SAKLI-ŞİFA
Bu site geçek dili ve imla ile ”edebiyatcı tarih felsefe ve veya editor” taraflarından düzeltirilerek yazılmamış ve bu site yazarı “tamamen terçübesine ” göre yazmış olarak sunulmuştur.
KANSER TÜMOR VE APİTERAPİ BAL ARI SÜTÜ PROPOLİS POLEN SAKLİ ŞİFASI
Tüm kanser türlerinde, Kanser yayılımı ve tümör büyümesinin, arı ürünleri kullanımıyla, yarı yarıya oranlarda yavaşlaması, hastalığın direncinin kırılması, tedaviye önemli zaman dilimleri kazanılması ve yaşam süresinin uzamasına ilişkin araştırmaları aşağıda bulabilirsiniz.
Bağışıklık sistemini güçlendiren yönleriyle de kanser tedavisine artı destek sağlanır.
Hastanın dayanma gücü, yaşam kalitesi ve genel direncinde de yükselme görülür. Bu sayılanlar hastanın, yüksek moral ve hastalıkla mücadele azmine sahip olması için güçlü bir zemin oluşturabilir. İnsanın psikolojik yönünün ağırlığı dikkate alındığında arı ürünleriyle artı olarak gelen bu katkıların da önemi tartışılmaz.
Öte yandan kemoterapi ve radyoterapinin yan etkilerine karşı iç organları koruyucu, hastanın hızlı toparlanmasını sağlayıcı etkileriyle ilgili araştırmalara da bu sayfada ulaşabilirsiniz.
Arı ürünleri içerdiği flavanoidler ile E vitaminine göre 200 kat daha fazla antioksidan değere sahiptir. Kanser risklerini azaltan bu yönüyle de dikkat çekici olup, koruyucu tıp anlamında da kullanılması söz konusudur.
Önemli Not: Arı ürünlerden beklenen yararlar herkes için aynı şekilde ortaya çıkmayabilir. Arı ürünlerine genel alerjisi olanların ürünleri kullanmadan önce bir alerji uzmanına danışmaları önerilir. Arı ürünleri genel olarak tedaviye destek kategorisinde olup başlı başına bir tedavi olarak değerlendirilemezler.
KONUYLA İLGİLİ YÜZLERCE ÜNİVERSİTE ARAŞTIRMALARINDAN BAZILARI:
KANSER YAYILIMINI(METASTAZ) YARI YARIYA YAVAŞLATIYOR:
Oxford Üniversitesi'nin bilimsel yayınlarından biri olan Oxfordjournals'da yer verilen Japon Gifu İlaç Bilimlerinde yapılan araştırmaya göre arı sütü anti tümör etkiler gösteriyor.
Tümör büyümesini yavaşlatan ve durduran bu etkilere ek olarak arı sütünün etkin maddelerinden olan HDA-10 kanser hücrelerinin yaygınlaşmasını ve yer değiştirmesini (metastaz) de kısmen engelliyor.
Kuyushu Universitesi'den Prof. Nakaya ve akademisyen ekibinin deneysel çalışmaları, arı sütünün anti çevrel estrojen aktiveleri ile göğüs kanser hücrelerinin yaygınlaşmasında etkin olan bu çevrel etkilerin önüne geçtiği doğrulanıyor.
Propolisin etkin maddelerinden olan caffeic Acid Penetil Ester(CAPE)'in tümör ve metastaz üzerinde etkilerini araştıran Prof. Hui Fen Liao ve Tayvan Memorial Hastanesi Onkologlarının sonuç raporunda propolis içeriğinin etkileriyle kanser hücrelerinin yayılım hızının, kanser türlerine göre yüzde 47-52 arasında oranlara kadar azaldığı belirtiliyor.
TÜMÖR BÜYÜMESİNİ BASKILIYOR:
Prof. M. Demestre, Alman, Amerikalı ve İtalyan üniversitelerinden bilim adamlarıyla beraber propolis ekstraktının uzun dönemli etkilerini gözlediler.
Bu uzun süreli deneyin sonucunda; propolisin 100 günlük kullanım sürecinde tümör büyümesinin önemli oranda baskılandığı bu oranın kanser türlerine göre küçük sapmalar gösterdiği, ortalama değerin ise yüzde 47,5 olduğu açıklanıyor.
Brezilya'lı Prof. Michelle C.Bufalo öncülüğünde bazı bilim adamlarının katılımıyla yapılan deneylerin sonuçlarını dayanak yapan bilimsel makalede propolisin güçlü anti tümör etkileri vurgulanıyor. Anti-iltihap, anti mikrobiyal, anti viral özelliklerine de dikkat çekiliyor.
TÜMÖR DAYANIKLILIĞINI AZALTIYOR
Molecular Nutrition and Food Research dergisinin Aralık sayısında yayınlanan araştırmada Propolisin etkin maddelerinden CAPE ve quertin'in propolis kullanımıyla ortaya çıkan çok ilginç bir etkisi ortaya çıkarılıyor. Buna göre bu etkin maddeler tümörlerin kendi kan yollarını inşa etmesini engelleyerek, tümör gelişmesinin ve dayanıklılığının önünü kesiyor.
Hırvatistan'da 2009 Temmuz'unda bir akademisyen grup tarafından yapılan araştırmada propolisin diğer bir ilginç etkisi daha ortaya çıkarılıyor.
Propolis Ekstraktının Radyoterapi süreçlerinde sağlıklı doku ve hücreleri koruyucu etkisini ima eden bir dizi sonuç alınıyor.
KANSERLİ YAŞAM SÜRESİ BELİRGİN ŞEKİLDE UZUYOR:
Japonya Fujisaki Enstitüsü Hayashibara Biyokimya Labaratuarları'nda tümör taşıyan fareler üzerinde 2003 Eylülünde yapılan araştırmalarda arı sütü kullanımıyla farelerin yaşam sürelerinin uzadığı ve DNA hasarlarının azaldığı belirtiliyor. Yine bu araştırmaya göre, tedavi gören kanser hastalarının karşılaştığı önemli sorunlardan biri olan kemik iliği aktivasyonlarındaki gerileme sonucu kırmızı ve beyaz kan hücrelerinin azalmasından arı sütüyle korunmak mümkün.
İnternational Immunopharmacology dergisinin 2005 Nisan sayısında; 679-688 sayfaları arasında yayınlanan çalışma tümör büyümesi ve oluşumuna karşı arı sütünün etkilerini konu alıyor. ve Prof. Bincoletto ile bir akademisyen grubunun gerçekleştirdiği araştırmada oksidatif DNA bozulması uygulanan farelere 16 hafta boyunca arı sütü verildiği bunun sonucunda DNA bozulmalarının azalmasıyla yaşam sürelerinin belirgin şekilde uzadığı belirtiliyor.
Akciğer Tümörlerinin Sayısı Propolis Kullanılanlarda Kullanılmayanlara Göre 4 Kat Daha Az...
Oyama Universitesi Farmakoloji Bölümünden 10 Japon Bilim Adamı'nın Science Direct'de yayınlanan araştırmasına göre, Akciğer Kanseri'nin ilerlemesine karşı propolis kullanımı engelleme etkisi gösteriyor.
Deneyde tütün bazlı kanserojenlere 7 hafta yoğun şekilde maruz bırakılmasıyla fare akciğerlerinde tümör oluşumları sağlanıyor. Daha sonra 16 hafta boyunca günlük 100mg/kg oranında propolis ağız yoluyla veriliyor. Sadece kanserojene maruz bırakılıp propolis verilmeyen farelerdeki tümör sayısı(ortalama 12,3), kanserojen sonrası propolis uygulanan farelerdeki tümör sayısına(ortalama 3,5) göre 4 kat civarında fazla oluyor. Sonuç bölümünde, "Bulgulara göre propolis kemoprevensif içerik olarak akciğer kanseri vakalarında insanlarda kullanılabilir" deniyor.
Akciğer Kanseri'nde Uygulanan Tedavinin Tümör Büyümesi Üzerindeki Anlık Başarısı Propolis Kullanımı ile Yüzde 30 Oranında Artıyor:
Radyasyon Onkolojisi Bölümün'den Tayvan'lı 5 Bilim Adamı'nın yaptığı Journal of Radiation Research dergisinin(Japonya) 45. sayısında 253 260 sayfalarında yayınlanan araştırmaya göre, sadece tedavi ile tümör büyümesi 48 saat sonra ölçüldüğünde yüzde 46 oranında durdurulabilmesine karşın, propolis ile bu miktar aynı zaman diliminde yüzde 60'lara çıkıyor. 72 saat sonra ise bu oran yüzde 67'ye yükseliyor.
Sağlıklı hücrelerde radyasyona bağlı hasar oranı ise tümör hücrelerinin aksine düşüyor.
Araştırmanın sonuç bölümünde propolis içeriklerinin antioksidan etkilerine dikkat çekilerek özetle şöyle deniyor:
"Akciğer Kanser hücreleri üzerinde öldürücü ışın etkisine benzer etki gösteriyor. Bu açıdan radyoterapiye destekleyici olarak beraber kullanılabilir. Propolis, ayrıca, hastalığın tekrar etme durumuna karşı da yardımcı olabilir."
Kemoterapi'nin Karaciğer ve Böbreklerde Yol Açtığı Oksidatif Baskı ve Doku Hasarı ve Hücre Ölümü Arı Sütü Kullanımı ile Belirgin Şekilde Azalıyor:
Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde Mayıs 2011 tarihinde 9 Bilim Adamı tarafından gerçekleştirilen bir araştırmaya Oksidatif İlaçlar ve Hücre Dayanıklılığı başlığı altında uluslararası yayınlarda yer verildi.
Ali Karadeniz, Nejdet Simsek, Emre Karakus, Serap Yildırım, Adem Kara, İsmail Can, Fikrullah Kisa, Habib Emre ve Mehmet Turkeli tarafından gerçekleştirilen araştırmada kanser tedavisinde yoğun olarak kullanılan önemli kemoterapi içeriği Cisplatin'in karaciğer ve böbreklerdeki yıkımına karşı arı sütü kullanımı öneriliyor.
SONUÇ KISMINDA ŞÖYLE DENİYOR:
"Sonuç olarak Cisplatin(CDDP) tedavisi karaciğer ve böbreklerde doza bağlı olarak değişik seviyelerde ortaya çıkarırken, deneklerde arı sütü kullanımı bu zararı azaltmıştır.
Bu koruma arı sütünün sağlıklı hücrelerin ölümünü azaltıcı etkisinden, antioksidan olması ya da serbest radikalleri temizleyen etkilerinden kaynaklanmış olabilir. Netice olarak, arı sütü kullanımı kemoterapinin karaciğer ve böbrekler üzerindeki toksit etkilerinden korunmada rol oynayabilir."
Not: Yukarıdaki araştırmalarda hastalıklı hücreleri ise bloke edici özelliği ile bu araştırmada ortaya çıkan sağlıklı hücreleri koruyucu etkisi arı sütünün harikulade seçici etkilerini ve getirdiği avantajların büyüklüğünü net bir şekilde gösteriyor.
BEYİN TÜMÖRÜ TEDAVİSİ'NİN UYGULANABİLİRLİĞİ VE BAŞARI ŞANSI ARI SÜTÜ İLE ARTIYOR:
Journal of Neurological Sciences dergisinin 28'inci sayısında 475-486 sayfalarında yayınlanan Nisan 2011 tarihli bir araştırma Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyasyon Onkoloji Bölümü'nden Uzman Doktorlar Yasemin Benderli Cihan, Erkan Göcen ve Patoloji Bölümü'nden Vedat Arsav tarafından gerçekleştirilmiş.
Araştırmaya göre, radyoterapi sürecinde arı sütü kullanımı radyasyona bağlı beyin dokusu hasarlarını azaltıyor. Tümör kontrolü için uygulanan doz miktarının bu hasar ile sınırlandığına dikkat çekilen araştırma sonucuna göre tümör kontrolü arı sütü kullanımıyla artırılabilir.
YAYINDAN BAZI BÖLÜMLER ŞÖYLE:
"Radyoterapi, primer santral sinir sistemi tümörleri ve metastazlarında uygulanan tedavi modalitelerinden biridir. Radyoterapinin amacı, beyinde normal dokuyu olabildiğince korumak suretiyle, tümör dokusuna maksimum doz vermektir.
Radyoterapide doz artırılırken, lokal tümör kontrolünde de buna paralel bir artış elde etmek mümkündür. Ancak, normal dokudaki komplikasyon riski de beraberinde artar. Dolayısıyla, tümör kontrolü, bir anlamda beyinde normal dokunun radyoterapiye toleransına bağlıdır."
"Arı sütünün antioksidatif etkisi, yapısında bulundurduğu fenolik bileşikleri veya polifenollerle sağlanmaktadır. Ayrıca bu bileşiklerin, antiinflamatuvar, antikarsinojenik, termojenik, probiyotik ve antimikrobiyal özelliklere de sahip olduğu insan, hayvan ve in vitro çalışmalarla kanıtlanmıştır.
Arı sütünün deney hayvanlarında çok sayıda farmakolojik aktivitesi tespit edilmiştir.
Antitümöral, antimikrobiyal, alerjik reaksiyonların baskılanması, kan kolesterolünü düşürücü etkisi, kanser ve HIV hastalarında hücre hasarının önlenmesi, yara iyileştirici ve gelişmeyi hızlandırıcı etki, vazodilatatif, anti-inflammatuvar aktivite gibi birçok etkiye sahiptir."
"Arı sütünün deneysel çalışmalarda antineoplastik ve toksik ilaçların neden olduğu organ hasarına karşı antioksidan etki ile koruyucu olduğu gösterilmesine rağmen iyonlaştırıcı
Radyasyona bağlı beyin hasarında önleyici rolü olup olmadığı ile ilgili literatüre rastlanılmadı.
Arı sütünün ışın tedavisi gören hastalarda iyonize radyasyona bağlı toksisiteyi önleyici etkisinin belirlenmesi; bundan sonra yapılacak çalışmalara ışık tutmakla birlikte alternatif doğal bir antioksidan gıda maddesinin destekleyici tedavide yerini alması açısından da önemlidir."
Araştırmanın sonuç bölümünde arı sütü kullanımı önerilerek, şöyle deniyor: "Bu araştırma sonucuna göre elde edilen bulgular ışığında doğal, yan etkisi olmayan arı sütünün beyine radyoterapi uygulanan hastalarda ışın tedavisinin sebep olduğu olumsuz etkileri önlemek için tedavi öncesinde ve sonrasında arı sütü verilmesi tavsiye edilebilir.
Araştırmamızda tespit ettiğimiz olumlu etkiler, arı sütünün başta antioksidatif etki olmak üzere faydalı biyolojik aktivitelerine atfedilebilir.
Konuyla ilgili klinik çalışmaların tasarlanması ve uygulanması daha etkin stratejilerin oluşturulmasını sağlayacaktır."
BEYİN TÜMORU VE BEDEN HÜÇRELER DESTEKLEYİÇİ
Her çabanız ise kardeşiniz yaşamasına bir müçadeledir hiç bir zamanda bazi tavsiyeler yapılmış ise kullanmayın şunu çok iyi bilmeniz gerek “sebzeler temizleyiçi meyveler besleyiçi” ama bu muçadelenizi kesmeyin kesinlikle de güzel kardeşimizin akrabalarınızın yanında duygusal olmayın yaşam için hep neşeli olun o güzel kardeşimiz dostlarınızın bu durum içine kapalı oluşun dan ve duygusal oluşun dan dışarı amayışı hızla beden ve de sizde hızla bir şeyyapmak için tavsiyeler kullandırıl mak tasınız haklı sınnız yaşarken yaşatmayı tevekkülün için de olan ve verilen bağışıklık gibi de yanın da insan hakkı da verdi bu mücizevi dünyaya oda nimet hikketler sadece bize düşen şükür ve sabır “allah kerim şifasını da verçek umit kesilmez “
Güzel kardeşimizin akrrabalarınızın geçmişte ateşli hastalık geçirdimi sorgulayın
Güzel kardeşimiz akrabalarınızın üzntü geçmişte yaşadımı ailesel ve haksızlık ve veya yakınını kaybetme gibi haller.
Güzel kardeşimizin akrabalarınızın duygusal halleri neşeli olmasını sağlayın
Bu notları bana düşer seniz sevinirim başka iç hastalıklar basur kalp bulantı kusma öksürük ateş baş dönmesi geçmişten bu yana
Bunlar sadece söylediğiniz kelime MEDET için sadece bilgidir.
Vitaminler, insan ve hayvan hayatında önemli rol oynayan organik maddelerdir. Kalori içermezler. Kendi başlarına enerji kaynağı değildir fakat birçok biyolojik olay üzerinde etkilidirler. Yeterli miktarda vitamin alınmaması organizmanın savunmasını zorlaştırır ve hastalıklar baş gösterir. Çok miktarda alındığında da başka hastalıklara sebep olurlar.
B3 VİTAMİNİ: Bağırsakları çalıştırma, Sinir sistemleri düzenleme, Beyin fonksiyonlarını ayarlama; Bitkinlik, uyuklama, depresyon ve cildin sağlığını korumada çok faydalıdır.
Eksikliğinde çocuklarda büyüme durur. Pellegra hastalığı görülür.
GIDA ÇEŞİTLERİ
Yer fıstığı, bitter çikolata, karaciğer, süt, peynir, yoğurt, yumurta baklagiller, kepekli ekmek, balık, taze meyveler, yağlı tohumlar ve patateste ,kuzu eti, mercimek ,bira mayası, bulunur. Pek çok besinlerde, B1 ve B2 ile birlikte bulunur.
B 14 VİTAMİNİ: Vücutta tümör oluşumunu önler. Bu konuda çalışmaktayım işşallah kısa zamanda ileteçem
KALSİYUM: Özellikle kemik oluşumu ve diş sağlığı açısından önemli bir mineraldir. Kalsiyumun, kas büyümesi ve kasların gerginliği, enerji üretimi, sinir iletimi ve kalbin ve kan damarlarının verimli ve düzenli çalışmasında önemli görevleri vardır. Hamilelik ve doğumdan sonra süt yapımında etkilidir.
Romatizmayı giderir, kemik erimesini önler, akciğerin normal çalışmasını sağlar, kanın pıhtılaşmasını kolaylaştırır. Ayrıca kanser ve kalp hastalıkları riskini azaltır. Hayat boyu her gün düzenli olarak yeterli miktarda kalsiyum alınması kemiklerin çabucak kırılmasına, kamburluğa ve insan boyunun kısalması riskine karşı korur.
Sırt ağrıları çeken insanlara kemiklerini ve kıkırdaklarını güçlendirmek için kalsiyum ve magnezyum takviyesi kullanmaları önerilmektedir.
Kolon kanseri riski taşıyan kişilerin kalsiyum bakımından zengin bir beslenme programı uygulamaları ya da kalsiyum takviyesi kullanmaları halinde hastalıklarının önlenebileceğine dair tespitler yapılmıştır.
Kadınların adet dönemlerinde kalsiyum, magnezyum takviyesi kullanmalarının ağrılarında rahatlama sağlamaya yardımcı olabileceği görülmüştür.
Kalsiyum ve magnezyumun uzun süre bir arada kullanılması halinde beyin damarlarının da bulunduğu kan damarlarının sağlığı korunacak, migren kaynaklı baş ağrıları hafifleyecektir. Kalsiyum ve magnezyum takviyesi uyku problemlerini çözmede de etkilidir.
Kalsiyum eksikliğinde raşitizm, kemik erimesi ve diş çürümesi gibi sorunlar ortaya çıkar. Saç ve tırnaklarda kırılmalar meydana gelebilir. Ayrıca, eklem ağrıları, kas krampları, egzama, kalp çarpıntısı, yüksek tansiyon, sinirlilik, uykusuzluk ve depresyona neden olabilir.
Fazla kalsiyum alınması böbrek taşı ve kireçlenmesi, kas güçsüzlüğü, kemiklerde kireçlenme gibi sağlık sorunlarına neden olabilmektedir.
Kalsiyum en fazla süt ve süt ürünleri, yumurta, un, susam, saf bitter çikolata, soya fasulyesi, şalgam, ıspanak, patlıcan, patates, soğan, lahana, pırasa, karnabahar, küçük balıklar, fındık, fıstık, çilek, dut, portakal, limon, ayva, nar, hurma, karpuz, pekmez, pirinç, nohut, mercimek ve zeytinde bulunur.
İYOT: Hayat için oldukça önemli bir element de iyottur. İyot mineralinin büyük bir kısmı Tiroid bezinde bulunur ve Tiroid bezinin fonksiyonlarını düzenler.
İyot, aynı zamanda kanı temizler, ana damarların sertleşmesini önler, zihinsel fonksiyonları düzenler, kilo almayı sağlar. Normal büyüme ve gelişme, enerji kullanımı ve kilo kontrolü, beyin ve sinir sisteminin düzenli çalışması gibi başlıca fonksiyonlarda önemli görevler alır.
İyot eksikliği, troid bezinin fonksiyonlarını yerine getirmesine engel olarak başta guatr olmak üzere, zekâ geriliği, gelişim bozukluğu, kısırlık gibi şikâyetlerin oluşmasına neden olur.
Deniz ürünleri, süt, başta yeşil yapraklı sebzeler olmak üzere; brokoli, lahana, çilek, ıspanak ve havuçta bulunur.
MAGNEZYUM: Magnezyum hayati önem taşıyan mineralden belki de en önemlisidir. Vücudun kendisi bu minerali üretmediği için magnezyumun be sinler yoluyla alınması gerekir.
Vücudumuz için gerekli olan magnezyumu bazı gıdalardan, içtiğimiz sulardan özellikle maden sularıyla alırız.
Magnezyum toprakta ve deniz suyunda saklıdır. Vücudumuzda da sürekli doldurulması gereken bir magnezyum rezervi vardır. Yanlış beslenme, toprakta bu mineralin giderek azalması magnezyumun vücut tarafından yeteri kadar alınmamasına neden olur.
Ayrıca fazla terleyen, müshil veya idrar söktürücü ilaç alan kişilerde vücuttan daha fazla magnezyum gider.
Stres, hamilelik ve emzirme gibi durumlarda ise vücudun magnezyuma olan ihtiyacı daha da artar. Vücut bu minerali yeteri kadar almadığı zaman kemiklerde depo edilmiş olan magnezyumu kullanır.
Rezervi bittiği zaman da alarm verir. Mide barsak bölgesindeki, idrar yollarında, baldırlardaki kramplar, kalp ritmindeki bozukluklar, boyunda ve omuzlarda kasılmalar veya sinirlilik, ellerde uyuşukluk ve karıncalanma, migren, dikkat azlığı, gürültüye karşı hassasiyet magnezyum eksikliğinin işaretleridir
Magnezyum, sinir sisteminin aşırı duyarlılığını azaltarak sakinleşmeye yardımcı olduğu için “Antistres minerali” olarak da bilinir. Astım ve alerjik nezleyi hafifletir. Ayrıca cildi düzgünleştirir, saçı güzelleştirir, tırnakları kuvvetlendirir. Kas ve sinir fonksiyonlarının yürütülmesi, kalp ritminin düzeninin sağlanmasında magnezyum büyük önem taşımaktadır.
Magnezyum, enzimlerin harekete geçirilmesi ve kandaki şekerin enerjiye dönüştürülmesinde rol alır. C vitamini, sodyum, potasyum, kalsiyum ve fosfor gibi vitamin ve minerallerin daha etkili kullanılması için de gereklidir. Astım ve alerjik nezleyi hafiflemesi de magnezyumun faydaları arasındadır. Adet dönemi öncesi magnezyum takviyesi adet sancılarını azaltır. Hamilelikte görülen kramplara karşı koruyucudur.
Bilim insanları hastalıkların yüzde 13’ünün magnezyum eksikliğine bağlı olduğunu belirletiyor, Magnezyum olmadan vücutta enerji dönüşümü olmaz. Magnezyum eksikliği kalp, böbrek, beyin ve karaciğer fonksiyonlarında aksaklıklara yol açarak halsizlik, iştahsızlık, huzursuzluk ve uyku bozukluları, dalgınlık, hafıza zayıflığı, öğrenme güçlüğü, böbrek yetmezliği, kalp çarpıntısı, kramp gibi sağlık sorunlarına neden olabilmektedir.
Özellikle alkol bağımlılarında ve sık alkollü içki içenlerde magnezyum eksikliğine bağlı kalp hastalıkları daha sıktır. Ayrıca sigara da aynı etkiyi yaptığı için sigara içenlerde ihtiyaç daha fazladır. Bu da kalp ve damar hastalıklarına zemin hazırlamaktadır.
Hamilelikte magnezyum eksikliği erken doğum riskini arttırır. Yeni doğanda ise magnezyum eksikliği bebeğin ısı kaybetmesine ve ölümüne yol açabilmektedir. Magnezyum fazlalığı bitkinlik, yorgunluk, uyuşukluk, böbrek ve sindirim sistemi hastalıkları, kaslarda istek dışı titremeler, terleme ve depresyon gibi sağlık sorunlarına yol açar
GIDA ÇEŞİTLERİ
Kuru sebze ve meyveler, lahana, patates, pırasa, tahıllar, soya, badem, yer fıstığı, fındık, çikolata, muz, çilek, hurma, esmer pirinç, bulgur, kepekli ekmek soya ,semiz otu ,maydanoz ,kuru bezelye ve etler kemik yapımı için gereklidir.
KÜKÜRT: Solunum sisteminin sağlıklı çalışmasına katkıda bulunur ve vücudun oksijen dengesini korur. Beyin fonksiyonlarının çalışmasını destekler.
Saç, tırnak ve cilt sağlığı için gereklidir. Alerjik rahatsızlıklara karşı koruyucudur.
Uyuz ve egzama gibi deri hastalıklarının tedavisinde kullanılır. Karaciğerin düzenli çalışmasına yardımcı olur ve safra salgılarını arttırır.
B Grubu vitaminlerinin kullanılmasına yardımcı olur. Beyin fonksiyonları için gereklidir Oksijen dengesini sağlar .Bazı zararlı bakterileri öldürücü etkisi vardır. Kükürttün faydaları arasında yaşlanmanın belirtilerini azaltması da sayılabilir.
Kükürt eksikliği saçlarda zayıflık ve deride solgunluk görülebilir .Aşırı kükürt böbreklere zarar verir. İnsan vücudu fazla kükürt alması durumunda baş ağrısı, boğaz ve mide yanması, kusma gibi belirtiler gösterir. Ayrıca, alerjik deri hastalıklarına neden olur.
Kükürt fazlalığı en çok astım hastalarını olumsuz etkiler. Sağlıklı saç, cilt ve tırnaklar için gereklidir. Oksijen dengesinin muhafazasına yardımcı olur. Bu da beyin fonksiyonları için çok önemlidir.
GIDA ÇEŞİTLERİ
Kükürt Kırmızı et, tavuk ve balıketi, yumurta, zeytin, havuç, soğan, sarımsak, kereviz, turp, lahana, ıspanak, çilek, muz, maydanoz, marul, patates, incir, tere, soya, dana yürek ,kuru fasulye, balıklar, yumurta, buğday çimi, karides mercimek ,yulaf ezmesi, maydanoz ve hurma kükürt içeren besinler arasındadır.
BAKIR: Bakır karaciğerde depolanan; C vitaminini oluşumunda, vücut dokusunun yenilenmesinde ve kemik yapısının sağlamlığı için gerekli olan bir mineraldir. Başta beyin ve sinir sistemi sağlığı üzere er türlü hastalığa karşı koruyucudur
Protein sentezlenmesinde ve enerji üretiminde görev alır. Alyuvarların oluşumuna katkıda bulunur. Saç ve deri sağlığı için faydalıdır.
Bakır eksikliği, bakır açısından yetersiz beslenme, bakırın yeterince emilememesi ya da fazla çinko alımı gibi nedenlerden kaynaklanabilmektedir.
Bakır eksikliği; bağışıklık sistemi zayıflamasına vücut direncinin azalmasına, güçsüzlük, kansızlık, sinir ve asabi bozukluklara, deride yara ve egzama gibi sorunlar ortaya çıkmasına yol açar.
Kalp hastalıkları ve kalp krizleri meydana gelir. Ayrıca, saç dökülmesi, iştahsızlık, ishal ve çarpıntı meydana gelebilir. Kemikler ve dokuların yapısı olumsuz etkilenir. Bakırın aşırı dozda alınması, kanser riskini büyük oranda arttırmasının yanı sıra depresyon, şizofreni, bunaklık, hipertansiyon gibi ciddi zihinsel ve bedensel rahatsızlıklar meydana gelir.
GIDA ÇEŞİTLERİ
Zeytin, badem, fındık, ceviz, taze ve kuru üzüm, arpa, tam ekmek, bal, kuzu ciğeri, sarımsak, portakal, pancar, pekmez, brokoli, fasulye, sığır karaciğeri, buğday çimi, ceviz ,kayışı, mercimek ,yulaf ezmesi ,badem ,soya ,fındık ,mantarlar, tere ,limon. ve bezelye bol miktarda bakır içeren besinler arasındadır.
BOR: Bor sağlık açısından önemli bir mineraldir. Vücudun fosfor dengesini sağlar Kalsiyum, magnezyum ve fosfor mineralleri ile D Vitamininin vücutta korunmasına ve etkili bir şekilde kullanılmasına yardımcı olarak diş ve kemik sağlığının korunmasına katkıda bulunur. Beyin fonksiyonlarını geliştirir, östrojen hormonunun çalışmasını destekler. Borun bir diğer özelliği de doğal bir antibiyotik oluşudur.
Özellikle, kemik erimesi, migren, sinir hastalıkları, halsizlik, uykusuzluk ve kanser tedavilerinde kullanılmaktadır.
Bor eksikliği, D vitamini eksikliğine ve buna bağlı olarak da kemik erimesi ve zayıflamasına ve kemiklerin daha kolay kırılmasına neden olur. Eksikliğinde ayrıca, konsantrasyon zorluğu ve hafıza zayıflığı görülebilir. Yüksek dozda alınması zehirleyici etki gösterebilir.
Badem, fındık, elma, üzüm, çilek, hurma, şeftali, erik, patates, sarımsak, brokoli ve domates bol miktarda bor içeren besinler arasındadır.
SİLİSYUM: Zarları kuvvetlendirerek kanamaları önler. Organların vakitsiz yaşlanmasını, bozulmasını engeller. Beyin yorgunluğunu giderir. Yaraların çabuk iyileşmesini sağlar.
Bu minareli hücre zarlarını kuvvetlendirerek kanamalarını inceler. Organların vakitsiz yaşlanmasını ve bozulmasını engeller .Beyin yorgunluğunu giderir .Yaraların çabuk iyileşmesini sağlar .Buğday kepeği sarımsak, kuru fasulye ,enginar ve kırk kilit otu (at kuyruğu)
Musibetlere ilk seni yıkmak için kas kemik yapını bozar ve oksijenini keser yavaş kademeli sağlam yerlerini de yok eder bir cevap tarih ve zamanlar gelince yazılacak..
KIRKKİLİT OTU: Atkuyruğu Musibetlere karşı en etkili bugün içinde geçerlidir..
05 06 mayıs Hıdırellez ve kırk bitki toplanıp doğanın kaynatılır tabiatın çocukları içer şifa bulurlardı ,on dan dolayı kolay yoluyla olsun diye doğa tek ot verilir kırk kilit oto verilir doğaya hepsinin bir birleşimden silika silisyum dioksit ve tek bitki örtülerin için de ise silika atkuyruğu kırk kilit otu da bulunur.
“Kapı pencere acın yağmur olsa da enerjileri alın”..
Hiç bir yerde bulunmaz sadece sentetik yapılır.. Bu gün ise musibeti büyütür.. Asıl öyle değildi çok önce saklı olan şifa sizlere elçiler haberdar etti doğaya ol dedi sadece bu kadar..
Sonradan araştırılır asırlar sonra.. sonrası Latin harflerini alır..
Atkuyruğu: silisli asitler, sapanin, oksal, sodyum, potasyum, demir, alüminyum, koloid, mangan, reçine, acı maddeler, eqvisetin
Latince Adı: Equisetum arvense
Diğer adları:
At koruğugillerden; kök sapı ömürlü olan, nemli yerlerde yetişen bir bitkidir. Çay için toplanacak yaz sürgünleri Mayıs Haziran döneminde, henüz canlı yeşil rengini korurken, sapın toprağa yakın bölümünden kesilir ve demetler halinde gölge ve havadar bir yere asılarak kurumaya bırakılır. Bitkide sonbahara hastalık gözükebilir. Hastalıklı bitkiler toplanmamalıdır.
İyi kurumuş bitki gevrekleşerek çıtır çıtır kırılır. İğne yapraklar gövdeden kolayca ayrıldığında kuruma tamamlanmış olur. Yapraklar ovuşturularak saptan ayrılır ve bir örgüye serilerek 1 2 gün boyunca tam olarak kurumaya bırakılır.
Acı madde, saponin, tanen, silisik asit, çeşitli alkoloidler ve potasyum içerir.
Faydaları ve Kullanım Şekli: Damarları ve kasları yumuşak tutar. Özellikle, sporculara çok faydalıdır. Kanı temizler. Saçı besler ve kepeği önler, Saç dökülmesi, tırnak kırılmalarında fayda sağlar. Kronik öksürükte faydalıdır.
Sindirim sistemini güçlendirir. İdrar ve balgam söktürücüdür. İdrar torbasındaki iltihabı giderir. Ödem giderici etkisi de bulunmaktadır. Ağız ve bademcik iltihaplarında faydalıdır. Vücut direncini arttırır. Yaraların ve kesiklerin iyileşmesini hızlandırır. Böbrekleri temizler ve böbreklerde oluşan kum ve taşları dökmeye yardımcı olur.
Kaşıntılı egzamalarda, kabuklu, iltihaplı, kılları dökülmüş olsa bile, atkuyruğu kaynama suyu ile yapılan banyolar veya kompresler büyük yardım sağlar. Kemikleri kuvvetlendirir. Romatizma, gut ve eklem ağrılarında çok faydalıdır.
Damar sertliğini önler, regl düzensizliklerinde iç kanamaları önlemede ve durdurmada (burun, mide, barsak, akciğer, beyin kanamaları, aşırı regl kanamaları) kullanılır.
Sinir sıkışması, bel ve boyun ağrıları, kıkırdak sorunlarında faydalıdır.
Kırk kilit bitkisinin toprak üstünde kalan kısımları kurutulup kaynatılmak suretiyle çay ve gargara olarak ya da haricen kullanılır.
Pek çok faydalı etkiyi çay olarak içildiğinde gösterir. Ayrıca, Kırk kilit suda kaynatıldıktan sonra elde edilen su, haricen egzama, sivilce, yara, çıban ve kıl dibi iltihaplarına karşı kullanılabilir.
Bu su gargara olarak ise boğaz, bademcik ve dişeti iltihaplarına karşı faydalıdır. Kökler zehirli olduğundan toplanırken sürgünlere karışmamasına dikkat edilmelidir.
Çay: 1 2 çay kaşığı bitkinin taze veya kuru yaz sürgünü 150 ml. suda 3 5 dakika ateş görmeden demlenir süzülür.
Silika (Silisyum Dioksit) yaşamsal önem taşıyan bir mineraldir. Konuşma sırasında silisyum olarak da geçen silika atkuyruğu olarak bilinir.
SİLİSYUM: Zarları kuvvetlendirerek kanamaları önler. Organların vakitsiz yaşlanmasını, bozulmasını engeller. Beyin yorgunluğunu giderir. Yaraların çabuk iyileşmesini sağlar.
Bu minareli hücre zarlarını kuvvetlendirerek kanamalarını inceler. Organların vakitsiz yaşlanmasını ve bozulmasını engeller. Beyin yorgunluğunu giderir. Yaraların çabuk iyileşmesini sağlar. Buğday kepeği sarımsak, kuru fasulye, enginar ve kırk kilit otu (at
kuyruğu)
Uyarı: Tavsiye edilen miktardan fazla kullanılmamalıdır. Kırk kilit otunun bazı türleri zehirlidir. Kullanırken dikkat edilmeli ve uzman kişilere danışılmalıdır. Uzman kişilerden yârdim istenir.
Saklı şifa sırlar kitabin dan bitkilerin dilleri, bitki içindekiler ,7 bitki 16 bitki 40 bitki 52 bitki ayrı ayrı gönderilen şifreleri, bölümlerinden kısa alıntılar
YILAN BALIĞI İlla bir Japon’un bir Çinlinin bulması değil.
Beynin altını atın gümüş yoksa pusulayı kaybedersin..
Yılan balıkları Türkiye ege sularında ve Edirne enez ilçesinde yetiştiricilik yapılmakta dır. Çin, Japonya ve Avrupa sularında yaşamaktadırlar, Bu cins balıklara "sudaki ginseng" adı verilmiştir.
Denizde doğar ancak akarsularda yaşarlar. İnsanlar, bugüne kadar verilen çabalara rağmen bu balığın yavrularının suni üretimini gerçekleştirememişlerdir.
Dolayısıyla bu balık cinsi çok değerlidir. Örneğin, Çin'de ona "yumuşak altın" denilmektedir. Yaşaya bilirlik gücü çok yüksek bir balıktır.
Gece rahatça hareket eder, ışığa karşı çok duyarlıdır ve oksijen eksikliğine son derece dayanıklıdır.(Tüm sır derisinde ve omurgasında dır)
I945'te Hiroşima'daki nükleer bombardımanın ardından tüm canlıların arasından yalnızca bu balığın hayatta kalabilmesi herkesi çok şaşırttı. (Derisindeki sır, omurgasın da ki yaşam onu hayata tutmuş tur)
Bu durum bilim adamlarının yoğun ilgisini çekti. Japonya'da son derece değerli olan ve içerdiği besin maddelerinin katsayısı yüksek olan bu cins yılan balığı insanlar tarafından çok sayıda tüketilmektedir.
EPA insan vücudunun üretmediği başlıca doymamış yağ asitleri. Bu asit, kan damarlarını iyileştirir, lipid seviyesini azaltır, dolayısıyla çeşitli kan damar hastalıklarını etkili bir şekilde önler.
DHA aynı şekilde insan vücudunun üretmediği başlıca doymamış yağ asitlerin den dir. Bu aside "BEYNİN ALTINI" adını vermişler.
Beyin fonksiyonlarını iyileştirir, hafızayı güçlendirir, yaşlanma nedeniyle meydana gelen dejenerasyon ve senile dementia durdurulabilir.
akgler alkoksil gliserin, insan vücudu tarafından üretilebilmektedir.
Bilim adamları ona "bağışıklık kaynağı" adını vermişlerdir. Lenf bezlerinde, karaciğer ve ilikte konsantre olan bu madde bağışıklık sistemini güçlendirerek vücudu enfeksiyon ve diğer hastalıklara karşı dirençli kılar.
Daha bir çok rahatsızlıkta kullanılır. Hangi vitaminler ve mineraller var sorusu :YOK,YOK
Hamilelikte hem anneye hem de bebeğe katkıları büyüktür.
Cinsel gücü kuvvetlendirir. Erkekliği arttırır.
Göğüs meme kansere karşı koruyucu
Beyin hücrelerini güçlendirir. Migren rahatsızlığında faydalıdır.
Kalp ve damarları korur.
Kolesterolü düşürür.
Alerji ve astım hastalığında oldukça ciddi yararları vardır.
Fazla kilolardan kurtulmada zayıflamaya yardımcı olur.
Cildi kuvvetlendirir. Çatlak ve pişiklerde faydalıdır.
Bağışıklık sistemini kuvvetlendirerek hastalıklara karşı zayıflığa iyi gelir.
Eklem romatizmaya iyi gelir.
Devam edeçek