BİTKİSEL VE TIBBİ TERİMLER SÖZLÜĞÜ SAKLI ŞİFA
BİTKİSEL VE TIBBİ TERİMLER SÖZLÜĞÜ
ABSE: Çevre dokulardan kese tarzında doku ile sinirli içerisi cerahat ile dolu oluşum.
ADRENALİN: Böbreküstü bezlerinin iç kısımları tarafından salgılanan bir hormondur. Tabiatta bu hormonun görevi, organizmayı acil harekete hazırlamaktır ve etkisini, nabzın atışı, kanın iç organlar ve deriden kaslara sevk edilmesi, karaciğerdeki glikojenin glikoza değişmesi ve böylelikle acil bir enerji kaynağı sağlanması şeklinde gösterir.
AFRODİZYAK: Cinsi arzuyu artırıcı maddeler, ilaçlara verilen isim.
AFT: Ağız mukozasında görülen, küçük beyaz leke şeklindeki ülser.
AKNE: Yüz, omuzlar, sırt ve göğüsteki yağ bezleriyle ilgili kronik bir deri hastalığıdır.
AMİLAZ: Nişastayı parçalayarak şekere çeviren enzim.
AMİNAZ: Aminoasitlerin yapısındaki amino gruplarını parçalayıcı enzim.
AMNEZİ: Hafızanın kısmen veya tamamen kaybolması.
ANAL: Anüs, makat.
ANALJEZİK: Ağrı kesici.
ANEMİ: Kısaca, halk arasında kansızlık olarak bilinen anemi, alyuvarların sayı olarak az olması ve alyuvarların içerisinde bulunan hemoglobin adı verilen maddenin miktarının azlığıdır.
ANEMİK: Kan değerleri düşük olan, yani kan sayımında eritrosit sayıları ve hemoglobin miktarı düşük olan kişi.
ANEMNEZ: Hastanın tıbbi hikayesi.
ANERJİ: Özel bir antijene cevap verilmemesi hali. Organizmanın savunma yeteneğinin kaybolması.
ANESTEZI: Doktorlar, ameliyat sırasında ağrı duymaması için, ameliyattan önce hastaya bir iğne yapar ya da solunum yoluyla bir gaz verirler. Hastanın bilincini yitirerek uykuya geçmesine narkoz, böylece vücudundaki ağrıları duyamayacak duruma gelmesine anestezi, bu duyu yitimine yol açan maddelere de anestezi denir.
ANTİBAKTERİYEL: Bakterileri öldürücü.
ANTİDİABETİK: Şeker hastalığına karşı kullanılan madde veya ilaç.
ANTİHİPETENSİF: Yüksek tansiyon.
ANTİPİRETİK: Ateş düşürücü.
ANTİOKSİDAN:.
ANTİSEPTİK: Mikroplar öldürücü.
ANTİÜRETİK: İdrar oluşmasını azaltıcı madde veya ilaç.
ANTİVİRAL: Virüslere karşı etkili, virüsün etkisini kıran veya azaltan.
ANÜS: Makat.
Antikor Hastalığa neden olan etkenleri zararsız duruma getirmek için vücudun çıkardığı maddeye denir.
APANDİSİT: Kör bağırsak iltihaplanması.
APNE: Geçici nefes kesilmesi.
AROMATİK:
ASTIM: Nefes darlığı.
ATEROJEN: Deride gelişen düzensiz şişlikler, deri kisti, yağbezi.
AVİTAMİNOZ: Vitamin yetersizliği.
BAĞIRSAKFLORASI: Bağırsaklardaki bakterilere verilen isim, toptan faydalı veya zararlı hepsi.
BAKTERİ: Prokaryot hücre yapısındaki mikroorganizma.
BALSAM: Sıklıkla odunsu bitkilerden elde edilen reçine ve bu reçinelerden yapılan ilaç BERİ-BERİ: Vitamin B1 (tiamin) eksikliğiyle oluşan el ve ayaklarda poli nevrit ile oluşan hastalık.
BRONŞİT: Bronşların iltihaplanması.
CERAHAT: Alyuvarlar, bakteri ve yıkılmış doku kalıntıları gibi iltihap ürünlerini kapsayan doku sıvısıdır.
CERRAHİ: Tıbbın en eski dallarından biridir. İlaçla ya da başka tedavi yöntemleriyle iyileştirilemeyen hastalıkların, yaralanmaların, vücuttaki yapı bozukluklarının ameliyatla onarılmasına ya da hastalıklı organı kesip çıkararak iyileştirilmesine dayanır.
Çenek: Çim yaprakları, kotiledon: Tohumlu bitkilerin tohumlarının çimlenmesiyle embriyolarından oluşan ilk yaprak ya da yaprakları.
ÇIBAN: Çıbanlar, derideki ter bezleri veya kıl keselerinin enfeksiyonlarıdır.
ÇİÇEK: Akut, enfeksiyon bir hastalıktır. Her yaşta ve her cinsten kişiler bu hastalığa yakalanabilir. İki tipi vardır: Variola major ve variola minor.
ÇİL: Deride, güneşe maruz kalma sonucu beliren, ufak lekelerdir. Bunlar, daha fazla, lokalize güneş yanıklarına benzetilebilir ve ekseriyetle sarışın veya kızıl saçlılarda görülen melanin pigmenti birikimidir.
ÇOK YILLIK BİTKİ: Yaşamlarını iki yıldan fazla sürdüren bitkiler.
DEPRESYON: Ruhi çöküntü
DEPRESYON: Ruhsal ve bedensel çöküntü, isteksizlik.
DERMABRAZYON: Deri üzerindeki benler veya yara izlerini ortadan kaldırma amacı ile yapılan kazıma işlemi.
DERMATİT: Cildin iltihabi durumu.
DERMATOLOJİ: Cildiye, cilt hastalıklarını inceleyen bilim dalı.
DİABET: Şeker hastalığı.
DİFTERİ: Kuşpalazı.
DİÜRETİK: İdrar atırıcı.
DİYARE: İshal.
DİZANTERİ: Ağrılı ve sancılı ishalle beliren, yaralara yol açan bulaşıcı, salgın hastalık.
DÜŞÜK: Fetusun, gebeliğin 28. haftasından önce ölümü, ve rahmin dışa atılmasıdır.
EKOKARDİYOGRFİ: Kalp, damar sisteminin teşhisinde kullanılan ultrasonik bir yöntem.
EKOLOJİ: Organizmalarla çevrelerini ve bu iki varlık arasındaki karşılıklı ilişkileri araştıran bilim dalı. Doğanın yapısını ve işlevini araştıran bilim dalı.
EKZEMA: Deride kızarıklık, şişme, veziküller, kaşıntı gibi belirtilerle görülen daha çok psikosomatik nedenli cilt rahatsızlığı. Akut ve Kronik diye ayrıldığı gibi Yaş ve Kuru egzama cinsleri de vardır.
ENDEMİK: Belli bir bölgede sıkça görülen.
ENDOKRİN: İç salgı yapan, salgısını kana veya lenfe aktaran.
ENDOKRİNOLOJİ: İç salgı bezlerinin fonksiyonlarını, normal dışı çalışma sonucu oluşan hastalıklarını ve bunların tedavilerini inceleyen tıp dalıdır.
ENDOMETRİT: Rahim mukozasının rahim dışında iltihaplanması.
ENDOMETRİUM: Rahim mukozası.
ENFEKSİYON: Bulaşıcı.
ENKÜBASYON: Hastalığa sebep olan bakteri veya virüsün vücuda girdikten sonra hastalığın ortaya çıkmasına kadar geçen süre, kuluçka devresi.
ENKÜBASYON: Hastalığa sebep olan etkenin vücuda girişi ile hastalık belirtilerinin ortaya çıkması arasında geçen zaman.
ENSEFALİT: Beyin iltihaplanması.
ENSEFALON: Beyin.
ENTERAL: Bağırsak yoluyla.
ENVAZYON: Yayılma, örneğin kafatasındaki bir tümörün beyin dokusuna enflasyonu denince tümörün beyine yayılması kastedilir.
ENZİM:
EPİLEPSİ: Sara, tutarga.
EPİTEL: Organ ve vücut yüzeylerini örten hücre tabakası.
FARANJİT: Boğaz iltihaplanması.
FARMAKOGNOZİ: Tıpta kullanılan bitkiler ile ilgili bilime verilen ad.
FERMENTASYON: Mayalanma.
FERRİTİN: Demir elementinin vücutta depo edilen şekli.
FİBRÖZ: Lif dokusu.
FOTOSENTEZ: Klorofil taşıyan hücrelerde görülen, ışık enerjisinin kullanılmasıyla su ve karbondioksitten organik madde sentezlenmesiyle sonuçlanan tepkimeler zinciri.
GALAKTOZ: Süt şekeri.
GASTRİT: Mide iltihabı.
GASTRODÜODENİT: Mide ve onikiparmak bağırsağın iltihabı.
GASTROENTERİT: İshalle seyreden mide barsak iltihabı.
GASTROENTEROLOJİ: Mide, barsak hastalıkları bilgisi.
GASTROSKOPİ: Hastaya yutturulan bir kamera ile midenin görerek muayene edilmesi.
GLOKOM NEDİR Glokom hiçbir belirti vermeyen sinsi bir hastalıktır ve ancak düzenli göz muayenesi esnasında yapılan ölçümler ile tespit edilebilir. Glokom göz içi basıncının yükselmesi ile görme sinirinde oluşan tahribattır. Görme siniri, gözden aldığı bilgiyi ( görüntü ) beyindeki görme merkezine götüren bağlantıyı sağlar.
HAP: Toz haline getirilmiş bitkinin belirtilen yardımcı madde ile kaplanıp küçük, yuvarlak ilaç yapılmış şeklidir.
HEMOGLOBİN: Alyuvarlar içerisinde bulunan ve yapısında demir taşıyan, kırmızı renkli bir solunum pigmenti.
HERBALİZM: Bitkilerle tedavi yöntemlerinin uygulandığı Alternatif Tıp ve Bitki Hekimliğine verilen addır.
HEMOROİD: Basur.
HEPATİT: Karaciğer iltihaplanması.
HİPOFİZ: Beyin tabanında burun arkasının üst kısmına uyan bölgede bulunan Mercimek büyüklüğünde hormon salgılayan bir bezdir.
İNORGANİK:
İNSÜLİN: Pancreas tarafından üretilen hormon vücudun şeker oranın dengede kalmasını sağlar.
KALP ANJİNİ: Göğüs kafesinde ağrı ve sıkıntı verici bir sıkışma ve burkulma hissi verir.
KALP ENFAKTÜSÜ: Kalp krizi.
KANSEROJEN: Kanser yapıcı
KARBONHİDRAT:
KARDİAK: Kalbe ait.
KREM: Haricen kullanılan yan katı preparattır.
KOLESTEROL: Hayvansal ve bitkisel yağların içerisinde bulunan, karaciğer tarafından sentez edilen bir maddedir. Kanda normalden fazla bulunması halinde, damar sertliğine neden olur, ve bazen de safra pigmentleri ile birleşerek safra taşlarının oluşumunda rol oynar.
KOLİT: Kalın bağırsak iltihabı.
LAPA: Bitki, yakı gibi doğrudan doğruya veya bitki hardal gibi cildi tahriş edici ise bezden yapılmış bir kese içine konup en fazla 5 dakika süreyle cilde uygulanır. En uygun lapa sıcaklığı 45 derecedir.
LENFOMA: Başlangıcını lenfoid dokudan almış ur, lenf kanseri.
LOSYON: Demleme, kaynatma veya özel bir yöntemle hazırlanır. Uygulama için, hazırlanan sıvı, tedavi edilecek yere sürülür, ardından da masaj yapılır. Masaj hızlı ve sert bir şekilde yapılırsa “Friksiyon” denir. Losyonla yapılan friksiyon özellikle saç dipleri ve deri için etkilidir.
MACUN: Bitkinin/bitkilerin su, bal veya şurup içinde karıştırılması suretiyle hazırlanan yan katı preparatlardır. Taze hazırlanması önerilir.
MERHEM: Toz haline getirilmiş bitkinin sıvı yağ ile karıştırılarak hazırlanmış şeklidir.
MUKOZA: Bazı organların iç yüzlerini kaplayan ve salgı üreten doku tabakası, iç deri.
MS: multiple sclerosis veya disseminated sclerosis demek olup, beyin ve omurilikte görülen yer yer sertleşmeler nedeniyle kaslarda felce varan kuvvet kaybı ve istemli hareketleri kontrol edememe ve diğer sinirsel hastalıklarla kendini beli eden hastalık.
NEFRİT: Böbrek iltihaplanması.
NÖROLOJİ: Asabiye, sinir hastalıkları.
OBEZİTE: Şişmanlık.
ONKOLOJİ: Tümör al oluşumlarla ilgili bilim dalı.
ORGANİK:
ÖSTROJEN: Yumurtalıklardan salgılanan ve insanlarda sek önder cinsel karakterlerin gelişmesini sağlayan hormondur.
PANKREAS: Karın boşluğunun üst tarafında ve bel omurlarının ön kısmında yerleşik bir organdır. Salgılarıyla sindirim fonksiyonuna yardımcı olur ve kan şekerini düzenler.
PIHTILAŞMA:
POLEN: Çiçek tozu.
PROSTAT: Erkeklerde mesanenin altında ve idrar yolunun başlangıcında bulunan genital sisteme ait bir bez. SAKLI ŞİFA
PROTEİN:
RAŞİTİZM: D vitamini eksikliğinin neden olduğu, çocuklarda görülen bir hastalıktır. Kemik teşekkülünün tam olmaması nedeniyle tedavisi geciktirilmiş, ihmal edilmiş vakalarda uzun kemiklerde deformedeler teşekkül eder.
SAFRA: Karaciğer tarafından salgılanan, yeşilimsi kahverengi bir sıvıdır
SAFRA KESESİ: Karaciğerden salgılanan safranın toplandığı kese şeklindeki organ.
SEMPTOM: Patalojik durumu veya hastalığı göstermek üzere vücutta meydana gelen belirti.
SERBEST RADİKALLER:
SIVI İÇECEK: Haşlama, kaynatma gibi yöntemlerden biriyle hazırlanmış içecektir.
SİNÜZİT: Sinüs adı verilen yüzdeki kemik boşlukların iç yüzünü kaplayan mukoza iltihabına ve boşlukta cerahat toplanmasına sinüzit adı verilir.
SİROZ: Bir organda sertleşme ve nedbe eşme ile karakterize fibröz doku oluşumuna verilen isimdir. Ancak bu terim hemen her zaman karaciğerin görevini yapamamasıyla ilgili, kronik karaciğer iltihabı için kullanılır.
ŞURUP: Sıvı ve şekerli preparattır.
VARİS: Kirli kan taşıyan damarların, fonksiyonel bozuklukları sonucu ya da kan akımının önündeki bir engel nedeniyle genişleyerek kıvrımlı bir hal almasıdır. Yüzeysel olduğu gibi derindenler de de varis gelişebilir.
VEJETERYAN: Bitkisel gıdalarla beslenen, etyemez.
VERTİGO: Genel anlamda baş dönmesi, hareket duygusu demektir. Ancak tansiyon düşmesi ile ilgili baş dönmeleri bu kapsamda değildir. Vertigodan kastedilen labirentti, iç kulak iltihabı, Meniere hastalığı gibi durumlarda olan baş dönmesi hissi Vertigo diye adlandırılır.
VİLÜSLER: Bağırsaklardan besleyici maddelerin absorbe edildiği kanallar.
VİTAMİN:
VİTİLİGO: Bir cilt hastalığı olup, vücudun çeşitli bölgelerinde, yer yer renk (pigment) kaybı ile karakterize, normal bölgelerden keskin sınırlarla ayrılan beyaz lekeler.
DEVAM EDECEK