• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
   

  SAKLI-ŞİFA

En iyi sağlıkcı insanın kendisi ne yiyorsan o sun

Sebzeler temizleyici meyvalar besleyici dir

 Bu site geçek dili ve imla ile ”edebiyatcı tarih felsefe ve veya editor” taraflarından düzeltirilerek yazılmamış ve bu site yazarı “tamamen terçübesine ” göre yazmış olarak sunulmuştur. 

Yaşam şavaşını kazanan kazanacak güçlü ve hızlı olan değildir “ inandığı yolda doğrulukla doğrularla ” yaşama yaşatmak için sabır ile ilerleyen yaşamda başarılı yer tutar ve onu hiç bir güç kimse durduramaz defalarca yıkılsada saklı-şifa 
SİTE MENÜSÜ SAKLI-ŞİFA

KANSERLE BESLENME SAKLI ŞİFA

KANSERLE BESLENME

Kişi ve kişiler tarafından bir saatlik filim mi yayını sildiler bu dünyada iyi yapılanını yok ediyorlar gerçekler söylenince  ……….işlerine gelmediği için yok ettiler …

 ORGANİK VE DOĞAL YAŞAM   

Vücut kendini ve YER YÜZÜNDEKİ TÜM CANLILARI Kendi kendini yenileyen yaratmış "RABBİM " öyle yaratmış sen sadece vücuduna zarar verme yeter. Sadece bilgilen şu an bilgi zamanı  kimyasal birleşimler , bitki ve meyve , sebze içindekiler ,ve Latince adlar bilmeniz kafi  sizleri yönlendirecekler   3  adım  Araştırmacı Doktorunuz ,Biyokimyacınız ,Diyetisyen , gıda uzmanlarınız ve Akıl bilginiz…Gerisi size kalmış… 

DOĞAYLA SAVAŞ HALİNDEYİZ EĞER KAZANIRSAK KAYBEDECEGİZ.
“Bırak yiyeceğin ilacın olsun ve ilacın yiyeceğin olsun”

( M.Ö.400 ).Hipoktrat modern tıbbın temellerini attı. İnsan vücudunun doğuştan kendini iyileştirme kapasitesinin olduğuna inandı .”Öncelikle vücuduna zarar verme" .”Yiyeceğin ilacın olsun ”.”Hipokrat Yemini” tıp doktorları tarafından hala ezbere okunur.

Hipokrat’ın zamanından beri hastalıkların tedavisinde yaklaşımınız her nasılsa değişti. Bugün doktorların beslenme eğitimi varsa bile çok az .Modern tıp her hastalık için bir ilaç etrafında dönüp duruyor .Ve hastalık endüstrisinin devam etmek istediği yol bu. Bir kere soru sormaya başladın mı ,bir daha durduramazsın .

Görüyorsun ,asıl mantıklısı sağlıklı olmak fakat sağlık para getirmiyor .Kalp ve kanser

Amerika’ da ki ölüm oranı en yüksek iki hastalık ek olarak 2 yıl.39.000 kişi gereksiz ameliyat ve diğer hasta hane hataları yüzünden ölüyor.80.000 kişi hastanelerdeki diğer enfeksiyon yüzünden ve şok edici olan,106.000 kişi ters ilaç tepkimesi sonucu ölüyor.1.Kalp hastalığı:652.486 ölü.2.Kanser: 553.888 ölüm .Ve beslenmeyi dikkate almayarak bu insanlara çok büyük zarar verdi

D.r Linus Pauling:”İdeal beslenme yarının ilacıdır .”Dünyadaki her insan ,her kültürden ,dinden ,ülkeden herkes biliyor ki, ne yiyorsan o sundur....

Öncelikle daha önce aldığınız vücudunuzun bazı organlarını tahrip eden ağrı kesici, depresyon ilacı, antibiyotik, gibi ilaçları ve hayatımıza bir şekilde giren kimyasalları terk etmeyi, vücudunuzu temizlemeyi tavsiye ediyoruz. Çünkü o zaman bağışıklık sistemi canlanmaya başlıyor .

Bağışıklık sistemi canlandığında kimseye ihtiyaç kalmadan iyileşme, süreç kendi kendine işliyor. Bunun için tavsiye edeceğimiz bazı kürleri uygulayabilirsiniz.

NOT.. Bağışıklık sistemini güçlendirme ilacı olmaz ,sadece , vücudunuza vermiş olduğunuz tahribatı temizlemeden Güç kazanmaz Meyveler besleyici ,sebzeler temizleyicidir.

Kimileri alternatif tip yok der kimse neden yok deri araştırmaz neden mi şimdiki 20 yıl öncesi şimdiki kanser vakası 25 kat artmıştır hiç akıllarına getirmez neden sorusu sadece nefis şan şöhret gelsin paralar SİZLERE AKILLA GELEN YAŞAMANIZ İÇİN KİMYASALLAR MI şimdiki kimyasalı dünyaya gelen nimet hikmetlerle ayrıştırarak birleştirerek yok olmayı hasta etmeyi plan içine katarken hiç mi kanseri yok edecek madde keşfetmediniz akıllarınıza bir sorun kanser oluşum her bünyenin içinde var var olanı yok etmek içinde bağışıklık tabi bu bağışıklığı yok edecek gıdalar ve maddeler keşfederseniz kanseri gelecek yüz yıllarda 50 kat daha artışı çok iyi bilmektesiniz tabi sağlık varsa para olmayacağını çok iyi de bilmektesiniz .

DÜŞÜNÜLEN TEK ŞEY HAP YAP PARA KAZAN BULDUM BULDUM DE TEKNOLOJİ DE PARA BAS

Genler oynandıkça hastalıklar birbirini getirir .Sonrası gelecek nesil daha çok hasta. Şimdilerde söylenir baban dada vardı. Yakın yarım yüz yılda şunları duyabilirsiniz dedende dedemin atasında da vardı DER hala bir yolda koşar durursunuz..

Hop diyenlerden hap diyenlere öncelikle güven durmamak gerçekçi araştırmacı kişi ve kişiler hasta veya hasta olmayanlar öncelikle “hastalığı çözmek değil hastalığı tetikleyenlerle mücadele etmeyi keşfetmek”. .İşte o zaman kanseri yenersin..
DNA başlangıç kan kanına ve kan yapan organlarına ,organlarına zarar verecek maddeler madde bunlarla yapılmış gıdalar ve doğa yı bitki örtüsünü tanımakla çok iyi şekilde araştırmakla çözüme ulaşırsın ve ulaşılır..

Yok öyle tüm insan vücuda aynı değerler.. Her vücut ayrı değerler taşır..
Bu şuna iyi geldi bende kullanayım dersen sadece ilk duyduğun son duyacağın siren sesi olur..

GİRİŞ OKUYUN BİRAZ DAHA YAKINLAŞIN ORGANİK HAYATA

İnsanoğlu dünya kurulalı beri hastalıklarını iyileştirmede yakın çevresindeki bitkilerden, hayvanlardan hatta sulardan, topraklardan faydalanmıştır. İnsanlar deneme yanılma yöntemi ile hangi bitkinin hangi hastalığı iyileştirdiğini tespit etmişler ve hastalıkları tedavide kullanmışlardır. Bu bilgiler, deneyimler, yöntemler zamanla bir “halk hekimliği” kültürü oluşturmuştur

Günümüzde, bitkilerin bir kısmından yiyecek olarak faydalanılırken, bir kısmı da fizyolojik etkileri olan bileşiklerinden dolayı halk hekimliğinde ya da ilaç yapımında kullanılmaktadır.

Tıpta kullanılan bitkiler ile ilgili bilime “Farmakognozi”, bitkilerle tedavi yöntemlerinin uygulandığı Alternatif Tıp ve Bitki Hekimliğine ise “Herbalizm” adı verilir

Bitkilerdeki şifa ve bitkilerle tedavi konusuna geçmeden önce sizlere yaratılış hikmetleri, insan vücudunun yapısı, hastalıklar, tedavi yöntemleri ve bitkiler konusunda kısaca bilgi vermek istiyorum

Bugün “şifa” kelimesini çok az insan tarafından kullanmaktadır. Şifa kelimesinin yerini alan “tedavi” kelimesi Alahu Teala’nın isimlerinden olan “El Şa fi” kelimesinden doğan hikmetleri tam olarak karşılayacak güçte değildir.

Allah, Lokman Suresi’nde “size şifalı bitkiler verdim” diyor ve bizden verilen bu nimetlerden faydalanmamızı ve kendisine şükretmemizi istiyor. Allan ın yarattığı hiç bir şey gereksiz değildir. Burada önemli olan nimetin hikmetini aramaktır.

Bitkileri çör çöp diye küçümsemek, bitkilerdeki şifayı unutturup bizi kimyasal ilaçlara mahkûm etmek isteyenleri empoze ettiği bir düşünceden başka bir şey değildir.
Her canlı içinde taşıdığı enerjiyle büyük bir manevi dünyanın bir parçasıdır. Hayvanlar, bitkiler, insanlar, organik veya inorganik her şey, kısacası tüm varlık birbirleri ile olan ilişkilerinde muhteşem bir ahenk içindedirler. Evrende bulunan her varlık gibi bitkiler de kâinatın bir parçası ve tamamlayıcısıdır.

Bitkilerin de bir yaratılış gayesi vardır. Doğada var olan her şeyi insanın emrine veren Yüce Yaratıcı bitkileri de kendi varlığının bir işareti olarak yaratmış ve yeryüzünde halifesi olarak seçtiği insanın emrine vermiştir.

Her bitki, insanoğlu için bir şifa kaynağıdır ve bitkilerde insan sağlığına iyi gelebilecek pek çok madde vardır. Aynı toprakta yetiştikleri; aynı suyu, güneşi ve mineralleri aldıkları halde her bitkinin farklı özellikleri; farklı bir tadı, kokusu vardır.

Bu gerçekten yola çıkarak öncelikle kullandığınız bitkisel ilacın Allah’ın izniyle şifa taşıdığına inanmanız gerekir

Saklı şifa sırlar kitabin dan ,giriş bölümleri ,ilk ve son duymak ,hop hap de para kazan ,her ipe her bir şeylere sarılmak ,sağlık varsa para yok misali zihniyet, mesleği oyuncakçıyken çocukken doktorculuk oynayan, tütün eksperi bölümü okuyan oluvermiş sağlıkçı, hele beyaz önlük giyip doktorum diyenler, Çoban gibi ilk okul üçten ayrılmış diyemeyenler ,bölümlerinden kısa alıntılar..

ANORMAL HÜCRE ÇOĞALMASI

                Hikayeler yazmayın hayata yaşam “yaratanın” doğasına tutunun
                Savaşacak ordun yoksa savaşta yoktur, çünkü esir olmuşundur
                          Düşman aldığı her destek, senin yok olmandır.
 
İnsan hastalıkları arasında en sık ölüme neden olanlardan biri, anormal hücre çoğalmasıyla gelişen kanserdir .Hücre çoğalması kötü huylu olmayabilir ;ancak ,çoğalma denetlenmeyecek ve normal vücut işlevlerini engelleyecek boyutlara vardığında kanserden söz edilir .İnsan ve hayvanlarda kansere yol açan mekanizma henüz tam olarak anlaşılamamıştır.

Anlaşıl masada, yaratan önce sistemi  programlanmış şekilde hazırlamıştır, sadece bilinmeyen kanser değil daha  başka hastalıklarda ölümcül virüs taşımaktadır.. Bunlara karşıda silah olarak bağışıklık sistemi kurmuş, ama ne hikmetse de inatla insanoğlunun sistemi bozmakta, ve kanseri yenememekte, kansere sebep olanda vücuda zarar vermekten başlayarak virüsleri canlandırmaktan geri kalmıyoruz…

Virüsler hep vardı, onları kuşatan ve diğerlerini gelecek virüsleri, savaşacak daima hazır bekleyen bağışıklık vardı nerede, yok, çünkü yok ettiniz yok ettiler, ve şimdi hastasın, hasta olarak kendini daha hasta ediyor aldığın her yabancı vücut kabul etmese de savaşacak askerin yok çünkü bağışıklığı yok ettiniz…

Tek kurtuluş gücü küvetli tutmak, alışkanlıkları kısa müddet bırakmak, ve diğer sistemleri kitleyim can ve aş edince isteyince yemek yiyin ..Şu andan itibaren Vişne ,kızılcık ,böğürtlen, firek inciri, şeftali, ahlat, alıç ,yaban erik, doğanın  askorbik asitleri C vitaminleri beklemekte ,Vücudun koruyucu  “askorbik asit bağışıklığı güçlendirir” doğada…Tekrar hayat  30 gün sadece 30 gün…

Mide bağırsakları temizleyin temizledikçe ,O BAĞIŞIKLIK canlanacak ,canlandıkça canına can katacak, yaratan sana daha güçlü ,irade, ve inançla sağlayacak senden daha kötüleri görüp şükürle hayata sıkı sıkı sarılacaksın.. Sistem bulmak değil, sistem kendini onaracak şekilde yaratıldı…Bu gün nasıl var olduğun gibi…

ÖNCELİKLE  HASTALIKLAR DAN KORUNMA: KANSERE KARŞI 8 BESİN

Hastalıklardan korunmak için en başta yapılması gereken helal ve haramlara dikkat etmektir

Haram, insanın vücuduna ve ruhuna zararlı şeylerdir,

Helal ise insanın sağlığına ve ruhuna faydalı şeylerdir.

Aslında vücudumuzun bağışıklık sistemini koruyarak tüm hastalıkların önüne geçebiliriz .Vücut, neyi nasıl düzeltmesi gerektiğini bilecek kabiliyette yaratılmıştır.

Bildiğiniz gibi insan vücudu mükemmel bir yapıda ve özellikte

İnsanoğlunun en önemli görevlerinden biri de bu mükemmel yapıyı korumak ve yaratılışa uygun çalışmasını sağlamaktır.

Çünkü o zaman bağışıklık sistemi canlanmaya başlıyor .Bağışıklık sistemi canlandığında kimseye ihtiyaç kalmadan  iyileşme başlıyor, süreç kendi kendine işliyor

Alınacak bazı basit önlemlerle hastalıklardan korunmak mümkündür. Bu önlemler, soğuk algınlığının ve gribin yaygın olduğu soğuk kış aylarında daha önemli hale gelmektedir .Devamını hastalık dan korumada okuyun

C VİTAMİN YÜKLE

VİTAMİN BÖLÜMÜNÜ OKUYUN

ANTİBİYOTİKLERE DİKKAT!

Mikropların öldürüleceği ve artık hastalık olmayacağı düşünülerek üretilen antibiyotikler bağışıklık sistemini yıktı ve daha çok hastalığa neden oldu.

Antibiyotik göz sinirlerine zarar verir. Çünkü böbrekleri vurdu.

Bağışıklık sistemi yetmezliği çok çoğaldı.

Körlük, sağırlık, bağırsak problemleri, ağız problemleri çoğaldı. Çünkü antibiyotikler vücuttaki bütün mikropları öldürdü.

Normal olarak ağızda ve bağırsaklarda yaşayan mikroplar öldürüldükten sonra bağışıklık sistemi yüzde 80 yok oldu ve çöktü.

Bunun yanı sıra hazım ağızdan başlayarak bozuluyor. Hazım bozulduktan sonra metaforik birikinti çoğalıyor ve sonuç olarak hastalıklar da çoğalıyor.

Avrupa ve Amerika’da nadir durumlarda antibiyotik verilir ama Türkiye’de herkese veriliyor.

Bütün ilaçlar çok faydalı deniyor ama sonra korkunç zararları ortaya çıkıyor.

Her gecen gün, ay, yıl ,hep bir üstü verilirse sonu ne..(Vücut her gün kazanı yor kullandığın şey neyse çünkü bir üstünü istiyor...)Bir üstü kullanmamak.. veya azaltarak

Öncelikle daha önce aldığınız vücudunuzun bazı   organlarını  tahrip eden ağrı kesici  depresyon ilacı, antibiyotik, gibi ilaçları gıdalar ve hayatımıza bir şekilde giren kimyasalları terk etmeyi vücudunuzu temizlemeyi tavsiye ediyoruz

Aslında vücudumuzun bağışıklık sistemini koruyarak tüm hastalıkların önüne geçebiliriz. Vücut, neyi nasıl düzeltmesi gerektiğini bilecek kabiliyette yaratılmıştır

Çünkü o zaman bağışıklık sistemi canlanmaya başlıyor. Bağışıklık sistemi canlandığında kimseye ihtiyaç kalmadan  iyileşme başlıyor, süreç kendi kendine işliyor

(Maneviyatınızı gülcü tütün sizden daha kötüleri düşünün

Bağışıklık sistemini güçlendirme ilacı olmaz (Tek anne sütüdür),okuyun

Sadece ,vücudunuza vermiş olduğunuz tahribatı temizlemeden bağışıklık sistemi güç kazanmaz Meyveler besleyici, sebzeler temizleyicidir.

“Eğer başkalarının yaşaması için bir şeyler yapmıyorsan, vaktini boşa harcıyorsun

İnsan vücudu gıdalardan alınan vitaminlerle ve minerallerle beslenir. Hastalıklar ise beslenme için gerekli olan maddelerin fazla ve eksik alınmasından, vücuttaki inorganik tuzların birinin veya bir kaçının dengesindeki bozulmalardan kaynaklanır.

Çiftçi toprağını nasıl koruyor, eksikliğini gideriyor; gıda üreticisi ürettiği malları nasıl koruyor, kozmetikçi ürettiği ürünleri nasıl koruyorsa, insan vücudu da kendini vücuttaki enzimlerle, tuzlarla ve vitaminlerle korur. Rabbimin, verdiği bu enzimler, 12 tuz, vitaminler ve mineraller insan vücudunu yeniler, uzun ve sağlıklı yaşamasını sağlar

Kanser de tedavi edilmediği takdirde, insanı giderek zayıflatıp halsiz düşürür ve sonunda öldürür . Yakalanmamak için 8 besin;

LAHANA

İster çiğ ister turşu isterseniz pişmiş olarak tüketebilirsiniz. Ama, bu hastalıklarla savaşan besini tüketin. Tabi çiğ olarak tüketirseniz daha çok yararlı besin ögesini vücuduna alırsın. Kanserden korunmada önemli bir yere sahiptir. İçerisinde birçok antioksidan madde vardır.

Bağışıklık sistemi küvet eştikçe kanser azalacak. Ayrıca yapısındaki sülforafan sayesinde kanser hücrelerinin çoğalmasını ve büyümesini engellediğini gösteren çalışmalar mevcuttur. Lahana güçlü mayalanabilen bir bakteri olan ve probiyotik olarak bilinen Lactobacillus içerir.

Lactobacillus hastalıklarla mücadele eden iyi bakterilerdendir. Tüm iyi bakteriler gibi bu bakteride topraktan geliyor ve sindirim sistemi sağlığını artırıyor.

Sağlıklı bir bağışıklık sistemi tüm hastalıklardan korunmak ve hastalıkla mücadele etmek için önemlidir. C vitamini antioksidandır. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Lahananın içerisindeki C vitaminin emilimi mayalanma işlemi sırasında artar.

SÜLFORAFAN KELİME ANLAMI:

Sülforafan (Sulforaphane) brokoli, brüksel lahanası, lahana, karnabahar ve karalahana gibi lahana ailesinden gelen bitkilerde bulunan bir kimyasaldır. Bu madde son zamanlarda bir çok sağlık dergilerinde yer aldığından oldukça popüler olmaya başlamıştır.

PROBİYOTİK KELİME ANLAMI

Probiyotikler, sindirim sisteminde belli sayılarda bulunan ve temel beslenmenin yanında sağlık açısından çok yararlı olan canlı organizmalardır.

Bir başka tanımda ise;

Probiyotik, kullananın bağırsak mikrobiyal dengesini düzelterek yararlı bir şekilde etkileyen canlı organizmalardır.

Probiyotik kelimesi Yunanca'da “Pro Biyo” köklerinden gelir ve “Pro Yaşam” anlamına gelir. Son yıllarda birçok değişik tanımla anılmıştır. Her durumda da, insanlar için yararlı bakteriyel bir ürün olarak bulunur.

LACTOBALCİLLUS KELİME ANLAMI

İnsanların ağız, vajina ve bağırsak normal florasında bulunan, Gram pozitif, sporsuz, mikroaerofilik ve fermentatif, bazı türleri mutlak anaerobik, genellikle hareketsiz, ince uzun, kısa çubuk veya kokobasil biçiminde bakteri cinsi.

BROKOLİ

Yine turpgiller ailesinden bir sebze. Brokolinin içerisindeki sülforafan maddesinin; laboratuvar ortamında kalın bağırsak, prostat, yumurtalık, yemek borusu, cilt, lösemi, lenfoma ve melanom gibi birçok kanser hücrelerini öldürdüğü tespit edilmiştir. Peki sülforafan bunu nasıl yapa

Tümörün yayılma hızını yavaşlatmaya çalışır.

Kanserojenlerden zarar gören hücrelerinin kendini onarmasına olanak verir.

Vücudun kanserojenlerden temizlenmesini hızlandırır.

C vitamini, selenyum ve beta-karoten gibi antioksidanlarda zengindir. Yani bağışıklık sistemimiz için mükemmel bir besin. Brokoliyi kırmızı et ile birlikte tüketirseniz, etin pişirme yöntemlerinden kaynaklanan zararlı etkilerini daha aza indirgersiniz.

Ek bilgi: Yapılan bir araştırmaya göre; 3 günlük brokoli filizlerindeki sülforafan oranı yetişkin brokoliden 10-100 kat daha fazla bulunmuştur.

TURPGİLLER KELİME ANLAMI;

Brassica cinsi bitkilerin bir parçasıdır. Brokoli, roka,  çin lahanası, brüksel lahanası, lahana, karnıbahar, turp, şalgam, su teresi gibi sebzeleri içermektedir

Diğer birçok sebze gibi kanseri önlemede sinerjistik bir şekilde çalıştığı öne sürülen çeşitli besinlerin ve fitokimyasalların iyi bir kaynağıdır

MELENOM KELİME ANLAMI;

Melenom bir tür cilt kanseridir. Çok büyük olduğu için normalde cildi bir organ olarak düşünmeyiz .Ancak cilt bir vücut organıdır. Cilt  epidermis ve dermiş adı verilen iki tabakadan oluşur.

Vahşi(Yabani) Orman Meyveleri

Doğada kendiliğinden yetişen daha çok kırmızı, mavi, koyu mor renklerinde olan meyvelerdir. Böğürtlen, yaban mersini, ahududu, çilek, kızılcık, vişne gibi. Yabani meyveler antosiyanin fazla miktarda bulunur.

Kırmızı ve mor renk yelpazesi içerindeki meyve ve sebzelere renk veren bir pigmenttir antosiyanin. Antosiyanin çok güçlü antioksidan özelliğe sahiptir. Yapılan bir çok hayvan çalışmalarında antosiyaninlerin kanser hücrelerinin büyümesini yavaşlattığı ve engellendiği bulunmuştur.

Ayrıca antosiyaninler; hücre ve doku harabiyeti sonucu oluşan inflamasyonu ve kan damar duvarı hasarlarını engellediği bulunmuştur. Yapısındaki C vitamini bağışıklık sistemini güçlendirirken, lif sindirim sistemini düzenler ve kolon kanseri riskini azaltır.

ATOSİYANİN KELİME ANLAMI;

E163 kodu ile bilinen antosiyaninler, suda iyi çözünebilen ve birçok meyveye, sebzeye ve çiçeğe etkileyici mavi, kırmızı ve mor renklerini veren pigmentlerdir.

CEVİZ

Görünüşü beynin loblarına benzeyen bir yağlı tohumdur ceviz. Beynin loblarına benzemesinin de vardır bir hikmeti. Çünkü beyin sağlığı için gerekli olan gümüş iyonlarını içerir.

Gümüş elementi beyin dokusu tarafından kullanılır. Ceviz yüksek miktarda omega 3 yağ asitleri içerir. Hatta diğer yağlı tohumlar arasında ipi göğüslemiştir. Larginin, E vitamini, selenyum ve magnezyum açısından zengindir.

Larginin arter duvarlarının elastikiyetini artırır ve pıhtılaşmasını azaltarak kan damar sağlığını korur. Ceviz yüksek miktarda omega3 ve antioksidan içermesi sayesinde tümörlerin gelişimini yavaşlatarak meme kanseri riskini azaltır. Ayrıca yapısındaki fitosteroller kalın bağırsak, prostat ve meme kanserine karşı korucudur. Günde ; 2 tane tam ceviz yemeyi unutma

FİTOSTEROLLER KELİME ANLAMI;

Fitosteroller (veya bitki sterolleri) bitkilerde bulunan bir grup steroid alkoldür. Beyaz renklidirler, hafif, karakteristik kokuları vardır, suda çözünmezler, alkollerde çözünürler. Gıda katkı maddesi olarak, ayrıca tıp ve kozmetiklerde de kullanılırlar.

SARIMSAK

Kökeninin Güneybatı Asya olduğu düşünülen ve eski çağlardan bu yana şifa olarak kullanılan zambakgiller familyasındandır sarımsak. Sarımsağın hücresel bağışıklığı sağlaması ve yaşlanma önleyici etkisi gibi maddelendirmeye kalksam bir sayfa özelliği vardır. En büyük etkisi beyaz kan hücrelerinin sayısını artırarak bağışıklık sistemimizi korumasıdır. Ama ben bugün antikanserojen etkisinden bahsedeceğim.

Dünya Kanser Araştırma Merkezi tarafından yapılan bir araştırmaya göre kolon kanserinde sarımsak ve soğan kanser yapıcı maddeleri başlangıç aşamasında engellemektedir.

Yapılan başka araştırmaya göre cilt, ağız, mide, meme, kolon ve prostat kanseri gelişimini önlemektedir. İçerisindeki glutatyon başta kanser olmak üzere birçok hastalığın nedeni olan serbest radikalleri hücre içerisinde yok eder. Sarımsağı çiğ olarak tüketmek emilim oranını artırır.

Çiğneyerek yendiğinde ve yoğurda katarak tüketildiğinde biyo yararlığı daha yüksektir.

ANTİKANSEROJEN KELİME ANLAMI;

Kanser etkisini ortadan kaldıran özelliktir.

PIRASA

Sinirleri yatıştırır, kan yapar, idrar söktürür, Mide rahatsızlığına iyi gelir. bağırsakları çalıştırır, kabızlığı giderir. Cildi güzelleştirir. Kanı temizler. Basur memeleri için faydalıdır. Böbreklerdeki kum ve tasların düşürülmesine yardımcı olur. Gut hastalığına iyi gelir. Sütü çoğaltır. Şişmanlatma ve şekeri yükseltme endeksi düşüktür

İÇİN DEKİLER BÖLÜMÜNÜ

KARNIBAHAR

Fosfat ve potasyum ihtiva eden ve içeriğinde, kadınları göğüs kanserine karşı koruyan 'indol 3 karbonal' bulunan karnabaharın, lahanadaki besin değerinin çoğuna sahip olduğundan ,"Karnabahar çiçek olduğu için, bol bol fosfor ve vitaminleri, cinsiyet hormonu, bol E vitamini ve protein içerir.

Bu maddeleri ile cinsel gücü arttırır, buna bağı olarak kalp rahatsızlıklarını da giderir. Sinirleri ve beyni iyi çalıştırır, onların yıpranmasını önler"

Karnabaharın içerdiği besin değerleri şöyle sıralanabilir: protein fosfor kalsiyum;  demir:  potasyum: A vitamini; . B1 vitamini;  B2 vitamini;  B3 vitamini ve  C vitamini.

Karnabahar, tüm Turp grillerde ki sebzeler gibi bedenin kansere yakalanma rizikosunu aza indirger: Özellikle kalınbağırsak ve mide kanserlerine karşı etkilidir.

Antioksidan madde yönünden de zengin olduğu için kalp hastalıklarına yakalanma, kalp krizi geçirme ve katarakt illetine tutulma rizikosunu da azaltır.

Karnabahar, demir minerali oranı yüksek olduğu için kansızlığı önler.

Potasyum minerali yönünden zengin olduğu için de yüksek tansiyonu düşürür, tansiyonu belli düzeyde tutar

HAYAT SALATASI

Kara turp, roka, kırmızı turp ,şalgam, su teresi, semiz otu, tere otu ,dere otu ,maydonoz, rendelenmiş limon kabuklu ,rendelenmiş havuç ,rendelenmiş kırmızı soğan, kırmızı biber rendelenmiş, rendelenmiş avakado, doğranmış brokoli, doğranmış karnabahar , doğranmış  kırmızı lahana sarımsak ,saf zeytin yağ yoğurt Haftada bir kere olsun yapın.

PROPOLİS

Propolis; Bal arılarının, kovanı her türlü mikrop, bakteri, virüs ve mantara karşı korumak için bitkilerden topladığı, soğuk, sıcak ve rüzgâra karşı yalıtım için kullandığı, kovan dezenfektesinde kullanıldığı için milyonlarca yıldan günümüze kadar arıların hasta olmadan gelip yaptıkları balla şifa dağıtmalarını sağladığı ,ortaya koydu..

Kovana giren büyük haşerelerin öldürüldükten sonra çürümemesi mikrop ve bakteri yaymaması için üzerlerini kaplamada bir zırh olarak kullandığı, mucizevî faydaları ve derin inanışla çok eskiden beri bilinen, halk arasında kullanımı çok eski çağlara dayanıp mucize diye anılan, sağlık alanında milattan önceden beri yararlanılıp, geniş yelpazede kullanım alanları bulunan, özellikle günümüzde sağlık alanında araştırma yapan bilim adamlarını ve profesörleri hayret ve şaşkınlık içinde yeni buluşlara götüren, yeni araştırmalarda bulunmuşlardır.

Kanseri önleme, durdurma, tedavi edip geçirme dâhil, tepeden tırnağa vücudumuzdaki tüm hastalıklara iyi gelebilecek olduğu klinik çalışmalar sonucu ispatlamış ,

Zararlı organizmayı öldürmenin yanında diğer hücreleri onarıp güçlendirip yenileyen, bağışıklığı çok yüksek seviyede güçlendirip vücudu bütün hastalıklara karşı koruyan, doğal, bağımlılık yapmayan, doğal bir maddedir..

100 kat antibiyotik, 200 kat antioksidan, çok güçlü antibakteriyal, antiviral, antiflamatuvar, anti ülser, anti tümör, ateş düşürücü, ağrı kesici, spazm çözücü, iltihap kurutucu, damar açıcı özelliklere sahip olan, 300’den fazla fitokimyasal bileşik içerip, bitkilerin esterik  yağları, bulunmaktadır.

Bitkilerin üremesini sağlayan protein, vitamin, aminoasitlerle dolu polenlerden oluşan, insan sağlığı için yüksek değer taşıyan B1, B2, B6, C ve E vitaminlerini içeren, magnezyum, kalsiyum, potasyum, sodyum, iyot, mangan, demir, bakır, çinko gibi birçok minerali ihtiva edip zengin protein deposu olan bu yapısı itibariyle bilim adamlarının klinik çalışmalarda bulunmuştur..

Aşağı yukarı her hastalığa iyi geldiğini görmeleriyle  önünün yeni keşiflere açık olduğunu söyledikleri esrarengiz bir maddedir . İyi ellerde bir iksirdir

KİMYASAL BİRLEŞİMLER

İÇİN DEKİLER BÖLÜMÜNÜ

KANSERLE BESLENME :Kişi ve kişiler tarafından bir saatlik filim mi yayını sildiler bu dünyada iyi yapılanını yok ediyorlar gerçekler söylenince .işlerine gelmediği için yok ettiler

KANSER VE BESLENME

KANSERLE BESLENME :Kişi ve kişiler tarafından bir saatlik filim mi yayını sildiler bu dünyada iyi yapılanını yok ediyorlar gerçekler söylenince işlerine gelmediği için yok ettiler.

Ana temel topraklardaki 52 mineral asırlar geçtikçe bitecek fazla yazmama gerek yok her şeyi önceden site içinde yazdım. 

KANSERLER  
Hücrelerin aşırı çoğalmasıdır. Bu aşırı çoğalan hücreler yayılıp vücudun her tarafını istila eder. Bazen sancılı, bazen sancısız olur. Hazır ve paket gıdaların ve kötü alışkanlıkların artmasıyla kanser gibi kötü huylu hastalıkların çeşitleri de artmaktadır.

En yaygın kanser türleri: akciğer kanseri, bağırsak kanseri, mide kanseri, baş ve boyun knseri, cilt kanseri, kan kanseri, kolon kanseri, karaciğer kanseri, kemik kanseri, meme kanseri, prostat kanseri, mesane kanseri, yumurtalık kanseri, troid kanseri…

Kanserin nelerden ve nasıl kaynaklandığı, tedavisi hakkında bugün tıp çaresizdir. Erken teşhis çok önemlidir. Tıbbın teşhis ve tedavileriyle beraber, vücudu kuvvetlendiren bağışıklık sisteminin  güçlenmesi için hücre yenileyen gıdaları almak faydalı olur.

Bitkilerle kanser tedavisinde öncelikle dalağı güçlendirmek gerekir. Çünkü ölen alyuvarları tamir eden, bağışıklık maddeleri üreten, vücudun direncini atrtıran akyuvarları üreten dalaktır. Dalağı güçlendirmek için kara helile, çörek otu, kereviz tohumu öğütülüp ba1la macun yapılarak günde 3 kere tatlı kaşığı ile yenmeye devam edilirse şifa olur inşallah.

Zakkum da eskiden beri kanser tedavisinde kullanılmaktadır. Zakkum zehirli olduğu için cilde kanserinde losyon olarak kullanılmalıdır. Dâhilen kullanımı sakıncalı ve tehlikelidir.

Özel tesis gereklidir içindeki zehir kısmı uçması gerekir bu da liyofilizyon işlemidir.
Kanseri önlemede ve tedavisinde perhiz çok önemlidir.

Beyaz undan yapılmış hamur işleri, tavuk, peynir, yumurta, konserveler, şeker, olgunlaşmamış meyveler, kuru fasulye, mantar, çikolata, kakao, meşrubat, gazoz, içki, sigara, fazla tuzlu turşu, sığır eti, margarin, tereyağı, fındık, acı baharatlar yenmemeli, içilmemelidir. Erken teşhis edilmiş kanserle mücadelede aşağıdaki bitkisel kürler faydalıdır:

Hurma, incir, kabak tatlısı, elma, bol bol yenmeye devam edilir.

Isırgan tohumu, şalgam tohumu, çörek otu, kekik, polen karışımı öğütülüp balla macun yapılarak günde 3 kere l ‘er tatlı yemek kaşığı ile yenmeye devam edilir. Zeytinyağı, çörek otu yağı, portakal yağı karışımı kepekli ekmekle yenmeye devam edilir. Kepekli, yulaflı, mısır ekmeği yenir.

Kekik, ısırgan yaprağı, portakal kabuğu kaynatılıp balla tatlandırılarak günde 3-5 su bardağı içilmeye devam edilir. Isırgan yaprağı, ıspanak pişirilip yenmeye devam edilir . Havuç, kabak, kırmızı pancar bol bol yenir. Şalgam suyu günde 3  5 su bardağı içilmeye devam edilir.  Hurma günde 7 adet yenmeye devam edilir. Bol bol sarımsak yenir. 

TÜMÖR KANSER  OLUŞUMUNU AZALTMAK 

Kötü huylu tümör özellikle de tedavi sonrası nüks etme riski taşıyabilir doğal gıdalar ve sağlık bir yaşam tarzınız olmalı bağışıklık sistemini güçlendirebilir ve genel sağlığı iyileştirebilir ancak bunlar kanser tedavisinin yerini almaz ve de mümkün değildir. 

Dengeli beslenme yeterli fiziksel aktivite stres yönetimi ve yeterli uyku gibi faktörler beyne ve bedene oksijen taşır  genel sağlık olumlu yönde etkileyebilir ancak bu yaklaşımlar tıbbi tedavilerin yerine geçmez . 

Alternatif ve tamamlayıcı tedavi yöntemleri denemek istiyorsanız bunu doktorunuz ile tartışmak önerimdir  doğa da şifası çoktur ama gerçek ürünler  bilimsel toplanmadığı gibi çoğu ürünler yazılır çizilir ama doğadaki bitkinin nasıl kullanıldığı yanlıştır her bitki hijyen ortamında yer etmesi  lazım ken “insanlık para servet etrafinda dönerken nasıl olaçak” derseniz  yapmanız gereken her meyve sebzeler aynı vitamin mineral içerir gıdalar sizlere şifa kapısını açacak  

B14 ilacı ve bitkisel olarak ta yoktur sadece tümor oluşumunu kanseri  yavaşlatır bazi meyve bitkileri 

Sebzeler 

Brokoli Glukosinolatlar içerir bu maddeler kanser mücadelede etkilidir

Karnibahar: Antikanser özellikleri olan bileşikler barındırır

Havuç:Beta karoten açısından zengindir ve bağışıklık sistemini destekler

İspanak :Yüksek antioksidan içeriği ile hücreleri korur

Sarımsak:Kanser hücrelerinin büyümesini  engelleyebilecek bileşik içerir.

Sarımsak maydanoz bir taş limon tuzu ile limon sıkılarak içilir konserve yapılır burda tansiyona dikkat edilir ve ayrıca salata olarak yoğurt avokado sarımsak maydanoz havuç rendelenir salatta olarak kullanılır ister sabah kahvatısına ister öğle menüsü ve veya akşam 

Meyveler  

Yaban mersini Yüksek antioksidan içeriği ile hücre hasarını azaltır

Nar :Antienflamatuar ve antioksidan özelliklere sahiptir

Elma:Lif ve flavonoid açısından zengin bağışıklığı destekler

Kivi C vitamini diğer antioksidanlarla doludur

Çilek :Yüksek Miktarda antioksidan ve vitamin içerir

Bu besinleri diyetinize eklemek genel sağlığınıza katkıda bulunur  
 
GIRTLAK VE AKCİĞER KANSERİ: 
Akciğer ya da solunum organlarından, ağız yoluyla kan gelmesi veya hastanın öksürükle beraber kan tükürmesidir. Sigara ve kötü alışkanlıklar mutlaka terk edilmelidir.

200 gr. Çörek otu öğütülüp balla karıştırılarak günde 3 yemek kaşığı yenmeye devam edilirse bağışıklık sistemi kuvvetlenir.

Çörek otu, misvak, sinameki karıştırılır, ıhlamur gibi buharıyla 10 dakika derin nefes alınır. Günde 3-5 su bardağı miktarında balla tatlandırılarak içilmeye devam edilir.
100 gr. ısırgan tohumu, 50 gr. tere otu tohumu, 50 gr. şalgam tohumu öğütülüp 1 kg balla, yapılarak, günde 3 yemek kaşığı yemeye devam edilir.

Odaya doğal çam esansı püskürtülür. Muz, elma, hurma, kuru üzüm yenir. Tere otu, sarımsak yenmeye devam edilir.

Isırgan yaprağı ve kekik, ebe gömeci karıştırılıp ıhlamur gibi demlenerek içilmeye devam edilir.

Kaymak ile bal karıştırılıp yenmeye devam edilir.

Meşe kabuğu, palamut yaprağı kaynatılıp balla tatlandırılarak su bardağı ile içilmeye devam edilir.

Çörek otu, çamsakızı öğütülüp balla macun yapılarak günde 3- 5 kere birer şeker kaşığı yenmeye devam edilir.

Çörek otu, kekik, misvak, sinameki karışımı ıhlamur gibi kaynatılır. Kaynarken buharına derin nefes alınıp verilir. Suyu balla karıştırılıp günde 1 su bardağı içilmeye devam edilir.

Hurma, ayva, elma, muz, tere otu, roka yenmeye devam edilir.
Bu kürlerin hepsi ya da bulabildiklerinizi uygulayabilirsiniz.

GÖGÜS KANSERİ: 

Şifalı bitki kürleri erken teşhiste faydalıdır.

Isırgan yaprağı, az zakkum yaprağı, misvak, şalgam suyu içinde kaynatılır. Yaraya sık sık pansuman yapılır.

Söğüt ağacı yakılır, külü zeytinyağıyla krem yapılıp yaraya sürülür.

Kekik, ısırgan yaprağı karışımı ıhlamur gibi kaynatılıp balla tatlandırılarak günde 3 su bardağı içilmeye devam edilir.

Isırgan tohumu, şalgam tohumu, çörek otu öğütülüp balla macun yapılarak günde 3 kere tatlı kaşığıyla yenmeye devam edilir.

LÖSEMİ (Kan Kanseri)

Tam olarak sebebi bilinmemekle birlikte akyuvarların ani ve denetimsiz bir biçimde üremesiyle ortaya çıkan bir kanser türüdür. Lösemi terimi “beyaz kan” yani “akyuvar açısından zengin kan” anlamına gelir. Kandaki akyuvar sayısının artmasıyla oluşan lösemiler kan kanserlerinin bir bölümünü oluşturmaktadırlar. Bu sebeple günümüzde kan dolaşımında olgunlaşmamış ve tipik akyuvarların sayıca çok ya da az olmasına göre lösemi kan kanseri ya da lösemi kan kanseri ayrımı yapılmaktadır.

Kan kanseri hastaları kalabalık ortamlardan uzak durmalı grip olmamaya özen gösterilmelidir. Bol C vitamini alınmalı ve ekinezya bitkisi kullanılmalıdır.

Şekerli yiyeceklerden uzak durulmalı, şeker ihtiyacı meyvelerden sağlanmalıdır. Beyaz ekmek yerine esmer ekmek tercih edilmelidir.

Semizotu, karahindiba, kuzukulağı, tere ve biberiye mutlaka sofrada bulunmalıdır. Siyah çay yerine ısırgan yaprağı-kökü, yeşil çay ve kuşburnu içilmelidir

Zerdeçal tüketemiyorsanız. ; Yemeklerinize zencefil ve kekik ilave edin.

Tuzu azaltın, kaya ya da deniz tuzu kullanabilirsiniz.
Her gün 1 çorba kaşığı taze çekilmiş çörek otu tüketebilirsiniz.

MEME KANSERİ:
En sık görülen belirti memede ele kitle gelmesi veya memenin tümünün veya bir bölümünün şişmesidir ve çoğunlukla hasta kendi fark eder.

Diğer belirtiler: ciltte kızarıklık, portakal kabuğu görüntüsü, meme başının içeri çekilmesi veya bir yöne çekilmesi, meme başının veya meme cildinin kalınlaşması, meme başı akıntısı (özellikle kanlı akıntı), koltuk altında kitle ele gelmesi.

Tüm bu belirtiler meme iltihabı, meme kisti gibi meme hastalıklarının da belirtisi olabilirler ancak bunun ayırımı için mutlaka doktor kontrolü gerekir.

Meme kanserine karşı önlem almanın ilk şartı kişinin memesini tanımasıdır. Meme nasıl bir organdır, nasıl muayene yapılır, hangi dönemde memede değişiklikler olur, memenin normal yapısı nasıldır; öncelikle bunları bilmek gerekir. Kişi ancak memesinin normal halini bilirse, anormal bir şey olduğunda fark edebilir.

Memenin normal hali ancak kendi kendine yapılacak aylık muayenelerle öğrenilebilir.

Kadınlar 20 yaşından itibaren her ay adetleri bitiminde kendilerini muayene etmelidirler. 40 yaşından itibaren ise düzenli olarak yılda bir mamografi ve ultrason yapılmalıdır. Eğer kadın meme kanseri riski taşıyorsa daha erken takibe başlamalıdır ve takipler daha sık yapılmalıdır.

Kendi kendine meme muayenesi: Ayna karşısında dik durup kollarınızı yana sarkıtın, memenizde herhangi bir düzensizlik, derinin içe çekilmesi, meme başının bir tarafa veya içe çekintisi, renk değişikliği var mı bakın. Aynı işlemleri elleri iki yandan kalçanıza bastırmak suretiyle göğüs kaslarınızı kasarak ve son olarak da kollarınızı yukarı kaldırarak yapın.

Yatarak: Sağ memenizi muayene etmek için sağ elinizi başınızın arkasına getirin, sol elinizle meme başından başlayarak dairesel hareketlerle, parmaklarınızı hafif oynatarak tüm memenizi muayene edin.

GÖVÜS VE MEME SARDALYE BALIGI                     
Sardalye balık konserve servis tabağına boşaltın ,meşe odununda mangal yakarak közde ,etli kırmızı biber ,kırmızı soğan ,sarımsak ,domates kızartın kabuklarını soyarak servis tabağına koyun üstüne tere otu ,maydanoz ,acı tadı alabile çek kadar acı sos ,limon kabuğu ile rendeleyin bir saat dinlendirerek servis yapın.

Faydası: D Vitamini-B12 Vitamini-Kalsiyum –Fosfor-EVİTAMİN-  bol bol fosfor ve vitaminleri, cinsiyet hormonu, bol E vitamini ve protein içerir. Bu maddeleri ile cinsel gücü arttırır, buna bağı olarak kalp rahatsızlıklarını da giderir.

Sardalye Çanakkale ve ege ye has konser ve çiğ balık okuyun

Derin suda yaşayan balıkları tercih edin %100 doğal ve oldukça besleyici mikro  organizmalarla beslendiğinden  ve sizlere daha çok şifalar verecek tır. Çorba olarak içmeniz, az pişmiş yemeniz çiğ tüketmeniz sizlere daha çok şifa verecek tır.  Ayrıca unut mayın tuz pişiricidir, bol yeşillik de ,aynı görevi görür. Taze çekilmiş baharatlarda pişiricidir.

Bilgi: Japon kadınları göğüs (meme) kanseri ne yakalanmaları yüzde birdir.   
Sardalye balık konserve servis tabağına boşaltın, meşe odununda mangal yakarak közde, etli kırmızı biber ,kırmızı soğan ,sarımsak ,domates kızartın kabuklarını soyarak servis tabağına koyun üstüne tere otu ,maydanoz, acı tadı alabile çek kadar acı sos ,limon kabuğu ile rendeleyin bir saat dinlendirerek servis yapın.

BALIK VE ATEŞ   GERİSİ MARİFET  YILAN BALIGI
Yılan balığın derisini soyun tulum şeklinde çıkarın derisini atmayın bir kavanoza koyun bu size sonradan yağ yapımında lazım olacak.(Derisini neden çıkarıyoruz sorusuna cevap olarak hava geçirmez oluşu sebebi tavaya mangala koyduğunuzda balık patlar veya yağ sıçratır korkusu yaşamayın diye ayrıntı yazıyorum bilginize.)(Devamını okuyun Ayrıntılı olarak marifetleri)

Hangi vitaminler ve mineraller var sorusu :YOK,YOK
Hamilelikte hem anneye hem de bebeğe katkıları büyüktür.
Cinsel gücü kuvvetlendirir. Erkekliği arttırır.
Göğüs meme kansere karşı koruyucu
Beyin hücrelerini güçlendirir. Migren rahatsızlığında faydalıdır.
Kalp ve damarları korur.
Kolesterolü düşürür.
Alerji ve astım hastalığında oldukça ciddi yararları vardır.
Fazla kilolardan kurtulmada zayıflamaya yardımcı olur.
Cildi kuvvetlendirir. Çatlak ve pişiklerde faydalıdır.
Bağışıklık sistemini kuvvetlendirerek hastalıklara karşı zayıflığa iyi gelir.
Eklem romatizmaya iyi gelir.

LZHEMER 
BEYİN ALTINI

Balıkların üzerine tuzu, pul biber i, karabiberi, kimyonu ve reyhanı serpiştirin. Defne yapraklarını iyice sarın . Üzerini streç film veya folyo ile kapatarak 5-6 saat buzdolabında terbiye edin.

Bekli yen balık baha sonra ayrı sade olarak folyo ya sarılır kendi yağı yeterlidir ,meşe koruna koyularak pişme sı beklenir bu arada domates ,biber kırmızı ,sarımsak ,soğan pişirilir, pişen balık, servis tabana folyo ile konur ,pişirilen malzeme ,kabukları soyularak ,aynı balık üzerine koyularak, limon ,defne ,dere otu ,acı sos ve baharatı isteyene göre servis yapılır.(Aynı şekilde fırında da yapılır.)Geri kalan pişirmek sizin marifetli ellerde hazırlanmış malzemeyi çorba yapa bilirsiniz. 

GÖGÜSTE SERTLEŞME:
Meme ağrısı kadınların zaman zaman yaşadığı bir rahatsızlıktır. Her zaman ciddi bir hastalığın belirtisi olmasa da ciddiye alınması gerektiği durumlar da vardır.

Meme ağrısı her yaş kadında görülebilen bir belirtidir. Meme ağrısını adete bağlı olmayan ve adete bağlı ağrılar diye iki şekilde ele almak gerekir. Her ikisinin de tedavisi mümkündür. Her iki tip ağrı tek memede, her iki memede birden veya memenin sadece bir bölümünde olabilir.

Adete bağlı meme ağrısı: Genellikle adetten önceki bir haftalık dönemde hissedilir ve adet ile birlikte kaybolur. En sık 30 40 yaşlarında görülür. Hormon tedavisi gören menopozdaki kadınlarda da ağrı olabilir.

Ağrının tam olarak nedeni bilinmemekle birlikte yumurtlama döneminden sonra memede meydana gelen hücresel değişikliklerin gerginliğe ve ağrıya neden olduğu düşünülmektedir.

Doğum kontrol haplarının ve bazı depresyon ilaçlarının da ağrıya neden olduğu bilinmektedir. Ağrının ilaçlardan kaynaklandığı düşünülüyorsa doğum kontrol yöntemi olarak spiral gibi farklı yöntemler tercih edilmelidir.

Adete bağlı olmayan meme ağrısı: Bu ağrı doğrudan meme ağrısı olabileceği gibi, kas-eklem ağrısı, kalp ağrısı gibi ağrıların memeye yansıması şeklinde de olabilir. Başka organlardan yansıyan ağrılar dışındaki meme ağrılarının nedeni tam olarak bilinmemektedir. Her yaşta bu ağrılar görülebilir. Tedavisi adete bağlı ağrı tedavisi ile aynıdır.

Meme kanseri ender de olsa kendini ilk önce ağrı ile belli edebilir. Özellikle, sadece tek bir memede, yeni ve sürekli bir ağrı oluşmaya başladıysa ve ağrı sebepsiz yere artıyorsa doktora görünmenizde fayda vardır.

Meme ağrısı sanılan bazı ağrılar başka organlardaki önemli hastalıkların da belirtisi olabilir ve doktora başvurarak, varsa bu tür bir hastalığa da erken evrede tanı konmasını ve tedavi edilmesini sağlayabilirsiniz.

CİLT KANSERİ:                                                 
Cilt kanseri en sık rastlanan: kanser çeşididir ve genellikle vücudun boyun-baş bölgesinde görülür. Son yıllarda giderek artmaktadır.

Güneş ışığına maruz kalmış herkeste görülebilir. Bu hastalığa en sık yakalananlar; ciltlerinde kolayca çillenme olanlar, çok sayıda çili ve “ben olanlar, açık, beyaz tenliler, ailesinde cilt kanseri bulunanlar, açık havada çalışmak ve eğlenmek için çok fazla zaman geçirenler. Katran, zift, arsenik gibi kimyasal karsinojen maddelere uzun süre maruz kalma, Uzun yıllar iyileşmeden kalan açık yaralar de cilt kanserinin sebeplerindendir.

Misvağın kabuğu, zakkum, ısırgan yaprağı, söğüt kabuğu, şalgam suyu, zeytinyağı, çörek otu yağı karışımı kaynatılır (yaklaşık bir saat), sıkılır, süzülür. Söğüt ağacı yakılıp külü elenerek bu sıvıya katılır. Kanserli yerler günde 3 5 kere pansuman yapılır.
Sıkıntı ve stres için oğul otu, karabaş otu karışımı kaynatı1ıp balla tatlandırılarak içilmeye devam edilir.

Kanserli hastaların bol bol dua etmelerini, Kuran’ı Kerim okumaları tavsiye ederiz.

KOLON KANSERİ 
Kolon diye adlandırdığımız kalın bağırsak, yaklaşık 2 metre uzunluğundaki sindirim sisteminin ince bağırsaktan sonra gelen kısmıdır. Erkekte ve kadında eşit oranda görülen kolon kanseri bütün kanserler içinde görülme sıklığı bakımından 3. sırada yer alır.

Kolon kanserinin sebebi kesin olarak bilinmemektedir fakat oluşumunda etkili olan bazı çevresel ve genetik faktörler vardır. Ailesinde kolon kanseri olan kişilerde kansere yakalanma ihtimali normalden daha yüksektir.

Beslenme, kolon kanserinde önemli bir yere sahiptir. Kolon kanserinin oluşmasında hayvansal yağların tüketiminin etkili olduğu araştırmalar sonucu tespit edilmiştir. Ayrıca bazı kimyasal maddeler kanser sebepleri arasındadır. Sanayi işçilerinde, bazı fabrikalarda çalışanlarda kolon kanseri görülmesi kimyasal maddelerin etkisini ortaya koymaktadır
Karında dolgunluk hissi, hafif ağrı, iştah kaybı, kilo kaybı, çabuk yorulma ve ishal ortaya çıkar. Ayrıca kabızlık olabilir. İleri aşamada kalın bağırsakta daralma ve bu daralmayla birlikte ortaya çıkan bağırsaktan dışkı geçişi zorluğu, ağrılar, kansızlık...

KEMİK KANSERİ:
İnsanda rastlanan tüm tümörlerin yüzde 5′ini oluşturan birincil kemik tümörleri sıklık açısından sindirim sistemi ve üreme organı tümörlerinden sonra gelir. Kemik tümörleri bütün tümörler gibi iyi ya da kötü huylu olabilir.

Kötü huylu tümörün büyüme ve gelişmesi sınırsızdır, vücudun bir bölgesinden cerrahi girişimle çıkarılsa bile yeniden ortaya çıkabilir, kan ve lenf dolaşımıyla başka organlara yayılır, yerleştiği dokuyu yıkıma uğratır.

İyi huylu tümörler bu özelliklerin hiçbirine sahip olmadığından kolayca ayırt edilebilir.

Yerleştikleri organın işlevini engelleyecek ölçüde büyümezler. Tekrarlama ve yayılma eğilimleri genellikle azdır. Başarılı tedavi için tümörün yapısının iyi belirlenmesi ve doğru teşhis konması gerekir.

Belirtiler: etkilenen bölgede ağrı, şişlik ve irin oluşumu. İrin oluşumu kemikte ani basınç artışı yaratarak çok çabuk, bazen bir gecede ortaya çıkan şiddetli ağrıya neden olur. Bazen de kusma görülür ama her zaman ateş vardır. Enfeksiyon, uzun kemiklerin, diz ve dirsek çevresi gibi büyüyen uçlarını etkiler. Kemik iltihabı yerleştiğinde, irinin oluşturduğu basınç kan akışını engeller ve kemiğin bazı bölümleri ölür. Kronik kemik iliği iltihabının iltihap, şişlik ve irinle sürer; kemik zayıf düşer ve enfeksiyon zaman zaman yeniden akut biçim alır.

Verem bakterileri de kemiğe gelerek iltihap oluşturabilirler. Genellikle akciğerlerden doğrudan omur kemiklerine yayılırlar. Kemikler hasara uğradıkça beden ağırlığını taşıyamaz hale gelirler ve omurga bükülerek, kamburluğa neden olur.

LENFATİK, İMMÜN SİSTEM HANGİ ORGANLARDAN OLUŞMAKTADIR
Lenfatik, immun sistem , vücudun enfeksiyonlara karşı mücadele etmesini sağlayan sistemin içinde yer alır. Lenfatik sistemde lenf bezeleri denilen boyun, koltuk altı, kasık bölgelerimizde normalde erişkinlerde genellikle ele gelmeyen küçük yapılar vardır.
Ayrıca lenfatik sisteme dahil olan organlar vardır. Bunlar bademcikler, dalak, karaciğer, kemik iliği ve göğüs boşluğumuzda bulunan ve çocuklukta aktif olan bir organ timusdur.

Ayrıca mide, ince barsak ve cildimiz katmanları arasında bu lenfatik yapılar yer almaktadır.

Hastalık , yukarda bulunan lenfatik yapılardaki normal hücrelerin yerinde anormal şekil, yada hızlı bölünme özellikleri olan hücrelerin ortaya çıkması ile gelişmektedir. Bu hücreler ayrıca dalağa, karaciğer ve kemik iliğine yayılma özelliği gösterebilmektedir.

HODGKİN DIŞI LENFOMALAR VE BELİRTİLERİ NELERDİR 
En sık görülen belirti boyun, koltuk altı ve kasık bölgelerindeki lenf bezelerinin ağrısız şişerek ele gelmesidir. Hastalarda diğer bulunabilen belirtiler ise söyletir.

Sebebi tam açıklanamayan ateş, kilo kaybı, gece terlemesi, halsizlik, ciltte kaşıntı….
Bu şikayetler, grip gibi başka hastalıkların seyrinde de görülebilir. Bu nedenle bu tür bulguları olan hastalarda lenfoma teşhisini ancak doktor koyabilir.

TEŞHİS NASIL KONUR 
Lenfoma olasılığı düşünülen hastada kesin tanı konulabilmesi için büyüyen lenf bezinin tümünün çıkartılması ya da her hangi bir organda yerleşmiş ise parça alınması ilk işlemdir. Yapılan bu işleme biyopsi denir.

Elde edilen dokuların patolog tarafından çeşitli işlemlere tabi tutularak mikroskop altında incelenmesiyle tanı konur.

Hodgkin dışı lenfoma için çok farklı sınıflamalar vardır. Patolog tarafından hangi tipi olduğu tanı raporunda verilir.

Bu tiplerin önemi; hangi tedavi seçeneğinin hasta için uygun olacağını göstermesidir.
Doktor hangi tedavi seçeneğini uygulayacağına patoloji raporunda belirtilen tiplemeye göre karar verir.

GELİŞİMİ NEDİR VE NASIL YAPILIR 
Evrelere hastalığın yaygınlığının belirlenmesi işlemidir. Hastada lenf bölgeleri taranmalıdır. Hastanın el ile saptanabilecek boyun, koltuk altı, kasık vb bölgelerindeki lenf bezlerine muayene sırasında bakılır. Elle saptanamayan diğer bölgelerinde ise basit direkt röntgen grafileri, ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi (BT) yada magnetik rezonans görüntüleme (MRG) gibi çeşitli görüntüleme yöntemleri kullanılır.

Görüntüleme yöntemleri ile genellikle boyun, göğüs (toraks), karın (abdomen) ve alt karının (pelvis) bölgeleri incelenir. Ayrıca kemik iliği biyopsisi yapılarak kemik iliğinde yayılım olup olmadığı araştırılır.

EDAVİSİ 
Her lenfoma hastası için tedavi kendine özgündür. Çünkü hastalığın evresine, hücre tipine, hastanın yaşına, hastanın tedaviyi kaldırıp kaldıramayacağına ve lenfoma tipinin hızlı yada yavaş seyirli oluşuna göre doktor tedavinin şeklini ve verilecek ilaçları belirler.

Hodgkin dışı lenfomanın tedavisi ilaçlarla (kemoterapi), ışın tedavisiyle (radyoterapi) veya ikisi birlikte olarak yapılmaktadır. Ayrıca hastadan kök hücre toplanarak yüksek doz kemoterapi sonrası bu kök hücreleri tekrar hastaya verme işlemi (yüksek doz kemoterapi ve otolog periferik kök hücre transplantasyonu), biyolojik ilaçlarla ve cerrahi olarak da tedavi edilebilmektedir. Bazen yavaş seyirli lenfomalarda hastaya tedavi verilmez ve hasta belli aralarla doktor tarafından kontrol edilerek izlenir.

Hastanın tedavisine karar veren uzmanlar tıbbi onkolog ve radyasyon onkoloğu olmaktadır.

TEDAVİ YAN ETKİLERİ NELERDİR 
Tedavi sırasında kullanılan ilaçları tipine ve dozuna göre bazı istenmeyen etkiler olabilmektedir. Bunlara yan etkiler denir. Burada sık görülenler belirtilecektir. Ancak siz bu tedaviler sırasında fark ettiklerinizi doktorunuza bildirerek bunlarında değerlendirilmesini ve bunlar için yapılabilecek tedavileri öğreneceksiniz.

Hodgkin dışı lenfoma tedavisinde kullanılan ilaçların bulantı ve kusma yan etkisi genellikle hafif ve kısa süreli olmaktadır.

Saç dökülmesi bazı tedavilerde hafif bazılarında tamamen dökülme tarzındadır. Ancak tedavi bittikten sonra 6 ay içerisinde genellikle eskisi kadar güzel saçlarınızın geri geleceği bilinmelidir.

Kemoterapi sırasında kan hücrelerinin üretim yeri olan kemikiliği de tedaviden etkilenmektedir.

Bu karşımıza kırmızı küreciklerin azalması (anemi), beyaz kürelerimizin azalması (lökopeni), enfeksiyonlarla savaşan beyaz küreler içinde önemli bir grup olan nötrofillerin azalması (nötropeni) ve kanama olmasını önleyen trombosit denilen küçük kan hücrelerinin azalması (trombositopeni) olarak karşımıza çıkabilmektedir.

Bu kan hücrelerindeki azalma, doktorunuz tarafından belli aralarla yapılan kan sayımları ile izlenecek ve gerekli görülen kan ürünleri başkasından elde edilerek size verilecektir. Kemoterapi böbrek ve karaciğer işlevlerini etkileyebilir

Bu durum gerekli kan tetkikleri ile izlenir. Hastalarda iştahsızlık, damak tat alımında değişiklik, cilt ve tırnaklarda renk koyulaşması, geçici yada kalıcı fertilite (üreye bilirlik) değişiklikleri olabilmektedir. Burada bildirilmiş olan yan etkiler her hastada mutlaka olacak belirtiler olarak düşünülmemelidir.

Radyoterapiye bağlı yan etkiler, ışın yapılan bölge ve verilen doza göre değişkenlik gösterir. Genellikle hastalarda radyoterapinin ilerleyen günlerinde yorgunluk hali gelişmektedir. Hastaya dinlenmesi, yapabildiği kadar hareket etmesi önerilir.

Radyaterapi yapılan alanlarda kıl ve saç kaybı, kızarma, kuruluk, duyarlılık ve kaşıntı, cilt koyulaşması sık görülen yan etkilerdir.

Boyun ve göğüs bölge radyoterapisi sonrası boğazda kuruluk ve yutma güçlüğü olmaktadır.

Karın bölgesine yapılan radyoterapilerde bulantı, kusma, ishal ve idrar şikayetleri ortaya çıkabilmektedir. Kan hücreleri etkilenebileceğinden kan sayımları ile yakın takip edilir.

Ateş yükselmesi ve beklenmeyen kanamalar olduğunda takip eden doktorun hastalar tarafından uyarılması gerekir.

Biyolojik tedaviler aşı tarzında (interferon) uygulanır. Bunların yan etkileri soğuk algınlığı bulgularını andırır. Kırıklık, yorgunluk, titreme, ateş, kas ve eklem ağrıları, iştah kaybı, bulantı, kusma ve ishal olabilir.

Yüksek doz kemoterapi ve periferik kök hücre transplantasyonunda yan etkiler normal dozda kemoterapi tedavisinden daha fazladır. Hastalar kanama, enfeksiyon organ yan etkileri açısından yakın takibe alınır.

HODGKİN HASTALIĞI
Lenfomalar içinde yer alan bir alt gruptur. Diğer lenfomalara hodgkin dışı lenfomalar denir. Hodgkin hastalığı lenfomaların yaklaşık dörtte birini ,yani oldukça azını oluşturmaktadır.  

Vücudumuzdaki lenf organlarından köken alır, genellikle tek veya birkaç adet lenf bezesinin büyümesi hasta tarafından fark edilen ilk olaydır.

Hastalığın sebebi tam olarak bilinmemektedir. Bulaşıcı değildir. Kardeşlerinde hodgkin hastalığı olanların bu hastalığa yakalanma riski daha fazladır.

Ebstein Barr adlı virüsün hastalığa yakalanmayı arttırdığı düşünülmektedir. Hastalar genellikle 15 ile 34 yaşları arasındaki genç erişkinlerdir.

HASTALIĞIN BELİRTİLERİ TEŞHİS VE TEDAVİLERİ
Hodgkin hastalığının belirtileri, tanısı, evrelemesi ve tedavisi (kemoterapi ve radyoterapi) ve yan etkileri Hodgkin dışı lenfoma ile benzerdir (bakınız lenfoma).
Ancak tedavide kullanılan ilaç ve şemalar, veriliş zamanları farklıdır. Hastalığın genel seyri hodgkin dışı lenfomalara nazaran daha iyidir. Hastaların büyük çoğunluğu uygun tedaviyle iyileşmektedir.

KANSER VE APİTERAPİ  BAL ARI SÜTÜ PROPOLİS POLEN SAKLİ ŞİFASI
Tüm kanser türlerinde, Kanser yayılımı ve tümör büyümesinin, arı ürünleri kullanımıyla, yarı yarıya oranlarda yavaşlaması, hastalığın direncinin kırılması, tedaviye önemli zaman dilimleri kazanılması ve yaşam süresinin uzamasına ilişkin araştırmaları aşağıda bulabilirsiniz.

Bağışıklık sistemini güçlendiren yönleriyle de kanser tedavisine artı destek sağlanır.

Hastanın dayanma gücü, yaşam kalitesi ve genel direncinde de yükselme görülür. Bu sayılanlar hastanın, yüksek moral ve hastalıkla mücadele azmine sahip olması için güçlü bir zemin oluşturabilir. İnsanın psikolojik yönünün ağırlığı dikkate alındığında arı ürünleriyle artı olarak gelen bu katkıların da önemi tartışılmaz.

Öte yandan kemoterapi ve radyoterapinin yan etkilerine karşı iç organları koruyucu, hastanın hızlı toparlanmasını sağlayıcı etkileriyle ilgili araştırmalara da bu sayfada ulaşabilirsiniz.

Arı ürünleri içerdiği flavanoidler ile E vitaminine göre 200 kat daha fazla antioksidan değere sahiptir. Kanser risklerini azaltan bu yönüyle de dikkat çekici olup, koruyucu tıp anlamında da kullanılması söz konusudur.

Önemli Not: Arı ürünlerden beklenen yararlar herkes için aynı şekilde ortaya çıkmayabilir.

Arı ürünlerine genel alerjisi olanların ürünleri kullanmadan önce bir alerji uzmanına danışmaları önerilir.

Arı ürünleri genel olarak tedaviye destek kategorisinde olup başlı başına bir tedavi olarak değerlendirilemezler.

KONUYLA İLGİLİ YÜZLERCE ÜNİVERSİTE ARAŞTIRMALARINDAN BAZILARI:
KANSER YAYILIMINI(METASTAZ) YARI YARIYA YAVAŞLATIYOR:

Oxford Üniversitesi'nin bilimsel yayınlarından biri olan Oxfordjournals'da yer verilen Japon Gifu İlaç Bilimlerinde yapılan araştırmaya göre arı sütü anti-tümör etkiler gösteriyor. Tümör büyümesini yavaşlatan ve durduran bu etkilere ek olarak arı sütünün etkin maddelerinden olan HDA-10 kanser hücrelerinin yaygınlaşmasını ve yer değiştirmesini (metastaz) de kısmen engelliyor. 

Kuyushu Universitesi'den Prof. Nakaya ve akademisyen ekibinin deneysel çalışmaları, arı sütünün anti çevrel estrojen aktiveleri ile göğüs kanser hücrelerinin yaygınlaşmasında etkin olan bu çevrel etkilerin önüne geçtiği doğrulanıyor. 

Propolisin etkin maddelerinden olan caffeic Acid Penetil Ester(CAPE)'in tümör ve metastaz üzerinde etkilerini araştıran Prof. Hui Fen Liao ve Tayvan Memorial Hastanesi Onkologlarının sonuç raporunda propolis içeriğinin etkileriyle kanser hücrelerinin yayılım hızının, kanser türlerine göre yüzde 47-52 arasında oranlara kadar azaldığı belirtiliyor. 

TÜMÖR BÜYÜMESİNİ BASKILIYOR:
Prof. M. Demestre, Alman, Amerikalı ve İtalyan üniversitelerinden bilim adamlarıyla beraber propolis ekstraktının uzun dönemli etkilerini gözlediler. Bu uzun süreli deneyin sonucunda; propolisin 100 günlük kullanım sürecinde tümör büyümesinin önemli oranda baskılandığı bu oranın kanser türlerine göre küçük sapmalar gösterdiği, ortalama değerin ise yüzde 47,5 olduğu açıklanıyor.

Brezilya'lı Prof. Michelle C.Bufalo öncülüğünde bazı bilim adamlarının katılımıyla yapılan deneylerin sonuçlarını dayanak yapan bilimsel makalede propolisin güçlü anti-tümör etkileri vurgulanıyor. Anti-iltihap, anti-mikrobiyal, anti-viral özelliklerine de dikkat çekiliyor.  

TÜMÖR DAYANIKLILIĞINI AZALTIYOR
Molecular Nutrition and Food Research dergisinin Aralık sayısında yayınlanan araştırmada Propolisin etkin maddelerinden CAPE ve quertin'in propolis kullanımıyla ortaya çıkan çok ilginç bir etkisi ortaya çıkarılıyor.

Buna göre bu etkin maddeler tümörlerin kendi kan yollarını inşa etmesini engelleyerek, tümör gelişmesinin ve dayanıklılığının önünü kesiyor. 

Hırvatistan'da 2009 Temmuz'unda bir akademisyen grup tarafından yapılan araştırmada propolisin diğer bir ilginç etkisi daha ortaya çıkarılıyor.

Propolis  Ekstraktının Radyoterapi süreçlerinde sağlıklı doku ve hücreleri koruyucu etkisini ima eden bir dizi sonuç alınıyor. 

 KANSERLİ YAŞAM SÜRESİ BELİRGİN ŞEKİLDE UZUYOR:
Japonya Fujisaki Enstitüsü Hayashibara Biyokimya Labaratuarları'nda tümör taşıyan fareler üzerinde 2003 Eylülünde yapılan araştırmalarda arı sütü kullanımıyla farelerin yaşam sürelerinin uzadığı ve DNA hasarlarının azaldığı belirtiliyor.

Yine bu araştırmaya göre, tedavi gören kanser hastalarının karşılaştığı önemli sorunlardan biri olan kemik iliği aktivasyonlarındaki gerileme sonucu kırmızı ve beyaz kan hücrelerinin azalmasından arı sütüyle korunmak mümkün. 

İnternational Immunopharmacology dergisinin 2005 Nisan sayısında; 679-688 sayfaları arasında yayınlanan çalışma tümör büyümesi ve oluşumuna karşı arı sütünün etkilerini konu alıyor. ve Prof. Bincoletto ile bir akademisyen grubunun gerçekleştirdiği araştırmada oksidatif DNA bozulması uygulanan farelere 16 hafta boyunca arı sütü verildiği bunun sonucunda DNA bozulmalarının azalmasıyla yaşam sürelerinin belirgin şekilde uzadığı belirtiliyor.

Akciğer Tümörlerinin Sayısı Propolis Kullanılanlarda Kullanılmayanlara Göre 4 Kat Daha Az...

Oyama Universitesi Farmakoloji Bölümünden 10 Japon Bilim Adamı'nın Science Direct'de yayınlanan araştırmasına göre, Akciğer Kanseri'nin ilerlemesine karşı propolis kullanımı engelleme etkisi gösteriyor.

Deneyde tütün bazlı kanserojenlere 7 hafta yoğun şekilde maruz bırakılmasıyla fare akciğerlerinde tümör oluşumları sağlanıyor. Daha sonra 16 hafta boyunca günlük 100mg/kg oranında propolis ağız yoluyla veriliyor. Sadece kanserojene maruz bırakılıp propolis verilmeyen farelerdeki tümör sayısı(ortalama 12,3), kanserojen sonrası propolis uygulanan farelerdeki tümör sayısına(ortalama 3,5) göre 4 kat civarında fazla oluyor. Sonuç bölümünde, "Bulgulara göre propolis kemoprevensif içerik olarak akciğer kanseri vakalarında insanlarda kullanılabilir" deniyor.

Akciğer Kanseri'nde Uygulanan Tedavinin Tümör Büyümesi Üzerindeki Anlık Başarısı Propolis Kullanımı ile Yüzde 30 Oranında Artıyor:

Radyasyon Onkolojisi Bölümün'den Tayvan'lı 5 Bilim Adamı'nın yaptığı Journal of Radiation Research dergisinin(Japonya) 45. sayısında 253 260 sayfalarında yayınlanan araştırmaya göre, sadece tedavi ile tümör büyümesi 48 saat sonra ölçüldüğünde yüzde 46 oranında durdurulabilmesine karşın, propolis ile bu miktar aynı zaman diliminde yüzde 60'lara çıkıyor. 72 saat sonra ise bu oran yüzde 67'ye yükseliyor.

Sağlıklı hücrelerde radyasyona bağlı hasar oranı ise tümör hücrelerinin aksine düşüyor.

Araştırmanın sonuç bölümünde propolis içeriklerinin antioksidan etkilerine dikkat çekilerek özetle şöyle deniyor:

"Akciğer Kanser hücreleri üzerinde öldürücü ışın etkisine benzer etki gösteriyor. Bu açıdan radyoterapiye destekleyici olarak beraber kullanılabilir. Propolis, ayrıca, hastalığın tekrar etme durumuna karşı da yardımcı olabilir."

Kemoterapi'nin Karaciğer ve Böbreklerde Yol Açtığı Oksidatif Baskı ve Doku Hasarı ve Hücre Ölümü Arı Sütü Kullanımı ile Belirgin Şekilde Azalıyor:
Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde Mayıs 2011 tarihinde 9 Bilim Adamı tarafından gerçekleştirilen bir araştırmaya Oksidatif İlaçlar ve Hücre Dayanıklılığı başlığı altında uluslararası yayınlarda yer verildi. 

SONUÇ KISMINDA ŞÖYLE DENİYOR:
"Sonuç olarak Cisplatin(CDDP) tedavisi karaciğer ve böbreklerde doza bağlı olarak değişik seviyelerde ortaya çıkarırken, deneklerde arı sütü kullanımı bu zararı azaltmıştır.

Bu koruma arı sütünün sağlıklı hücrelerin ölümünü azaltıcı etkisinden, antioksidan olması ya da serbest radikalleri temizleyen etkilerinden kaynaklanmış olabilir. Netice olarak, arı sütü kullanımı kemoterapinin karaciğer ve böbrekler üzerindeki toksit etkilerinden korunmada rol oynayabilir."

 Not: Yukarıdaki araştırmalarda hastalıklı hücreleri ise bloke edici özelliği ile bu araştırmada ortaya çıkan sağlıklı hücreleri koruyucu etkisi arı sütünün harikulade seçici etkilerini ve getirdiği avantajların büyüklüğünü net bir şekilde gösteriyor.

BEYİN TÜMÖRÜ TEDAVİSİ'NİN UYGULANABİLİRLİĞİ VE BAŞARI ŞANSI ARI SÜTÜ İLE ARTIYOR: 
 
Araştırmaya göre, radyoterapi sürecinde arı sütü kullanımı radyasyona bağlı beyin dokusu hasarlarını azaltıyor.

Tümör kontrolü için uygulanan doz miktarının bu hasar ile sınırlandığına dikkat çekilen araştırma sonucuna göre tümör kontrolü arı sütü kullanımıyla artırılabilir.

YAYINDAN BAZI BÖLÜMLER ŞÖYLE:
"Radyoterapi, primer santral sinir sistemi tümörleri ve metastazlarında uygulanan tedavi modalitelerinden biridir.

Radyoterapinin amacı, beyinde normal dokuyu olabildiğince korumak suretiyle, tümör dokusuna maksimum doz vermektir. Radyoterapide doz artırılırken, lokal tümör kontrolünde de buna paralel bir artış elde etmek mümkündür.

Ancak, normal dokudaki komplikasyon riski de beraberinde artar. Dolayısıyla, tümör kontrolü, bir anlamda beyinde normal dokunun radyoterapiye toleransına bağlıdır."

"Arı sütünün antioksidatif etkisi, yapısında bulundurduğu fenolik bileşikleri veya polifenollerle sağlanmaktadır.

Ayrıca bu bileşiklerin, antiinflamatuvar, antikarsinojenik, termojenik, probiyotik ve antimikrobiyal özelliklere de sahip olduğu insan, hayvan ve in vitro çalışmalarla kanıtlanmıştır.

Arı sütünün deney hayvanlarında çok sayıda farmakolojik aktivitesi tespit edilmiştir.

Antitümöral, antimikrobiyal, alerjik reaksiyonların baskılanması, kan kolesterolünü düşürücü etkisi, kanser ve HIV hastalarında hücre hasarının önlenmesi, yara iyileştirici ve gelişmeyi hızlandırıcı etki, vazodilatatif, anti-inflammatuvar aktivite gibi birçok etkiye sahiptir."
 
"Arı sütünün deneysel çalışmalarda antineoplastik ve toksik ilaçların neden olduğu organ hasarına karşı antioksidan etki ile koruyucu olduğu gösterilmesine rağmen iyonlaştırıcı

Radyasyona bağlı beyin hasarında önleyici rolü olup olmadığı ile ilgili literatüre rastlanılmadı.

Arı sütünün ışın tedavisi gören hastalarda iyonize radyasyona bağlı toksisiteyi önleyici etkisinin belirlenmesi; bundan sonra yapılacak çalışmalara ışık tutmakla birlikte alternatif doğal bir antioksidan gıda maddesinin destekleyici tedavide yerini alması açısından da önemlidir."

Araştırmanın sonuç bölümünde arı sütü kullanımı önerilerek, şöyle deniyor: "Bu araştırma sonucuna göre elde edilen bulgular ışığında doğal, yan etkisi olmayan arı sütünün beyine radyoterapi uygulanan hastalarda ışın tedavisinin sebep olduğu olumsuz etkileri önlemek için tedavi öncesinde ve sonrasında arı sütü verilmesi tavsiye edilebilir.

Araştırmamızda tespit ettiğimiz olumlu etkiler, arı sütünün başta antioksidatif etki olmak üzere faydalı biyolojik aktivitelerine atfedilebilir.

Konuyla ilgili klinik çalışmaların tasarlanması ve uygulanması daha etkin stratejilerin oluşturulmasını sağlayacaktır."
Devam edecek 
                  
DUYURU MODÜLÜ SAKLI-ŞİFA
EDATApp
TOKEN COİN BORSALAR SAKLI-ŞİFA
YATIRIM SANAL PARA ALTIN GÜMÜŞ BAKIR SAKLI-ŞİFA
AlışSatış
Dolar35.394935.5367
Euro36.130236.2750
ZİYARET İSTATİSLİĞİ SAKLI-ŞİFA
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam48
Toplam Ziyaret1327899
SİTE HARİTASI SAKLI-ŞİFA
TAKVİM SAKLI-ŞİFA