DOĞAYA BİRAZ DAHA YAKINLAŞIN SAKLI ŞİFA
DOĞAYA BİRAZ DAHA YAKINLAŞIN ORGANİK HAYATA
20 01 2012
Başkasına sadakatiniz, kendi başarı kapasitenize ihanetiniz anlamına gelmeye başladıysa, oradan gitme zamanı gelmiş demektir. Çoban saklı şifa
20 01 2012
Artık başkaları insanlık sırtından fırsatlar çıkarıp insanlığı zehir saçmaya başladığında insanlık için terk ettiğin yere doğru bilgiler le geri dönme zamanı gelmiştir.
İnsanoğlu dünya kurulalı beri hastalıklarını iyileştirmede yakın çevresindeki bitkilerden, hayvanlardan hatta sulardan, topraklardan faydalanmıştır. İnsanlar deneme yanılma yöntemi ile hangi bitkinin hangi hastalığı iyileştirdiğini tespit etmişler ve hastalıkları tedavide kullanmışlardır. Bu bilgiler, deneyimler, yöntemler zamanla bir “halk hekimliği” kültürü oluşturmuştur
Günümüzde, bitkilerin bir kısmından yiyecek olarak faydalanılırken, bir kısmı da fizyolojik etkileri olan bileşiklerinden dolayı halk hekimliğinde ya da ilaç yapımında kullanılmaktadır.
Tıpta kullanılan bitkiler ile ilgili bilime “Farmakognozi”, bitkilerle tedavi yöntemlerinin uygulandığı Alternatif Tıp ve Bitki Hekimliğine ise “Herbalizm” adı verilir
Bitkilerdeki şifa ve bitkilerle tedavi konusuna geçmeden önce sizlere yaratılış hikmetleri, insan vücudunun yapısı, hastalıklar, tedavi yöntemleri ve bitkiler konusunda kısaca bilgi vermek istiyorum
Bugün “şifa” kelimesini çok az insan tarafından kullanmaktadır. Şifa kelimesinin yerini alan “tedavi” kelimesi Allah u Teala’nın isimlerinden olan “El Şafi” kelimesinden doğan hikmetleri tam olarak karşılayacak güçte değildir.
Allah, Lokman Suresi’nde “size şifalı bitkiler verdim” diyor ve bizden verilen bu nimetlerden faydalanmamızı ve kendisine şükretmemizi istiyor. Allanın yarattığı hiç bir şey gereksiz değildir. Burada önemli olan nimetin hikmetini aramaktır.
Bitkileri çör çöp diye küçümsemek, bitkilerdeki şifayı unutturup bizi kimyasal ilaçlara mahkûm etmek isteyenleri empoze ettiği bir düşünceden başka bir şey değildir.
Her canlı içinde taşıdığı enerjiyle büyük bir manevi dünyanın bir parçasıdır. Hayvanlar, bitkiler, insanlar, organik veya inorganik her şey, kısacası tüm varlık birbirleri ile olan ilişkilerinde muhteşem bir ahenk içindedirler. Evrende bulunan her varlık gibi bitkiler de kâinatın bir parçası ve tamamlayıcısıdır.
Bitkilerin de bir yaratılış gayesi vardır. Doğada var olan her şeyi insanın emrine veren Yüce Yaratıcı bitkileri de kendi varlığının bir işareti olarak yaratmış ve yeryüzünde halifesi olarak seçtiği insanın emrine vermiştir.
Her bitki, insanoğlu için bir şifa kaynağıdır ve bitkilerde insan sağlığına iyi gelebilecek pek çok madde vardır. Aynı toprakta yetiştikleri; aynı suyu, güneşi ve mineralleri aldıkları halde her bitkinin farklı özellikleri; farklı bir tadı, kokusu vardır.
Bu gerçekten yola çıkarak öncelikle kullandığınız bitkisel ilacın Allah’ın izniyle şifa taşıdığına inanmanız gerekir
Bu inancın ortaya çıkardığı manevi güç ve enerji, kullandığınız ilacın şifa etkisini artıracak ve mucizevî sonuçlar doğuracaktır. Bildiğiniz gibi insan vücudu mükemmel bir yapıda ve özellikte yaratılmıştır
İnsanoğlunun en önemli görevlerinden biri de bu mükemmel yapıyı korumak ve yaratılışa uygun çalışmasını sağlamaktır
Sağlığımızı korumanın en kolay yolu senede iki üç defa bir kliniğe giderek genel bir kontrolden geçmenizdir. Bu kontrol sonrası doktorunuzun önerdiği tedavi yetersiz ya da eksik kalırsa bu eksikliği bitkisel ilaçlarla ya da geleneksel tıbbın diğer yöntemleriyle çözebilirsiniz .Bunun için size bazı tavsiyelerimiz olacak
Öncelikle vücudunuzu iyi tanıyın. Gelişi güzel kimyasal ilaçlar ve kaynağı belli olmayan paket gıdalar kullanarak vücudunuzu, organlarınızı bozmayın. Özellikle domates, patates, mısır, çilek, muz, ananas, biber, kavun, karpuz gibi genetiğiyle oynanmış (GDO’lu) olma riski yüksek gıdaları alırken dikkatli olun. Mevsimine göre ve yiyeceğiniz kadar gıda tüketmeye dikkat edin. Israrlara dayanamayarak fazla yerseniz hastalıklardan kurtulamazsınız. Unutmayın, sağlıklı beslenmede perhizin önemi büyüktür.
Çocuklarınızı büyük marketlerin vitrinlerinde ve görsel programlarında albenili bir şekilde reklamı yapılan zararlı yiyeceklerden asitli içecekler den uzak tutun ve uzak durun. Onlara sevecen gözükmek, ağlamalarını önlemek için bu zararlı yiyeceklerden alırsanız onlara iyilik değil kötülük etmiş olursunuz. Geçmişte sizin yediğiniz doğal gıdaları ve bugünküleri karşılaştırın.
30 yıl 40 yıl geriye gidin, bir düşünün ve şimdiki zamana bakın. Çevrenizde bulunun insanların pek çoğunun ilaç bağımlısı olduğunu, her 100 kişiden 70 inin hasta olduğunu görür ne demek istediğimi anlarsınız.
İsterseniz gelin ta baştan başlayalım. Beslenme anlayışımızı, hayat tarzımızı değiştirelim. Doğaya, doğal olana dönelim. Organik gıdalarla, hiç olmazsa doğal olarak üretilmiş gıdalarla beslenmeye başlayalım. Bu gıdaları nereden bulacağız demeyin hemen. Evinizde doğal yoğurt, peynir, hoşaf, poğaça, börek, kurabiye, bisküvi, organik çikolata yapabilir ve çocuklarınıza sağlıklı gıdalar yedirebilirsiniz. Gıdaları doğal haliyle ve vücudunuzun ihtiyacı kadar kullanırsanız hastalıklara yakalanmaz, hatta sizi hayata küstüren, hastalıklardan kurtulabilirsiniz.
Öncelikle daha önce aldığınız vücudunuzun bazı organlarını tahrip eden ağrıkesici, depresyon ilacı, antibiyotik, gibi ilaçları ve hayatımıza bir şekilde giren kimyasalları terk etmeyi, vücudunuzu temizlemeyi tavsiye ediyoruz. Çünkü o zaman bağışıklık sistemi canlanmaya başlıyor.
Bağışıklık sistemi canlandığında kimseye ihtiyaç kalmadan iyileşme, süreç kendi kendine işliyor. Bunun için tavsiye edeceğimiz bazı kürleri uygulayabilirsiniz.
İlaçların vücuttaki tahribatını gidermek, toksinleri atmak için su ve elma çok uygun şifa kaynaklarıdır. Sabahları saf zeytinyağı ve limon sıkarak içilirse kimyasal ilaçların tahrip etmiş olduğu safra ve böbrekleri temizler.
Ayda ve 15 günde bir de çocuk ve büyük insanlarda 2 gün 48 saat şeker ve şeker gıdaları ürünleri vermezseniz karaciğeri çalıştırarak insülin üreten bezleri çalışır duruma gelir depolanmış şeker kanda enerjiye dönüşür, kan temizlenerek ağrı ve sızılardan kurt ulunur.
Stres günümüzün en yaygın hastalığıdır. Stresin temelinde ise mide hastalıkları vardır. Zamansız yemek, acele yemek, lokmayı tüm yiyerek gelişi güzel yemek mide ve bağırsak tembelliğine; gastrit, mide yanması, hazımsızlık, ülser başta olmak üzere stresten doğan birçok hastalığın artmasına sebep olur.
Bitkiler doğru kullanıldığında insanlara şifa dağıtır. Yanlış kullanım ise şifa yerine insanlara zarar verebilmektedir. Bitkileri kullanırken bitkinin o hastalık için şifalı olduğundan ve dozajının uygunluğundan emin olunması gerekiyor. Şifalı bitkilerin gerçek bitki toplayıcılardan alınmasında; doktorlar, herbalistler ve aktarlarınızın tavsiyene göre kullanılmasında fayda vardır.
Bir yeri düzeltirken bir yeri bozmayın.Hemogram ve biyokimyadan kan testlerinizle inceletip faydalı bitkilerden faydalı gıdalardan alarak eksik mineral ve vitaminleri takip edip sorunları çözebilirsiniz.
Bunlarla birlikte Kolesterol triserik çalışmayarak LDL, HDL, Trigliserit üç kardeşler size olmayacak şeyler yaratır. Kanınızı pıhtılaştırarak damar sertliğinizden kola, bacağa, beyne, kalp odacıklarına pıhtı atabilir. Bunlarda kalp beyin felç el, kol, bacak uzuvlara riskler doğurabilir.
Kolesterol enerjiye dönüşmeyince karaciğer yağlanmaya, yağ depolamaya başlar. Enerjiye dönüşemeyen ve yakılmayan durumlarında tüm mekanizmalar durmaya başlar. Bu durumlarda ise baş dönmesi, baş ağrısı, ağız kokusu, iştahsızlık, gözaltı siyahlıkları, hazım zorluğu, ruhi bunalım, yorgunluk, yüksek tansiyon, sol göğüs ağrıları, sabah erken saatte uykular, unutkanlık, burun tıkanıklığı, asabi ruh, sindirim yetersizliği, romatizma ağrıları ortaya çıkar.
4 5 çocuk doğuran kadınlarda şeker hastalığı, bunun yanı sıra sık idrara çıkma, anı kilo kaybı, cilt yarası, kuru kaşıntı, el ayak uyuşması, gözde bulanıklık gibi hastalıklar ortaya çıkar. Bu tehlikeleri görüp dur demek için önce organik gıdalarla ve düzenli beslenmeliyiz. Size tavsiyemiz her 15 günde 48 saat şeker ve şeker ürünleri yemeyin, yakınlarınıza yedirmeyin.
Doğal tedavide faydalanacağınız bitkiler her zaman atom bombası gibidir. Uygun ilacı bulmak çok önemlidir. Onun için kanınızı tanımak, kan testlerinize uygun tedavi uygulamak büyük önem taşır. Şifasından faydalanmak istediğiniz bitkiyi doktorlara, bitki uzmanlarına ya da aktarlara danışmadan kullanmayınız.
Şifalı bitkilerle ilgilenmek isteyen kişinin, bitkinin yapısı, organları ve bu organların görevleri; bitkilerin nereden, ne zaman, nasıl toplanacağı gibi konuları çok iyi bilmesi gerekir. Meyvelerin besleyici, sebzelerin ise temizleyici özellikleri olduğunu unutmayın.
Bitkilerden hazırlanan yiyecekler fazla pişirilmemeli, mümkünse günlük olarak tüketilmelidir. Meyve hoşaflarının besleyici özelliği çok fazladır. Taze olarak tüketilirse şifası çoktur.
Bitki çaylarını tatlandırırken bal hurma, kuru üzüm, kuru kayısı, pestil, dut gibi doğal ürünlerden faydalanabilirsiniz. Suni tatlandırıcı ve şekerleri kullanmayın.
Bir bitkinin çeşitli organları, birbirine benzemeyen çeşitli etken maddeler içerir. Şifalı bitkilerle tedavi alanında bu organlar, bitkisel droglar olarak tanımlanır. Yaygınlıkla kullanılan organ, glikozitler ve alkaloitler içeren yapraklardır.
Çiçek ve meyve, bitkinin soyunun devamının sağlanması görevini üstlenmişlerdir.
Genellikle içerdikleri etkin maddeler nedeniyle, şifalı bitkilerle tedavi alanında önemli yere sahiptirler. Toplanmayan çiçek meyve oluşturur. Bitki tohumu, bitkinin gelişme aşamasında gerekli olan etken maddelerin özünü içeren bir depodur. Çiçeksiz bodur bitkiler ise, çiçek tozu (polen) benzeri, sarımsı tozlar üretirler.
Az da olsa bazı bitkilerin sapları da etken madde içerebilir. Aynı biçimde, bazı ağaçların kabukları da etken madde açısından zengindir. Yeraltındaki, adeta depo görevi üstlenen sürgünler, biçimlerine göre, köksap, yumru, kök veya soğan adları ile tanımlanır. Kökler, topraktan emdikleri su ve madensel tuzları yapraklara gönderirler.
Şifalı bitkilerin yaprağı, kökü, meyvesi, kabuğu, çekirdeği, tohumu, yağı kısımlarından faydalanılır. Şifalı bitkilerin kökleri toz haline getirerek kullanılır. Kökler haricinde dal ve yapraklı bitkiler sadece demleme usulü içilir kullanılır, kaynatılmaz.
Destinasyon buharlama yolu ile bitki suyu çıkarak saf su elde edilir. Soğuk sıkma veya destinasyon şeklinde altı su üstü yağ olarak yağ elde edilir.
Bazı yağlar da bekletme usulü sularda bekletme usulü su elde edilir. Kokulu parfümlü yağ elde edebilmek için yüz yıllardan beri yağda bekletme usulü uygulanır. Yağda bekletilen bazı bitki ve tohumlardan masaj yağı elde edilerek ağrı ve sızı tedavisinde kullanılır. Koku tedavisiyle de hastalıklar tütsü ile hastalıklar masaj yoluyla hastalıklar banyo kur turu hastalıklar günümüzde bile birçok şifaya kavuşmuş insanlar vardır.
Bitkilerle tedavi yöntemleri ve şifalı bitkilerle ilgili bilgiler geleneksel tıbbın doğduğu topraklar olan doğu/orta doğudan dünyaya yayılmıştır.
Doğu medeniyetinin geliştirdiği bitkisel tedavi yöntemlerini ve binlerce bitki tohumu Avrupa’ya götürülmüş, oralarda geliştirilerek yeni adlar ve formüllerle dünyaya tanıtılmıştır.
Bu durum İkinci ve üçüncü haçlı seferlerinden başlayarak günümüze kadar devam etmiştir. Batılılar doğu medeniyetlerine ait pek çok buluşa ve değere sahip çıktığı gibi götürdükleri tedavi yöntemlerini şifalı bitkileri yeniden adlandırarak kendilerine mal etmişlerdir. Onlar bizim bitkilerimizi alıp kendi ülkelerine götürüyorlar ve pahalı ilaçlar olarak bize satıyorlar
Unutmayın ki her ezdiğimiz çim her kopardığımız yaprak her kırdığımız dal vücudumuzun bir parçasıdır.
İnsanoğlu maalesef bu önemli gerçeğin henüz tam olarak farkında ve idrakinde değil.
“Dünyaya bir şey olmaz!” diye diye dünyamızı kendi ellerimizle yaşanmaz hale getiriyoruz. Büyük karteller, gıda üreticileri rant uğruna dünyayı tüketiyor, ekolojik dengeyi bozuyor, ürettiği GDO’lu (genetiğiyle oynanmış) gıdalarla insanoğlunun hayatıyla oynuyor.
Bilim adamları ne düşünüyor bilemem ama ömrünü şifalı bitkilere adamış biri olarak geleceğimizin tehlikede olduğunu söylüyorum. Gelecekte doğa bozuldukça ölümler çoğalacak hatta toplu ölümler yaşanacaktır. Ama bunun önüne geçen “Rabbim” doğal afetler, seller, rüzgâr, kuş, arılar, böcekleri vesile kılarak bitki tohumlarının döllenmesini gelecekte yetişecek şifalı bitkilerin tohumlarının atılmasını nasip etmektedir.
Şifalı bitkilerle tedavi Halk Hekimliğinin yaşadığı Anadolu’da bütün imkânsızlıklara rağmen devam etmektedir.
Kütahya Murat Dağından Uludağ, Domaniç, Murat Dağı, Akdağ, Dinar, Isparta, Beyşehir, Beydağlar, Toros dağları, Samandağ gerçek bitki örtüleri ile kaplı. İç Anadolu maden yataklarından dolayı eski insanların hayat alanlarında çok bitki örtüleri ile kaplı.
Buralarda bitki örtüleri bir birini dölleyerek çoğalıyor. Geçmiş insanlar alternatif tıpla tedavi etmeye devam etmektedir.
Gezdiğim aktarların pek çoğunda mevsiminde toplanıp gölgede kurutularak usulüne uygun şekilde muhafaza edilmesi ve satışa sunulması gereken bitkilerin çuvallara doldurularak üst üste istiflendiğini, toz toprak içinde bırakıldığını; en önemlisi de miadı dolmuş, şifa olma özelliği kalmamış üç beş yıllık bitkilerin satıldığını üzüntü ile gözlemledim.
Aslında hiçbir yan etkisi olmayan ve her biri bir derde deva olan bu güzelim şifalı bitkileri amacıyla gayesinin dışında kullanan insanlardan kurtararak bir an önce eczanelere ve bu işe gönül veren gerçek aktarlara bırakmak gerekir.
Yukarıda anlattığım olumsuz örneklerin yanında gerçekten şifalı bitkilere gönül vermiş, bitkileri zamanında toplayarak en taze şekilde İstanbul, Ankara ve İzmir toptancılara ulaştıran toplayıcılar; bitkileri en iyi ortamlarda ve en uygun şekilde ihtiyaç sahibi hastaların faydasına sunan aktarlar da var.
Bunlardan Mersin/Gülnar, Kütahya/Gediz, Yozgat/Sorgun, Antalya ve daha pek çok yerdeki gerçek toplayıcılar sayabilirim.
İlaç sanayicileri eğer insanlığın geleceğini düşünüyorsa bir an önce insan vücudunda büyük tahribatlara neden olan, hastalıkları artıran kimyasalları bırakıp şifalı bitkilere yönelmeleri gerekir.
Çok değerli bilim adamları, doktorlar, herbalistler, ülkemizde yeni yeni açılan Aromatik Bitki Biyolog Okul Öğrencileri gelecek nesil için her zaman bir adım önde olun. İnsanlığın bu oyuna kurban edilmemesi için sizlerin daha önemli ve etkin şeyler yapacağına inanıyor ve güveniyorum.
Nimetlerin hikmetlerini tanıma yolunda atacağımız her samimi adım bize tüm şifalı bitkilerin sırlarını açacaktır inşallah. Kâinatta ve içimizde saklı olan enerjiyi keşfedip aralarındaki ilahi münasebete vakıf oldukça her şey daha iyi anlaşılacaktır.
LOKMAN HEKİM"DEN GÜNÜMÜZE ŞİFALI BİTKİLERLE
TEDAVİ
Tarih boyunca her toplum bitkilerden yalnız gıda olarak değil, hastalıkların tedavisinde de faydalanılmıştır.
Bilimsel verilere göre ,şifalı bitkilerle tedavi insanlık tarihi kadar eskidir, insan ,dünyaya ayak bastıktan itibaren şifalı bitkileri tanımış ve hastalıkları tedavisinde kullanılmıştır.
İnsan sağlığında koruyucu ve tedavi edici etkisi olan şifalı bitkiler ile bilgiler ,tedavi yöntemleri ve binlerce yıl öncesinden insanlığa miras kalan deneyimler, bugünkü modern tıbbın temelini oluşturmaktadır.
Şifalı bitkilerle hazırlanan terkipler ,reçeteler daha çok kadınların kendi kızlarına aktarılması ile günümüze kadar taşınmıştır .Bu yüzden bu ilaçlar genel olarak "kocakarı ilaçları" adıyla anılmaktadır
Halk hekimliği ve Halk ilaçları eski deneyimiyle "kocakarı ilaçları "geçmişte ne kadar önemliyse günümüzde de önemini korumaktadır .Bu tedavi şekilleri arasında çoğunluğu bitkisel ilaçlar teşkil etmektedir .Bitkisel ürünlere olan rağbet ve ilgi her geçen gün daha da artmaktadır
Bize kalan tüm yazılı eserlerde ve resimlerde bitkisel tedavi yöntemi ile ilgili pek çok bilgiye rastlanmaktadır .Bitkilerde tedavinin ilk yazılı bilimsel verileri ,beş bin yıl öncesine kadar dayanmaktadır. İnsanlar eskiden beri hastalıkları iyileştirmek için ,daha çok bitkilerin çiçek ,yaprak ve köklerini kullanmışlardır.
4000 yıllarında Mezopotamya'da yani Fırat ve Dicle nehirleri arasındaki topraklarda kurulan Sümerlere ait medeniyetlerde hastalıkların rahip hekimler tarafından sihir ve büyü ile birlikte bitkisel ve hayvansal ilaçlarla tedavi edilmeye çalıştığı anlaşılmaktadır.
İlk defa şifalı bitkiler ve ona bağlı tıp ilmi Mezopotamya'dan doğuya Hindistan ve Çine ulaştırılmıştır .Çin ve Hint uygarlıklarının bu konuda oldukça zengin olan kaynakları ,yüzyılladır başka uygarlıklara örnek olmuş ,oradan Mısır'a, Anadolu'ya yayılmıştır.
Eski Hint ve Mısır uygarlığı tıbbına ait bilgilerimizin temeli ise M.Ö.1550 yıllarında yazıldığı tahmin edilen bir mumyanın bacakları arasında bulunan Eber papirüsler ine bağlıdır .Yaklaşık 800 adet bitkiden bahsedilen belgelerde ,bu bitkilerin ayinlerde, hastalıklarda ve mumyalamada kullandıklarından bahsedilmektedir.
Bu papirüslerde en sık adı geçen bitkiler, ada soğanı ,safran, soğan ,sarımsak, ardıç ,ban otu, çiğdem, hardal, Hint yağı, incir, cantiyane, keten tarçın ve üzümdür .Firavun mezarları olan piramitlerin inşaatı esnasında çalışan işçileri mikrobik hastalardan korumak için soğan ,sarımsak verilmesi ilginç bir özelliktir. Mısırlı tedavi uzmanları uyguladıkları insan mumyalama teknikleriyle de insan vücudunu çok iyi tanıdıklarını belirtmişlerdir.
Hemen hemen aynı dönemde, Hitit hekimleri de yaptıkları ameliyatlarda ve tedavi işlemlerinde yüzlerce otu kullanıyorlardı . Boğazköy'de bulunan Hint arşivinden çıkarılan tabletlerden Hititlerin hastalığı tanrıların insanları cezalandırılması olarak kabul ettiği ve bunun için de tedavide bitkisel birlikte sihre de başvurduklarını anlaşılmaktadır.
Şifalı bitki tıbbı geleneği hiç kopmadan en uzun süre ülkelerin başında Çin gelir ."Şifalı Bitkiler Yasası" adlı kitapta şimdi de çoğu kullanılan 252 tür bitki ele alınmış ,bu otların saklanması ve kullanılması anlaşılmaktadır .İçinde 1.800 tedavi edici öğe ile 11.000 tarif bulunan dünyada ünlü "Tıp Gerekçeleri Özeti" adlı kitapta Çin'de 1758 yılında yayımlanmıştır.
Şifalı bitkilere en çok çok önem veren medeniyetlerden biri de Babillerdir .Babillerin 1400 tür bitkiyi içeren farmakoloji listeleri vardı .Haşhaşı uyuşturucu ve rezeneyi sindirici ilaç olarak kullanıyorlardı .Eski Yunanlı tarihçi Herodot ,her Babil’inin amatör bir tedavi uzmanı olduğu ,hastaların sokakta yatıp gelen geçenlerden yardım istediğini yazmıştı.
Mezopotamya ,Babil Mısır ve Çin medeniyetlerinden etkilenerek oluşan Yunan uygarlığı sırasında da tedavi ve bitkisel ilaçlar hakkında çok önemli kitaplar yazılmış ve bu eserler senelerce Avrupa ve özellikle İslam tıbbına temel teşkil etmiştir.
Hipokrat adlı büyük hekim, tarihin kaydettiği en meşhur şifalı bitkiler hekimidir .
Tıpla ilgili 150 kadar eseri bulunan Hipokrat 400 civarında bitkisel ilaçtan bahsetmektedir .Hipokrat, kişinin kendi kendini iyileştirmesinde diyet ve bitkisel besinlerin yer tuttuğuna inanmış ve günümüzde çağdaş dünyanın doktorları tarafından saygı duyulan doktorların yeminini oluşturmuştur.
Bizans döneminin ünlü hekimlerinden Dioscorides ,Anadolu ve Doğu ülkelerini gezmiş, tıbbi bitkilerle ilgilenmiş ve elde ettiği bitkileri "İlaçlar ve Bilgisi "adlı eserinde yayınlamıştır.
Bu eser kendisinden sonra 150 sene tedavi alanında temel eser olarak kullanılmıştır .Romanın diğer meşhur hekimi Galen ise tedavi hakkında 50 kadar kitap yazmıştır.
Avrupa'da tıp uygulamalarının Hristiyan kilisesi tarafından engellendiği dönemlerde manastırların bahçelerinde tıbbi bitkiler yetiştirilmiş ,bitkilerle tedavi bilgileri ,eldeki eserler rahipler tarafından kopya edilerek saklanmıştır.
Bitkilerdeki tedavi yöntemlerini uzak köyde yaşayan "Şifalı Bitki Uzman Kadınlar ı "tarafından uygulanması, şifalı bitkiler mirasının bu günlere taşımasında oldukça önemlidir.
İslam uygarlığı döneminde İslam Hekimleri temelde Yunan ve Hint tıplarının bilgilerinden faydalanmış ve özellikle bitkilerde tedaviyi çok önem vermiştir.
Müslüman hekimler ,hem çeviriler yaparak eski bilgileri yenilemiş ,hem de kendi buluşlarıyla çağın tıbbına önemli hizmetler vermişlerdir. Daha sonra da bu eserler İslam ve Avrupa tıbbına temel teşkil etmişlerdir.
Bilhassa, Avrupa'da "Avicenna" olarak bilinen İslam Bilgini ,İbn'i Sina'nın 800'den fazla bitkisel ve hayvansal ilaçların bahsettiği "Tıp Kanunu" kitabı Avrupa Üniversitelerinden yüzlerce yıl referans olarak kabul edilmiş, birçok Tıp fakültesinde ders kitabı olarak okutulmuştur.
İbn’i Sina çok önem verdiği Hindiba bitkisi için Hindiba Risalesi adlı bir de kitapçık yazmıştır .Türklerde bitkilerin şifalı etkisinden faydalanma çok yaygın bir tedavi yöntemidir.
Kaşgarlı Mahmut'un Divanü Lügat it Türk adlı ansiklopedik kitabında Emçi adı verilen halk hekimlerinden ,ilaç yapıcılardan ,bahsedilmektedir. Selçuklu ve Osmanlı zamanındaki hekimlerde hastalıların tedavisinde şifalı bitkilerden faydalanılmıştır.
Günümüzde Şifalı Otlarla Tedavi :
On dokuzuncu yüzyılda kimya sanayinin gelişmesiyle ilaçlardaki bitki öğelerini yerini yapay olarak elde edilen sentetik maddelere bırakmaya başladı.
Yirminci yüzyılın ortalarına gelindiğinde şifalı bitkilerin tıptaki kullanımı en alta düzeye indi. Herkesin bildiği gibi ilaç şirketleri yüksek kazanç tekellerini korumak için şifalı bitkilerle ilgili zaman zaman karalama kampanyaları gerçekleştirmektedir.
Hatta bazı ilaç şirketleri iyileştirme alanında şifalı bitkileri çıkarıp atmaya bile denemişti. Kullandıkları taktik, şifalı bir bitkide ki zararlı bir ögeyi bulup kamuoyuna duyurarak dikkatleri onun üzerine çekmekti.
Ancak bu şifalı bitkinin kullanımını yok etme yolundaki girişimler daha sonraki araştırmalarda tespit edilen harikulade şifalı maddeler ve özellikleri ilaç lobisinin bu çabasını boşa çıkardı.
Son yıllarda doğal hayata dönüş ve tabiatının iyileştirici etkisinden faydalanma eğilimi öne çıkmakta ;geleneksel tedavi yöntemlerine, özellikle de şifalı bitkilere olan ilgi dünyada ve ülkemizde artarak devam etmektedir.
İnsanlar kimyasal ilaçların vücutta getirdiği tahribatı ve yan etkilerini gördükçe doğal bir ortamda yaşamın ,doğal besinler ve sentetik ürünler yerine doğal olanlara yönelmektedir.
Bunda şüphesiz modern ilaçların pahalı oluşlarının etkisi de vardır
Tarih bu sayfayı 12 yıl önce yazılmış ve şimdi 20 01 2022 tekrar yeni ek yazılar yazılıp eklenecektir.
YAZILIMLAR GELİYOR...YAKINDA DEVAM