SAKLI-ŞİFA
Bu site geçek dili ve imla ile ”edebiyatcı tarih felsefe ve veya editor” taraflarından düzeltirilerek yazılmamış ve bu site yazarı “tamamen terçübesine ” göre yazmış olarak sunulmuştur.
HATIRLATMA :
Alkali su yapabilmek için 1 litre suyun içine çay kaşığının 4 te biri kadar karbonat atarak alkali su elde ederiz.
VÜCUDUN TEMEL TUZU
Biyokimya ile Tedavi: İnsan vücudu gıdalardan alınan vitaminlerle ve minerallerle beslenir.
Hastalıklar ise beslenme için gerekli olan maddelerin fazla ve eksik alınmasından, vücuttaki inorganik tuzların birinin veya bir kaçının dengesindeki bozulmalardan kaynaklanır.
Çiftçi toprağını nasıl koruyor, eksikliğini gideriyor; gıda üreticisi ürettiği malları nasıl koruyor, kozmetikçi ürettiği ürünleri nasıl koruyorsa, insan vücudu da kendini vücuttaki enzimlerle, tuzlarla ve vitaminlerle korur. Rabbimin, verdiği bu enzimler, 12 tuz, vitaminler ve mineraller insan vücudunu yeniler, uzun ve sağlıklı yaşamasını sağlar.
Her hastalık sürecinde ihtiyaç duyulan tuzlar farklıdır. Bu tuzlar:
Kalsiyum Florür, Kalsiyum Fosfat, Kalsiyum Sülfat, Demir Fosfat, Potasyum Klorür, Potasyum Fosfat, Potasyum Sülfat, Magnezyum Fosfat, Sodyum Klorür, Sodyum Fosfat, Sodyum Sülfat, Silikon Oksit (silika)
Aşağıdaki sık kullanılan bileşimleri ve onların kullanıldığı yerleri göreceksiniz.
Demir Fosfat, Potasyum Klorür, Magnezyum Fosfat; nevralji (sinir ağrısı), nevrit (sinir iltihabı), siyatik ve ilişkili haller.
Kalsiyum Fosfat, Potasyum Fosfat, Demir Fosfat; genel bitkinlik, sinirsel tükenme ve nekahet devresinde görülen etkiler.
Magnezyum fosfat, Sodyum Fosfat, Sodyum Sülfat, Silika; midede asit, hazımsızlık, göğüste yanma ve buna bağlı haller
Potasyum Klorür, Potasyum Sülfat, Kalsiyum Sülfat, Silika; hafif deri hastalıkları ve buna bağlı haller.
Kalsiyum Fosfat, Magnezyum Fosfat, Sodyum Fosfat, Sodyum Sülfat; yellenme, bağırsak spazmı (kolik) ve buna bağlı haller.
Potasyum Fosfat, Magnezyum Fosfat, Sodyum Klorür, Silika; migren, sinirsel baş ağrısı ve buna bağlı haller.
Kalsiyum Florür, Kalsiyum Fosfat, Potasyum Fosfat, Sodyum Klorür; sırt ağrısı, lumbago, hemoroit ve buna bağlı haller.
Magnezyum Fosfat, Sodyum Klorür, Silika; Saman nezlesi ve buna bağlı haller.
Demir Fosfat, Kalsiyum Sülfat, Magnezyum Fosfat. Fibrozit, kas ağrısı ve buna bağlı haller.
Özetleyecek olursak: İnsan vücudunda da vitaminler, mineraller ve tuzlar vardır. Bunlardan bir eksik ve fazlası sizi stres, hasta ve halsiz hissettirecektir.
Onun için 6 ayda bir doktorunuza ve aile hekiminize giderek kontrol yaptırmanız gerekir. Sonrada arayışlar yapar, şifasını arar ve bulursunuz. Sizin için her şifa dünya üzerine inmiştir, arayın yeter.
Örnek: bir araziniz var, oraya bir şeyler ekeceksiniz; öncelikle toprağınızı analiz ettirirsiniz. Eksikliği bulup toprağa bakım yaparsınız.
Ektiğiniz ürünün kaliteli olmasını istersiniz. Ne ekerseniz ve bakarsanız onu biçersiniz. Yoksa ektiğiniz bitki ve ağaçları stres ve hasta edersiniz. Zaman gelir iş işten geçer. İnsan vücudu da aynıdır. Su, toprak, ateş, doğa yaratmış rabbim
Biyokimya bütün belirti ve oranların on iki tuzdan birinin eksikliği sonucu ortaya çıktığı prensibine dayanır. Biyokimya bir tür kendi kendine yardım olduğundan hastanın yapması gereken ilk şey, var olan kendine has belirti ve arazlardan emin olmasıdır. Biyokimya uzmanları tuzlardan birinin eksikliğinin genellikle belirgin bir takım belirtileri ortaya çıkardığını savunmaktadırlar. Hastanın yapacağı şey bu belirtiler doğrultusunda gereken tuzu almaktadır. Demir Fosfat eksikliği iltihabı durumlar; Magnezyum Fosfat eksikliği spazmodik ağrılar ve kramplar, Sodyum Fosfat midede asit halleriyle bağlantılıdır.
Söylendiğine göre hastalığın seyri değiştikçe, her yeni belirti tedavi edebilmek için ilaçların da değiştirilmesi gerekmektedir. Bazı hastalar uzun süreli ilaç kullanımının biriken etkisinden ve vücudun kötü kullanılmasından hasta olmakta ve böyle hallerde biyokimya ilaçlarının etkisi de yavaş olmaktadır.
Bazı durumlarda istenen sonucu elde etmek ancak bir kaç tuzun bir arada kullanılmasıyla mümkün olabilmektedir. Bunlar genellikle tek tek, yarımşar saatlik aralarla alınmaktadır.
ENZİMLER
Enzimler hücrede metabolizmanın düzenli yürümesini sağlamakta, tıpta teşhiste ve tedavide, endüstride ve günlük hayatta çeşitli yerlerde kullanılmaktadır. Özellikle sindirim bozukluklarında proenzim olarak pepsinojeni kapsayan preparatlardan veya ince bağırsakların üst kısmında yine sindirime yardımcı olmak amacıyla pankreas enzimlerini içeren preparatlardan faydalanılmaktadır.
Enzim etkinliğinin kontrolü hücrede iç dengenin sağlanması açısından zorunlu olduğu için, kritik bir enzimdeki herhangi bir bozukluk (mutasyon, aşırı üretim, az üretim veya yokluk) genetik bir hastalığa yol açabilir.
Vücudumuzdaki binlerce enzimden bir tanesinin bozuk çalışmasının ölümcül bir hastalığa yol açabilmesi enzimlerin ne derece önemli olduklarını gösterir
İnsan aldığı gıdalara bir baksın. Biz yağmuru gökten bol bol yağdırdık. Sonra toprağı nasıl yardık, Kendinize ve hayvanlarınıza bir gıda ve fayda olması için yeryüzünde ekinler, üzüm bağları, yoncalar, zeytinler, hurmalar, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik.
"Yerden sizin için üretip türettiği çeşitli renklendiricileri de fayda. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ayetler var.
SOLE TUZUN YAPIM
Avrupa'da tuz kullanımına ait ilk belirtiler milattan 1200 sene evveline uzanmaktadır.
Eski çağlarda Romalıların askerlere ücret olarak tuz dağıttığı da bilinmektedir.
Çinliler ,Romalılar, Fransızlar, Venedikliler ve diğer birçok devlet savaşlar için para bulmak üzere tuz vergisi koymuştur.
Tuz kaynakları bakımından zengin bir ülke olan OSMANLI DEVLETİ de tuzun üretiminden nakliyatına ve satışına kadar ciddi bir sistem kurmuştur.
Tuzun tarihini araştırdığımızda 14.000 farklı kullanım alanı olduğunu, tuza kaynaklarına hakim olan toplumların gelişip zenginleştiğini öğreniyoruz.
Tuzla ilgili en eski kalıntılar M.S. 1000 yılına aittir .O dönemde yaşayan Büyük Maya Uygarlığı ,tuz ticareti sayesinde zenginleşmiş, tuz üretimini kontrol ederek gelişmiştir .
Mayaların çöküş dönemi de tuz ticaretindeki kriz dönemine denk gelmektedir.
Tuz eski geleneklerde hem doğum hem de ölümle ilgili törenlerde kullanırdı.
Kötü ruhları kovmak veya uzak tutmak için yeni evlilerin evlerinin dört köşesi de tuzlanırdı.
Dünyadaki tuz üretiminin % 93 94' ü direkt olarak endüstriye girmekte ,geri kalan % 6'lık kısmı da gıda sektöründe kullanılmaktadır.
Ülkemiz, doğal tuz kaynakları bakımından zengin bir ülkedir, Çankırı, Yozgat, Iğdır ve Kastamonu gibi illerimizde tuz mağaraları bulunur ve buralardan çıkan kristal kaya tuzları gıda ve sağlık alanında kullanılmaktadır.
TUZ Tuzla ilgili araştırma ve incelemeleriyle tanınan Saklı Şifanın bu konudaki bilgi ve değerlendirmeleri ele aldı.
İlk çağlardan bu yana insanların hayatında önemli bir yer işgal eden, uğruna savaşlar verilen ,beyaz altın diye adlandırılan tuzun kullanım alanları oldukça çeşitlilik gösterir
Başta gıdaların korunması ve tatlandırılması olmak üzere tıptan sanayiye ,hayvancılıktan tarıma kadar birçok konuda tuza ihtiyaç duyulmuştur ve duyulmaktadır.
İnsan hayatı için vazgeçilemez bir yere sahip olan tuz olmadan ne plastik, soda ,yumuşatıcılar, deterjanlar ne de yağlar üretilebilir.
Normal olarak vücudumuzun günlük tuz ihtiyacı 0.2 gramdır. Günlük yediğimiz rafine gıdalardan istemeyerek günde 12 gram kadar tuz alırız ki bu miktar vücut için çok zararlıdır.
Eğer yeterince su içerek günlük ihtiyacımızın üstünde aldığımız tuzu böbrekler, akciğerler ve deri yoluyla dışarı atabiliriz.1 gram tuzu dışarı atabilmek için 23 gram suya ihtiyacımız vardır.
'Zehirlidir zararlıdır'' diye tüm hayatımızdan çıkartmaya kalktığımız doğal tuzda, vücudumuzun neredeyse bütün minarelerini karşılayacak sayıda element bulunmaktadır.
İnsan vücudunda bulunan element sayısı da doğadaki tuzla eşit sayıda yani 84 adettir.
Normal bir kaplıca suyunun 1 litresinde yaklaşık olarak 1 gram mineral, doğal tuzlarda 40 katı kadar mineral vardır.
Buda işlenmemiş tuzun insan sağlığı için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Kaya tuzu rafine edildiğinde içerisindeki mineralleri kaybeder.
Rafine işlemleri ile diğer maddeler ayrıştırılır ve geriye sadece sodyum ve klor kalır. İster deniz tuzu olsun, ister kaya tuzu, isterse de kristal su olsun eğer rafine edilmişse kesinlikle uzak durulmalıdır.
Rafine edilmiş sofra tuzu tam anlamıyla vücut için düşman olan bir zehirden başka bir şey değildir.
Sırf aromatik benzerliğinden dolayı tuz diye tükettiğimiz rafine edilmiş tuz, yüksek tansiyondan kansere varıncaya kadar birçok hastalığın oluşmasına sebep olur. Böbreklerde ciddi bir yük oluşturur.
Böbrek bu yükü taşıyamayınca vücutta ödem olur, ileriki dönemlerde kalp yetmezliği gelişir.
Eklemlerde birikerek çeşitli rahatsızlıklara neden olur. Böbrek ve safra kesesi taşı oluşmasına katkı yapar.
Hipertansiyona neden olur. Üstelik tükettiğimiz tuza rafine edilmesi sırasında birçok toksik madde karışmaktadır.
Yemek tuzlarına eklenen bir madde de iyottur. Bu iyotlama işleminden sonra kalp çarpıntıları, kalp ritim bozuklukları, yorgunluk, konsantrasyon bozuklukları ,uzun süre iyileşmeyen yaralar ve kron siyah noktalar gibi rahatsızlıklarda artış görülür.
Yemek tuzlarına birde irade gücünüz tamamen zayıflatan flor eklenmektedir . Ayrıca tuza, kimyasal isimleri çok fazla yer tutacağından üzerinde hiçbir zaman yazılmayan ve zaman zaman harfler ve rakamlarla kısaltılan madde de katılır.
Mesela sofra tuzunun iyi serpilebilmesi için alüminyum ilave edilir ki çocukluğunuzdan beri yediğiniz bu tuz Alzhemer hastalığına yakalanma riskimizi artırmaktadır.
KAYA TUZUNDAN ''SOLE''YAPIMI ALKALİ SU
Kaya tuzunun şifasından faydalanmanın bir başka yolu da Alkali yapılarak içilmesidir.
ALKALİ SU SOLE YAPIMI:
Plastik kaplı bir cam kavanoza kaya tuzu parçaları konur. Boyunu bir parmak geçecek kadar içme suyu ilave edildikten sonra .3 4 saat kapağı açık durumda bekletili elde ettiğiniz su sole sudur.
Yemeklerden yarım saat önce bir bardak içme suyuna bir çay kaşığı ölçeğinde sole su katıp için, üstüne bir bardak daha temiz içme suyu(alkalik su) içip yarım saat sonra kahvaltı ,öğle yemeği veya akşam yemeğini yiyin.
Gün boyu 2 2,5 litre su tüketin. Kristal tuz suyla alındığında içindeki 84 mineral diğer hücrelerde olduğu gibi kan ve damar hücrelerinde de proteine dönüşür.
Böbrek hücreleri dahil tüm hücreleri besler böbrek hücrelerinin daha düzenli daha sağlıklı ve daha dengeli çalışmasına, vücutta biriken toksinleri ve zehirli maddelerin vücuttan atılmasına yardımcı olur.
Sole suyla alınan minareler mide hücrelerinde protein ve enerjiye dönüşeceğinden dolayı, fazla yemek yeme olayı ortadan kalkacaktır. Su ve tuz bileşimi, vücutta biriken fazla yağlara hızla yönelerek bu yağların yavaş yavaş çözülüp vücuttan atılmasını sağlar.
Tuzlu su çözeltisi her gün kesintisiz uygulanmaya devam edildiği takdirde, vücudun 2-3 ay gibi kısa bir zamanda, hem yemek yeme dengesinin sağlanmasına, hem de fazla kilolardan arınmasına yardımcı olur.
Bunun için düzenli tuz kullanımı yeterlidir. Genel olarak tansiyon rahatsızlığı, vücudu uzun yıllar boyunca susuz bırakılması ve vücutta su kıtlığı sonucu oluşan bir rahatsızlıktır.
Kan ve damar hücrelerini beslediğinden dolayı, tansiyonu düzenler ve dengede tutar. Yüksek tansiyonu yenmek için tuzlu su kürünü doğru kullanmak gerekir.
Tansiyon problemi olanların kullanım ölçekleri şöyle olmaktadır. İlk üç hafta için 1 litre suya bir çay kaşığı 3.haftadan itibaren 1 litre suya bir tatlı kaşığı 6 8 haftadan sonra ise her öğünde 1 bardak temiz içme suyunu içmeyi unutmamalıdır.
Daha sonra tuzlu su kürü normal olarak kullanılabilir. Bu arada tuzlu su kullanırken tansiyon bazen yükselmiş, bazen düşmüş gözükebilir, endişeye gerek yoktur. Vücut normal değerlerine geri dönüyor demektir. Böbreklerin görevlerini yapamamasının tek nedeni vücudun kronik su kıtlığı çekmesidir.
Eğer vücudun günlük su ihtiyacını düzenli olarak karşılanırsa böbreklerde her gün vücuda alınan tuzun 5 7gr kadarını çözüp düzenli olarak dışarı atar. Böbrekler görevlerini yerine getirmekte zorlanıyorsa vücudun su ve tuz ihtiyacını yavaş yavaş artırarak karşılamak gerek.
Düzenli bir su ve tuz alımı birkaç ay sonra sorunun kendi doğallığında çözülmesine ve böbreklerin işlevsel hale gelmesine yardımcı olur. Şeker hastalığını yenmenin tek yolu düzenli olarak su içmektir.
Bu birden olmaz, yavaş yavaş ve 1 ay gibi bir zaman içerisinde düzelebilir. Fakat suyu hücre içinde tutmak ve orada enerjiye dönüşebilmesini sağlamak için doğal sole tuza ihtiyaç vardır.
Tuzlu su çözeltisi her yemek öğünden yarım saat önce bir bardak içme suyuna bir çay kaşığı kadar sole suyu ilave edilerek içilir. Üstüne de bir bardak içme suyu(ALKALİ SU) içilirse bununla birlikte günde ortalama 2 2,5 litre temiz su içmeyi alışkanlık hale getirilince birkaç ay içinde sorunun çözülmekte olduğu görülür.
Vücuttan atılamayan yağlar, yağ bezelerinin tıkanmasına ve iltihaplanmasına yol açar. Her öğünden yarım saat önce bir bardak suya bir çay kaşığı kadar sole su katılıp içilir ve üstüne bir bardak daha temiz su içilirse aknelerden kurtulmaya yardımcı olur. Toksinleri çözülüp dışarı atabilmesi için mutlaka yeteri kadar su tüketilmelidir.
Ayrıca gece yatarken yüze ve sivilceli bölgelere sole su sürerek yatmak ve ertesi gün yıkamak ta aknelerin yok olmasına yardımcı olacaktır. Alkali hücrelere ulaşabildiğinden ve gerekli mineralleri içerdiğinden astım tedavisinde etkili olur.
Bunun için ağzı geniş bir tencereye bir buçuk iki litre içme suyu ve yarım litre sole suyu ilave edin elde etmiş olduğununuz kürü ısıtarak ve buharlaşma başlayana kadar ısıtın.
Buharlaşma sırasında tencerenin çevresini kapatacak bir havluyu başımızın üstüne atıp bu tuzlu buhar suyunu içinize çekin. Bu tedavi astımdan kurtulmanıza yardımcı olacaktır.
Eğer uygulanmak istenirse ağızdan ve burunda bu tuzlu buharı nefeslenmeli ve günde en az bir defa 15-20 dk bu buharı solumalıyız. Sole ayrıca kıl dökülmesini durdurmaya gereksiz tüylerin yok olmasına ağız kokusunun giderilmesine, horlamanın kesilmesine, uyku düzenine, uyku esnasında ağızdan akan sıvının kesilmesine, gözaltı ve çevrelerindeki sarkmaları ve kırışıklıkların yok olmasına yardımcı olur.1 2 damla sole ilave edilmiş yarım çay bardağı su ile gözlerin günde 2 3 defa banyo ettirilmesiyle gözün görme kalitesinin artmasına ve bunun gibi mevcut sorunların çözülmesine neden olur.
Kulak içine akıtılacak 1 2 damla sole ile çınlamalar ve diğer sıkıntılar azalır ve gider. Yüze direk uygulanmak suretiyle yağ bezelerinin yok olması sağlanır ,yaşlanma ile ortaya çıkan çillerin ,kararmalar ve güneş lekeleri azalır, yaralar çok hızlı bir şekilde iyileşir ve mikrobik enfeksiyona kapılması önlenir.
Burna direk solenin çekilmesi ve gargaranın yapılması solunum yollarının açılmasında ,diş eti kanamalarının bitmesinde ve sole ile yapılan fırçalamayla dişlerin daha beyaz ve sağlıklı bir hale gelmesinde etkili olur.
Alkali su karışımı sole ile sedef ,mantar ,egzama ve benzeri cilt rahatsızlıklarında sorunlu bölgeye direk pansuman yapılarak uygulandığında bu gibi sorunların yok olduğu görülecektir.
Not bir hatırlatma mühim olan yer altından nasıl çıkarıldığıdır galeride patlayıcı kullanılmış ise bu tuz hiçbir işe yaramaz sadece karayollarında kar eritir kullanılırsa eğer zehirler zehirli bir madde birleşir tnt .
Kazma kürek elde edilmişse eğer o tuz kullanılır..
Tuzla ilgili yazılar okumak isterseniz kaya tuzu
HATIRLATMA: Alkali su yapabilmek için 1 litre suyun içine çay kaşığının 4 te biri kadar karbonat atarak alkali su elde ederiz.
NATRON’UN ÖNEMİ
Natron, sodyum karbonat ,sodyum bikarbonat ve sodyum klorikle ,sodyum sülfatın karışımından oluşan maddedir.)Daha sonra bu madde vücutta tüm yağ bezlerini alkalin suyla içildiği taktirde insan vücudundaki tüm yağları eritir. Vücutta yağın da olması önemlidir. Onun için diyeniysen tarafından kontrollü alınır. İçme suyunun içine bir çay
kaşığının 4'te biri kadar atarak da elde edebilirsiniz.(NATRON,İNGİLİZ KARBONATI,KARBONAT)
KAYA DOĞAL TUZ SOLE TUZ YAPIMI SAĞLIK BİLGİSİ
Avrupa'da tuz kullanımına ait ilk belirtiler milattan 1200 sene evveline uzanmaktadır. Eski çağlarda Romalıların askerlere ücret olarak tuz dağıttığı da bilinmektedir. Çinliler, Romalılar, Fransızlar, Venedikliler ve diğer birçok devlet savaşlar için para bulmak üzere tuz vergisi koymuştur
Tuz kaynakları bakımından zengin bir ülke olan OSMANLI DEVLETİ de tuzun üretiminden nakliyatına ve satışına kadar ciddi bir sistem kurmuştur. Tuzun tarihini araştırdığımızda 14.000 farklı kullanım alanı olduğunu, tuza kaynaklarına hâkim olan toplumların gelişip zenginleştiğini öğreniyoruz.
Tuzla ilgili en eski kalıntılar M.S. 1000 yılına aittir. O dönemde yaşayan Büyük Maya Uygarlığı, tuz ticareti sayesinde zenginleşmiş, tuz üretimini kontrol ederek gelişmiştir. Mayaların çöküş dönemi de tuz ticaretindeki kriz dönemine denk gelmektedir.
Tuz eski geleneklerde hem doğum hem de ölümle ilgili törenlerde kullanırdı. Kötü ruhları kovmak veya uzak tutmak için yeni evlilerin evlerinin dört köşesi de tuzlanırdı.
Dünyadaki tuz üretiminin %93-94' ü direkt olarak endüstriye girmekte, geri kalan %6'lık kısmı da gıda sektöründe kullanılmaktadır. Ülkemiz, doğal tuz kaynakları bakımından zengin bir ülkedir, Çankırı, Yozgat, Iğdır ve Kastamonu gibi illerimizde tuz mağaraları bulunur ve buralardan çıkan kristal kaya tuzları gıda ve sağlık alanında kullanılmaktadır.
TUZ;
Tuzla ilgili araştırma ve incelemeleriyle tanınan Saklı Şifanın bu konudaki bilgi ve değerlendirmelerini Çoban Uysal için ele aldı.
İlk çağlardan bu yana insanların hayatında önemli bir yer işgal eden, uğruna savaşlar verilen, beyaz altın diye adlandırılan tuzun kullanım alanları oldukça çeşitlilik gösterir. Başta gıdaların korunması ve tatlandırılması olmak üzere; tıptan sanayiye, hayvancılıktan tarıma kadar birçok konuda tuza ihtiyaç duyulmuştur ve duyulmaktadır. İnsan hayatı için vazgeçilemez bir yere sahip olan tuz olmadan ne plastik, soda, yumuşatıcılar, deterjanlar ne de yağlar üretilebilir.
Normal olarak vücudumuzun günlük tuz ihtiyacı 0.2 gramdır. Günlük yediğimiz rafine gıdalardan istemeyerek günde 12 gram kadar tuz alırız ki bu miktar vücut için çok zararlıdır. Eğer yeterince su içerek günlük ihtiyacımızın üstünde aldığımız tuzu böbrekler, akciğerler ve deri yoluyla dışarı atabiliriz.1 gram tuzu dışarı atabilmek için 23 gram suya ihtiyacımız vardır.
''Zehirlidir zararlıdır'' diye tüm hayatımızdan çıkartmaya kalktığımız doğal tuzda, vücudumuzun neredeyse bütün minarelerini karşılayacak sayıda element bulunmaktadır. İnsan vücudunda bulunan element sayısı da doğadaki tuzla eşit sayıda yani 84 adettir. Normal bir kaplıca suyunun 1 litresinde yaklaşık olarak 1 gram mineral, doğal tuzlarda 40 katı kadar mineral vardır. Buda işlenmemiş tuzun insan sağlığı için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Kaya tuzu rafine edildiğinde içerisindeki mineralleri kaybeder. Rafine işlemleri ile diğer maddeler ayrıştırılır ve geriye sadece sodyum ve klor kalır. İster deniz tuzu olsun ister kaya tuzu, isterse de kristal su olsun eğer rafine edilmişse kesinlikle uzak durulmalıdır. Rafine edilmiş sofra tuzu tam anlamıyla vücut için düşman olan bir zehirden başka bir şey değildir. Sırf aromatik benzerliğinden dolayı tuz diye tükettiğimiz rafine edilmiş tuz, yüksek tansiyondan kansere varıncaya kadar birçok hastalığın oluşmasına sebep olur. Böbreklerde ciddi bir yük oluşturur. Böbrek bu yükü taşıyamayınca vücutta ödem olur, ileriki dönemlerde kalp yetmezliği gelişir. Eklemlerde birikerek çeşitli rahatsızlıklara neden olur. Böbrek ve safra kesesi taşı oluşmasına katkı yapar. Hipertansiyona neden olur. Üstelik tükettiğimiz
tuza rafine edilmesi sırasında birçok toksin madde karışmaktadır.
Yemek tuzlarına eklenen bir madde de iyottur. Bu iyot lama işleminden sonra kalp çarpıntıları, kalp ritim bozuklukları, yorgunluk, konsantrasyon bozuklukları, uzun süre iyileşmeyen yaralar ve kronik SİYAH NOKTA gibi rahatsızlıklarda artış görülür. Yemek tuzlarına birde irade gücünüz tamamen zayıflatan flor eklenmektedir. Ayrıca tuza, kimyasal isimleri çok fazla yer tutacağından üzerinde hiçbir zaman yazılmayan ve zaman zaman harfler ve rakamlarla kısaltılan madde de katılır. Mesela sofra tuzunun iyi serpilebilmesi için alüminyum ilave edilir ki çocukluğunuzdan beri yediğiniz bu tuz Alzheimer hastalığına yakalanma riskimizi artırmaktadır.
PİRİİ WORLD SAKLI ŞİFA (SAĞLIK BİLGİSİ)
(ZAYIFLAMAK İSTEYEN İNSANLAR İÇİN İDEAL BİLGİ BUDUR) KAYA TUZUNDAN ''SOLE''YAPIMI; ALKALİ SU
Kaya tuzunun şifasından faydalanmanın bir başka yolu da Alkali yapılarak içilmesidir.
ALKALİ SU SOLE YAPIMI:P lastik kaplı bir cam kavanoza kaya tuzu parçaları konur. Boyunu bir parmak geçecek kadar içme suyu ilave edildikten sonra .3-4 saat kapağı açık durumda bekletilir elde ettiğiniz su sole sudur.
Yemeklerden yarım saat önce bir bardak içme suyuna bir çay kaşığı ölçeğinde sole su katıp için, üstüne bir bardak daha temiz içme suyu (alkalik su) içip yarım saat sonra kahvaltı, öğle yemeği veya akşam yemeğini yiyin.
Gün boyu 2-2,5 litre su tüketin. Kristal tuz suyla alındığında içindeki 84 mineral diğer hücrelerde olduğu gibi kan ve damar hücrelerinde de proteine dönüşür.
Böbrek hücreleri dahil tüm hücreleri besler; böbrek hücrelerinin daha düzenli daha sağlıklı ve daha dengeli çalışmasına, vücutta biriken toksinleri ve zehirli maddelerin vücuttan atılmasına yardımcı olur.
Sole suyla alınan minareler mide hücrelerinde protein ve enerjiye dönüşeceğinden dolayı, fazla yemek yeme olayı ortadan kalkacaktır. Su ve tuz bileşimi, vücutta biriken fazla yağlara hızla yönelerek bu yağların yavaş yavaş çözülüp vücuttan atılmasını sağlar.
Tuzlu su çözeltisi her gün kesintisiz uygulanmaya devam edildiği takdirde, vücudun 2 3 ay gibi kısa bir zamanda hem yemek yeme dengesinin sağlanmasına hem de fazla kilolardan arınmasına yardımcı olur. Bunun için düzenli tuz kullanımı yeterlidir.
Genel olarak tansiyon rahatsızlığı, vücudu uzun yıllar boyunca susuz bırakılması ve vücutta su kıtlığı sonucu oluşan bir rahatsızlıktır. Kan ve damar hücrelerini beslediğinden dolayı, tansiyonu düzenler ve dengede tutar. Yüksek tansiyonu yenmek için tuzlu su kürünü doğru kullanmak gerekir.
Tansiyon problemi olanların kullanım ölçekleri şöyle olmaktadır. İlk üç hafta için 1 litre suya bir çay kaşığı 3.haftadan itibaren 1 litre suya bir tatlı kaşığı 6 8 haftadan sonra ise her öğünde 1 bardak temiz içme suyunu içmeyi unutmamalıdır.
Daha sonra tuzlu su kürü normal olarak kullanılabilir. Bu arada tuzlu su kullanırken tansiyon bazen yükselmiş, bazen düşmüş gözükebilir, endişeye gerek yoktur. Vücut normal değerlerine geri dönüyor demektir. Böbreklerin görevlerini yapamamasının tek nedeni vücudun kronik su kıtlığı çekmesidir.
Eğer vücudun günlük su ihtiyacını düzenli olarak karşılanırsa böbreklerde her gün vücuda alınan tuzun 5-7gr kadarını çözüp düzenli olarak dışarı atar.
Böbrekler görevlerini yerine getirmekte zorlanıyorsa vücudun su ve tuz ihtiyacını yavaş yavaş artırarak karşılamak gerek. Düzenli bir su ve tuz alımı birkaç ay sonra sorunun kendi doğallığında çözülmesine ve böbreklerin işlevsel hale gelmesine yardımcı olur.
Şeker hastalığını yenmenin tek yolu düzenli olarak su içmektir. Bu birden olmaz, yavaş yavaş ve 1 ay gibi bir zaman içerisinde düzelebilir.
Fakat suyu hücre içinde tutmak ve orada enerjiye dönüşebilmesini sağlamak için doğal sole tuza ihtiyaç vardır. Tuzlu su çözeltisi; her yemek öğünden yarım saat önce bir bardak içme suyuna bir çay kaşığı kadar sole suyu ilave edilerek içilir.
Üstüne de bir bardak içme suyu (ALKALİ SU) içilirse bununla birlikte günde ortalama 2-2,5 litre temiz su içmeyi alışkanlık hale getirilince birkaç ay içinde sorunun çözülmekte olduğu görülür. Vücuttan atılamayan yağlar, yağ bezelerinin tıkanmasına ve iltihaplanmasına yol açar.
Her öğünden yarım saat önce bir bardak suya bir çay kaşığı kadar sole su katılıp içilir ve üstüne bir bardak daha temiz su içilirse aknelerden kurtulmaya yardımcı olur. Toksinleri çözülüp dışarı atabilmesi için mutlaka yeteri kadar su tüketilmelidir.
Ayrıca gece yatarken yüze ve sivilceli bölgelere sole su sürerek yatmak ve ertesi gün yıkamak ta aknelerin yok olmasına yardımcı olacaktır. Alkali hücrelere ulaşabildiğinden ve gerekli mineralleri içerdiğinden astım tedavisinde etkili olur.
Bunun için ağzı geniş bir tencereye bir buçuk iki litre içme suyu ve yarım litre sole suyu ilave edin elde etmiş olduğununuz kürü ısıtarak ve buharlaşma başlayana kadar ısıtın. Buharlaşma sırasında tencerenin çevresini kapatacak bir havluyu başımızın üstüne atıp bu tuzlu buhar suyunu içinize çekin.
Bu tedavi astımdan kurtulmanıza yardımcı olacaktır. Eğer uygulanmak istenirse ağızdan ve burunda bu tuzlu buharı nefeslenmeli ve günde en az bir defa 15-20 dk. bu buharı solumalıyız.
Sole ayrıca kıl dökülmesini durdurmaya gereksiz tüylerin yok olmasına ağız kokusunun giderilmesine, horlamanın kesilmesine, uyku düzenine, uyku esnasında ağızdan akan sıvının kesilmesine, gözaltı ve çevrelerindeki sarkmaları ve kırışıklıkların yok olmasına yardımcı olur.1 ve 2 damla sole ilave edilmiş yarım çay bardağı su ile gözlerin günde 2 ve 3 defa banyo ettirilmesiyle gözün görme kalitesinin artmasına ve bunun gibi mevcut sorunların çözülmesine neden olur.
Kulak içine akıtılacak 1 ve 2 damla sole ile çınlamalar ve diğer sıkıntılar azalır ve gider. Yüze direk uygulanmak suretiyle yağ bezelerinin yok olması sağlanır, yaşlanma ile ortaya çıkan çillerin, kararmalar ve güneş lekeleri azalır, yaralar çok hızlı bir şekilde iyileşir ve mikrobik enfeksiyona kapılması önlenir.
Buruna direk solenin çekilmesi ve gargaranın yapılması solunum yollarının açılmasında ,diş eti kanamalarının bitmesinde ve sole ile yapılan fırçalamayla dişlerin daha beyaz ve sağlıklı bir hale gelmesinde etkili olur. Alkali su karışımı sole ile sedef ,mantar, egzama ve benzeri cilt rahatsızlıklarında sorunlu bölgeye direk pansuman yapılarak uygulandığında bu gibi sorunların yok olduğu görülecektir.
HATIRLATMA :
Alkali su yapabilmek için 1 litre suyun içine çay kaşığının 4 te biri kadar karbonat atarak alkali su elde ederiz.
VÜCUDUN TEMEL TUZU
Biyokimya ile Tedavi: İnsan vücudu gıdalardan alınan vitaminlerle ve minerallerle beslenir. Hastalıklar ise beslenme için gerekli olan maddelerin fazla ve eksik alınmasından, vücuttaki inorganik tuzların birinin veya bir kaçının dengesindeki bozulmalardan kaynaklanır.
Çiftçi toprağını nasıl koruyor, eksikliğini gideriyor; gıda üreticisi ürettiği malları nasıl koruyor, kozmetikçi ürettiği ürünleri nasıl koruyorsa, insan vücudu da kendini vücuttaki enzimlerle, tuzlarla ve vitaminlerle korur. Rabbimin, verdiği bu enzimler, 12 tuz, vitaminler ve mineraller insan vücudunu yeniler, uzun ve sağlıklı yaşamasını sağlar.
Her hastalık sürecinde ihtiyaç duyulan tuzlar farklıdır. Bu tuzlar:
Kalsiyum Florür, Kalsiyum Fosfat, Kalsiyum Sülfat, Demir Fosfat, Potasyum Klorür, Potasyum Fosfat, Potasyum Sülfat, Magnezyum Fosfat, Sodyum Klorür, Sodyum Fosfat, Sodyum Sülfat, Silikon Oksit (silika)
Aşağıdaki sık kullanılan bileşimleri ve onların kullanıldığı yerleri göreceksiniz.
Demir Fosfat, Potasyum Klorür, Magnezyum Fosfat; nevralji (sinir ağrısı), nevrit (sinir iltihabı), siyatik ve ilişkili haller.
Kalsiyum Fosfat, Potasyum Fosfat, Demir Fosfat; genel bitkinlik, sinirsel tükenme ve nekahet devresinde görülen etkiler.
Magnezyum fosfat, Sodyum Fosfat, Sodyum Sülfat, Silika; midede asit, hazımsızlık, göğüste yanma ve buna bağlı haller
Potasyum Klorür, Potasyum Sülfat, Kalsiyum Sülfat, Silika; hafif deri hastalıkları ve buna bağlı haller.
Kalsiyum Fosfat, Magnezyum Fosfat, Sodyum Fosfat, Sodyum Sülfat; yellenme, bağırsak spazmı (kolik) ve buna bağlı haller.
Potasyum Fosfat, Magnezyum Fosfat, Sodyum Klorür, Silika; migren, sinirsel baş ağrısı ve buna bağlı haller.
Kalsiyum Florür, Kalsiyum Fosfat, Potasyum Fosfat, Sodyum Klorür; sırt ağrısı, lumbago, hemoroit ve buna bağlı haller.
Magnezyum Fosfat, Sodyum Klorür, Silika; Saman nezlesi ve buna bağlı haller.
Demir Fosfat, Kalsiyum Sülfat, Magnezyum Fosfat. Fibrozit, kas ağrısı ve buna bağlı haller.
Özetleyecek olursak: İnsan vücudunda da vitaminler, mineraller ve tuzlar vardır. Bunlardan bir eksik ve fazlası sizi stres, hasta ve halsiz hissettirecektir.
Onun için 6 ayda bir doktorunuza ve aile hekiminize giderek kontrol yaptırmanız gerekir. Sonrada arayışlar yapar, şifasını arar ve bulursunuz. Sizin için her şifa dünya üzerine inmiştir, arayın yeter.
Örnek: bir araziniz var, oraya bir şeyler ekeceksiniz; öncelikle toprağınızı analiz ettirirsiniz. Eksikliği bulup toprağa bakım yaparsınız.
Ektiğiniz ürünün kaliteli olmasını istersiniz. Ne ekerseniz ve bakarsanız onu biçersiniz. Yoksa ektiğiniz bitki ve ağaçları stres ve hasta edersiniz. Zaman gelir iş işten geçer. İnsan vücudu da aynıdır. Su, toprak, ateş, doğa yaratmış rabbim
Biyokimya bütün belirti ve oranların on iki tuzdan birinin eksikliği sonucu ortaya çıktığı prensibine dayanır. Biyokimya bir tür kendi kendine yardım olduğundan hastanın yapması gereken ilk şey, var olan kendine has belirti ve arazlardan emin olmasıdır.
Biyokimya uzmanları tuzlardan birinin eksikliğinin genellikle belirgin bir takım belirtileri ortaya çıkardığını savunmaktadırlar. Hastanın yapacağı şey bu belirtiler doğrultusunda gereken tuzu almaktadır. Demir Fosfat eksikliği iltihabı durumlar; Magnezyum Fosfat eksikliği spazmodik ağrılar ve kramplar, Sodyum Fosfat midede asit halleriyle bağlantılıdır.
Söylendiğine göre hastalığın seyri değiştikçe, her yeni belirti tedavi edebilmek için ilaçların da değiştirilmesi gerekmektedir. Bazı hastalar uzun süreli ilaç kullanımının biriken etkisinden ve vücudun kötü kullanılmasından hasta olmakta ve böyle hallerde biyokimya ilaçlarının etkisi de yavaş olmaktadır.
Bazı durumlarda istenen sonucu elde etmek ancak bir kaç tuzun bir arada kullanılmasıyla mümkün olabilmektedir. Bunlar genellikle tek tek, yarımşar saatlik aralarla alınmaktadır.
ENZİMLER
Enzimler hücrede metabolizmanın düzenli yürümesini sağlamakta, tıpta teşhiste ve tedavide, endüstride ve günlük hayatta çeşitli yerlerde kullanılmaktadır. Özellikle sindirim bozukluklarında proenzim olarak pepsinojeni kapsayan preparatlardan veya ince bağırsakların üst kısmında yine sindirime yardımcı olmak amacıyla pankreas enzimlerini içeren preparatlardan faydalanılmaktadır.
Enzim etkinliğinin kontrolü hücrede iç dengenin sağlanması açısından zorunlu olduğu için, kritik bir enzimdeki herhangi bir bozukluk (mutasyon, aşırı üretim, az üretim veya yokluk) genetik bir hastalığa yol açabilir. Vücudumuzdaki binlerce enzimden bir tanesinin bozuk çalışmasının ölümcül bir hastalığa yol açabilmesi enzimlerin ne derece önemli olduklarını gösterir
İnsan aldığı gıdalara bir baksın. Biz yağmuru gökten bol bol yağdırdık. Sonra toprağı nasıl yardık, Kendinize ve hayvanlarınıza bir gıda ve fayda olması için yeryüzünde ekinler, üzüm bağları, yoncalar, zeytinler, hurmalar, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik.
"Yerden sizin için üretip türettiği çeşitli renklendiricileri de fayda. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ayetler var.
SOLE TUZUN YAPIM
Avrupa'da tuz kullanımına ait ilk belirtiler milattan 1200 sene evveline uzanmaktadır.
Eski çağlarda Romalıların askerlere ücret olarak tuz dağıttığı da bilinmektedir.
Çinliler ,Romalılar, Fransızlar, Venedikliler ve diğer birçok devlet savaşlar için para bulmak üzere tuz vergisi koymuştur.
Tuz kaynakları bakımından zengin bir ülke olan OSMANLI DEVLETİ de tuzun üretiminden nakliyatına ve satışına kadar ciddi bir sistem kurmuştur.
Tuzun tarihini araştırdığımızda 14.000 farklı kullanım alanı olduğunu, tuza kaynaklarına hakim olan toplumların gelişip zenginleştiğini öğreniyoruz.
Tuzla ilgili en eski kalıntılar M.S. 1000 yılına aittir .O dönemde yaşayan Büyük Maya Uygarlığı ,tuz ticareti sayesinde zenginleşmiş, tuz üretimini kontrol ederek gelişmiştir .
Mayaların çöküş dönemi de tuz ticaretindeki kriz dönemine denk gelmektedir.
Tuz eski geleneklerde hem doğum hem de ölümle ilgili törenlerde kullanırdı.
Kötü ruhları kovmak veya uzak tutmak için yeni evlilerin evlerinin dört köşesi de tuzlanırdı.
Dünyadaki tuz üretiminin % 93 94' ü direkt olarak endüstriye girmekte ,geri kalan % 6'lık kısmı da gıda sektöründe kullanılmaktadır.
Ülkemiz, doğal tuz kaynakları bakımından zengin bir ülkedir, Çankırı, Yozgat, Iğdır ve Kastamonu gibi illerimizde tuz mağaraları bulunur ve buralardan çıkan kristal kaya tuzları gıda ve sağlık alanında kullanılmaktadır.
TUZ Tuzla ilgili araştırma ve incelemeleriyle tanınan Saklı Şifanın bu konudaki bilgi ve değerlendirmeleri ele aldı.
İlk çağlardan bu yana insanların hayatında önemli bir yer işgal eden, uğruna savaşlar verilen ,beyaz altın diye adlandırılan tuzun kullanım alanları oldukça çeşitlilik gösterir
Başta gıdaların korunması ve tatlandırılması olmak üzere tıptan sanayiye ,hayvancılıktan tarıma kadar birçok konuda tuza ihtiyaç duyulmuştur ve duyulmaktadır.
İnsan hayatı için vazgeçilemez bir yere sahip olan tuz olmadan ne plastik, soda ,yumuşatıcılar, deterjanlar ne de yağlar üretilebilir.
Normal olarak vücudumuzun günlük tuz ihtiyacı 0.2 gramdır. Günlük yediğimiz rafine gıdalardan istemeyerek günde 12 gram kadar tuz alırız ki bu miktar vücut için çok zararlıdır.
Eğer yeterince su içerek günlük ihtiyacımızın üstünde aldığımız tuzu böbrekler, akciğerler ve deri yoluyla dışarı atabiliriz.1 gram tuzu dışarı atabilmek için 23 gram suya ihtiyacımız vardır.
'Zehirlidir zararlıdır'' diye tüm hayatımızdan çıkartmaya kalktığımız doğal tuzda, vücudumuzun neredeyse bütün minarelerini karşılayacak sayıda element bulunmaktadır.
İnsan vücudunda bulunan element sayısı da doğadaki tuzla eşit sayıda yani 84 adettir.
Normal bir kaplıca suyunun 1 litresinde yaklaşık olarak 1 gram mineral, doğal tuzlarda 40 katı kadar mineral vardır.
Buda işlenmemiş tuzun insan sağlığı için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Kaya tuzu rafine edildiğinde içerisindeki mineralleri kaybeder.
Rafine işlemleri ile diğer maddeler ayrıştırılır ve geriye sadece sodyum ve klor kalır. İster deniz tuzu olsun, ister kaya tuzu, isterse de kristal su olsun eğer rafine edilmişse kesinlikle uzak durulmalıdır.
Rafine edilmiş sofra tuzu tam anlamıyla vücut için düşman olan bir zehirden başka bir şey değildir.
Sırf aromatik benzerliğinden dolayı tuz diye tükettiğimiz rafine edilmiş tuz, yüksek tansiyondan kansere varıncaya kadar birçok hastalığın oluşmasına sebep olur.
Böbreklerde ciddi bir yük oluşturur.
Böbrek bu yükü taşıyamayınca vücutta ödem olur, ileriki dönemlerde kalp yetmezliği gelişir.
Eklemlerde birikerek çeşitli rahatsızlıklara neden olur. Böbrek ve safra kesesi taşı oluşmasına katkı yapar.
Hipertansiyona neden olur. Üstelik tükettiğimiz tuza rafine edilmesi sırasında birçok toksik madde karışmaktadır.
Yemek tuzlarına eklenen bir madde de iyottur. Bu iyotlama işleminden sonra kalp çarpıntıları, kalp ritim bozuklukları, yorgunluk, konsantrasyon bozuklukları ,uzun süre iyileşmeyen yaralar ve kron siyah noktalar gibi rahatsızlıklarda artış görülür.
Yemek tuzlarına birde irade gücünüz tamamen zayıflatan flor eklenmektedir . Ayrıca tuza, kimyasal isimleri çok fazla yer tutacağından üzerinde hiçbir zaman yazılmayan ve zaman zaman harfler ve rakamlarla kısaltılan madde de katılır.
Mesela sofra tuzunun iyi serpilebilmesi için alüminyum ilave edilir ki çocukluğunuzdan beri yediğiniz bu tuz Alzhemer hastalığına yakalanma riskimizi artırmaktadır.
KAYA TUZUNDAN ''SOLE''YAPIMI ALKALİ SU Kaya tuzunun şifasından faydalanmanın bir başka yolu da Alkali yapılarak içilmesidir.
ALKALİ SU SOLE YAPIMI: Plastik kaplı bir cam kavanoza kaya tuzu parçaları konur. Boyunu bir parmak geçecek kadar içme suyu ilave edildikten sonra .3 4 saat kapağı açık durumda bekletili elde ettiğiniz su sole sudur.
Yemeklerden yarım saat önce bir bardak içme suyuna bir çay kaşığı ölçeğinde sole su katıp için, üstüne bir bardak daha temiz içme suyu(alkalik su) içip yarım saat sonra kahvaltı ,öğle yemeği veya akşam yemeğini yiyin.
Gün boyu 2 2,5 litre su tüketin. Kristal tuz suyla alındığında içindeki 84 mineral diğer hücrelerde olduğu gibi kan ve damar hücrelerinde de proteine dönüşür.
Böbrek hücreleri dahil tüm hücreleri besler böbrek hücrelerinin daha düzenli daha sağlıklı ve daha dengeli çalışmasına, vücutta biriken toksinleri ve zehirli maddelerin vücuttan atılmasına yardımcı olur.
Sole suyla alınan minareler mide hücrelerinde protein ve enerjiye dönüşeceğinden dolayı, fazla yemek yeme olayı ortadan kalkacaktır. Su ve tuz bileşimi, vücutta biriken fazla yağlara hızla yönelerek bu yağların yavaş yavaş çözülüp vücuttan atılmasını sağlar.
Tuzlu su çözeltisi her gün kesintisiz uygulanmaya devam edildiği takdirde, vücudun 2 3 ay gibi kısa bir zamanda, hem yemek yeme dengesinin sağlanmasına, hem de fazla kilolardan arınmasına yardımcı olur.
Bunun için düzenli tuz kullanımı yeterlidir. Genel olarak tansiyon rahatsızlığı, vücudu uzun yıllar boyunca susuz bırakılması ve vücutta su kıtlığı sonucu oluşan bir rahatsızlıktır.
Kan ve damar hücrelerini beslediğinden dolayı, tansiyonu düzenler ve dengede tutar. Yüksek tansiyonu yenmek için tuzlu su kürünü doğru kullanmak gerekir.
Tansiyon problemi olanların kullanım ölçekleri şöyle olmaktadır. İlk üç hafta için 1 litre suya bir çay kaşığı 3.haftadan itibaren 1 litre suya bir tatlı kaşığı 6 8 haftadan sonra ise her öğünde 1 bardak temiz içme suyunu içmeyi unutmamalıdır.
Daha sonra tuzlu su kürü normal olarak kullanılabilir. Bu arada tuzlu su kullanırken tansiyon bazen yükselmiş, bazen düşmüş gözükebilir, endişeye gerek yoktur. Vücut normal değerlerine geri dönüyor demektir. Böbreklerin görevlerini yapamamasının tek nedeni vücudun kronik su kıtlığı çekmesidir.
Eğer vücudun günlük su ihtiyacını düzenli olarak karşılanırsa böbreklerde her gün vücuda alınan tuzun 5 7gr kadarını çözüp düzenli olarak dışarı atar. Böbrekler görevlerini yerine getirmekte zorlanıyorsa vücudun su ve tuz ihtiyacını yavaş yavaş artırarak karşılamak gerek.
Düzenli bir su ve tuz alımı birkaç ay sonra sorunun kendi doğallığında çözülmesine ve böbreklerin işlevsel hale gelmesine yardımcı olur. Şeker hastalığını yenmenin tek yolu düzenli olarak su içmektir.
Bu birden olmaz, yavaş yavaş ve 1 ay gibi bir zaman içerisinde düzelebilir. Fakat suyu hücre içinde tutmak ve orada enerjiye dönüşebilmesini sağlamak için doğal sole tuza ihtiyaç vardır.
Tuzlu su çözeltisi her yemek öğünden yarım saat önce bir bardak içme suyuna bir çay kaşığı kadar sole suyu ilave edilerek içilir. Üstüne de bir bardak içme suyu(ALKALİ SU) içilirse bununla birlikte günde ortalama 2 2,5 litre temiz su içmeyi alışkanlık hale getirilince birkaç ay içinde sorunun çözülmekte olduğu görülür.
Vücuttan atılamayan yağlar, yağ bezelerinin tıkanmasına ve iltihaplanmasına yol açar. Her öğünden yarım saat önce bir bardak suya bir çay kaşığı kadar sole su katılıp içilir ve üstüne bir bardak daha temiz su içilirse aknelerden kurtulmaya yardımcı olur. Toksinleri çözülüp dışarı atabilmesi için mutlaka yeteri kadar su tüketilmelidir.
Ayrıca gece yatarken yüze ve sivilceli bölgelere sole su sürerek yatmak ve ertesi gün yıkamak ta aknelerin yok olmasına yardımcı olacaktır. Alkali hücrelere ulaşabildiğinden ve gerekli mineralleri içerdiğinden astım tedavisinde etkili olur.
Bunun için ağzı geniş bir tencereye bir buçuk iki litre içme suyu ve yarım litre sole suyu ilave edin elde etmiş olduğununuz kürü ısıtarak ve buharlaşma başlayana kadar ısıtın.
Buharlaşma sırasında tencerenin çevresini kapatacak bir havluyu başımızın üstüne atıp bu tuzlu buhar suyunu içinize çekin. Bu tedavi astımdan kurtulmanıza yardımcı olacaktır.
Eğer uygulanmak istenirse ağızdan ve burunda bu tuzlu buharı nefeslenmeli ve günde en az bir defa 15-20 dk bu buharı solumalıyız. Sole ayrıca kıl dökülmesini durdurmaya gereksiz tüylerin yok olmasına ağız kokusunun giderilmesine, horlamanın kesilmesine, uyku düzenine, uyku esnasında ağızdan akan sıvının kesilmesine, gözaltı ve çevrelerindeki sarkmaları ve kırışıklıkların yok olmasına yardımcı olur.1-2 damla sole ilave edilmiş yarım çay bardağı su ile gözlerin günde 2-3 defa banyo ettirilmesiyle gözün görme kalitesinin artmasına ve bunun gibi mevcut sorunların çözülmesine neden olur.
Kulak içine akıtılacak 1 2 damla sole ile çınlamalar ve diğer sıkıntılar azalır ve gider. Yüze direk uygulanmak suretiyle yağ bezelerinin yok olması sağlanır ,yaşlanma ile ortaya çıkan çillerin ,kararmalar ve güneş lekeleri azalır, yaralar çok hızlı bir şekilde iyileşir ve mikrobik enfeksiyona kapılması önlenir.
Burna direk solenin çekilmesi ve gargaranın yapılması solunum yollarının açılmasında ,diş eti kanamalarının bitmesinde ve sole ile yapılan fırçalamayla dişlerin daha beyaz ve sağlıklı bir hale gelmesinde etkili olur.
Alkali su karışımı sole ile sedef ,mantar ,egzama ve benzeri cilt rahatsızlıklarında sorunlu bölgeye direk pansuman yapılarak uygulandığında bu gibi sorunların yok olduğu görülecektir.
Not bir hatırlatma mühim olan yer altından nasıl çıkarıldığıdır galeride patlayıcı kullanılmış ise bu tuz hiçbir işe yaramaz sadece karayollarında kar eritir kullanılırsa eğer zehirler zehirli bir madde birleşir tnt .
Kazma kürek elde edilmişse eğer o tuz kullanılır..
Tuzla ilgili yazılar okumak isterseniz kaya tuzu
HATIRLATMA: Alkali su yapabilmek için 1 litre suyun içine çay kaşığının 4 te biri kadar karbonat atarak alkali su elde ederiz.
NATRON’UN ÖNEMİ
Natron, sodyum karbonat ,sodyum bikarbonat ve sodyum klorikle ,sodyum sülfatın karışımından oluşan maddedir.)Daha sonra bu madde vücutta tüm yağ bezlerini alkalin suyla içildiği taktirde insan vücudundaki tüm yağları eritir. Vücutta yağın da olması önemlidir. Onun için diyeniysen tarafından kontrollü alınır. İçme suyunun içine bir çay
kaşığının 4'te biri kadar atarak da elde edebilirsiniz.(NATRON,İNGİLİZ KARBONATI,KARBONAT)
Devam edecek