu önler. İdrar yolları hastalıklarını giderir. Tohumları kaynatılarak içilirse öksürüğü keser. Hazımsızlığa ve baş dönmelerine karşı etkilidir. Arı sokmalarında yaprağı iyice ovularak suyu çıkarılıp, arı sokan yere bastırılırsa etkilidir.
Gelincik
Baharda ekin tarlalarının içerisinde bol miktarda kendiliğinden çıkan bir yıllık bir bitkidir. Gövde ince bir sap şeklinde dik ve tüylü olur. Çiçekleri bu dalların tam ucunda bulunur. Çiçek açtığında etraftaki çanak yapraklar dökülür. Orta yerinde siyah tüycükler ve yumrusu ile kırmızı üçgen şeklinde çiçek yaprakları vardır.
Şifa olarak çiçekler kullanılır. Çiçekler diğer bitkilerin aksine güneşte kurutulmalıdır. Öksürük ve nezlede çayı etkilidir. Uykusuzluğu iyi gelir, uyuşturucu etkisi vardır.
Hayıt
Dere kenarlarında kendiliğinden biten bir çalı türüdür. Yerine sever ise kökleri ve dalları bilek kalınlığına ulaşabilir. Temmuz ayında mor renkte- beyazımsı çiçekler açar. Dalları saplara bağlı üçlü parçalı şekildedir.
Emzikli kadınlarda sütü artırır. Karın ağrısı ve ishal durdurucudur. Tohumlarının idrar söktürücü, sancı kesici özelliği vardır.
Isırgan
Isırgan 40–50 cm. ye kadar yol kenarları duvar dipleri ve nemli, gübreli ortamlar ile sera içlerinde bolca yetişen tek yıllık bir bitkidir. Yapraklarının yakıcı özelliği vardır. Yapraklar saplı olup, oval şekilli ve dişlidir. Üst tarafları koyu yeşil ve parlaktır. Yakıcı tüyler buralarda bulunur.
Meyveleri emer ve fındık kadar büyüklüktedir .Küçük taze çıkmış yaprakları böreklerin içine ıspanak yerine kullanılır. Romatizma ve siyatikte etkili olarak kullanılır. Balgamı söktürür. Kansere etkili olduğu söylenmektedir.
Kahve
Genelde vatanı uzak doğu olmamakla birlikte Türkiye’de Akdeniz bölgesin de deneme üretimlerine yetiştiriciliğine başlanmış olan kahve bol miktarda çeşitli şekillerde hazırlanarak içilmektedir.
Kışın yapraklarını dökmemektedir. Çeşitli beyaz çiçek açar ve bir iki tohumlu meyveler vermektedir. Kahve sıcak suyla kaynatılıp isteğe göre şeker de konularak içilir.
Yapısında kafein vardır. Kafein keyif verici ve uyarıcı bir maddedir. Alışkanlık ve tiryakilikte yapar.
Kalbi kuvvetlendirir. Sindirimi rahatlatır. Mideyi oturtur. İnsana dinçlik ve ayılma verir. İdrarı çoğaltır ve solunumu kolaylaştırır. Beyni hareketlendirir. Çok içilmesi uyarıcıdır, sinir ve uykusuzluk yapar.
Kantaron
(Sarı kantaron- Mayasıl (basur) otu, Kantaron çiçeği Centaury Genelde dışardan getirilerek kullanılmaktadır. 15 50 cm kadar boyda iki yıllık otsu bitkilerdendir. Çiçekleri tüylü ve tüpsüzdür. Meyveleri silindir şeklinden kapsülledir. Sarımsı ve esmer renktedir.
Çiçek açma zamanında toplanarak şifada kullanılır. Şeker, reçine acı maddelerden oluşmuştur.
Çiçekler çay gibi demlenerek içilir. İştah acıcı ve ateş düşürücüdür. Basur(mayasıla) karşı etkilidir. Akşam-sabah aç karna birer bardak içilir. Astım ve mide ağrılarında da etkilidir.
Karabaş otu
Toros ve dağlarında kendiliğimden yetişen ve her yıl kökten yeni dallar ile kendini tazeleyen bir ot türüdür. Adaçayı gibi dallı sapların ucunda karabaş denilen yuvarlak çiçeğini verir. Çiçekleri önceden mor renktedir.
Taze olarak içilirken mor renkte daha sonraki dönemde yeşil, en son dönemde ise sarı renkte demi çıkar. Yapraklar kısa, ensiz ve sıktır. Çiçekler olgunlaştığında 15 20 santimetrelik dallar halinde boğularak kurutulur. Çiçekler menekşe (mor)rengindedir
Genelde çay şeklinde demlenerek içilir. Kurutulmuş karabaşlar fincana bir karabaş yetecek şekilde sıcak su ile demlenir.
Ağrı dindiricidir. Sinüstü söker. Burnu akıtır. Balgamı söker. Zindelik verir. İçerisinde bulunan etkileyici maddelerden dolayı ruha dinçlik veriri, rahat bir uyku uyumaya yardımcıdır.
Karabiber Dar i fülfül
Baharat olarak kullanılmaktadır. Çeşitli yemek, çorba, salata ve köftelere katılır. Mideyi ısıtır. İştah açıcıdır. Hazmı kolaylaştırır. Enerji vericidir. Cinsel gücü artırıcıdır.
Karamuk
Yaylalarda yetişen çalı cinslerinden biridir. Kışın yaprağını döker. Mersin yaprağına benzer ancak daha minik yapılıdır, gövde, dallar ve meyve yakınları dikenlidir. 50 100 cm. kadar büyür. Morumsu, pembe çiçekler açar. Dal uçlarında salkımlar halinde küçük buğday büyüklüğünde meyve verir. Meyveler çiçekten sonra yeşil, sonra pembe, olgunlaşanlar ise kırmızı(Mora çalan) renktedir.
Toplanarak tuz katılıp veya tuzsuz olarak yenir. Mideyi rahatlatır. Soğuk algınlıklarında etkilidir . C vitamini vardır.
Kekik
Kokulu, baharat olarak da kullanılan hem ekilebilen, hem de dağlarda kendiliğinden yetişebilen şifalı bir ot ve baharat bitkisidir. Çorbalara konulduğu, gibi suyu ve yağı da çıkarılır. Çorba, mor, tırnak, aşı, eşek kekiği gibi cinsleri vardır. Kışın kuru. Yazın yeniden yeşil, buz rengi yapraklar açar. Çorba kekiği cinsleri dövülmek veya öğütülmek suretiyle salata, çorbalarda kullanılır.
Çiçeklerini sonradan açar ve yaprağı azalarak sadece çiçek haline gelir. Küçük tohumları vardır. Bedeni kuvvetlendirme, hazmı kolaylaştırma, iştahı arttırma özelliği vardır.
Çay gibi demlenip içilince mide ağrılarını keser. Kalp çarpıntıların giderir. Barsak iltihaplarını iyileştirir ve salıları düzenler. Cinselliği artırır. Tansiyonu geçici artırabilir. Öksürük, bronşit ve astıma faydalıdır. Kekik suyu banyosu romatizmalı ağrılarda etkilidir. Kandaki şekerin miktarını azaltır. Kekik yağını guatrı olanlar kullanmalıdır.
Marul
30 50 cm boyunda yaprağı salatalarda kullanılabilen, çiğ olarak yenilen bir ot bitkisidir. Yapraklar tüysüzdür. Sarı renkli çiçekler açar. Vücudunda özellikle sıcak zamanlarda ve marulun ihtiyarlama devresinde beyaz bir süt bulunur. Her yıl ekilerek çoğaltılır. Acı marul, eşek marulu, yağ marulu, kıvırcık, bostan marulu gibi çeşitleri vardır.
Genelde sebze olarak kullanılır. Salata olarak ve yeşillik olarak tüketilir. Cinsel isteği frenleyicidir. Baş ağrısını önlemede etkilidir. Marul tohumlarının yatıştırıcı etkisi vardır. İdrar arttırıcıdır.
Maydanoz
Yeşil yapraklı, salata ve diğer yemeklerin üst görünümü katkısı olarak kullanılan yıllık veya iki yıllık sıcak bölgelerde yetişen bir ot cinsidir. 30–40 santimetre boylanır. İkinci yılda gövde oluşturur. Çiçeklenir(şemsiye şeklinde-beyaz), tohumlanır. Rutubeti ve sıcak yerleri sever.
Gövdeleri dikine, tüysüz, köşeli, içleri boş ve çok dallı, yaprakları ise saplı ve koyu yeşil renktedir. Kokuludur.
Yapraklarda A C vitaminleri vardır. İdrar söktürür. İltihaplı yaraların iyileşmesini sağlar. Yüksek tansiyonu düşürür. Cinsel istekleri (Afrodizyak) artırır. Görmeye kuvvet verir. Kökü de aynı özelliktedir.
Kenevir
Kötü amaçlar için kullanıldığında, insana zarar veren bir bitkidir. Kültürel olarak ekilen, bazen de yol kenarlarında kendiliğinden çıkan 50 cm’den 2 metreye kadar boy atabilen, yeşil ele benzeyen karşılıklı yapraklı, temmuz ve ağustos aylarında soluk yeşil renkte çiçekler açan bir bitkidir. Esrar otu olarak da bilinir. Gövdeleri iç boş kazık şeklinde, dikenimsi tüylü ve tırtıklıdır.
Dişi ve erkek çiçekleri ayrı bitkiler üzerinde olup rüzgâr ve arı tozlaştırması ile aşılanırlar. İp(kendir) yapmada kullanılır.
Bitkinin vücudundan reçine elde edilir. Bu reçine merkezi sinirleri etkiler, yatıştırıcı ve uyuşturucudur. Kenevir bitkisinin dişi çiçek veren bitkilerinden üretilen esmer renkli kütlere esrar denir.
Bu bitkinin yaprakları da aynı etkiyi gösterir. Bölgemizde “aptal otu” diye de anılır. Esrar maddesi insana zarar verdiği, alışkanlık yaptığı ve hastalıkları tetiklediği ve uyuşturucu olduğu için yasaklanmıştır. Eskilerde serbestçe ekilirken şimdi ekimi belirli kısıtlamalara ve yasal sayımlarla ancak ekilebilmektedir.
Mısır
Akdeniz bölgesinde her mevsim kış harici ekilebilen ve yetiştirilen bir bitkidir. 1,5 2 metreye kadar boylanır. Bir tahıl bitkisidir. Gövdeler sert ve 5–10 cm. çapa erişebilen ve dik şekildedir.
Yaprakların üst yüzleri tüylü alt yüzleri ise tüysüz olur. Yapraklar gövdeden sarılmış olarak çıkar ve sapsızdır. Çiçekler koltuklardan çıkar. Önce yeşil ve içinde reviş denilen bir beyaz gövde üzerinde dışı ise kapalı yaprakla sarılmış şeklinde uç kısımları da kahverengi tüylerle kaplıdır.
Olgunlaşan meyveler irileşir ve koltukları doldurur. Mısırlar koparılıp soyulduğunda bir yuvarlak çomak reviş ekseni etrafında dizilmiş olarak görülür. Mısır taneleri beyaz, açık ve koyu sarı, kırmızımsı, siyah renktedir.
Çeşitli cinsleri de vardır. Sert mısır, Slaç, unluk mısır, at dişi mısır, patlatma mısır adlarını alır.
Mısırlar taze iken kömürde pişirilirse ütme(ütülmüş mısır), suda haşlanarak yenirse haşlama mısır adını alır. Mısırlar soyulup sümekleri üzerinde kurutulur. Sonra sönmek soyma makinelerinden geçirilerek mısır ile koçanlar ayrılır. Değirmenlerde un haline getirilebildiği gibi, haşlanıp haşlanmış mısır olarak da tüketilir. Kurumuş normal mısır tavalarda veya fırında kavrulursa kavurga adını alır.
Cin darı denilen ve patlamış mısır olarak kullanılan ise ya kırmızımsı ya da sarı renklerde diğer mısırlara göre daha küçük ve yuvarlaktır. Patladığı zaman beyaz patlak mısırlar elde edilir.
Katımmış mısır ekmeğinden de mollaca adını alan bir çorba yapılmaktadır.
Mısırdan ayrıca mısır nişastası elde edilir.
Mısır tanelerinden ayrıca fabrikalarda mısır yağı elde edilmektedir. Mısır yağı doymuş bir yağ olduğu için kolesterol açısından yararlıdır.
Mısır tanelerinde% 67 nişasta, % 10 azotlu maddeler ve % 8 yağ bulunur.
Mısır püskülleri kurutulur ve kaynatılıp çayı içilirse baş ağrılarına iyi gelir. Püskülde karbonhidratlar, sodyum, potasyum ve kalsiyum tuzları bulunur. İdrar söktürmede ve taş
NANE
50 70 cm.ye kadar boylanabilen, hoş kokulu, bir yıllık gövdesi yeşil ve kırmızıya yakın renkte tüylü veya tüysüz otlardan biridir. Yapraklar saplı ve ince gövde üzerine dizilmiş durumdadır.
Temmuz-ağustos aylarında çiçek açar. Çiçekler mor, beyaz, leylak renkli Yaprakları yeşil olarak veya kurutulup baharat olarak kullanılmaktadır. Salatalara ayrı bir tat veriri. Cacıklarda ve çorbalarda kurusu kullanılır.
Yapraklar, dallar ve çiçekleri kullanılmaktadır. Yapraklardan nane yağı elde edilir. Yaprakta reçel, reçine, uçucu yağ bulunur.
Yapraklar çay olarak içilince yatıştırıcı ve ruha dinçlik verici özelliktedir. Mide ağrısı ve sancılarında yatıştırıcı, gaz söktürücü, bulantı giderici olarak içilir.
Nergis
Kültür ırkları olmakla birlikte Toros da ekin aralarında anız başlarında kış mevsimi ile birlikte kendiliğinden açan, tek yıllık, soğanlı bitkilerdendir. Çok güzel ve kuvvetli bir kokusu vardır. Çiçekler dal uçlarında boru gibi uzanmış saplar üzerinde bulunur ve sarmal bir yaprağı vardır. Çiçekler beyaz açar.
Koparılmış çiçekler vazoya konup ıslatılırsa ve suyuna bir damla kırmızı, siyah veya mavi mürekkep damlatılırsa nergis çiçeklerinin o renklere boyandığı görülür. Süs bitkisi olarak yetiştirilir. Bitki zehirlidir.
Kusturucu ve ishal etkisi yaratır. Kabızlığı olanlar az miktarda içebilirler. Kurutulmuş çiçekleri çay olarak demlenerek içilir. Yatıştırıcı ve ateş düşürücü etkisi de vardır.
Nohut
Yemeklikler arasında, baklagiller türündendir. Yeraltında kazık kökler ile ince yer üstü dallar üzerinde küçük kalbimsin yeşil yapraklar yer alır. Koltuk altlarından çıkan saplar üzerinde çiçeklerini taşır ve çiçekler beyaz, mavimsi ve pembemsi renktedir. Kendi kendine çiçek tozları ile döllenir. Nohutlar başlangıçta küçük çakıldaklar(torbalar) halindedir. Yetiştiğinde içi dolgunlaşmış ve dıştan sertleşmiş olur. Taze olarak tüketildiği gibi harmanlanıp kurumuş nohut taneleri çekilerek elde edilir. Yemek yapılmakta ve un yapımında kullanılır. Haşlama olarak da yenilir.
Nohut bol nişasta ve azot yüklüdür. Protein, kalsiyum, fosfor, demir mineralleri bulunur.
Vücuda kuvvet verir. Besleyicidir. Nohutlar haşlanarak veya haşlanmadan fırında ya da tavada tuz da katılarak kavrulursa(pişirilirse) buna kavurga denir. Leblebi imalatında da nohut kullanılır.
Papatya
Kırlarda, yol kenarlarında, ekin arlarında kendiliğinden çıkan tek yıllık otlardan biridir. Yapraklar parçalı, tüysüzdür.
Çiçekleri dal uçlarında küçük çerçevelenmiş yuvarlak dizilmiş başçıklar halindedir. Beyaz ve sarıçiçekler açmaktadır. Beyaz ve sarıpapatya ismi ile anılır. Halk arsında “Papatça” denilmektedir. Kültür türlerinde Alman, yabanî, beyaz papatya gibi isimler alır.
Saplı dallar halinde yapraklar ve çiçekler gölgede kurutulur. Çay gibi demlenerek içilir. Sabahları aç karna daha faydalıdır. İdrarı çoğaltır. Yatıştırıcı, gaz söktürücü, iştahı açıcı özellikleri vardır. Basurlarda ağrıyı keser.
Papatyadan yağ da çıkarılır. Spazmı önleyici ve ağrı dindirici özelliği olan bu yağ da % 1 oranında suya katılarak içilir.
Rezene
Kokulu tek yıllık, haziran ayında çiçek açan bir metre ve üstünde boy atabilen sarı çiçekli, uzun saplı ve şemsiyeli bir bitkidir. Yaprakları saplı olup düzdür. Birçok çeşidi bulunur.
Meyveler yeşilimsi, silindirler şeklinde olur. Kayalık ve kurak yerlerde yetişir. Kökleri, meyveleri ve yaprakları kullanılmaktadır. Meyvelerinde şeker, nişasta, yağlar bulunur.
Mide gazını giderir, anne sütünü çoğaltır. Müsekkin(yatıştırıcı) olarak içilir. Çay olarak içilebildiği gibi toz olarak da bir bardak su içinde içile bilinir. Dalak hastalıklarında, idrarın atılmasında faydalıdır.
Roka
Bir yıllık otsu bir bitkidir. Yapraklar toplu haldedir. Tırtıklı kenarlı ve tüylüdür. Çiçeklerini sarı tonlarda ve mor damarlı olarak açar. Kök ve tohumlarından ekilerek çoğaltılır. Yeşil olarak tere gibi tüketilir. Tadında hafif bir kekelik vardır. Baharatlıdır.
Yapraklarında yakıcı yağlar olur. C vitamini yönden zengindir. Her bölgelerde ekilip çoğaltılmıştır. Salatası yapılır. İştah açıcıdır. Uyarıcı ve kuvvet verici, öksürüğü kesme gibi etkileri vardır. Tohumları da aynı özelliktedir. Cinsel gücü kuvvetlendirir.
Salep
Toprak altında yumruları bulunan ve toprak üstünde ot kısmı olan bir yıllık bitkilerden biridir. Yumruları çok değerli olup tabi dondurma yapımında kullanılır. Yumrular toprak altında ikili olarak bulunur. O sene toprak üstüne çıkan kökün yumrusu ana yumrudur. Diğeri ise gelecek yılın yumrusudur. Çayırlık ve su alan alanlarda yetişir.
Yayla bitkileri arasında yer alır türleri salep yumrusu elde edilen önemli iki çeşittir. Salep kazanların o yıl ot veren yumruyu değil de gelecek yılın yumrusunu almaları gerekir. Bu yumrular kurutulup dövülerek tozu elde edilmektedir.
Nişasta, azotlu madde ve şeker bakımından zengindir. Bağırsaklara iyi gelir. Soğuk algınlığında, öksürükte kullanılır. Cinsel gücü arttırıcı özelliği vardır. Dondurmaya ne kadar çok salep katılırsa o kadar güzel ve vitaminli olur.
Sarımsak
Tek yıllık, köklerindeki olgunlaşmış taneleri bulunan ve çok özel kendine has bir kokusu bulunan soğansın bitkidir. Yaprakları içe oluklu ve düz olup gövdeden sarmal şekilde olur, buğday yaprağı gibidir.
Çiçekleri küre biçiminde şemsiye gibi açılmıştır. Sarımsağın soğanımsı kısmı beyaz veya kırmızımsıya çalar. Yumrular kabuklar tarafından sarılmıştır .Beyaz ve siyah sarımsak cinsleri ile küçük ve ziraat türü cinsleri mevcuttur .Yapısında A,B,C vitaminleri, şeker, yağlar bulunur. Sarımsak tedavilerde kullanılmaktadır.
İştah acıcı, solucan düşürücü, tansiyonu düşürücü, kan temizleyici ve antibiyotik olma özelliği vardır. Kansere karşı koruyucudur. Bakterilerin üremesini önleyicidir. İnsana sıhhat ve enerji verir. Birçok yiyeceğe katkı maddesi olarak kullanılır.
Semizotu
Kendiliğinden bağ, bahçe, seralarda ve tarlalarda yetişen bir yıllık otsu bitkilerdendir. Mora yeşile çalan gövde üzerinde küçük yapraklar ve dolgun nazik ve yeşil renktedir. Gövde toprak üstüne yatık vaziyette bulunur. Zirai olan türleri de vardır. Tohumu ekilerek yetiştirilir. Meyveler çok tohumludur. Çiçeklerini yaprak önlerinden sarımsı renkte açar.
Yemek olarak pişirilerek, saç böreklerinde peynir ve çökeleğe karıştırılarak, tuzlanıp, ekşi sıkılarak salata olarak ve salatalık yerine cacıklara doğranarak tüketilir.
Demir ve C vitamini deposudur. Mayhoş tattadır. Şeker hastalığına iyi gelir. Kanı temizler, uykusuzluğu giderir ve zihin yorgunluğunu alır, sinirleri yatıştırıcıdır.
Soğan
Kökünde yumru veren ve her yıl ekilen, tohumundan ekildiğinde önce göver denilen küçük soğan elde edilen sonra göverilerin ikinci yıl ekilmesi ile soğanı elde edilen bir bitkidir.
Yeşilimsi tam orta yerinden çıkardığı hortum ucunda yuvarlak yeşil ya da pembemsi çiçek açan ve siyah tohumlu(bunlara karaca denir), yaprakları kapalı boru şeklindedir. Karacalar küçük ve köşelidir. Şemsiye veya bir küre durumundadır.
Kırmızı, beyaz, siyah türleri vardır. Kantar topu, İmralı, Yalova gibi çeşitleri bulunur. Soğan yumrusunun üst üste içten dışa doğru dizilmiş ve aralarda zar bulunan sarmal yuvarlak şeklinde ve en dışında da kabuk denilen cinsine göre rengi bulunan bir yapıda görebiliriz. Bilinen her şeyle pişmiş ya da çiğ olarak tüketilmektedir. Anamur’da soğana “koç” denir.
Yemeklerin en değerli katkısı ve çeşnisidir. Kebaba, salataya yakışır. Sofraların baş konuğudur. Bol miktarda C vitamini vardır. Besleyicidir. İştah açar. İdrar söktürür, kalbin dostudur.
Soğanın içinde uçucu bir kükürt maddesi vardır. Gözünüzü bu madde yaşartır. Mikroplara karşı koruyucudur. Zihin yorgunluğunu giderir. Böbreklerdeki kum ve taşları düşürür. İktidarsızlığı giderir. Cinsel gücü artırıcıdır. Öksürüğü söker. Grip ve soğuk algınlıkları ile boğaz iltihaplarında faydalıdır.
Sumak
Küçük çalı biçiminde, eğri gövde yapılı, kışın yaprağını döken ve yaprakları sapsız, tüylü kenarsız hafif tırtıklı çalı türü bir bitkidir. 2–3 metre boy atabilir. Çiçekleri yeşilimsi ve koniktir.
Meyveler çiçekten sonra yeşil renkte küçük yumrular halindedir. Orta kısmında bir çekirdek kısmı, üstünde ise etli bölüm yer alır. Olgunlaştığı zaman kırmızı renge dönüşür. Toplanan bu meyveler kurutulur. Sonra çekirdeklerinden ayrılıp dibeklerde dövülmek suretiyle sumak denen ekşi baharat elde edilir. 150’ye yakın sumak çalısı türü vardır.
Toros 700 metreden başlayıp dağlarda kendiliğinden bitmektedir .İdrarını tutamayan çocuklara iyi gelmektedir. Şeker, boya ve tanen yapraklarında bulunur.
Kabız edicidir. Boğaz ağrı ve hastalıkları ile diş eti çekilmelerine iyi gelir. Boğaz hastalıklarında kaynatılmış suyu gargara olarak kullanılır. Bütün salatalarda, özellikle de kelle paça ile soğanları tatlılaştırmakta kullanılmaktadır.
Susam
Mayıs ayında ekilen, 1,5 2 metre boy atabilen ve kendinden dallanan ve küçük yaprakları olan ince dik bir gövde üzerinde yetişen ve meyve alarak da çakıldak şeklinde yeşil renkte küçük tüpçümler veren tek yıl ekimlik bir bitki türüdür. Ağaççıklar yeşilden sarıya dönüp küçük tüpçülerin ucu hafifçe alınmaya başlamışsa olgunlaşmış demektir. Köklerinden sökülen susamlar yuvarlak 25 30 cm çapında kümeler halinde bağlanır, tepe noktaları birleştirilerek kümüler hazırlanır. Kurumaya bırakılır. Kuruyan bu kümeler çaptı (çul) üzerine devrilerek sopalarla vurulup, silkelenir. Susam elde edilir.
Susamlar her türlü pasta, börek, ekmek ve simit üzerine serpilerek kullanılmakta, bölgede kavut denilen özel yiyeceğin içine kavrulup, dövülerek karıştırılmakta, pekmez ile samsıda denilen tatlısı yapılmaktadır.
Susamdan yağ da elde edilir. Bu yağ az az içildiğinde safra kesesi taşlarını döker. Nefes darlıklarına iyi gelmektedir. Karaciğer hastalıklarına ve kabızlığa iyi gelir. Cinsel güç artırıcıdır.
Şalgam
Havucun ve turpun yetiştiği gibi toprak altına doğru uzanan kök kısmı kullanılmaktadır. Bir yıllık bitkilerdendir. Yer üstünde sadece yaprak kısmı bulunur. Yapraklar parçalı ve üzeri tüylü, çiçekler ise sarı renktedir. Şalgam havucu kırmızı ve tam olgunlaşmış ise de siyahtır. Topraktan çıkarıldığı gibi kabuk kısmı ince bir tabaka halinde soyularak yenilebilir.
Havuçlar dilimlenmek ve bulgur ile mayalanmak suretiyle de şalgam suyu elde edilir. şalgam havucu yetişmekle birlikte şalgamlı havuç dışarıdan getirilmektedir. İç Anadolu belgesin Konya Ereğli de çok miktarlar da yetiştirilir.
B vitamini yönünden zengindir. İdrar söktürür. Böbrek kumlarını dökücüdür. Romatizmaya faydalıdır. Egzamalara karşı faydalıdır. Şeker hastalarına iyi gelir. Kabızlıklara etkilidir.
Tere
30 40 cm boylara erişebilen, beyaz veya mora yakın renklerde çiçek açan, bir yıllık bitkilerdendir. Meyvelerinin tek tohumlu olmasından dolayı su teresinden farklıdır. Yabanî olarak kendiliğinden yetiştirilmekle beraber zirai olarak da ekilmektedir.
İştah açıcı insana enerji ve dinçlik veren, su teresindeki faydaları da sağlayan bir yeşillik olarak yemek yanlarında tüketilen bitkidir. Tırtırlı yapraklı olanları kerteme olarak adlandırılır.
Su Teresi
Su kenarlarında, çeşme su akma yollarında ve sulama kanalları kenarlarında kendiliğinden çıkan, özel bir kokusu ve tadı bulunan yeşil bir su bitkisidir. Beyaz çiçekler açar. Çok uzun süre yaşamaya devam eder. Yapraklar yeşil ve parçalı, kenarları tırtırlıdır.
Yakıcı bir yağ vardır. A,C,D vitaminleri yönünden zengindir. İştah açıcı, cinsel istek artırıcı özellikleri vardır. Suyu ile saç yıkanırsa saçların dökülmesini durdurur ve kepeklenmeye mani olur.
Turp
Yemek yanlarında iştah açıcı olarak yenen, kökleri toprak altında, yumru şeklinde olan ve kültür bitkisi olarak üretilen bir yıllık bitkilerdendir. Kazık kökler belirli bir hacimde olmakta ve yemek yanlarında, salata olarak tüketilir. Toprak üstünde yeşil, düz, hafif tüylü kazık kökün tepesinden çıkan yaprakları bulunur. Orta kısmından uzun saplar üzerinde küçük altıgenimsin kapalı baklalar içerisinde beyaz veya pembe çiçeklerden sonra yuvarlak tohumları elde edilir.
Çok çeşitli turp cinsleri yetiştirilmektedir. Karaturp, beyaz turp, Kırmızıturp, uzun ve yuvarlak türler vardır.
Doğada doğal olarak yetişen turp cinsleri de vardır. Doğada yetişen turpların taze yaprakları toplanarak susamlı turp otu yemeği yapılır. Ayrıca yapraklar haşlanmak suretiyle salata şeklinde de hazırlanır.
Uyarıcı ve iştah açıcıdır. Safrayı söktürür.
Tohumlarında yarı yarıya yağ bulunur. Turp tohumları dövülüp, bala katılırsa cinsel güç artırıcı olarak yararlıdır.
Bazı turplarda C vitaminince zengindir. İdrar söktürücü olarak da kullanılır.
ŞİFALI SEBZELER
Bamya
Akdeniz iklim kuşağında yaz mevsimi bitkisidir. Ekim ayı sonuna kadar yerli türlerinden ürün almak mümkündür. Bir metre ile 3 metre arasında yerli türler, ziraat türü denilen parmak ve tombul bamyalar da 1 1,5 metreye kadar boylanmaktadır. Yaprakları asma yaprağı gibi üçgenli ve geniştir. Meyvesin beyaz veya sarı yeşil arası renkte yerli türlerde 7 13 cm kadar uzun ve iridir. Tombul bamya 5–6 cm, parmak bamya ise 4–5 cm. kadardır.
Yaş yemek yapılarak veya kuru olarak yine yemek yapılarak yenilir. İplere dizilerek kurutulur. Kabızlık tedavisinde, barsak çalıştırıcı olarak yenilir.
Enginar
Yumrularından yemek yapılan, bir metreye kadar büyüyebilen, küçük hurma ağacı görüntüsünde bir sebzedir. Gövdeler sert ve diktir. Mavi mor renkte çiçek açar.
Üst yapraklardan çıkan dal uçlarında önce çiçek ardından yeşil renkte daha sonra ise mor renkte 10 12 cm çapında limon büyüklüğünde meyveleri vardır.
Bitkinin yumruları yemek yapılarak tüketilmektedir. Taze yapraklarından hazırlanan çaylarda şifada kullanılır. Çayı safrayı artırır. İdrar çoğaltır. Karaciğer hastalıklarına iyi gelir. Kanda kolesterini düşürür. Ateş düşürücü ve iştah açıcıdır. Romatizma ve şeker hastalarına da iyi gelir.
Ispanak
Kış mevsiminde sebze olarak yetiştirilir. Kazık köklü yumuşak ve uzun yeşil yapraklı, serin ve rutubetli yerleri seven otsu sebzelerdendir. Çeşitli yemekleri yapılmaktadır. Tohumları ekilerek üretilir ve bir yıllıktır. Bir sap üzerinde salkım durumunda yaprakları yenilmektedir. Dişi ve erkek çiçekleri aynı bitki üzerindendir. Çiçekler açmadan hasat edilmesi gerekir. Çiçekler tohuma döndüğü anda yapraklar sertleşir ve tohumlar olgunlaşmaya başlar. Genelde Anamur’da dikensiz ıspanak türü ekilmektedir.
Pişirilerek veya salata halinde yenir. C vitamin yönünden zengindir. Vücudun direncini artırır. Ağız ve göğüs hastalıklarında faydalıdır. Kansızlığa iyi gelir. Hamilelere tavsiye edilir.
Kabak Kabakların çok çeşidi vardır. Bir yıllık ekilen, otsu bir bitkidir. 2 3 metre ve daha fazla kollarını uzatarak yayılır. Çeşitli şekillerde çiçek açar, sar, beyaz, açık mavimsi. Meyveleri de çeşitlerine göre değişir.
Sakız kabağı, köy kabağı, kestane kabağı helvacı kabağı, çekirdek kabağı, bal kabağı (Kestane), Rodos kabağı(Dikenli kabak), su kabağı, lif kabağı gibi çeşitlerini sayabiliriz.
Su ve çekirdek kabaklarından yemek yapılmaz. Birisinden çekirdek, birsinden ise su koyma kabı elde edilir. Su kabağının kevki denilen cinsi su almak için(saplı tas yerine) ve kabak kemani yapımında kullanılır. Lif kabağı da banyolarda sünger yerinebilmede kullanılır.
Bal kabağından tatlı yapılır. Diğer cinslerden ise çeşitli türde yemekler yapılmaktadır.
Kabaklar çok besleyici özellikte C ve B1 vitamini ihtiva eder. Pişirilen yemek yapılan kısımları bazı cinslerde çıban ve şişlerin indirilmesinde lapa olarak da tatbik edilince indirir. Şekerli ve nişastalı maddeler yapısında boldur. Bazı cinslerin tohumları çekirdekleri iğlikleri tenya ve kurt düşürücü olarak da kullanılmaktadır.
Karnabahar
Lahana illerdendir. Lahanada yapraklar sebze olarak kullanılırken bunda çiçek veya meyve denilen beyaz kısımlar sebze olarak kullanılmaktadır. Çeşitli şekillerde yemek olarak pişirilerek yenir. Fosfor ve vitaminleri yüksektir.
Zihin yorgunluklarını giderir. İdrar söktürücüdür. Cinsel güç verir. Dalak hastalıklarına ve şeker hastalarına iyi gelir.
Karpuz
Yerli türlerle birlikte, ziraat türleri de olan ve meyve olarak yetiştirilen, kol ve dalları 3 metreye kadar uzayıp dağılabilen bir yıllık bir bitkidir. Darı ve beyaz renkte çiçek açar, Çiçekler zaman içinde mavimsi ufak karpuzlara dönüşerek 30–40 kilograma kadar büyüyebilir.
Sıcak iklimleri sever. Genelde dış kabuk içinde beyaz daha sonra ortaya doğru kırmızılaşan etli bir yapıdadır. Siyah, sarı ve beyaz renkte çekirdek yapısı vardır. Son zamanlarda genetiği ile oynanmış tohumu bitmeyen ve tohumu da olmayan çeşitlerde üretilmektedir
Çeşitli isimleri vardır. Yenidünya, Alacalı, Dilimli, Kara, Yerli, Gülle, Vahşin ton, Diyarbakır, Ala karpuz gibi isimler almıştır.
Tatlı yerine, suyu bol, iştah acıcı bir meyvedir. Toksinleri temizler, böbrek kumlarını eritici, sıhhat ve dinçlik verici özellikleri vardır.
Kavun
Bir yıllık karpuz gibi otsu yaz meyvelerindendir. Çiçeklerini yaprak koltuklarından döker. Yöresine ve çeşitlerine göre isimlendirilir. Topatan, Kırkağaç, çitli, Çumra, Hasan bey, Altınbaş, Dilimli ve Hallaç yerli gibi isimler verilir.
Ham, yani yeşil olgunlaşmamış olan kısmına kelek denir. Kokulu kavun cinsleri de vardır. Bunlar küçük olur ve Eşememe adı ile anılır. Konya yöresinde yetişen kelek gibi olan cinsi(turşuluk) Yırtlak adını alır.
Hem yenilerek kullanılır. Hem de çekirdekleri tıpta kullanılır. Çekirdekleri çerezlik olarak da hazırlanır. Çekirdekleri öksürüğü keser. Sinirleri yatıştırma, böbrek ve kanı temizleme, taş düşürülmesi gibi tıbbi yararları mevcuttur.
Çekirdekler kaynatılarak suyu içilir. Şeker hastaları ile yüksek tansiyonun düşürülmesinde oldukça etkilidir.
Patates
Köklerinde yumruları olan ve yeraltında olgunlaştıktan sonra yemeklik olarak kullanılan yer üstündeki kısmı otsu yeşil nazik dal ve yapraklardan meydana gelen bir bitkidir.
Çimlenmiş patatesleri yemek doğru değildir. Çimlenmiş patateste alkaloitler bulunur. Bunlar zehirlidir.
Patates günümüzde yumurta büyüklüğünden 1 kilogram gelen büyüklüklere kadar irileşebilir. Kabuk renklerinden sarı ve kırmızı olarak ayrılır.
Patates nişasta bakımından çok zengindir.
Çiğ olarak aç karna yenen patates yumruları mide ülserlerine iyi gelir. Susuzluğu alır. Karaciğer şişliklerinde yararlıdır. Basur memesi ağrıların ı gidermede etkilidir.
Patlıcan
Yemeği yapılan, kebaplarda kullanılan, tek yıllık olarak ekilen bir metreye kadar boy atabilen, geniş tüylü yapraklı, yer yer vücudunda dikenleri bulunan bir bitki cinsidir. Yuvarlak, mor renkte meyveleri olur. Yapraklar ve meyveler saplarla gövdeye tutunur. Patlıcan çiçekleri beyaz ve pembemsidir.
Meyveler genelde yeşil, kahverengi ve mor renklerdedir. Çekirdek durumuna göre de az ve çok çekirdekli diye ayrılır. Ayrıca uzun ve yuvarlak patlıcan meyve türü vardır. Uzun olanlar kemer ismi ile anılır. Kısa yuvarlak tür dekiler Tophane patlıcanı adını alır.
Olanlarda yemek olarak pişirilebildiği gibi, dolmalık olarak da kullanılır. Turşusu hazırlanır. Salatası yapılır. Ocakta közlenmiş ve soyulmuş patlıcan salatası zeytinyağı ve sarımsak ilavesi ile pikniklerin vazgeçilmez yiyeceğidir.
Patlıcan kansızlığa karşı etkilidir. Karaciğerin düzenli çalışmasını, sinirlerin yatıştırılmasını, kalp çarpıntılarını giderir. Ağrıları keser.
Cilt hastalığı ve ileri düzeyde şeker, bağırsak rahatsızlıkları ve mide hastalıkları olanlara tavsiye edilmez.
ŞİFALI MEYVE ve AĞAÇ TÜRLERİ
Ahlat
Dağlarda kendiliğinden yetişen bir armut cinsidir. Meyvesi önceleri taş gibi olur. Armut toplanıp bekletildikten sonra ancak yenecek hale gelir, ya da Ağaçların haziranda verdiği meyvesi ancak ekim ayı sonlarında yenebilir. Meyveleri ishali durdurur.
Ahududu
Ağaççileği yada sultan böğürtleni adı ile söylenir. Tabiatta doğal olarak yetişen dikenli gövdesinden yaprak açan ve sulak yerlerle, tarla aralarında yer alan koyu yeşil taç yapraklı, dikenlidir. Beyaz ve pembemsi çiçekli bir bitkidir. Çiçekleri salkımlıdır. Çiçekten sonra meyveler önce kırmızı sonra mor bir renk alır. Mor renkli meyveler yetişen meyvelerdir. Bölgemizde Hazirandan itibaren kış ortalarına kadar doğal ortamda meyve vermeye devam eder. Böğürtlenin zirai olanı ve aşılanmış olanına ahududu denir.
Ah udunun meyveleri temmuz, ağustos ve eylül aylarında olgunlaşır. Yaprakları kaynatılarak boğaz rahatsızlıklarında gargara olarak kullanılır. Çiçekleri romatizma hastalarına iyi gelir. Meyvelerinde şeker, asit ve yağlar bulunur. Meyveleri ishale ve ateşli hastalıklara şifa vericidir.
Badem
Şubat sonlarından itibaren beyaz ve pembe renkli çiçekler açar, sonra çiçekler meyveye oturmaya başladığında da yassı sivri, taç, çanak yapraklarını çıkararak yeşil bir görünüm kazanır. Kış mevsiminde yapraksızdır. Her yerde yetişmektedir. Fazla su istemez.
Meyveleri yeşil ve taze(çağla) olarak tüketildiği gibi ağaçlarda yetişerek, temmuz ve ağustos aylarında da kabuklarının arasında sert bir şekilde hasat edilmektedir. Dış kabuk kırılarak badem içi olarak kullanılır. Acı badem ve tatlı badem gibi iki türü vardır. Acı badem içlerinden “Acı Badem Yağı” elde edilir. Badem içleri bazen tek, bazen çift olur.
Çocuklar için müshildir. E vitamini, şeker ihtiva eder. Acı bademdeki yağlar iyi bir koku gidericidir. Balık yağı içenler balık yağına karıştırarak içerlerse, balık yağının kokusunu alır.
Çakaleriği
Toros dağ yamaçlarında 700–800 metreden sonra doğal olarak yetişir. Diğer erik türlerine benzer. Nisan ayında beyaz çiçek açar. Meyve önce yeşildir. Sonra sarı bir renk alır. Haziran ve temmuzda meyve halen yeşildir. Ağustos sonu ve Eylül aylarında toplanır. Suyu çıkarılarak sirke olarak turşularda kullanılır.
3 5 metreye kadar boylanır. Çobanlar dallarını keçilerin iyi yediğini düşündüklerinden sürekli budayıp hayvanlara yedirirler. Meyvesi kadar çiçekleri de faydalıdır. Çiçekler rüzgârlı bir havada toplanıp gölgede kurutulur. Çiçekleri kanı temizler. İshali durdurur. Vücuttaki zararlı maddelerin atılmasını sağlar. Boğaz ve bademciğe faydalıdır.
Çamfıstığı
Toroslarda ve evlerin önlerinde özel olarak ekimi yapılan bir çam türüdür. Kozalakları tam olgunlaştığında meyveler kozalaklardan kırılarak çıkartılır. Meyvenin dış kabuğu da kırılarak çam fıstıklarına ulaşılır. Dolmalara çam fıstığı olarak konulur. Kuvvetli, besleyici yararlı bir besindir. Bronşite, akciğer hastalıklarına faydalıdır. Cinsel gücü de artırır.
Defne
Denizin nemini alan Toros dağ yamaçlarında kendiliğinden yetişen, 20 metreye kadar boy atabilen bir ağaç türüdür. Yuvarlak tepeli sık dallıdır.
Dallara yapraklar sağlı sollu dizilmiştir. Yapraklar oval biçimli, donuk renklidir. Yapraklarından faydalanılır. Dolma ve balık türlerinin pişirilmesi sırasında kuru defneyaprağı üzerine konursa ayrı bir lezzet verir.
Genelde yapraklar kullanılır. Baharat niyetinedir. Meyvelerde kullanılmaktadır. Defneden yapılan sabun vücuda güzellik ve sıhhat verir. Cilt ve saçlara faydalıdır.
Dalları ile birlikte alınan defneyaprakları ev içinde veya güneş görmeyen bir yerde kurutulur. Daha sonra yapraklar dalın üzerinden toplanır. Havan veya dibekte dövülür. Bir kilogram bal ile balın kapladığı alan kadar dövülmüş yaprak ilave edilir. Sabah- akşam bir çorba kaşığı aç karna yutulur. Bu damar tıkanmalarına ve damardaki yağlanmalara karşı etkilidir.
Greyfurt
Turunçgiller ailesinden bir ağaçtır. Yaprağını yaz kış dökmez. Meyveleri iri ve iki tarafından içe doğru bastırılmış tekerlek gibi olur. Sarı renktedir. Dış kabuklar meyvelerde acıdır. Ancak dilimler çıkarılıp meyveler çıkarılarak ve kabuklar soyularak yenilir. Ya da sıkılıp suyu alınmak sureti ile içilmelidir.
Karaciğerin çalışma fonksiyonlarını düzenler. Vücudun zehirli suyunun atılmasını sağlar. Kan temizleme özelliği vardır. Hazmı kolaylaştırır. Beden yorgunluktan kurtarır.
Ihlamur
Mayıs sonundan itibaren beyazımsı sarı renkte çiçek açan ve 5–10 metre boylanan sık yapraklı bir ağaç türüdür.
Çiçekleri açtığında etrafa hoş bir koku verir. Normalde orman ağacı olmakla birlikte üretilerek ev önlerine, parklara ve kaldırımlara da dikilmektedir.
Yapraklar saplı, uç kısımları sivrimsin kenarları tırtırlı, kalp biçiminde arka yüzleri beyazımsıdır.
Çiçekleri çay olarak birinci yaprağı ile birlikte toplanıp demlenerek içilir. Meyveleri çiçek ortasında kürecikler biçimindedir.
Balla birlikte içilirse mide ülserini önler. Gribal enfeksiyonlarda etkili, dinlendiricidir. Kan dolaşımın düzenler.
Keçiboynuzu
Orman ağacıdır. Susuz arazilerde bile yetişir. Çok yükseklerde olmaz. 100 metreye kadar yükseklerde bolca yetişen ve çok uzun ömürlü bir ağaçtır. Yeşilimsi çok küçük çiçekleri vardır. Bu çiçekler zamanla dökülüp yerlerinde boynuzlara dönüşür. Yapraklar çok yapracıkla, yeşilimsi, sık üstleri parlak, alt yüzleri mat renklidir. Dişi ve erkek tohumları kendi üzerinde bulundurur.
Meyveler önce yeşil, sonra olgunlaşma döneminde siyahımsı kahverengi bir renk alır. 15–20 cm. boyunda soya fasulyesi gibidir. Meyveler taze iken yumuşak, sonra sert ve odunumsudur. Meyve içinde şeker ve bal tabakaları ile küçük mor renkli mısır tanesinin daha yassı ve küçüğü boyutlarında tohumlara rastlanır.
İçerisinde yağ, şeker selüloz vardır. Meyveleri çekilerek keçi boyunuzu unu olarak kullanılır. Mide ve bağırsak bozukluklarına iyi gelir. Balgam sökücü, göğüs yumuşatıcıdır.
Kaynatılarak pekmezi yapılır. Pekmezi de aç karna birer kaşık yenirse vücudun direncini ve dayanıklılığını artırır, gelişmesini sağlar.
Limon
Bahar ve güz mevsiminde renkli ve güzel kokulu çiçekler açan turunçgil ailesinden 3–5 metre yüksekliğe ulaşabilen bir ağaçtır. Yaprakları yeşildir ve yaz kış dökülmez, oval, tüysüz, parlaktır.
Çiçeklerin taç ve çanak yapraklı beser parçalıdır. Meyveleri oval şekilli, önce yeşil olgunlaşınca açık sarı renkli, üzeri parlak ve kabarcıklıdır. Asitli ve ekşi bir öz suyu vardır. Limon meyvesinin içerisinde beyaz-sarımsı renkte, oval şekilli, acı, kaygan tohumları vardır. Çekirdeklerini mideye kaçırmak doğru değildir. Kaygan olduğu için apandiste yol açar.
Limonun meyvesi, kabukları ve çiçeği kullanılır. Meyvesi salata ve çorbalarda her şeyde ekşi olarak kullanılır. Limonatası yapılır.
Çiçeklerinden elde edilen kolonya ferahlatıcıdır. Parfümeri, deterjan, krem ve sabun yapımında kullanılır. Kabuğundan pektin elde edilir.
İştah açıcı, C vitamin deposudur. Kanı temizler, susuzluğu alır. Ateşi ve tansiyonu düşürür, kolesterolü azaltır, kanda yağ birikimini önler. Damar sertlikleri ve romatizmalarda faydalıdır. Diş beyazlatıcıdır. Fazla yenilince dişi uyuşturur. Baş vücut ağrılarında etkili boğaz iltihaplarında faydalıdır.
Mandalina
Turunçgiller ailesinden, portakaldan daha küçük meyve veren, Rize, Satsuma, Kinik gibi çeşitleri olan, yaz kış yeşil yapraklı bir bitkidir. Kabukları daha kalın ve elle soyulabilir.
Meyvelerinde şeker ve organik asit bulunur. C vitamini deposudur. Kan temizleyicidir. Damar sertliği, grip ve felcin önlenmesinde etkilidir.
Mazı
Daima yeşil, meşe ağaçları üzerinde bulunur. Yaprakları ve kozalakları kullanılır. Yaprakları siğillere dövülerek sürülür. Basur memelerinde faydalıdır. Zehirlenmelere panzehirdir.
Mersin
Sonlarında beyaz çiçekler açar. 1–3 metre veya daha fazla boya erişebilir. Yapraklarını dökmez ve kokuludur. Yeşil renkli ovalimsi, canlı ve parlak 1,5–2 cm. yaprakları vardır. Çiçekler yaprak koltuklarında tek başınadır. Meyveleri nohuttan daha iri ve beyaz ya da siyah renktedir. İlk anda ise meyveler yeşil renktedir. Meyvelerin içi sert tohumlu ve etlidir.
Uçucu yağ esansı elde edilir. Gıda ve parfümeri sanayinde kullanılır. Kabızlığı giderir, mikropları öldürür. İştah açar, şeker hastalığına iyi gelir.
Hurma
Akdeniz yetişen bitki türlerinden önemli bir tanesi de hurmadır. 10–25 metreye kadar boy atabilir. Gövdeleri kütük şeklinde ve aşağıdan yukarıya doğru biraz incelen silindirik şekildedir.
En tepe noktasındaki yapraklar yukarı doğru, eskiyen dış yapraklar ise aşağıya doğru bakar. Yapraklar bir dal üzerine tutturulmuş ve ana kütük gövdenin en üstünden çıkmış durumdadır. Dallar da 3–4 metre uzunluğa erişir.
Çiçekleri tek cinstir. Ya erkek ya da dişi olarak sarı renktedirler. Tepe noktasından ayrı bir kök ile ağaç gövdesinden çıkar ve açılır. Çiçek mevsiminde erkek çiçekler kök dalından kesilmek suretiyle alınır. Dişi çiçeğin üzerine öncelikle bir şeker şerbeti püskürtülerek nemlenmesi sağlanır. Daha sonra ise tozlaşma halindeki erkek çiçek dişilerin üzerine sallanmak suretiyle erkek aşılama tozlarının dökülmesi sağlanır. Böylece meyvenin kavuz ve verimsiz olması yerine gerçek hurma olması sağlanmış olur.
Bir müddet sonra dişi tohumlar küçük yeşilimsi hurmalara dönüşür. Olgunlaşma döneminde ise meyveler sarı, olgunlaşmanın tam sağlandığı dönemde koyu kavuniçi, siyah veya çay rengindedir.
Meyveler çok tatlı ve besleyicidir. İnsan vücudu için gereken bütün maddeler nerdeyse hurmada mevcuttur.
Yıllık taze hurmada % 60 65 seker ve % 2 protein bulunmaktadır. Bu oran kuru hurmalarda % 75 85’e yükselir. Beden ve zihni geliştirir. Kansere karşı koruyucu etkisi vardır. Boğazı yumuşatır ve ağrılarını keser. Öksürük, bronşit ve soğuk algınlıklarına iyi gelir. Kemik gelişimine yardımcıdır.
Muz
Türkiye’mizde Muzun başkenti olarak . Anamur Muzu ayrı tat ve kokuya ve lezzette sahiptir.
Muz yetiştiriciliği sayfalarımızda anlatılmıştır. , 3–5 metreye kadar boy atabilen, mor çiçekler doğuran, meyveleri lezzetli ve nişasta bakımından zengin bir bitkidir. Meyveler çiğ olarak yenir. Pastalara da ilave edilir.
Kemik gelişimine katkı sağlar. Sinir zafiyetlerini ve yorgunluğu yok eder. Böbrek ve mafsal iltihaplarına ve bağırsak bozukluklarına faydalıdır. İshali durdurur. Fazla yenildiğinde kabızlığa yol açar.
Okaliptüs
Yaz mevsiminde mor renkte çiçek açan odun gövdeli yeraltında çok derinlerde kökleri olan ve yaprağı bitkinin yaşına göre şekil alan bir ağaçtır. Çiçeklerden sonra küçük salkımlar halinde oval, kapsül meyvecileri olur. Yapraklar ince ve düz şekilde, 10 cm kadar boyda 1 2 cm genişlikte ve dal uçlarında yer alır. Alt kısımları pembemsi, üst kısımlar uçuk yeşil renktedir.
Dere kenarlarını, sulak yerleri sever. Bir okaliptüs ağacının 20–30 ton su çekebildiği söylenir.
Bataklık kurutmada kullanılır. Ağacı kuruyunca çok serttir. Yaş ağaçtan biçilen tahtalarla yörede meyve sandıkları çakılır. Okaliptüs ağacının yüzden fazla çeşidi dünya üzerine yayılmıştır.
Solunum yolu hastalıklarına şifadır. Öksürüğü keser. Boğaz burun iltihaplarını giderir. Yaprakları doğrudan doğruya kaynatılarak kullanılır. Nefes darlığını, kabızlığı yok eder. Balgam söktürür. Yağı, pudrası ve sabunu yapılmakta, kozmetik sanayinde kullanılmaktadır.
Portakal
Sıcaklığı fazla olan özellikle Akdeniz bölgesinde, kışları don olayının fazla yaşanmadığı yerlerde yetiştirilen 3 4 metre boy atabilen bir meyve ağacı türüdür. Portakal meyveleri yuvarlaktır. Yumurta şekline benzeyeni de olur. Sapın bağlanma yeri içe basıktır. En küçüğü 3 4 yumurta büyüklüğünden 8 10 yumurta büyüklüğüne kadar çıkmaktadır. Yapraklarını dökmez, sürekli yeşildir. Greyfurt, limon, mandalina yaprakları bir birine benzer. Bahar mevsiminden itibaren beyaz ve kokulu çiçekler açar. Meyveler dallara küçük saplarla tutunur. İyi mevte tutan bir ağaç 500 meyve verebilir. Portakal cinslerine göre isimler alır. Ayrıca çekirdekli çekirdeksiz türleri ile kan portakalı, yerli, Washington, Yafa, Valensiyaca gibi türleri vardır.
Portakal meyveleri çiçekten sonra önce tüylü, sonra yeşil, olgunlaşma döneminde ise sarı bir renge bürünür. Dış kabuk yenmez, ancak reçeli yapılır. Dış kabuğun içinde beyaz bir kabuk örtüsü, çekirdek zarı en iç kısımda ise etli kısımlar ve çekirdekli cinslerde çekirdek bulunur.
Yenilmek suretiyle, meyve suyu olarak tüketilir. Kabuğundan portakal esansı yapılır. Parfümeri ilikte koku için kullanılır. C vitamini, şeker ve asitler yönünden zengindir.
Portakal çiçekleri kaynatılarak elde edilen su ile spazmlar önlenir. Mide hastalıklarına iyi gelir. Soğuk algınlığı ve grip hastalıklarında etkilidir. Ateş düşürür. Cilt güzelliği sağlar ve şeker hastalarına da iyi gelir.
Sandal ağacı
Birkaç metre boya kadar ulaşır. Yapraklarını dökmez. Dış gövde beyaz ve kırmızıya çalan bir renktedir. Yapraklar karşılıklı, yeşilimsi, etli ve alt kısmı ve üst kısmı renk olarak bir birinden farklıdır.
Çiçekler sarıya çalan kırmızı renktedir. Odun olarak gövdeleri kullanılır ve kokulu bir yapısı vardır. İdrar yolları mikroplarının temizlenmesinde, odunları parfüm yapımında kullanılır.
Meyveler Eylül ayı sonlarında olgunlaşmaya başlar. Bunlar saplı salkımlar halinde fındık büklüğünde küreler şeklindedir. Çiğ olarak yerken hafif acımsı bir tadı olmakla birlikte, sandal çileği denilen bu meyvelerden reçel yapılır.
ZAYIFLAMAK VE ŞİŞMANLAMAK İÇİN ÖNEMLİ TAVSİYELER
Zayıflık genellikle vitamin eksikliğinden kaynaklanır.
Kişi sigara içiyorsa bu durum besinlerin gerçek kokusunu ve tadını algılamasına mani olarak iştahını baskılayabilir.
Bağırsak kurtları tüketilen besinleri sizinle paylaşır. Zayıfların ilk yapacağı iş bağırsaklarında parazit, polip, kurt olup olmadığını kontrol ettirmektir.
Troid hormonları ve böbreküstü bezlerinin çalışma durumu da zayıflığa sebep olabilir yol açabilir
Fazla kilo nasıl kalp damar hastalıklarına yol açıyorsa, aşırı zayıflık da böylesi bir sonuca, adet düzensizliklerine, kansızlığa vs yol açabilir.
Kilo almanın da vermek kadar zaman aldığını ve kolay bir süreç olmadığını bilerek aşağıdaki önerilere dikkat etmelisiniz:
İlk yapacağınız şey en yakın hastaneye giderek bir diyetisyene başvurmak olmalıdır. Kötü gıdalarla kilo almak yerine, doğru gıdalar tüketerek kilo almaya özen göstermelisiniz. Zayıflığın bir nedeni de psikolojik olduğu için ferah, rahat ve temiz bir ortamda yemek yeme alışkanlığı kazanmalısınız.
Ana öğünlerinizde besin çeşitliliğine önem vermeli, 4 temel besin grubunu mutlaka bir arada tüketmeye çalışmalısınız. Asla öğün atlamayın. Ayaküstü yemek atıştırmayın. Aperatif gıdalarla beslenmeyin. Masadan mutlaka tok kalkın.
Yarı aç bir mide ile kilo alamazsınız. Mide elastik olduğu için, zamanla yemek miktarınıza göre kendisini ayarlayacaktır. Mide büyüktür veya küçüktür. Bunu siz zamanla istediğiniz kıvama getirebilirsiniz. Disiplinli bir şekilde beslenme alışkanlıkları geliştirdiğiniz zaman, kısa sürede kilo alabilirsiniz.
Şişmanlamak için bal, pekmez gibi doğal gıdaları dan; ceviz, fındık gibi mineral açısından zengin olan kuruyemişlerden de tüketebilirsiniz. Besinleri akşamları otururken yiyebilirsiniz. Yemek yeme sürenizi uzatın ve yemeğe başlamadan önce su içmeyin. İştahınızı kapatır ve az yemek yemenize sebep olur.
Form çaylarından uzak durun. Yemeklerden önce meyve gibi besinlerden tüketmeyin. Tatlılarınızı ceviz ve fındık ile tatlandırın.
Et yemeklerine ağırlık verin. Kalori değeri yüksek gıdaları her öğün tercih edin. Akşamları tatlıları tercih edin.
Şişmanlamak için bazı reçeteler:
İncir, süt, anason, tatlı yapılıp yenmeye devam edilir. Tatlı badem, kekik, öğütülüp balla macun yapılarak yenmeye devam edilir. Keten tohumu, çam sakızı, çörek otu, öğütülüp balla macun yapılarak yenmeye devam edilirse bağırsaklardaki bozuklukları tamir eder .
Buğday, mısır, kuru fasulye, nohut, pirinç, bakla, lahana, karnabahar kilo aldırır. Kabak yemeği ile Hunnayı beraber yemek güç verir.. Zencefil bitkisinin kökleri dövülerek ezilir.
Elde edilen posaya pirinç unu karıştırılarak macun kıvamına gelene kadar pekmez ile yoğrulur. Hazırlanan bu macundan, tedavi süresince, günde üç beş çorba kaşığı yenir.
Rendelenmiş turp ve Hindistan cevizi, incirle birlikte dövülerek ezilir. Ezilen karışıma, macun kıvamına gelene kadar pekmez eklenerek yoğrulur. Hazırlanan bu macundan tedavi süresince ve aç karnına bir veya iki çorba kaşığı yenir.
Anason tohumları, incirlerle birlikte yirmi dakika süreyle suda kaynatılır. Sıkılarak elde edilen posa, macun kıvamına gelene kadar dut pekmezi ile birlikte karıştırılarak yoğrulur. Bağırsaktaki kurtların temizlenmesi için hazırlanan macundan aç karnına iki çorba kaşığı yenir.
Sarımsak kürü yapılır (1 su bardağı) Sirke bal çörek otu kürü yapılır (1 çay bardağı) Polen, arı sütü, çemen (çetene kavrulup) toz halinde macun yapılır ve yenir.
İncir doğranır tereyağında kızartılarak (üstüne ceviz, badem, fıstık, Antep fıstığı, muz ve bal konulabilir) yenir.
Tüm gıdalar şişmanlatma değerlerine bakılarak kullanılır.
ZAYIFLAMA
Günümüzde yaşanılan en önemli sağlık sorunlarından biri de şişmanlıktır.
Zayıflama, forma kavuşma meselesi en fazla konuşulan konuların başında gelir. İnsanlar, şişmanlığın sebeplerini ortadan kaldırmadan, kalori kısıtlaması uygulamadan kolay ve kısa yoldan zayıflamak, kilo vermek ister.
Şişmanlığın en önemli sebeplerinin başında aldığımız gıdalar ve hayat tarzımız gelmektedir. Hazır paket gıdalar, GDO’lu ürünler, yağlı besinler yiyerek; spor yapmadan; masa başı, hareketsiz işlerle meşgul olduğumuz için aldığımız besinleri yakamıyoruz. Bu da şişmanlamaya sebep oluyor.
Beslenme alışkanlığımızı ve hayat tarzımızı değiştirmeden, diyet yapmadan zayıflamak hayaldir. Sistemli bir şekilde ve spor yaparak zayıflamak en sağlıklı yoldur.
ZAYIFLAMAK İÇİN ÖNEMLİ TAVSİYELE
Sabah kahvaltısını ihmal etmeyeceğiz. Sabah kahvaltısını yapmazsak, vücut aç kalacağım diye tedbir alır, öğle yemeğinde yediklerimizi depolar ve iç yağına dönüşerek şişmanlatır. Aynı şey diğer öğünler için de geçerlidir.
Meyve ve sebzeleri, kabuklarıyla bol, bol yemek en uygunudur. Yemeklerden hemen sonra meyve yemek sakıncalıdır. Hem şişmanlatır, hem de yemekten sonra yendiğinde midedeki besinlerle mayalanarak alkole dönüşür ve alkolün verdiği zararlar ortaya çıkar.
Şişmanlama endeksi yüksek olan gıdalardan uzak durulmalıdır.
Şişmanlatma ve şekeri yükseltme endeksi yüksek olan gıdalar: Bakla, patates, balkabağı, beyaz pirinç, beyaz ekmek, pekmez, çiçek balı, muz, kavun, karpuz, üzüm, gazoz ve kola…
Yapılan araştırmalarda, kırmızıbiberin kilo kaybını hızlandırıcı etkilerinin olduğu tespit edilmiştir. Kırmızıbiber, metabolizmayı hızlandıran, iştahı baskılayan, yağ yıkımını artıran bir maddedir.
Lifli gıdalar şişmanlatmaz. Enerji değeri sıfıra yakındır. Çünkü bağırsaklarda parçalanmazlar. Suda dağılmazlar, suyu çekerler. Bu sayede doygunluk hissi verirler. Bağırsakları çalıştırırlar ve kabızlığı önlerler.
Midede eriyen lifler tokluk hissi verirler ve midenin boşalmasını sağlayarak, kolesterolün düşmesine yardımcı olurlar.
Yağ ve şekerlerin emilmesini yavaşlatarak, yağ deposu olmayı azaltırlar. Tüm zararlı maddeleri sürükleyerek, emilmelerini önlerler ve dışarı atılmasını sağlarlar. Bu sayede kanser yapıcı maddeleri engelleyerek, kanseri önlerler.
Şişmanlamamak için, yemekten sonra egzersiz, spor veya 30 dakika yürüyüş yapmalıyız.
Göbek yağlarını eritmek için mekik çekmek iyidir. Mekik çekmeye başlamadan önce göbek vazelinle yağlanırsa daha faydalı olur.
Deniz ürünleri, karaciğer, ıspanak, greyfurt, portakal, havuç, kabak, mercimek, arpa, salamura yemek zayıflatır. Kayısı yemek bağırsakları çalıştırır.
Güneşli ve oksijenli ortamı değerlendirmeliyiz.
Ayakta yiyip içtiğimiz zaman, besinler midede durmadığı için doyma tokluk hissi oluşmaz. Doyma hissi oluşmadığı zaman, çok yeriz ve şişmanlarız.
Sindirim açısından en güzel pozisyon, oturarak yemektir. Ayaküstü yenen, Fast Fooddan kaçınılmalıdır.
Lokmalar küçük olmalı ve çok çiğnemeliyiz. Çok çiğnemek beyindeki tokluk hissini uyandırır ve yemeye ara verilir. Yani, tokluk hissi çok çiğneme ile alakalıdır.
Vücudun ihtiyaç duyduğu, çeşitli ve değişik gıdaları sebzeleri ve meyveleri mevsiminde yemeliyiz. Salata yemeğini ihmal etmemeliyiz. Lahana, tere, soğan, marul, salatalık, turp, domates, yer elması, maydanoz karıştırılarak salata yapılır. Limon ve zeytinyağı ilave edilir. Yemeklerden 30 dakika önce yenir. Şekeri düşürür, tansiyonu ve kolesterolü dengeler, kanı temizler, damarları açar ve hazmı kolaylaştırır
Acıkmadan sofraya oturmamalıyız, doymadan sofradan kalkmalıyız Yani yerken aşırıya kaçmamalıyız. İki öğün arası en az 4 veya 5 saat olmalıdır.
Kepeği alınmış beyaz un, şeker, aşırı tuz, margarinler, bunlardan yapılanlar, ilaçlı konserveler, kimyasal mayalı gıdalar, alkollü içecekler, rafine edilmiş gıdalar. E maddeli; Uzun süre dayanabilmeleri için kimyasal maddeler katılmış, renklendirilmiş, tatlandırılmış veya koyultulmuş gıdalar şişmanlatır.
Bu sakıncalı gıdalar, sağlığımız için zararlıdır, hem hasta eder, hem de şişmanlatır.
Şişmanlamamak için; bol su içmeliyiz, içme suları ilaçsız doğal memba suları olmalı. Çünkü vücutta ortaya çıkan zararlı ve zehirli maddeleri temizleyip idrarla dışarı atmak için bol miktarda su içmemiz gerekiyor.
Kabızlığı önler. Tokluk hissi verir. Yağ depolanmasına engel olur. Böbrekleri çalıştırır. Günlük su ihtiyacımız 2 litre kadardır. Bitki ve meyve çayları ile, doğal meyve suları susuzluğu gidermek için idealdir.
Sauna ve hamamda terlemek zayıflamaya yardımcı olur. Ayda 5 6 kilodan fazla zayıflamak da tehlikelidir.
Formda kalmak için ideal günlük yemek ihtiyacı %20 proteinler (etler, peynir, süt, yoğurt, soya, mercimek, badem, kuru fasulye, yulaf, pirinç) % 60 sebze ve meyveler %10 unlu gıdalar %5bitkisel yağlar olması gerekir.
Yağlı fındık, fıstık, çikolata, ceviz yağ yapar. Kolesterol hamurlu gıdalar da yağ yapar. Ekşi (limon gibi) gıdalar vücudu serinletir, yağ eritir, idrar artırır, kabızlık yapar. Posalı gıdalar vücuda gereklidir. Isıtıcı gıdalar susuzluk yapar.
Vücudumuzun günde 3500 kalori enerjiye ihtiyacı vardır. Fazla alınan enerji ise vücuda yağ olarak saklanır.
Zayıflamak için böbreklerin iyi çalışması (idrar çokluğu) bağırsakların iyi çalışması (hazım kolaylığı) gerekir.
DOYARAK ZAYIFLAMAK MÜMKÜNDÜR.
Zayıflamak için yaptığımız tavsiyelerin yanı sıra, doyarak zayıflamak için şunları söyleyebiliriz:
Yerken ve içerken dikkat edeceğimiz en önemli husus; yediğimiz ve içtiğimiz gıdaların, şişmanlatma endekslerini dikkat ederek, endeksi yüksek olanlardan kaçınmaktır.
Şişmanlatma endeksi düşük olan gıdalar: Armut, ayva, balık, biber, bulgur, çilek, domates, elma, erik, erkeç eti, greyfurt, havuç, ıspanak, kabak, karnabahar, kayısı, kepekli un ve kepekli ekmek, kereviz, kiraz, kivi, koyun eti, lahana, limon, mandalina, mantar, marul, maydanoz, mercimek, nar, nohut, patlıcan, peynir, pırasa, portakal, sarımsak, sirke, soğan, soya, süt, şeftali, tavuk eti, tere otu, turp, yoğurt, yumurta, zeytin, zeytinyağı…
Diyet yapanlar, salatalar ve sebzeler gibi lifli besinlerin yanında; dut, hurma, kabuklu yemişler, incir, tereyağı, kuyruk yağı, tuz gibi gıdaları da ölçülü yemek şartıyla, yiyebilirler. Bu gıdalar, şişmanlatmaz ve şekeri yükseltmezler. Sütün ve yoğurdun yağsız olanı tercih edilmelidir.
Bu açıklamalardan sonra sabah, öğle ve akşam yemeği için örnekler verebiliriz.
SABAH KAHVALTISI: 1. Kahvaltıdan önce şişmanlatma endeksi düşük olan meyvelerden bir tane yenebilir. 2. Kepekli ekmek yenir. 3. Kahvaltı yaparken, şişmanlatma endeksi düşük olan meyvelerden yapılmış, taze sıkılmış meyve suyu veya domates suyu içilebilir. 4. Şekersiz bitki çayları içilebilir. Siyah çay açık, limonlu ve şekersiz içilebilir. 5. Zeytin, az yağlı peynir ve yoğurt yenebilir. 6. Kaynamış yumurta tokluk hissi verir, uzun süre midede kalır. Rafadan ekmek yedirir. 7. Domates, salatalık veya şişmanlatma endeksi az olan sebzeler ve gıdalar eklenebilir. Sabah kahvaltısı için tavsiye ettiğimiz, bu gıdaları bir insan yiyince, doyarak zayıflamış olur.
ÖĞLE YEMEĞİ: 1. Kepek ekmek yenir 2. Limonlu ve zeytinyağı bol yeşil salata çeşidi yenmelidir. (Sirkeli de olabilir) 3. Izgara veya haşlama tavuk, yağsız koyun veya erkeç eti, balık, yağsız yoğurt veya ayran, şekersiz çay, maden suyu veya ilaçsız memba suyu, sertlik oranı az olmalı. Yemekten sonra, mide çalışıncaya kadarda içilebilir. Mide çalışmaya başladıktan sonra 2 saat su içilmez. Hararet olunca, sıcak bitki çayları şekersiz içilebilir. Çünkü pişmiş aşa soğuk katılmaz diye bir tabir vardır. Aynı kaide mide çalışırken de geçerlidir.
AKŞAM YEMEĞİ: 1. Kepek ekmek. 2. Limonlu ve zeytinyağlı bol yeşil salata çeşidi yenmelidir. (sirkeli de olabilir) 3. Sebze ağırlıklı, hafif olmalıdır. Et sebzelerin içinde olmalı. Etli olduğu zaman yemeğe ayrıca yağ konmamalı. 4. Yemekten 2 saat sonra meyve yenebilir. 5. Öğle yemeğinde su için tavsiye ettiğimiz şey, diğer öğünlerde de geçerlidir.
ARA ÖĞÜNLER: Ara öğünlerde şişmanlatma endeksi düşük olan meyveler yenebilir. Ayrıca ara öğünlerde bir dilim, kepekli ekmek ve kaynamış yumurta yenebilir.
KOLAY VE UCUZ ZAYIFLAMA KÜRLERİ:
Elma, armut, incir, üzüm, kiraz, limon devamlı yenir. Öğünün biri meyve kürüyle geçiştirilir. Yemeklerden önce meyve yenir, su içilir. içilmeye devam edilir. Maydanoz ve kereviz yaprağı kaynatılıp içilmeye devam edilir.
Kekik, kiraz çöpü, mısır püskülü, çörek otu, sinameki karışımı ıhlamur gibi kaynatılıp çam balıyla tatlandırılarak günde 3 5 su bardağı içilmeye devam edilir. Marul, maydanoz, roka, tere, salata yapılıp yenmeye devam edilir .Sert limonata içilir
GÜN BOYU TOK HİSSETMENİN SIRRI BİR BARDAK SÜTTE
Bir bardak süt içmek sizi tok tutarak öğle yemeklerinde daha az yemenizi sağlıyor...Kahvaltılarda doyana kadar yemek yemektense, meyve suyu veya çay yerine bir bardak süt içmek sizi tok tutarak öğle yemeklerinde daha az yemenizi sağlıyor...
Amerikan Klinik Beslenme Dergisi'nde yer alan çalışma süresince, Avustralyalı araştırmacılar, sabahları meyve suyu yerine yağsız süt içmenin tokluk hissi verdiğini ve böylece bir sonraki öğünde kalori alımının azaldığını belirlediler. Süt içenlerin öğle yemeklerinde yaklaşık 50 kalori (yüzde 9) daha az yemek yediklerini belirten araştırmacılar, çalışmaya katılan aşırı kilolu ancak sağlıklı 34 kadın ve erkeği iki gruba ayırıp, birincisine 570 gram yağsız süt; ikinci gruba ise aynı miktarda meyve suyu verdiler.
Kahvaltı ile öğle yemeği arasındaki 4 saat boyunca, erkekler ve kadınlar tokluk duygularını ölçtüler ve öğle yemeğinde doyana kadar yemelerine izin verildi. Süt içen yetişkinler daha çabuk doyduklarını ve öğle yemeğinde daha az yediklerini bildirdiler.
KIRMIZI BİBERİN ŞAŞIRTAN ÖZELLİĞİ
Yıllardır sofralarımızda tükettiğimiz kırmızı biberin bu özelliği herkesi çok şaşırtacak..İngiltere'de yapılan araştırma her zaman C vitamini açısından en zengin yiyeceklerin başında gösterilen portakaldan daha faydalı sebzeler olduğunu ortaya çıkardı. Kırmızı biber portakaldan 3 kat daha fazla C vitamini içeriyor.
Kırmızı biber, C vitamini açısından da toplumda bilinenin aksine, limondakinden daha çok C vitamini içeriyor.
Özellikle taze kırmızı biber, C vitamini açısından limondan yaklaşık 7 kat daha zengin bir ürün. Bir kupa bardağı kırmızı biber günlük almamız gereken C vitamini ihtiyacını karşılıyor. Ayrıca kırmızı biberde bulunan E ve C vitamini, kötü kolesterolü düşürüyor.
Uyarı: diyetisyen programı almadan hiçbir zayıflama ilaçları kullanmamaya dikkat edin.
Vücuda lazım olan yağları atmayın doktor ve diyetisyen kontur ol olmadan vücut taraması yapmadan zayıflama moduna geçmeyin insan her haliyle güzeldir.
Fazlalığı atma ihtiyacınız olabilir ama vücut eksikliği varsa.... eksikliği tamamlayın ,tedavi edin ,gerisi gelir, sebep sis hiç bir şey yoktur. Şişmanlatan endeksi yüksek gıdalardan kaçın yeterli.
ANTEP FISTIĞI KALBİ VE FORMU KORUYOR
Araştırmada, Antep fıstığının kalbi koruduğu, kötü kolesterolü düşürdüğü ve diyabete karşı koruduğu, kilo aldırmadığı ve kansere karşı koruyucu etkisi tespit edildi.
Araştırma sonuçlarına göre, doymamış yağ asitleri açısından zengin olan ve kolesterol içermeyen Antep fıstığı kalp sağlığını koruyor. Antep fıstığı damar yapısını düzenliyor ve damarda yüzde 33 oranında genişleme sağlıyor.
Her gün 100 gram kavrulmuş Antep fıstığı yenilmesi durumunda kötü kolesterol LDL'nin yüzde 12 oranında düştüğü, kan glikozunu yüzde 10 oranında düştüğü ve diyabete karşı koruyucu olabileceği tespit edildi.
Zengin demir, B vitaminleri ve kalsiyum içeriği sayesinde Antep fıstığı kansızlığı önlüyor. Kilo alımına neden olmadığı belirtilen Antep fıstığı, yüksek antioksidan içeriği nedeniyle bazı kanser türlerine iyi geliyor.
ANTİBİYOTİKLERE DİKKAT!
Mikropların öldürüleceği ve artık hastalık olmayacağı düşünülerek üretilen antibiyotikler bağışıklık sistemini yıktı ve daha çok hastalığa neden oldu.
Antibiyotik göz sinirlerine zarar verir. Bağışıklık sistemi yetmezliği çok çoğaldı. Körlük, sağırlık, bağırsak problemleri, ağız problemleri çoğaldı. Çünkü antibiyotikler vücuttaki bütün mikropları öldürdü. Normal olarak ağızda ve bağırsaklarda yaşayan mikroplar öldürüldükten sonra bağışıklık sistemi yüzde 80 yok oluyor.
Bunun yanı sıra hazım ağızdan başlayarak bozuluyor. Hazım bozulduktan sonra metaforik birikinti çoğalıyor ve sonuç olarak hastalıklar da çoğalıyor. Avrupa ve Amerika’da nadir durumlarda antibiyotik verilir ama Türkiye’de herkese veriliyor. Bütün ilaçlar çok faydalı deniyor ama sonra korkunç zararları ortaya çıkıyor.
BESİNLER BESLENME ETKİLERİ TEKRARI VE DOYARAK ZAYIFLAMA YEMEDEN ŞİŞMANLAMA EKLER
Vücuduna zarar verme ev cephesini terk etme terk etmedikçe kale hep sağlam olur.
İnsanlığa yanlış bilgi hararet hareket yaptıracak haberler yapmayın.. İnananlar var ise şimdiye kadar yaşadıkları sahte hayatlarıdır biraz okumak kafi gelecek çünkü sen etle kemikle heykel yapabilecek kabiliyetlisin.. Bil ki bu alışılmamış dünyayı saran ölüm korkusu fırsatçıları sahnelerde yer alırlar akıl şuur var ise bir komedi filim seyredersiniz..
Bilin ki ev bir sahne ve yaşam elinizin altında bir kısa müddet sonra doğa sizlere yeni bir hayat sunacak çünkü evde kaldıkça o musibet virüse bağışıklık kazanarak bağışıklığınız daha güçlenerek savaşı kazanacak o artık yaşamayacak ha gene gelecek senin vücutta hep güçlenecek çünkü insan bağışıklık duvarını aşamaz. Sen vücuda zarar vermedikçe.
Sabah leyin televizyonda bir haber duydum ve gördüm olamaz hem de bir duvarda asılı diplomalı tarafından virüsü yenebilmek için meyvelere sebzeleri sabunlu suyla yıkayın demesi hele geçmişte birde sabah kahvaltısı yapmayın diyen akıllar hepsi mideden hasta bir gün tuz midede eridiği gibi eriyecekler bunları duyanlarda yapanlarda ve yayınlayanlarda eriyecek Show olsun da haber dolsun la bu işler yürümez. Allah akıl fikir versin.
Lütfen haber olsun diye bu programları yapmayın siz faydalı olacağınız yerde insanlara bilgiler sunacağınız yerde vücudunuz aklınıza değil akıl vücuda çalışmasını sağlayın İnsan vücudu ve deri dışarıdan gelecek her şeye karşı koruyucu kalkandır. Sen ola vereceğin zarara uğratacağın şey onu hasta eder ve yok eder.
Sabun sorun nasıl yapılır bilmezler eskiden sabun” sıcak yapılırdı” şimdi maliyet ucuz olsun diye “soğuk” ama ikimside hijyen sağlar aması harkladır.
KULLANDIĞINIZ SU, BİTKİ VE İLAÇLAR TANIYIN
Bilhassa gıdaları Her günün her saniyen her anın değiştiği gibi kullanımlar gıdada 30 günü geçmemeli. Dikkatinize...Deneyin görün ne neler evren değişiyor... Bugün Başın, miden, dolaşım bozukluğun, görmen, kalbin, Anatomi yapın kısaca her yerin ağrı çekiyorsa ne yediğine ne içtiğine bak…Kısa yoldasın demektir...
Bulunamamış elementler serbest dolaşanlar neler karışıyor bilginiz yok bilemezsiniz ama doğa sizler için yapıyor. Bilin ki insan elinden İşlenmişe her şey karışır ama doğa dalında taze yaşam sunar.
Ama çok para hırsı o canlıyı da dalında yakalar ve hızlı hormon dengesi karıştırarak dalında sıkılan koruyucu zehir sıkılsa da üzerinde yazar uygulama tarihinden 45 gün satışa çıkamaz notu yazılsa da nefis hırsı kendini bilmez cahil kurnazlar çoktur.
Kan kemik et, olduğu için fark edemiyorsunuz virüs uzun zamana yayılır ama bir çelik gövdeniz olsaydı neden hasta hastalık olduğunu çok çabuk anlardınız öldürücü virüs hala çelik üzerinde uzun süre sizleri bekler.
Bitki su ve ilaçlar her maddede değişir havada serbest dolaşır ve bir ürün ph tam ölçü alınamaz sadece sabit bir ölçüm alınır ama ürün içinde her köşesi ayrı ayrı ph çıkar ama çelik, bakır, plastik, jelatin, alemin yum farzla sır bir maddelerle ambalajlarda farklı boy alır değişkendir.
Bunlara dayanamayan et kemik kanda ne olmaz dersek değişken zehirlenmelere ve asrın yaşam boyutlarına alıştırılmış ve bağışık kazandırılmış gıda gıda ürünleri her değişimde farklı kronik hastalıklara yol açtığı gibi ve dünyayı saracak yeni bir virüs insan vücuduna uyum olmayan bir virüs insanlığın yok olmasına ve dünyayı dengeleyen atmosfer yapısı kendini tamamlayasıya kadar ve insanlık bu birleşime uyum sağladığı tarihe kadar yok olmaya devam eder.
İnsan “kendini onaracak şekilde yaratılmıştır” kan antikorlara gıdalardan aldığınız yeni antijen besin kaynakları bu yeni bir virüse bağışıklık kazanasıya kadar savaşacaktır ve galip gelecektir. Doğada kendini yenilemek için bunun değişik oluşumunu sakinleştirerek onu bir şekilde güneş ışığı (ultravon gün ışığı veya ışıklarıyla) etkisiz hale getirir doğaya çok küvetli mineral salar.
( Evleriniz dede yapa bilirsiniz kapı hölde kapı girişte ultravon ışık takabilirsiniz bu asırda her yer yeni bir oluşumuna müsait virüs tetikleyicileri varken )
(Dünya güneş ışıkların dik geldiği günleri virüslerin yok oluşları ve insan ırkına bağışıklık kazanacağı gündür)
Benim için sadece dünyada değil her nerde nefis şeytan yaşıyorsa... Bir Çelik kazan 3 madde H.G.A.…B. 100 kiloluk dondurulmuş Bitki suyu eridikçe havaya karışan bir virüs ama orada yaratanımın en sevdiği insanoğlu ve canlılar var... Sadece” İBLİSLERİ” yok edeceğini bilsem. .Dünyayı huzura kavuştururdum...
Dünya istese buna müsait ama yapmaz çünkü canlı yaşamakta sadece kendini yenileyerek tüm canlıları korumak için insanlığın elinden çıkan bir virüs bu nu yok eden dünya atmosferi yok edebilmek için çalışır ve yok eder..
Ama insanlık hala her bir gün ekoyu bozdukça denizlerin su zehir, yağmurların asit olduğunda yeni dünyanın kuruluşunu yapacak dünya bir an duracak. "Rabbim".
ŞİFALI BİTKİLERİN KİMYASAL BİLEŞİMLERİ:
Şifalı bitkilerin bileşiminde bulunan kimyasalların bilinmesinin bu bitkilerin hangi hastalıkların tedavisinde kullanılabileceğinin tespitinde büyük önemi vardır. Muhtevalarına göre bu bitkilerde aşağıdaki grup bileşimleri vardır:
Alkaloitler: Bitkisel tedavide alkaloitler, en etkili maddeler grubuna girer. Suda çözünen azot içerikli bu bitkisel etken maddeler, doğrudan sinir sistemini etkiler. Bazıları salgı sistemini uyarır, bazıları ise dölyatağı ve bağırsak kaslarının kasılmalarını destekler. Beynin daha fazla kan ve oksijenle beslenmesini sağlayan, safra salgılarını düzenleyen alkaloitler vardır.
Alkaloit içerikli ve çok etkili bitkilerin önemli bir bölümü ancak uzmanlarca kullanılabilir ve konuyu bilmeyenlerce kullanılmamalıdır, çünkü onlar çok etkili zehirlerdir. Şimdiye kadar bilinen alkaloit türleri 900’ün üzerindedir. Bitkilerin hayatı üzerindeki rolleri henüz anlaşılamamıştır. Bitki yaralandığında veya hastalandığında alkaloit miktarının hızla arttığı bir gerçektir. En yüksek alkaloit miktarı bitkilerin yaprak ve köklerinde bulunur. Bitkinin kabuk, tohum ve saplarında ise daha az alkaloit bulunur. Alkaloitlerin hemen hepsi kokusuzdur ve acı, yakıcı bir tatları vardır.
Glikozitler: Glikozitler, bitkilerin bileşiminde geniş ölçüde bulunurlar. Acı ve yakıcı tatları vardır. Glikozitler, bitkinin bütün bölümlerinde bulunurlar. Karbon, hidrojen ve oksijenin dışında azot ve kükürt de ihtiva ederler. Glikozitlerin önemli bir kısmı renksiz kristal maddeler olup suda erirler.
Glikozit ihtiva eden ve eski devirlerden beri halk hekimliğinde kullanılan bitkiler; kuş üvezi, mürver ağacı, ıhlamur glikozitleridir. Tıp pratiğinde, kalbi etkileyici glikozitler ihtiva eden bitkiler, büyük önem taşırlar.
Sipolinler (sabun sular): Sipolinler mürekkep yapıda glikozitlerdir. Yağlar, reçineler, eterdik yağlar, nadiren alkaloitlerle birlikte bulunurlar. Bu tür bitkilerin organizması üzerindeki önemi tespit edilememiştir. Suda sabun gibi köpürdüğünden bu ad verilmiştir. Kırmızı kan hücre tabakaları, sipolinin dokunmasıyla hemen parçalanır ve muhtevasındaki hemoglobin, kan serumuna geçer, bunun sonucu kan kırmızı olur. Sipolinler, yağ, karbonhidrat ve diğer maddelerin organizma tarafından emilmesine yardım eder. Bunların bazılarında tansiyon düşürücü veya maddelerle reaksiyona girme özelliği gösterirler, organizmayı takviye ettiklerinden dolayı da tedavi uygulamalarında çokça kullanılırlar. Bazılarında idrar söktürücü özellik de vardır.
Vitaminler: Bitkilerin bileşiminde bulunan maddelerden biri de vitaminlerdir. Vitaminler, bitkilerin yapraklarında oluşurlar ve buradan da bitkinin bütün bölümlerine yayılırlar. Vitamin miktarının çoğalma veya azalması halinde, bitkinin hayat faaliyetinde bozukluk görülür. Vitaminlerin çoğunluğu suda erir.
Enzimler veya Fermentler: Bitki muhtevasındaki bütün fermentler, albüminle maddeler veya albüminle karışımlardır. Fermentin meydana gelebilmesi için en uygun ısı 40 50° derecedir. Lipaz fermentinden başka bütün fermentler suda erirler.
Fermentler iki gruba ayrılırlar: Hidroliktiler (hidrolizler) ve desmolazlar. Bitkisel fermentlerin, insan ve hayvan yiyecekleri üzerinde olduğu gibi, kendi organizmasındaki ferment sentezinde de büyük rolü vardır.
Eterdik Yağlar: Uçucu yağ, bitkilerin yaprak, meyve, kabuk veya kök kısımlarından elde edilen, oda sıcaklığında sıvı halde olan, kolaylıkla kristalleşebilen genellikle renksiz veya açık sarı renkli, uçucu, kuvvetli kokulu, doğal bir üründür. Güzel kokulu olmasından dolayı esans ya da eterdik yağ da denilmektedir. Su ile karışmadıkları için yağ olarak tanımlansalar da sabit yağlardan farklıdırlar bu zamana kadar 2500’ün üzerinde eterdik yağ ihtiva eden bitki keşfedilmiştir. Bunların çoğunluğu hoş kokuludur.
İnsanlar tarafından dâhilen alınırlar, böbrekler ve akciğerler, safra ve bağırsaklar tarafından ayrılırlar. Bunlardan bazıları özellikle sinirleri sakinleştirici, ağrıları dindirici, solucan düşürücü, mikropları yok edici, cildi tahriş edici olarak etki gösterirler.
Fitonsidler: Fitonsidler uçucu eterdik yağ kolundan olup mikropları öldürücü görevdedirler. Hemen hemen bütün bitkilerin kimyasal bileşimlerde bulunurlar. Fitonsid tesirde olanlar soğan, sarımsak, yabani turp, çam uçları, limon, civanperçemi vs. bitkilerdir. Fitonsidler birkaç dakika içerisinde verem, difteri, tifo ve diğer hastalığa neden olan şeyleri öldürebilecek özelliktedir. Bakterilerden ileri gelen bazı sindirim bozukluklarının ve iltihaplı hastalıkların tedavisinde etkilidir.
Yağlı Maddeler: Yağlar bitkiler için besleyici yedek maddelerdir. Kimyasal bileşim bakımından yüksek yağ asidi gliserin esterleri teşkil ederler. İnsan organizması tarafından alınan yağlar bağırsaklarda çözülür, mide arkası bezlerden ayrılan lipaz fermenti etkisiyle sabunlaşırlar ve bunun sonucunda gliserin ve yağ asitleri elde edilir. Yağlar insan cildi tarafından kolaylıkla emildiğinden, çoğu merhemlerin karışımında yer alırlar.
Fosfatidler veya Lipidler: Fosfatidler genellikle bitkilerin tohumlarında bulunur. Bunlar hücrelerde, gıda tüketiminde çok gereklidir. Kimyasal bakımdan tıpkı gliserin esterleri gibidirler fakat bunların bileşiminde önemli yağ asidinden başka fosfor asidi de bulunmaktadır. Tedavi pratiğinde kuvvetlendirici araç olarak kullanılırlar.
Mumlar: Mumlar bitkileri korumakla görevlidir. Genellikle bitkilerin sap, yaprak ve meyvelerin dış yüzlerinde bulunurlar. Bitkisel mumlar, serbest yağ asitleri, alkoller ve hidrohidratlar ihtiva ederler. Bunlardan çeşitli yağlı ilaçlar, pomadlar, plaster vs. yapımında faydalanılır.
Karbonhidratlar: Karbonhidrat, hem canlının yapısına katılan hem de enerji sağlayan karbon, hidrojen ve oksijen elementlerinden oluşan organik bileşiklerdir. Bütün canlı hücrelerde bulunur. Doğada genellikle büyük moleküller halindedir. Besinlerde en ucuz ve en kolay bulunan enerji kaynaklarıdır. Karbonhidratların 1 gramı, 4 kilo kalori enerji sağlar. Basit şekerlerden olan glikoz, beyin ve sinir sisteminin ana enerji kaynağıdır. Ketozisi önler. Su ve elektrolit dengesini sağlarlar.
Posa, bağırsak hareketleriyle birlikte basit şekerlerin emilimini düzenler. Posa ayrıca, kolesterolün geri emilimini önleyerek veya geciktirerek, kandaki kolesterolün dengelenmesini sağlar.
Süt ve süt ürünlerinde bulunan laktoz, bağırsaklardan kalsiyumun emilimini artırır. Ağırlık ve dengeli beslenmek için, nişasta ve posanın tüketilmesi gerekir.
Ekmek, tahıllar, kuru baklagiller, şeker ve şekerli gıdalar, meyveler, süt ve süt ürünleri, sebzeler. Yani et ve yağ dışındaki tüm besinlerde karbonhidratlar bulunur.
Sepi Maddeler: Hemen hemen bütün bitkilerde bulunur. Bunlar maddelerin kullanımında ve hücre içinde, enerjilerin dağılımında görev alırlar. Ayrıca bitkilere musallat olan birçok mantar ve bakterileri zehirlemek suretiyle koruyucu rol oynar. Tıp uygulamalarında, mide ve bağırsak ağrılarında kızıştırıcı olarak kullanılmaktadır. Büzücü özelliği olduğundan cilt hastalıklarında ve kan dindirici araç olarak da kullanılır.
Organik Asitler: Genellikle birçok bitkide bulunan ekşi tat, organik asitlerden ileri gelmektedir. Bitkilerde en çok rastlanan asitler elma, kehribar, fumar, glotar, malon, limon, benzoen vs.’dir.
Albüminler: Albüminler yüksek molekül ağırlığında fevkalade mürekkep azotlu bileşimlerdir. Albüminler bitkilerde yapıcı ve depo olarak kullanılırlar. İnsan organizmasında mübadele bozukluklarında veya yetersizlik hallerinde deva aracı olarak kullanılır.
Bitkisel Hormonlar: Bitkisel hormonların bir kısmı hücrelerin bölünmelerini, bitkinin embriyonla büyümesini temin ederken ikinci bir kısmı genellikle bitkilerin uç kısımlarında oluşarak bitki organizmasının büyümesini sağlarlar. Bunların yokluğu bitkilerin gelişmesini durdurur.
İnorganik Maddeler: Bitkilerde inorganik maddeler oksitler, karbonlar, sülfatlar, klotritler, fosfatlar, silikatlar vs., şeklinde görülür. Bunların birinin eksikliğiyle bitkinin büyümesinin bozulduğu bilinmektedir.
Bitkilerde çok az miktarda bulunmalarına rağmen, daha pek çok kimyasal terkipler mevcuttur, bunlar yalnız bitki türleri üzerinde değil, insan ve hayvan hayatı üzerinde de önemli rol oynarlar. Bunlar gıda olmakla beraber, sağlığımızı korumakta da deva olarak kullanılırlar.
BESLENME
Beslenme ,vücut için gerekli olan besinlerin dışarıdan alınması ve vücutta kullanılmasıdır.
Vücudumuzun büyümesi, dokuların yenilenmesi ve çalışması için gerekli olan besinlerin yeterli miktarlarda alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılması “yeterli ve dengeli beslenme” denir. Besinler vücudun ihtiyacı kadar alınamazsa buna da “yetersiz beslenme” denir.
Bazen de insanlar yeterince yemesine karşı, uygun besin seçimini yapamadığı ya da besinleri yanlış pişirdiği için vücudunun ihtiyacı olan besinlerin bazılarını alamadığı zaman için sağlık bozukluğu oluşur. Bu duruma da “dengesiz beslenme” denir.
İnsanın ihtiyacı olan 40’ı aşkın besin bileşiminde yer alan maddelere ve vücut çalışmasındaki etkinliklerine göre 6 grupta toplanır. Bunlar; proteinler, yağlar, karbonhidratlar, madenler, vitaminler ve sudur.
Proteinler: Proteinler, hücrelerin esas yapısını oluşturur. Belirli hücreler birleşerek vücut organlarını ve dokuları meydana getirir. Protein, büyüme ve gelişme için en önemli besin öğesidir. Protein aynı zamanda vücutta enerji kaynağı olarak da kullanılır. Yetişkin insan vücudunun ortalama % 16’sı proteinden oluşur.
Yağlar: Yetişkin insan vücudunun ortalama %18’i yağdır. Birey harcadığından çok yediğinde vücudun yağ oranı artar, harcadığından az yediğinde ise azalır. Bu nedenle vücut yağı insanın başlıca enerji deposudur. Enerji kaynağı olmadığında, vücuttaki yağ deposu kullanılır. Vitaminlerin bir bölümü vücuda yağla alınır.
Karbonhidratlar: Karbonhidratların başlıca görevi vücuda enerji sağlamasıdır. Günlük enerjimizin çoğunu karbonhidratlardan sağlarız. Yetişkin insan vücudundaki karbonhidrat miktarı % 1’in altındadır. Başlıca karbonhidrat kaynakları; baklagiller, tahıllar, meyveler, sebzeler ve şekerli besinlerdir.
Mineraller (Madenler): Yetişkin insan vücudunun ortalama % 6’sı minerallerden oluşmuştur. Minerallerin bir bölümü iskelet ve dişlerin yapıtaşıdır. Diğer bir bölümü vücut suyunun dengede tutulmasını sağlar. Bazı madenler, vücutta besin öğelerinden enerji oluşmasında ve zorunlu oksijenin taşınması için gereklidir.
Vitaminler: Vitaminlerin bir bölümü, besinlerle aldığımız karbonhidrat, yağ ve proteinden enerji elde edilmesine ve hücrelerin oluşması ile ilgili biyokimyasal olayların düzenlenmesine yardımcı olurlar. Bazı vitaminler, kalsiyum ve fosfor gibi madenlerin kemik ve dişlere yerleşmesine yardımcıdır. Bazı vitaminler de vücut için gerekli bazı besin öğelerinin bozulmadan görevini sürdürmesi ve bazı zararlı maddelerin etkilerinin azaltılmasında yardımcıdırlar.
Su: Su, besinlerin sindirimi, dokulara taşınmaları, hücrelerde kullanılmaları sonucu oluşan zararlı atıkların ve vücutta oluşan fazla ısının atılması için gereklidir. Vücuttaki bütün kimyasal olaylar çözelti içinde oluştuğundan, vücutta yeterince su bulunması hayat için zorunludur. Yetişkin insan vücudunun ortalama %59’u sudur. Bebeklerin vücudunda su oranı yetişkinlerden daha yüksektir.
Bütün besin öğeleri birlikte alındığında vücut normal büyüme ve gelişimini, sağlıklı ve güçlü çalışmasını
GÜNLÜK ALINMASI GEREKEN BESİNLER :
Yeterli ve dengeli beslenmek için değişik yaş, cinsiyet ve özel durumlardaki insanların ihtiyaçları farklıdır.
Yediğimiz besinlerden bazıları proteinden, bazıları karbonhidrattan zengindir. Bu nedenle, besinlerimizi, besleyici değerleri yönünden 4 grup altında toplayabiliriz. Bu grup içinde yer alan besinler, birbirinin yerini tutar. Günlük beslenmemizde her gruptan besin bulunur ve bunların miktarları ihtiyacımıza uygun olursa, yeterli ve dengeli besleniriz:
1. Grup: Süt ve sütten yapılan yiyecekler: Bu grup kalsiyum için en iyi kaynaktır. Süt, yoğurt, peynir, çökelek, süt ile yapılan tatlılar bu gruba girer.
2. Grup : Et, tavuk, balık, yumurta, kuru nohut, fasulye, mercimek ve bu besinlerden yapılan ürünler. Bu gruptaki besinler protein, B vitaminleri ve demir açısından zengindir. Enerji de verirler.
Grup 3: Taze sebze ve meyveler: C vitamini, birçok vitamin ve mineral ihtiyacımızı bu gruptaki besinlerle karşılarız. Kereviz, karnabahar, domates, patlıcan, enginar, pancar, kabak, salatalık, biber, yeşil yapraklı sebze ve otlar, havuç, her türlü meyve bu gruba girer.
Grup 4: Tahıllar ve tahıllardan yapılan yiyecekler: Bu grup temel enerji kaynağımızı oluşturur. Ekmek, makarna, şehriye, pirinç, bulgur, kuskus, börekler, un ve irmikten yapılan tatlılar bu gruptandır.
Bu gruplarda belirtilmeyen, fakat yiyeceklerimize lezzet vermek için kullandığımız yağlar, şeker, salça ve baharat vardır. (Bunların da tamamen organik olmasına dikkat edin)
SAĞIKLI BESLENME KURALLARI
Dengeli olmak, hayatta olduğu gibi beslenmede de son derece önem taşır. Bu sebeple yemek yeme alışkanlıklarımızın gözden geçirmemiz, yıllar öncesinden edindiğimiz yanlış alışkanlıklardan kurtulmamız gerekir.
Hayat için gerekli olan temel besin öğelerinin kaynağı gıdalarımızdır. Gıdalar, uygun ve doğru miktarlarda alınırsa sağlıklı bir hayat mümkündür. Ancak, yetersiz ve dengesiz beslenme durumu uzun sürerse sağlımızın bozulması kaçınılmazdır. Her insan kendini en iyi bilen ve vücudunu tanıyandır.
Sağlıklı bir hayat için temel besin grupları dikkate alınarak, sağlıklı beslenmenin kuralları doğrultusunda hayat tarzımızı yeniden tanzim etmemiz gerekir.
İŞTE BİRKAÇ TANESİ:
Beslenirken fizyolojik besin piramidine mümkün olduğunca uymak gerekir. Kalp ve beyin gibi hayati organların ve kasların ana enerji kaynağı glikoz olduğu için, normal sağlıklı beslemede de, diyabetik durumda da, diğer rahatsızlıklar da besin içeriğinin % 50 60 kadarı karbonhidratlardan alınmalıdır.
Günlük kalori ihtiyacımızın% 15 kadarını da proteinlerden alınmalıdır. Protein insan vücudunda birçok yapının temel taşıdır. Sağlıklı kas iskelet yapısı ve hormonla durum için mutlaka belli oranda tüketilmelidir. Et, balık, tavuk, yumurta ve baklagiller başlıca protein kaynağıdır.
Günlük kalorinin %15 kadarı da yağlarda alınmalıdır, ancak bunun içinde doymuş katı yağ oranı mümkün olduğunca az olmalıdır.
Alınan kalori miktarına dikkat edilmelidir. Alınan her fazla kalori, yağa dönüşerek vücutta depolanır ve birçok hastalığın oluşmasına neden olur. Besinler iyice çiğnenerek ve yavaş yavaş yenmelidir.
Enerji olarak kullanılacak kalori alımında taze meyve ve sebze tüketimine dikkat edilmelidir. Böylece vitamin ve posa alımı da sağlanmış olur. Tahıl ürünleri de belli oranda öğünlerde yer almalıdır. Hem kan şekerinin düzenlenmesi hem de doyma hissi oluşması açısından önemlidirler. Özellikle kepekli tahıllar tüketilmelidir.
Margarin yağlar yerine tereyağı ve zeytinyağı tercih edilmelidir. Zeytinyağı en iyi antioksident yağdır. İçerdiği E vitamini ile vücudun genç kalmasını sağlar. Margarinler aslında yağ değil, Bu yolla elde edilen trans yağlar sentetiktir.
Bu maddeler vücuda girdikten sonra kılcal damarlarda tıkanıklıklar yapıyor. Tıkanıklık olduğu zaman da organlara yeteri miktarda oksijen ve gıda gelmiyor ve hastalıklar başlar.
Salata yaparken mutlaka mevsimlik meyveler ve sebzeler kullanınız. Mesela; yazın havuç lahana gibi kışlık sebzeler, kışın domates, salatalık yeşilbiber gibi yazlık sebzeler kullanmayınız.
Ekmeği mümkün olduğu kadar az tüketmeye çalışın. Özellikle beyaz ekmeği hayatınızdan tamamen çıkarın. Yulaf, çavdar, mısır ve tam buğday unundan yapılmış ekmek sağlıklı ve besleyicidir.
Yemeklerin hemen arkasından tatlı ve meyve yemeyin; çay, kahve içmeyin. Siyah çayı yemeklerden bir saat önce veya bir saat sonra olmak kaydıyla mümkün olduğu kadar az içebilirsiniz. Günde 3 4 bardağı geçmemek kaydıyla bitki çayları içebilirsiniz
Bitki çaylarını tatlandırırken bal, hurma, kuru üzüm, dut gibi doğal tatlandırıcılar kullanabilirsiniz. Bitki çayınızı birkaç damla limon damlatarak daha iştah açıcı hale getirebilirsiniz.
Basit şeker ve şekerli ürünler günlük kalori içinde mümkün olduğunca azaltılmalıdır. Basit şekerler hem kan şekerini hızla yükseltir, hem de fazla kalori nedeniyle şişmanlamaya neden olur. Bal, kuru üzüm, dut gibi doğal tatlandırıcılar kullanılmalıdır.
RAFİNE TUZ, BEYAZ UN VE SUNİ ŞEKERDEN KAÇININ.
Günlük su ve sıvı tüketimi hem sindirimin düzenli olması hem de fizyolojik olayların düzgün oluşması için önemlidir. İnsan vücudundaki birçok biyokimyasal reaksiyon su ile gerçekleşir. Yemek sırasında su içmemeye dikkat edilmelidir.
Yemeklerden yaklaşık yarım saat önce ve yemeklerden en az bir saat sonra içeceğiniz su vücudunuzun toksinlerden temizlenmesinde önemli bir rol oynar.
Besin maddelerinin tazeliklerini, lezzetini korumak için saklama ve pişirme tekniklerine dikkat etmelidir. Uygun pişirilmeyen besinlerin vitamin ve protein değerlerinin azalacağı da unutulmamalıdır.
İnsan vücudunun sağlam kalması ve ideal kilo için düzenli egzersiz çok önemlidir. Özellikle yürüyüş, yüzme, bisiklete binme kas gruplarını çalıştıran egzersizler hem vücudun direnç kazanması hem de enerji harcama yönünden önemlidir
Tokluk vücut için her zaman zararlıdır. Günde iki öğün yemek sağlıklı beslenmenin önemli kurallarındandır.
İştah varken yemek yemeye son verilmeli ve yemekler iyice çiğnenerek yavaş bir şekilde yenmelidir. Bir önceki öğün sindirilmeden kesinlikle tekrar yenilmemelidir. En önemli sağlık sorunları ihtiyacımızdan fazla miktarda yemek yememizden kaynaklanır.
Fazla miktarda alınan kalori harcanmadığında bedenin farklı organlarında veya bölgelerinde yağlanmaya neden olur. Özellikle önemli organlarımızdan biri olan karaciğerdeki yağlanmanın ortaya çıkarmış olduğu sonuçlar son derece önemlidir. Böylelikle insan bedeninin sağlıklı çalışması bozulur
Sağlığımızın bozulması, çok yememizle ve yediğimiz gıdaları aynı öğünde karıştırmamızla çok alakalıdır. Değişik şekillerde sindirim vardır. Nişastalı yiyecekler (pirinç, ekmek gibi) ağızda oluşan pityalin enzimiyle sindirilir. Proteinli yiyecekler ise (et, süt ürünleri gibi) hidroklorik asit ve pepsin enzimiyle sindirilir.
İki değişik gıdanın aynı öğünde alınması enzimlerin birbirlerini nötralize etmesine sebep olur ve sindirim bozulur. Bu gıdaların karıştırılmasıyla midede mayalanma oluşur.
Asit ortamı ve mayalanmanın neticesinde alınan gıdalar kanın koyulaşmasına, dolaşımın bozulmasına yol açar. Bu tarz beslenme, uzun yıllar yapılmaya devam edildiğinde bedende birçok kronik hastalık kendiliğinden ortaya çıkar.
İnsanlar, genellikle aynı öğünde birçok değişik gıdanın tadına bakmak isterler. Oysa sağlıklı beslenmek için en önemli şartlardan biri yemek sırasında çeşit miktarını olabildiğince az tutmaya çalışmaktır.
Tek bir yemek çeşidi yenilerek kalkılan öğünlerde, insanlar, bir sonraki öğüne kadar çok rahat ederler. Tarih boyunca sağlıklı beslenen pek çok insanın imkânları olduğu halde her öğün yalnız bir çeşit yemekle yetindikleri bilinmektedir.
Örneğin yemek yeme sırasında sıcak olanları soğukla, tatlı olanları ekşi ile kabızlık yapanları yağlı gıdalar ile desteklemek yerinde olacaktır.
Mide ve hazım sorunu olanlara bu yönde beslenmeleri tavsiye edildiğinde hazımsızlıklarında, mide ve bağırsak şikâyetlerinde belirgin bir rahatlama olur. Bu yöntemi tavsiye ettiğim yüzlerce hasta bu uygulamanın faydasını belirgin derecede fark etti. Mide ağrısı çekenler, kabızlığı bulunanlar ve gaz sorunu olanlar kendilerini daha iyi hissettiler.
Havuç, brokoli, karnabahar ,lahana, ıspanak ,domates, bal kabağı, kaysı,
turunçgiller ve kuru kaysı:
Savunma sistemini güçlendirir. Tehlikeli maddelerin hücre ve dokulara zarar vermesini engeller .Kanser tehlikesini azaltır.
Kiraz, mürdüm eriği ,çilek, böğürtlen ,ahududu ,elma, kırmızı lahana, patlıcan ve soğan:
Bulaşıcı hastalık ve iltihaplardan korur. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Kanın pıhtılaşmasını engeller.
Kuru fasulye ,mercimek, nohut, kuru bakliyat, tahıllar ve patates:
Kan şekerini ve kan basıncını düzenler .İltihaplardan korur .Hücreleri korur ve kanser oluşumunu engeller.
Havuç, patates, yeşil salatalıklar ,buğday, taze çilek ,böğürtlen, fıstık ve ceviz:
Bakteri ve virüslerin çoğalmasını engeller. Kara turp ,kırmızı turp ve kıvırcık salata: Bulaşıcı hastalıklar ve kanserden korur .Kuru bakliyat ve bezelye: Kolesterolü düşürür .Bakteri, virüs ve mantarların çoğalmasını engeller. Kalın bağırsak kanseri tehlikesini azaltır. Soya fasulyesi, buğday ve keten tohumu :Meme, döl yatağı, prostat kanserinde etkilidir .Nane ,limon ve kimyon yağı: Kanser tehlikesini azaltır. Soya fasulyesi, fındık ,susam, zeytin yağı ve bitkisel yağlar: Kolesterolü düşürür. Kalın bağırsak tehlikesini azaltır.Sarımsak, pırasa ,taze ve kuru soğan:
Bakteri virüs ve mantarların gelişimini engeller. Bağışıklık sistemini güçlendirir. İltihapların iyileşmesinde yardımcı olur. Kan pıhtılaşmasını yavaşlatır. Kan da kolesterolü düşürür.
MEYVELER BESLEYİCİ SEBZELER TEMİZLEYİCİ
BİR SÖYLEŞİ İKİ KİŞİ ARASINDA GEÇEN KONUŞMA
Dünyadaki gıda gelişmeler bir bakalım
Yoldaki bir sohbet
Burada konu odegil,62 yaşındayım hayatta bilerek ,bilmeyerek yemekler yemekteyiz, burada bayanların yapması gereken konu şu ,hasta hastalık korkusu, hastalanma korkusu, sonuçta, kendisi, kendine bir şeyler yemesi gerekenleri, öğrenmesi lazım, birileri de, yazıp, öğrenmesi lazım ,ben dağda yaşayan bir insan olarak ,diğer yılarımda da büyük şehirlerde, yaşamış bir insan olarak,80 öncesi gıdalar ,yok,80 öncesi daha öncelerine geçersek gdo diye bir şeyler bilinmiyor ve gelecekte ön çalışmalar, için nasıl para kazanabiliriz, nasıl ucuza mal edebiliriz, derler ,ve yaparlar, ben çobanım, sizlerde benim için değerli öğretmen, eğitmen, öğrenmek için, mücadele eden ,biri olarak ,sizlere, şöyledensem ,kanser veya kansere sebebiyet taşıyan ürünlere ne der diniz ,bu günlerde yıllar öne yapılmış ürünler ,devlet kontrolü araştırma yapmadan mevzuatlar ,bu ,bu kadar ,şu, şu kadar koyup, üretim mevzuatlardan geçerek üretilen ürünlere yıllar sonra PARDON, bu ürünler kanser taşımakta deniliyorsa,
GDO yada, Genetiği değiştirilmiş Organizma adının kısaltılmışı olup yine aynı isimlendirmeden anlaşılacağı üzere "Genetiği değiştirilmiş yada oynanmış organik besin" anlamına gelmektedir. Denirken.
Bir zencefil, toz nohut, bir karabiber tozu kara nohut, bir pul biber içinde buğday kepeği biber yağı karıştırılmış bir toz biber içinde domates kabukları, Bir adana yerken tavuk taşlığı kıyma yapılmış, peynir 8 kilodan,4 kilo sütten yapılırsa, bir kaşar peyniri 13 sütten 6 kilo sütten yapılırsa, bir çiğköfte soya (zararlı değildir ama çok yedirir, hazmı bozar karışım yeri değildir) ile yapılırsa, bir de nar ekşisi guargamla krema glikozla yapılırsa, yem fabrikalarında kan unu kullanılıyorsa nerden geldiği belli olmayan ve ne kesildiği silolara hangi kan alındığı vd saymakla bitmeyen ürünlerle insan sağlığını nasıl yaşatılacak, ben tevekkül eden bir insan olarak tek şunu söylesem ,konuya daha Akif oluruz….
Bitki ve ilaçlar bir bilen elinde değerlenir, bitkilerden ayrıştırılarak çıkan yağlar ,sular, ekstralar, mucizevidir, ve şifası çok tur ,bu gümün doğa kimyasıdır, yaratanın bizlere vermiş olduğu nimet ve hikmetlerdir…
Ama gene haram zihniyet, asıl ağları ,Ayçiçek ,zeytinyağı, pamuk yağlarıyla ,kimyevi yağlarla çoğaltılmaktadır, içlerindeki şifa yağ olanda zeytinyağıdır, insanoğlu zeytinyağı almıyor ,kekik yağ alıyor, kekik yağın kilosu 100 kilo kekikten bir kilo yağ çıkar oda bu gün fiatı 1200 tl, nasıl olurda,300 tl den satılır, gül yağ 3,5 ton yapraktan 1 kilo yağ çıkar onunda fiyatı ihale üsülüdür,1 kilo yağ fiyatı 22,000 tl dır, nasıl olurda 25 cc 10 tl satılır ,daha saymakla bitmeyen yağ gurupları, birde masaj yoluyla sürülecek, yağın en afif halıdır ,vücuda geçen yağ başka hastalıkları tetikleyecek ,bu da insanoğlunun yanı adını siz koyun hali….Daha sulara ,macunlara gelmedik ,birde tırpanla toplanan güzelim bitkileri saymadık bunlara da ad koyun…
"Ben çoban, sadece yüzlerce ürün yapacak kabiliyetim varken, nefsime yenik düşseydim Türkiye’nin yarısını alırdım, bir laboranttım olsaydı daha görülmemiş ürünlerle Avrupa’nı bir kısmını alacak güçte olurdum"
"Senin iyi olmaman için diş güçler elinden geleni yapmak, sen araştırma geliştirme yapmadıktan sonra bil ki, tarımında olmayacak, Sen sadece koltukta olduğun süre ne koltuk nede mevkiin kalacak.".
Bunlar sadece insanoğlunun uyguladıkları, birde devletler arası gıda sizce sonradan PARDON deniliyorsa, buğday, domates, patates, say say bitmeyen ürünler ne ne kadar insan sağlığına faydası varken, en basit Niğde de afyonda bir toprak altı yumrudan üzerinde 7 yıl ekimden sonra çıkan toprak altı üründe besin kaynağı ne olacağını oranın tarım ofisleri ne kadar bilmekte..
Benim bu şekilde yazmam biz insanoğluna, bitkilerde ,ilaçlarda zehir, olduğunu bilen kişiler karafandan korunmasını ve yapılmasını bir diploma kiralamakla TÜRKİYENİN sanayisinde, sayısız ,tarım gübre yapanlar var ki, bilip bilmedik dışarıdan ürünler kullanılıyor ki, kullanan rahatlığı mevzuatlar de şu kadar koyacaksın ,deniliyorsa, verilenlere de ruhsat alınıyorsa, ve bunun borsası İngiltere’ye bağlıysa, size gelecek dünyanızda mesleğine göre insanoğluna ne ne kadar şeyler hatırlatın denmeyecek mi…
Ben de 62 yıl içinde gördüğüm yanlış şeyleri yazarken bu yapılanlar gdo değil mi…
Benim yaptığım bir ürün sizin sağlığını bozacaksa gelecek neslinizi bozacaksa ,yaşamanın ne anlamı var.
Benim GDO çıkarın demem biraz daha dikkatli olun dememden geçer.
Biraz daha derinlere gidersek 80 den sonra organik hiçbir şey kalmadığını göreceksiniz..
Kısa yıl önce kara iklimde organik ,fide yetiştirdim ,kimse yüzüne bakmadı ,çiliz, yamuk şekilde idi, bende 400 bin fideyi bedava dağıttım kimileri ya bu tutmaz deseler de, kalem gibi oynanmış fide aldılar, ne oldu biliyor musun ,yamuklar öyle domates verdi ki bol bol, onların kalem gibi fideleri tat olmayan cılız domatesler verdi…
Bir sene sonra çiliz diyen anne ,”oğlum o çiliz fideden al da gel dese de” beni ve kara iliklim projemi kapattım sözleriyle bitirdim….İş mevzuat iş alttan destek ,iş gerçekleriyle merkezi idarenim Anadolu da sizlerin başarı göz, gözler, sizleri görmezlikten gelinirse olmadığı süre, yemeğe kullanmaya devam edilecektir.. Artık adını siz koyun bunlara NE DEMELİ…
Daha yaşayacak zaman var ise bilin ki ilaç kullanman ve yediklerime dikkat ederim ..Yanlışlıklar olsa da kendimi aldıklarımdan arındırırım.. Ben de elimden ne geliyorsa yazmaktayım kimseyle tartışma ,kimseye de küsmem, çünkü çobanım…
Genetik oynanmış, adına da organik dense de.. Hile hurdayla, Haram zihniyet var olduğu süre…100 Daha yol almamız lazımken, onların şimdiki yıllarını yakalarız ,tabi insanoğlu kalırsa..
Organik asıldır. (sebze, meyve vb. için) kimyevi gübre, hormon vb. kullanılmaksızın, doğal yolla üretilen .Asıl dururken fotokopisine ne gerek var kafayı karıştıran bu.. Sonrası PARDON…
Öncelikle eğitimde haram, ve helali bilmek, bunları bilinmiyorsa, şükür ü arasan da bulamazsın. ÖNCELİKLE “TEVEKKÜL” .yakalamış isen doğru yoldasın.
Sibirya da o soğukta yakın yıllarda domates yetiştirecekler, ve Akdeniz deki domatesleri, çöpe gidecek ,şimdiden siz rahat yaşarken, bil ki gelecek nesil, ne yapacak şimdiden yıl çalışması yap..
Kısaca özet GDO yada, Genetiği değiştirilmiş Organizma adının kısaltılmışı olup yine aynı isimlendirmeden anlaşılacağı üzere "Genetiği değiştirilmiş yada oynanmış organik besin" anlamına gelmektedir .Denirken. .Ve gerekçe istenirken…
Şöyle başlasak, yaratan insan vücudunu, yarattığı dünyaya göre yarattı, alacağı virüs sakken var olan vücutta vücudun bağışıklık sistemi her zaman galip geldiği den dolayı, siz ve bizleri hasta düşürmüyordu, Ta ki insanoğlu oynamış gıdaya kadar, oynanmış olup ona da organik derseniz ,neden var olan gıdayı, oynama gerek simine girdiğinizi açıkladığınız an gdo yuğda sebeplerini bulursunuz.
Bu gün için şimdiki nine dede, guruplardan, onlardan doğan çocukları, annesinin karnındayken aldığı gıdayı, bu zamanda bulamamış ,onunda anne oluşu yediği gıdalar ,doğal kaynaktan bulamayışı, olmayışı, sebepleriyle ,ondan doğan çocuklarında, gelecekte anne baba ,oluşlarıyla, onlardan da gelecek nesilleri, hasta ,kısır, ve insanoğlunun yavaş yavaş yok oluşların sebebi ortalara çıkınca, pardonlar çoğalınca gerekçeyi daha iyi göreceksiniz..
Aslı var olan, suretine gerek var oluş aslın yok oluşu sadece insanoğlunun ,nefsinden kaynaklanan ,hırs, şan şöhret, doyumsuz istek, genetik yapının bozulduğu, eko zincirin kırıldığı ,hep benlik ,hâkimiyet, felaket zincirlerin geldiğini gösterse de hala insan oğlu gerekçe aramakta…
Gerekçe aramak istiyorsan "tevekküle" yönlenmek. işte o zaman, gerçeği sadece gerçeği görmek SADECE HELALDIR. yarını göremeyen, bir sonrakine GÜNE gerekçe bulamaz…Sadece zaman geçer pardon çıkar…
Bu gün kolundaki saate bakar zamanı tarihi görebilir ,o anki yaşantını, rahatlatabilir ,bir sonra ki güne değişken dünya yarına bu günü sabitleyemezsin sabitlediğinde ,gerekçe aramazsın.. Sabitlediğinde başka gerekçeler çıkmaz…
Küresel dünyada gelecek yıllarında ise sizlerin ne nelerin getireceği hastalıklardır.
“ Ama bir yol var ki gerekçe istemez oda tevekküldür “
“onun anahtarı da Helaldir ”
ilkokuldan başlar prof olur, okur diplomayı duvara asar, zorunlu okusa da başarmıştır.. Kimileri vardır çoban dır ,hayatı okumuştur, işletme için ,muhasebe için, mimar, mühendis ,biyolog ,kendi sağlığı için doktor ,diyetisyen, hayvancılık, hak, hukuk ,adalet ,her şeyi görmüş geçirmiştir ,sonuca bakınca “ tevekkülle” yaratana inanmış ondan başka ne dost ,nede yardımcı bulamamıştır…ve yaratan yaşam diploması olarak ne aç, ne açıkta, nede ölüm korkusu yaşatmamıştır..
Maddiyat istemedim, isteseydim belki nefsime göre verebilirdi ,sadece ve sadece istediğim dolu, dolu bilim ilim hak hukuk istedim, yaşam ve insanlık için dürüstlük istedim, helal yedim, şükür ettim..
Bazı zaman olur ki ve oldu ki dürüstlüğünüzü altüst edeler ,ama o hala dürüst yolundan devam eder, aldandık diyenler, nemalanan kişiler, sonradan gerçekten dürüstmüş deseler de, o bu dünyada yoktur, ve bir helalleşseydik deseler de, o sağken helal etmiştir ,onlardan gelecek nesline, ölürken bile haram yedirmemeye yaşarken, kimsenin "yaratanın" yanına giderken kul hakkıyla gitmemesine çalışmıştır…
İnsan vücudu asıldır ,sadece yaratana aittir ,yaratan dünya başlangıcından dünya sonuna kadar, çıkacak hastalık virüs ,doğacak aksiliklere göre donatılmış savunma silahlarıyla kendi kendini koruyacak şekilde yaratılmıştır…
Doğayı da uyun sağlayan elementler birleşimleriyle ,bitkiler, sebzeler, meyveler yaratmıştır ,ve zaman asırlar geldikçe bilinmeyen tohumlar sırayla gelecektir ,senin asrın olmaya bilir, gelecek asırlarda insan vücuduna göre asıllar toprakla birleşimler gerçekleşecek biz insanoğluna sunacaktır…Çünkü içinde insanoğluna ihtiyaç ,vitaminler ,mineraller ,le dolu insan yaşamı için ihtiyaç ne varsa bulunacak…
Şimdiki insanoğlunun da buldum duldum ne ,ne kadar dese de ,bulunan elementlerle sonsuz elementler olmadan , doğaya uygun sonsuz yaşam vadedemez .Kısır dünyaya getiren tohumlar, vücuda uyum sağlayamaz., sadece asıl gibi dese de asıl üretemez, asıl gibi üretilen ürün ,dünya gelecek elementler ,ve virüslere karşı savunmasız, ve zamanla yok olmaya yüz tutmaya zorunludur.. gelecek tehlikede karşı vücut savunmasız kalmıştır…
Şunu bilin her şey gerçekleşecek ve asıl değil, aslı gibi her şey üretilecek ama hiçbir zaman sonsuz elementlere savunacak et ve kemik kan üretilemeyecek, Evrenin içinde bir zerre kadar dünya varise dünyanın içinde insanoğlu görünmüyor ise ,insanoğlunun bir pırtıyla var oluş yoktan gelen güç enerji var ise. Buldum buldum la yola çıkmak.. Sizce ne olabilir..
O sadece yaratana aittir .Asıl hiçbir zaman insanoğlunun ürettiğine göre hazırlanmadı, çünkü ona üretilene karşı ,savunma silahı bağışıklık sistemiyle kendini koruyacak şekilde ,donatıldı ,bunları hiçe saymayan hala gerekçe arayan ,şunu bilsin ki topraktan ,havadan ,sudan, ateşten ,gelen, evrenin sıvı ,bir element yaşam olduğunu anladığı gün, onun birleşimiyle büyük patlamanın ,sağladığı birleşim, yaratanın ol demesiyle olan tüm canlılar, bu güne kadar gelen ilim bilim ,insanoğluna verilen beyinle, akılla ,sonsuz elementler ,mevcut olan elementlerle ,birleşimlerle sadece üretmek değil hızla insan oğlunu yok etmekten öteye bir adım gidemeyecekleri gün. sonsuz elementlerin var olduğunu anladıkları gün de ,bir yaratanın anladıkları gün olacak…
Yaratanın asılları sebzeler, bitkiler temizleyici, meyveler besleyiciliği, nimet ve hikmetleri insanoğluna bir armağanıdır, insanoğlunun ürettikleri tüm ürünler şan şöhret hırs nefis ise ,hasta düşürmekten, insanoğlunu yok etmekten öteye varamayacaktır…,
Bunu bu yüz yılda göremezseniz bilin gelecek yüz yılarda daha iyi anlayacaklar.. Sizler kaç yaşına kadar yaşayacağınızı hayal etmektesiniz, karşı tarafı küçük görmekle ,ne ,ne kadar yaşayacağınızı bilmemekle ve sonsuza kadar yaşayacağınızım hayal ediyorsunuz sadece yaratan bilir “o öldürür o diriltir”.
Vücudu rahat bırakırsanız, vücut savunmasını yaparak şifa olacaktır. Çünkü o virüs içinizde var doğuşunuzdan beri, sadece ne yiyip içmenize bağlı, doktor ,ilim, bilim senle birlikte gelmedi ,o içinde vardı sadece öncelikle şekille ,GELİŞME kapasitenle var olan beyinle okuyarak anla anlaman içinde akıl ,beş duyu organınla, hissede bilmen için ,algı verdi, gerisi sana kalmış bir şey, vücuduna zararlı verirsen hasta ,faydalı şey alırsan.
Bunlar içinde de yaratana şükür etmen içinde haramla helalı ayırman içinde, iman temizliği ve tevekkül etmeni en sevdiği insanoğluna verdi,…
Helal ve haramı Ayrılmasıyla şükür ederek sakli şifayı bularak, yaratanın nimet ve hikmetlerinden doğaya gelen sevgi , saygı, paylaşımı, mucizevi kurtuluşlara vakıf olacağınız gün olur…
Aslı yaratana ait şifa varoluş, aslı gibi yapanda hasta düşüren insanoğlu, sonsuza kadarda, böyle biline, bil ki sonsuz element ortamı varken ,Bazı şeyleri yakalamak istiyor isen sonsuza kadar yaşaman ve geleceğe bilgi aktarmak istiyor isen yalanı bırakman helal haramı tanıman Şükürle yola gitmenden başlayarak gerekçeler aramadan sadece gerçeği görmenden başlar..
Çünkü görmüyor, duymuyor ,hissedemiyor, algılayamıyorsun, korkuyor, korkutuyor, korkusuzluğunu kaydediyorsun, maneviyatın güçlü olsaydı, daha kötüleri düşünseydin ,içindeki virüs bağışıklığa yenik düşüp savaşı kazanacaktın…Doğuştan gelen virüsü ,besliyor bağışıklığı bitiriyor hasta düşüyorsun ,daha sonra paniğe kapılıp ölüm korkusuyla, haplara, denliyi olmayan söylentilerle vücudunuzu tanımadan bilen kişiyle istişare etmeden, bitkilere sarılıp şifayı arıyorsun ,“Rabbim” akıl vermiş, okuyun, araştırın ,sadece gerçeği, hem kendine hem başkasına ,anlatın anlatabildiğiniz kadar ,işte o zaman gerçek saklı olan şifayı bulacaksınız ,bilin ki en büyük “şifa dua ve tevekküldür”
“İnsanoğlunun tek kafasındaki şey nasıl kazanırım , nereye kadar nereye götürecek, sonradan Habil Kabil”
Sizlere tüm canlıları koruyun bir hikmet var demiş, yok edin dememiş, sizler yok ettikçe eko zincir kırsanız da doğa kendini yeniliyor farkında değilseniz bilin eko zincir kırıldıkça doğa kendini yenilemek zorunda, işareti de yakın afetlerdir (içinde hastalıkta), dünyada evrene göre canlı, o nu koruyanda yaratan “Allah” “Tanrı” anahtarı “tevekkül ve Helaldir”.
Dünya içinde her şeyi yaşatıyor ise, sadece kendi hanende ve kendi dünyanda, ne kadar yaşaya bilirsin ne kadar yaşata bilirsin ,Çanın sıkılasıya kadar ,senin lüks sorumluluğuna kadar ,veya hakimin kalem kırması kadar, sadece benliğin kadar, ama dünya ben demiyor, evrenin sahibine dağlı, büyük oluşumuna, her şeyi bilen duyan, gören yanı “yaratana”
Bazen sorarsın ben dünyada yaşıyorum desende hiçbir şeye inanmasan da, yaşadığın gibi ölün anıda var. Bu dünyayı bırakmak istemeyecek korku anların başlayınca ,hayatını yeniden yazmak istesen de ,bir karanlık dünyadan geldiğini biliyor ama oradaki yaşantını
bilmiyorsan ,gün dünyasında geldiğin yeri görüyor bir pırtıyla oluşumu anladığın an, oradaki yaşamı hatırlamıyorsan, ölündüğün gün ayrıldığın görecek ne neler yaptığını göreceğin gün, ayrıldığın dünyaya dönmek istesen de dönemeyecek, ve o zaman yaşadığın gibi ölümü var olduğunu hissetsen de çok geç olacağını anladığın an dünyada yaşam süresinin var oluşu orada zamanın saatin olmadığını hayat filimin bir göz kıpması olduğu andır.
Onun asrı kapanmış ,sadece gelecek nesille, elinden ne gelmişse bırakmış ve paylaşmıştır “ Sadece tevekkül, musallat taşı ,kabir, dua dır. Gerisi hepsi boştur”
HEM GIDA HEM ŞİFA OLAN BAZI BESİNLER :
BAL:
Besinlerin en güzeli olan bal, soframızdan eksik olmaması gereken bir şifa kaynağıdır.
İnsanlar çok uzun seneler önce bile balın bir şifa kaynağı olduğunun fark etmişler hatta bazı toplumlar faydalarından dolayı balı kutsal saymışlardır.
Balın mikropların üremesini önlenmesinde, beyin hücrelerinin beslenmesinde büyük rolü vardır. Vücuda kuvvet, canlılık verir; ne kahat döneminde hastanın ayağa kalkmasına yardım eder. Kansızlığa, zayıflığa iyi gelir.
Çocukların gerek fiziksel, gerekse zihinsel olarak sağlıklı bir şekilde gelişim gösterebilmesi için de bal oldukça faydalıdır. Yaşlanmayı geciktirici özelliği bulunan bal, herhangi bir hastalık nedeniyle sürekli ilaç kullanan kişilerde oluşan toksinleri atması için idealdir. Ölüm hariç her türlü rahatsızlığa iyi gelen balın temel faydalarını şu şekilde sıralayabiliriz;
Anti bakteriyel özelliğe sahip olduğu için balın içerisinde bir çok besin maddesi bozulmadan ilk günkü tazeliğinde saklanabilir.
Balın içerisinde bulunan şeker vücut tarafından emilimi en basit şeker olmasından dolayı kısa sürede kana geçer ve bu sayede mide içerisinde bulunan fazlalıkların da vücuttan atılmasına yardımcı olur.
Özellikle demir eksikliği rahatsızlığından ötürü kansızlık sorunu çeken kişilerin balı sık tüketmesi durumunda kan yapıcı etkisi bulunmaktadır.
Hastalık sonrasında kişinin günlük yaşantısına hemen dönebilmesini sağlar, içinde A, B, C ve diğer vitamin grupları bulunduğu için kişiye enerji verir.
Romatizma sorunu bulunan kişilerde harici şekilde uygulanıldığı takdirde kısa bir süre içerisinde ağrıların azalmasına yardımcı olur.
Alerji yaşayan kişilerde kimyasal maddeler içeren ilaç yerine tercih edilebilir. Fakat bunun için doktor tavsiyesi almak gerekir.
Bal içerisinde yer alan buhar sayesinde vücutta olan ağrı veya sızıyı dindirme özelliğine sahiptir.
Sıcak baldan yapılan şerbet tüketildiğinde kabızlık sorununa iyi gelir.
Günümüzde bile cerrahi operasyonlardan sonra oluşan yaraları kapatmada baldan faydalanılmaktadır.
Şeker hastaları ve zayıflamak isteyenler çiçek balı yerine çam balının ikinci ve üçüncü mahsulünü kullanmalıdırlar. Dikkat edilmesi gereken önemli bir husus da balın ısıtılmamış, işlenmemiş yani doğal olmasıdır.
Balgam oluşumuna karşı önleyicidir ve bronşları temizler.
Vücut bal ile ovulduğu taktirde cildi güzelleştirici ve yumuşatıcı etkisi bulunmaktadır. Bit sorunun kökten çözülmesine yardımcı olur.
Bal, limon ve süt karıştırılıp içildiği taktirde nezle tedavisinde oldukça etkilidir.
Bal Nasıl Kullanılır
Rahatsızlıkların tedavisinin dışında hastalıklar olmadan da bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek adına bal tüketilmelidir. Tatlıların veya çayın içerisine şeker yerine tatlandırıcı özelliği bulunan bal tercih edilmelidir.
Ağız yoluyla tüketilen balın dışında haricen cilt yüzeyine sürülen balın sivilcelerin ve cilt lekelerin tedavisinde faydalı olduğu bilinmektedir. Şifalı bitkilerle birlikte de bal tercih edilebilir.
Zencefil, çörek otu, zerdeçal gibi bitkilerle karıştırılan bal günümüzde oldukça popülerdir ve sıkça kullanılmaktadır. Yetişkin bir birey gün içerisinde kullanım alanına göre farklılık gösterse de ortalama 2-3 çorba kaşığı bal tüketebilir. Fazla tüketimden dolayı herhangi bir yan etkiye bugüne kadar rastlanmamıştır.
ELMA SİRKESİ:
“Sirke ne güzel katıktır! Sirkesi bulunan bir ev, katıktan mahrum sayılmaz!” diye övdüğü, pek çok hastalığa şifa olan elma sirkesinin önemi ve kıymeti bugüne kadar pek anlaşılamamıştır.
Elma sirkesi mikrop öldürücü özelliğe sahiptir. Bu sebeple bazı salgın hastalıklara karşı tıbbi ve ciddi bir tedbir olarak hep tavsiye edilir.
Elma sirkesi yüksek miktarda kalsiyum, yani kemik ve dişler başta olmak üzere insan vücudunun en temel minerallerinden birini ihtiva etmektedir. Böylece kemikleri mineral bakımından zenginleştirerek kemik erimesini önler içerdiği yoğun potasyum sayesinde hücre büyümesini destekler.
Bağışıklık sistemini güçlendirerek nezle, grip, boğaz ağrıları gibi enfeksiyonlara yakalanmayı engeller.
Sirke sindirimi kolaylaştırır, hazımsızlığa iyi gelir, iştahı açar. Ayrıca barsak gazına ve kabızlığa iyi gelir.
Sirke mide hararetini giderir. Safra rahatsızlıklarına iyi gelir ve safra akıntısını düzenler.
Kalp ve sinirleri kuvvetlendirmede düzenli olarak elma sirkesi-bal karışımı alınması tavsiye edilir. Yine bu karışım muhtevasında olan A ve diğer vitaminlerle görmeyi keskinleştirir.
Kolesterolü düşürür. İçerdiği doğal asitler ve enzimler kanın daha sağlıklı ve ince akmasını sağlar.
Kadınlarda adet ağrılarına ve anormal akıntılara karşı etkilidir.
Sirkeyle soğuk su friksiyonları en zararsız ateş düşürücüdür.
Egzama ve yaralara sürülürse büyük ölçüde şifa etkisi vardır.
Başta damarlar, karaciğer, böbrekler olmak üzere vücudu toksinlerden arındırır. İdrar yolları enfeksiyonlarında, sindirim bozukluklarında, kramplarda, yaban arısı sokmalarında, saçta kepekte, uyku bozukluklarında, kulak çınlamasında da kullanılır.
Besinlerin verimli kullanımını, metabolizmanın sağlıklı işleyişini, vücudun asit alkali dengesini korumasını sağlar. Örneğin kalsiyumun daha verimli kullanımını sağlayıp, bir yandan kemiklerin yeniden gerekli kalsiyumu almasını desteklerken, bir yandan da eklemlerdeki kalsiyum birikimini kırar.
Uzun süreli kullanımı eklem ve kemiklerdeki sertlik ve sıkıntılara son verir.
Soğuk algınlıklarında, boğaz enfeksiyonlarında, bronşitte içilebilir ya da buğusu yapılır.
İdrar yolları enfeksiyonlarında, sindirim bozukluklarında, kramplarda, yaban arısı sokmasında, saçta kepekte, uyku bozukluklarında, kulak çınlamasında da kullanılır.
Antiseptik:
Meyve ve sebzelerin elma sirkesi katılmış su ile yıkanması onların mikroplardan arınmasını sağlar. Ayrıca Bakteri ve mikropların barınmaması için mutfak ve banyolarınızda elma sirkeli su kullanmanız önerilir.
BOĞAZ AĞRISI:
Anjin ve streptokok dahil olmak üzere tüm boğaz ağrılarında, 1 bardak suya katılan 1 kahve kaşığı elma sirkesi ile her saat başı yapılacak gargara rahatlatıcı bir çözüm olacaktır.
Ayaklar:
Ayaklarınız için bir leğene ayak bileklerinize kadar ılık su doldurun ve içine yarım şişe elma sirkesi ilave edin. Sabah ve akşam, en az 5 dakika, ayaklarınızı bu su içinde dinlendirin.
Yorgunluk ve uykusuzluk: 1 litre suya 3 yemek kaşığı elma sirkesi ve bir fincan bal ilave edin. Her gece yatmadan önce 2 yemek kaşığı içeceğiniz bu karışımla uykusuzluğunuzun ve yorgunluğunuzun kaybolduğunu göreceksiniz.
Kaşıntılar:
Böcek ısırmalarına ve kurdeşene bağlı kaşıntılarda, arı sokmalarında ve cilt çatlaklarında sürülecek elma sirkesi rahatsızlığı ve acıyı giderecektir.
Mide bulantısı:
Mide bulantısının ve kusmanın önüne geçmenin yolu; ılık elma sirkesine bir bezi batırıp sonra sıkmak ve bu bezi midemizin üstüne yerleştirmektir. Bez soğudukça ılık bir bez ile işlem yeniden yapılmalı.
Sivilceler:
Sağlıklı bir cilt için banyo suyunuza biraz elma sirkesi ilave edin. Cildinizin yumuşadığını ve parladığını fark edeceksiniz. Sivilceler için, su ile seyreltilmiş elma sirkesiyle yüzünüzü silin ve durulayın. Elma sirkesi akneye neden olan mikropları öldürür.
Varisler:
Varislerin yol açtığı ağrıdan şikayetçiyseniz, sirkeli bir bezi, bacaklarınıza sarın ve 30 dakika bekletin. Otuz dakikalık süreyi bacaklarınızı yukarı kaldırarak geçirin. Bu işlemi sabah ve akşam tekrarlayın.
ARMUT:
Ödemler, kalp ve böbrek, kansızlık, damar rahatsızlıkları, bağırsak, idrar söktürme, arterit, gut ve romatizmaya iyi gelir. Diyet yapanlar yiyebilir. nezle olanlara bol bol armut yemelidir. Armut aynı zamanda mideyi kuvvetlendirir, hazmı kolaylaştırır ve çarpıntıyı önler.
ASMA:
Yaprakları ile yapılan ilaçlar kanamayı durdurur. Vücuda kuvvet ve¬rir. Sarılığı keser. İshali durdurur.
AYVA:
Kalbe kuvvet verir, rahatlatır. Harareti keser. Mideyi kuvvetlendirir, hazmı kolaylaştırır. Bağırsak gazlarını giderir. Şişmanlatmaz ve şekeri yükseltmez. Vitamini boldur, Komposto ve şurupları, ishallerde etkilidir. Bilhassa çocuk ishallerinde kullanılır. Hastaya günde 30 gr’dan 10 gr’a kadar ayva şurubu verilebilir. Çekirdekleri bazı egzamalar da çok iyi sonuç verir.
BALIK:
Etle aynı besin değerine sahiptir. Daha az yağlıdır. Zayıflamak isteyenler ve şeker hastaları balığın, haşlanmışını ve ızgarasını tercih edebilir.
Balık, kan kolesterol düzeyinin dengelenmesinde önemli rolü olan w-3 asitlerini içermesi sebebiyle, özellikle koroner kalp rahatsızlığı bulunan kişilerin kırmızı et yerine tercih etmesi gereken yiyeceklerin başında geliyor.
Ayrıca balık, iyi bir E vitamini kaynağı olması sebebiyle de Cilt Kanserinin önlenmesi ve yaşlılığa bağlı hücrelerin az zarar görmesini sağlaması, kış aylarında enfeksiyondan korutulması açısından oldukça önemli rol oynuyor.
BALKABAĞI:
Mikrobik hastalıklara karşı vücut direncini artırır. Zayıflamak isteyenlerin ve şeker hastalarının yememesi gereken bir gıdadır.
BAMYA:
Mineraller açısından da zengin bir sebze olan Lif oranı yüksek bir besin olan Bamya, halsizliğe iyi gelir, idrar söktürücüdür ve kabızlığı gidermekte faydalıdır. Mide ve bağırsakların düzenli çalışmasını sağlayarak sindirim sistemine yardımcı olur.
Bamya, iyice olgunlaşıp kartlaşmadan taze olarak toplanmalı ve tüketilmelidir. Yaş ya da kuru olarak tüketilebilir. Bamyanın çiçeği de faydalıdır. Çiçekleri ezilip kaynatılarak suyu içilirse göğsü rahatlatır ve yumuşatır.
BÖRÜLCE:
Yemeği, salatası ve turşusu yapılarak tüketilen bir bitkidir.
Kansızlığa iyi gelir, kandaki şeker oranını ve yüksek tansiyonu düşürmeye yardımcı olur. Göğüs ve akciğere faydalıdır. İdrar tutukluğunu ve anüs kaşıntısını giderir. Cinsel arzuyu arttırır. Yanıklara sürülürse faydası görülür.
BUĞDAY
Tam buğday unu lifli yapısı ile sindirim sistemine yardımcı olup, bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar, kabızlığı önler. buğday özünün besleyiciliği benzeri tahılların çoğundan yüksektir. Bazı kanser türlerini engelleyici özelliği vardır. Sindirim olarak yulaf ve mısıra göre daha zordur. Buğday çiminin besleyici değeri ve şifası oldukça fazladır.
BULGUR:
Bulgur fıtri olarak yetişen buğdaydan yapılırsa, pilavını, üzüm hoşafı ile bol miktarda yiyiniz. Bulgur pilavı üzüm hoşafı ile yenir ise kan yapar.
BUZ:
Türlü sebeplerden doğan bulantı ve kusmalarda, akciğer ya da mideden kan gelme halinde hastaya ufak buz parçaları yutturmak faydalıdır. Apandisitli hastaların karnına, beynine kan hücum etmiş kimselerin başına buz parçası koymak iyi gelir. Büyük baş ağrılarında da buz torbası ağrı keser. Önemli not: Buz kesesini daima ve muhakkak ki iki yün parçası arasında tutarak uygulayın.
ÇİKOLATA:
Beyin için faydalıdır. Kilo ve şekeri olanlar az miktarda bitter çikolata yiyebilirler. Bitterin şişmanlatma ve şekeri yükseltme endeksi düşüktür. %20 Kakao yağı, yağları eritir, kolesterolü artırmaz. Dişleri çürütmez. Kabızlık yapmaz. Bağışıklık sistemini harekete geçirir. Vücudu sakinleştirir. İçindeki katkı maddeleri alerji yapabilir. Ölçülü yenmelidir.
ÇİLEK: Romatizmanın ilacıdır. Gut, arterit ve idrar söktürür. Kilo ve şekeri olanlar bol miktarda yiyebilirler.
ÇİMLENMİŞ BUĞDAY ve ARPA:
Pek çok hastalığa şifa olan bir gıdadır. Bir miktar dövülmemiş buğday veya arpa yıkanıp kırılmış olanlardan ayıklanır ve ıslatılır. 3 saat suyun içerisinde beklettikten sonra suyu süzülerek, üzerine ıslak bez kapatılır. Karanlık ve ılık yere koyulur. 24 saat sonra küçük filizleri çıkar, güzelce yıkanıp bal ile karıştırılarak 2-3 çorba kaşığı yenilir, kilolu olanlara 1 çorba kaşığı yeterlidir.
Sinir sistemi hastalıklarına, bağırsağa, yaralara çok şifalıdır. 3 veya 5 gün bekletilerek filizleri uzatılmış buğdaylar eskimiş yaralar için mükemmel bir ilaçtır. Bu buğdaylar filizleri ile dövülüp beze sarılıp yara içine veya üzerine koyulur, günde 2-3 defa değiştirilmelidir. Buğdaylar ezilirken biraz ılık su ilave edilebilir. Buğdaylar kullanılmadan önce muhakkak yıkanmalıdır. En eski yaralar kısa zamanda kapanır.
DANA VE SIĞIR ETİ: Dana ve sığır etini, devamlı yemeyiniz. Dana ve sığır eti devamlı yenirse kalın bağırsak kanseri, kötü huylu tümör, basur, cilt hastalıkları, damarların büzülmesi ve daralması gibi hastalıklar meydana gelir. Dana ve Sığır etinin zararı baharatla telafi edilir. “Sütü şifa, yağı deva, eti marazdır.” Hadisi Şerif.
DEREOTU
Yemeklerimizin, salatalarımızın bu süsü, aynı zamanda iştah açar, kuvvet, çeviklik verir, bağırsak gazlarını giderir. Hazmı kolaylaştırır, hiç bir zararı yoktur.
DOMATES:
Demir, potasyum, kalsiyum ve fosfor mineralleri ile A, B ve C vitaminleri açısından oldukça zengin bir besindir. Damla hastalığı, karaciğer ve romatizmaya iyi gelir. Damarları açar.
Özellikle lif açısından zengindir, kabuklarıyla yenildiğinde sindirimi kolaylaştırır, kabızlığı giderir. İyi bir idrar söktürücüdür ve vücuttaki zararlı maddelerin dışarı atılmasına, böbrek taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Kanı temizler. Kanseri, özellikle de prostat kanserini, önlemede çok etkilidir. Kalp hastalıklarına karşı koruyucudur. Damar sertliği, karaciğer hastalıkları ve romatizmaya iyi gelir. Yaşlanmayı geciktirir. Cilde tazelik verir.
Fakat içinde oksalat denen bir madde olduğundan böbreklerinde taş ve kum olanların fazla yemeleri iyi değildir.
DUT:
Kan yapıcı özelliği vardır. İştahı açar. Kilo aldırır. İdrarı söktürür. Mideyi güçlendirir. Kabız yapıcı özelliği vardır. Böbrekteki yağ oranını dengeler. Bağırsakların çalışmasını düzenler. Anjin hastalığının tedavisinde kullanılır.
Beyaz dutun yaprakları idrar söktürücüdür. 7 gr. kadar yaprak 250 gr. suda haşlanıp içilirse hemen etkisi görülür. Karadut daha çok doktorlukta kullanılır. Karadut şurubu ağızda, diş etlerinde meydana gelen iltihapları iyileştirir. Bir parça hatmi çiçeğini haşlayıp içine dut şurubu konularak gargara yapılırsa bademcik iltihapları geçebilir. Küçük çocukların ağız ve diş iltihaplarında en çok kullanılan ev ilacı dut şurubudur. Yutulsa bile hiç bir zararlı etkisi yoktur.
Vücuda kuvvet verir, kansızlığa iyi gelir. Saç dökülmesi, böbrek ve idrar yolları, ishal ve yorgunluğa iyi gelir.
ELMA:
Bağırsak faaliyetlerini düzenler, hazmı kolaylaştırır ve kabızlığı önler. Gastrit ve ülser için faydalıdır. Kanı temizler. Kolesterolü düşürür. Damar sertliğini önler. Şeker ve tansiyonu düşürür. Dişleri temizler. Migren krizine engel olur. Cildi güzelleştirir. Ve yaşlanmayı geciktirir. Kabuğu ile yenmesi tavsiye edilir.
ENGİNAR
Enginar, annelerin çocuklarına mutlaka yedirmesi gereken bir sebzedir. enginar yapısında bulunan antioksidanların yardımıyla, vücudumuzdaki birçok toksin maddeyi uzaklaştırır, karaciğeri güçlendirir.
Enginarın içeriğinde bulunan quersetin ve rutin isimli antioksidanlar kansere karşı vücudumuzu koruduğu gibi aynı zamanda da kalbi güçlendiren özelliğine sahiptir. Enginarda bulunan cyanic asit adlı madde kötü kolesterolü düşürür ve iyi kolesterolün salgılanmasını arttırır. Bu da kalp damar sağlığı için önemli bir faydadır. Enginarda bulunan yüksek oranda lif yapısı kan şekerinin dengelenmesinde etkilidir. Şeker hastaları için zeytinyağlı veya etli yapılmış enginar yemeği, şeker kontrolünde önemli bir etki gösterir.
Enginarın yapısında bulunan potasyum minerali vücutta bulunan sodyum-potasyum dengesinde etkili olup, tansiyonun normal seviyelere gelmesinde etki ettiği saptanmış
Enginardan en büyük faydayı sağlamak için; mevsiminde öğlen veya akşam yemeğinde tüketilmelidir. Karaciğer ve böbrek yetersizliğinde, bunların sancılarında, sarılık ve gut hastalıklarında, aşırı şişmanlıkta, kurdeşende, romatizmada ve egzamada oldukça faydalıdır.
ERİK:
Vücut ve zihin yorgunluğunu giderir. Sinirleri yatıştırır. Vücut sıvılarının yeterli oranda olmasını, sinirlerin uyarımınım, kas dokusunun çalışmasını sağlar. Zayıflamak isteyen ve şeker hastaları yiyebilir.
GLİSERİN:
Ağızdan alındığında , bağırsakları yumuşatır. Safra yollarının tıkanıklığına iyi gelir, safra akımını kolaylaştırır. Dışarıdan kullanımında, deri çatlaklarına çok iyi gelir. 1 ölçü limon suyu, 1 ölçü kolonya ve aynı miktar gliserin karışımı deriyi yumuşatır, çatlakları giderir. Ev işi yüzünden elleri çatlayan kadınlar bu ilacın faydasını görür ve daima kullanırlar.
GREYFURT:
Mikrop öldürücü ve kabızlık gidericidir. Karaciğeri çalıştırır. İştah açar. Cinsel gücü artırır. Sabahları aç karnına içilmelidir. Şişmanlatmaz ve şekeri yükseltmez.
HAVUÇ:
Mutfaklarımıza kadar girmiş olan bu bitki gaz giderici, üre çıkışını artırıcı ve uyarıcı etkileri ile bilinir. Ayrıca zengin bir Vitamin E ve Karoten kaynağıdır. Bağırsak iltihaplarını ve böbrek ağrılarını giderir. Gözler ve cilt için çok faydalıdır. Dizanteri ve kronik öksürükte çok faydalıdır.
Zayıflamak isteyenler ve şeker hastalarının yiyebileceği bir gıdadır. Çiğ ve rendelenerek yenilebilir
HURMA:
Vücudun sağlıklı ve zinde kalmasını sağlar, organlara bol miktarda hareket ve ısı enerjisi verir. Kansızlığı azaltır. Şişmanlatma ve şekeri yükseltme endeksi düşüktür.
ISPANAK:
Zihinsel ve fiziksel yorgunlukları giderir. Kan yapar, zayıflamak isteyen ve şeker hastaları yiyebilir. Kalp hastalıklarına, felce, yüksek tansiyona, yaşlılığın getirdiği göz hastalıklarına, kansere, hatta psişik rahatsızlıklara karşı da etkili bir sebzedir
İNCİR:
Bütün meyvelerin faydaları içinde toplanmıştır. Şeker, organik asitler, yağ ve A,B ve C vitaminleri barındırır. Hamileler ve çocuklar için çok faydalıdır. Az yenirse şekeri yükseltmez, kolit, akciğer ve yorgunluğa iyi gelir. Hazmı kolaylaştırır, kabızlığı giderir. Vücudu kuvvetlendirici, Kalbe ferahlık verici, kuluncu giderici, ses açıcı, sindirim yollarını düzenleyici, balgam söktürücü özellikleri vardır.
Kanı dondurucu, kan eritici, balgam sökücüdür. Yaraları iyileştirir, yemek borularını açar ve boşaltır. Elma sirkesi içerisinde sulandırılmış 3‘er incir (taze veya kuru) yiyen ateşli hastalıklardan kurtulur, safradan zarar görmez. Karaciğer, dalak, böbrek, mesane tıkanıklıklarını açar. Kuru incir, zeytinyağı içinde 15 20 gün, güneşte bekletilerek yenir ve yağından içilirse, sperm sayısını artırır. İncir kurusu, ekmek, kurabiye ve keklerde kullanılmaktadır.
KABAK:
Pek çok çeşidi olan kabak, daha çok bağırsak kurtlarını dökmede faydalıdır. İlaç olarak kullanılan kabak çekirdekleri helvacı kabağındandır. Hem çok etkin, hem de tümüyle zararsızdır. Çocuklara 40 gram, büyüklere 100 gram tuzsuz kabak çekirdeği verildiğinde, tenya denen parazitten kolayca kurtulmaları sağlanır.
Kabızlık, hemoroid ve bağırsak kanserine karşı önleyici etkiye sahiptir. Zayıflamak isteyenler ve şeker hastalarının yiyebileceği bir gıdadır.
KABUKLU YEMİŞLER:
Fındık, fıstık, ceviz, badem gibi kolesterolü yükseltmezler, kalp ve damarları koruyucudurlar. Enerji verirler, cinsi gücü artırırlar. Bedensel ve zihinsel yorgunluğa iyi gelirler. Kilo ve şekeri olanlar ölçüyü kaçırmadan yiyebilirler.
KARABIBER:
Karabiber, az miktarda yemekle birlikte alındığında hem iştah açar, hem hazmı kolaylaştır. Karabiber ıhlamura karıştırılıp içilirse mide sancılarını kesmekle bire birdir. Yalnız tahriş edici olduğundan az miktarda kullanılması şarttır.
Karabiber (Peppercorns): Karabiber, keskin bir kokuya ve aromaya sahiptir. Beyaz karabiber, siyah karabiberden daha bir acı, az algılanır ve hafif mayalı gibidir. Yeşil çekilmemiş toz biber, daha bir yumuşak tada ve ferahlatıcı özelliğe sahiptir. Hazmı kolaylaştırıcı, mide ve bağırsak mikroplarını öldürücü, gaz giderici, idrar söktürücü, afrodizyak özellikleri vardır.
KARAÜZÜM ve ÇEKİRDEĞİ
Kara üzüm çekirdeği içinde bulunan diğer bir madde, polyphenol (resveratrol), kanser hücrelerinin gelişimini önlediği bildirilmiştir. Kara üzüm çekirdeğinin antioksidan özelliği nedeniyle beyin duyarlılıkların düzeltmesi yönünden hücre fonksiyonlarını koruyucu etkisi vardır.
KARNABAHAR:
Bağırsakların çalışmasını düzenler. Kabızlık yapmaz.
Besleyici ve güç vericidir. Zayıflamak isteyenler ve şeker hastalarının yiyebileceği bir gıdadır.
KARPUZ:
Böbrekleri çalıştırır., taşları düşürür, kanı temizler. Şişmanlatma ve şekeri yükseltme endeksi çok yüksektir. Ölçülü yiyiniz. Aç karnına tavsiye edilir.
KAVUN:
Kansızlık, böbrek ve safra kesesi taşları, basur, romatizmaya iyi gelir. Deriyi yeniler, bağırsakları yumuşatır, idrar söktürür. Şişmanlatma ve şekeri yükseltme endeksi yüksektir. Aç karnına tavsiye edilir.
KAYISI:
Sindirim sistemi, beyin, kemikler, dişler, mide ve on iki parmak bağırsağı ülseri, cinsel gücün artması, kalp kaslarının kuvvetlenmesinde çok faydalıdır. Şişmanlatma ve şekeri yükseltme endeksi düşüktür.
KEPEKLİ UN VE KEPEKLİ EKMEK:
Kepek:
Yumuşatıcı ve temizleyicidir, bal ile beraber bağırsak problemlerini giderir. Dövülmüş badem ve bal ile boğaza ve öksürüğe çok faydalıdır. Sivilcelere ve saç dökülmelerine iyidir. Kırmız pancar, havuç, elma rende yapılıp kepekle karıştırılarak, zeytinyağı ve limon suyu eklenir. Bu salata kadınların güzelliği ve sıhhati için en güzel kahvaltıdır. Kepeği alınmamış undan yapılmış ekmek yiyiniz.
Besin değeri yüksek, ekonomik bir gıdadır. Beyaz ekmek, çavdar ekmeği ve mısır ekmeği gibi diğer ekmek türlerinde bulunan bütün vitamin ve mineralleri içerir. Bunun yanında kabızlığı önleyen kepekli ekmek, iştahı keser kilo vermeye yardımcı olur. Kolay hazmedilir. Östrojenin (kadınlık hormonu) dolaşımını da azaltır. Bu da kadınlarda, göğüs ve rahim kanserini önleyen bir faktör oluşturur. kalp ve dolaşım hastalıklarına iyi gelir.
Metabolizmanın çalışmasını hızlandırdığı için, sindirimle ilgili rahatsızlıklara ve kabızlığa da birebir çözümdür. Bağırsakların çalışmasını sağladığı gibi, bağırsak kanserini ve hemoroid oluşumunu da engeller.
Bağırsak kanserine yakalanma ihtimalini yüze 50 oranında azaltır. Safra kesesinde taş oluşması ihtimalini de azaltıyor.
Kepekli ekmek, şeker hastalarının ve kilo problemi olan kişilerin rejim listesinin başında olmalıdır.
KEREVİZ:
Gut hastalığına ve romatizmaya iyi gelir. Mideyi ve böbrekleri tedavi eder, cinsel gücü artırır. Zayıflamak isteyenler ve şeker hastalarının yiyebileceği bir gıdadır.
KESTANE:
C vitamini olduğunu ayrıca B vitamini ve faydalı madeni maddelerin yanı sıra Protein ve şekerin de bulunduğunu bildiriyor. Uzmanlar, kestanenin diğer faydaları olarak da sindirimi kolaylaştırmasını ve kan yapmasını gösteriyor
KİRAZ:
Böbrekler, romatizma yorgunluk, safra kesesi, ağrıların dindirilmesinde faydalıdır. Şişmanlatma ve şekeri yükseltme endeksi düşüktür.
KİVİ:
Göğüs kanserini önler, kan basıncını ve kolesterolü dengeler, bağışıklık sistemini güçlendirir. C vitamini bakımından çok zengindir.
KOYUN ETİ:
Peygamberimiz Bir yaşındaki koyunun sağ ön kolunu severmiş. İç yağları sakıncalıdır, ölçülü yenmelidir.
KURU FASÜLYE:
KURU ÜZÜM: Şeker, organik asitler, B ve C vitaminleri ve tanen bakımından zengindir. İdrar artırıcı, sindirime yardımcı, vücudu kuvvetlendirici, müshil yapıcı, kabızlığı giderici, kalbi kuvvetlendirici, kanı temizleyici, cildi güzelleştirici, ülser ve gastrit gibi rahatsızların tedavisinde etkilidir. Ekmek, kurabiye ve keklerde kullanılmaktadır.
KUYRUK YAĞI:
Üç yaşında dağda otlamış olanı tercih edilmelidir. Romatizma, siyatik, bel ağrısı, eklem kireçlemesi ve menüsküs için tavsiye edilir.
LAHANA:
Kansere karşı etkili olduğu bilinen sebzelerin başında gelir. Bol miktarda B, C ve E vitamini, potasyum içerir. Özellikle meme ve rahim kanserine karşı etkilidir. Vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Kandaki şeker miktarını düşürür. Sarılık ve safra kesesi hastalıkları için iyidir.
Astıma faydalıdır. idrar söktürür, cildi güzelleştirir, sinirleri yatıştırır, zindelik verir. Ayrıca; böcek sokmalarına ve sivilcelere karşı etkilidir. Tansiyonu ve kolesterolü dengeler, kanı temizler, damarları açar, hazmı kolaylaştırır. Zayıflamak isteyenlerin yiyebileceği bir gıdadır.
LİMON:
Vitamini bol. Romatizma ağrılarını hafifletir. Gargara yapıldığında boğaz ağrılarını giderir. Ateş düşünür. Kısacası sağlık için beslenmemizin vazgeçilmez bir parçasıdır. İdrar söktürücü, kurt düşürücü etkiye sahiptir. Şişmanlatma ve şekeri yükseltme endeksi düşüktür. C vitamini boldur.
MANDALİNA:,
Kanı temizler. Şişmanlatma ve şekeri yükseltme endeksi düşüktür. C vitamini boldur.
MANTAR:
Bağışıklık sistemini güçlendirir. Kanın pıhtılaşmasını önler, kolesterolü düşürür. Virüsleri etkisiz hale getirir. Romatizmaya iyi gelir. Şekeri düşürür. Zayıflamak isteyenlerin rahatça yiyebileceği bir gıdadır.
MARUL:
Sinirleri teskin eder, şekeri düşürür, kanı yeniler, Zayıflamak isteyenler bol miktarda yiyebilir.
MERCİMEK:
Vücudunda kist ve tümör bulunan hastaların iyileşinceye kadar mercimek yemesi uygun değildir. Kabızlık için birebirdir. Görme kuvvetini artırır, zekâyı geliştirir.
MUZ:
Enfarktüs riskini azaltır, hazmı kolayla aştırır, baş ağrılarına iyi gelir. Bağışıklık sistemini güçlendirir, sperm üretimi artırır. Mide ülserine tavsiye edilir. Şişmanlatma ve şekeri yükseltme endeksi çok yüksektir.
NAR:
Yemeklerin en güzelidir. Kan temizleyicidir. Yeşili çok idrar yapar. Ekşisi mideye, iltihaplı hastalıklara faydalı, diyabete ilaçtır. Tatlısı boğaz ve göğüs hastalıklarına iyidir. Ateşli hastalıklara ve her derde iyi gelir. Çarpıntıya, mideye, susuzluğa, böbreklere ve vücudun zehirli atıklardan temizlenmesine iyi gelir. Şişmanlatma ve şekeri yükseltme endeksi düşüktür.
NOHUT:
Sebze ve tane olarak yenir. Leblebi yapılır. Kolesterole iyi gelir. Pankreas ve mideye yardımcı olur. Bağırsakları yumuşatır. İdrar söktürür. Anne sütünü artırır. Kanı temizler. Cilt lekelerine losyon kadar etkilidir. Kilo ve şekeri olanlara tavsiye edilir. Vücudu kuvvetlendirir. Anne sütünü arttırır.
PATATES:
Patates: Çiğken kabuğuyla suyu sıkılıp, biraz su ile karıştırılarak içilirse mide hastalıklarına, gastrite, ülsere, bağırsak ve mide kanserlerine, karaciğer iltihaplanmasına ve basura iyi gelir.
Kabuklu olarak haşlanır veya fırında pişirilirse faydalıdır. Kabukları soyulup kavrulursa zararlıdır. Kalıntıları toplar, damarlarda tıkanıklığa sebep olur, varis ve basur yapar.
Kanı zehirlerden temizler. Hücreleri yeniler. Zayıflamak isteyenlerin ve şeker hastalarının şiddetle kaçınması gereken bir gıdadır.
PATLICAN:
Vücudunda kist ve tümör bulunan hastaların iyileşinceye kadar patlıcan yemesi uygun değildir. Karaciğer, böbrekleri kuvvetlendirir. Kolesterolü düşürür, damar tıkanıklığına iyi gelir. Çarpıntıyı önler. Gut eklem ağrıları romatizma ve mideye iyi gelir. Ayrıca şeker hastalarına közlemesi ve salatası tavsiye edilir.
PEKMEZ:
Kan yapar. Kemikleri geliştirir. Vücudun su dengesini sağlar. Tansiyonu düzenler. İshallerde; kaynamış suya biraz tuz katılarak şerbeti içilir. Cam kaplarda muhafaza edilir. Şeker hastaları ve zayıflamak isteyenler için uygun değildir. Tahinle karıştırılarak tüketilirse daha güzeldir.
PEYNİR:
Süte göre daha besleyici, hazmedilmesi daha kolaydır. Kilo, şeker ve kolesterolü olanlar, yağsız peynir tercih etmelidirler.
PIRASA:
Sinirleri yatıştırır, kan yapar, idrar söktürür, Mide rahatsızlığına iyi gelir. bağırsakları çalıştırır, kabızlığı giderir. Cildi güzelleştirir. Kanı temizler. Basur memeleri için faydalıdır.
Böbreklerdeki kum ve tasların düşürülmesine yardımcı olur. Gut hastalığına iyi gelir. Sütü çoğaltır. Şişmanlatma ve şekeri yükseltme endeksi düşüktür.
PİRİNÇ:
Pirinç mutfaklarımıza kadar girmiş bir gıda maddesidir. Kabuğu alınmamış esmer pirinç şekeri yükseltmez. Bağırsak rahatsızlıkları için bire birdir. Pirinç suyu mükemmel bir sakinleştirici ve serinleticidir.
PORTAKAL:
Soğuk algınlığı ve gribe karşı direncimizi artırır. Sinir sistemimizin iyi çalışmasını sağlar ve güçlendirir. Bedensel v ruhsal yorgunluğu giderir. Kanı sulandırır ve hazmı kolaylaştırır. Şişmanlatma ve şekeri yükseltme endeksi düşüktür.
SALATALIK:
Zayıflamak isteyenler, şeker hastaları, gut hastalığı, bağırsak iltihaplanması, sinirlerin yatışması, uykusuzluk, cilt, sivilceler ve yüzdeki çıbanlar için iyidir. Lifli bir gıdadır. Çok çiğnettirir.
SOYA:
Sağlıklı yaşamak isteyen herkes mutlaka soya tüketmelidir. Soya, içerisinde östrojen hormonuna benzer işlev gören ve bu hormonun etkilerini sulandıran bir madde içerir ve bu da kadın bünyesi için son derece faydalıdır.
Çünkü, hücre yenilenmesini hızlandıran östrojen hormonunun aşırı üretimi, göğüs, rahim ve boyun kanserine yakalanma riskini çok arttırır.
Mükemmel bir kalp ilacıdır. Kolesterolü düşürür. Safra kesesini taşlardan korur. Oluşan taşların yok olmasında yardımcı olur. Sindirim sistemini çalıştırır. Kabızlığa iyi gelir. Kandaki şeker oranını dengeler. Zayıflamak isteyenlerin yemesi gereken bir gıdadır.
SUMAK:
Buldan’da, bağ ve bahçelerin ara duvarlarının kenarlarında ve dağlarda doğal ortam da bolca yetişmektedir. Buldan’da sumağın suyu çıkarılarak yemeklerde eksi olarak kullanılmaktadır.
Sumak suyu, ayrıca kan dindirici ve antiseptik bir bitki olmasının yanında seker hastalarına da faydalı olmaktadır.
SÜT:
Her yaştaki insan için şifalı bir gıdadır. Bilhassa inek sütü anne sütüne en yakın süttür. Katkısız olmak şartıyla tavsiye edilir. Sütün doğal beslenen hayvanlardan alınması, taze olması önemlidir. Sütte çeşitli karbonhidratlar, mineraller ve vitaminler bulunur.
ŞEFTALİ:
Böbreklere, uykusuzluğa, yorgunluğa, idrar sökmeye, kabızlığa iyi gelir. Şişmanlatma ve şekeri yükseltme endeksi düşüktür.
TAVUK ETİ:
Köy tavuğu yemekte sakınca yoktur. Çiftlik tavukların hormonlu olma ihtimali çok yüksektir. Dikkatli olmalıyız. Hormonlu olması çok sakıncalıdır.
TERE OTU:
Şekeri düşürür, kanı temizler, damarları açar. Zayıflamak isteyenler bol miktarda yiyebilir. İştah açar. Hazmı kolaylaştırır. Bronşları temizler, öksürük söktürür. İdrar söktürür, böbrekleri ve idrar yollarını temizler.
TURP
Kanserojen maddelere, kalp damarlarındaki kan pıhtılaşmasına iyi gelir. Ayrıca böbrekleri temizler ve diş etlerine kuvvetlendirir. Şekeri düşürür, kanı temizler. Zayıflamak isteyenler bol miktarda yiyebilir. İştah açar. Uyarıcı, idrar söktürücü, solunum sistemindeki birikintileri atmaya yardımcı olur.
ÜZÜM:
Kansızlıktan kurtulmak için bol bol üzüm yenmelidir. Beyin için faydalıdır. her gün 21 adet kuru üzüm yenilmesi hafızayı güçlendirir. üzüm ayrıca kalbi, mideyi ve bağırsakları kuvvetlendiricidir. Taze üzüm suyu, romatizma ağrılarını geçiren tabii ilaçların başında gelir.
Her sabah çekirdekli veya çekirdeksiz kara üzümün suyunu çıkarın ve bir bardak için. Eğer her gün bunu aksatmadan yaparsanız, romatizma ağrılarının ne kadar iyi geldiğini göreceksiniz.
Glisemik endeksi yüksek olduğu için zayıflamak isteyenlerin ve şeker hastalarının yememesi gerekir.
Üzüm suyunda bulunan ve kalp hastalığı riskini büyük ölçüde azaltan çok Resveratrol adlı çok önemli bir madde vardır.
Resveratrol, bilinen en güçlü antioksidanlardan biri. Kalp damarlarını korur, damarların oksidin zararlara uğramasını önler.
Resveratrolün en yoğun bulunduğu besin üzümdür Üzümün çekirdeği ve kabuğunda yoğunlaşıyor. Bir üzüm ne kadar yüksekte yetişirse ve güneş ışınları, soğuk gibi dış etkenlerle ne kadar çok fazla mücadele ederse resveratrol miktarı o kadar yükselir. Resveratrol üzümü özellikle mantar saldırıcılarından koruyor. Resveratrol bulunan başka besinler de var: Dut! Özellikle kırmızı dut ve fıstık bunların ilk akla gelenleri...
YOĞURT:
Yoğurt; İnek sütünden yapılanı tavsiye edilir. Bolca yenmelidir. Sindirim sistemini korur. Kabızlığı, mide ülserini önler. Mide ve bağırsakları zinde tutar. Doğal bir antibiyotiktir. Zayıflamak isteyenler ve şeker hastaları bol miktarda yağsız yoğurt yiyebilir.
YUMURTA:
Yumurtanın, hem etin en büyük özelliği olan protein, hem de vitamin bakımından çok zengin bir besindir. Büyüme, üreme, süt meydana gelişi, kandaki alyuvarların oluşumu ve vücudun kendi kendini tamirinde önemli rolü vardır.
Doğal ortamda beslenen tavuğun yumurtası tavsiye edilir. Doğada beslenen tavuk yumurtası (köy yumurtası) yemek, çiftliklerde yapay gübre ile beslenen tavukların yumurtasını tercih etmemek gerekir. Zayıflamak isteyenler kaynamışını yiyebilirler, midede uzun süre kalır, tok tutar.
ZEYTİN:
İçinde olein, palmitrik, steraik ve linolik asitlerin gliseritleri, hidrokarbonlar ve E vitamini bulunan şifası bol bir gıdadır. Gıda olarak tüketildiği gibi bitkisel ilaçların yapımında meyvesi, yaprakları, kabukları ve yağı kul-anılır.
Besleyiciliği yanında, kolesterolün, yüksek tansiyonun ve kandaki şeker miktarının düşürülmesinde, solucanların dökülmesinde faydalıdır. Zayıflamak isteyenler ve şeker hastaları yiyebilirler.
ZEYTİNYAĞI:
Vücudu besler; tok tutar, kolesterolü düşürür, kalp ve damarları korur, safra kesesi ve raşitizm hastalığı için faydalıdır. Karaciğerin temizlenmesine yardımcı olur. Kabızlık için faydalıdır. Böbrekleri temizler ve taşların düşmesine yardımcı olur. Zeytin konusunda ayeti kerime var. Kuru incir, zeytinyağı içinde 15-20 gün, güneşte bekletilerek yenir ve yağından içilirse, sperm sayısını artırır. “Zeytinyağı 70 derde devadır”
Kolesterolü düşürür. Cilt alerjilerine iyi gelir. Kanser riskini azaltır. Kalp damar tıkanıklıklarının giderilmesinde yardımcı olur. Çiğ olarak kullanılırsa genç kalmaya yarayan besinler arasında zeytin yağında E ve K vitaminleri vardır. Aç karnına limon sıkılıp tuzlanarak yarım kahve fincanı içilirse, safra kesesi cildin kırışmasını önler.
PATLICAN:
Vücudunda kist ve tümör bulunan hastaların iyileşinceye kadar patlıcan yemesi uygun değildir. Karaciğer, böbrekleri kuvvetlendirir. K¬lesterolü düşürür, damar tıkanıklığına iyi gelir. Çarpıntıyı önler. Gut (eklem ağrıları) romatizma ve mideye iyi gelir. Ayrıca şeker hastalarına közlemesi ve salatası tavsiye edilir.
PEKMEZ:
Kan yapar. Kemikleri geliştirir. Vücudun su dengesini sağlar. Tansiyonu düzenler. İshallerde; kaynamış suya biraz tuz katılarak şerbeti içilir. Cam kaplarda muhafaza edilir. Şeker hastaları ve zayıflamak isteyenler için uygun değildir. Tahinle karıştırılarak tüketilirse daha güzeldir.
PEYNİR:
Süte göre daha besleyici, hazmedilmesi daha kolaydır. Kilo, şeker ve kolesterolü olanlar, yağsız peynir tercih etmelidirler.
PIRASA:
Sinirleri yatıştırır, kan yapar, idrar söktürür, Mide rahatsızlığına iyi gelir. bağırsakları çalıştırır, kabızlığı giderir. Cildi güzelleştirir. Kanı temizler. Basur memeleri için faydalıdır. Böbreklerdeki kum ve tasların düşürülmesine yardımcı olur. Gut hastalığına iyi gelir. Sütü çoğaltır. Şişmanlatma ve şekeri yükseltme endeksi düşüktür.
PİRİNÇ:
Pirinç mutfaklarımıza kadar girmiş bir gıda maddesidir. Kabuğu alınmamış esmer pirinç şekeri yükseltmez. Bağırsak rahatsızlıkları için bire birdir. Pirinç suyu mükemmel bir sakinleştirici ve serinleticidir.
PORTAKAL:
Soğuk algınlığı ve gribe karşı direncimizi artırır. Sinir sistemimizin iyi çalışmasını sağlar ve güçlendirir. Bedensel v ruhsal yorgunluğu giderir. Kanı sulandırır ve hazmı kolaylaştırır. Şişmanlatma ve şekeri yükseltme endeksi düşüktür.
SALATALIK:
Zayıflamak isteyenler, şeker hastaları, gut hastalığı, bağırsak iltihaplanması, sinirlerin yatışması, uykusuzluk, cilt, sivilceler ve yüzdeki çıbanlar için iyidir. Lifli bir gıdadır. Çok çiğnettirir.
TAVUK ETİ:
Köy tavuğu yemekte sakınca yoktur. Çiftlik tavukların hormonlu olma ihtimali çok yüksektir. Dikkatli olmalıyız. Hormonlu olması çok sakıncalıdır.
TERE OTU:
Şekeri düşürür, kanı temizler, damarları açar. Zayıflamak isteyenler bol miktarda yiyebilir .İştah açar. Hazmı kolaylaştırır. Bronşları temizler, öksürük söktürür. İdrar söktürür, böbrekleri ve idrar yollarını temizler.
TURP
Kanserojen maddelere, kalp damarlarındaki kan pıhtılaşmasına iyi gelir. Ayrıca böbrekleri temizler ve diş etlerine kuvvetlendirir. Şekeri düşürür, kanı temizler. Zayıflamak isteyenler bol miktarda yiyebilir. İştah açar. Uyarıcı, idrar söktürücü, solunum sistemindeki birikintileri atmaya yardımcı olur.
ÜZÜM:
Kansızlıktan kurtulmak için bol bol üzüm yenmelidir. Beyin için faydalıdır. her gün 21 adet kuru üzüm yenilmesi hafızayı güçlendirir. üzüm ayrıca kalbi, mideyi ve bağırsakları kuvvetlendiricidir.
Taze üzüm suyu, romatizma ağrılarını geçiren tabii ilaçların başında gelir. Her sabah çekirdekli veya çekirdeksiz kara üzümün suyunu çıkarın ve bir bardak için. Eğer her gün bunu aksatmadan yaparsanız, romatizma ağrılarının ne kadar iyi geldiğini göreceksiniz.
Glisemik endeksi yüksek olduğu için zayıflamak isteyenlerin ve şeker hastalarının yememesi gerekir.
Üzüm suyunda bulunan ve kalp hastalığı riskini büyük ölçüde azaltan çok Resveratrol adlı çok önemli bir madde vardır.
Resveratrol, bilinen en güçlü antioksidanlardan biri. Kalp damarlarını korur, damarların oksidan zararlara uğramasını önler. Resveratrolün en yoğun bulunduğu besin üzümdür
Üzümün çekirdeği ve kabuğunda yoğunlaşıyor. Bir üzüm ne kadar yüksekte yetişirse ve güneş ışınları, soğuk gibi dış etkenlerle ne kadar çok fazla mücadele ederse resveratrol miktarı o kadar yükselir.
Resveratrol üzümü özellikle mantar saldırıcılarından koruyor. Resveratrol bulunan başka besinler de var: Dut! Özellikle kırmızı dut ve fıstık bunların ilk akla gelenleri...
YOĞURT:
Yoğurt; İnek sütünden yapılanı tavsiye edilir. Bolca yenmelidir. Sindirim sistemini korur. Kabızlığı, mide ülserini önler. Mide ve bağırsakları zinde tutar. Doğal bir antibiyotiktir. Zayıflamak isteyenler ve şeker hastaları bol miktarda yağsız yoğurt yiyebilir.
YUMURTA:
Yumurtanın, hem etin en büyük özelliği olan protein, hem de vitamin bakımından çok zengin bir besindir. Büyüme, üreme, süt meydana gelişi, kandaki alyuvarların oluşumu ve vücudun kendi kendini tamirinde önemli rolü vardır. Doğal ortamda beslenen tavuğun yumurtası tavsiye edilir. Doğada beslenen tavuk yumurtası (köy yumurtası) yemek, çiftliklerde yapay gübre ile beslenen tavukların yumurtasını tercih etmemek gerekir. Zayıflamak isteyenler kaynamışını yiyebilirler, midede uzun süre kalır, tok tutar.
ŞİFALI BİTKİLER
Acıbakla
Doğal hayatın içerisinde kendiliğinden çoğalan her sene kendini yenileyen bir bitkidir. Yaprakları el şeklinde parçalı ve çiçeği mavi, tohumu kabuk içerisinde sık bezelye şeklindedir. Yerini severse bir metreye kadar büyüyebilir. Baklaları idrar söktüren, kanı temizleyen etkilere sahiptir. Alkaloit taşıyan türlerinin kullanımı zehirlenmelere yol açabilir.
Adasoğanı
Zambak türü bir bitkidir. Yaprakları şerit şeklinde 4 5 santimetre genişliğinde ve yumrusu da toprak altında bir kiloya kadar büyüyebilen bir bitkidir.
Yaz kış az bir su bulabilirse yeşil olarak kalır. Mezarlıklarda mezar üzerine dikerler. Acıdır aynı zamanda zehirlidir. 5 10 gram bir adasoğanı insanı öldürebilir. Yeşil olarak kullanılmaz. Dilimler halinde kurutulup toz haline getirilir. Dövülerek toz halinde kullanılır. Bilmeyen kendiliğinden kullanmamalıdır. İdrar söktürür. Kalp hastalıklarında vücut suyunun giderilmesinde faydalıdır. Yaprak, çiçek ve meyveleri kullanılır.
Ardıç
Yaz kış ardıç ağaçları yapraklarını dökmez. İğne ve kısa(1,5–2 cm.) yapraklıdır. Ardıç çekirdekleri(Gilikler) yaprakların arasında dallara bağlı olarak bulunur.
Ardıçlar yaylalarda 1000 metre yükseklikte yetişir. Sahil kesimlerinde yetişen türleri de vardır. Yöremizde 3 türü bulunmaktadır. Çalı ardıcı. Çit olarak kullanılır. Yağ ardıcı(Yüksek ardıç) yaylalarda yetişir. Uzun ardıç da süsü bitkisi gibi yetişir. Boyu 8–10 metreye kadar çıkar.
Şifalı bitki olarak yararlanılan ardıç türü yaylalarda yetişen Yağ ardıçlarının yaprakları ile birlikte tohumlarıdır. Bu Ardıç’ın yetişebilmesi için tohumları ardıç bozlakları tarafından yenilip, dışkı ile dışarı atıldıktan sonra çimlenmektedir.
Yağ ardıçlarının tohumları yuvarlak ve uç kısmı sivrimsin önce yeşil, olgunlaşınca kahverengi, daha sonra da siyah renge dönüşür.
Genel olarak kaynatılıp çay gibi demlenerek içilir. İdrar söktürücüdür. Boğaz rahatsızlıklarına, öksürüğe, üşütmelerine ve soğuk algınlıklarına iyi gelir.
Ayrıkotu
Toprak altında çok fazla yayılmış halde kökü bulunan ayrık otlarının yer üstünde de sarımsı –beyazımsı dallı, yeşil küçük yaprakları dar, ince ve sivridir. Bodur bir bitkidir. Ağaç köklerinde ve fazla sulanan yerlerde kendiliğinden çoğalarak bütün bölgeyi kaplar. Hiçbir zaman kurumaz. Tarlada kalan en ufak bir parçasından yeniden gelişip, büyür.
Bitkinin kökler çıkarılıp yaş olarak veya kuru olarak kaynatılıp içilir. Mesane ve böbrek iltihaplarına iyi gelir. Mesanedeki tas ve kumları düşürür. İdrarı söktürür.
Ballıbaba
Ballıbaba Akdeniz kıyı şeridinde yetişen çalı türünden bir bitkidir. Mor, pembe, sarı ve beyaz renkte çiçek açanları mevcuttur. Akdeniz bölgesinde yetişen tür genelde sarı ballıbaba türüdür.
Bitkinin çiçekli dalları birlikte kullanılır. Çiçekli dallar toplanıp, gölge bir yerde kurutulmalıdır.
Nezleye iyi gelir. Kabızlığı keser. İdrar yolları hastalıklarına iyi gelmektedir.
Böğürtlen
Beyaz ve pembeye yakın renkte çiçekler açar. Yaz boyunca hatta Anamur’da havaların kışın da ılık olması nedeni ile kış ortalarında bile önce yeşil, sonra kırmızı ve ardından da mor renkte meyve veren dere kenarlarında, yol kenarlarında ve sulak alanlarda daha iyi gelişen, yeşil genişçe, saplı ve tüylü yapraklı, dikenli bir çalı türüdür. Çiçekler dal uçlarında açar. Özel ekimi yapılmaz. Doğal olarak yetişir ve çoğalır. Meyveler salkım şeklinde ve bir birine bitişik şekilde dizilmiştir. Yaprakları ve çiçekleri kullanılır.
Yaprakları bitki çiçeğe dönmeden toplanıp gölgede kurutulmalıdır. Çayı yapılır. Kabızlık yapar. Diş eti, bademcik ve boğazdaki iltihaplara iyi gelir. İsal önleyicidir.
Çiğdem
Kırlarda ve yaylalarda çıkan bir yıllık, yumruları toprak altında olup, yumrusu hafifçe kabuklu bir ot türüdür. Mor, beyaz yada sarıya çalan çiçekler açar. Çiçekler bahar ayında açılır. Çiçekler taç ve tüp şeklindedir. Yaprakları çimen gibidir. Çiğdem adı ile de anılır. Kazılarak yumruları çıkarılır.
Bitkinin tohumları ve yumruları kullanılır. Yumrular çok besleyicidir.
Köklerindeki yumrularda yağ, nişasta, sakaroz bulunmaktadır. Çok fazla kullanmak doğru değildir. İdrar söktürür, Kabızlığı yok eder.
Dereotu
Bahar aylarında sarımtırak renkte çiçek açan, her yıl yeniden ekilmesi gereken 30 40 cm. boya ulaşabilen bir otsu bitkidir. Gübreli ve iyi çapalanan topraklarda daha gür olur.
Rutubetli ve sulu iklimleri sever. Yaprakları parçalı ve dar olur, gövdede yaprakları saran bir geniş yaprağı daha vardır. Tohumlarından yenisi ekilerek elde edilir. Çeşitli salata, bakla yemeği ve cacıklara ilave edilir. Hoş kokuludur.
Şifalarda dereotunun meyve yani tohum kısımları kullanılmaktadır. Eylül sonlarında toplanan meyveleri gölgede kurutulur. Yatıştırtıcı, gaz önleyici olarak, hıçkırığı keser, hazımsızlıklara iyi gelir.
Devedikeni
Tarla ve yol kenarlarında kendiliğinden yetişen ve her yıl yenilenen bir bitkidir. 90–100 cm. boya ulaşır. İnce boylu ve cengelli yapıdadır. Vücudu ve yaprakları ince dikenlidir.
Ateş düşürmede, terletici ve vücudu gevşetici etkileri vardır.
Ebegümeci
Ot türü bir bitkidir. 20 40 cm kadar boylanır. Yuvarlak ve sarmal yaprakları saplarla gövdeye tutunur. Bahardan itibaren ağustosa kadar çiçek açar. Yemeği yapılır. Taze yaprakları şifada kullanılır.
Öksürüğe karşı etkilidir. Yenildiğinde göğsü yumuşatır. Mide ve bağırsak düzenleyicisidir. Boğaz ve bademcik iltihaplarına etkilidir. Diş eti hastalıklarında ve mide ağrılarında etkilidir.
Fesleğen
Her mevsim saksılarda ve uygun ortamlarda yetiştirilebilen 30–50 cm arsında boylanabilen genelde yaprak ve tohumları kullanılan, kokulu, geniş uçları sivri yeşil veya cinsine göre gri-mor çanak ve taç yapraklı, haziran ve eylül arasında sarı-beyaz çiçekler açan kokulu bir bitkidir. Yaprakları kurutularak baharat olarak cacıklarda ve bazı sebze yemekleri ile kebaplarda, yaprak yine taze iken salatalara koku ve tat vermek için ince dilimler halinde doğranarak kullanılır. Meyveleri oval, siyah renktedir.
Yaprakları, dalları, tohumları ve çiçekleri şifa olarak kullanılır.
Gaz oluşumunu önler. İdrar yolları hastalıklarını giderir. Tohumları kaynatılarak içilirse öksürüğü keser. Hazımsızlığa ve baş dönmelerine karşı etkilidir. Arı sokmalarında yaprağı iyice ovularak suyu çıkarılıp, arı sokan yere bastırılırsa etkilidir.
Gelincik:
Baharda ekin tarlalarının içerisinde bol miktarda kendiliğinden çıkan bir yıllık bir bitkidir. Gövde ince bir sap şeklinde dik ve tüylü olur. Çiçekleri bu dalların tam ucunda bulunur. Çiçek açtığında etraftaki çanak yapraklar dökülür. Orta yerinde siyah tüycükler ve yumrusu ile kırmızı üçgen şeklinde çiçek yaprakları vardır.
Şifa olarak çiçekler kullanılır. Çiçekler diğer bitkilerin aksine güneşte kurutulmalıdır.
Öksürük ve nezlede çayı etkilidir. Uykusuzluğu iyi gelir, uyuşturucu etkisi vardır.
Hayıt
Dere kenarlarında kendiliğinden biten bir çalı türüdür. Yerine sever ise kökleri ve dalları bilek kalınlığına ulaşabilir. Temmuz ayında mor renkte- beyazımsı çiçekler açar. Dalları saplara bağlı üçlü parçalı şekildedir.
Emzikli kadınlarda sütü artırır. Karın ağrısı ve ishal durdurucudur. Tohumlarının idrar söktürücü, sancı kesici özelliği vardır.
Isırgan
Isırgan 40–50 cm. ye kadar yol kenarları duvar dipleri ve nemli, gübreli ortamlar ile sera içlerinde bolca yetişen tek yıllık bir bitkidir. Yapraklarının yakıcı özelliği vardır. Yapraklar saplı olup, oval şekilli ve dişlidir. Üst tarafları koyu yeşil ve parlaktır. Yakıcı tüyler buralarda bulunur.
Meyveleri emer ve fındık kadar büyüklüktedir.
Küçük taze çıkmış yaprakları böreklerin içine ıspanak yerine kullanılır.
Romatizma ve siyatikte etkili olarak kullanılır. Balgamı söktürür. Kansere etkili olduğu söylenmektedir.
Kahve
Genelde vatanı uzak doğu olmamakla birlikte Türkiye de Akdeniz bölgesin de deneme üretimlerine(yetiştiriciliğine) başlanmış olan kahve bol miktarda çeşitli şekillerde hazırlanarak içilmektedir.
Kışın yapraklarını dökmemektedir. Çeşitli beyaz çiçek açar ve bir iki tohumlu meyveler vermektedir.
Kahve sıcak suyla kaynatılıp isteğe göre şeker de konularak içilir.
Yapısında kafein vardır. Kafein keyf verici ve uyarıcı bir maddedir. Alışkanlık ve tiryakilikte yapar.
Kalbi kuvvetlendirir. Sindirimi rahatlatır. Mideyi oturtur. İnsana dinçlik ve ayılma verir. İdrarı çoğaltır ve solunumu kolaylaştırır. Beyni hareketlendirir. Çok içilmesi uyarıcıdır, sinir ve uykusuzluk yapar.
Kantaron
(Sarı kantaron- Mayasıl(basur) otu, Kantaron çiçeği Centaury): Genelde dışardan getirilerek kullanılmaktadır. 15–50 cm kadar boyda iki yıllık otsu bitkilerdendir. Çiçekleri tüylü ve tüpsüzdür. Meyveleri silindir şeklinden kapsülledir. Sarımsı ve esmer renktedir.
Çiçek açma zamanında toplanarak şifada kullanılır. Şeker, reçine acı maddelerden oluşmuştur.
Çiçekler çay gibi demlenerek içilir. İştah acıcı ve ateş düşürücüdür. Basur(mayasıla) karşı etkilidir. Akşam-sabah aç karna birer bardak içilir. Astım ve mide ağrılarında da etkilidir.
Karabaş otu
Toros ve dağlarında kendiliğimden yetişen ve her yıl kökten yeni dallar ile kendini tazeleyen bir ot türüdür. Adaçayı gibi dallı sapların ucunda karabaş denilen yuvarlak çiçeğini verir. Çiçekleri önceden mor renktedir. Taze olarak içilirken mor renkte daha sonraki dönemde yeşil, en son dönemde ise sarı renkte demi çıkar. Yapraklar kısa, ensiz ve sıktır. Çiçekler olgunlaştığında 15 20 santimetrelik dallar halinde boğularak kurutulur. Çiçekler menekşe (mor)rengindedir
Genelde çay şeklinde demlenerek içilir. Kurutulmuş karabaşlar fincana bir karabaş yetecek şekilde sıcak su ile demlenir.
Ağrı dindiricidir. Sinüzütü söker. Burnu akıtır. Balgamı söker. Zindelik verir. İçerisinde bulunan etkileyici maddelerden dolayı ruha dinçlik veriri, rahat bir uyku uyumaya yardımcıdır.
Karabiber Dar-i fülfül Baharat olarak kullanılmaktadır. Çeşitli yemek, çorba, salata ve köftelere katılır.
Mideyi ısıtır. İştah açıcıdır. Hazmı kolaylaştırır. Enerji vericidir. Cinsel gücü artırıcıdır.
Karamuk Yaylalarda yetişen çalı cinslerinden biridir. Kışın yaprağını döker. Mersin yaprağına benzer ancak daha minik yapılıdır, gövde, dallar ve meyve yakınları dikenlidir. 50–100 cm. kadar büyür. Morumsu, pembe çiçekler açar. Dal uçlarında salkımlar halinde küçük buğday büyüklüğünde meyve verir. Meyveler çiçekten sonra yeşil, sonra pembe, olgunlaşanlar ise kırmızı(Mora çalan) renktedir.
Toplanarak tuz katılıp veya tuzsuz olarak yenir.
Mideyi rahatlatır. Soğuk algınlıklarında elitidir. C vitamini vardır.
Kekik
Kokulu, baharat olarak da kullanılan hem ekilebilen, hem de dağlarda kendiliğinden yetişebilen şifalı bir ot ve baharat bitkisidir. Çorbalara konulduğu, gibi suyu ve yağı da çıkarılır. Çorba, mor, tırnak, aşı, eşek kekiği gibi cinsleri vardır. Kışın kuru. Yazın yeniden yeşil, buz rengi yapraklar açar. Çorba kekiği cinsleri dövülmek veya öğütülmek suretiyle salata, çorbalarda kullanılır.
Çiçeklerini sonradan açar ve yaprağı azalarak sadece çiçek haline gelir. Küçük tohumları vardır.
Bedeni kuvvetlendirme, hazmı kolaylaştırma, iştahı arttırma özelliği vardır.
Çay gibi demlenip içilince mide ağrılarını keser. Kalp çarpıntıların giderir. Barsak iltihaplarını iyileştirir ve salıları düzenler. Cinselliği artırır. Tansiyonu geçici artırabilir. Öksürük, bronşit ve astıma faydalıdır. Kekik suyu banyosu romatizmalı ağrılarda etkilidir. Kandaki şekerin miktarını azaltır. Kekik yağını guatrı olanlar kullanmalıdır.
Marul
30–50 cm boyunda yaprağı salatalarda kullanılabilen, çiğ olarak yenilen bir ot bitkisidir. Yapraklar tüysüzdür. Sarı renkli çiçekler açar. Vücudunda özellikle sıcak zamanlarda ve marulun ihtiyarlama devresinde beyaz bir süt bulunur. Her yıl ekilerek çoğaltılır. Acı marul, eşek marulu, yağ marulu, kıvırcık, bostan marulu gibi çeşitleri vardır.
Genelde sebze olarak kullanılır. Salata olarak ve yeşillik olarak tüketilir.
Cinsel isteği frenleyicidir. Baş ağrısını önlemede etkilidir. Marul tohumlarının yatıştırıcı etkisi vardır. İdrar arttırıcıdır.
Maydanoz Y
eşil yapraklı, salata ve diğer yemeklerin üst görünümü katkısı olarak kullanılan yıllık veya iki yıllık sıcak bölgelerde yetişen bir ot cinsidir. 30–40 santimetre boylanır. İkinci yılda gövde oluşturur. Çiçeklenir(şemsiye şeklinde-beyaz), tohumlanır. Rutubeti ve sıcak yerleri sever.
Gövdeleri dikine, tüysüz, köşeli, içleri boş ve çok dallı, yaprakları ise saplı ve koyu yeşil renktedir. Kokuludur.
Yapraklarda A C vitaminleri vardır. İdrar söktürür. İltihaplı yaraların iyileşmesini sağlar. Yüksek tansiyonu düşürür. Cinsel istekleri (Afrodizyak) artırır. Görmeye kuvvet verir. Kökü de aynı özelliktedir.
Kenevir
Kötü amaçlar için kullanıldığında, insana zarar veren bir bitkidir. Kültürel olarak ekilen, bazen de yol kenarlarında kendiliğinden çıkan 50 cm’den 2 metreye kadar boy atabilen, yeşil ele benzeyen karşılıklı yapraklı, temmuz ve ağustos aylarında soluk yeşil renkte çiçekler açan bir bitkidir. Esrar otu olarak da bilinir. Gövdeleri iç boş kazık şeklinde, dikenimsi tüylü ve tırtıklıdır.
Dişi ve erkek çiçekleri ayrı bitkiler üzerinde olup rüzgâr ve arı tozlaştırması ile aşılanırlar.
İp(kendir) yapmada kullanılır.
Bitkinin vücudundan reçine elde edilir. Bu reçine merkezi sinirleri etkiler, yatıştırıcı ve uyuşturucudur.
Kenevir bitkisinin dişi çiçek veren bitkilerinden üretilen esmer renkli kütlere esrar denir.
Bu bitkinin yaprakları da aynı etkiyi gösterir. Bölgemizde “aptal otu” diye de anılır. Esrar maddesi insana zarar verdiği, alışkanlık yaptığı ve hastalıkları tetiklediği ve uyuşturucu olduğu için yasaklanmıştır. Eskilerde serbestçe ekilirken şimdi ekimi belirli kısıtlamalara ve yasal sayımlarla ancak ekilebilmektedir.
Mısır
Akdeniz bölgesinde her mevsim kış harici ekilebilen ve yetiştirilen bir bitkidir. 1,5 2 metreye kadar boylanır. Bir tahıl bitkisidir. Gövdeler sert ve 5 10 cm. çapa erişebilen ve dik şekildedir.
Yaprakların üst yüzleri tüylü alt yüzleri ise tüysüz olur. Yapraklar gövdeden sarılmış olarak çıkar ve sapsızdır. Çiçekler koltuklardan çıkar. Önce yeşil ve içinde geviş denilen bir beyaz gövde üzerinde dışı ise kapalı yaprakla sarılmış şeklinde uç kısımları da kahverengi tüylerle kaplıdır. Olgunlaşan meyveler irileşir ve koltukları doldurur. Mısırlar koparılıp soyulduğunda bir yuvarlak çomak(geviş) ekseni etrafında dizilmiş olarak görülür. Mısır taneleri beyaz, açık ve koyu sarı, kırmızımsı, siyah renktedir.
Çeşitli cinsleri de vardır. Sert mısır, Slaç, unluk mısır, at dişi mısır, patlatma mısır adlarını alır.
Mısırlar taze iken kömürde pişirilirse ütme(ütülmüş mısır), suda haşlanarak yenirse haşlama mısır adını alır. Mısırlar soyulup sümekleri üzerinde kurutulur. Sonra sönmek soyma makinelerinden geçirilerek mısır ile koçanlar ayrılır. Değirmenlerde un haline getirilebildiği gibi, haşlanıp haşlanmış mısır olarak da tüketilir. Kurumuş normal mısır tavalarda veya fırında kavrulursa kavurga adını alır.
Cin darı denilen ve patlamış mısır olarak kullanılan ise ya kırmızımsı ya da sarı renklerde diğer mısırlara göre daha küçük ve yuvarlaktır. Patladığı zaman beyaz patlak mısırlar elde edilir.
Katımmış mısır ekmeğinden de mollaca adını alan bir çorba yapılmaktadır.
Mısırdan ayrıca mısır nişastası elde edilir.
Mısır tanelerinden ayrıca fabrikalarda mısır yağı elde edilmektedir. Mısır yağı doymuş bir yağ olduğu için kolesterol açısından yararlıdır.
Mısır tanelerinde% 67 nişasta, % 10 azotlu maddeler ve % 8 yağ bulunur.
Mısır püskülleri kurutulur ve kaynatılıp çayı içilirse baş ağrılarına iyi gelir. Püskülde karbonhidratlar, sodyum, potasyum ve kalsiyum tuzları bulunur. İdrar söktürmede ve taş
NANE
50–70 cm.ye kadar boylanabilen, hoş kokulu, bir yıllık gövdesi yeşil ve kırmızıya yakın renkte tüylü veya tüysüz otlardan biridir. Yapraklar saplı ve ince gövde üzerine dizilmiş durumdadır.
Temmuz-ağustos aylarında çiçek açar. Çiçekler mor, beyaz, leylak renklerdedir.
Yaprakları yeşil olarak veya kurutulup baharat olarak kullanılmaktadır. Salatalara ayrı bir tat veriri. Cacıklarda ve çorbalarda kurusu kullanılır.
Yapraklar, dallar ve çiçekleri kullanılmaktadır. Yapraklardan nane yağı elde edilir. Yaprakta reçel, reçine, uçucu yağ bulunur.
Yapraklar çay olarak içilince yatıştırıcı ve ruha dinçlik verici özelliktedir.
Mide ağrısı ve sancılarında yatıştırıcı, gaz söktürücü, bulantı giderici olarak içilir.
Nergis
Kültür ırkları olmakla birlikte Toros da ekin aralarında anız başlarında kış mevsimi ile birlikte kendiliğinden açan, tek yıllık, soğanlı bitkilerdendir. Çok güzel ve kuvvetli bir kokusu vardır. Çiçekler dal uçlarında boru gibi uzanmış saplar üzerinde bulunur ve sarmal bir yaprağı vardır. Çiçekler beyaz açar. Koparılmış çiçekler vazoya konup ıslatılırsa ve suyuna bir damla kırmızı, siyah veya mavi mürekkep damlatılırsa nergis çiçeklerinin o renklere boyandığı görülür. Süs bitkisi olarak yetiştirilir. Bitki zehirlidir.
Kusturucu ve ishal etkisi yaratır. Kabızlığı olanlar az miktarda içebilirler. Kurutulmuş çiçekleri çay olarak demlenerek içilir. Yatıştırıcı ve ateş düşürücü etkisi de vardır.
Nohut
Yemeklikler arasında, baklagiller türündendir. Yeraltında kazık kökler ile ince yer üstü dallar üzerinde küçük kalbimsin yeşil yapraklar yer alır. Koltuk altlarından çıkan saplar üzerinde çiçeklerini taşır ve çiçekler beyaz, mavimsi ve pembemsi renktedir. Kendi kendine çiçek tozları ile döllenir. Nohutlar başlangıçta küçük çakıldaklar(torbalar) halindedir. Yetiştiğinde içi dolgunlaşmış ve dıştan sertleşmiş olur. Taze olarak tüketildiği gibi harmanlanıp kurumuş nohut taneleri çekilerek elde edilir. Yemek yapılmakta ve un yapımında kullanılır. Haşlama olarak da yenilir.
Nohut bol nişasta ve azot yüklüdür. Protein, kalsiyum, fosfor, demir mineralleri bulunur.
Vücuda kuvvet verir. Besleyicidir. Nohutlar haşlanarak veya haşlanmadan fırında ya da tavada tuz da katılarak kavrulursa(pişirilirse) buna kavurga denir. Leblebi imalatında da nohut kullanılır.
Papatya
Kırlarda, yol kenarlarında, ekin arlarında kendiliğinden çıkan tek yıllık otlardan biridir. Yapraklar parçalı, tüysüzdür.
Çiçekleri dal uçlarında küçük çerçevelenmiş yuvarlak dizilmiş başçıklar halindedir. Beyaz ve sarıçiçekler açmaktadır. Beyaz ve sarıpapatya ismi ile anılır. Halk arsında “Papatça” denilmektedir. Kültür türlerinde Alman, yabanî, beyaz papatya gibi isimler alır.
Saplı dallar halinde yapraklar ve çiçekler gölgede kurutulur. Çay gibi demlenerek içilir. Sabahları aç karna daha faydalıdır. İdrarı çoğaltır. Yatıştırıcı, gaz söktürücü, iştahı açıcı özellikleri vardır. Basurlarda ağrıyı keser.
Papatyadan yağ da çıkarılır. Spazmı önleyici ve ağrı dindirici özelliği olan bu yağ da % 1 oranında suya katılarak içilir.
Rezene
Kokulu tek yıllık, haziran ayında çiçek açan bir metre ve üstünde boy atabilen sarıçiçekle, uzun saplı ve şemsiyeli bir bitkidir. Yaprakları saplı olup düzdür. Birçok çeşidi bulunur.
Meyveler yeşilimsi, silindirler şeklinde olur. Kayalık ve kurak yerlerde yetişir.
Kökleri, meyveleri ve yaprakları kullanılmaktadır. Meyvelerinde şeker, nişasta, yağlar bulunur.
Mide gazını giderir, anne sütünü çoğaltır. Müsekkin(yatıştırıcı) olarak içilir. Çay olarak içilebildiği gibi toz olarak da bir bardak su içinde içile bilinir. Dalak hastalıklarında, idrarın atılmasında faydalıdır.
Roka
Bir yıllık otsu bir bitkidir. Yapraklar toplu haldedir. Tırtıklı kenarlı ve tüylüdür. Çiçeklerini sarı tonlarda ve mor damarlı olarak açar. Kök ve tohumlarından ekilerek çoğaltılır. Yeşil olarak tere gibi tüketilir. Tadında hafif bir kekelik vardır. Baharatlıdır.
Yapraklarında yakıcı yağlar olur. C vitamini yönden zengindir. Her bölgelerde ekilip çoğaltılmıştır. Salatası yapılır. İştah açıcıdır. Uyarıcı ve kuvvet verici, öksürüğü kesme gibi etkileri vardır. Tohumları da aynı özelliktedir. Cinsel gücü kuvvetlendirir.
Salep
Toprak altında yumruları bulunan ve toprak üstünde ot kısmı olan bir yıllık bitkilerden biridir. Yumruları çok değerli olup tabi dondurma yapımında kullanılır. Yumrular toprak altında ikili olarak bulunur. O sene toprak üstüne çıkan kökün yumrusu ana yumrudur.
Diğeri ise gelecek yılın yumrusudur. Çayırlık ve su alan alanlarda yetişir. Yayla bitkileri arasında yer alır. Orchis ve Ophyrus türleri salep yumrusu elde edilen önemli iki çeşittir.
Salep kazanların o yıl ot veren yumruyu değil de gelecek yılın yumrusunu almaları gerekir. Bu yumrular kurutulup dövülerek tozu elde edilmektedir.
Nişasta, azotlu madde ve şeker bakımından zengindir. Bağırsaklara iyi gelir. Soğuk algınlığında, öksürükte kullanılır. Cinsel gücü arttırıcı özelliği vardır. Dondurmaya ne kadar çok salep katılırsa o kadar güzel ve vitaminli olur.
Sarımsak
Tek yıllık, köklerindeki olgunlaşmış taneleri bulunan ve çok özel kendine has bir kokusu bulunan soğansın bitkidir. Yaprakları içe oluklu ve düz olup gövdeden sarmal şekilde olur, buğday yaprağı gibidir.
Çiçekleri küre biçiminde şemsiye gibi açılmıştır.
Sarımsağın soğanımsı kısmı beyaz veya kırmızımsıya çalar. Yumrular kabuklar tarafından sarılmıştır.
Beyaz ve siyah sarımsak cinsleri ile küçük ve ziraat türü cinsleri mevcuttur.
Yapısında A,B,C vitaminleri, şeker, yağlar bulunur.
Sarımsak tedavilerde kullanılmaktadır.
İştah acıcı, solucan düşürücü, tansiyonu düşürücü, kan temizleyici ve antibiyotik olma özelliği vardır. Kansere karşı koruyucudur. Bakterilerin üremesini önleyicidir. İnsana sıhhat ve enerji verir. Birçok yiyeceğe katkı maddesi olarak kullanılır.
Semizotu
Kendiliğinden bağ, bahçe, seralarda ve tarlalarda yetişen bir yıllık otsu bitkilerdendir. Mora yeşile çalan gövde üzerinde küçük yapraklar ve dolgun nazik ve yeşil renktedir. Gövde toprak üstüne yatık vaziyette bulunur. Zirai olan türleri de vardır. Tohumu ekilerek yetiştirilir. Meyveler çok tohumludur. Çiçeklerini yaprak önlerinden sarımsı renkte açar.
Yemek olarak pişirilerek, saç böreklerinde peynir ve çökeleğe karıştırılarak, tuzlanıp, ekşi sıkılarak salata olarak ve salatalık yerine cacıklara doğranarak tüketilir.
Demir ve C vitamini deposudur. Mayhoş tattadır. Şeker hastalığına iyi gelir. Kanı temizler, uykusuzluğu giderir ve zihin yorgunluğunu alır, sinirleri yatıştırıcıdır.
Soğan
Kökünde yumru veren ve her yıl ekilen, tohumundan ekildiğinde önce göver denilen küçük soğan elde edilen sonra göverlerin ikinci yıl ekilmesi ile soğanı elde edilen bir bitkidir.
Yeşilimsi tam orta yerinden çıkardığı hortum ucunda yuvarlak yeşil ya da pembemsi çiçek açan ve siyah tohumlu(bunlara karaca denir), yaprakları kapalı boru şeklindedir. Karacalar küçük ve köşelidir. Şemsiye veya bir küre durumundadır.
Kırmızı, beyaz, siyah türleri vardır. Kantar topu, İmralı, Yalova gibi çeşitleri bulunur. Soğan yumrusunun üst üste içten dışa doğru dizilmiş ve aralarda zar bulunan sarmal yuvarlak şeklinde ve en dışında da kabuk denilen cinsine göre rengi bulunan bir yapıda görebiliriz. Bilinen her şeyle pişmiş ya da çiğ olarak tüketilmektedir. Anamur’da soğana “koç” denir.
Yemeklerin en değerli katkısı ve çeşnisidir. Kebaba, salataya yakışır. Sofraların baş konuğudur.
Bol miktarda C vitamini vardır. Besleyicidir. İştah açar. İdrar söktürür, kalbin dostudur.
Soğanın içinde uçucu bir kükürt maddesi vardır. Gözünüzü bu madde yaşartır. Mikroplara karşı koruyucudur. Zihin yorgunluğunu giderir. Böbreklerdeki kum ve taşları düşürür. İktidarsızlığı giderir. Cinsel gücü artırırcıdır. Öksürüğü söker. Grip ve soğuk algınlıkları ile boğaz iltihaplarında faydalıdır.
Susam
Mayıs ayında ekilen, 1,5–2 metre boy atabilen ve kendinden dallanan ve küçük yaprakları olan ince dik bir gövde üzerinde yetişen ve meyve alarak da çakıldak şeklinde yeşil renkte küçük tüpçüler veren tek yıl ekimlik bir bitki türüdür. Ağaççıklar yeşilden sarıya dönüp küçük tüpçülerin ucu hafifçe alınmaya başlamışsa olgunlaşmış demektir. Köklerinden sökülen susamlar yuvarlak 25–30 cm çapında kümeler halinde bağlanır, tepe noktaları birleştirilerek kümüler hazırlanır. Kurumaya bırakılır. Kuruyan bu kümeler çaptı (çul) üzerine devrilerek sopalarla vurulup, silkelenir. Susam elde edilir.
Susamlar her türlü pasta, börek, ekmek ve simit üzerine serpilerek kullanılmakta, bölgede kavut denilen özel yiyeceğin içine kavrulup, dövülerek karıştırılmakta, pekmez ile sam sıra denilen tatlısı yapılmaktadır.
Susamdan yağ da elde edilir. Bu yağ az az içildiğinde safra kesesi taşlarını döker. Nefes darlıklarına iyi gelmektedir. Karaciğer hastalıklarına ve kabızlığa iyi gelir. Cinsel güç artırıcıdır.
Şalgam
Havucun ve turpun yetiştiği gibi toprak altına doğru uzanan kök kısmı kullanılmaktadır. Bir yıllık bitkilerdendir.
Yer üstünde sadece yaprak kısmı bulunur. Yapraklar parçalı ve üzeri tüylü, çiçekler ise sarı renktedir. Şalgam havucu kırmızı ve tam olgunlaşmış ise de siyahtır.
Topraktan çıkarıldığı gibi kabuk kısmı ince bir tabaka halinde soyularak yenilebilir. Havuçlar dilimlenmek ve bulgur ile mayalanmak suretiyle de şalgam suyu elde edilir.
Şalgam havucu yetişmekle birlikte şalgamlı havuç dışarıdan getirilmektedir. İç Anadolu belgesin Konya ereyli de çok miktarlar da yetiştirilir.
B vitamini yönünden zengindir. İdrar söktürür. Böbrek kumlarını dökücüdür. Romatizmaya faydalıdır. Egzamalara karşı faydalıdır. Şeker hastalarına iyi gelir. Kabızlıklara etkilidir.
Tere:
30–40 cm boylara erişebilen, beyaz veya mora yakın renklerde çiçek açan, bir yıllık bitkilerdendir. Meyvelerinin tek tohumlu olmasından dolayı su teresinden farklıdır. Yabanî olarak kendiliğinden yetiştirilmekle beraber zirai olarak da ekilmektedir.
İştah açıcı insana enerji ve dinçlik veren, su teresindeki faydaları da sağlayan bir yeşillik olarak yemek yanlarında tüketilen bitkidir. Tırtırlı yapraklı olanları kerteme olarak adlandırılır
Su Teresi
Su kenarlarında, çeşme su akma yollarında ve sulama kanalları kenarlarında kendiliğinden çıkan, özel bir kokusu ve tadı bulunan yeşil bir su bitkisidir. Beyaz çiçekler açar. Çok uzun süre yaşamaya devam eder. Yapraklar yeşil ve parçalı, kenarları tırtırlıdır.
Yakıcı bir yağ vardır. A,C,D vitaminleri yönünden zengindir. İştah açıcı, cinsel istek artırıcı özellikleri vardır. Suyu ile saç yıkanırsa saçların dökülmesini durdurur ve kepeklenmeye mani olur.
Turp
Yemek yanlarında iştah açıcı olarak yenen, kökleri toprak altında, yumru şeklinde olan ve kültür bitkisi olarak üretilen bir yıllık bitkilerdendir. Kazık kökler belirli bir hacimde olmakta ve yemek yanlarında, salata olarak tüketilir.
Toprak üstünde yeşil, düz, hafif tüylü kazık kökün tepesinden çıkan yaprakları bulunur. Orta kısmından uzun saplar üzerinde küçük altıgenimsin kapalı baklalar içerisinde beyaz veya pembe çiçeklerden sonra yuvarlak tohumları elde edilir.
Çok çeşitli turp cinsleri yetiştirilmektedir. Karaturp, beyaz turp, Kırmızıturp, uzun ve yuvarlak türler vardır.
Doğada doğal olarak yetişen turp cinsleri de vardır. Doğada yetişen turpların taze yaprakları toplanarak susamlı turp otu yemeği yapılır. Ayrıca yapraklar haşlanmak suretiyle salata şeklinde de hazırlanır.
Uyarıcı ve iştah açıcıdır. Safrayı söktürür.
Tohumlarında yarı yarıya yağ bulunur. Turp tohumları dövülüp, bala katılırsa cinsel güç artırıcı olarak yararlıdır.
Bazı turplarda C vitaminince zengindir. İdrar söktürücü olarak da kullanılır.
ŞİFALI SEBZELER
Bamya
Akdeniz iklim kuşağında yaz mevsimi bitkisidir. Ekim ayı sonuna kadar yerli türlerinden ürün almak mümkündür. Bir metre ile 3 metre arasında yerli türler, ziraat türü denilen parmak ve tombul bamyalar da 1–1,5 metreye kadar boylanmaktadır. Yaprakları asma yaprağı gibi üçgenli ve geniştir. Meyvesin beyaz veya sarı yeşil arası renkte yerli türlerde 7–13 cm kadar uzun ve iridir. Tombul bamya 5–6 cm, parmak bamya ise 4–5 cm. kadardır.
Yaş yemek yapılarak veya kuru olarak yine yemek yapılarak yenilir. İplere dizilerek kurutulur.
Kabızlık tedavisinde, barsak çalıştırıcı olarak yenilir.
Enginar
Yumrularından yemek yapılan, bir metreye kadar büyüyebilen, küçük hurma ağacı görüntüsünde bir sebzedir. Gövdeler sert ve diktir. Mavi-mor renkte çiçek açar. Üst yapraklardan çıkan dal uçlarında önce çiçek ardından yeşil renkte daha sonra ise mor renkte 10–12 cm çapında limon büyüklüğünde meyveleri vardır.
Bitkinin yumruları yemek yapılarak tüketilmektedir. Taze yapraklarından hazırlanan çaylarda şifada kullanılır. Çayı safrayı artırır. İdrar çoğaltır. Karaciğer hastalıklarına iyi gelir. Kanda kolesterini düşürür. Ateş düşürücü ve iştah açıcıdır. Romatizma ve şeker hastalarına da iyi gelir.
Ispanak
Kış mevsiminde sebze olarak yetiştirilir. Kazık köklü yumuşak ve uzun yeşil yapraklı, serin ve rutubetli yerleri seven otsu sebzelerdendir. Çeşitli yemekleri yapılmaktadır. Tohumları ekilerek üretilir ve bir yıllıktır. Bir sap üzerinde salkım durumunda yaprakları yenilmektedir. Dişi ve erkek çiçekleri aynı bitki üzerindendir. Çiçekler açmadan hasat edilmesi gerekir. Çiçekler tohuma döndüğü anda yapraklar sertleşir ve tohumlar olgunlaşmaya başlar. Genelde Anamur’da dikensiz ıspanak türü ekilmektedir.
Pişirilerek veya salata halinde yenir. C vitamin yönünden zengindir. Vücudun direncini artırır. Ağız ve göğüs hastalıklarında faydalıdır. Kansızlığa iyi gelir. Hamilelere tavsiye edilir.
Kabak
Kabakların çok çeşidi vardır. Bir yıllık ekilen, otsu bir bitkidir. 2–3 metre ve daha fazla kollarını uzatarak yayılır. Çeşitli şekillerde çiçek açar, sar, beyaz, açık mavimsi. Meyveleri de çeşitlerine göre değişir.
Sakız kabağı, köy kabağı, kestane kabağı helvacı kabağı, çekirdek kabağı, bal kabağı (Kestane), Rodos kabağı(Dikenli kabak), su kabağı, lif kabağı gibi çeşitlerini sayabiliriz.
Su ve çekirdek kabaklarından yemek yapılmaz. Birisinden çekirdek, birsinden ise su koyma kabı elde edilir. Su kabağının kevki denilen cinsi su almak için(saplı tas yerine) ve kabak kemani yapımında kullanılır. Lif kabağı da banyolarda sünger yerine(ezinmede) kullanılır.
Bal kabağından tatlı yapılır. Diğer cinslerden ise çeşitli türde yemekler yapılmaktadır.
Kabaklar çok besleyici özellikte C ve B1 vitamini ihtiva eder. Pişirilen yemek yapılan kısımları bazı cinslerde çıban ve şişlerin indirilmesinde lapa olarak da tatbik edilince indirir. Şekerli ve nişastalı maddeler yapısında boldur. Bazı cinslerin tohumları (çekirdekleri ) tenya ve kurt düşürücü olarak da kullanılmaktadır.
Karnabahar
Lahana illerdendir. Lahanada yapraklar sebze olarak kullanılırken bunda çiçek veya meyve denilen beyaz kısımlar sebze olarak kullanılmaktadır. Çeşitli şekillerde yemek olarak pişirilerek yenir. Fosfor ve vitaminleri yüksektir.
Zihin yorgunluklarını giderir. İdrar söktürücüdür. Cinsel güç verir. Dalak hastalıklarına ve şeker hastalarına iyi gelir.
Karpuz
Yerli türlerle birlikte, ziraat türleri de olan ve meyve olarak yetiştirilen, kol ve dalları 3 metreye kadar uzayıp dağılabilen bir yıllık bir bitkidir. Darı ve beyaz renkte çiçek açar, Çiçekler zaman içinde mavimsi ufak karpuzlara dönüşerek 30–40 kilograma kadar büyüyebilir.
Sıcak iklimleri sever. Genelde dış kabuk içinde beyaz daha sonra ortaya doğru kırmızılaşan etli bir yapıdadır. Siyah, sarı ve beyaz renkte çekirdek yapısı vardır. Son zamanlarda genetiği ile oynanmış tohumu bitmeyen ve tohumu da olmayan çeşitlerde üretilmektedir.
Çeşitli isimleri vardır. Yenidünya, Alacalı, Dilimli, Kara, Yerli, Gülle, Vaşinkton, Diyarbakır, Ala karpuz gibi isimler almıştır.
Tatlı yerine, suyu bol, iştah acıcı bir meyvedir. Toksinleri temizler, böbrek kumlarını eritici, sıhhat ve dinçlik verici özellikleri vardır.
Kavun
Bir yıllık karpuz gibi otsu yaz meyvelerindendir. Çiçeklerini yaprak koltuklarından döker. Yöresine ve çeşitlerine göre isimlendirilir. Topatan, Kırkağaç, çitli, Çumra, Hasanbey, Altınbaş, Dilimli ve Hallaç yerli gibi isimler verilir.
Ham, yani yeşil olgunlaşmamış olan kısmına kelek denir.
Kokulu kavun cinsleri de vardır. Bunlar küçük olur ve Eşemene adı ile anılır.
Konya yöresinde yetişen kelek gibi olan cinsi(turşuluk) Hırtlak adını alır.
Hem yenilerek kullanılır. Hem de çekirdekleri tıpta kullanılır. Çekirdekleri çerezlik olarak da hazırlanır.
Çekirdekleri öksürüğü keser. Sinirleri yatıştırma, böbrek ve kanı temizleme, taş düşürülmesi gibi tıbbi yararları mevcuttur.
Çekirdekler kaynatılarak suyu içilir.
Şeker hastaları ile yüksek tansiyonun düşürülmesinde oldukça etkilidir.
ŞİFALI MEYVE ve AĞAÇ TÜRLERİ
Ahlat
Dağlarda kendiliğinden yetişen bir armut cinsidir. Meyvesi önceleri taş gibi olur. Armut toplanıp bekletildikten sonra ancak yenecek hale gelir, ya da Ağaçların haziranda verdiği meyvesi ancak ekim ayı sonlarında yenebilir. Meyveleri ishali durdurur.
Ahududu Ağaççileği yada sultan böğürtleni adı ile söylenir. Tabiatta doğal olarak yetişen dikenli gövdesinden yaprak açan ve sulak yerlerle, tarla aralarında yer alan koyu yeşil taç yapraklı, dikenlidir.
Beyaz ve pembemsi çiçekli bir bitkidir. Çiçekleri salkımlıdır. Çiçekten sonra meyveler önce kırmızı sonra mor bir renk alır. Mor renkli meyveler yetişen meyvelerdir. Bölgemizde Hazirandan itibaren kış ortalarına kadar doğal ortamda meyve vermeye devam eder. Böğürtlenin zirai olanı ve aşılanmış olanına ahududu denir.
Ahudunun meyveleri temmuz, ağustos ve eylül aylarında olgunlaşır. Yaprakları kaynatılarak boğaz rahatsızlıklarında gargara olarak kullanılır. Çiçekleri romatizma hastalarına iyi gelir. Meyvelerinde şeker, asit ve yağlar bulunur. Meyveleri ishale ve ateşli hastalıklara şifa vericidir.
Badem
Şubat sonlarından itibaren beyaz ve pembe renkli çiçekler açar, sonra çiçekler meyveye oturmaya başladığında da yassı sivri, taç, çanak yapraklarını çıkararak yeşil bir görünüm kazanır. Kış mevsiminde yapraksızdır. Her yerde yetişmektedir. Fazla su istemez.
Meyveleri yeşil ve taze(çağla) olarak tüketildiği gibi ağaçlarda yetişerek, temmuz ve ağustos aylarında da kabuklarının arasında sert bir şekilde hasat edilmektedir. Dış kabuk kırılarak badem içi olarak kullanılır.
Acı badem ve tatlı badem gibi iki türü vardır. Acı badem içlerinden “Acı Badem Yağı” elde edilir. Badem içleri bazen tek, bazen çift olur.
Çocuklar için müshildir. E vitamini, şeker ihtiva eder. Acı bademdeki yağlar iyi bir koku gidericidir. Balık yağı içenler balık yağına karıştırarak içerlerse, balık yağının kokusunu alır.
Çakaleriği
Toros dağ yamaçlarında 700–800 metreden sonra doğal olarak yetişir. Diğer erik türlerine benzer. Nisan ayında beyaz çiçek açar. Meyve önce yeşildir. Sonra sarı bir renk alır. Haziran ve temmuzda meyve halen yeşildir. Ağustos sonu ve Eylül aylarında toplanır. Suyu çıkarılarak sirke olarak turşularda kullanılır.
3–5 metreye kadar boylanır. Çobanlar dallarını keçilerin iyi yediğini düşündüklerinden sürekli budayıp hayvanlara yedirirdiler. Meyvesi kadar çiçekleri de faydalıdır. Çiçekler rüzgârlı bir havada toplanıp gölgede kurutulur. Çiçekleri kanı temizler. İshali durdurur. Vücuttaki zararlı maddelerin atılmasını sağlar. Boğaz ve bademciğe faydalıdır.
Çamfıstığı
Toroslarda ve evlerin önlerinde özel olarak ekimi yapılan bir çam türüdür. Kozalakları tam olgunlaştığında meyveler kozalaklardan kırılarak çıkartılır. Meyvenin dış kabuğu da kırılarak çam fıstıklarına ulaşılır. Dolmalara çam fıstığı olarak konulur. Kuvvetli, besleyici yararlı bir besindir.
Bronşite, akciğer hastalıklarına faydalıdır. Cinsel gücü de artırır.
CİLEK..
Beyaz çiçekli taç yapraklı boyu 30 santimetreye kadar büyüyen bir bitki türüdür. Meyveler dalların ara ve alt kısımlarında özel sap dalların ucundadır.
Hasatlıkları vücuda sokmaz. İdrarı söktürür. Böbrek ve mesane kumları ile hastalıklarına iyi gelir. Mide ve bağırsakların tembelliğini giderir. Ateş düşürür. Şeker ve kalp hastalıklarına iyi gelir. Vücudu zindeleştirir, vücuda güzellik verir.
Defne
Denizin nemini alan Toros dağ yamaçlarında kendiliğinden yetişen, 20 metreye kadar boy atabilen bir ağaç türüdür. Yuvarlak tepeli sık dallıdır.
Dallara yapraklar sağlı sollu dizilmiştir. Yapraklar oval biçimli, donuk renklidir. Yapraklarından faydalanılır. Dolma ve balık türlerinin pişirilmesi sırasında kuru defneyaprağı üzerine konursa ayrı bir lezzet verir.
Genelde yapraklar kullanılır. Baharat niyetinedir. Meyvelerde kullanılmaktadır. Defneden yapılan sabun vücuda güzellik ve sıhhat verir. Cilt ve saçlara faydalıdır.
Dalları ile birlikte alınan defneyaprakları ev içinde veya güneş görmeyen bir yerde kurutulur. Daha sonra yapraklar dalın üzerinden toplanır. Havan veya dibekte dövülür. Bir kilogram bal ile balın kapladığı alan kadar dövülmüş yaprak ilave edilir. Sabah- akşam bir çorba kaşığı aç karna yutulur. Bu damar tıkanmalarına ve damardaki yağlanmalara karşı etkilidir.
Greyfurt:
Turunçgiller ailesinden bir ağaçtır. Yaprağını yaz kış dökmez. Meyveleri iri ve iki tarafından içe doğru bastırılmış tekerlek gibi olur. Sarı renktedir. Dış kabuklar meyvelerde acıdır. Ancak dilimler çıkarılıp meyveler çıkarılarak ve kabuklar soyularak yenilir. Ya da sıkılıp suyu alınmak sureti ile içilmelidir.
Karaciğerin çalışma fonksiyonlarını düzenler. Vücudun zehirli suyunun atılmasını sağlar. Kan temizleme özelliği vardır. Hazmı kolaylaştırır. Beden yorgunluktan kurtarır.
Ihlamur..
Mayıs sonundan itibaren beyazımsı-sarı renkte çiçek açan ve 5–10 metre boylanan sık yapraklı bir ağaç türüdür.
Çiçekleri açtığında etrafa hoş bir koku verir. Normalde orman ağacı olmakla birlikte üretilerek ev önlerine, parklara ve kaldırımlara da dikilmektedir.
Yapraklar saplı, uç kısımları sivrimsin kenarları tırtırlı, kalp biçiminde arka yüzleri beyazımsıdır.
Çiçekleri çay olarak birinci yaprağı ile birlikte toplanıp demlenerek içilir. Meyveleri çiçek ortasında kürecikler biçimindedir.
Balla birlikte içilirse mide ülserini önler. Gribal enfeksiyonlarda etkili, dinlendiricidir. Kan dolaşımın düzenler.
İncir
Çok çeşitli cinsleri olan incir mayıs ayında küçük “mancıl” denen ve yapraklar çıkmadan önce çiçeklerini verir. Bu çiçekler dökülür. Yerlerine incirler gelir. İncirler önce açık yeşilimsi olur, daha sonra olgunlaşmadan önce cinsinin rengini alır.Geniş, parçalı yaprakları vardır.
İncir taze olarak tüketildiği gibi, kurutularak veya dizgiler halinde de kurtulup daha sonra tüketilir. Parçalanıp, gölgede kurutulanlardan şeker veya pekmezle kaynatılarak reçel(heleş) yapılır.
Şeker ve asitler yönünden incir zengindir. A,B,C vitaminleri vardır. Balgamı söktürür. Sindirim sancılarını giderir. Kalbe ferahlı sağlar. İncirin mancıl denilen olgunlaşmamış halindeki sütü veya dallarının sütü siğil ve nasırlara sürülürse iyileşme görülür.
Kayısı
Dikensiz, tüysüz, çok yıllık çeşitli çeşitleri olan bir ağaç türüdür. Yapraklar uzun ve kenarlar dişli, uçlar cinse göre sivri veya küt olur. Meyveler sar, pembemsi olur. Şekerpare cinsler iri ve daha tatlıdır. Kurtularak, reçel olarak ve meyve olarak tüketilir.
Şekerpare, Turfanda, Kuru kabuk, İmrahor, Sam, Çöl oğlu gibi isimler verilmektedir.
Meyveleri, çiçekleri ve yaprakları şifa olarak kullanılmaktadır.
Çekirdeklerinden yağ çıkarılır. Kırılarak da yenilir. Bol C vitaminlidir. Meyvesinde şeker ve organik asit türleri vardır. Mideyi rahatlatır. Bağırsakları çalıştırır. İshali artırır.
Keçiboynuzu
Orman ağacıdır. Susuz arazilerde bile yetişir. Çok yükseklerde olmaz. 100 metreye kadar yükseklerde bolca yetişen ve çok uzun ömürlü bir ağaçtır. Yeşilimsi çok küçük çiçekleri vardır. Bu çiçekler zamanla dökülüp yerlerinde boynuzlara dönüşür. Yapraklar çok yapracıkla, yeşilimsi, sık üstleri parlak, alt yüzleri mat renklidir. Dişi ve erkek tohumları kendi üzerinde bulundurur.
Meyveler önce yeşil, sonra olgunlaşma döneminde siyahımsı kahverengi bir renk alır. 15–20 cm. boyunda soya fasulyesi gibidir. Meyveler taze iken yumuşak, sonra sert ve odunumsudur. Meyve içinde şeker ve bal tabakaları ile küçük mor renkli mısır tanesinin daha yassı ve küçüğü boyutlarında tohumlara rastlanır.
İçerisinde yağ, şeker selüloz vardır. Meyveleri çekilerek keçi boyunuzu unu olarak kullanılır. Mide ve bağırsak bozukluklarına iyi gelir. Balgam sökücü, göğüs yumuşatıcıdır.
Kaynatılarak pekmezi yapılır. Pekmezi de aç karna birer kaşık yenirse vücudun direncini ve dayanıklılığını artırır, gelişmesini sağlar.
Limon
Bahar ve güz mevsiminde renkli ve güzel kokulu çiçekler açan turunçgiller ailesinden 3–5 metre yüksekliğe ulaşabilen bir ağaçtır. Yaprakları yeşildir ve yaz kış dökülmez, oval, tüysüz, parlaktır.
Çiçeklerin taç ve çanak yapraklı beser parçalıdır. Meyveleri oval şekilli, önce yeşil olgunlaşınca açık sarı renkli, üzeri parlak ve kabarcıklıdır. Asitli ve ekşi bir öz suyu vardır. Limon meyvesinin içerisinde beyaz-sarımsı renkte, oval şekilli, acı, kaygan
tohumları vardır. Çekirdeklerini mideye kaçırmak doğru değildir. Kaygan olduğu için apandiste yol açar.
Limonun meyvesi, kabukları ve çiçeği kullanılır. Meyvesi salata ve çorbalarda her şeyde ekşi olarak kullanılır. Limonatası yapılır.
Çiçeklerinden elde edilen kolonya ferahlatıcıdır. Parfümeri, deterjan, krem ve sabun yapımında kullanılır.
Kabuğundan pektin elde edilir.
İştah açıcı, C vitamin deposudur. Kanı temizler, susuzluğu alır. Ateşi ve tansiyonu düşürür, kolesterolü azaltır, kanda yağ birikimini önler. Damar sertlikleri ve romatizmalarda faydalıdır. Diş beyazlatıcıdır. Fazla yenilince dişi uyuşturur. Baş vücut ağrılarında etkili boğaz iltihaplarında faydalıdır.
Mandalina
Turunçgiller ailesinden, portakaldan daha küçük meyve veren, Rize, Saksuma, Kink gibi çeşitleri olan, yaz kış yeşil yapraklı bir bitkidir. Kabukları daha kalın ve elle soyulabilir.
Meyvelerinde şeker ve organik asit bulunur. C vitamini deposudur. Kan temizleyicidir. Damar sertliği, grip ve felcin önlenmesinde etkilidir.
Mazı
Daima yeşil, meşe ağaçları üzerinde bulunur. Yaprakları ve kozalakları kullanılır.
Yaprakları siğillere dövülerek sürülür. Basur memelerinde faydalıdır. Zehirlenmelere panzehirdir.
Mersin
Sonlarında beyaz çiçekler açar. 1–3 metre veya daha fazla boya erişebilir. Yapraklarını dökmez ve kokuludur. Yeşil renkli ovalimsi, canlı ve parlak 1,5–2 cm. yaprakları vardır. Çiçekler yaprak koltuklarında tek başınadır. Meyveleri nohuttan daha iri ve beyaz ya da siyah renktedir. İlk anda ise meyveler yeşil renktedir. Meyvelerin içi sert tohumlu ve etlidir.
Uçucu yağ esansı elde edilir. Gıda ve parfümeri sanayinde kullanılır.
Kabızlığı giderir, mikropları öldürür. İştah açar, şeker hastalığına iyi gelir.
Hurma
Akdeniz yetişen bitki türlerinden önemli bir tanesi de hurmadır. 10–25 metreye kadar boy atabilir. Gövdeleri kütük şeklinde ve aşağıdan yukarıya doğru biraz incelen silindirik şekildedir.
En tepe noktasındaki yapraklar yukarı doğru, eskiyen dış yapraklar ise aşağıya doğru bakar. Yapraklar bir dal üzerine tutturulmuş ve ana kütük gövdenin en üstünden çıkmış durumdadır. Dallar da 3–4 metre uzunluğa erişir.
Çiçekleri tek cinstir. Ya erkek ya da dişi olarak sarı renktedirler. Tepe noktasından ayrı bir kök ile ağaç gövdesinden çıkar ve açılır. Çiçek mevsiminde erkek çiçekler kök dalından kesilmek suretiyle alınır. Dişi çiçeğin üzerine öncelikle bir şeker şerbeti püskürtülerek nemlenmesi sağlanır. Daha sonra ise tozlaşma halindeki erkek çiçek dişilerin üzerine sallanmak suretiyle erkek aşılama tozlarının dökülmesi sağlanır. Böylece meyvenin kavuz ve verimsiz olması yerine gerçek hurma olması sağlanmış olur.
Bir müddet sonra dişi tohumlar küçük yeşilimsi hurmalara dönüşür. Olgunlaşma döneminde ise meyveler sarı, olgunlaşmanın tam sağlandığı dönemde koyu kavuniçi, siyah veya çay rengindedir.
Meyveler çok tatlı ve besleyicidir. İnsan vücudu için gereken bütün maddeler nerdeyse hurmada mevcuttur.
Yıllık taze hurmada % 60–65 seker ve % 2 protein bulunmaktadır. Bu oran kuru hurmalarda % 75-85’e yükselir. Beden ve zihni geliştirir. Kansere karşı koruyucu etkisi vardır. Boğazı yumuşatır ve ağrılarını keser. Öksürük, bronşit ve soğuk algınlıklarına iyi gelir. Kemik gelişimine yardımcıdır.
Muz
Türkiye’mizde Muzun başkenti olarak . Anamur Muzu ayrı tat ve kokuya ve lezzette sahiptir.
Muz yetiştiriciliği sayfalarımızda anlatılmıştır.3–5 metreye kadar boy atabilen, mor çiçekler doğuran, meyveleri lezzetli ve nişasta bakımından zengin bir bitkidir.
Meyveler çiğ olarak yenir. Pastalara da ilave edilir.
Kemik gelişimine katkı sağlar. Sinir zafiyetlerini ve yorgunluğu yok eder. Böbrek ve mafsal iltihaplarına ve bağırsak bozukluklarına faydalıdır. İshali durdurur. Fazla yenildiğinde kabızlığa yol açar.
Nar
2–5 metre boya erişebilen, gövdeleri muntazam olmayan ve gevrek dallı bir ağaçtır. Yaprakları kısa saplı, karşılıklı kırmızı kenarlı, açık sarı-yeşil renktedir. Mayıs sonu ve haziran aylarında kırmızı çiçekler açar.
Meyveler ilk başta yeşil, sonra sarı, daha sonra da koyu sarı ve kırmızımsı renklerde olur. Kalın bir dış kabuğun içinde zarlar içerisinde nar taneleri öbekle dilimler halinde üst üste sıralanmıştır. İç kısımları çekirdek ve etrafı etsi bir yapı ile kaplanmıştır.
Nar taneleri çiğ olarak yenmektedir. Kabukları ile ip boyama yapılır. Kök boyacılıkta sarı renk elde etmede kullanılır.
Meyveler yenerek kullanılırken kabuk ve gönde de tıp alanında kullanılmaktadır.
Nar ağacı kabukları kaynatılarak şeritleri, tenyaları düşürmekte etkilidir. İshale karşı çay olarak kullanılır. Mideye kuvvet verir. Çarpıntılara iyi gelir. Etli kısmı ile birlikte sıkılıp içilerek safra sökmede ve peklik gidermede kullanılır.
Okaliptüs
Yaz mevsiminde mor renkte çiçek açan odun gövdeli yeraltında çok derinlerde kökleri olan ve yaprağı bitkinin yaşına göre şekil alan bir ağaçtır. Çiçeklerden sonra küçük salkımlar halinde oval, kapsül meyvecileri olur. Yapraklar ince ve düz şekilde, 10 cm kadar boyda 1 2 cm genişlikte ve dal uçlarında yer alır. Alt kısımları pembemsi, üst kısımlar uçuk yeşil renktedir.
Dere kenarlarını, sulak yerleri sever. Bir okaliptüs ağacının 20–30 ton su çekebildiği söylenir.
Bataklık kurutmada kullanılır. Ağacı kuruyunca çok serttir. Yaş ağaçtan biçilen tahtalarla yörede meyve sandıkları çakılır.
Okaliptüs ağacının yüzden fazla çeşidi dünya üzerine yayılmıştır.
Solunum yolu hastalıklarına şifadır. Öksürüğü keser. Boğaz burun iltihaplarını giderir. Yaprakları doğrudan doğruya kaynatılarak kullanılır.
Nefes darlığını, kabızlığı yok eder. Balgam söktürür.
Yağı, pudrası ve sabunu yapılmakta, kozmetik sanayinde kullanılmaktadır.
Portakal
Sıcaklığı fazla olan özellikle Akdeniz bölgesinde, kışları don olayının fazla yaşanmadığı yerlerde yetiştirilen 3 4 metre boy atabilen bir meyve ağacı türüdür. Portakal meyveleri yuvarlaktır. Yumurta şekline benzeyeni de olur. Sapın bağlanma yeri içe basıktır.
En küçüğü 3 4 yumurta büyüklüğünden 8 10 yumurta büyüklüğüne kadar çıkmaktadır. Yapraklarını dökmez, sürekli yeşildir. Greyfurt, limon, mandalina yaprakları bir birine benzer. Bahar mevsiminden itibaren beyaz ve kokulu çiçekler açar. Meyveler dallara küçük saplarla tutunur. İyi mevte tutan bir ağaç 500 meyve verebilir. Portakal cinslerine göre isimler alır. Ayrıca çekirdekli çekirdeksiz türleri ile kan portakalı, yerli, Washington, Yafa, Valensiyaca gibi türleri vardır.
Portakal meyveleri çiçekten sonra önce tüylü, sonra yeşil, olgunlaşma döneminde ise sarı bir renge bürünür. Dış kabuk yenmez, ancak reçeli yapılır. Dış kabuğun içinde beyaz bir kabuk örtüsü, çekirdek zarı en iç kısımda ise etli kısımlar ve çekirdekli cinslerde çekirdek bulunur.
Yenilmek suretiyle, meyve suyu olarak tüketilir. Kabuğundan portakal esansı yapılır. Parfümeri ilikte koku için kullanılır. C vitamini, şeker ve asitler yönünden zengindir.
Portakal çiçekleri kaynatılarak elde edilen su ile spazmlar önlenir. Mide hastalıklarına iyi gelir. Soğuk algınlığı ve grip hastalıklarında etkilidir. Ateş düşürür. Cilt güzelliği sağlar ve şeker hastalarına da iyi gelir.
Sandal ağacı
Birkaç metre boya kadar ulaşır. Yapraklarını dökmez. Dış gövde beyaz ve kırmızıya çalan bir renktedir. Yapraklar karşılıklı, yeşilimsi, etli ve alt kısmı ve üst kısmı renk olarak bir birinden farklıdır.
Çiçekler sarıya çalan kırmızı renktedir. Odun olarak gövdeleri kullanılır ve kokulu bir yapısı vardır.
İdrar yolları mikroplarının temizlenmesinde, odunları parfüm yapımında kullanılır.
Meyveler Eylül ayı sonlarında olgunlaşmaya başlar. Bunlar saplı salkımlar halinde fındık büklüğünde küreler şeklindedir. Çiğ olarak yerken hafif acımsı bir tadı olmakla birlikte, sandal çileği denilen bu meyvelerden reçel yapılır.
Turunç
Yaz kış yeşil yapraklı, üzerine diğer turunçgiller cinsleri aşıla bilinen, portakal büyüklüğünde ve biraz daha içe basık, kalın kabuklu meyveler veren bir ağaç türüdür.
Çiçekleri beyaz, bir arada dalların genelde uçlarına doğru olur.
Turunçlar sıkılıp, kaynatılarak kuvvetli bir ekşi elde edilir. Meyveler ekşi ve acımsıdır. Reçeli yapılır.
C vitamini ve pektim vardır. İştah açıcıdır.
ZAYIFLAMAK VE ŞİŞMANLAMAK İÇİN ÖNEMLİ TAVSİYELER
ŞİŞMANLAMA
Zayıflık genellikle vitamin eksikliğinden kaynaklanır.
Kişi sigara içiyorsa bu durum besinlerin gerçek kokusunu ve tadını algılamasına mani olarak iştahını baskılayabilir.
Bağırsak kurtları tüketilen besinleri sizinle paylaşır. Zayıfların ilk yapacağı iş bağırsaklarında parazit, polip, kurt olup olmadığını kontrol ettirmektir.
Troid hormonları ve böbreküstü bezlerinin çalışma durumu da zayıflığa sebep olabilir yol açabilir
Fazla kilo nasıl kalp damar hastalıklarına yol açıyorsa, aşırı zayıflık da böylesi bir sonuca, adet düzensizliklerine, kansızlığa vs yol açabilir.
Kilo almanın da vermek kadar zaman aldığını ve kolay bir süreç olmadığını bilerek aşağıdaki önerilere dikkat etmelisiniz:
İlk yapacağınız şey en yakın hastaneye giderek bir diyetisyene başvurmak olmalıdır. Kötü gıdalarla kilo almak yerine, doğru gıdalar tüketerek kilo almaya özen göstermelisiniz. Zayıflığın bir nedeni de psikolojik olduğu için ferah, rahat ve temiz bir ortamda yemek yeme alışkanlığı kazanmalısınız.
Ana öğünlerinizde besin çeşitliliğine önem vermeli, 4 temel besin grubunu mutlaka bir arada tüketmeye çalışmalısınız. Asla öğün atlamayın. Ayaküstü yemek atıştırmayın. Aparatif gıdalarla beslenmeyin. Masadan mutlaka tok kalkın.
Yarı aç bir mide ile kilo alamazsınız. Mide elastik olduğu için, zamanla yemek miktarınıza göre kendisini ayarlayacaktır. Mide büyüktür veya küçüktür. Bunu siz zamanla istediğiniz kıvama getirebilirsiniz. Disiplinli bir şekilde beslenme alışkanlıkları geliştirdiğiniz zaman, kısa sürede kilo alabilirsiniz.
Şişmanlamak için bal, pekmez gibi doğal gıdaları dan; ceviz, fındık gibi mineral açısından zengin olan kuruyemişlerden de tüketebilirsiniz. Besinleri akşamları otururken yiyebilirsiniz. Yemek yeme sürenizi uzatın ve yemeğe başlamadan önce su içmeyin. İştahınızı kapatır ve az yemek yemenize sebep olur.
Form çaylarından uzak durun. Yemeklerden önce meyve gibi besinlerden tüketmeyin. Tatlılarınızı ceviz ve fındık ile tatlandırın.
Et yemeklerine ağırlık verin. Kalori değeri yüksek gıdaları her öğün tercih edin. Akşamları tatlıları tercih edin.
Şişmanlamak için bazı reçeteler:
İncir, süt, anason, tatlı yapılıp yenmeye devam edilir. Tatlı badem, kekik, öğütülüp balla macun yapılarak yenmeye devam edilir. Keten tohumu, çam sakızı, çörek otu, öğütülüp balla macun yapılarak yenmeye devam edilirse bağırsaklardaki bozuklukları tamir eder .
Buğday, mısır, kuru fasulye, nohut, pirinç, bakla, lahana, karnabahar kilo aldırır. Kabak yemeği ile Hurmayı beraber yemek güç verir.. Zencefil bitkisinin kökleri dövülerek ezilir.
Elde edilen posaya pirinç unu karıştırılarak macun kıvamına gelene kadar pekmez ile yoğrulur. Hazırlanan bu macundan, tedavi süresince, günde üç beş çorba kaşığı yenir.
Rendelenmiş turp ve hindistan cevizi, incirle birlikte dövülerek ezilir. Ezilen karışıma, macun kıvamına gelene kadar pekmez eklenerek yoğrulur. Hazırlanan bu macundan tedavi süresince ve aç karnına bir veya iki çorba kaşığı yenir.
Anason tohumları, incirlerle birlikte yirmi dakika süreyle suda kaynatılır. Sıkılarak elde edilen posa, macun kıvamına gelene kadar dut pekmezi ile birlikte karıştırılarak yoğrulur. Bağırsaktaki kırtların temizlenmesi için hazırlanan macundan aç karnına iki çorba kaşığı yenir.
Sarımsak kürü yapılır (1 su bardağı) Sirke bal çörek otu kürü yapılır (1 çay bardağı) Polen, arı sütü, çemen (çetene kavrulup) toz halinde macun yapılır ve yenir.
İncir doğranır tereyağında kızartılarak (üstüne ceviz, badem, fıstık, Antep fıstığı, muz ve bal konulabilir) yenir.
Tüm gıdalar şişmanlatma değerlerine bakılarak kullanılır.
Zayıflama
Günümüzde yaşanılan en önemli sağlık sorunlarından biri de şişmanlıktır.
Zayıflama, forma kavuşma meselesi en fazla konuşulan konuların başında gelir. İnsanlar, şişmanlığın sebeplerini ortadan kaldırmadan, kalori kısıtlaması uygulamadan kolay ve kısa yoldan zayıflamak, kilo vermek ister.
Şişmanlığın en önemli sebeplerinin başında aldığımız gıdalar ve hayat tarzımız gelmektedir. Hazır paket gıdalar, GDO’lu ürünler, yağlı besinler yiyerek; spor yapmadan; masa başı, hareketsiz işlerle meşgul olduğumuz için aldığımız besinleri yakamıyoruz. Bu da şişmanlamaya sebep oluyor.
Beslenme alışkanlığımızı ve hayat tarzımızı değiştirmeden, diyet yapmadan zayıflamak hayaldir. Sistemli bir şekilde ve spor yaparak zayıflamak en sağlıklı yoldur.
ZAYIFLAMAK İÇİN ÖNEMLİ TAVSİYELE
Sabah kahvaltısını ihmal etmeyeceğiz. Sabah kahvaltısını yapmazsak, vücut aç kalacağım diye tedbir alır, öğle yemeğinde yediklerimizi depolar ve iç yağına dönüşerek şişmanlatır. Aynı şey diğer öğünler için de geçerlidir.
Meyve ve sebzeleri, kabuklarıyla bol, bol yemek en uygunudur. Yemeklerden hemen sonra meyve yemek sakıncalıdır. Hem şişmanlatır, hem de yemekten sonra yendiğinde midedeki besinlerle mayalanarak alkole dönüşür ve alkolün verdiği zararlar ortaya çıkar.
Şişmanlama endeksi yüksek olan gıdalardan uzak durulmalıdır.
Şişmanlatma ve şekeri yükseltme endeksi yüksek olan gıdalar: Bakla, patates, balkabağı, beyaz pirinç, beyaz ekmek, pekmez, çiçek balı, muz, kavun, karpuz, üzüm, gazoz ve kola…
Yapılan araştırmalarda, kırmızıbiberin kilo kaybını hızlandırıcı etkilerinin olduğu tespit edilmiştir. Kırmızıbiber, metabolizmayı hızlandıran, iştahı baskılayan, yağ yıkımını artıran bir maddedir.
Lifli gıdalar şişmanlatmaz. Enerji değeri sıfıra yakındır. Çünkü bağırsaklarda parçalanmazlar. Suda dağılmazlar, suyu çekerler. Bu sayede doygunluk hissi verirler. Bağırsakları çalıştırırlar ve kabızlığı önlerler.
Midede eriyen lifler tokluk hissi verirler ve midenin boşalmasını sağlayarak, kolesterolün düşmesine yardımcı olurlar.
Yağ ve şekerlerin emilmesini yavaşlatarak, yağ deposu olmayı azaltırlar. Tüm zararlı maddeleri sürükleyerek, emilmelerini önlerler ve dışarı atılmasını sağlarlar. Bu sayede kanser yapıcı maddeleri engelleyerek, kanseri önlerler.
Şişmanlamamak için, yemekten sonra egzersiz, spor veya 30 dakika yürüyüş yapmalıyız.
Göbek yağlarını eritmek için mekik çekmek iyidir. Mekik çekmeye başlamadan önce göbek vazelinle yağlanırsa daha faydalı olur.
Deniz ürünleri, karaciğer, ıspanak, greyfurt, portakal, havuç, kabak, mercimek, arpa, salamura yemek zayıflatır. Kayısı yemek bağırsakları çalıştırır.
Güneşli ve oksijenli ortamı değerlendirmeliyiz.
Ayakta yiyip içtiğimiz zaman, besinler midede durmadığı için doyma tokluk hissi oluşmaz. Doyma hissi oluşmadığı zaman, çok yeriz ve şişmanlarız.
Sindirim açısından en güzel pozisyon, oturarak yemektir. Ayaküstü yenen, Fast Fooddan kaçınılmalıdır.
Lokmalar küçük olmalı ve çok çiğnemeliyiz. Çok çiğnemek beyindeki tokluk hissini uyandırır ve yemeye ara verilir. Yani, tokluk hissi çok çiğneme ile alakalıdır.
Vücudun ihtiyaç duyduğu, çeşitli ve değişik gıdaları sebzeleri ve meyveleri mevsiminde yemeliyiz. Salata yemeğini ihmal etmemeliyiz. Lahana, tere, soğan, marul, salatalık, turp, domates, yer elması, maydanoz karıştırılarak salata yapılır. Limon ve zeytinyağı ilave edilir. Yemeklerden 30 dakika önce yenir. Şekeri düşürür, tansiyonu ve kolesterolü dengeler, kanı temizler, damarları açar ve hazmı kolaylaştırır
Acıkmadan sofraya oturmamalıyız, doymadan sofradan kalkmalıyız Yani yerken aşırıya kaçmamalıyız. İki öğün arası en az 4 veya 5 saat olmalıdır.
Kepeği alınmış beyaz un, şeker, aşırı tuz, margarinler, bunlardan yapılanlar, ilaçlı konserveler, kimyasal mayalı gıdalar, alkollü içecekler, rafine edilmiş gıdalar. E maddeli; Uzun süre dayanabilmeleri için kimyasal maddeler katılmış, renklendirilmiş, tatlandırılmış veya koyultulmuş gıdalar şişmanlatır.
Bu sakıncalı gıdalar, sağlığımız için zararlıdır, hem hasta eder, hem de şişmanlatır.
Şişmanlamamak için; bol su içmeliyiz, içme suları ilaçsız doğal memba suları olmalı. Çünkü vücutta ortaya çıkan zararlı ve zehirli maddeleri temizleyip idrarla dışarı atmak için bol miktarda su içmemiz gerekiyor.
Kabızlığı önler. Tokluk hissi verir. Yağ depolanmasına engel olur. Böbrekleri çalıştırır. Günlük su ihtiyacımız 2 litre kadardır. Bitki ve meyve çayları ile, doğal meyve suları susuzluğu gidermek için idealdir.
Sauna ve hamamda terlemek zayıflamaya yardımcı olur. Ayda 5-6 kilodan fazla zayıflamak da tehlikelidir.
Formda kalmak için ideal günlük yemek ihtiyacı %20 proteinler (etler, peynir, süt, yoğurt, soya, mercimek, badem, kuru fasulye, yulaf, pirinç) % 60 sebze ve meyveler %10 unlu gıdalar %5bitkisel yağlar olması gerekir.
Yağlı fındık, fıstık, çikolata, ceviz yağ yapar. Kolestrol hamurlu gıdalar da yağ yapar. Ekşi (limon gibi) gıdalar vücudu serinletir, yağ eritir, idrar artırır, kabızlık yapar. Posalı gıdalar vücuda gereklidir. Isıtıcı gıdalar susuzluk yapar.
Vücudumuzun günde 3500 kalori enerjiye ihtiyacı vardır. Fazla alınan enerji ise vücudda yağ olarak saklanır.
Zayıflamak için böbreklerin iyi çalışması (idrar çokluğu) bağırsakların iyi çalışması (hazım kolaylığı) gerekir.
DOYARAK ZAYIFLAMAK MÜMKÜNDÜR.
Zayıflamak için yaptığımız tavsiyelerin yanı sıra, doyarak zayıflamak için şunları söyleyebiliriz:
Yerken ve içerken dikkat edeceğimiz en önemli husus; yediğimiz ve içtiğimiz gıdaların, şişmanlatma endekslerini dikkat ederek, endeksi yüksek olanlardan kaçınmaktır.
Şişmanlatma endeksi düşük olan gıdalar: Armut, ayva, balık, biber, bulgur, çilek, domates, elma, erik, erkeç eti, greyfurt, havuç, ıspanak, kabak, karnabahar, kayısı, kepekli un ve kepekli ekmek, kereviz, kiraz, kivi, koyun eti, lahana, limon, mandalina, mantar, marul, maydanoz, mercimek, nar, nohut, patlıcan, peynir, pırasa, portakal, sarımsak, sirke, soğan, soya, süt, şeftali, tavuk eti, tere otu, turp, yoğurt, yumurta, zeytin, zeytinyağı…
Diyet yapanlar, salatalar ve sebzeler gibi lifli besinlerin yanında; dut, hurma, kabuklu yemişler, incir, tereyağı, kuyruk yağı, tuz gibi gıdaları da ölçülü yemek şartıyla, yiyebilirler. Bu gıdalar, şişmanlatmaz ve şekeri yükseltmezler. Sütün ve yoğurdun yağsız ola¬nı tercih edilmelidir.
Bu açıklamalardan sonra sabah, öğle ve akşam yemeği için örnekler verebiliriz.
SABAH KAHVALTISI: 1. Kahvaltıdan önce şişmanlatma endeksi düşük olan meyvelerden bir tane yenebilir. 2. Kepekli ekmek yenir. 3. Kahvaltı yaparken, şişmanlatma endeksi düşük olan meyvelerden yapılmış, taze sıkılmış meyve suyu veya domates suyu içilebilir. 4. Şekersiz bitki çayları içilebilir. Siyah çay açık, limonlu ve şekersiz içilebilir. 5. Zeytin, az yağlı peynir ve yoğurt yenebilir. 6. Kaynamış yumurta tokluk hissi verir, uzun süre midede kalır. Rafadan ekmek yedirir. 7. Domates, salatalık veya şişmanlatma endeksi az olan sebzeler ve gıdalar eklenebilir. Sabah kahvaltısı için tavsiye ettiğimiz, bu gıdaları bir insan yiyince, doyarak zayıflamış olur.
ÖĞLE YEMEĞİ: 1. Kepek ekmek yenir 2. Limonlu ve zeytinyağı bol yeşil salata çeşidi yenmelidir. (Sirkeli de olabilir) 3. Izgara veya haşlama tavuk, yağsız koyun veya erkeç eti, balık, yağsız yoğurt veya ayran, şekersiz çay, maden suyu veya ilaçsız memba suyu, sertlik oranı az olmalı. Yemekten sonra, mide çalışıncaya kadarda içilebilir. Mide çalışmaya başladıktan sonra 2 saat su içilmez. Hararet olunca, sıcak bitki çayları şekersiz içilebilir. Çünkü pişmiş aşa soğuk katılmaz diye bir tabir vardır. Aynı kaide mide çalışırken de geçerlidir.
AKŞAM YEMEĞİ: 1. Kepek ekmek. 2. Limonlu ve zeytinyağlı bol yeşil salata çeşidi yenmelidir. (sirkeli de olabilir) 3. Sebze ağırlıklı, hafif olmalıdır. Et sebzelerin içinde olmalı. Etli olduğu zaman yemeğe ayrıca yağ konmamalı. 4. Yemekten 2 saat sonra meyve yenebilir. 5. Öğle yemeğinde su için tavsiye ettiğimiz şey, diğer öğünlerde de geçerlidir.
ARA ÖĞÜNLER: Ara öğünlerde şişmanlatma endeksi düşük olan meyveler yenebilir. Ayrıca ara öğünlerde bir dilim, kepekli ekmek ve kaynamış yumurta yenebilir.
KOLAY VE UCUZ ZAYIFLAMA KÜRLERİ:
Elma, armut, incir, üzüm, kiraz, limon devamlı yenir. Öğünün biri meyve kürüyle geçiştirilir. Yemeklerden önce meyve yenir, su içilir. içilmeye devam edilir. Maydanoz ve kereviz yaprağı kaynatılıp içilmeye devam edilir.
Kekik, kiraz çöpü, mısır püskülü, çörek otu, sinameki karışımı ıhlamur gibi kaynatılıp çam balıyla tatlandırılarak günde 3 5 su bardağı içilmeye devam edilir. Marul, maydanoz, roka, tere, salata yapılıp yenmeye devam edilir .Sert limonata içilir
GÜN BOYU TOK HİSSETMENİN SIRRI BİR BARDAK SÜTTE
Bir bardak süt içmek sizi tok tutarak öğle yemeklerinde daha az yemenizi sağlıyor...Kahvaltılarda doyana kadar yemek yemektense, meyve suyu veya çay yerine bir bardak süt içmek sizi tok tutarak öğle yemeklerinde daha az yemenizi sağlıyor...
Amerikan Klinik Beslenme Dergisi'nde yer alan çalışma süresince, Avustralyalı araştırmacılar, sabahları meyve suyu yerine yağsız süt içmenin tokluk hissi verdiğini ve böylece bir sonraki öğünde kalori alımının azaldığını belirlediler. Süt içenlerin öğle yemeklerinde yaklaşık 50 kalori (yüzde 9) daha az yemek yediklerini belirten araştırmacılar, çalışmaya katılan aşırı kilolu ancak sağlıklı 34 kadın ve erkeği iki gruba ayırıp, birincisine 570 gram yağsız süt; ikinci gruba ise aynı miktarda meyve suyu verdiler.
Kahvaltı ile öğle yemeği arasındaki 4 saat boyunca, erkekler ve kadınlar tokluk duygularını ölçtüler ve öğle yemeğinde doyana kadar yemelerine izin verildi. Süt içen yetişkinler daha çabuk doyduklarını ve öğle yemeğinde daha az yediklerini bildirdiler.
KIRMIZI BİBERİN ŞAŞIRTAN ÖZELLİĞİ
Yıllardır sofralarımızda tükettiğimiz kırmızı biberin bu özelliği herkesi çok şaşırtacak...İngiltere'de yapılan araştırma her zaman C vitamini açısından en zengin yiyeceklerin başında gösterilen portakaldan daha faydalı sebzeler olduğunu ortaya çıkardı. Kırmızı biber portakaldan 3 kat daha fazla C vitamini içeriyor.
Kırmızı biber, C vitamini açısından da toplumda bilinenin aksine, limondakinden daha çok C vitamini içeriyor.
Özellikle taze kırmızı biber, C vitamini açısından limondan yaklaşık 7 kat daha zengin bir ürün. Bir kupa bardağı kırmızı biber günlük almamız gereken C vitamini ihtiyacını karşılıyor. Ayrıca kırmızı biberde bulunan E ve C vitamini, kötü kolesterolü düşürüyor.
UYARI: DİYETİSYEN PROGRAMI ALMADAN HİÇBİR ZAYIFLAMA İLAÇLARI KULLANMAMAYA DİKKAT EDİN.
Vücuda lazım olan yağları atmayın doktor ve diyetisyen kontur ol olmadan vücut taraması yapmadan zayıflama moduna geçmeyin insan her haliyle güzeldir.
Fazlalığı atma ihtiyacınız olabilir ama vüçüt eksikliği varsa.... eksikliği tamamlayın ,tedavi edin ,gerisi gelir, sebep sis hiç bir şey yoktur. Şişmanlatan endeksi yüksek gıdalardan kaçın yeterli.
ANTEP FISTIĞI KALBİ VE FORMU KORUYOR
Araştırmada, Antep fıstığının kalbi koruduğu, kötü kolesterolü düşürdüğü ve diyabete karşı koruduğu, kilo aldırmadığı ve kansere karşı koruyucu etkisi tespit edildi.
Araştırma sonuçlarına göre, doymamış yağ asitleri açısından zengin olan ve kolesterol içermeyen Antep fıstığı kalp sağlığını koruyor. Antep fıstığı damar yapısını düzenliyor ve damarda yüzde 33 oranında genişleme sağlıyor.
Her gün 100 gram kavrulmuş Antep fıstığı yenilmesi durumunda kötü kolesterol LDL'nin yüzde 12 oranında düştüğü, kan glukozunu yüzde 10 oranında düştüğü ve diyabete karşı koruyucu olabileceği tespit edildi.
Zengin demir, B vitaminleri ve kalsiyum içeriği sayesinde Antep fıstığı kansızlığı önlüyor. Kilo alımına neden olmadığı belirtilen Antep fıstığı, yüksek antioksidan içeriği nedeniyle bazı kanser türlerine iyi geliyor.
ANTİBİYOTİKLERE DİKKAT!
Mikropların öldürüleceği ve artık hastalık olmayacağı düşünülerek üretilen antibiyotikler bağışıklık sistemini yıktı ve daha çok hastalığa neden oldu.
Antibiyotik göz sinirlerine zarar verir. Bağışıklık sistemi yetmezliği çok çoğaldı. Körlük,
sağırlık, bağırsak problemleri, ağız problemleri çoğaldı. Çünkü antibiyotikler vücuttaki bütün mikropları öldürdü. Normal olarak ağızda ve bağırsaklarda yaşayan mikroplar öldürüldükten sonra bağışıklık sistemi yüzde 80 yok oluyor.
Bunun yanı sıra hazım ağızdan başlayarak bozuluyor. Hazım bozulduktan sonra metabolik birikinti çoğalıyor ve sonuç olarak hastalıklar da çoğalıyor. Avrupa ve Amerika’da nadir durumlarda antibiyotik verilir ama Türkiye’de herkese veriliyor. Bütün ilaçlar çok faydalı deniyor ama sonra korkunç zararları ortaya çıkıyor.
DEVAMI SIRLAR KİTABİN DA..
Devamı ekler var
Daha DEVAMI SIRLAR KİTABİN DA..