• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
   

  SAKLI-ŞİFA

Evren dengesini yakalamak hasta olup çare aramak değil.

Hasta olmamak için hastalığa sebepleri yok etmek.

 Bu site geçek dili ve imla ile ”edebiyatcı tarih felsefe ve veya editor” taraflarından düzeltirilerek yazılmamış ve bu site yazarı “tamamen terçübesine ” göre yazmış olarak sunulmuştur. 

Yaşam şavaşını kazanan kazanacak güçlü ve hızlı olan değildir “ inandığı yolda doğrulukla doğrularla ” yaşama yaşatmak için sabır ile ilerleyen yaşamda başarılı yer tutar ve onu hiç bir güç kimse durduramaz defalarca yıkılsada saklı-şifa 
ENVİDA TOKEN CANLI GRAFİK
ENVİDA STAKE TOKEN
ENVİDA STAKE TOKEN
SİTE MENÜSÜ SAKLI-ŞİFA
SİTE HARİTASI SAKLI-ŞİFA
TAKVİM SAKLI-ŞİFA

A DAN Z YE BİTKİLER SAKLI ŞİFA

                                     

                         A DAN Z YE BİTKİLER  SAKLI ŞİFA
AMARANTH
Peru Meksika güney Amerika ya doğru. Neden olmasın Türkiye de yetiştiricilik her şeye uygun ve tüm canlılar için 
  
Peru’da, Amaranth bitkisinin çiçekleri, diş ağrısı ve ateş tedavisinde kullanılır. Ekvatorda popüler olan, “aguardîente” adı verilen alkollü içecek Amaranth çiçeğinden yapılır, ve “Kanı temizlemeye" ve kadınların adet dönemlerini düzenlemeye yardımcı olduğu düşünülür.

Ayrıca,  tahıllar amarant arasında, en yüksek lif içeriğine sahip olanlardan biridir. Bütün tahıllar içerisinde sadece bitkisi kinoa demir değeri  değerinden fazladır. Ayrıca iyi bir kalsiyum, magnezyum ve folate kaynağıdır. Kolesterol düşürücü ve kanserle savaşan bir fitokimyasal olan skualeni içerir  
  
Arginin, histidin , izolösin, lösin , linoleik asit, lisin, metiyonin, oleik asit, palmitik asit, fitosteroller, treonin, triptofan ve aynı zamanda phytonutrientler bakımından geniş bir içeriğe sahiptir. 

Ayrıca vitamin bakımından da oldukça yüksek olan bu bitki içeriğinde B2 vitamini (riboflavin), B9 vitamini (folik asit), kalsiyum, bakır, demir, magnezyum, fosfor, potasyum ve çinko açısından da oldukça zengindir.

Amarant kurak iklim koşullarına oldukça dayanıklı olmasından dolayı kıraç arazilerde kolaylıkla tarımı yapılabilmektedir.

 Amarant birçok kültür bitkisine göre kurağa dayanıklılığı oldukça yüksektir, Amarant kuru hava koşullarında geçici olarak gelişimini yavaşlatır ve yağış yada sulamayla tekrar canlandığı bilinmektedir.

Amarant bitkisi erken ve geç donlardan etkilenmekte bu yüzden ekim ve hasat zamanlaması iyi yapılması gerekmektedir. Türkiye şartlarında en uygun ekim zamanı ilkbahar aylarında don tehlikesi kalkınca yapılmalıdır.

Diyabet: Amaranth'ın, hıpergliseminin önlenmesine yardımcı olabileceği ve diyabete bağlı komplikasyonları azaltabileceği keşfedildi.

Diyabetli fareler üzerinde yapılan bir çalışmada, Amaranth'ın kandaki glikoz değerini belirgin şekilde düşürdüğü, ensülin değerini arttırdığı ve yükselmiş karaciğer fonksiyonu belirtilerini normale çevirdiği keşfedildi.

Kalp Hastalığı: Yulaf, kolesterole karşı tartışmasız şekilde en şifalı tahıl olarak görülse de Amaranth da kötü kolesterolü düşürmede neredeyse yulaf kadar etkili görünüyor ve yulafa alerjisi olanlar veya yulafı sevmeyenler için geçerli bir alternatif olabilir

Göğüs Kanserini Önleme: Araştırmalar Amaranth tohumunun içindeki bir bileşenin, söeüs kanseri hücrelerindeki tümör büyümesini engelleyebileceğini bulgusuna vardı.

Kanser: Skualen, Amaranth'da doğal olarak bulunan, tümörlere kan gidişini durdurabilecek bir antioksıdandır. Amaranth yağı yüzde sekiz skualen içerirken, daha yaygın olarak kullanılan bir skuaien kaynağı olan köpekbalığı yağı, sadece yüzde bir oranında skualen içerir .

ALTIN MÜHÜR
Altın mühür (Hydrastis canadensis), bir bitki türüdür. Hint boyası ve hidrastis olarak da bilinir.
Ormanlık alanda yetişen bu çok yıllık bitkinin, parlak sarı, düğümlü kök tabanından, kıl küçüklüğünde kökler büyür. İlkbahar 30 santimetreye ulaşabilen, tabanında sarımsı kahverengi pulları olan, tüylü dik bir gövde verir.
Koyu yeşil yaprakları tüylerle kaplı, el biçimli ve damarlıdır. Çiçekleri yeşilimsi beyaz, meyveleri ise koyu kırmızı, böğürtlene benzeyen tanelerdir. Ayrıca 
Içinde hidrastin, hidrastinin gibi alkaloidler bulunur. Köksapından dokumaları safran rengine boyamakta kullanılan sarı bir sıvı elde edilir. Sabahları görülen mide yanmalarına karşı kullanılır. Ayrıca iştah açıcı özelliklere de sahiptir.
 Tib tarihinde  alanı, Amerikan in keşfinden sonra, yeni birtakım bitkilerin ilavesiyle daha da zenginleşti; mesela altın mühür kakao ağacı, koka kinin ağacı, sütotu ve bunun gibi, bitkiler o devirlerde  Amerika yerliler tarafından bilinmekteydi.
 Ateş düşürür ve bağışıklık sistemini güçlendirir.
 Zehirli olduğu için dikkatli kullanılmalıdır.

ABDESBOZAN OTU: 
Latince Adı: Pimpinella saxisfrage, Poterium spinosum
Diğer adları: Gülgillerden; siyah ve yeşil boya çıkartılan bir bitkidir. Şifa olarak kullanılan kökü çok acıdır.
Ülkemizde özellikle Karadeniz Bölgesi’nin yüksek rakımlı yerlerinde yetişir. Yaprakları salatalarda kullanılabilir. Kökleri ve yaprağı kaynatılıp içilir.
Ayrıca bu bitkiden siyah ve yeşil boya da elde edilir. Abdestbozan otunun yapraklarında hoş bir koku bulunur.
Kökü bergapten, pimpinellin ve sphondin içerir.
 Faydaları ve Kullanım Şekli: Vücuda dinçlik verir. Mideyi kuvvetlendirir. Mide yanması ve bağırsak gazlarını giderir, sindirime yardımcı olur. Baş ve göğüs ağrılarını dindirir.
Balgamı söker. Boğmaca ve öksürüğe iyi gelir. Bademciklerde oluşan şişlikleri indirir. Çıbanların olgunlaşmasına, burun kanamalarını kesmeye yardımcı olur. Ateş düşürücü ve ağrı kesici etkisi vardır.
Abdestbozanotu yaprağı çay gibi demlenerek güneş yanığı meydana gelmiş yüzlerin yıkanarak tedavi edilmesinde kullanılır.
Abdestbozan otu kökleri, sinir otu çayına katılırsa iltihap durdurucu etki gösterir. Bunun için abdest bozan otunun kökü kurutulup öğütülür. Bir bardak suya bir yemek kaşığı koyulur ve 10 saat bekletildikten sonra süzülerek içilir. Bu karışımı günde 2 su bardağı içmek gerekir. Gargara yapmak için 2 yemek kaşığı toz 1 4 litre suda kaynatılır, soğuyunca kullanılır.
Çayının Faydaları: Bağırsak gazlarını giderir. İdrar yolu rahatsızlıklarına iyi gelir. Mideyi kuvvetlendirir, yanmasını önler. Göğüs ve baş ağrılarını giderir. Vücuda dinçlik verir. Bademcik şişlerini indirir. Burun kanamalarını keser.
 C vitamini içeren yaprakları salatalarda, faydalı bitki katılmış tere yağlarda ve yumuşak peynirlere çeşni katmak üzere kullanılır. Biberiye ve tarhunla birlikte elde edilen karışımı sirkelere ve salatalarda kullanılır.
KULLANIMI: Resmi nitelikli bahçelerin kenarlarına dikilir.
SOFRADA:
Fındıksın ve keskin hıyar kokusu taşıyan yapraklar  garnitürlere ,salatalara, yararlı ot katılmış tere yağlara ve yumuşak peynirlere çeşni katmak üzere ya da sebze yemeklerine serpilerek eklenir.
Güveç ve kremalı çorbalara pişme işleminin başında konur. Öteki yararlı otlara özellikle biberiye ve tarhunla karıştırılır. Bu karışım sirkeye salata terbiyelerine çeşni katmakta ve yaz içkileri ile punca serinletici bir etki kazandırmakta kullanılır.
KOZMETİKTE:
Güneş yanıklarına karşı çay gibi demlendirilerek yüzü yıkayacak etkin  bir sıvı elde edilir.
TIPTA:
Sindirime yardımcı olmak üzere C vitamini içeren yaprakları yemeklerin üzerine serpilir. Ayrıca tonik ve idrar getirici çay olarak demlendirilip içilir.

ABDÜSSELAM  OTU
YETİŞTİĞİ YER VE ÇEŞİTLERİ:
Antalya çevresinde yetişir. Geniş  yaprakları ve kökü insan şeklindedir. Fena kokusu vardır.
KULLANILAN MADDESİ:
Tohumları ,bitkisi.
TIBBİ ÖZELLİK VE FAYDALARI:
a)Mafsal ve baş ağrılarına lapası yapılıp konulursa ağrıları geçirir.
b)Suyundan içine çekilir veya koklanırsa insanı uyutur. Suyu gargara yapılırsa diş ağrısını geçirir.
c)Bu bitkinin tohumları yutulursa rahim hastalıklarını geçirir.
d)Şevheti artırır, idrar yanmasını ,kanın hararetini keser.
e) Hermes bu otun Hz. Süleyman ağacı olduğunu ve Hz. Süleyman’ın bunu yüzüğünün altına koyduğunu, onunla fevkalade işler, mucizeler gösterdiğini söylemiştir.
Bütün mahlukat ona itaat etmiştir. Yine Hermese göre İskender i Zülkarneyn şarktan gayba giderken elinde bu ot varmış .Bu otun her derde deva olduğu söylenir.

ADAÇAYI
Latince Adı: Salviae Folium
Diğer adları: dağ çayı, daldırma çayı, elma çayı, dağ elması çayı, çalba çayı, dişotu, meryemiye.
Ballı Babailer familyasından olan adaçayı ıtırlı bitkilerdendir. 450 kadar türü vardır. Ülkemizde Akdeniz ve Ege Bölgesi’nde yetişir.
Adaçayının, kışın yapraklarını dökmeyen, haziran ve temmuz aylarında açan ve me-nekşeye benzeyen çiçekleri oldukça keskin kokuludur. Yaprakları, bazı türlerde alacalı, hatta kırmızı ve mor renklerde olur. Çiçekleri genelde mor mavi renkli iken, seyrek de olsa beyaz ya da pembe renkli çiçek açan türleri de görülür.
Tıbbi adaçayı. Bu yapraklardan hazırlanan çay, uzun zamanlardan beri vücudu güçlendiren tonik olarak içilmektedir. Adaçayının çiçek açmaya haşladığı ilkbahar sonu ile yaz başlarında yaprakları toplanıp 35 C derecenin altında, gölge yerlerde kurutulur.
 Bitkinin taze yaprak ve çiçek kısımları kullanılabileceği gibi yaprak kısımları kurutulup saklanabilir ve daha sonra tüketilebilir. Ayrıca bitkinin toprak üstü kısmından elde edilen uçucu yağ da sıklıkla kullanılmaktadır.
Anadolu adaçayından “elma yağı” veya “acı elma yağı” denilen yağ da üretilmektedir. Bu tür adaçayı da kimyasal yapı ve tedavi etkisi bakımından tıbbi adaçayına benzer fakat tıbbi adaçayı şifacılık bakımından daha etkilidir.
Etkin Maddeler: B vitamini, tanen, glikozitler, acı madde ve uçucu yağ (uçucu yağda tuyon, sineol, borneol, pinen) kafeik asit deriveleri, diterpenler, flavonoidler, ursolik asit ve asit saponin.
Faydaları ve Kullanım Şekli: Pek çok ilacın bileşiminde kullanılır. Sıkça içildiğinde vücuda kuvvet ve dinçlik verir, kalp krizi tehlikesini azaltır, Mide ve bağırsak gazlarını giderir. Mide bulantısını keser.
Sindirim sisteminin düzenli çalışmasını sağlar, ishali keser. Uyarıcı etkisiyle kan dolaşımını hızlandırır, göğüs açıcı ve rahatlatıcı etkisi astım hastaları için faydalıdır. Sinirli olanlara sakinlik verir. Tansiyonu düşürür, gece terlemelerini en aza indirir. İştahsızlığı ve yemeklere karşı duyulan tiksintiyi giderir. İdrarı arttırır.
Kadınlarda dölyatağı kaslarını uyarır. Aybaşı düzensizliklerini ve aşırı sancıları giderir, menopoz dönemi sıkıntılarını azaltır. Bütün bu etkileri için, kurumuş yapraklarından 1 2 tatlı kaşığı alınıp üzerine l bardak kaynar su dökülerek, yapraklar 10 dakika süreyle demlendirilir. Bu in füzyonda ki yapraklar süzülür ve elde edilen çay, günde üç kez birer bardak içilir.
 Adaçayının içerdiği uçucu yağ, mukoza zarlarını iyileştirdiği için ağız, dişeti ve dildeki şikâyetlerle boğaz, bademcik ve dişeti enfeksiyonlarına karşı iyileştiricidir. Bitki, ciltteki mantarlara sürülürse onları yok eder. Bu etkileri sağlamak için, adaçayının kurumuş yapraklarından 1 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak suya konularak kaynatılır. Sonra kabın üstü kapatılıp 15 dakika süreyle bekletilir.
Böylece elde edilen dekoksiyonla günde birkaç kez derin gargara yapılır. Ya da bu dekoksiyon, mantarların bulunduğu yerlere dıştan uygulanır.
Ayrıca yemeklere ve çorbalara tat ve koku vermek için de kullanılır. Banyo suyuna katılırsa vücuda zindelik verir.
Adaçayı yaraların iyileşmesini hızlandırır. Bunun için, körpe adaçayı yaprakları ezilerek yara lapası hazırlanır. Bu lapa yaraların üzerine kompres yapılarak, yaranın iyileşmesi hızlandırılır.
Kullanım Şekli ve Dozaj: Adaçayının en yaygın kullanım şekli çay olarak tüketmektir. Bitkinin çayını hazırlamak için 20 gr. kurutulmuş adaçayı yaprağı üzerine yaklaşık 1 litre kaynar su eklenerek 15 dakika beklenir. 15 dakika sonrasında karıştırılarak süzülür, gerektiği takdirde tatlandırıcı kullanılabilir.
Akciğerler için faydalı olabilecek ve balgam söktürücü özellikte bir bal hazırlamak için 50 gram toz haline getirilmiş adaçayı yaprağını, 80 gram organik balın içerisine karıştırarak bir macun hazırlayabilirsin. Bu baldan sabah ve akşam yatmadan önce 1 çorba kaşığı kadar tüketebilirsiniz.
Adaçayı dişleri beyazlatır ve sağlamlaştırır. Bunun için, bir-iki körpe adaçayı yaprağı ya da toz haline getirilmiş kuru adaçayı yaprağı elle dişlerin üzerine bastırılarak sürtülür.
Uyarılar: Adaçayı ışıktan ve nemden korunmalıdır. Kurutulmuş yaprakların kullanım ömrü 18 ay, kurutulduktan sonra toz haline getirilmiş yaprakların kullanım ömrü ise sadece 24 saattir!
Hamile kadınlar adaçayını dâhilen kullanmamalıdır.
Adaçayı çok yüksek dozlarda ve uzun süreler kullanım sonucunda mide bulantısı, kusma, karın ağrısı, baş dönmesi gibi yan etkilere neden olabilir ayrıca hipertansiyon hastalarının kan basıncını yükseltebilir.

 AHUDUDU:
Latince Adı: Rubus İdaeus
Diğer Adları: Ağaççileği, Dağçileği, Ormançileği.
Gülgiller familyasındandır. Ülkemizde orman, koruluk ve fundalıklarda sıkça yetişen çok yıllık ve çalı görünüşlü bir bitkidir. Gövdesi ve dalları dikenlerle kaplıdır. Kenarları dişli yeşil yaprakları, haziran temmuz aylarında açan beyazımsı çiçekleri vardır.
Bu çiçekler olgunlaşınca kırmızı ya da beyaz renkli, hafif tüylü ve hoş kokulu, duta benzeyen ama daha iri meyvelere dönüşür.
Meyveleriyle şurup, şekerleme, reçel, dondurma, pasta, likör ve meyve suyu yapılır. Taze meyvesi kısa zamanda bozulduğundan dondurularak saklanır.
Ahududunun yapraklarında tanen, meyvelerinde uçucu ve sabit yağ, pektin, meyve şekeri, malik ve sitrik asitler (dolayısıyla C vitamini) bulunur.
Faydaları ve Kullanım Şekli: Doku ve damar büzücü etkisi vardır. Peklik vericidir. Vücuda dinçlik veren güçlendirici bir toniktir. Terletici, ateş düşürücü ve serinletici etkileri vardır. İshali ve kadınlarda beyaz akıntıyı kesmekte faydalıdır.
Kadınlarda aybaşı döneminde aşırı kanamayı azaltır, aybaşı kanamasını düzene sokar. Uzun yıllardan beri, doğum yapacak kadınların rahim dokusunu güçlendirmek, doğum sırasında kasılmaları düzenlemek, doğum sancısını azaltmak ve doğumu kolaylaştırmak amacıyla hamilelikte ve doğuma yaklaşılan dönemde düzenli olarak ahududu alınmalıdır.
Bu etkileri sağlamak üzere, ahududunun yaprakları körpe olarak toplanır ve niteliğini koruması için iyi havalandırılmış gölge bir yerde ağır ağır kurutulur.
Meyveleri ise olgunlaştıkça koparılır. Kurumuş yaprak ve olgun meyve karışımından 2 tatlı kaşığı alınıp üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 10 15 dakika süreyle demlendirilir ve bir infüzyon elde edilir. Bu in füzyon istenildiği kadar içilebilir.
Ayrıca ahududu, boğaz ve bademcik enfeksiyonlarında iyileştiricidir. Ağız ülserleri ve kanayan dişetlerini de iyileştirir. Bu etkileri sağlamak için, yukarıda tarifi verilen in füzyonla sık sık derin gargara yapılır. Yaprakları boğaz hastalıklarında gargara için kullanılır. Çiçeklerinden romatizma ve gut hastalıklarında faydalanılır. Taze olarak, seker ve böbrek hastalıklarında perhiz yiyeceği olarak istifade edilir.

ANASON:
Latince Adı: Pimpinella Anisum
Diğer Adları:
Maydanoz iller familyasındandır. Sağlığa faydalı etkileri eski Mısırlılarla Romalılar döneminden beri bilinen ve bolca kullanılan anason, Türkiye’de Ege ve Akdeniz bölgelerinde, özellikle Burdur yöresinde yetiştirilmektedir.
Anasonun yaprakları yeşil renkli, güzel kokulu, yuvarlak biçimli ve hafif tüylüdür. Yaz sonunda açan ve yıldıza benzeyen beyaz çiçekleri salkımlar halindedir. Bitkinin, tedavide kullanılan tohumu da güzel kokulu, açık gri-kahverengi ve yumurta biçimindedir. Anason tohumu, ülkemizde pastacılıkta ve rakının yapımında kullanılır.
Anasonun tohumunda sabit ve uçucu yağlar, nişasta ve yapışkan bitki sıvısı bulunur. Uçucu yağlar, anetol ve estragol adlı maddeler ve bazı aldehitleri içerir.
Faydaları ve Kullanım Şekli: Tohumunun bileşiminde bulunan uçucu yağ sayesinde mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür. İştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır. Yatıştırıcı, rahatlatıcı ve spazm çözücüdür. Uykusuzluğa karşı etkilidir.
Tohumu soğuk algınlığı, öksürük, soluk borusu enfeksiyonları, boğmaca ve bronşit gibi rahatsızlıklarda çay gibi demlendirilerek rahatlatıcı antiseptik olarak içilir. Göğsü yumuşatır.
Emzikli annelerde süt gelişini artırır. Bütün bu etkileri sağlamak üzere, anasonun olgun tohumları yaz ortası ile sonbahar arasında toplanır. 1 2 tatlı kaşığı anason tohumu alınıp uçucu yağını bırakması için hafifçe ezilerek üzerine 1 bardak kaynar su dökülür.
Kabın üstü iyice kapatılıp 5 10 dakika süreyle demlendirilerek in füzyon hazırlanır. Bu in füzyondan günde üç kez birer bardak içilir. Ancak, sindirimle ilgili şikâyetlerde in füzyon yemeklerden 15 20 dakika önce alınır. 

ARDIÇ:
                       
Latince Adı: Juniperus communis
Diğer adları Çamgiller familyasındandır. Kışın yapraklarını dökmeyen 70 kadar ağaç ya da çalı türünün ortak adı ardıçtır. Çoğu kez çalı halinde görülse de 15 metreye kadar boylanabilir. Hoş kokulu yaprakları körpeyken iğne, olgunlaşınca tığ görünümündedir.
 Ardıç kozalakları uçucu yağ, doğal şekerler, flavon glikozitleri, reçine, tanen ve organik asitleri içerir. Bu kozalaklar birtakım yiyecek ve içeceklere tat ve koku, yani çeşni katmakta kullanılır. Bazı ardıç türlerinin odun ve yaprakları damıtılarak, parfümeri ve ilaç endüstrilerinde kullanılan ardıç esansı elde edilir.
Faydaları ve Kullanım Şekli: İdrar söktürücüdür ve idrar yollarını temizler. Mesane enfeksiyonuna karşı çok iyi bir antiseptik (mikrop kırıcı) olur. Vücudu uyarıcı etkisi vardır. Acı tadı nedeniyle iştahı açar, mideyi uyarır ve sindirimi kolaylaştırır. Mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür. Solunum yollarını açar, nefes alıp vermeyi kolaylaştırır. Kadınlarda aybaşı kanamasını düzenler, ağrıları hafifletir.
 Sonbaharda, kasım ve hatta aralık aylarında ardıç kozalaklıları toplanır. Gölge yerde ağır ağır kurutulur. İyice kurumuş olanları hafifçe ezilir, parçalanır. Bunlardan l tatlı kaşığı alınıp 1 bardak kaynar suda 20 dakika demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan sabah ve akşamları olmak üzere günde iki kez birer bardak içilir.
Ardıç ayrıca romatizma, artrit, eklem ve kas ağrılarına iyi gelir. Bunun için, yukarıda anlatılan in füzyon şikâyetle yerlere dıştan elle ovuşturularak günde iki üç kez uygulanır. Bu tedavi, ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde 4 6 hafta sürdürülmelidir.
Uyarı: Böbrek rahatsızlığı olanlar ve hamile kadınlar ardıç kullanmamalıdır.

AKDİKEN:
Latince Adı: Rhamnus catharicus (catharica)
Diğer Adları: ateştacı, barutağacı, geyikdikeni
Hünnapgiller familyasından olan akdiken, Kuzey Anadolu bölgesinin dağlık yerlerinde yabani olarak yetiştiği gibi, park ve bahçelerimizde süs bitkisi olarak da yetiştirilmektedir.
Yaprakları sivri uçlu ve parlak yeşil renklidir. Sarımsı beyaz renkli çiçekleri yazın açar. Olgunlaşan çiçekleri yeşil renkli yuvarlak tadı mayhoş ve biraz da acı olan meyveler verir. Sonbahara doğru sararan bu meyveler birçok kuşa yem olur.
Akdiken bitkisinin meyve ve yapraklarında ramnoksantin ve lokain adı verilen maddeler ile antrakinon türevleri ve C vitamini bulunur.
Faydaları ve Kullanım Şekli: Akdiken bitkisi, etkili ve kullanılması güvenli bir müshildir. İdrar söktürücüdür. Vücut fonksiyonlarını düzeltici ve olumlu yönde değiştirici etkisi de vardır. Bu etkileri sağlamak için, akdiken bitkisinin meyve ve yapraklarından 2 tatlı kaşığı alınarak 1 bardak kaynamış suya konulup 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Böylece elde edilen infüzyon, 12 saat içinde etkili olmak üzere (sabahleyin) 1 bardak olarak içilir. Ya da bitkinin olgun meyvelerinden 10 tanesi sabah kahvaltısından önce yenir.
 Bitkinin meyve ve yaprakları başka şekillerde de ilaç haline getirilebilir. Bunlar sonbaharda toplanıp gölgede kurutulur. Yukarda tanımı verilen şekilde infüzyonu hazırlanır ve içilir. Ya da bitkinin meyvelerine biraz şeker ve su katılıp kaynatılarak şurup hazırlanır. Bu şuruptan kahvaltı öncesi bir yemek kaşığı alınır.
Uyarı: Akdikenin yukarda verilen dozları, bazı kişilerde bulantı ve ishale yol açabilir. Bu durumda dozaj azaltılmalıdır. 

ALIÇ:
Latince Adı: Crataegus Monogyna, Crataegus Oxycantha.
Diğer İsimleri: yemişen, ekşi muşmula
Nisan Mayıs aylarında kokulu ve pembemsi beyaz renkli çiçekler açan, orman ve yol kenarlarında rastlanan dikenli bir ağaçtır. 20 kadar alıç türü ülkemizin hemen hemen her bölgesinde yetişir.
Muşmulaya benzeyen meyveleri kırmızı ya da koyu sarı renklerde, mayhoş bir tada sahiptir. Çiçekler tamamen açılmadan, ağacın kabukları ve meyveleri ise sonbaharda toplanıp kurutulmak suretiyle kullanılır. Kurutulmuş çiçekler, meyveler ve kabuklardan toz halinde veya kaynatılarak faydalanılır.
Çeşitli flavonlar, sıtasterin, adenozin, adenin ve guanin gibi maddeler ve başta C vitamini olmak üzere çeşitli vitaminler içerir.
 Faydaları ve Kullanım Şekli: Önemli bir kalp ve damar sağlığı destekleyicisi olan alıç, kalp damarlarını genişleterek kanın daha rahat pompalanmasını ve dolaşmasını sağlayarak beyne kan akışını arttırır. Alıç çiçeğinden yapılan alıç çayı ile alıç meyvesi kalp krizi riskini azaltır ve kalp krizi sonrası iyileşmeyi kolaylaştırır. damar sertliğine karşı koruyucudur. Sinirler üzerinde yatıştırıcı etkisi ile sinir bozukluğunu ve sinirsel çarpıntıları giderir. Uykusuzluğa iyi gelir. Mideyi kuvvetlendirir. Spazm çözücü ve idrar söktürücüdür. Cinsel gücü arttırır.
Alıç, doktor kontrolün de olmak kaydıyla bilhassa ateşli hastalıklardan sonra yorulan kalbi kuvvetlendirmek ve kalpteki ritm bozukluklarını tedavi etmek amacıyla kullanılabilir. Kalple ilgili etkiler için, kurutulmuş alıç çiçek ve yapraklarından 2 çay kaşığı kadar miktar birer cezve suda 20 dk. kaynatılır ve günde 3 kez içilir. Bu suya 2 veya 3 çay kaşığı bal da eklenebilir.
Diğer bir reçete de sakinleştirici etkisi sebebiyle oğul otu katılarak hazırlanır. Eşit oranda alıç yaprakları, alıç çiçekleri ve oğul otu çiçekleri kurutularak karıştırılır. Bundan 1 çay kaşığı, 1 bardak kaynamış suda 10 dk. süreyle bekletilir. Bu infüzyondan sabah akşam birer bardak içilir.
Yüksek tansiyonda kan basıncını düşürmek için gökçe, alıç çiçekleri, papatya ve kediotu kökü kurutularak eşit miktarlarda karıştırılır. Bu karışımdan 2 çay kaşığı, 1 bardak kaynamış suya atılarak 1 gün beklenir. Bu şekilde hazırlanan Sıvı, sabah akşam birer bardak olarak içilir.
Lapa haline getirilip şişliklerin üzerine konursa şişliği giderir. Suyu şerbet yapılıp içilirse baş ağrısını keser. Alıç, vücutta alışkanlık yapmadığı ve birikerek vücuda zararlı olabilecek maddeler içermediği için uzun süreli olarak kullanılabilir. Zaten etkilerini göstermesi için belli bir süre kullanmak gerekmektedir.
Çarpıntı için 2 kısım oğul otu, 2 kısım kediotu kökü, 3 kısım alıç çiçeği ve 3 kısım müge kurutulmuş olarak karıştırılır. Bu karışımdan 2 çay kaşığı bir bardak kaynamış suya atılır, 20 dk. beklenir, hazırlanan bu çay günde 2 kez içilir.

ANDIZOTU:
Latince Adı: Inula helenium
Diğer Adları: andız, anduzotu
Bileşiktiler familyasındandır. Sağlığa faydaları uzun yıllardan beri bilinen andızotu çok yıllık dayanıklı otsu bitkidir. Sivri uçlu yapraklarının üzeri yeşil, altı ince tüylü ve gri renklidir. Yaz mevsiminde açan sarı çiçekleri papatyaya benzer. Bazı yerlerde bitkinin hoş kokulu kurumuş kökleri çiğ olarak ya da kök sebzesi gibi pişirilip yenilir.
Andız otun un köklerinin içerdiği tatlı kolalı inulin adlı madde andızotu şekerlemesini yapımında kullanılır.
Faydaları ve Kullanım Şekli: Tadı acı olan bitki mide dostudur. İştahı açar, sindirimi kolaylaştırır. Safrayı söktürür. İdrarı artırıcı etkisi vardır. Terleticidir. Nezleyi keser, göğsü yumuşatır. Öksürüğü hafifletir. Özellikle çocuklarda rahatsız edici bronşit öksürüğüne çok iyi gelir. Vücudu güçlendirici toniktir. Geçmişte veremin tedavisinde de kullanılmıştır. Bronşite eşlik eden astım ve anfizem durumlarında rahatlatıcı etki yapar.
Bütün bu sağlığa faydalı etkilerinden faydalanmak için, andızotunun sonbaharın başı ile ortası arasında toprak kazılıp çıkarılır. İyice temizlenip parçalanır. Bu parçalar güneşte ya da 50 70 C derece yapay ısıtmayla kurutulur, 1 tatlı kaşığı kök parçası alınıp önce 8 10 saat süreyle 1 bardak soğuk suda bırakılır. Daha sonra ısıtılıp bir tür infüzyon elde edilir. Bu infüzyon dan günde üç kez ve birer bardak sıcak olarak içilir.
Ayrıca doku ve damar büzücü etkileri nedeniyle andızotu yara iyileştiricidir.
Antiseptik (mikrop kırıcı) etkisi de vardır. Bu etkileri sağlamak için, yukarda tarifi verilen in füzyon, şikâyetle yerlere dıştan uygulanır. Sönmekte olan ateşte yakılırsa odaya güzel koku yayar.
Kökü akneleri hafifletmek üzere kaynatılıp özü elde edilerek uygulanır.
Kaynatılmış kökünden elde edilen tonik öksürük ve bronşit tedavisinde, balgam söktürücü ve sindirimi kolaylaştırıcı olarak kullanılır.
Uyarı: Andızotu aşırı kullanılırsa mide bulantısına neden olabilir.

ANDIZ  OTU 
İiya da destanında Paris tarafından kaçırılırken Troya’lı Helena’mn andızotu topladığına inanıldığından bitkibilimdeki adı bu birliktelikten oluşturulmuştur.
Andızotunun kökleri öyle tatlı kolalı inulin adlı maddeyi içerir ki, bu da andızotu şekerlemesinin popüler oluşunun nedenidir. Romalı yazar Pliny’e göre, İmparatoriçe Julia Augusta, “Tanrım, sindirime yardımcı olan ve inşam neşelendiren şu tatlı kökü yemeden bir gün geçirtme bana” diye dua edermiş.
Ortaçağ’da eczacılar. andızotu köklerini hastalarca emilip astımı hafiflesin, sindirimi kolaylaşsm ya da soluğunun kokusu temizlensin diye ya aynen ya bıçakla kazınmış veya tatlı pastaların içine konmuş olarak satarlardı.
KULLANIMI
TOHUMU Kadifemsi görünüşlü tohum kelleleri kış çiçekli düzenlemesine konur.
Sofrada
KÖKÜ Kurumuş kök parçaları aynen ya da kök sebzesi olarak pişirilip yenir. Ancak keskin tadına hazırlıklı olunmalıdır. Köklerinden tatlı olarak şekerleme yapılır.
Evde
KÖKÜ Odayı güzel kokutmak üzere sönmekte olan ateşte yakılır.
Kozmetikte
KÖKÜ Akneleri hafifletmek üzere kaynatılıp özü elde edilerek uygulanır.
Tıpta
KÖKÜ Kaynatılmış kökünden tonik elde edilir. Öksürük ve bronşitte balgam söktürücü ve sindirimi kolaylaştırıcı olarak tonik içilir.

ARNİKA:
Latince Adı: arnica montana
Diğer Adları: dağ öküzgözü
Bileşiğiler familyasından çok yıllık dayanıklı otsu bir bitkidir. Arnica cinsi bitkiler i çin de en çok bilineni arnika ya da dağ öküzgözü türüdür. Bu bitki Türkiye’de görülmez.
Yerde yatarak uzayan, dışı siyahımsı ve içi beyaz renkli rizom kökleri (kök gövdeleri); ince uzun kargı biçimli tüylü yaprakları; yaz boyunca açan ve papatyaya benzeyen hoş kokulu turuncu-sarı renkli çiçekleri vardır.
Yaprakları ince ince kıyılarak şifalı bitkilar dan yapılan tütüne katılır.
Arnika uçucu yağları, acı glikozitleri, alkaloitleri, flavonitleri, tanen ve diğer bazı maddeleri içerir.
Faydaları ve Kullanım Şekli:
İltihap giderci ve mikrop öldürücü etkilere sahip olup kalp-dolaşım sistemini düzenlemektedir. Hematom, şişlik ve ödem oluşturan yaralanma ve berelenmelerde, tentürünü içeren pomadları kullanılmaktadır. Ayrıca romatizma ve toplardamar iltihaplarda dekoksiyonları, tentürleri ile ağız iltihaplarında seyreltilmiş tentür ile hazırlanan gargaraları kullanılmaktadır.
Yara iyileştiricidir. Ezikler, berelenmeler, burkulmalar, incinmeler ve morarmalarda, deride sancı ve yangı varsa rahatlatıcı ve iyileştiricidir. Kas ağrıları ve romatizma tedavisinde oldukça etkilidir. Mayasıl ve benzeri durumlarda ağrı ile yangıları azaltıp rahatlatıcı etki yapar.
Estetik ugulamalrda izlerin çabuk geçmesi için kullanılır. Ayakları rahatlatmak için yapılan ayak banyolarına katılır.

 ASLANPENÇESİ:
Latince Adı: Alchemilla vulgaris
Diğer adları:
Gülgiller familyasından olan Aslanpençesi, çok yıllık dayanıklı otsu bitkidir. Ülkemizde hemen her bölgesinde yetişir. Hafif yassı, tüylü, dallara ayrılan yapıda yeşil renkli gövdesi; dairemsi biçimde, kenarları dişli ve yeşil ya da mavi yeşil renkli yaprakları vardır. Yaz mevsiminde gevşek salkımlar halinde bitkinin tepesinde açan küçük çiçekleri yeşilimsi sarı renkte olur.
Arapçadaki “sihirli küçük şey” sözünden gelen bu şifalı bitkinin ünü, iyileştirici özelliği ve gövdesini saran yapraklarındaki çiy damlalarından kaynaklanır. Aslanpençesi o denli güçlü bir ottur ki, Hıristiyan kilisesi ona “kutsal anamızın mantosu” adını vermiştir. Bu da, “kadınların en iyi dostu” anlamına gelmektedir. Onların aybaşı dönemlerini düzenleyen, menopoz dönemini kolaylaştıran, kadın üreme organlarındaki yangıları yok eden özelliğini öne çıkarmaktadır.
Aslanpençesi bitkisinin toprak üstü kesimleri tanen, esans yağları, salisilik asit ve bazı acı maddeleri içerir. Kimi yerlerde bitkinin yaprakları ince ince kıyılarak salatalara katılıp çiğ olarak yenir.
Faydaları ve Kullanım Şekli: Vücudu güçlendirici bir toniktir. Kadın üreme organları hastalıklarının iyileştirilmesinde pek faydalıdır. Bazı uzmanlar sürekli aslanpençesi çayı alan kadınların, kadın  hastalıklarıyla ilgili ameliyat riskinin en aza indireceğini ileri sürerler.
Bu etkilerini sağlamak üzere, bitkinin yapraklan ve çiçekli saplan, yaz mevsiminin ortasından sonbaharın bitimine kadar toplanır. Gölgede özenle kurutulur. 2 tatlı kaşığı kurumuş ot karışımı üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika demlendirilerek bir infüzyon elde edilir. Bu infüzyon günde üç kez birer bardak içilir.
Bitki ayrıca doku büzücü niteliği nedeniyle etkili bir yara iyileştiricidir. Kanamaları da keser. Beden yüzeyindeki yangıları azaltır. Ağız yaraları siyah noktaların iyileştirilmesinde etkili olur. Diş çekiminden sonra yara yerinin çabuk iyileştirilmesi için, hazırlanacak diksiyonla ağız çalkalanır. Yangılı gözlere soğuk kompresi iyi gelir.
Larenjitte (gırtlak enfeksiyonu) gargara yapıldığında iyileştirici olur.
Bu etkilerinden faydalanmak için, bitkinin kuru ot karışımından 3 4 tatlı kaşığı alınır. Birkaç dakika suda kaynatılarak daha güçlü bir tür dekoksiyon elde edilir. Bu dekoksiyon yaralar, akneler ve yangılı yerlere dıştan uygulanır. Bu dekoksiyon soğuk kompres, çalkalama ya da gargara şeklinde de kullanılabilir.
Kurutulmuş yaprakları çay gibi demlenerek aknelerin tedavisinde kullanılır tülbent  soğuk kompresle yanan gözlere uygulanabilir. Ayrıca kuru derilerin yumuşatılması için kremlerde de kullanılır.
 KULLANIMI:
SOFRADA:
Hafif acımsı tadı olan taze yaprakları küçük parçalara doğranarak yararlı ot salatasına katılır.
KOZMETİKTE:
Kurutummuş yaprakları çay gibi demlendirilerek aknelerin buharla büzülüp iyileştirilmesinde kullanılır. Bu dem ,aynen gözenek ve aknelerde olduğu gibi  soğuk kompresle yanan gözlere  uygulanabilir. Ayrıca kuru derilerin yumuşatılması için kremlerde de kullanılır.
TIPTA:
Çay gibi demlendirilerek diş  çekiminden sonra ağız çalkalamakta ve ishalin tedavisinde kullanılır. Yaprağı kaynatılarak özü elde edilip yaraları iyileştirmede kompres yapmada ve yangınları azaltmada kullanılır. 

ATKESTANESİ:

Latince Adı: Aesculus hippocastanum

Atkestanesigiller familyasının örnek bitkisidir. Kışın yapraklarını döken 25 kadar ağaç ya da çalı halindeki bitki türünün ortak adıdır.

Eskiden nefes darlığı çeken atlara verildiğinden bu tohumlara ve bitkiye atkestanesi adı verilmiştir.

Türkiye’de park ve bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilir. Atkestanesi ağacının gövdesi düz ve sık dallı, tepesi düz olur.

Yaprakları koyu yeşil renklidir. Meyveler olgunlaşınca, yeşil renkli dikenli kabuk yarılır ve içinden 1 3 adet parlak koyu kahverengi, tadı buruk ve acı olan tohumu düşer. Bitkinin sağlığa en faydalı bölümü tohumlarıdır.

Eczacılıkta iltihap giderici ilaçların yapımında kullanılır. Bazı yerlerde körpe yaprakları toplanıp sarma yapılarak yenilir.

Faydaları ve Kullanım Şekli Damar büzücü ve kan dolaşımını güçlendirici tonik etkileri vardır. Bu nedenlerle varis, flebit ve hemoroid hastalıklarının; damarlardaki yangı ve deri çatlaklarının iyileştirilmesinde kullanılır.

Gene aynı nedenlerle kılcal damarların çatlamasını ve kanamasını; bacaklardaki ülserleri iyileştirir. Dolaşım sisteminde damarların gücünü ve sağlıklı oluşunu destekler.

Bu etkilerinden faydalanmak üzere, atkestanesi ağacının sonbaharda olgunlaşıp yere dökülen tohumları toplanıp kurutulur. l  2 tatlı kaşığı kurumuş tohum parçaları ile, varsa ağacın yaprağından bir miktarı alınıp üzerine l bardak kaynar su dökülür. 10 15 dakika demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır.

Bu infüzyon günde üç kez birer bardak olarak ve tatlandırılarak içilir. Ya da flebit, hemoroid, yangılı damar, varis, deri çatlakları ve bacaklardaki ülser durumlarında aynı infüzyon dıştan, şikâyetle yerlere, ovuşturularak uygulanır. 

AYNISAFA ÇİÇEĞİ:

Latince Adı: Calendula officinalis

Diğer Adları: altıncık, kandil çiçeği, ölü çiçeği

Bileşiğiler familyasındandır. Pek çok yerde ve ülkemizde süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir. Bitkinin mart ayından başlayıp sonbaharın sonlarına kadar açan sarı ya da turuncu renkli çiçeklerinde taçyaprakları, merkezden çevreye doğru düz-gün yivler şeklinde sıralanırlar. Olgunlaşan çiçekleri 5 6 mm. uzunlukta, bej renkli ve virgül biçimli tohumlar verir.

Sarı ya da turuncu renkli taçyapraklarının yiyecekleri boyama özelliğinden faydalanılmak üzere, bunlar bazı yerlerde çeşitli yemek, kek, tatlı ve ekmeklere safran tadı içermeden safran rengi vermesi için katılır; yaprakları ise, salataların ve güveçte pişen yemeklerin üzerine serpilir.

Aynisafa çiçeği saponin, karoten, acı esans, uçucu yağ, sterol, flavonit ve yapışkan bitki sıvısını içerir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Vücudu güçlendirici toniktir. Mide dostudur; sindirim işlemini kolaylaştırır. Gastrit ve onikiparmak bağırsağı ülserlerinin tedavisinde faydalıdır. Kadınlarda aybaşını düzenler, aybaşı ağrılarını hafifletir.

Safra söktürücüdür. Safra sorunlarının iyileştirilmesinde etkisini gösterir.

Bu etkilerinden faydalanmak için, ayni safa çiçeğinin taçyapraklarıyla yaprakları, yaz başından sonbaharın başlarına kadar toplanır ve büyük özen gösterilerek, taçyapraklarının rengi bozulmayacak şekilde, gölge ve havadar yerlerde kurutulur.

Bu kurumuş taçyaprağı yaprak karışımından 1 2 tatlı kaşığı alınıp l bardak kaynar suda 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Böylece elde edilen infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir.

Bu şifalı bitki aynı zamanda rahatlatıcı bir antiseptiktir. Deride enfeksiyon ya da darbeyle meydana gelen yara, bere ve eziklerin iyileştirilmesinde etkili olur.

Küçük yanıklar ve sıcak suyla haşlanma durumlarında ilkyardım aracı olarak işlev yapar siyah nokta  tedavisinde ortaya çıkan yangıyı azaltmak ve yerel iyileşmeye yardımcı olmak üzere kullanılır.

Ayak parmakları arasında oluşan mantarları iyileştirmekte kullanılır. Doku ve damar büzücü etkisi vardır.

Bu etkileri sağlamak üzere, ayni safa çiçeğinin taze taçyaprakları ile yaprakları alınır. Bunlar ezilerek yara lapası yapılır ve şikâyetle yerlere dıştan uygulanır.

Çiçekleri çay gibi demlendirilerek sindirime yardımcı olmak üzere içilir. Ayrıca, bununla diş etlerini iyileştirmek üzere gargara yapılır.

AYNI SEFA ÇİÇEĞİ; (2)

Yararlı otlar içinde en çok fayda sağlayanlarından biri olan aynısefa çiçeği, yazlık ev bahçelerinde pek sevilir. Kozmetikte, yemek tariflerinde sıkça yer alır. Boya yapımında ve iyileştirici olarak kullanılan bitkiler arasında her zaman adı geçer.

Bu dayanıklı otsu bitki, sürekli çiçek açar gibi göründüğünden, bitkibilimdeki adının Latince ’de ki takvim anlamına gelen calend sözcüğünden alındığı sanılmaktadır.

Bitkinin körpe yapraklan ve özellikle taç yapraklan, sık kullanımına katkıda bulunmaktadır. Eski Mısırlılar bu otu inşam canlandırıcı olarak değerlendirir, Hintliler tapmak mihrabım süslemekte, Persli ve Eski Yunanlılar çiçeğinin taçyaprağını yemeklerim tatlandırmakta ve süslemekte kullanırlardı.

Bu yararlı ot aynı zamanda rahatlatıcı bir antiseptik ve çok iyi bir cilt iyileştiricisidir.

 KULLANIMI

Dekorasyonda

ÇİÇEĞİ Kurumuş taç yapraklan odalara güzel koku veren potpuri tabağını renklendirir.

Sofrada

ÇİÇEĞİ Pilav, balık, et çorbalar, yumuşak peynir, yoğurt, tereyağı, omlet, süsü yemekler, kek ve tahıl ekmeklere taç yapraklan safran rengi vermek ama safranın tadı olmayan hafif güzel bir tadı katmak üzere bolca eklenir. YAPRAĞI Salata ve güveçlere serpilir.

Tıpta

ÇİÇEĞİ Çay gibi demlendirilerek sindirime yardımcı olmak üzere içilir. Ayrıca, bununla diş etlerini iyileştirmek üzere gargara yapılır.

AYÇİÇEĞİ:

Latince Adı: Helianthus Annuus

Diğer Adları: Gündöndü, Günebakan.

1 2 metre boyunda, sarı renkli yassı çiçekler açan sert ve dik gövdeli bir bitkidir. Çiçeklerin yönü gün boyunca güneşi takip ederek döndüğünden “gündöndü” veya “günebakan” adı verilmiştir.

Bulunduğu bahçelerde göze hitap eden güzel bir görüntü oluşturur. Türkiye’de özellikle Trakya ve Ege ve İç Anadolu bölgelerinde yetiştirilir.

En önemli maddesi oleik asid, linoleik asid, araşidonik asid gibi doymamış yağ asitlerini içeren yağdır. Ayrıca selüloz ve protein taşımaktadır. B1, B3 ve B6 vitaminlerinden zengindir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Tohumlar yani ay çekirdekleri kuruyemişçilerin en çok sattığı ürünlerden biridir. Çiçek ve yapraklardan ayrıca kurutulup, suyla kaynatmak suretiyle faydalanılabilir. Ayçiçeği yetiştirmenin temel amacı yağ elde etmektedir. Yemeklik yağ olarak en geniş tüketime sahiptir.

Yaprakları ve çiçekleri idrar arttırıcı, ateş düşürücü ve öksürüklü hastalıklarda göğsü yumuşatıcı özelliklere sahiptir. Bunun için ayçiçeği çekirdeklerinden soyulmuş 50 gr’  miktar 0,5 lt su içinde kaynatılır.

Suyun yarısı buharlaşınca ateşten indirilir çekirdekler temizlenip 100 gr bal ilave edilir. Bu karışımdan günde 3 defa 2 çay kaşığı içilir. Bu şekilde kaynatılmış ayçiçeği çekirdekleri lapa haline getirilerek çıbanları olgunlaştırmakta da faydalanılabilir.

Ayçiçek yağının en önemli özelliği doymamış yağ asitleri içerdiğinden, kandaki kolesterol seviyesini arttırmaması ve böylece damar sertliğine yol açmamasıdır.

Damar sertliğinden korunmak için en iyi yağ mısırözü yağı ile birlikte ay çiçek yağ ay çiçek köklerinin değişik bir özelliği de kan şekerini attırmadığın dan şeker hastalarının bu kökleri bazı içeceklerinde doğal tatlandırıcı olarak kullanılabilmesidir. Taze çiçek tomurcuklan salatalara konur ya da buğulanıp servis edilir.

 Ayçiçeği/Günebakan(2)

Bu dikkate değer çiçek üç küsur bin yıl önce Amerikalı Kızılderililer tarafından yetiştirilmiş ve bilimsel adı Eski Yunancadaki güneş anlamına gelen helios sözcüğünden alınmıştı.

On beşinci yüzyılda Az tek rahibeler ayçiçeğiyle taçlandırılır bu taçlan ellerinde taşır ve ayçiçeği motifleriyle süslü t ab takarlardı.

Ayçiçeği Avrupa’ya ilk kez on altıncı yüzyılda getirildi. Geniş ölçekte tarımı Rusya’da başladı. Bu ülkede, çekirdeği sokak  başlarında satılır ve lokanta müşterilerine parasız sunulurdu.

Ayçiçeği bitkisinin her yerinden yararlanılır. Sözgelişi, dit gövdesini oluşturan doku en hafif maddelerden biridir. Ve bilim laboratuvarlarında sıkça kullanılır. Bitkinin topraktaki suyu emme yeteneği Hollanda’da bataklık alanların kurutulmasında işe yaramaktadır.

 KULLANIMI

 Dekorasyonda

TÜM BİTKİ Bulunduğu bahçelerde göze hitap eden güzel bir görüntü oluşturur.

Sofrada

TOHUMU Kabuğu ayıklanıp çekirdek içi çiğ ya da şöyle kavrularak yenir Kabuklu 25 gr çekirdeğe 2,5 mİ. yağ konur. Üzerine tuz serpilip kavrulur. Ayrıca, içlenmemiş körpe tohumlan salata ve sandviçlere konabilir.

ÇİÇEĞİ Taze çiçek tomurcuklan salatalara konur. Ya da buğulanıp aynen enginar gibi servis edilir

AYRIKOTU:

Latince Adı: Agropyan repens

Buğdaygiller familyasındandır. Ayrıkotu 30 -150 cm. boylanabilen, köklü (kök gövdeli), çok yıllık dayanıklı otsu bitkidir. Tarlalardan başka, yol kenarları ve bahçelerde de çok görülür.

Ülkemizde de 20 kadar ayrıkotu türü yetişmektedir. Bu türlerden bazıları tarıma çok zararlı iken, kimi türleri de hayvan yemi ya da çim bitkisi olarak özellikle yetiştirilmektedir.

Tarla ayrığı kendi haline bırakılırsa kısa zamanda tarlaları kaplar. Yeşil gövdesi silindirik biçimli ve boğumlu, yaprakları yeşil ve düzdür. Mayıs temmuz ayları arasında küçük başaklar halinde açan çiçekleri yeşil renklidir.

Tritisin, uçucu yağ, polisakkarit, potasyom, saponin, salisilik asit içerir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: İdrar söktürür. Böbrek ve mesane taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Buralardaki iltihapları da giderir.

İdrar yolları enfeksiyonlarının iyileştirilmesinde, (mesane iltihabı ve prostat iltihabı etkili olur. İdrar söktürücüdür. Kanı ve bedendeki toksin maddeleri temizler. Böbrek ve mesane taşlarının atılmasına yardımcı olur. Vücudu güçlendirici bir toniktir.

Bu etkileri sağlamak üzere, tarla ayrığının rizomları ilkbahar mevsiminde ya da sonbaharın başlarında toprağı kazılarak sökülür. Yıkanarak iyice temizlenir. Gölgede ya da güneşte kurutulur.

Kurutulmuş rizom dan 2 tatlı kaşığı alınır, l bardak suyla kaynama noktasına kadar ısıtılır. Daha sonra ateş kısılarak 10 dakika daha ısıtma sürdürülür. Böylece elde edilen diksiyondan günde üç kez birer bardak içilir. Ancak, tadı çok kötü olduğundan bal, limon ya da naneyle tatlandırılır.

Tarla ayrığı ayrıca egzama ve cilt hastalıklarının iyileştirilmesinde etkili olur. Romatizma ağrılarını hafifletir.

Bu etkilerinden faydalanmak için, yukarıda tarifi verilen dekoksiyon, şikâyet edilen yerlere dıştan uygulanır.

ACI AĞAÇ:

 Latincesi: Quassia amara Quassiae Lingum Quassia.

Yetiştiği yer ve çeşitleri: guyan,venezuella,panama'da yetişir. çiçekleri kırmızıdır.

Kullanılan maddesi :kökü, odunu, kabuğu.

Tıbbı Özellik ve Faydaları:

Sedefotu giller den olup, sıcak ülkelerde yetişen ,iki üç metre civarında küçük bir ağaçtır.

Islatma veya haşlama suretiyle konulur. Çok acı olduğu için haşereleri öldürmede ve kaçırmada etkilidir.

Mide karaciğer, böbrek ve tükürük ifrazını artırır ,hazımsızlığı giderir ,iştahını açar.

Böbrek taşlarının düşmesini kolaylaştırır, safra kesesi sancılarını keser.

Pişirilerek hazırlanırsa da lavman yapılırsa bağırsak kurtlarını düşürür.

ADİ ILGIN

(EĞRELTİ OTU,İFDERİ,ÇIBAN OTU)

LATİNCESİ: Pteris aquilina

YETİŞTİĞİ YER ve ŞEKİLLERİ: Birkaç çeşittir, hemen her yerde bulunur.

KULLANILAN MADDESİ: Meyvesi.

TIBBİ ÖZELLİK ve FAYDALARI:

İyisi yeşil renkte olup karanfil tadındadır. Meyvesi kırıldığı zaman içi yeşil renktedir.

Mide ağrılarına ve hazımsızlığa faydalıdır.

Balgamı sökmek için 5 gram kafidir.

Kara sevdayı tedavi içilecek miktarı 3 gram dır.

Kulunca ve diğer ağrılara iyi gelir.

Parmak aralarındaki yaralara sürülse geçirir.

İbni Baytar’a göre bitkinin kurusu bal suyu ile karıştırılıp içilse 7 gün zarfında mali hülya ve cüzzam hastalıklarının sevda teşevvüşlerini geçirir.

NOT: Yalnız dalağa zarar verirse de üstüne sarı halile alınırsa zararını giderir.

 AĞAÇ KAVUNU, ACI KAVUN:

(EBU CEHİL KARPUZU,CIRDATAN,HANZAL,EŞEK HIYARI,ACI ELMA,ACI HIYAR,KARGA BÜKEN,CEVZ-İ MUKAYYİ,ACI DÜLEK)

LATİNCESİ: Citrullus Colocynthis.

YETİŞTİĞİ YER ve ÇEŞİTLERİ: Çöplükte yetişir .Dişi ve erkek olmak üzere iki çeşittir

KULLANILAN MADDESİ: Yaprağı ,meyveleri, çekirdeği kökü.

TIBBİ ÖZELLİK ve FAYDALARI:

Zehirlidir 2 gramdan fazlası öldürür. Haricen kullanılır.

Sarılık hastalığında buruna suyu damlatılırsa hasta sarılıktan kurtulur. Yine suyu buruna çekse gözdeki sarılığı geçirir. Safrayı yok eder safrada olan istifarı önler.

 Mafsal ağrılarına iyi gelir.

Bu bitkinin kökü akrep ve yılan sokan kimseye yedirilir ve sokan yere sürülürse faydasını görür.

Yaprağı su ile pişirilip yenilirse müzmin kabızlığı geçirir.

Yine taze yaprağı deşilmemiş urların üstüne konulursa iyi gelir.

Kan akan yere konulursa kanı keser. Yaralara faydalıdır.

Yaprağı zeytinyağıyla pişirilip kulağa damlatılırsa kulak gürültüsüne iyi gelir. Karna sürülürse karın ağrısını keser.

Çıkması icap eden diş yerlerine sürülse kolaylıkla çıkartır.

Bu  bitkiyi daima münasip ilaçlara karıştırılıp kullanmalıdır, mümkün olduğu kadar yalnız kullanmamalıdır. Lavman olarak kullanmak icap ediliyorsa bala ve diğer ilaçlara karıştırılarak içilebilir.

Yenilecek miktarı gramın altında biri kadar olmalıdır. Baharda kullanmalı, yaz ve kış kullanılmamalıdır aksi halde fazla kan söktürür mideye zararlıdır.

Kökü kaynatılıp buharına oturulursa basura iyi gelir, fitil olarak rahim yoluyla kullanılırsa cenini düşürür.

Sinir hastalıkların Saçkıran Cüzzam Vesveseye iyi gelir Kaşıntıları geçirir.

AĞAÇ KAVUNU: (LİMON KAVUNU)

LATİNCESİ: Citrüs medica,utruç

YETİŞTİĞİ YER ve ÇEŞİTLERİ: Akdeniz kıyılarında yetişir.

KULLANILAN MADDESİ: Çekirdeği, yaprağı kabuğu.

TIBBİ ÖZELLİK VE FAYDALARI:

Turunçgillerdendir. Limona benzer içinin ekşisi soğuk ve kurudur. Yaprakları mavimsi ve pembedir.

Kabuğu çiğnenirse ağız kokusunu giderir. Kabuğu yakılıp cüzzam yaralarına sürülürse iyi gelir. Yine kabuğunun suyuyla yaraları pansuman yapmak iyi sonuç verir. Yılan sokmada suyunu içmek iyi gelir. Kabuğu yemeğe katılırsa hazmı güçlendirir.

Safrayı yok eder bundan ileri gelen kusmayı önler. Mide ve ciğerlerin hararetini indirir. Kabızlığı giderir, kalbe kuvvet verir, çarpıntıyı keser ısıtmaya iyi gelir.

Boğazına sülük kaçan kimseye bir fincan ekşi suyundan içilirse, sülük derhal düşer. Ağaç kavunun kendisini de yaprağını da koklamak baş ağrısını geçirir ,ferahlatır, serinletir.

Çiçeği açılmadan toplanır,5 gün su içinde bırakılır ve her gün acılığı gidene kadar suyu değiştirilir. Sonra balla karıştırılarak marmelat yapılır. Kış mevsiminde soğuk algınlığında  bronşit hastalığında nefes darlığında bir miktar yenirse iyi gelir. Yaprağı da meşale iltihabına iyi gelir.

Çekirdeğinin kabuğu dövülüp akrep sokan yere konulsa iyi gelir. Yine bu külü iltihaplı diş diplerine ve ödemlere sürülürse fayda verir. Kabuğu sirke içinde bir müddet bırakılıp sonra elbise içine konulursa elbiseleri güvende korur.

BADEM

Latince Adı: Prunus dulcis

Diğer Adları: bayam, payam

Gülgiller familyasından olan badem, Anadolu’da uzun yıllardan beri yetiştirilen, 10 m’ye kadar boylanabilen, şeftaliye benzeyen ama ondan daha büyük boylu ve daha uzun ömürlü bir ağaçtır. İlkbahar başında açan çiçekleri beyaz, ender olarak pembe renkli olur.

İlkbaharın sonuna doğru ağaçta üzeri tüylü, yeşil renkli, çağla denilen meyveler görünür. Daha sonra ağustos eylül aylarında taş çekirdek biçimini alan bu meyvelerin sert kabuğu içinde, bir ucu sivri, öteki ucu yassı ve geniş olan bir tohum meydana gelir. Bu tohuma badem ya da badem içi adı verilir.

Bademler öncelikle “tatlı badem” ve “acı badem” olmak üzere iki ana türe ayrılır. Tatlı badem, yağ bakımından zengin lezzetli bir besindir. Ayrıca albüminli maddeler, şekerler, emülsin ve E vitamini içerir. Acı badem hafif zehirlidir.

Tatlı badem içi şekercilikte, çikolata endüstrisinde ve badem şurubu yapımında kullanılır, ilkbaharda bademin çağlası taze, daha sonra badem içi de kuru meyve olarak sevilerek tüketilir. Badem içinden çıkarılan bademyağı, parfüm ve kozmetik endüstrisinde sıkça kullanılır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Müshildir; özellikle çocuklarda daha etkili olur. Sulandırılıp gerekirse hafif tatlandırılarak içilir. Yara iyileştiricidir. Dıştan, yaralara uygulanır. Güneş yanıklarında rahatlatıcı olur. Dıştan, bu gibi yanıklara uygulanır. Emzikli annelerde süt gelişini artırır. Sulandırılıp gerekirse tatlandırılarak içilir.

Öksürük ve boğaz ağrılarına karşı etkilidir. Sulandırılıp gerekirse tatlandırılarak içilir. Sulandırılıp gerekirse tatlandırılarak içilirse bağırsakların çalışmasını düzenler. Ayrıca bademin içi cinsel güçsüzlüğe karşı etkili olur. Bunun için yemeklerden sonra bir miktar badem içi yenmesi salık verilir.

Uyarı: Acı bademin de bazı tıbbi etkileri bulunmakla birlikte, aşırı kullanımı zehirlenmelere yol açar.

BALLIBABA:

Latince Adı: Diğer Adları: Beyaz ısırgan, Beyaz Ballı Baba

Avrupa, Asya ve Kuzey Avrupa’da yetişen otsu bir bitki olan adını çiçeklerinin bal gibi tatlı olmasından alır.

Sarı, beyaz ve eflatun çiçekli farklı türleri bulunmakla birlikte en yaygın görüleni eflatun çiçekli olandır. Tıbbi açıdan öne çıkan en şifalı türleri ise beyaz ve sarı ballıbabalardır.

Kullanılan Kısımları: Yaprak ve çiçekleri

İçeriğindeki maddeler; saponin, flavonol glikozidleri, histamin, tiramin, metilamin, tanen, şekerler, uçucu yağ ve potasyum tuzlardır

Faydaları ve Kullanım Şekli: Ballıbaba; kanı temizler, kuvvet verir, hastalıklara karşı korur. İshal kesicidir, uykusuzluğa çok iyi gelir, prostata faydalıdır. Mide ve bağırsak rahatsızlıklarına iyi gelir. Tükürük ifrazatını artırır, vücuda rahatlık verir. Kanda akyuvarların çoğalmasını temin eder.

Kadınlardaki beyaz akıntıyı keser, menopozda, rahim iltihabı ile rahim kanamalarında faydalıdır. Damarları genişletir, ateş düşürür, dizanteride, akciğer kanaması, varis, mesane iltihabında ve idrar söktürücü olarak kullanılır. En etkili olduğu sağlık sorunlardan biri de idrar yolu enfeksiyonlarıdır.

Bu etkileri sağlamak üzere; 1 bardak kaynar suya 4 gr çiçek yaprak konur, 10 dk bekletilir, günde 2 3 bardak içilir.

Basurda; 2 bardak kaynar suya, 25 gr ballıbaba çiçek ve yaprağı konur, 10 dk bekletilir, sabah akşam 1 bardak içilir.

Ballıbaba şurubu boğaz hastalıklarına, vereme ve aybaşı ağrılarına karşı kullanılır. Ballıbaba, iç huzursuzluk, çarpıntı, başa kan hücumu ve kan dolaşımı rahatsızlıklarında günde 3 defa 10 15 damla yutulur.

Yaprağının haşlanmış lapası kabakulak, egzama ve kanlı basurda şifalıdır. Merhemi yanıklarda faydalıdır.

Ağır böbrek rahatsızlıklarında, böbrek büzülmesi, kuruması ve suni böbreğe bağlanması halinde bile sarı ballıbaba, aynı miktar yapışkan otu (kaz otu-yoğurt otu) ve altın başak otu ile beraber karıştırılır, haşlanıp içilir. İdrar zorluğunda, hazım bozukluğunda, mesane felci, mesane üşütmesi ve böbrek iltihabında faydalıdır.

Kullanılışı: 1 bardak kaynar suya, 4 gr ufalanmış bitki konur, 10 dk bekletilir, günde 2 3 bardak içilir.

Ballı baba, yapışkan otu, altın başak otu karışımından 1 bardak kaynar suya, 1 kaşık ot konur, 10 dk bekletilir, günde 2-3 bardak içilir.

Haricen Kullanılışı: Ballıbaba yaprağının haşlaması lapa halinde kabakulak, egzama, isilik ve kanlı basurda faydalıdır. 

BALSAM OTU: 

Latince Adı: Cedronella canariensis

Diğer adı: balsam çalısı .

Ballı babagiller familyasındandır. dört köşe ve ince dikenli gövdesi olan, kışın yapraklarının yarısını döken çok yıllık bir çalıdır.

Dişli kenarlı, uzun, sivri uçlu, üç parçalı yaprakları yaz sonuyla sonbahar başlarında pembe salkımlar halinde açan çiçekleri vardır. Gövde ikinci yılda odunlaşır.

Alt yüzü biraz soluk olan yapraklarının limonsu hoş bir kokusu vardır. Bitkinin yaprakları çiçek açmadan toplanıp kurutulur.

Tomurcuklarının bileşiminde bulunan ve aspirinin ana maddesi olan sancılın hafif ağrıların dindirilmesinde faydalıdır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: öksürük kesmekte ve boğaz ağrılarını iyileştirmekte kullanılır. Yaprak tomurcukları kremlerde kullanıldığında artirit ağrılarını, kesik ve yaraların acısını azaltır.

Yaprağı çay gibi demlenerek diğer parfümlere misk kokusu katması sağlanır. Asıl önemlisi de bitki  misk kokusu diye bilinen kokuyu yaydığı için parfümleri sanayide kullanılır.

Yaprak tomurcukları uyanıcı ve antiseptik kabul edilir. Kremlerde kullanıldığında artırt ağrıları ile kesik ve yaraların acısını azaltır.

KULLANIMI DEKERASYONDA; Tüm bitki çiçek seralarında zarif bir görüntü sağlar.

KOKU YAPIMINDA

Yaprağı çay gibi demlenerek ya da alkolle karıştırılarak  diğer parfümlere misk  koku katması sağlanır. Kurumuş yaprakları ve tomurcukları odalara  güzel koku veren potpuri tabağına konur.

TIPTA;

Yaprak tomurcukları uyarıcı ve antiseptik kabul  edilir. Kremlerde kullanıldığında artırt ağrıları ile kesik ve yaraların acısını azaltır. Tomurcukları aspirin ana maddesi sancılı  içerir ki bu da çok ağır olmayan acı ve ağrıları iyileştirir. 

BAYIR TURPU:

Latince adı Armoracia rusticana

Diğer Adları: eşek turpu, kara turp, yaban turpu

Turp giller familyasından olan bayır turpu ülkemizde yaygın olarak yetiştirilmektedir. Çok yıllık dayanıklı otsu bitkidir. Bu bitki genelde büyük ve beyaz olan kökü için yetiştirilir.

Ucu sivri, iri ve parlak yeşil yaprakları vardır. Bu yapraklar ezildiğinde yakıcı bir koku yayarlar. Haziran temmuz aylarında beyaz salkımlar halinde çiçek açar. Bitkinin yumru kökü uzun, kalın, dışı sarı kahverengi, içi beyaz ve etlidir.

Bu kökün de yakıcı bir kokusu vardır. Bu kökler ince ince rendelenerek bazı et ve balık yemeklerine katılır.

Bayır turpunun kökleri parçalanarak kum içinde ileriki kullanımlar için taze olarak saklanabilir.

Doğrandığında hemen kullanılmadığı yahut sirke ile karıştırılmadığı takdirde ısı ve havanın etkisi ile kök kararır ve hoş olmayan oldukça buruk bir tat alır.

Yakıcı keskin kokusunun pek etkili olduğu ve bir kez solumanın bile sinüsleri temizlediği bilinir.

Bitkinin taze yumru kökü kalsiyum, sodyum, magnezyum gibi mineraller ile C vitamini yönünden zengindir. Ayrıca hardal yağı, glikozit ve sinigrin maddelerini içerir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Sindirim sistemini uyarır, iştahı açar, mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür, ağrıları dindirir. İçerdiği antibiyotik özellik sebebiyle bağırsakların çeperlerini koruyucu rol oynar.

Hafif müshil etkisi vardır. Grip ve yüksek ateşte iyileştirici etki yapar. Balgam söktürücüdür. İdrar yolları iltihaplarını iyileştirir.

Şifasından faydalanmak için bitkinin yumru kökü sonbaharda sökülür. Temizlenip iyice rendelenerek yenir ya da bitkinin ufak parçalara bölünmüş yumru kökünden l tatlı kaşığı alınarak üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 5 dakika süreyle demlendirilir.

Hazırlanan bu infüzyon dan günde üç defa birer bardak içilir. Grip ve yüksek ateşte, içilen miktar artırılabilir.

Bayır turpu romatizma, bel ve sırt ağrılarına da iyi gelir. Bunun için, bitkinin yaprak ve çiçekli bölümleriyle yara lapası hazırlanır ve şikayet edilen yerlere bu lapa dıştan uygulanır.

Uyarı: Hamile kadınlar ile böbrek ve bağırsak sorunu olan kişiler, aşırı miktarda bayır turpu yememelidir.

BERGAMOT OTU

Latince Adı: Citrus bergamia

Diğer Adları:

Turunçgillerden, daima yeşil kalan bir ağaç olan Bergam otunun güzel kokulu, farklı güzellikte kırmızı renginde çiçekleri vardır ve kurutulduklarında bile renklerini korurlar. Yabani olanları lavanta renkli çiçek açar, çiçekleri açık pembe ve mor-mavi renkte açan türleri de vardır. Tüylerle kaplı gövdesi serttir, yaprakları yeşil olmasına karşın gövdeye bağlandığı kısımları kırmızıdır ve bu güzel bir görüntü sağlar.

Bergamot yaprağı, meyvesi ve özellikle de tohumunun Osmanlı tıbbında önemli bir ilaçtır. Yaprakları körpeyken güçlü bir kolonya kokusu yayarlar.

Meyvesinin kabuklarından hoş kokulu “bergamot esansı” elde edilir. Bu esans özellikle “bergamot aromalı çay” ve ilaç yapımında kullanılır.

Bergamot meyvesinin dış kabuklarının sıkılması ile elde edilen “Bergamot Yağı” parfümeri, koku sanayinde özellikle kolonya yapımında, ilaç, kozmetik ve meşrubat sanayinde önemli bir kullanım alanı vardır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Çiçeği ve yaprağı genellikle kozmetikte, ilaçlarda ve çaylarda koku ve farklı lezzet vermek amacıyla kullanılır. Ayrıca, bergamottan elde edilen bergamot yağı tedavi amacıyla da kullanılır.

Bergamot yağı depresyona karşı olukça etkilidir. Rahatlatıcı etkisi ile uyku bozukluklarına iyi gelir. Mikrop öldürücüdür. Böbreklerin sağlıklı bir şekilde çalışmasına yardımcı olur.

Kadınlarda adet döneminde görülen ağrıları geçirir. Mide bulantısını durdurur, mide ve bağırsaklardaki aşırı gazı alır.

Soğuk algınlığına karşı koruyucu etkisi vardır. Yaprağı kaynatılarak demlenir ve çayı yapılır. Bir çok rahatsızlığa iyi gelir.

Yaprağı çeşni amaçlı çaylara katılabilir. Ayrıca salatalarda ve et yemeklerinde de kullanılabilir. Kabuklarından da bergamot reçeli yapılır.

Bergamot ağacının yaprağını çiğnemek, ağızdaki istenmeyen kokuları giderici etkisi vardır.

Bir bardak kaynamış süte, bir yemek kaşığı kuru bergamot yaprağı katıp, 5 7 dakika bekletip süzerek, tadına doyulmaz bir bergamot sütü yapabilirsiniz.

Bergamototu Ballı babagiller

Anavatanı Kuzey Amerika olan bu yararlı ot, oraya yerleşenler tohumunu Avrupa’ya getirince çay ile ıhlamurların yapımına katılan bir bahçe bitkisi olarak pek tutuldu. Bitkibilimdeki adında bulunan monardo sözcüğü, ilk kez 1569 yılında Amerika’daki bitkiler arasında bu yararlı otu da tanımlayan Sevilla’lı İspanyol bitki bilimci Dr.

Nicholas Monardes’in adından gelmektedir.

Dr. Monardes olasılıkla bu otu yapraklarındaki İtalyan Bergamot portakalının (Citrus medica var bigarradia) kokusuna benzeterek bergamototu diye adlandırılmıştı.

Bazı Kızılderili kabileler yabani bergamototunu soğuk algım hastalarım iyileştirmekte kullanırdı.

KULLANIMI;

Dekorasyonda

ÇİÇEĞİ Taze ve kurutulmuş olarak çiçek düzenlemelerinde kullanılır.

Sofrada

YAPRAĞI Çay gibi demlendirilir ya da daha çok katmak üzere mine kaplı uzun saplı cezveyle 10 dakika süreyle çaya daldırılır. Körpe yapraklan Earl Gray çeşnisi elde etmek üzere Çin çay katılır. Salatalara, dolma içi ve domuz etine bolca eklenir.

Evde

ÇİÇEĞİ Balarılar mı kendine çeker. (Ancak, diğer böcekler delik açmazsa, balansı bu çiçekteki nektara erişemez.)

Koku yapımında

ÇİÇEĞİ ve YAPRAĞI Odayı güzel kokutan potbori tabağına konulur.

Tıpta

YAPRAĞI Çay gibi demlendirilir ve mide bulantısı, midedeki aşın gaz, aybaşı ağnlan ve uykusuzluğu durdurmak ya da hafifletmek için

BİBER:

Latince Adı: Capsicum türleri

Diğer Adları: Filfil, İsot

 Patlıcan gillerin familyasından olan biberin ülkemizde de dolmalık, sivri, çarliston, süs ve domates biberi gibi türleri yetiştirilmektedir. Biber, tatlı ya da acı meyve veren bir ya da bazen iki yıllık otsu bitkidir.

Biberin oval biçimli, rengi açık yeşilden koyu yeşile ve hatta mora kadar değişen yaprakları yaz aylarında açan beyaz renkli küçük çiçekleri olur. Bitkinin meyvesi renk, biçim ve tat bakımından büyük çeşitlilik gösterir. Olgunlaşan meyve sararır ve daha sonra kırmızı renge döner. Bütün türlerinin meyvesi C vitamini bakımından zengin olan biber, bazı alkaloitleri de içerir. Biberler genellikle sebze olarak tüketilir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Romatizma ve eklem ağrılarına karşı iyileştirici olarak kullanılır. Bu etkinin sağlanabilmesi için biberin meyvesi ezilerek yara lapası yapılır ve dıştan uygulanır.

Biber mideyi uyarır, sindirim salgılarını artırır, iştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır. İdrarı artırır. Uyarıcıdır. Bütün bunlar için taze, kurutulmuş ya da turşusu yapılmış biberler bolca yenir.

Soğuk algınlığının ilk belirtisi görüldüğünde biber alınırsa iyileştirici olur. Bu etkisinden faydalanılmak üzere iyice kıyılmış 2,5 tatlı kaşığı taze biberin üzerine l bardak kaynar su ya da süt dökülüp 10 15 dakika süreyle demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyon sıcakken içilir.

Uyarı: Aşırı miktarda tüketilen acı biber, mide ve bağırsakların tahrişine yol açabilir ve hatta böbreklerle karaciğerin rahatsızlanmasına neden olabilir. 

BİBERİYE:

Latince Adı: Rosmarinus officinalis

Diğer Adları Beyaz püren, Biberya, Hasalban, Kuşdiliotu

Ballıbabagiller familyasından olan biberiye ülkemizde Batı ve Güney Anadolu kıyı şeridinde yetişir. Ço kyıllık çalı görünüşlü bir bitkidir. Kışın yapraklarını dökmediği için bahçelerde süs ve çit bitkisi olarak yetiştirilmektedir.

 İğne gibi ince uzun yapraklarının üstü parlak koyu yeşil ve altı gri renklidir. Yaz boyunca açan küçük çiçekleri mavi ya da eflatuni renklidir. Tohumları küçük, yağlı ve sarı kahverengidir.

Yaprakları çok hoş kokan biberiye, taze olarak salatalara, kurutulup baharat olarak da et yemekleri ve diğer yiyeceklere katılır. Biberiyenin içerdiği uçucu yağlar arasında başta borneol olmak üzere linalol, kamfen, sineol ile kâfuru bulunur. Bitkide ayrıca tanen, reçine ile diğer etkili maddeler vardır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Biberiye bitkisi sağlığa çok faydalı olduğu gibi, mükemmel bir güzelleştiricidir. Kan dolaşımını hızlandırır. Sinirleri uyarır ve güçlendirir. Mide ve bağırsakları uyarır. Böylece sindirime (özellikle yağlı yiyecek yendiğinde) yardımcı olur. Hazımsızlıktan oluşan gazları söktürür.

30 40 biberiye yaprağının 2 bardak kaynar suya atılarak yarım saat kadar bekletilmesiyle elde edilen sıvı hem zihni açar, hem sindirimi kolaylaştırır.

Safra salgısını artırır. İdrar söktürücüdür. Kadınlarda aybaşını düzene sokar. Gecikmeleri önler, iyi bir adet söktürücüdür. Bu etkileri sağlamak için, biberiyenin yaprak ve taze sürgünleri yaz boyunca toplanır. Bitkinin tıbbi etkisi, çiçek açtığı zamanlarda en fazla olur. Yaprak ve ince sürgünler, aşırı sıcak olmayan, çok havadar ve gölge bir yerde ağır ağır kurutulur. Bir bardak kaynar suya l tatlı kaşığı yaprak ve taze sürgün konulup 10 15 dakika demlendirilerek yapılan infüzyon istendiği kadar içilebilir.

Kas ağrıları, siyatik ve romatizma ağrılarını azaltır. Burkulma ve eziklerde iyileştiricidir. Saç diplerindeki bezleri ufak erken saç dökülmelerini önler, şampuanla yıkanmaktan yıpranan saçları canlandırır.

Bu etkileri sağlamak üzere, biberiyenin yaprak ve genç sürgünleri suya atılıp iyice kaynatılarak bir dekoksiyon hazırlanır. Bu dekoksiyon, ağrılı yerler ya da saç dipleri elle iyice ovularak deriye yedirilir. Biberiye infüzyonu ile yıkanan saçlar gürleşip güzelleşir.

 Bir bez torbaya konulan biberiye yaprak ve taze sürgünleri banyo musluğunun altına asılarak üzerine sıcak su akıtılıp böylece doldurulan küvette banyo yapıldığında cildi derinden temizler, teni kayganlaştırır ve güzelleştirir.

Yaprak ezilerek yapılan lapa, kırışıklıkları gidererek cildi güzelleştirir.

Taze dalları havayı temizlemek üzere odalara konur, yaprakları banyo suyuna katıldığında kan dolaşımını harekete geçirir ve artan kan basıncıyla oluşan ağrıları uygulandığı yerde azaltıcı etki yapar. Yağların sindirimine yardımcı olur.

Yaprakları soyulan kurumuş gövdelileri ateşte güzel koku çıkarır. 

BİN BİR DELİK OTU:

Latince Adı: Hypericum perforatum

Diğer Adları: kılıç otu, koyun kıran, sarı kantaron, Yara otu, kan otu, mayasıl otu, deva otu...

Bin bir delik otu, Kılıç otugiller familyasındandır. Çok yıllık dayanıklı otsu ya da çalımsı bitkidir. Tarla, yol ve orman kıyılarında, tepelerde ve çayırlarda yetişen şifalı bir bitkidir.

Yaprakları koyu yeşil renklidir. Bitkinin mayıs eylül ayları arasında açan parlak sarı renkli çiçekleri, dallarının ucunda sıkı salkımlar halinde bulunur.

Bin bir delik otunun çiçekli dalları pinen, ladinen, tanen, reçine, pektin, glikozitleri içeren uçucu yağ, acı maddeler, boyarmaddeler ve yapışkan bitki sıvısını içerir. Boyarmaddelerinden biri hiperin, öteki de hiperisindir.

Hiperisin hafif zehirlenmelerine neden olduğu için, bazı hayvanlar bu otu yemezler.

Yapraklarda yağ bezesi vardır. Güneşte tutulduğunda veya mercekle bakıldığında elek gibi veya süzek gibi görüldüğünden bin bir delik otu ve deva otu diye de bilinir. Kökü acıdır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Bin bir delik otu antiseptik ve yara iyileştiricidir. Bitki çiçek açtığında tüm toprak üstü kesimleri kesilip parçalanarak zeytinyağına yatırılır. 1 2 hafta süreyle zeytinyağında bekletilerek elde edilen eriyiğe kantaron yağı adı verilir. Kantaron yağı yara, bere, yanık, varise ağrılar ya da öteki şikâyetle yerlere, günde bir iki kez dıştan uygulanır.

Bin bir delik otu yatıştırıcı, spazm çözücü ve ağrıları azaltıcı, peklik verici, iştah açıcı, göğsü yumuşatıcı ve balgam söktürücü etkiler de taşır. Bu özellikleri nedeniyle gerginlik, sinir rahatsızlıkları, depresyon ve özellikle menopozun yarattığı sıkıntı durumlarında kullanılır.

Sayılan bu etkileri sağlamak üzere, 1 2 tatlı kaşığı kurumuş bitki karışımı üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10 15 dakika demlendirilerek yapılan infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir.

Bin bir delik otu çayı; her türlü sinirsel şikâyetlerde, çarpma sonucu yaralanmalarda kullanılabilir. Ayrıca ishale karşı da etkili bir bitkidir. Sinirsel yüz ağrıları, günde 2-3 bardak bin bir delik otu çayı içip, dıştan da ağrılı bölgeler uzunca bir süre bin bir delik otu yağı ile ovalanarak iyileştirilebilir.

Sinirsel rahatsızlıklar, yorgunluklar ve uykusuzluk için hazırlanan tentür dıştan friksiyon biçiminde, içten ise, günde 10 15 damla, 1 yemek kaşığı suyla karıştırılarak kullanılır. Konuşma bozukluklarında, rahatsız uykularda, histeri krizlerinde, uyurgezerlikte olduğu kadar, yatağa işeme ve depresyonlarda da başarıyla kullanılabilir. Tüm bu hastalıklarda içten bin bir delik otu çayını kullanırken, bir yandan da oturma çok olumlu sonuçlar verdiği söylenebilir. Haftanın 6 günü, arka arkaya ayak banyoları alınması da tavsiye edilmektedir.

Gelişme çağındaki genç kızların, birkaç ay, günde 2 bardak bin bir delik otu çayı içmeleri tavsiye edilir. Bu çay, cinsel organların gelişmesine yardımcı olacak ve adet görme düzensizliklerine son verecektir.

Yalnızca açık yaralarda, yeni yaralanmalarda, derideki lekelerde, beze şişkinliklerinde, güneş yanıklarında ve pürüzlü yüz ciltlerinde bakım toniği olarak kullanılmakla kalmayıp, uçuklar, varisli damarlar, basurlar, sırt ağrıları, lumbago, siyatik, eklem iltihabı, romatizma ve felçli inmeli bölgelerde de etkili bir friksiyon (Ovarak sürme) yağı olarak kullanılabilir.

Yanıklarda ve haşlanmalarda etkili bir yağa sahip olabilmek için bitkinin çiçekleri keten tohumu yağına yatırılır. Karın ağrısı çeken bebeklerin karınlarına zeytinyağı ile hazırlanmış bin bir delik otu yağı sürüldüğünde ağlamaları sona erebilir.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: 1 tatlı kaşığı dolusu bitki, orta boy 1 su bardağı kaynamış suya eklenir ve 3 4 dakika demlendikten sonra süzülür. Yukarıda belirtilen durumlarda günde 2 3 bardak içilir.

Bin bir delik otu Yağı Hazırlamak: Çok ünlü olan Bin bir delik otu Yağ’da hiç bir evde eksik olmamalıdır. Bin bir delik otu yağı; ağrı kesici, iltihap önleyici ve iyileştirici özellikleriyle, en iyi yara yağıdır.

Her gün bir çorba kaşığı içilirse mide hastalıklarına ve idrar yolları sorunlarına faydalı olur. Bu yağı herkes kolayca hazırlayabilir.

Güneşli havada toplanmış çiçekler, gevsek biçimde bir şişeye doldurulur ve üstüne, sızma zeytinyağı eklenir. Zeytinyağı çiçekleri örtmelidir. Mayalanma süresi olan 3-5 gün süresince şişenin kapağı açık tutulur ve arada bir çalkalanarak, güneşli bir yerde bekletilir. Daha sonra şişenin kapağı kapatılır ve 4 5 hafta boyunca, arada bir çalkalanarak güneş te bekletilir. Süre sonunda süzülür, çiçekler de sıkılır ve koyu renkli şişelere doldurularak saklanır.

Bin bir delik otu Tentürü Hazırlamak: 1 lt konyağın içine, güneşte toplanmış ve ince kıyılmış 2 avuç bitki (sap, yaprak ve çiçek ) eklenir. Şişe 14 gün boyunca güneşte bekletilir ve arada bir çalkalanır. Süre sonunda süzülür ve koyu renkli şişelere aktarılarak, serin bir ortamda saklanır.

Sarı Kantaron Ekstresi: Çay yerine, bitkinin çiçek, yaprak ve saplarından elde edilen ve kapsül şeklinde satılan ekstresi de kullanılabilir. Kronik yorgunlukta, menopoz sıkıntısında, stres ve gerginliklerin giderilmesinde faydalıdır.

Uyarı: Hamile kadınlar, antidepresan, sara ilaçları ve doğum kontrol hapı kullananlar doktor kontrolünde alabilir.

BÖĞÜRTLEN:

Latince Adı: Rubus fruticosus

Diğer Adları Dikençilegi, Dikendudu, Dikendutu

Gülgiller familyasındandır. Ülkemizdeki orman ve fundalıklarda; yol, bahçe ve hendek kenarlarında sıkça rastlanır. Çok dikenli olduğu için, doğal çit olarak kullanılan bir bitkidir.

Kimi böğürtlen türleri sarmaşık şeklinde, kimileri de yerde sürünerek gelişir. Kışın dökülmeyen yaprakları, yaz aylarında tek tek ya da salkım halinde açan pembe veya beyaz çiçekleri vardır. Yaz sonu ya da sonbahar basında bu çiçekler kırmızımsı kara renkli, üzeri çok ince tüylü, duta benzeyen meyvelere dönüşür. Böğürtlen meyve olarak çiğken yenildiği gibi reçel, şurup, şekerleme, pasta, likör ve sirke yapımında kullanılır.

İçerisinde şeker, glukoz, fruktoz, sakaroz, pektin, ham selüloz, protein, prolin, ham yağ, askorbik asit, kül, toplam fenolik antosiyanin, mineral analizleri yapılmıştır. fenolik bileşikler, organik asitler bulunur.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Vücudu güçlendirici toniktir. Doku ve damar büzücü etkisi vardır. İshali keser, peklik verir. İdrar söktürücüdür. Hamile kadınlarda sırt kaslarını güçlendirir, aybaşı dönemlerinde aşırı kan gelişini önler.

Bu etkileri sağlamak üzere, taze ya da gölge yerde kurutulmuş yaprakları, bitkinin meyveleriyle karıştırılarak kullanılır. Bu karışımdan 3 tatlı kaşığı alınıp üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek ve 20 dakika demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir.

Böğürtlen ağız yaraları, dişeti kanamaları, bademcik ve boğaz enfeksiyonuna iyi gelir. Hazırlanan infüzyonla günde üç dört kez derin gargara yapılır. Ciltteki ağrı ve yangıları hafifletir. Yara iyileştiricidir.

Hafif yanıklara iyi gelir. Hemoroid tedavisinde etkili olur. Bu etkileri sağlamak üzere, körpe yapraklarıyla yara lapası hazırlanır ve şikayet edilen yerlere dıştan uygulanır. Böğürtlen cildi gerer ve canlandırır.

Bu etkiyi sağlamak üzere, banyo küvetine akan sıcak suyun altına bir bez torba asılıp içi bitkinin körpe yaprak ve genç sürgünleriyle doldurulur. Sonra sıcak su açılıp küvet bu suyla doldurularak banyo yapılır.

BROKOLİ:

Latince Adı: Brassica oleracea italica

Diğer Adları: İtalyan karnabahari

Turp ailesindendir. Yapraklar gövdeye uzun bir sapla bağlanır. Renkleri yeşil veya yeşilimsi gridir, üzerleri mumludur. Brokolinin baş kısmı kesilirse, yaprak koltuklarından üzerleri çiçek tomurcukları bulunan etli sürgünler çıkarak çabucak gelişir.

Brokoli diye yediğimiz iste bu çiçek taslakları ve çiçek saplarıdır. Brokoli başları çiçek açmadan önce toplanmalıdır yoksa değerini kaybeder.

Çiğ ya da pişirilerek tüketilen brokoli, haşlandığında içerdiği vitaminlerin çoğu kaynayan suya geçeceğinden bu su dökülmeyip değerlendirilmelidir. Kalorisi düşük bir sebze olduğundan diyetlerde yer alan brokoli, dondurularak saklanmaya ve sonradan tüketilmeye çok uygundur.

Brokoli yüksek düzeylerde diyet lifi içeren bir gıda kaynağıdır. Çok miktarda kalsiyum içerdiği için kemik erimesine birebirdir. Mineral ve demir eksikliğini gideren brokolide kükürt, potasyum ve selenyum maddeleri bulunur.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Brokolide bol miktarda bulunan A vitamini kaynağı beta karotenin maddesi güçlü bir kanser savaşçısıdır. B1, C ve E vitaminleri içerir: Akciğer, yemek borusu, mide, bağırsak, prostat kanserleri tehlikesini azaltır. Brokoli mesane kanseri tümörünün şekline çok benzer ve mesane kanserini önleyici ve tedavidir edicidir. Kadınlarda göğüs kanserini önler.

Brokoli suyu havuç veya elma suyu ile karıştırılarak içirilirse çok faydalıdır.

Kalp hastalıklarına yakalanma, kalp krizi geçirme ve katarakt oluşumu gibi riskleri en aza indirir. Etin kansere neden olabilecek zararını yok eder. Brokoli kansızlığı önler. Ayrıca doğum yapacak kadınların, spina bifida (yani omurganın bir yanının açık olması) hastalığına yakalanmış çocuk doğurması rizikosunu en aza indirir.

Uyarı: Brokoli vücudun iyot emilimini azaltır. Haftada 2 3 kez den fazla brokoli yiyen kişiler, iyotlu besinler ya da iyotlu tuzu almayı ihmal etmemelidir. Özellikle içme suyunun az iyot içerdiği yörelerde, bu önemlidir.

Brokoli mutlaka et yenilen öğünlerde garnitür olarak ya da salata olarak alınmalıdır. Brokoli haşlarken biraz limon sıkarsanız kokusunu alır.

BALMUMU:

Sıvı daha küçük olarak salgılar bal ile üretilir. Hava ile temas ettiğinde, balmumu arının alt balmumu küçük pullar halinde sertleşir. Bir milyon veya bu ölçeklerin yüzden balmumu kilo olun.

Arılar altıgen hücreler, güçlü ve verimli bir yapının kendi petekler inşa için kullanabilirsiniz. Mağaza bal ve polen için bu hücreleri kullanır; Kraliçe yumurtlar ve yeni arılar içeride tutulur. Arı balmumu, farklı türleri tarafından üretilen, ancak bal mumları biraz farklı kimyasal ve fiziksel özelliklere sahip olan tüm türleri tarafından üretilir.

Balmumu onun saflığı ve renk onun değerini alır. İkincisi, onun rengine göre, kirlenmiş veya ısıtmalı olabilir, çünkü açık renk koyu daha değerlidir. İyi zaten hazır olduğunda arılar bal mumu kapak tabakaları, yani, döküm cappings kaldırılır. Bu yeni balmumu polen varlığı sarı bir renk verir, saf beyaz

İç tüketim ve ihracat hem de kırsal topluluklar için mükemmel bir üründe kadar balmumu ile: Balmumu dönüştürme kolaydır. Sadece saflığı sağlamak, ihracat ve filtreleme yöntemlerine ihtiyaç vardır ısıtmak için gerekli olan kaliteyi hazırlamak.

Bu şablon olarak herhangi bir boyutta kaplar kullanılarak bloklar halinde olabilir. Bloklar küçük parçalara ayrılabilir alıcılar onun saflığını ve temizliğini takdir böylece; özel kaplar gerektiğinden balmumu taşıma ve depolama basittir. Balmumu genellikle çuvallarının bloklar sarılı küçük olarak ihraç edilmektedir;

Balmumu zamanla bozulmaz. Bireysel arıcılar veya kooperatifler, satılık yeterli miktarda toplamak için küçük saklayabilirsiniz; Bal gibi, balmumu gelişmekte olan ülkelere uygun bir ihracat olarak kabul edilebilir ve bu arıcılık yerel gıda üretimi arazi için gerekli kullanmaya gerek kalmadan uygulanabilir .

ÖNEMLİ BİTKİ: ÇÖREK OTU 

Çörek otu, Ortadoğu ve Uzakdoğu ülkelerinde tohumları ve otu bitkisel bir ilaç olarak kullanılan bir yıllık ömrü olan küçük bir bitkidir.

Çörek otu biraz sert, dimdik, dalları ayrık ve tanelidir. Yapraklarının dipleri gri yeşil ve çiçeklerin ucu gri mavi ve gerisi yabansıdır. Biraz küçük olmasıyla beraber tohumları dolgun ve basıktır. Hoş, güzel bir kokusu ve keskin baharatlı bir tadı vardır. Kolayca dövülür ve temizlenir.

Kuruttuktan sonra iyice kuru ve serin yerde saklanır. Tabii ilaç olarak asırlarca milletimizce bilinen ve kullanılan çörek otunun sayısız faydaları Avrupa’da yeni yeni keşfedilmeye başlanmıştır. Tarihten günümüze kadar çörek otunun üç farklı amaç için kullanıldığı bilinmektedir:

a) Baharat olarak, b) Değişik gıdalarda tat, koku ve çeşni maddesi olarak, c) Tıbbi gayelerle tedavi edici olarak.

Peygamber Efendimiz (sav)’in “Gerçekten şu çörek otu, ölümden başka birçok hastalık için şifadır” buyurmaktadır. Bu hadisi şerifin özünde yatan mana ve bilimsel gerçek yeni yeni anlaşılmaktadır.

Çörek otunda suda çözünen vitaminler olarak bilinen B-grubu vitaminlerinden bir kısmı ile yüksek oranda protein, yağ, karbonhidrat ve potasyum içerdiği tespit edilmiştir.

Çörek otunda önemli miktarlarda kalsiyum, sodyum ve demir elementleri de bulunmaktadır. Çörek otunun bileşiminde tanen, saponinler, şekerler ve nigellin ile connigellin alkaloidleri de vardır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Asya ülkeleri ve Uzak Doğu’da “her derde deva” olarak kabul edilen bu bitki öncelikle acımsı maddesi ile iştah açıcıdır. Bununla beraber uyarıcı, idrar ve adet söktürücü yönü vardır. Alaca hastalığı, ateşli hastalıklar, mide rahatsızlıkları, baş diş ağrıları, unutkanlık, bağırsak parazitleri, böbrek rahatsızlıkları, basur gibi hastalıkları tedavide etkilidir. Aynı zamanda mantar önleyicidir.

Yapılan araştırmalar çörek otunun öksürük, nefes darlığı ve solunum yolları hastalıklarının tedavisinde faydalı olduğunu ortaya koymuştur. Çörek otu yağının kalsiyum salgılanmasını engelleyerek adaleleri gevşetici ve nefes borusunu açıcı etkisi vardır.

Uzmanlar yaptıkları araştırmalarda çörek otu özünün bazı virüsler ve kanserli hücreler üzerinde öldürücü etkisi olduğunu, kanser etkisinin şiddetinin azalttığını ortaya koymuşlardır. Çörek otunda bulunan bu çeşit maddelerin karaciğeri kanserojen etkilerden koruduğu tespit edilmiştir.

Araştırmalar çörek otunun uçucu yağının kolon kanseri oluşumunu engellemedeki gücünü göstermektedir. Ayrıca çörek otu çekirdeklerinden elde edilen bir maddenin bağışıklık sistemini güçlendirdiğini göstermektedir.

Eskiden beri çörek otu tohumları canlandırıcı ve terlemeyi arttıran madde olarak kullanılmaktadır. Ayrıca süt salgılamayı arttırdığına inanılmaktadır. Çörek otu, bağırsakların boşalmasını sağlayan güçlü etkiye sahip bir bitkidir

Doğu ülkelerinde yemeklere lezzet veren bir baharat olarak kullanılmaktadır. Çörek otunda parazitler barınamamaktadır. Bu özelliğinden dolayı tütsüsü yapılarak haşaratın eve girmesi önlendiği bilinir.

Çörek otunda bulunan kemik iliği ve bağışıklık hücrelerini artırıcı bir maddenin mide kanserini önlediği tespit edilmiştir. Çörek otunun bazı mikropların etkinliğini yavaşlattığını, iltihap önleyici özelliğe sahip bir yağ içerdiği tespit edilmiştir.

Bu yağın romatizma ve eklem hastalıkları iltihabını hafifletmede etkin olduğu görülmüştür

Tohumu kadar şifa kaynağı olan çörek otu yağının beyaz kan hücreleri üzerindeki etkisi gözlenmiştir. Araştırmacılar çörek otu yağının vücudumuzdaki birçok dokuda tahribat oluşturan ve damar sertliği, kanser, bunama ve benzeri birçok hastalığa yol açan antioksidan maddeleri arttığını tespit ettiler. çörek otu yağının insanlarda kolesterol ve kan şekeri düzeyini düşürmekte etkindir.

Çörek otu yağı içinde bulunan doymamış yağ asitleri sayesinde, polen alerjisi gibi birçok alerjik rahatsızlıklar, iltihaplanma, sinire bağlı deri hastalıkları ve astım tedavi edilebilmektedir.

Ayrıca saç dökülmesine ve kepeğe karşı etkilidir. Bilindiği üzere çörek otu yağı, karaciğeri bazı zehirli türlere karşı koruyucu bir etkiye sahiptir. Çörek otunun halk tarafından karaciğer hastalıklarında şifalı bitki olarak kullanılmakta olduğunu da bilmekteyiz.

Çörek otu yağı anti virüs olma özelliği bakımından araştırılmış, virüse yakalanılan erken dönemde kazanılan bağışıklık ölçülmüş, katil hücrelerin sınırlandığı görülmüştür.

Sedef hastalığı, yüz felci ve iltihaplanmalarda etkilidir.

Çörek otunun mide zarını koruyucu etkisi bulunmaktadır. Bu araştırma neticesinde çörek otu yağının alkolün sebep olduğu mide tahrişlerine karşı etkin koruyucu bir tesiri olduğunu ortaya koymuştur.

Araştırmacılar çörek otu özünün trigliserit, kolesterol ve vücuda zararlı ok si dan zararlı maddelerin azalmasına yol açtığı, faydalı kolesterol düzeyini açık biçimde yükselttiğini görmüşlerdir.

ÇİTLEMBİK

 Menengiç Kahvesinin Faydaları

Gelmiş geçmiş en muhteşem içeceklerden biri.  Yanlız üstünde oluşan kreması için birde çay kaşıgı ısmarlarsanız içerken daha rahat edersiniz. Müthiş bir tadı var, sanki sütlü gibi ama çok farklı anlatılır gibi değil. İçindeki tanecikler en sonunda kaldığında tadına doyamadığınız için onlarda yemeye kalkabilirsiniz. yapmayın oldukça acıdır. 

Kanser ve yaşlanmaya karşı menengiç kahvesi Türk kahvesine göre daha yumuşak bir tada sahip olan menengiç kahvesi vücudu kansere ve yaşlanmaya karşı koruyor.

Çok dağlık ve kırsal alanlarda doğal olarak yetişen menengiç (Çitlembik) meyvesinin, yabani fıstık olarak da adlandırıldığını söyledi.

Hasadın ardından yıkanıp, güneşte kurumaya bırakılan meyvelerin, koyu kahverengiye dönene kadar kavrulup, macun kıvamına gelince ezilmesiyle elde edilen melengiç kahvesinin sütlü olarak da hazırlanabildiğini anlatan  "Melengiç meyvesinin bileşiminde E ve B grubu okuyun vitamin ile sodyum, potasyum, fosfor, kalsiyum, demir, magnezyum, çinko, bakır, mangan, selenyum, kadminyum gibi önemli mineral ve elementler bulunuyor.

Aynı zamanda protein, yağ, besinsel lif, doymamış yağ asitleri ve mineral maddeler açısından da son derece faydalı bir bitkidir. 

Öksürüğü keser. Balgam söktürür. Nefes açıcıdır. Nefes darlığına iyi gelir.

Antiseptik özelliği vardır. Göğsü yumuşatır. Solunum yollarına faydası vardır.

Ayak terlemelerini önler. Yaraları tedavi eder. Böbrek kumlarının dökülmesine yardımcı olur. Ses tellerine iyi gelir.

Mide ağrılarını dindirir. Kalp yetmezliği riskini azaltır. Afrodizyak Cinsel gücü artırıcı  etkisi vardır.

Yağlı bir içecektir, yüksek E vitamini okuyun ve doymamış yağ asidi düzeyi ile kandaki kolesterolü düşürmeye kalp ve damar sertliğini önlemeye yardımcı olur. 

 CEVİZ:

Latince Adı: Juglans türleri

Diğer Adları: Koş, Koz.

Cevizgiller familyasında yer alan, kışın yapraklarını döken bir ağaçtır. Ülkemizin hemen hemen her yerinde yetiştirilir. 20 m. kadar boylanabilen, 150 200 yıl yaşayabilen; yuvarlak tepesi, sık dal ve yapraklarıyla toprağı örten, altında diğer bitkilerin gelişmesini engelleyecek kadar koyu gölge veren bir ağaçtır. Genellikle mayıs ayında çiçek açar. Meyvesi ekim ayında olgunlaşır.  

Ceviz ağacının yaprakları tanen, uçucu yağ ve acı boyar madde içerir. Güçlü ve değerli bir besin maddesi olan meyvesi (ya da tohumu) ise doymamış yağlar yönünden zengindir.

Ayrıca yüksek oranda protein ile potasyum, fosfor, magnezyum, demir ve kalsiyum gibi elementleri ve özellikle C ile B vitaminlerini içerir. Bu meyve taze ya da kuru olarak yenir. Kurutulmuş cevizin içi tatlıdır ve pasta yapımında kullanılır.

Bazı yerlerde sucuk ve pestilleri yapılıp tüketilir.

Cevizin taze ve kurutulmuş yaprağı, göveği, meyvesinin ve meyvesinden çıkarılan yağından faydalanılır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Peklik verici, iştah açıcı, vücudu güçlendirici bir toniktir. Kan şekerini düşürür, kanı temizler. Kemiklerin zafiyetine karşı etkili olur. Bu etkileri sağlamak üzere, ceviz ağacı yapraklı iken taze yaprakları ilkbaharda ya da yazın toplanıp gölge yerde Işık almamasına ve kararmamasına dikkat edilerek özenle kurutulur.

1 litre yaklaşık dört bardak kaynar su, 20 gr. kurutulmuş yaprağın üzerine dökülür. 10 15 dakika süreyle demlendirilerek infüzyon hazırlanır. Bu infüzyon dan günde iki üç bardak içilir. Yaprağı yerine sonbaharda ceviz meyvesinin yeşil kabuğu olan gövek de kullanılabilir.

Deri hastalıklarında ceviz antiseptik olarak kullanılır. Bunun için aynı infüzyon, şikâyetle yerlere dıştan uygulanır. Şeker hastalarına bedenleri güçlensin diye günde 3 adet ceviz yemeleri öğütlenir. Ceviz yağı müshil ve safra artırıcı etkiler taşır. Bunun için, bu yağa biraz su katılarak içilmesi gerekir.

Uyarı: Pek besleyici bir meyve olduğundan aşırı miktarda yenmemelidir.

CENTİYAN:

Latince Adı: Gentiana lutea

Diğer Adları Centiyana, Centiyane, Büyük kantaron

Centiyangiller familyasının örnek bitki isidir. Ülkemizde daha çok Bursa-Uludağ ve Doğu Karadeniz bölgesinde yetişir. Yaprakları enli, sapsız ve karşılıklı dizilmiş durumdadır.

Temmuz ağustos aylarında açan sarı renkli güzel çiçekleri, vardır. Dışı esmer ve içi sarı renkli kök gövdesi ve buna bağlı kök saçakları vardır.

Centiyanın sağlığa faydalı etkili bölümü olan kök gövdesi ile kök saçakları uçucu ve sabit yağ, vitaminler, mineraller, alkaloitler, flovonoidler, pektin, tanen ve acı glikozitleri içerir. Bu kök, acı ama zehirli olmayan bir ilaç kaynağıdır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Vücudu güçlendirici bir toniktir. Sinir uçlarını uyarıp sindirim salgılarını artırarak iştahı açar.

Aynı nedenle sindirimi kolaylaştırır. Sindirim zorluğu ve midenin gazlı olması durumlarında çok faydalı, iyileştirici etkiler yapar. Alyuvarları artırıcı etkisi kanıtlanmıştır. Bu nedenle   kansızlık durumunda olumlu sonuçlar verir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Sindirim sistemini salgıyı arttırır ve iştah açar. Mide yanma ve ağrılarına iyi gelir. Safra söktürücüdür. İltihaplı yaralarda haricen kullanılır. Ateş düşürücüdür.

Bağırsak parazitlerine karşı faydalıdır. Akyuvarları artırır. dalağın fonksiyonunu geliştirir. gut hastalığını hafifletir. kan dolaşımını geliştirir. Safra akışını canlandırması yüzünden hepatiti ve sarılığı iyileştirmede faydalıdır.

Yemekten önce alınan yaprak çayımda ekşimesini önler. bağırsak parazitlerinin yok edilmesini kolaylaştırır. Karaciğerin çalışmasını düzenler.

Bu etkileri sağlamak üzere, centiyanın rizom ve kök saçakları sonbahar mevsiminde toprak kazılarak çıkarılır. Bunlar dilimlenerek özenle, ağır ağır kurutulur. Kurumuş kök parçalarından 1/2 tatlı kaşığı l bardak su içine konularak su ısıtılır 5 dakika süreyle kaynatma sürdürülerek bir dekoksiyon hazırlanır. Bu dekoksiyon yemeklerden önce ya da midede şişkinlik ve ağrı duyumsandığında birer bardak içilir.

Centiyanın yaraları iyileştirici etkisi de vardır.

Bunu sağlamak üzere, aynı dekoksiyonla günde birkaç defa yaralar dıştan yıkanır.

Uyarı: Kan basıncı yüksek olanlar, mide kanamasına eğilimliler, sürekli burun kanaması olanlar, hamileler, midesi yüksek asitliler kullanmamalıdır. 

CEZAYİR MENEKŞESİ:

 Latince Adı: Vinca majör

Diğer adları:

Zakkumgiller familyasında yer alan Cezayir menekşesi, her zaman yeşil kalan, bol bol kök salan, yatarak uzayan gövdeli ve dik saplı, çok yıllık çalımsı bitkidir.

Uucu sivri koyu yeşil yapraklan karşılıklı dizilmiş durumdadır. Çiçekleri, mayıstan başlayıp yaz boyunca açar.

Tohumlarını taşıyan meyvesi kapsül biçimindedir. Dayanıklı olduğu ve bulunduğu yere iyice yayılarak toprağı iyi örttüğü için bahçelerde sevilerek yetiştirilir.

Toprak üstü kesimleri kanser tedavisinde kullanılan ilaçların bileşiminde yer alan alkaloitleri içeren Cezayir menekşesinde, vinkarnin, izovinkamin, vinkamirin vb. alkaloitler ile tanen, organik asitler, karbonhidrat ve glikozitler bulunur. Bitkinin yaşken acı olan toprak üstü kesimleri, kuruyunca hafif ekşi tat kazanır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Doku ve damar büzücüdür. Peklik verici olarak diğer ve dizanterinin tedavisinde kullanılır. Kanamaları ve sıvı kaybını önler: İshal ve kolitte sıvı ve kan kayıplarını durdurur.

Kadınların aybaşı döneminde aşırı kan gelişini engeller.

Burun ve dişeti kanamalarına, ağız ülserleri ve boğaz ağrılarına karşı faydalı etkileri vardır. Vücudu güçlendirici bir toniktir. İdrar söktürücüdür. İştah açıcıdır. Şeker hastalığının tedavisine yardımcı olur. Beyin damarı hastalıklarında olumlu etkileri vardır. Zekâ açıcı ve beyin etkinliğini artırıcı olarak alınır. Tansiyonu düşürür.

Bütün bu etkileri sağlamak üzere, Cezayir menekşesinin toprak üstü kesimleri ilkbaharda bitki çiçeklenmeden önce kesilip toplanarak gölge yerde kurutulur. 1 2 tatlı kaşığı kurumuş bitki karışımının üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10 15 dakika süreyle demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır.

Bu infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir. Cezayir menekşesi aynı zamanda etkili bir yara iyileştiricidir. Bunun için aynı infüzyon yaralara dıştan uygulanır.

CİVANPERÇEMİ:

Latince Adı: Achillea millefolium

Diğer Adları Bin bir yaprak otu

Bileşikgiller familyasından olan civanperçemi, ülkemizde daha çok Kuzey ve Doğu Anadolu’da yetişir. Çok yıllık otsu bitkidir, içi boş olan ve dallara ayrılan gövdesi, yaz boyunca açan beyaz, sarı ve kimi zaman da pembe renkli küçük çiçeklerinden oluşan çiçek salkımları vardır. Bu gösterişsiz bitki bünyesinde çok önemli özellikleri ve büyük bir şifayı saklar. Köklerinin salgıladığı sıvılar yakınındaki bitkilerin hastalıklara direncini artırır.

Civanperçemi bitkisi, insan vücuduna faydalı olan uçucu yağ, tanen, proazulen, flavonoit bileşikler, acı organik asitler ve yapışkan bitki sıvıları içerir

Faydaları ve Kullanım Şekli: İnce ince kıyılan yapraklan salatalara katılarak yenir. Böylece vücuda tonik etkisi sağlar.

Drogun Safra söktürücü spazm çözücü, hazım kolaylaştırıcı ve doku büzücü etkileri vardır.

Dahilen, iştahsızlık ve sindirim güçlüğünde; haricen uçucu yağı tıbbi banyoların hazırlanmasında ve kramp giderici sinirsel rahatsızlıklarda gevşetici masajların yapılmasında kullanılmaktadır.

Günlük toplam 45 g drog veya buna eşdeğer uçucu yağ ya da ekstresi kullanılabilmektedir.

En etkili terletici şifalı otlardan biridir. Soğuk algınlığının iyileştirilmesinde kullanılır. Kılcal damarların genişlemesiyle oluşan yüksek tansiyonu düşürür mesane enfeksiyonlarında antiseptik etkisi yapar. Bütün bu etkileri sağlamak için bitkinin gövde, yaprak ve çiçekleri yaz boyunca toplanarak gölge ve havadar bir yerde kurutulur.

1 bardak kaynar suya 1 2 tatlı kaşığı kurutulmuş, olan karışımı konulup 10 15 dakika süreyle demlendirilerek hazırlanan infüzyon günde iki üç kez birer bardak ve sıcak olarak içilir.

Civanperçemi, aknelerin iyileştirilmesine yardımcı olur. Bunun için yukarıda anlatılan infüzyon yüze uygulanır. Ayrıca iyi bir yara iyileştiricidir. Bunun için bitkinin yaprakları körpeyken ezilip yara lapası hazırlanır. Bir tülbenttin içine konulan lapayla, yaraların üzerine kompres yapılır.

Hemoroidte de iyileştirici ve rahatlatıcıdır. Bunun için civanperçeminin yukarıda anlatılan yara lapası, basur memelerinin üzerine elle uygulanır.

Yüze buhar uygulaması ve losyon olarak çay gibi demlendirilerek kullanılır.

KULLANIMI: DEKARASYONDA:

Kurutulup sergilenir.

SOFRADA: Acı ve biberli yaprağı ince kıyılarak salatalara ve banyo suyuna katılır.

EVDE Çevresindeki bitkilerin hastalıklara karşı direnmesine yardımcı olur. Kıyılmış tek yaprağı bir el arabası dolusu bitkinin  çürümesini hızlandırır.

KOZMETİKTE: Yüze buhar uygulanması ve tonik losyon gibi çay gibi demlendirilerek kullanılır.

TIPTA: Çay gibi demlendirilerek sindirim sorunlarını çözmede kullanılır.

DİKKAT; Aşırı derecede çok kullanılması yüzü ışığa karşı duyarlı hale getirir.

ÇAY:

Latince Adı: Camellia sinensis (ya da Thea sinensis)

Çaygiller familyasının örnek bitkisidir. Ülkemizde de bol yağış alan Doğu Karadeniz bölgesinde, Rize ve çevresinde yetiştirilmektedir. Çay, budanarak boyu kısaltılan, çok yıllık ağaççıktır.

Kısa saplı, derimsi yapılı, uzunca ve sivri uçlu, kenarları dişli yaprakları vardır. Çiçekleri beyaz; bazı türlerde hafif sarı ya da pembemsi renkli ve hafif kokuludur.

 Dünyada en çok tüketilen içeceklerden biri olan çay, bitkinin yapraklarının elle toplanıldıktan sonra çeşitli işlemler sonucu mayalanmadan kavrulması, soldurulması, kıvrılması ve kurutulması sonucu elde edilen ürünün demlendirilmesiyle hazırlanır. Kara ve yeşil çay adları verilen, iki önemli türü vardır.

Kara çay daha çok sevilerek tüketilir. Çay yapraklarında kafein, tein, teofillin, teobromin alkolikleri, tanen, uçucu yağ ve az da olsa B vitamini bulunur, insanda tutkunluk derecesinde çay içme isteği yaratan, çayın içerdiği kafein ve tein adlı maddelerdir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Aşırı içilmemek koşuluyla vücudu ve sinirleri uyarmada olumlu etkileri vardır. Sindirimi kolaylaştırır. Terleticidir. Şekersiz içtiğimizde sıcak havalara dayanmamızı sağlar.

Çay şöyle hazırlanır: Piyasada satılan çaylardan alınır. 1 1,5 litre kadar su kaynatılır. Demliğe konan 3 4 tatlı kaşığı çay üzerine bir miktar kaynar su dökülür.

Geri kalan suyun çaydanlıkta ve kısık ateşin üzerinde kaynatılmasına devam edilirken demlik de çaydanlığın üzerinde durur, işlem 20 dakika sürdürülürken demlikteki çay demlenmiş olur. Bu şekilde hazırlanmış olan çay, kişinin seçimine bağlı miktarda içilir.

Ayrıca çayın doku büzücü ve mikrop kırıcı etkileri de vardır. Bu özelliklerinden mikrop kapmış ya da kanlanmış gözlerin çay banyosuyla iyileştirilmesinde faydalanılır.

Yukardaki tarife göre demlenip hazırlanmış çaydan bir fincan alınıp ılıtılır. Ve şikayet konusu göze bu çayla kompres yapılır. Bu yöntem geleneksel ve ilkel gibi görünse de, gözlerin iyileştirilmesinde etkili olur.

Uyarı: Çayın aşırı miktarda tüketilmesi uykusuzluk ve kalp çarpıntısına neden olabileceği gibi, başka sakıncalar da doğurur, özellikle yüksek tansiyonu; kalp ve sinir rahatsızlıkları bulunanlar, böbreklerinde kum ya da taş, bağırsaklarında peklik illeti çekenler, olabildiğince çaydan uzak durmalıdır.

CAJEPUT AĞACI:

Cajeput, Cajeput, Melaloyka leucadendra.

Kayeput Drugları: Kajeput eter yağı; Cajeputi aetheroleum rectificatum

Kaje put ağacının yaprak ve sürgünlerinin su buharı ile elde edilen uçucu yağı (eter yağı) tekrar reaktife (saflaştırma) edilmesiyle elde edilen esans (eter yağı). Yaprakları mızrak şeklinde, kenarları bütün, baştan uca kadar beyazımsı damarlar uzanır.

Uzun dallara değişken sıra ile dizilmiş derimsi ve koyu yeşil renktedir. Çiçekleri uzaktan bir silindir şeklinde, yakından bakınca döllenme tozlukları uzunca kırmızı bir iplik şeklinde, ucunda kırmızı renkli toplumcukları vardır.

Kaje putun birleşimindeki eter yağın birleşimindeki maddeler oldukça farklıdır. Eter yağı türevleri %1 3 arasında olup en önemlileri %45 65 ile 1,8 Cineol (1,8 Sineol, Okaliptüs bak.) %15 Terpineol, %8 Ledol, %8 Izolelol, α Pinen vb. eter yağları içerir. Kajeput yağı Melaloyka yağı gibi kullanılırsa da sert olması nedeni ile daha dikkatli olmak gerekir.

Genellikle nefes yolları hastalıklarından öksürük, bronşit, boğmaca, grip ve üşütmeye karşı kullanılır.

Cajeput ağaçları bir kaynağıdır   Güneydoğu Asya, bir  ağacın yaprak ve sürgünden elde edilir.

Cajeput yağ esas olarak kullanılan bir balgam söktürücü, ağrı kesici, antifungal yağı ve deri düşürücü olarak akar 

Yağ Melaleuca leucadendra ve Melaleuca quinquenervia türlerin buhar damıtma ile üretilmektedir.

Tea Tree yağı olarak bilinen benzer bir uçucu yağ türler elde edilirMelaleuca alternifolia, Avustralya yerlisi. Melaleuca polen bir alerjen olabilir ve Tea Tree yağı bazı insanlar için alerjik reaksiyonlara neden olabilir

Avustralya'da yetiştirilen Cajeput ağaçları da güçlü bir tedavi edici özelliklere sahip tanınırlar. Diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, Avustralya'nın Cajeput antienfeksiyon özellikleri (sineol, pinen ve diğerleri) yüksek miktarda içerir ve sağlık çalışanları arasında bir favori.  

ÇAY AĞACI YAĞI:(MELALOYKA):

Melaloyka eter yağı; Melaleuca aetheroleum

Melaloyka yaprak ve sürgünlerinin su buharı ile damıtılması ile eter yağı (uçucu yağ) elde edilir. Bu eter yağına kısaca yağ da denir ve başta aroma tedavisi ve natürel ilaç yapımında kullanılır.

 Giriş: Mersingillerin bir alt grubu olan Melaleucagillerin takriben 300 çeşidi mevcuttur ve bunlardan Melaleuca alternifolia; M.linarifolia ve M.disitiflora hemen hemen aynı kalitedirler bu nedenle kullanılırken pek ayırt edilmez.

Bu türlerin içerdikleri eter yağların içindeki 1,8 Cineol’un (1,8 Sineol) oranına göre de kimyasal tiplere ayrılırlar.

Melaloykagillerden olan fakat birleşimindeki maddeler ve botanik yapı farklılığı nedeni ile sona doğru kısaca iki türe Kayeput; Melaleuca leucadendra ve Niaouli; M.viridifoliya’ya değineceğiz.

İlk olarak gemisi ile buraya (Avustralya) gelen Kaptan Cook’a buranın yerlileri Melaloyka yapraklarından hazırladıkları çayı verirler ve adı da çay ağacı olarak kalır; çay ağacı ile bir ilgisi olmamasına rağmen.

Dünyayı gezme görme meraklısı olan İngiliz Christopher Dean Afrika’da ayağından bulaşıcı bir hastalığa yakalanır ve kardeşi onu Londra’da Melaloyka yağı ile tedavi eder ve Christopher bunun üzerine Avustralya’ya giderek (1776) Güneybatı Avustralya’da yüzbinlerce Melaloyka ağacı yetiştirmeye başlar.

Kullanılması:

Araştırmalara göre Melaloyka yağı ile mantarlar (özellikle tırnak mantarları), çıbanlar, akne, sivilce, uyuz böceği, saç biti, uçuk, böcek sokması, ensedeki kaşıntılara karşı kullanılır.

Aromaterapisinde; Melaloyka yağı sade veya diğer eter yağları ile ve de sabit yağlarla karıştırılarak kullanılır. Melaloyka yapraklarının damıtılması ile %1 oranında eter yağı elde edilir.

Bu yağ yukarıdaki rahatsızlıklara karşı kullanıldığı gibi kozmetikte parfüm, şampuan, sabun, dudak boyası, deo, kolonya vb. maddelerin yapımında katkı maddesi olarak kullanılır.

Halk arasında güneş yanığı, kas ağrıları, kas krampları, ağız içi iltihaplarına karşı kullanılır. Konisine 10 15damla katılarak eve güzel koku yayılır. Bu kokudan dolayı sivrisinek ve sinekler gelmez. 

ÇARKIFELEK ÇİÇEĞİ:

 Latince Adı: Passiflora incarnata

Diğer Adları Fırıldak çiçeği, Saat çiçeği

Çarkıfelekgiller familyasının örnek bitkisidir. Ülkemizde bazı yerlerde süs bitkisi olarak kimi türleri yetiştirilmektedir. Gölgeli ve nemli duvar dipleri ve kameriyeleri sevip sarmaşarak yetişen otsu ya da ağaçsı sarmaşıktır. 5 7 parçalı koyu yeşil yaprakları almaşık dizilişle; yaz boyunca açan tekerlek biçimindeki gösterişli çiçekleri erguvani, pembe ya da kırmızı renkte ve iridir. Bitki, tohumuyla ya da gövde çelikleriyle çoğaltılır.

Çarkıfelek bitkisi harmin, harmol, harman ve passiflora adı verilen alkaloitleri; flavon, glisosit ve sterol adlı diğer maddeleri içerir. Bazı türlerinin meyveleri çiğ olarak yenebildiği gibi, içki ve şerbet yapımında da faydalanılır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Kişinin yaşadığı gerginlik ve endişelilik hallerini giderir. Sinirleri yatıştırır. Sinirsel ve kronik uykusuzluklara deva olur.

Parkinson hastalığı ve isteri gibi durumlarda sinirsel nöbetleri gidericidir. Zona hastalığı gibi sinir ağrılarında da yatıştırıcı olur.

Bütün böyle durumlar için ilkbahar sonu ile yaz ortası arasında bitkinin çiçek açmamış ya da çiçekleri olgunlaşıp meyveye dönüşmüş dallarından topla¬nan yaprakları, gölge ve havadar bir yerde kurutulur ve infüzyonu hazırlanır

1 tatlı kaşığı kuru yaprak üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 15 dakika süreyle demlendirilir. Uykusuzluğu gidermek için, akşamları yatmadan önce bardak; rahatlama sağlanması ve diğer şikâyetlerin giderilmesi için istendiği zaman anmak üzere, günde iki bardak içilir.

ÇEMENOTU:

Latince Adı: Trigonella foenum graecum

Diğer Adları Boyotu, Buyotu

Baklagiller familyasındandır. Çok yıllık otsu bir bitkidir. Çemen otu ülkemizde yabani olarak yetiştiği gibi Orta ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde kültürü de yapılmaktadır.

Gövdesi açık yeşil renkli, yuvarlak kesitli, ince tüylü ve dallara ayrılan yapıdadır. Bitki dikine ve kimi zaman da yere yatarak gelişir. Kenarları ince dişli ve oval biçimli yaprakları açık yeşil renklidir.

Sarımsı beyaz çiçekleri yaz ortasında açar. Bu çiçekler olgunlaşınca her biri 10-20 adet sarı-kahverengi minik tohum taşıyan tohum zarfına dönüşür. Bazı ülkelerde baharat olarak kullanılan bu tohumların bizdeki başlıca kullanım alanı pastırma imalatıdır. Burada tohumlar ezilip pastırmanın üzerine sıvanan keskin kokulu “çemen” adlı macunun içine ana madde olarak katılır.

Bazı yerlerde çemen otunun yaprakları salatalara eklenip çiğ olarak yendiği gibi, haşlanarak sebze olarak da tüketilir.

Çok keskin kokulu olan çemen otu tohumları, yapışkan bitki sıvısı ile uçucu ve sabit yağlar; trigonellin, kolin ve kumarin adlı maddeleri içerir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Vücudu güçlendirici bir toniktir. Özellikle nekahet halindeki hastalara iyi gelir.

Öksürüğü hafifletir, göğsü yumuşatır ve balgamı söktürür. Bronşiti, öksürüğü ve boğaz ağrılarını hafifletir, rahatlama sağlar. Acı oluşu nedeniyle sindirim sistemini uyarır, sindirim işlemini kolaylaştırır.

Mide ve bağırsak gazlarım söktürür. İshalin iyileştirilmesinde faydalı olur. Afrodizyak (cinsel gücü artırıcı) etkisi vardır. Emzikli annelerde süt gelişini artırır. Kadınların aybaşı dönemini rahat atlatmalarına yardımcı olur.

Bütün bu önemli tıbbi etkileri sağlamak üzere çemen otunun tohumları sonbaharda olgunlaştıkları zaman toplanır. 1,5 tatlı kasığı tohum l bardak sıcak suya konulup 10 dakika süreyle ağır ağır kaynatılır. Böylece elde edilen dekoksiyondan günde üç kez birer bardak içilir.

Çemen otu ayrıca çıban ve yaraların iyileştirilmesinde de etkili olur. Bunun için tohumlan ezilip toz haline getirilir. Biraz suyla karıştırılıp yara lapası hazırlanır. Bu lapa yara ve çıbanlara dıştan uygulanır.

Tohumu çay gibi demlendirilip yüz yıkama suyu olarak kullanılır.

ÇEMEN  OTU(2)/Buyotu Baklagiller

Çemenotu günümüzde öbta kullanımı ve ticari olarak yetiştirilişi hızla artan yararlı otlardan biridir. Bu bitkinin tohumlan yalnızca zamklı maddeleri içermekle kalmaz; cinsel hormon tedavisi ve gebeliği önlemek için ağızdan alınan ilaçlarda kullanılan diosgenin adlı maddeyi de içerir. Yapraklarında kuruduğu zaman tatlı saman kokusu veren ve bazen sıradan saman kokusunu örtmekte kullanılan kumarin adlı madde de vardır.

Çemen otunun bilimsel adındaki foenum graecum sözcükleri Latince ’de, çok iyi bilinen ve saman ürünü olan Yunan şamam anlamına geliyordu. Bazı arkeolojik bulgular Mısırlıların çemen otunu sofralarında, tedavi mumyalama işlemlerinde değerlendirdiğini ortaya koymuştu.

Eski Yunan ve Roma’da çemen otu tohumu, sofrada tıbbi amaçla kullanılmış. Hindistan’da da, çemen otunun baharlı tohumu köri adlı baharat karışımına katılmakta ve bitkinin genç sürgünleri sebze olarak yenilmekteydi,

KULLANIMI;

Sofrada

TOHUMU Köri baharatı Doğu Hindistan turşularına baharat olarak katılır. Tohumu ekilip de çıkan genç sürgünleri kış salatalarına konur. Ancak sürgünler geliştikçe köri çeşnisi yok î olur.

YAPRAĞI Tohumdan elde edüen genç sürgün yapraklan salatalara konur. Çemen otu 20 cm. boya erişince, çiğ olarak ya da haşlanarak sebze gibi yenir.

Kozmetikte Tohumu Çay gibi demlendirilip yüz yıkama suyu olarak kullanılır.

Tıpta TOHUMU Kaba olarak öğütülür. Çay gibi demlendirilip sindirimi kolaylaştırmak, öksürüğü hafifletir , midedeki fazla gazı atmak ve ishali iyi etmek üzere içilir. 

ÇİN ANASONU:

 Latince Adı: Ilicium verum

Diğer Adları Hint anasonu, Yıldız anasonu

Manolyagiller familyasındandır. Günümüzde en çok Çin ve Vietnam’da yetiştirilen, kışın yapraklarını dökmeyen bir ağaç veya ile bunun yıldız biçimindeki meyvelerine verilen addır.

Güzel kokulu gövde kabukları beyaz renkli ve cam gibi parlaktır. Yaprakları elips biçiminde ve koyu yeşil renklidir. Yazın açan ve anason kokan çiçekleri sarı, beyaz ya da ender olarak mor renklidir. Bu çiçekler daha sonra yıldız biçimli, gri-kahverengi ve 6 9 parçalı meyvelere dönüşür.

Çin anasonunun meyveleri, uçucu yağ yönünden zengindir. Bu nedenle aynen ama akrabası olmayan anason gibi kokar. Avrupa’da pastacılık ve ilaç yapımında Çin anasonunun meyvesinden elde edilen esans kullanılır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Sindirim sistemi üzerinde etkili olur: iştahı açar, sindirimi kolaylaştırır. Mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür. Terletici ve anti bakteriyolojik etkileri vardır. Öksürük, solunum yolları enfeksiyonları ve bronşitte iyileştirici ve rahatlatıcıdır. Diğer öksürük ilaçlarıyla birlikte kullanılırsa onların etkilerini artırır. Romatizma ağrılarını azaltır.

Bütün bu etkileri sağlamak üzere, Çin anasonunun olgun ve kuru tohumlarından 1 2 tatlı kaşığı alınır.

Bunlar hafifçe ezilip üzerlerine 1 bardak kaynar su dökülür. Kabın üzeri sıkıca kapatılarak tohumlar 5 10 dakika süreyle demlendirilir. Böylece elde edilen infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir.

Şikâyetler sindirim sistemiyle ilgiliyse infüzyon yemeklerden 15 20 dakika önce alınır. Romatizma ile ilgili durumlarda, infüzyon dıştan elle sıkıca ovuşturularak uygulanır.

ÇOBANÇANTASI:

 Latince Adı: Capsella bursa-pastoris

Diğer Adları Cıngıldakotu, Çobankesesi, Çobantorbası, Kuşkuşotu

Turpgiller familyasındandır. Çobançantası yol kenarlarında, cayırlarda tarlalarda, hendeklerde ve sebze bahçelerinde sıkça yetişen, çok şifalı bir bitkidir.

Gövdesindeki yaprakları küçük ve ok biçimlidir. Beyaz ya da bazen pembe renkte açan küçük çiçekleri önce bir üzüm salkımı biçimindeyken, daha sonra uzun bir meyve salkımına dönüşür.

Gövde boyunca dizilen ve bitkinin tohumunu taşıyan dokunulduğunda deri hissini veren, küçük kalp biçimli, yassı, yeşil renkli meyveleri vardır. Anadolu’da bazı yerlerin pazarlarında kuşkun otu adıyla satılır. Çiğ olarak ya da ıspanak gibi pişirilerek yenir.

Bitkinin kökleri dışındaki kısmı, çiçekleri ile birlikte toplanıp kurutulduktan sonra suda kaynatmak suretiyle çayı hazırlanarak kullanılabileceği gibi çiğ olarak ya da pişirilerek de tüketilebilir. Tıbbi amaçla daha çok çay olarak tüketilir.

Uçucu yağ, tanen, organik asitler, flavonlar ve saponin flavonoitler, reçine, kolin, asetilkolin, tiramin, diosmin, monoamin, siyah hardal esansları, C vitamini ve potasyum içerir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Damarları daraltarak kanamayı durdurucu etkisi vardır. Çobançantası çayı burun, mide, bağırsak ve düzensiz rahim kanamaları gibi iç ve dış kanamaları durdurmakta büyük başarılar sağlar. Bunun için günde 2-3 bardak içilmelidir.

Şiddetli adet kanamalarında, alışılmış tarihten 8 10 gün önceden başlayarak günde 2 bardak bitki çayı içilir. Bu çay, ergenlik çağındaki adet kanamalarını düzenlemek için de kullanılır.

Menopoz dönemindeki her kadın, 4 hafta boyunca günde 2 bardak çobançantası çayı içmeli, 3 hafta ara verdikten sonra devre ,devre tekrar etmelidir

Bebek emziren genç anneler, memeleri şiştiğinde bir süzgecin içinde buğuda pişirdikleri bitkiyi iki bez arasına yerleştirerek biçiminde uygulamalıdır. Çobançantası ve atkuyruğu eşit karışımından hazırlanan ve günde 2 bardak içilen çay da böbrek kanamalarında özellikle tavsiye edilir.

Basur kanamalarında da oturma banyosu iyi gelir. Varis, karaciğer ve damar şişliklerinde oldukça faydalıdır. İdrar arttırıcıdır. Kan dolaşımını düzenlemeye yardımcı olur.

Yüksek ve düşük tansiyon şikayetlerinde faydalıdır. Kas gevşekliğine karşı etkilidir.

Hafif bir idrar söktürücüdür. Böbrek sorunu nedeniyle kişinin vücudu sıvı tutuyorsa, bu durumda çobançantası ilk akla gelebilecek deva olur. Taşıdığı doku ve damar büzücü nitelikleri nedeniyle diğer ; ayrıca yara, burun, diş ve dişeti kanamalarına karşı iyileştirici ve kanı kesici etkileri vardır.

Bütün bu durumlarda çobançantasının vücuda faydalı etkisini sağlamak üzere, ilkbahar başından sonbaharın ortalarına kadar bitkinin toprak üstü kesimleri kesilip toplanır.

Gölge ve havadar bir yerde özenle kurutulur. 1 2 tatlı kaşığı kurumuş ot karışımı üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10 dakika süreyle demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır.

Bu infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir. Kadınların aybaşında aşın kan kaybı durumu varsa, infüzyon, aybaşı akıntısı başlamadan önce ve o dönem boyunca her iki üç saatte bir alınır.

ÇUHAÇİÇEĞİ:

Latince Adı: Primula verisi (ya da Primula officinalis)

Diğer Adları Çoban çiçeği

Ülkemizde genellikle Doğu Anadolu’nun dağlık kesimlerindeki nemli orman ve çayırlarda yetişir. Dayanıklı çok-yıllık otsu bitkidir. Kısa bir kök gövdesi vardır.

Mavimsi yeşil ve üzeri kırışık görünüşlü yapraklarının hepsi, doğrudan doğruya bitkinin rizom kökünden sürerek bir rozet oluşturur.

Yuvarlak kesitli ve içi dolu olan çiçek sapları, 30 kadar çiçeği taşıyacak kadar dayanıklıdır.

Gevşek ya da sıkı salkımlar oluşturarak ilkbaharda açan çiçekleri, altın renkli taçyapraklarıyla gösterişlidir. Bitkinin koyu kahverengi minik tohumlarını taşıyan meyvesi yumurta biçimli bir kapsül halindedir.

Bazı yerlerde çiçekleri reçel ve şarap yapımında kullanılır. Yapraklan salatalara katılarak ya da et yemeklerinde dolma içi olarak tüketilir. Çuhaçiçeğinin yapraklarını ipekböcekleri pek sever, çiçeklerinin nektarını ise bal arıları yeğlerler

İştah açar. Vücuda rahatlık verir. Sinirleri rahatlatır ve uykusuzluğa iyi gelir. Kramp çözücüdür. Baş ağrılarını dindirici etkisi ile migren şikâyetlerini azaltmaya yardımcı olur. İdrar söktürücüdür.

Göğsü yumuşatır, balgam söktürür ve öksürüğü keser. Astım ve bronşitte faydalıdır. Terleticidir Kökleri ve çiçekleri kurutulduktan sonra suda kaynatılarak kullanılabileceği gibi taze yaprakları da haşlanarak ya da salatalara katılarak tüketilebilir.

Yaprakları kaynatılarak elde edilen haşlama sinirleri rahatlatır ve uyku getirir. Köklerinin haşlanması da taş düşürmeye yardımcı olur ve idrar zorluklarına iyi gelir. Ayrıca, bitkiden Çuha Çiçeği Yağı elde edilir. Bu yağ özellikle, beyni ve omuriliği tutan bir çeşit sinir sistemi hastalığı olan MS hastalığına karşı oldukça etkilidir.

Karbonhidratlar, flavoitler, fenolik glikozitler, kinonlar

Faydaları ve Kullanım Şekli: Çuhaçiçeğinin çiçekleri; özellikle stresle ilgili gerginliklerde spazm çözücü, yatıştırıcı ve rahatlatıcıdır. Sinirsel kökenli baş ağrılarını iyileştirir. Yarım baş ağrısına (migren) karşı da etkili olur.

Uykusuzluğa karşı iyi gelir. Bu etkileri sağlamak üzere bitkinin çiçekleri ilkbaharda toplanır. Yeşil renkli çiçek zarfı çıkarılıp atılır. Çiçekler gölgede kurutulur.

Kurumuş çiçeklerden 1 2 tatlı kaşığı alınıp üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek ve 15- 20 dakika demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde iki üç kez birer bardak içilir.

Çuhaçiçeği kökü göğsü yumuşatır, balgam söktürücüdür. Bronşit, soğuk algınlığı, üşümeyle ilgili ürperme ve öksürüğe karşı iyileştiricidir. İdrar söktürücü, müshil ve gaz söktürücüdür.

Bu etkileri sağlamak için bitkinin rizomu sonbaharda toprağı kazılıp sökülür ve özenle kurutulur. Parçalanan kökten 1 tatlı kasığı alınıp 1 bardak suda kaynatılır. Sonra ateş kısılarak 5 dakika daha ısıtma sürdürülüp bir dekoksiyon hazırlanır, günde üç kez birer bardak içilir.

Çuhaçiçeğinin taze yaprakları; çıban tedavisinde etkilidir. Yapraklar çıbana sarılır. Sık sık değiştirilerek çıbanların iyileşmesi sağlanır.

Çuha çiçeği yağı, genellikle Eklem iltihabını gidermede ve kolesterolü düşürmede kullanılır. Çuha çiçeği obezlik, sindirim sorunları ve solunum yolları şikâyetleri için de tercih edilen bir bitkidir.

Ayrıca adet öncesi sendromunu şikâyeti olan bayanlar tarafından da kullanılır. Ancak hamilelik söz konusu olduğunda kullanılmaması gerekmektedir.

KULLANIMI:

SOFRADA: Reçel ve şarap yapımında kullanılır. Çiğ olarak salatalara dökülür. Yaprağı salatalarda ve et dolması içinde kullanılır. Sebze olarak haşlanarak yenir.

KOKU YAPIMINDA: Çiçeği ve kökü güzel koku veren potbori tabağına konulurlar.

TIPTA: Öksürük durumunda ve ayrıca hafif yatıştırıcı  olarak çay gibi demlendirilerek içilir. Yaprağı tıbbi amaçlı demlendirilerek içilir.

DAMKORUĞU:

Latince Adı: SempervivumTectorum

Diğer adı: Kulak otu, Kaya koruğu

Dam Koruğu, ılık iklimlerde yetişen bir bitkidir. Çiçekleri kırmızıdır. Yaprakları kalın, etli ve çiçeklerinin dibindedir. Kırmızı ve kokulu çiçekleri haziran ağustos ayları içinde toplanır. Çoğu zaman taze halde kullanılır.

Çiçeklerin dilinde damkoruğu canlılık ve çalışmayı simgeler. Ayrıca, en eski ilkyardım bitkilerinden biridir. Yapraklarının ezilmesi ile elde edilen su, basur ve yara tedavi edici olarak kullanılır

Piperidin alkaloitleri ve Flavonitler, Tanin, Musilaj, Zamk ve C vitamini içerir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Yapraklarının ezilmesi ile elde edilen su, basur ve yara tedavi edici olarak kullanılır.

Basur memelerinin ve nasırın bitkisel tedavisinde kullanılır. Deri üstü yanık yaralarında da etkilidir.

Bitki taze iken sıkılarak çıkan suyu kırmızı kil ve zeytin yağı ile karıştırılarak merhem haline getirilir.

Yaprağı küçük yaraları iyileştiricidir. Bunun körpe yaprakları yarılır ve çıkan özü doğrudan doğruya yaraya sürülür. Ayrıca hafif yanıklara arı ve böcek sokmasına, ısırgan otunun deriyi yakmasına ve küçük kesiklere de uygulanır.

Nasırların çevresindeki deriyi yumuşatmak için yaprağı yarılıp nasıra bastırılarak birkaç saat süreyle öyle bırakılır. Nasırı tümüyle atmak için, ayak sıcak suya sokulup öylece tutulur.

Damkoruğu yaprağı ile mikroplu boğaz ağrısı, bronşit, ağız ülserleri ve ağzın duyarlı olduğu durumda çay gibi demlenip kullanılır.

KULLANIMI;

SOFRADA:Özellikle Hollanda dam koruğununum yaprakları salataya konur.

KOZMETİKTE: Cildi iyileştirip canlılık kazandırması için körpe yaprakları banyo suyuna ya da yüze buhar banyosu yapılan suya katılır. Siğil yada diğer deri lekelerine karşı yarılmış yapraklarından alınan bitki özü veya böyle yaprakların kaynatılmasıyla elde edilen öz uygulanır.

TIPTA: Küçük yaraları  iyileştiricidir. Bunun için körpe yaprakları yarılır ve çıkan özü doğrudan ve doğrudan yaraya sürülür .Ayrıca hafif yanıklara arı ve böcek sokmasına, ısırgan otunun deriyi yakmasına ve küçük kesiklere de aynen uygulanır.

Nasırların çevresindeki deriyi yumuşatmak için yaprağı yarılıp nasıra bastırılarak birkaç saat süreyle öyle bırakılır. Nasırı tümüyle atmak için ayak sıcak suya konulup öyle tutulur .Daha sonra damkoruğu yaprağı ile aynı işlem uygulanır. Mikroplu boğaz ağrısı ,bronşit, ağız ülserleri, ve ağzın duyarlı olduğu durumda çay gibi demlendirilerek kullanılır.

DEFNE:

Latince Adı: Laurus nobilis

Diğer Adları Har, Nehtel, Tehnel, Tafine...

Deneğiler familyasının örnek bitkisidir. Ülkemizin kıyı bölgelerinde doğal olarak yetişmekte, ayrıca süs bitkisi olarak park ve bahçeleri süslemektedir. Defne, yuvarlak tepeli ve sık dallı olarak gelişir.

Meşinimsi, sert, üst yüzü parlak, kenarları dalga görünüşlü koyu yeşil yaprakları vardır. İlkbaharda açan sarımsı ya da yeşilimsi beyaz renkteki küçük çiçekleri olgunlaşınca rengi koyu mor, tek tohumlu ve etli meyvelere dönüşür.

Bazı yemeklere koku ve çeşni katar, veteriner hekimlikte ilaç yapımında kullanılır. Defne, ülkemizin tarımda önemli dışsatım ürünlerinden biridir.

Defne yaprakları yaz sonunda toplanır, gölgelik ve havadar yerde kurutulur.

Bitkinin yaprakları Tanen, acı madde, uçucu yağ ve eterdik asidi içerir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Defne Yaprağı ateşi düşürür. Vücuda rahatlık verir. İdrar ve adet söktürür. Sinir ağrılarını dindirir. Genelde kurutulmuşları kullanılmakta olup, çok kuvvetli aroması yüzünden miktarı iyi ayarlanmalıdır.

Müzmin baş ağrılarını geçirir. Doğum zorluklarını giderir. Adet gecikmelerinde etkilidir. Karaciğer hastalıklarına iyi gelir. İştah açıcıdır. Sindirimi kolaylaştırır, mide iltihaplarını kurutur.

Yaprakları çay gibi demlendirilip sindirim yardımcısı ve iştah açıcı olarak içilir. Mideyi kuvvetlendirir, bağırsakları temizler. Aynı zamanda idrar söktürücü ve terleticidir.

Bronşit, nefes darlığı, öksürük ve karın ağrısının giderilmesinde etkilidir.

Bu şifalarından faydalanmak için parçalanmış kuru yapraklarından 1 2 tatlı kaşığının üzerine 4 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika süreyle demlendirilerek hazırlanan infüzyon, günde bir-iki kez ve bir-iki yemek kasığı olarak alınabilir. Daha fazla alınması kusturucu olur.

Gargara yapılırsa ağız ve dildeki yaraları iyileştirir.

Defne tohumu balla macun yapılıp yenildiğinde baş ağrısını ve migreni geçirir. Mafsal ağrılarına ve romatizmaya iyi gelir.

Bunun için 10 gr defne yağı 100 gr eritilmiş iç yağı ile merhem haline getirilir, ağrıyan yerler bu, bu merhemle ovulur.

Bitkinin meyvelerinden yapılmış olan defne yağı, bedende romatizma yangılı yerlere sürülerek rahatlama sağlanır. Defne yağı yaraların iyileşmesinde, vücuttaki parazitlerin temizlenmesinde de etkilidir.

Ayrıca olgun meyveleri saç dökülmesini engelleyici sabunların yapılmasında kullanılır.

Bir iki adet taze defne yaprağı fasulye, mercimek, nohut, pirinç gibi kuru yiyeceklerin içine konursa onların kurtlanmasını önler.

Defne dalları havayı tazelemesi ve koku vermesi için duvara asılır.

Uyarılar: Hamilelik durumunda defne alınmamalıdır.

Yukarıda açıklaması yapılan, ülkemizin birçok yerinde yetişen Akdeniz defnesi dışındaki diğer defne türleri zehirlidir.

DEFNE(2)

Defne ağacı, Yunan mitolojisindeki kehanet, şiir ve tıp tanrısı Apollon tarafından kutsanmıştı. Apollon’un kehanetleri Delhi’de rahibeler tarafından çevreye duyurulurdu.

Rahibeler bu açıklamalarım yapmadan önce, diğer törenler sırasında defne yaprağı yerlerdi. Defne hafif uyuşturucu bir maddenin yüksek dozunu içerdiğinden rahibeler o anda esrime durumuna geçiyor olmalıydılar.

Delhi’deki Apollon tapınağının çatısı hastalık, büyü ve yıldırımlardan korunmak üzere defne yapraklarıyla örtülmüştü.

 Defne yapraklarından yapılmış çelenkler, ozan ve sporcular için mükemmellik simgesi sayılırdı.

Romalılara göre, defne aklı ve zaferi simgelerdi. Latince’deki laurus sözcüğü şan ve şeref; nobilis ise ün ve nam sahibi anlamlarına geliyordu. Defne hastalıklara, özellikle cüzzama karşı yüzyıllarca kullanılmıştı.

KULLANIMI ;Dekorasyonda TÜM BİTKİ Süslü budanan bahçe çitleri için çok elverişlidir.

Sofrada YAPRAĞI Güveç, çorba ve sosların garnitür buketine konulur. Zeytinyağlı salamuralara, et suyu, patates çorbası, dolma içleri, etli börek, kori, av eti ve kaynatılmış balık suyuna katılır. Ancak, servis edilmeden önce defne yaprağı yemeklerden çıkarılır. Çeşni katmak üzere krema ve sütlaçlara eklenir. Garnitür olarak kullanılır.

Koku yapımında

DALI Havayı tazelemesi ve güzel kokutması için duvara asılır. YAPRAĞI Ufalanmış yapraklan odayı güzel kokutan potpuri tabağına konur.

Tıpta YAPRAĞI Çay gibi demlendirilip sindirim yardımcısı ve iştah açıcı olarak içilir.

Dikkat: Tatlı olan bir defne türü dışında tüm defneler zehirlidir. 

DEREOTU:

Latince Adı: Anethum graveolens

Diğer Adları Dura otu, Tarhanaotu, Tere otu

Maydanozgiller familyasından kendine özgü keskin, ekşimsi lezzeti olan; teskin edici, mide ve bağırsak gazlarını önleyici, hazımsızlığı giderici özellikleri olan bir bitkidir.

Ülkemiz de yaygın olarak yetişir. Hoş kokulu, iplik gibi ince yapılı ve tüylü olan yeşil ya da mavi-yeşil yaprakları; yaz ortalarında 20 cm. kadar genişlikte şemsiyeye benzer salkımlar oluşturarak açan sarımsı renkli, hoş kokulu minik çiçekleri vardır.

Oval biçimli, yassı ve esmer kahverengi küçük tohumları (meyvesi) da hoş kokulu olur. Bu tohumlar aynen ya da ezilip baharat olarak bazı yemek ve besinlere katılır. Bitkinin yaprakları, çeşni vermesi için, yemek ve salatalara konur.

Besin ve ilaç olarak vücuda faydalı nitelikleri ta eski Mısırlılar zamanından beri bilinen Dereotunun tıbbi bakımından en önemli bölümü olan tohumları, karvon, limonen pektin, reçine adlı maddeler, uçucu yağ ve bazı mineralleri içerir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Sinirleri yatıştırır ve vücudu rahatlatır. Mide ve bağırsak gazlarını söktürür. Özellikle küçük çocuklarda gaz söktürücü etkisi önemlidir.

Sindirimi kolaylaştırır. Karın ağrılarına iyi gelir. Mineral yönünden zengin olduğu için tuzsuz rejimlerde yer alır. Hıçkırığı kesici etkisi vardır. Süt bezlerini uyardığından emzikli annelerde süt gelişini artırır.

Kusma refleksini bastırır. Bütün bu etkilerini sağlamak üzere, tohumları iyice olgunlaşmadan önce bitki kesilip çok sıkı olmayan demetler halinde bağlanarak kurutulur.

Tohumları iyice olgunlaşıp renkleri esmer kahverengine dönüşünce yere temiz bez ya da kâğıt serilip üzerinde demetler dövülerek tohumlarını dökmesi sağlanır.

Bu tohumlardan 1 2 tatlı kaşığı alınarak hafifçe ezilip üzerine 1 bardak kaynar su dökülür ve 10 15 dakika süreyle demlendirilir. Yemeklerden önce bu infüzyondan birer bardak içilir.

Dereotu nefesin kötü kokusunu temizler. Bunun için tohumlan ağızda çiğnenir. Yemeklerimizin, salatalarımızın bu süsü, aynı zamanda iştah açar, kuvvet, çeviklik verir, bağırsak gazlarını giderir. Hazmı kolaylaştırır.

DEVEDİKENİ:

Latince Adı:: Silybum marianum

Deve kengeli, Meryem ana dikeni, sütlü kengel olarak da bilinir.

Devedikeni, papatya giller Astera ceae familyasından bazı dikenli bitkilerin ortak adıdır. Devedikenleri genellikle yol kenarlarında ve ekili olmayan tarlalarda yetişir. 1 2 yıllık otsu bir bitkidir..

Başçıkları, dikenli ve açık yeşil renkli yapraklar ile mor renkli küçük çiçeklerden oluşur. Meyvelerinin veya tohumlarının ucunda beyaz bir tüy bulunur.

Yaprakları soluk yeşil renkli, beyaz damarlıdır. Çiçekleri baş şeklinde bir arada, mor (nadiren beyaz) renklidir. Eskiden beri; yaprak, sap ve çiçekleri daha çok da tohumları tedavi amaçlı kullanılmaktadır.

Kuvvetli bir antioksidan etkisi olan bitki karaciğer koruyucu özelliğe sahiptir. Karaciğer yağlanması, siroz ve kimyasal toksinlerin verdiği karaciğer hasarlarını tedavi edicidir. Çok yıllık bir bitki olan ve köy göçerten adını taşıyan türü ise çok hızlı çoğalır ve zararlı ot olarak kabul edilir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Karaciğerin hücrelerinin yenilenmesini sağlayarak, Karaciğeri arındırarak temizler. Toksinleri atar.

Deve dikeni safra kesesinde oluşan rahatsızlıklar içinde faydalıdır. Bir tatlı kaşığı dolusu deve dikeni tohumu, havanda hafifçe ezilir.

Orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır, 10 15 dakika demlendirildikten sonra süzülür. Taze demlenmiş çay sıcakken ve yudumlanarak, sabahları aç karnına, öğlen yemeğinden yarım saat önce ve yatmadan yarım saat önce birer bardak içilir.

Devedikeni tohumu kan temizleyici özelliğiyle romatizma için faydalıdır.  

EBEGÜMECİ:

ŞİFA lar dan en önemlisi, Büyük ebegümeci türüdür. Yaz boyu ve sonbahar başlarında açan pembe renkli, eflatuni çizgili çiçekleri vardır. Ebegümecinin yapraklan büyük oranda yapışkan bitki sıvısı; ayrıca glikoz, pektin, yağ esansları ile az miktarda tanen içerir. Yaprak ve sapları hafif kokulu ve yavan lezzetlidir. Bazı yerlerde sebze olarak yenilir.

Faydaları ve Kullanım Şekli

İyi bir antibiyotik olup solunum yolu iltihaplarına karşı yaprakları kaynatılarak içilir. Göğsü yumuşatır, öksürüğü keser. Mide bulantısı ve kusmaları önler. Ateşi düşürüp vücuda rahatlık verir. Boğaz ve bademcik iltihaplarını giderir. Dişeti hastalıklarını tedavi eder. Kökleri toz haline getirilerek ağız yaralarını iyileştirici olarak kullanılır. Gastrit ve mide ülserlerinde iyileştiricidir.

Üst solunum yollan nezlesi, nefes darlığı ile bronşitte göğsü yumuşatıcı; balgam söktürücü ve öksürüğü kesicidir. Bu gibi durumlarda kullanılmak üzere, yaz boyunca ve sonbahar başlarında, bitki çiçekli olduğu sürece, yaprak ve çiçekleri toplanıp gölge ve havadar yerde kurutulur. 2 tatlı kaşığı kurumuş yaprak ve çiçek karışımı üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 10 15 dakika demlendirilip infüzyon hazırlanır.

Bu infüzyon dan günde üç kez birer bardak içilir.

Ebegümeci ayrıca ciltteki çıban, yara ve küçük yanıklarda iyileştirici etki sağlar. Bunun için, bitkinin taze yaprak ve çiçekler ezilerek hazırlanan yara lapası, bir tülbentin içine konularak, şikâyet edilen yere kompres şeklinde uygulanır.

Aynı lapa haricen kas ağrılarına karşı kullanılır. Ayrıca sütle kaynatılarak vücuttaki şişliklerin tedavisinde kullanılır.

Yapraklarından hazırlanan çay adet sancılarına, vereme, kansere, hemeroide, soğuk algınlıklarına, idrar yolu enfeksiyonlarına, romatizmaya, kalp rahatsızlıklarına, vajinal akıntılara, kısırlığa karın ağrılarına, böbrek rahatsızlıklarına, egzamaya, yaralara, tansiyona, boğaz ağrılarına, öksürüğe karşı kullanılır.

Yaprak ve çiçeklerinden hazırlanan çay, sabah akşam birer bardak dolusu içilerek kabızlığa karşı kullanılır.

Kökün kaynatılarak içilmesi idrar yolları iltihabının tedavisinde kullanılır. Kökü mide ağrısını dindirmek için dövülüp çiğnenir.

Yaprakları iltihaplanmaları gidermek amacıyla kaynatılarak, suyu içilir.

İyi bir antibiyotik olup, solunum yolları iltihaplanmalarına karşı toprak üstü kısımları kaynatılarak içilir.

Tohumlarından kan pıhtılaştırıcı olarak faydalanılmaktadır.

Sütle kaynatılır ve daha sonra vücuttaki şişliklerin tedavisinde kullanılır.

Karın ağrıları için çay olarak, iltihaplı yaralara yapraklar, haricen ülser için de toprak üstü kısımları dahilen kullanılır.

Solunum ve sindirim sistemleri tahrişleri ve iltihaplarında koruyucu olarak kullanılır. Taze yapraklarından hazırlanan lapa cilt üzerindeki çıban ve yaraların ağrılarını dindirmek için tülbent arasında deri üzerine bırakılır.

Toprak üstü kısımlarının lapası romatizmada ağrıyan yerlere sarılır.

Kökü mide ağrısını dindirmek için dövülüp çiğnenir.

Toprak üstü kısmının çayı mide  barsak gazının dindirilmesi amacıyla kullanılır. Karın şişkinliklerinde haşlanıp suyu içilir.

Yapraklarının, çınar yaprakları, meşe yaprakları, salkım söğüt kök kabukları, sığır kuyruğu yaprak ve çiçekleri ile kaynatılması ile elde edilen sıvı biraz soğutulduktan sonra içinde 1-2 saat oturularak basura karşı kullanılır.

EĞİROTU:

Latince Adı: Acorus calamus

Diğer Adları Azak eriği , Hintkamışı, Yel otu

Yılanyastığıgiller familyasındandır. Çok yıllık otsu ve bir su bitkisidir. Anadolu’da Sapanca, Yeniçağa ve Beyşehir göllerinin kıyıların da bol bol yetişir.

Şerit yaprakları; yaz ayların açan siyahımsı erguvani renkte tıkız başa çiçekleri vardır. Bu çiçekler daha sonra yeşilimsi renkli meyvelere dönüşür. Osmanlı imparatorluğu döneminde eğir otu sağlığa faydalı özellikleri nedeniyle sıkça kullanılmış ve Evliya Çelebi ünlü Seyahatname adlı yapıtında, bitkinin niteliklerinden övgüyle söz etmiştir.

Eğir otu % 3 oranında uçucu yağ, yapışkan bitki sıvısı, acı esans, glikozit, tanen ve akorin adlı acı  maddeyi içerir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Sindirim sistemi için çok iyi bir toniktir. Sindirim işlemini kolaylaştırır. Gastrit ve mide ülserlerinde iyileştirici etkiler yapar. Mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür. Karın ağrılarını geçirtir. İştahı açar.

İshali keser. Yatıştırıcıdır. Spazm çözücü etkileri vardır. Terleticidir. Beden ateşini düşürür. İdrar ve adet söktürücü etkileri de vardır.

Bütün bu etkileri sağlamak üzere, eğir otunun  (kök gövdesi), sonbahar başı ile ortası arasında bulunduğu çamurlu topraktan kanca kullanılarak sökülür. Yaprakları ayrılıp  iyice temizlenir.

Uzunlamasına ikiye bölünür ve gölge bir yerde kurutulur. Kuruyan kökleri dilimlenir. Bunlardan 2 tatlı kaşığı alınır, üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10 15 dakika demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Her yemekten yarım saat önce bu infüzyon dan birer bardak içilir.

ELMA:

Latince adı:

Elma, tüm dünyada çok eskiden beri bilinen ve sevilerek yenen ve hemen her yerde yetişen çeşitli renkte hoş kokulu, şifa dolu bir meyvedir. Yurdumuzda Golden, Misket Amasya, Gümüşhane, Niğde ve Ferik Elması gibi birçok çeşidi vardır. Dünyada ise 5 binden fazla türü bulunmaktadır.

Batılı bir şifalı bitkiler uzmanı “Eğer bir tek ağacınız olacaksa, onun elma ağacı olmasını tercih edin.” diyerek elmayı soframızdan eksik etmememizi tavsiye etmektedir.

Elmada protein yağ şeker lif potasyum fosfor magnezyum kalsiyum kükürt sodyum bulunur. Ayrıca A, B1, B2, PP, B5, B6, C, E vitaminleriyle çinko, iyot, kobalt, klor, silisyum ve çeşitli organik asitler mevcuttur. İçinde bulunan mineral tuzlar sayesinde kanı temizleyici özelliği vardır.

Ayrıca ürik asitte ve romatizmalara karşı güçlendiricidir. Vitaminler ve mineral tuzlar aynı zamanda enerji ve tazelik verir. A vitamininin varlığı solunum yollarını, sinir sistemini, kan damarlarını ve cildi sağlıklı tutar. Organik asitler sayesinde hem midenin çalışma düzeni hızlanır, hem de gastrite karşı mücadele verilir. İçindeki kükürt ve tanin sayesinde dezenfektandır ve bakterilere karşı korur.

Düzenli tüketilmesi durumda içerdiği posadan dolayı bağırsakları çalıştırır. kalın bağırsak kanserini önler. Elmadaki antioksidanlar sigara içenlerde mesane kanseri riskini azaltır.

Kandaki ve dışardan alınan kolesterolü düşürme etkisi kalp-damar hastalıklarının önlenmesinde yardımcı rol oynuyor. Elmanın içindeki antioksidan maddeler, yüksek tansiyon, kalp hastalıkları ve felci önler.

Ani kan şekeri yükselişine sebep olmadığı için aşırı insülin salgılanmasına, buna bağlı olarak kan şekerinin çok hızlı düşüp sık acıkmalar yaşanmaz. Dolayısıyla Diyet esnasında elma tüketimi tokluk hissinin uzun sürmesini sağlar.

Elma sindirimi kolay, ve şeker hastalarına bile tavsiye edilen düşük kalorili bir meyvedir. Güzel kokusu rahatlatır ve tansiyonu düşürür, sinirleri yatıştırır.

Her gün bir elma yemek ayrıca kalp krizi riskini yüzde 24 oranında düşürmektedir. Elma ayrıca yüksek tansiyon, adale ağrıları, böbrek taşlarına karşı birebir. İdrar yollarını açar, gastrit ve ülsere de iyi gelir.

Yemeklerden sonra yenen elma, çoğu zaman diş fırçalamak gibi etki yapar. Çünkü elma çiğnenirken dişlerin arası çok iyi bir şekilde temizlenir. Yatmadan önce yenirse dişlerin beyaz kalmasını sağlaması yanında yatıştırıcı etkisinden dolayı uykuyu kolaylaştırır.

Yapılan pek çok araştırmanın ortak sonuçlarına göre: Günlük olarak tüketilecek 3 adet elmanın 2 ayda yaklaşık %10 oranında kolesterolün düşmesine yardımcı olduğu, Kötü kolesterol (LDL) oranını düşürdüğü, iyi kolesterol (HDL) oranını da 4 misli yükselttiği saptanmıştır.

 Protein, vitamin ve doğal kimyasallar sayesinde sindirime yardımcı olur ve kolaylaştırır. Bağırsak sorunu çeken kişiler için dengeleyici ve normalleştirici bir besindir. Kabızlık sorunu olanlara çok faydalıdır.

Bağırsak kanserlerini önleyici etkisi vardır. Elmanın sağladığı vitaminlerin en önemlisi C vitaminidir: en fazla kabuğunda ve kabuğun hemen altında yoğun olarak bulunur. Bu nedenle iyi yıkanmış elmanın kabuğuyla tüketilmesi en doğrusudur.

Astımdan Korur, bağışıklık sistemi güçlenir. Böbreklerin temizlenmesine fayda, Baş ağrısına iyi gelir, Romatizma ve gut hastalığına iyi gelir. Bağırsaklardaki parazitlerin dökülmesini sağlar,

Spor öncesinde tüketildiğinde; enerji verir. Spor sırasında tüketildiğinde; organizmaya çeşitli mineral ve vitaminler yükler, organizmanın ihtiyacı olan suyu tamamlayarak toksinlerin vücuttan atılmasını kolaylaştırır.

Elmanın faydalarından ilginç bir tanesi de içerdiği potasyum zenginliği ve az sodyumdan ötürü dinlendirici olmasıdır. Ayrıca potasyum içeriği yüksek tansiyona karşı savaşta önemlidir. Elmanın diğer içerikleri fosfor, kalsiyum, magnezyum, demir, çinko, selenyum, manganez de hücre metabolizmasında çok önemli rol oynar.

Bal ekleyerek pişirildiğinde enerji verir. Öğle yemeğinden önce yendiğinde ya da kabuğuyla pişirildiğinde bağırsakları çalıştırır ve yumuşatır, kabızlığı önler. Dalağın kan yapmasını sağlar.

EŞEKOTU:

Latince Adı: Oenothera Biennis

Diğer adları: Kayışkıran, Demirdelen, Kayıkçiçeği, Sabankıran, Yandak…

Küpe çiçeğigiller familyasından dayanıklı iki yıllık bitkidir. Gövdesi Kaba, dayanıklı, tüylü ve kırmızımsı renklidir. Kısa saplı yapraklarının uçları sivri, çiçekleri sarıdır. Yumurta biçimli meyvesi, keskin kenarlı, koyu gri siyah arası tohumlarını taşır. Bitkisel tedavide turpa benzeyen kökleri kullanılır. Ay ışığına doğru çiçek açarlar. Mevsim ilerledikçe bu çiçekler bütün gün açık kalır. Meyveleri küçüktür.

Bu şifalı bitkinin tohumlanandaki ender bulunan ve adet öncesi gerilimleri, menopoz rahatsızlıkla ile sedef hastalığını hafifleten; trombonu azaltan; vücudu yıkıma uğratan M.S. ile diğer hastalıkları kontrol altında tutan gamma linoleik asit üzerinde tıbbi araştırmalar yoğunlaşıyor.

Kaynatılan kökünün tadı yabani havucunki gibi olur. Turşu ve salatalara konulur. Köklerinde tanen, sakaroz, zamk, uçucu ve sabit yağ, spinosin ve ononin vardır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Terletir ve idrar söktürür. Vücuda rahatlık verir. Böbrek taşlarının düşürülmesine yardım eder. Böbrek ve mesane iltihaplarını giderir.

Boğaz ağrılarını geçirir. Kökü Adet öncesi gerginliği, menopoz rahatsızlığı ve sedef hastalığı durumlarında eşekotunun yağlı tohum kapsülleri alınır. Yaprağı ve Gövdesi Kabuğu iyice soyulan gövdesi ile yapraklan çay gibi demlendirilerek öksürük spazmını gevşetmek üzere içilir.

Birkaç ay boyunca günde iki çay kaşığı alan hastalarda, parkinsonon neden olduğu titremeleri % 55 oranında azaltmıştır.

Eşekotu yağı romatizmalı eklem iltihabı ve egzama tedavisinde etkilidir.

Pek çok cilt bakını ürününde ve kozmetikte eşekotu yağı bulunur.

KULLANIMI:SOFRADA:

Kaynatılan kökünün tadı yabani havucunki gibi olur. Turşu ve salatalara konur.

TIPTA:

Adet öncesi gerginliği menopoz rahatsızlığı ve sedef hastalığı durumlarda eşek otunun yağlı tohum kapsülleri alınır. Kabuğu iyice soyulan gövdesi ile yaprakları çay gibi demlendirilerek öksürük spazmını gevşetmek üzere içilir.

EŞEK DİKENİ:

A.A. Wilne'nin yazdığı  Öf be Winnie adlı kitabın okurları eşeklerin dikenden ne kadar hoşlandığını bilirler.Bu yararlı otun bitki bilimindeki adı Eski Yunanca bir eşek anlamında perdon deyişlerinden gelir.

Bu durum belki de o kitaptaki Eeyore adlı kişinin neden öylesine yalnız ve üzüntülü bir yaşam sürdürdüğüne ilişkin ipuçlarını sağlar. O. acanthium gerçekten bir İskoç dikeni olarak düşürüldüğünden İskoçya’nın amblemini oluşturmuştu. Bu simge 1503 yılında İskoç kralı 5. James ile İngiliz prensesi Margaret’in birleşmesiyle ozan Dubar " Dikenler ve Gül" adlı yapıtını yazdığında kesinleşmişti.

KULLANIMI SOFRADA:

Büyük çiçeğin ortasındaki küme halindeki tomurcukları taşıyan diski aynen enginar gibi soyulup şöyle pişirilir: Taç yaprakları ve diğer bürgüler çıkartılır. İyici’ce yumuşayana kadar kaynatılır ya da buğulanır. Genç gövdelerin kabuğu soyularak beyaz kısım ortaya çıkarılır. Bu kısım çiğ olarak yağ ve sirkeyle yenir. Yada buğulanarak kuşkonmaz gibi aynen servis  edilir.

TIPTA: Kaynatılır, özü elde edilerek mukoza akıntılarını azaltmak üzere uygulanır.

 FRENK YEMİŞİ            

Bu meyvenin o kadar çok adı var ki; Frenk yemişi, Frenk inciri, kaktüs meyvesi, frenci, kaynana dili, eşek inciri, dikenli incir, babutsa, sabbara, kurek yemişi, Hint inciri, pabuç inciri benim bildiklerim.

Öncelikle nedir Frenk yemişi  Kaktüs illerden, kalın etli yayvan yaprakları olan bir ağacın meyvesidir. Ülkemizde, Antalya civarında bulunmaktadır fakat asıl İtalya'da bol olduğunu duymuştum. Sadece ağustos ayında bulabilirsiniz, zira mevsimi sadece bir aydır.    

Büyükçe yumurta şeklinde ve turuncu renkli olur. Çok tatlı, bal gibidir. Yalnız, bir özelliği var ki en dikkat edilmesi gereken nokta burası: dikenleri. Evet, bu meyvemizin dışı muazzam dikenlidir ve dikenleri de o kadar ufak ve incedir ki gözle bile göremezsiniz.

Yani dalından koparıp yenmez bu öyle elma gibi! Ola ki yanlışlıkla dokunursanız, siz fark edemeden vücudunuzda dikenleri hissetmeye başlarsınız. Bir kere vücuda giren diken de eğer kısa sürede müdahale edilmezse hemen vücudun içine doğru kayar gider ve kolay kolay çıkmaz.

Çıkarmak için çaresi ise zeytinyağını dikenli bölgeye sürüp beklemektir. İşte, kısaca Frenk yemişini bu şekilde tarif edebilirim.

Gelelim asıl meseleye. Bu meyve nasıl toplanır ve yenir Eğer dalından koparmak isterseniz elinize kalınca bir bulaşık eldiveni geçirip uzun bir maşa almalısınız ve ağaca pek dokunmadan, meyveleri maşayla bir kovaya veya yere düşürüp toplamalısınız.

Bu işlem sonrası, yemişlerle dolu olan kovayı suyla dolduruyoruz. Yemişlerin kafalarına vurarak, dikenlerinin iyice suya karışmasını sağlayıp, suyu döküyoruz.

Bu işlemi 4 5 kez tekrarlamak gerek ki diken falan kalmasın. Daha sonra da yemişleri dikkatli bir şekilde maşa veya çatalla alıp iki kenarını bıçakla kesip atıyoruz, kabuğunu sıyırmak için ortasından yanlamasına bıçakla ince bir dilme atıyoruz.

Bu kısım önemli çünkü bıçağı derine batırmamak gerekir, meyve dağılabilir, kabuk kısmını incecik yarıyoruz. Sonra kabuğu meyveden sıyırıyoruz ve meyveyi bir kaseye atıyoruz.

Arada bir ağzımıza atıp ağzımızı tatlandırabiliriz tabii. Ve artık yemeye hazırdır meyve, yalnız soğuk yemesi cok lezzetli oluyor. Bu sebeple atın dolaba, biraz soğusun.

Şimdi de yazının başlığına geliyorum. Frenk yemişinin çeşitli faydaları sayılmıştır. Mesela, kan yaptığı, cilt hastalıklarına iyi geldiği, çabuk yara kapattığı, ishali önlediği  kemik ,kas dengeleyici vs.

FESLEĞEN:

Latince Adı: Ocurum basilicum

Diğer Adları Feslikan, İrıkan, Peslan, Reyhan otu

Türkiye’de Ege ve Akdeniz kıyı şeridinde sıkça yetişen beyaz veya pembe renkte çiçekler açan ve güzel kokulu yaprakları olan bir bitkidir.

Yaprakları kenarları dişli, sivri uçlu ve koyu yeşil renkli olur. Yaz sonunda açan çiçekleri beyaz; pembe ya da sarımsı beyaz renklidir. Küçük tohumlan koyu kahverengi ve gözyaşı biçimlidir.

Çok kokulu bir bitki olan fesleğen, bileşimi estragol, linelol, sineol ve pinen adı verilen maddelerden oluşan ve uçucu bir yağ olan fesleğen esansını içerir. Bu nedenle koku ve çeşni vermesi için yemeklere pişerken son anda katılır. Ayrıca sirke yapımında ve salatalarda kullanılır.

Yapraklı ve çiçekli dallarından faydalanılır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Fesleğen mideyi yumuşatıcı, hazımsızlığı giderici, teskin edici ve bağırsaklarda gaz oluşumunu engelleyici etkisi vardır. İdrar yolları hastalıklarına karşı, öksürük kesici, baş dönmelerini giderici özelliği vardır. Balgam, gaz ve idrar söktürücüdür. Uyarıcı ve spazm çözücüdür. Baş ağrısını giderir.

Bu etkileri sağlamak üzere kurutulduğunda genel de tıbbi niteliklerini ve kokusunu yitirdiğinden fesleğenin taze yaprakları ile infüzyon hazırlanır. 25 30 gram taze fesleğen yaprağı ılınıp üzerine dört bardak kaynar su dökülerek ve 10 15 dakika süreyle demlendirilerek hazırlanan infüzyon, günde iki-üç bardak olarak alınabilir. Hastaları güzel kokuyla tedavide fesleğenin önemli yeri vardır.

Sindirime yardımcı olmak üzere çay gibi demlendirilir ve içilir.

En önemli özelliği vücudu enfeksiyonlara karşı korumasıdır. Fesleğen ayrıca öksürüğü keser, sinirleri güçlendirici etki yapar. Bu etkilerinin sağlanması için de, fesleğen tohumlarının kaynar su içinde 15-20 dakika süreyle demlendirilmesiyle hazırlanan infüzyon günde iki kez alınabilir.

Sakinleştirici özelliği ile vücudu rahatlatır. Enerji verir. İştah açıcıdır. Ağız içindeki yaralara karşı faydalıdır. Arı sokmasında zehrin etkisini azaltır. Çayı yapılıp içilirse bağırsak gazlarını giderir. Cildi rahatlatır.

Fesleğen ile hazırlanan losyonlarla saç derisine masaj yapılırsa saç köklerini güçlendirir. Fesleğen yağı selülit şikâyetlerini azaltır. Hem taze, hem de kurutularak kullanılan fesleğen, keskin aroması dolayısıyla pişirilerek ya da çiğ yenilen yemeklerde yaygın olarak kullanılır. Sarımsak ve zeytinin tamamlayıcısı olarak bilinen fesleğen,

Kendisi pişirildiğinde tadını çabuk yitirdiği için, genellikle yemeklere son anda katılır. Süs bitkisi olarak da kullanılır. Fesleğen kokusu sivrisinek ve tahtakurusu gibi canlıları uzaklaştırır. Ağız yaralarını tedavi eder.

Uyarı: tek başına fazla miktarda özellikle hamileler tarafından kullanmamalıdır

 Fesleğen Reyhan otu Ballı Babailer

Sofrada önemli yeri olan bu bitki, içi ısıtan baharlı çeşnisiyle ah çılan ozanca esrime durumuna getirir.

Anavatanı Hindistan olan fesleğen, kutsal bir esansla doluymuş gibi, o ülkede kutsanır ve bu yüzden Hintliler mahkemede fesleğen üzerine yemin ederler.

Yeniden dirilişi sırasında Hz. İsa'nın mezarının çevresinde fesleğen yetiştiği görülmüştü. Bu nedenle, Yunan Ortodoks kiliseleri kutsal suyu hazırlarken fesleğeni kullanır ve kilise mihrabına fesleğen saksıları dizerler

Anavatanı Güney Amerika olan çalı fesleğenini de içermek üzere bu bitkinin pek çok türü vardan. Haiti’de fesleğen putperestlerin aşk tanrıçası ve güçlü koruyucusu bitkisidir. Meksika'nın kırsal kesimlerinde bazı kişiler sevgililerinin gözü saydıkları fesleğen yapraklarını ceplerinde taşanlar.

 KULLANIMI Sofrada

YAPRAĞI dinmez bunun yerine yağ içinde ezdir ya da elle parçalanır. Pişen yemeklere son dakikada katılır.

Salata ya da dilimlenmiş domateslerin üzerine serpilir. Fesleğenin güçlü kokusu sarımsağı çok iyi tamamlar. Bazı soslara ve Akdeniz mutfağı yemeklerine konulur. Sirkeye çeşni katar.

Evde TÜM BİTKİ Pencerelere konulan fesleğen saksıdan sinekleri kaçırır.

Tıpta YAPRAĞI Birkaç yaprağı iki, üç saat süreyle şaraba daldırılır ve tonik etkisi sağlanır. Sindirime yardımcı olmak üzere çay gibi demlendirilir ve içilir. Hastalan güzel kokuyla tedavide fesleğenin önemli yeri vardır.

 

FINDIK:

Latince adı Coryllus türleri

Huş iller familyasındandır. Anayurdu ülkemizin Kuzeydoğu bölgesidir. kışın yapraklarını döken; çalı, ağaççık şeklinde bir bitkidir. 17 değişik türü vardır.

Yaprakların yuvarlakça, oval ya da kalp biçiminde ve kenarları ince dişlidir. Fındık türleri kışın çiçek açar. Fındığın sert kabuklu meyvesinin içinde bulunan tohumu (fındık içi) yağ, karbonhidrat ve protein yönünden zengin iken, kolesterol düzeyi sıfırdır.

Başta potasyum olmak üzere fosfor, kalsiyum, magnezyum gibi mineralleri yüksek oranda; ayrıca demir, çinko ve düşük oranda sodyumu içerir. Fındık tohumu B1 B2, B3, kolik asit ve E Vitaminleri yönünden de zengin olan, pek değerli bir besindir.

Fındık çiğ ve kavrularak çerez şeklinde yendiği gibi çikolata, pasta, tatlı ve şekerleme sektörlerinde sıkça kullanılır. Fındık yağı da besin, parfümeri ve sabun endüstrilerinde kullanılmaktadır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Yapılan bilimsel incelemeler sonucu fındığın kan yağları üzerinde olumlu etkileri gözlemlenmiştir. Çalışmada fındık tüketimi ile halk arasında damar sertliğinin gelişiminde önemli rol alan LDL’nin olumsuz etkileri azalmış, damarlarda yağların yaptığı negatif etki düzelmiştir.

Fındığın yapısında bol olan argının amino asidinin ve magnezyumun da bu sonuçlar üzerinde önemli katkı sağlamıştır. Bu etkilerin bir sonucu olarak damar duvarı iltihaplanmasının azaldığı ve damar fonksiyon bozukluklarının önemli derecede düzeldiği gözlenmiştir.

Fındık yapraklarının 25 gramı 1 lt. suda haşlanıp içildiğinde kanı temizler. Özellikle vücuda yapıcı, koruyucu ve destekleyici nitelikte faydalar sağlayan fındığın tıbbi etkileri ve bunlardan faydalanma yöntemleri şöyle sıralanabilir:

İçerdiği kalsiyumla, kemiklerin ve dişlerin yapısını güçlendirir, sağlıklı kalmasını destekler. B grubu vitaminleriyle kan yapımını destekler. Alyuvarların parçalanmasını önler ve böylece kansızlığa karşı vücudu korur.

Çocukların beslenmesinde faydalı olur. İçerdiği kalbin ve kasların sağlığında etkili olan E vitaminiyle hücre yıkılmalarını da önler. Fındıkta bulunan çinko, vücudun büyümesinde ve cinsellik hormonlarının üretilmesinde rol oynar.

Fındık yağı, beden ısısının korunmasını ve yağda eriyen vitaminlerin vücudun en uzak köşelerine kadar taşınmasını sağlar. Kanda kolesterol düzeyinin yükselmesini önler.

Fındık, içerdiği tüm maddelerle bedensel ve zihinsel yorgunlukları giderir. Vücuda güç katar. Hastaların iyileşme dönemini kısaltır. Hamile kadınlara da faydalı olur. Ve son olarak fındığın cinsel gücü artıran (afrodizyak) etkileri olduğu ileri sürülmektedir.

Hayati değerde şifalı özellikleri bulunan fındık ve fındık ürünlerinden yemek vücut sağlığı açısından çok önemli katkılar sağlayacaktır.

Uyarı: Yağ oranı yüksek olduğu için yüksek tansiyonu   olanlar ya da damar sertliği sorunu olanlar fındığı az tüketmelidir.

FRENK KİMYONU:

Latince Adı: Carum carvi

Diğer Adları Karaman kimyonu, Keraviye

Maydanoz iller familyasındandır. Vücuda faydaları taş devrinden beri bilinen, eski Mısırlıların ve İpek Yolu konaklama yerlerinin mezarlarında artıkları bulunan Frenk kimyonu iki yıllık otsu bitkidir.

Ülkemizde Doğu Anadolu bölgesinde yetişir. Kazık kökü; dallara ayrılan yapıda, gövdesi ince parçalı, açık yeşil renkli tüylü yaprakları; yaz ortasına doğru şemsiye biçiminde kümeler oluşturarak açan sarımsı beyaz renkli küçük çiçekleri vardır, iki tanesi bir kapsül içinde yer alan kahverengi küçük tohumları hilal biçiminde olup olgunlaşınca kapsülden dökülürler.

 Körpe yaprakları salata ve çorbalara katılır. Kazık kökü sebze olarak pişirilip yenir. Tohumları ise, yağlı etlerin sindirimine yardımcı olduğu için et yemeklerine, bunlar pişerken serpilir. Çeşni vermesi için kimi yiyeceklere de katılır.

Frenk kimyonu bitkisi, karvon ve limonken adlı maddelerden oluşan ve % 6’ya varan orandaki uçucu yağ ile sabit yağ, reçine ve taneni içerir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Bebek emziren annelerde süt gelişini artırır. Vücudu uyarıcı ve iştah açıcıdır. Sindirimi kolaylaştırır. Özellikle çocuklarda gaz söktürücü ve karın ağrılarını iyileştirici etkisi vardır.

İdrar söktürücüdür. Kadınlarda aybaşı sancılarını hafifletir. Bronşitte ve astıma karşı etkili ve rahatlatıcıdır. İshali keser.

 Bitkinin çiçek şemsiyeleri yaz ortasında toplanır. Güneşte kurutularak olgunlaştırılıp geniş bir kâğıdın üzerine baş aşağı tutularak silkelenip tohumların dökülmesi sağlanır.

Böylece toplanan ya da piyasadan alınan tohumlardan in füzyon hazırlamak için, 1 tatlı kaşığı alıp ezilir. Bunların üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 10 15 dakika süreyle demlendirilir. Bu şekilde elde edilen in füzyondan günde üç kez birer bardak içilir.

Frenk kimyonu boğaz ağrılarında iyileştirici rol oynar. Bunun için aynı in füzyonla ılıkken günde birkaç kez derin gargara yapılır. Nefesin kokusunu da üzere kuru Frenk kimyonu tohumları ağız çiğnenir

Kullanımı: Tohumu yağlı et, kaz ve Macar sığır güveci gibi yemeklerde sindirimi kolaylaştırmak üzere serpilir. Pişirme sırasında çıkan ağır kokuyu hafifletmek üzere lahananın suyuna eklenir.

Çorba ekmek pasta bisküvi elmalı tart, pişmiş elma ve peynirlere tat vermek üzere konur. Hint yemeklerinden sonra servis edilen tohum kabağına katılır. Yaprağı körpe yaprakları doğranıp salata ve çorbalara kullanılır .

Kökü sebze olarak pişirilir. Tohumu pişirilmeden çiğnenen yada çay gibi demlenen tohumları sindirme, iştah açmaya soluğun kötü kokusunu yok etmeye ve  midedeki aşırı gazı  çıkarmaya yardımcı olur

FRENK MAYDANOZU:

Latince Adı: Anthriscus cerefolium

Diğer Adları: Eşek Hardalı, Kara Hardal, Siyah Hardal

Maydanoz illerden kırlarda kendiliğinden yetişen, sağlık açısından son derece faydaları olan bir yıllık bitki olan ıtırlı bir bitkidir.

Birçok çeşidi vardır. Anason ve limonun tamamlayıcısıdır. Çiçekli dalları, tohumu, toprak üstü kısımlarından faydalanılır. İnce, içi boş, hafif kabartılı ve dallara ayrılan yapıda bir gövdesi vardır.

Minik, beyaz renkli çiçek salkımları yaz sonu açarlar. Eğreltiotununkine benzeyen yaprakları dantel gibi oymalı ve açık yeşildir. Yaz sonunda soluk kızarık bir renge dönüşür.

Mayıs Haziran ayında toplanır. Koyu renkli tohumu olgunlaşana dek beş tohumu bir kin içinde birlikte bulunur.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Çiçekli dalları idrar artırıcı, iştah açıcı, hazmettirin, balgam söktürücü, kuvvet vericidir. Aybaşı kanını çoğaltır, kanı temizler, tansiyonu düşürür, basur memelerinin verdiği sıkıntıyı giderir, göz hastalıklarına iyi gelir

Taze yaprağı bedene ek C vitamini, karoten, demir ve magnezyum almak üzere yenilebilir. Sindirimi hızlandırmak üzere çay gibi demlendirilerek içilir

Yaprağı çay gibi demlenilerek ya da yüz maskesiyle cildi temizlemek ve esnekliğini artırmak için kullanılır.

Frenk maydanozu tohumlan toz haline getirilir, merhem yapılır hastalıklı cilde sürülürse egzamayı tedavi eder. Emzikli kadınlarda sütten kesme esnasında göğüs uçlarında meydana gelen iltihabı giderir ve sütün gelmesini öner, bunun için yapraklar sıcak suya ıslatılır, lapa haline getirilip göğüsse konulur egzama ve deri kabarcıklarında taze yapraklar haşlanır, lapa halinde konulur

Yaprağı ve sapı salatalarda, çorbalarda, soslarda, ve yemeklerde kullanılır. Kızartmalara,soslara ve salatalara hoş bir tat verir. 

Kıvırcık olan yapraklarından servis tabaklarının süslenmesinde de faydalanılır. Maydanozun yerine kullanılabilmektedir, bu nedenle taze olarak hamurlarda da kullanılmaktadır.


GELİNCİK: 

Latince adı Papaver rhoeas

Diğer Adları Angülü, Gelingülü, Gelinotu

Gelincikgiller familyasının örnek bitkisidir. bir veya bazen çok senelik otsu ve beyaz sütlü bir bitkidir. Ülkemizde Hemen hemen her yerde yetişir. Gövdeleri dik ve tüylüdür. Çiçekler dalların uçlarında bulunur. Çanak yaprakları çiçek açma esnasında dökülür. Çiçekleri de çabuk dökülür. Meyveleri sarımsı esmer renkli olup, deliklidir ve bu deliklerden tohumlar saçılır.

Gelincik çiçekleri buğday tarlalarını besleyen, bahçeleri süsleyen bir bitkidir. Beyaz, pembe, mor ve donuk kırmızı renkli çiçekleri yaz mevsiminde açar. Ayrıca katmerli çiçekleri de olur, Koyu renkli çiçek ortası vardır. İlkbahardan başlayıp yaz boyunca açan ve parlak kırmızı renkli taçyaprakları olan çiçeklerinde, bu taçyapraklarının altında kara leke bulunur. Delikli tohum kapsülü çok sayıdaki tohumunu taşır.

Tohumu çok küçük, mavi gri renkli ve böbrek biçimlidir. Beyaz renkli çiçeklerin tohumu daha da küçük olur.

Bazı yerlerde toplanan yaprakları pazarlarda satılır. Sebze gibi kavrulup üzerine yumurta kırılarak pişirilir ya da salatalara katılarak yenilir. Bazen da yemeklik yağ, yenebilen tohum ve afyon kaynağı olarak kullanılır.

Gelincik bitki olarak tanen, yapışkan bitki sıvısı ve düşük oranda sakinleştirici alkaloit maddeleri içerir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Nefes darlığı, astım ve bronşitte rahatlık verir. Kan tükürme ve kusmayı önler. Yanıkları iyileştirir.

Aynı familyadaki yakın akrabası haşhaş kadar güçlü niteliklere sahip olmamakla birlikte, gelincik sağlığa faydalı etkileri nedeniyle de kullanılır. Öksürük ve öksürükten doğan gıcıklara karşı etkilidir. Nezle, bronşit ve soğuk algınlıklarında göğsü yumuşatıcı etki yapar. Balgam söktürücüdür. Bütün bu etkileri sağlamak üzere, kuru bir günün serin sabahında toplanan gelincik yaprakları, kağıt üzerine serilerek gölgede kurutulur. Kurumuş taçyapraklarından da 1 2 tatlı kaşığı alınıp dört bardak kaynar su içinde 10 15 dakika demlendirilerek in füzyon hazırlanır. Bu in füzyondan günde üç kez birer bardak içilebilir.

Ayrıca gelincik, sakinleştirici etkiler taşır. Uykusuzluğa karşı etkili olur. Bu etkilerinden faydalanmak için de çiçeğinin taçyaprakları balla karıştırılarak macun haline getirilir ve yenir. 

KURT ÜZÜMÜ Kullanımı  Goji Berry Nasıl Kullanılır 

Dünya'da Goji berry ya da wolf berry diye bilinen ancak ülkemizde pek bilinmeyen Kurt Üzümü "Süper Meyve" tanımını gerçekten hak ediyor.

Goji Berry çok önemli bir meyve. Orijini Asya olan ve çoğunlukla Tibet ve Moğolistan’da dünyanın en yüksek dağları olan Himalayalar'da yetişiyor.

Goji Berry, dünyadaki besin değeri en yüksek olan meyvelerden biri. Çok kuvvetli bir antioksidan olan bu meyve Çin’de tıp alanında 2000 yıldır kullanılıyor.

Goji küçük yumuşak meyveleri olan 1,700 yıl boyunca Tibet'te üretilen çalı formunda bir bitkidir. Tibetliler yüzlerce yıl gojiden yaptığı ilacı, böbrek ve karaciğer tedavisinde kullandılar. Goji, Tibet'te kolesterolü ve kan basıncını düşürmek için kullanılır ve kanı temizler.

Goji, inanılmaz şekilde sulu ve tatlıdır, tadı yabanmersini ve kirazın arasındadır. Goji bitkisinin sağlığımıza çok faydası olduğu için, hiç bir parçası atılmaz ve kullanılabilir. Parlak kırmızı meyveleri lezzetlidir.

Yapraklarından, mükemmel çay yapılır. Ayrıca yapraklar ve saplarından yağ yapılır. Kurutulan Goji, bir kuru üzüm olarak ta aynı önemde bir besindir.

Bir protein deposudur. 19 ayrı aminoasit, % 13 protein, yüksek değerde betakaroten, 21 iz minerali, çinko, demir, fosfor, B complex, %8 E vitamini, Zeaxanthin, Germanyum, carotenoids, Beta Sitosterol, Cyperone, Solavetivone, Physalin, Betaine ve çok yüksek oranda C vitamini içerir.

100 gr kurutulmuş goji berry içeriği:Kalsiyum: 112 mg Potasyum: 1,132 mg Demir: 9 mg Çinko: 2 mg Selenyum 50 mikrogram Riboflavin ( Vitamin B2) : 1,3 mg Vitamin C: Tam yelpazede 148 mg, en dar spektrumda 29 mg Beta keroten: 7 mg Zeaksatin: 25mg ve 200 mg arası değişmektedir

 Öz ağırlığının % 31'i kadar yani 100 gr da 31 gr.

Tadı kiraz ve yabanmersinine benzemektedir. Çin’de pirinç yemekleri, çorbalar ve çay yapımında kullanılmaktadır. Çin’in bazı bölgelerinde taze olarak da tüketilir.

Goji Berry’ler genellikle kurutularak ya da goji berry suyu olarak ihraç edilir.

Son yıllarda Goji suyu da Avrupa ve Amerika’da yaygın olarak tüketilmeye başlanmıştır .Goji suyu genellikle 1 litrelik şişelerde satılır ve goji suyunun da sağlık üzerindeki etkisinin goji meyvesiyle aynı olduğu bilinmektedir.

Türkiye'de taze meyvesini ve suyunu bulmak pek mümkün değildir. Kurutulmuş goji berry meyvelerini günde bir avuç taze olarak tüketebilirsiniz.

Dünyadaki en yüksek antioksidan yiyeceklerinden biridir.  Antioxidant carotenoidsin tam bir tayfını içerir. Ömür uzunluğunu artırmak için ve kuvvet verici olarak kullanılır.

19 farklı amino asit içerir (Arı poleninden altı kere daha yüksek). Methionine, Leucine, Isoleucine, Lysine, Phenylalanine, Threonine , Tryptophan, Valine ...21  z minerallerini içerir. Çinko, kalsiyum, germanyum, selenyum, fosfor ...

İçeriğindeki Germanyum kansere karşı koruyucu bir iz mineralidir. Nadiren,  yiyeceklerde bulunur.

% 13 protein içerir, kepekli buğdaydan daha yüksektir. Portakaldan yüzlerce kat C vitamini içerir. B vitaminlerini içerir, yiyeceği enerjiye döndürmek için zorunlu. %8 Vitamin E içerir. (Çok nadiren meyvelerde bulunur, sadece tahıl ve tohumlarda) Beta Sitosterol'a içerir, anti-alevlendirici bir ajandır. Kolesterolü düşürür.

Cinsel iktidarsızlık ve büyüme hormonlarına iyi gelir. Hormonların ve beyin ve sinir sisteminin düzgün iş görmesi için vücudun üretimi için gerektirilen gerekli yağlı asitleri içerir. Kalp ve kan basıncına faydası olan maddeler içerir. Solavetivone içerir. Bu madde güçlü bir anti fungal ve anti bakteriyeldir. Physalin içerir. Löseminin bütün büyük tiplerine karşı aktif olan doğal bir bileşiktir.

Tümörlere karşı deney farelerinde doğal katil hücre faaliyetini arttırdığı görülmüştür. Geniş tayfla anti kanser ilacıdır.

Karaciğer tarafından kolin'i üretmek için kullanılan Betain içerir, sakinleştirici, hafızayı arttıran, kas büyümesini terfi ettiren ve yağlı karaciğer hastalığına karşı koruyan bir

 Betain ayrıca, vücudun enerji tepkilerinde kullandığı metil gruplarını sağlar ve homosistein düzeylerini azaltmaya yardım edebilir. DNA'yı korur.

Havuçtan daha iyi bir beta karoten kaynağıdır. Zeaxanthin içerir. Göz retinasında bulunan iki karotenoidden biridir. Göz sağlığı için çok yararlıdır.

 GİREBOLU:

 Latince ismi: Viburnum Opulus

Diğer Adları: Gradolu, kirebolu, gilaburu, gilaburu, gradolu, gili gili, gilaburu, gele boru

Gire Bolu salkım şeklinde kırmızı yuvarlak meyveleri olan, çalı şeklinde yetişen bir ağaç türüdür. Mart ve Nisan aylarında çiçek açmaya başlar, Eylül ve Ekim aylarında ise ilk meyvelerini verir. C vitamini açısından zengindir ve antioksidan özelliği taşır.

İç Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yetiştirilen gire bolu sadece böbrek rahatsızlıklarında değil çok sayıda hastalıkta tedavi edici özelliği bulunmaktadır.

Gerek meyve gerekse sıkılarak hazırlanmış sıvı mutlaka su içinde ve serin yerde saklanmalıdır.

Bileşimler: Organik Asitler, Saponins Viburnin, Valerian asitleri, Salikoside, Arbutin, reçine, tanen, şeker, sodyum, potasyum, aksorbik asit C vitamini ve antioksidan maddeler

Bitkisel Tedavi ve Kullanım Şekli: Başta böbrek taşı, böbrek tembelliği, böbrek kistleri, idrar yolu rahatsızlıkları, prostat, hipertansiyon ve kadın hastalıklarının tedavisi olmak üzere çeşitli hastalıklara karşı yüzyıllardır yöresel ve kültürel görenek olarak uygulanmakta ve başarılı sonuçlar alınmaktadır.

Gire Bolu yatıştırıcı, damar genişliği düzenleyici, iskelet ve kas rahatlatıcı, kalp güçlendirir etkiye sahiptir. Kas gerilimini azaltır ve spazmları engeller.

Hipertansiyonu düzenler, tansiyon rahatsızlığından kaynaklanan kabızlığı engeller. Bazı migren vakalarında da yardımcı olabilir.

İdrar kanalındaki daralma ve boğumları açar, idrar zorluğu ve yanmalarına karşıda son derece etkili ve tedavi edicidir. Gece ve gündüz sık tuvalete çıkmayı azaltır. Hasta ilk kullandığından itibaren faydasını hissetmeye başlar.

Adet zorluğu ve düzensizliğine karşı çok etkilidir. kramp, yumurtalık ve rahim kası rahatsızlıklarının tedavisinde kullanılır. Rahimi rahatlatır. Böylece adet görme krampları sona erer azaltır.

Düşük durumu ve tehlikesinde kullanılır. Damar genişliği düzenlenmesinden dolayı adet dönemlerinde aşırı kan kaybını ve menopozdaki kanamaları azaltır.

1 kür (15 Lt.) Gire Bolu 1 hafta içerisinde 6 - 8 mm böbrek taşını eritebilmektedir. Gire Bolu ayrıca böbrek tembelliğine ve bazı cins böbrek kistlerine de iyi gelmektedir.

Su içerisinden alınan Gire Bolu bir süzgeç veya kevgir üzerinde ezilir. Meyvenin çıkan suyuna kendisi kadar normal içme suyu ilave edilir ve bu karışım sıkıldığından itibaren 24 saat içinde hasta tarafından içilir.

Tadı hafif ekşi olan Gire bolunun mümkün olduğu kadar bu haliyle içilmesi tavsiye edilir. Hasta içmekte güçlük çekiyorsa mümkün olduğu kadar az olmak kaydı ile karışım şekerle tatlandırılabilir. Hazırlanan sıvı hasta tarafından aç olarak tüketilmeli, mutlaka 24 saat içinde tüketilmelidir.

Girebolu kullanımı olabildiğince yoğun kullanılmalıdır. Günde en az 1kg. Gire Bolu ezilerek suyu yukarıda anlatıldığı şekliyle hazırlanıp kullanılmalıdır.

Gire bolunun bugüne kadar hiçbir yan tesiri tespit edilmemiştir. Gire Bolu ilaç değildir.

“Sonbaharda toplanıp salamura yapıldıktan sonra tüketilen gilaburu, sadece böbrek hastalıklarına değil, birçok hastalığın tedavisinde de faydalı olmaktadır. Kabukları kaynatılan gilaburu, astım, romatizma, yüksek tansiyon, sara nöbetleri (epilepsi), kabakulak, doğum sonrası spazmlar, uyku bozukluğu gibi birçok hastalığın tedavisinde kullanılabilmektedir. Gilaburu suyu, ayrıca safra kesesi hastalıkları ile bazı karaciğer hastalıklarına da iyi gelmektedir.

Gilaburu ağaç kabuğu, kramplara ve kas gerginliklerine iyi gelir. yumurtalık ve dölyatağı kasları ile ilgili problemlerdir. Bitki dölyatağını yatıştırır ve böylece adet görme sürecindeki ağrılı kramplar sona erer.

Aynı biçimde etki yaparak, olası düşükleri de önleyebilir. Aşırı adet kanamalarının ve menopozla ilgili aşırı kanamaların kontrol altına alınmasıdır.

Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış dal kabuğu, orta boy bir su bardağı dolusu soğuk suya eklenir, hafif ısıda kaynama derecesine kadar ısıtılır ve 10 15 dakika kaynadıktan sonra süzülür. Günde 3 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan içilir.

Dölyatağı ve yumurtalık ağrılarına karşı ve olası düşük tehlikesine karşı, kediotu kökü çayı ile eşit oranda karıştırılarak kullanılır.

Yarım tatlı kaşığı gilaburu kabuğu ile yarım bardak suda hazırlanan gilaburu çayı, yarım tatlı kaşığı kediotu kökünün yarım bardak kaynar suyla haşlanıp, 10 dakika demlendirilen kediotu kökü çayı ile eşit oranda karıştırılarak içilir.  

GÖZLÜKOTU:

 Latince Adı: Euphrasia officinalis

Sıraca iller familyasındandır. Kırlarda kendiliğinden yetişen, bir yıllık otsu bitkidir. Dört köşe kesitli ve dallara ayrılan yapılı gövdesi; kenarları dişli, derin parçalı, oval biçimli ve tüylü yaprakları; yaz ortasından sonbaharın sonuna kadar çok sayıda açan mor ya da sarı lekeli beyaz küçük çiçekleri vardır. Bitki, döktüğü tohumlarıyla çoğalır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Gözlerdeki akut ve kronik yangıları, göz yorulması ve benzeri rahatsızlıkları iyileştirir. Gözlerdeki batmayı ve ışığa karşı aşırı duyarlılığı yok eder.

Saman nezlesi, soğuk algınlığı, öksürük ve boğaz ağrılarına iyi gelir. Sinüzite karşı etkili olur. Böyle durumlar için, gözlük otunun toprak üstü bölümleri yaz sonundan sonbaharın sonuna kadar, bitki çiçekliyken toplanır.

Gölgelik ve havadar yerde kurutulur, 1 tatlı kaşığı kurumuş ot karışımı üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 5 10 dakika demlendirilip in füzyon hazırlanır. Bu in füzyon günde üç kez birer bardak alınır.

Gözkapakları iltihabında iyileştirici etkisi vardır. Bu durumlar için 1 tatlı kaşığı kurumuş gözlü kotu karışımı yarım litre suya konulup 10 dakika süreyle kaynatılarak ağır ağır soğutulur. Böylece hazırlanmış olan pamuk (ya da gazlı bez veya muslin kumaş) daldırılıp sonra hafifçe sıkılarak gözlerin üzerine bastırılır.

Arada bir yeniden daldırılan pamuk ya da diğerleri 15 dakika süreyle gözlerin üzerinde tutulur. Bu uygulama günde birkaç kez yenilenir.

Gözlük otu ciltteki yaraların iyileştirilmesinde de etkili olur. Bunun için bitkinin toprak üstü kesimleri ezilip yara lapası hazırlanır ve yaraların üzerine dıştan uygulanır.

Uyarı: Her türlü göz rahatsızlığında, gözlük otu tedavisine başlanmadan önce, bir uzman doktora başvurulmak

GÜL:

Latince Adı: Rosa türleri

Diğer adları:

Gülgiller familyasının örnek bitkisidir. Rosa cinsinden 100 kadar türü olan ve genelde kışın yapraklarını döken, çok yıllık dikenli çalı, ağaççık ya da tırmanıcı bir bitkidir. Ülkemizde yetişen 25 kadar yabani türü vardır. Kültür bitkisi olarak yetiştirilen türleri çok daha fazladır. Gülün, yuvarlak kesitli yeşil renkli gövdesi, yoğun biçimde dikenlerle kaplıdır.

Bir yaprak sapında 3 ila 7 yaprakçık bulunur. Bitkinin, ilkbahardan başlayarak sonbahara kadar zaman zaman açıp biten beyaz, pembe, kırmızı, turuncu ve sarı çiçekleri vardır. Ancak, süs bitkisi olarak çok renkli ve katmerli türleri de yetiştirilmiştir.

Isparta, Yağ ya da Şam gülü denilen gibi bazı gül türlerinin çiçeğinin yapraklarında (gül yağı), tanen, gallik asit, kuersitrin, anthosyanin ve diğer bazı yağlar bulunur. Böyle güzel kokulu gül yaprakları bazı yerlerde salata ve pastalara konulur.

Şurubu, sirkesi, reçeli yapılarak tüketilir. Gene bu taçyapraklarının damıtılmasıyla elde edilen gül yağı, parfümeri endüstrisinde yoğun şekilde kullanılır. Türkiye’nin tarımda önemli bir ihracat ürünüdür.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Yaprağı tonik ve damar büzücü olarak çay gibi demlendirilip içilir. Bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar: Pekliğin giderilmesinde faydalıdır. Antiseptik etkisi vardır. Yaraları temizlemede kullanılır. Cildi rahatlatan, geren ve yumuşatan etkileri vardır.

Bu etkileri sağlamak üzere gonca halinde açmış güzel kokulu güller sabah çiği geçtikten sonra toplanır. Gölge yerde özenle kurutulur. Işık almayan özel kutularda saklanır.

Böyle kurutulmuş ve saklanmış taçyapraklarından 2 3 tatlı kaşığı üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10 15 dakika süreyle demlendirilerek bir in füzyon hazırlanır. Bu in füzyondan günde üç kez birer bardak içilir. Yaraları ve cildi temizleme işlemlerinde bu in füzyon dıştan uygulanır.

Yukarıdaki etkileri sağlamak ve onlara ek olarak göz kanamalarını ve göz nezlesini iyileştirmek için in füzyon yerine, kokulu gülün taç yapakları  damıtılmasıyla elde edilen gül suyu da kullanılabilir.

Özellikle kırmızı gülün yaprakları kullanılır. 20 gr. gül 1 lt suda haşlanarak bir fincan içildiğinde ishali keser. Aynı su ise yapılan gargara bademciklerde, göz banyosu da gözlerdeki iltihaplara iyi gelir. 

GÜNLÜK:

Latince Adı: Liquidambar orientalis

Diğer Adları Akamber, Günnük, Sığla, Sığıla

Acı fındık giller familyasındandır. Anadolu Günlük ağacı dünyada yalnızca ülkemizde, Muğla ilimizin Marmaris, Milas, Köyceğiz ve Fethiye ilçelerinde yabani olarak yetişmektedir.

Anadolu Günlük ağacı kışın yapraklarını dökmeyen, çınara benzeyen kalın dallı ve geniş tepeli bir bitkidir. yapraklan ince uzun saplı, 3 7 loplu ve bu lopların kenarları keskin dişlidir.

Yaz mevsiminde açan çiçekleri yeşilimsi renktedir. Aynı ağaç üzerinde erkek ve dişi eşeyli çiçekleri ayrı gruplar halinde bulunur. Kapsül biçimindeki meyvelerinin içinde 1 2 tane küçük tohumu yer alır.

Günlük ağacının odunlaşmış gövdesi üzerinde balsam kanalları vardır. Her ağaçtan iki ya da üç yılda bir, yaz mevsiminde uzunlamasına yarıklar açılarak ağacın güzel kokulu yağı ve kabukları alınır.

Bu balsam stirol adlı uçucu yağ, vanilin, rejine, sinnanik asit, stirasin ve storesin adlı maddeleri içerir. Parfümeri endüstrisinde kullanılır.

Günlük ya da sığla yağı denilen bu balsam, Türkiye’nin tarımda önemli bir ihracat ürünüdür. Ayrıca tütüne güzel koku vermek üzere kullanılır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: İyi bir antiseptiktir. Yaraların temizlenmesinde ve iyileştirilmesinde dıştan uygulanır. Ciltte ve saçlı deride de antiseptik ve temizleyici olarak dıştan uygulanır.

Uyuz ve mantar gibi deri hastalıklarında günlük merhemi ya da yakısı şeklinde uygulanarak, asalak öldürücü ve iyileştirici etkilerinden faydalanılır. Mide ve onikiparmakbağırsağı ülserlerinde yara iyileştirici niteliğinden faydalanılır. Bunun için günlük yağı sulandırılıp içine bal ya da şeker katılarak tatlandırılıp içilir.

Ayrıca günlük yağı balgam söktürücü, nefes darlığını giderici ve vücudu rahatlatıcı etkiler taşır. Bunun için bir önceki maddedeki gibi tatlandırılıp sulandırılarak içilir. 

HATMİ

Latince Adı: Althaea türleri

Diğer Adları: Gülhatmi

Ebegümecigiller familyamdaki bini aşkın bitki türünden yalnızca biridir. Türlerine göre bir, iki ya da çok yıllık bitki olan hatmiler, süs bitkisi olarak yetiştirildiği gibi, doğada kendiliğinden de yetişirler.

Gövdesi yuvarlak kesitli, kadifemsi görünüşlü ve açık yeşil renklidir, iri ve kalın yaprakları kadifemsi dokulu, kenarları dişli, gözyaşı biçimli ve gri yeşil renklidir. Türlerine göre beyaz, sarı, turuncu, kırmızı, pembe ve mor renkte açan çiçekleri vardır. Uzun ve kalın kökü lifli dokulu ve yapışkan bitki sıvılıdır. Tohumları açık kahverengidir.

Tıbbi hatminın kökü bitki sıvısı, nişasta, sakkaroz, tanen, pektin ve asparin; yaprakları yapışkan sıvı ile eser miktarda esans içerir. Kökü, suda koyulaşan ve insanı rahatlatan bir sıvının elde edildiği zamkı (yapışkan sıvıyı) içerir. Bazı yerlerde hatmi çiçekleri ve körpe yapraklan salatalara katılır. Körpe yaprakları sebze gibi haşlanarak yenilir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Mideyi yatıştırır, bağırsakları yumuşatır. İdrar söktürücüdür. Nezleyi hafifletir. Göğsü yumuşatır ve balgamı söktürür.

Bu etkilerinden faydalanılmak üzere, hatminin çiçek açışından sonra toplanan yaprakları, gölge ve havadar bir yerde kurutulur, 1 tatlı kaşığı kurumuş yaprak, 1 bardak su içinde kaynama noktasına kadar ısıtılır, sonra ateş kısılarak 10 15 dakika daha ısıtma işlemi sürdürülür. Böylece hazırlanan  günde üç kez birer bardak içilir.

Hatmi sakinleştiricidir. Ağız, boğaz ve diş diplerindeki ülserlere iyi gelir. Bu durumlar için, yukarıda anlatıldığı şekilde kurutulan hatmi yapraklarından 1 2 tatlı kaşığı alınıp üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek ve 10 dakika demlendirilerek bir in füzyon hazırlanır. Sakinleştirici etkisi için günde üç kez birer bardak in füzyon içilir.

Dıştan göz kompresleri için kullanılır. Aynı in füzyonla yapılan gargara, ağız ülserlerine iyi gelir. Ayrıca hatmi bedendeki yaraları iyileştirir. Bunun için, hatmi yaprakları ezilerek bir yara lapası hazırlanır. Bu lapa yaralara dıştan uygulanır.

Yaprağı kaynatılır ya da ılık veya soğuk suya bastırılmış kökünden elde edilen sıvı, rahatlatıcı bir zamk olarak kuru ciltlere, güneş yanıklarına ve yağsız saçlara uygulanır.

Kökü öksürük ve uykusuzluk durumda da çay gibi demlenir içilir.

HARDAL:

Latince Adı: Brassica (ya da Sinapis) türleri

Turp iller familyasındandır. Bir yıllık dayanıklı otsu bitkidir. Türkiye’de yetişen önemli türleri “kara hardal” ve “ak hardaldır. Bunlardan sağlığa faydalı etkileri en fazla olan kara hardaldır. Ak hardal güçlü bir besin koruyucusu olarak turşularda ve mayonezlerin besinlerin içine karışmasını kolaylaştırıcı olarak kullanılır.

Körpe yaprakları ve çiçeği salataların içine karıştırılır .

Yuvarlak kesitli, sert ve yeşil renkli gövdesi vardır. Oval biçimli, sivri uçlu ve  yakıcı kokulu yapraklarının üstü koyu ve altı daha açık yeşil renklidir. Yaz ortasında küçük salkımlar halinde açan sarı renkli çiçekleri, hafif hardal kokulu olur. Küçük, küremsi biçimli kırmızımtırak kahverengi tohumları, yakıcı kokulu ve tahriş edicidir. hazmı kolaylaştırıcı, kabızlığı giderici özelliği vardır.

Kara hardalın tohumlarında yapışkan bitki sıvısı, yağ, sinapin ile sinigrin adlı glikozit ve myrosin bulunur. Bu tohumlar ak ve esmer hardal tohumları ile karıştırılıp ezilir ve un haline getirilir, içine koruk suyu ya da sirke ile su, şeker, tuz ve baharat katılarak, özellikle bazı et yemeklerinde, çeşni veren macun halinde tüketilir.

Kara hardal sosu şöyle hazırlanır: Öğütülmüş tohumu ya da hardal tozu soğuk suya konur, oluşan krema kullanılmadan önce 10 dakika bekletilir.

Tıbbi etkilerinden faydalanılmak üzere, kara hardalın temmuz ayından başlayarak olgunlaşan tohumları, bitki kökünden kesilip iyice kurutularak ve dövülüp silkelenerek toplanır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Kara hardal terleticidir. Ateşli hali, soğuk algınlığı, grip ve bronşitin atlatılmasına yardımcı olur. Midevidir. İştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır. Mayasıla karşı etkilidir. Bu etkilerinden faydalanılmak üzere, 1 talı kaşığı kara hardal tozu üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 5 dakika süreyle demlendirilip in füzyon hazırlanır. Bu in füzyondan günde üç kez birer bardak içilir.

Kara hardal romatizma ağrı ve yangılarını hafifletir. Eklem iltihabına karşı etkilidir. Kan dolaşımını uyarır. Bu etkileri sağlamak üzere 120 gr. taze öğütülmüş kara hardal tozu 45 derecelik ılık suyla ağır ağır karıştırılır ve kalın kıvamda bir lapa elde edilir.

Bir tülbenttin üzerine yayılıp ağrılı ve yangılı yerlere konulmadan önce, tülbenttin deriye yapışmaması için deriye ıslak gazlı bez yayılıp sonra hardal lapa tülbent deriye 1 dakika süreyle uygulanır ve daha sonra tülbent kaldırılır. Uygulamada deri kızarırsa zeytinyağı sürülerek kızarıklık giderilir. Kara hardal ayak üşümelerini geçirir.

Bu etkiyi sağlamak üzere, 1 çorba kaşığı hardal tozu üzerine 1 litre kaynar su dökülüp 5 dakika süreyle demlendirilerek in füzyon hazırlanır. Sonra üzerine biraz soğuk su katılıp ılıtarak ayaklar bu in füzyonun içine sokulur.

Ayrıca kara hardal rahatlatıcı, gevşetici ve yatıştırıcıdır. Kan dolaşımını uyarır. Bu etkileri sağlamak için, 1-2 çorba kaşığı kara hardal tozu, küvete doldurulmuş sıcak banyo suyuna serpilip iyice karıştırılır ve bu suda banyo yapılır.

Tohumu ezilip toz haline getirilerek hazırlanan lapası ağrıları hafifletmek ve Yaprağı romatizma ve hemoroitlerde ağrıların azaltması için kullanılır.

Uyarı: Hardal tohumu duyarlı ciltleri rahatsız edici olabilir.

Hardal ;(2)

Tarih öncesi çağlardan beri bilinen hardalın alanı her zaman artmamıştır. İ.S. birinci yüzyılda yazar Pliny hardalı 40 derde başlıca çare olarak saymıştı.

Romalılar da, bu otun adım yeni bir şarap olup içine bir de tohum karıştırılan mustus ile ateşli anlamına gelen ardens sözcüğünü birleştirerek oluşturmuşlardı.

Romalılar hardalı her akla gelen yemeğe katıyorlardı. Hardalın yapraklan o kadar hızlı büyür ki, siz et yemeğini hazırlarken bu yapraklar salata için büyüyüp hazır hale gelir, derlerdi.

Hardalın afrodizyak gücünün de, aşk iksirlerine katılmasını gerektirdiğine inanılırdı. Kara hardalın tohumlanın tadı en fazla iken, kahverengi hardal ürün alınması en kolay ve ak hardal ise en koruyucu olan tür idi.

KULLANIMI Sofrada

TOHUMU (Kara ya da kahverengi hardal) Hardal sosu şöyle hazırlanır: Öğütülmüş tohumu ya da hardal tozu soğuk suya konur, oluşan krema kullanılmadan önce 10 dakika bekletilir.

Ak hardal güçlü bir besin koruyucusu olarak turşularda ve mayonezlerin besinlerin içine karışmasını kolaylaştırıcı olarak kullanılır.

ÇİÇEĞİ Salataların içine karıştırılır. YAPRAĞI Körpe vc yumuşak yapraklan salatalara katılır.

Tıpta TOHUMU Ezilip toz haline getirilerek hazırlanan lapası ağrıları hafifletmek ve romatizma, artiriti ve mayasılların ağılarım azaltmak üzere uygulanır.

HAYIT ÇİÇEĞİ:

Latince adı: Vitex agnus castu

Diğer adları: beşparmak otu, hayıt, acı ayıt, ayıt, namus ağacı, keşiş biberi

Anadolu’da, halk arasında adı ve faydası pek bilinmeyen şifalı bir bitkidir. Ülkemizde Akdeniz ile Ege bölgelerinde yaygın olarak yetişir. Hayıt bitkisi; kışın yapraklarını döken bir ağaççıktır.

Çiçekleri yaz sonu açar ve sonbaharda minik yemişler verir. Çok küçük, küre şeklinde, acımtırak meyveleri vardır. Bu meyveler, rengi iyice koyulaştıktan sonra ekim kasım döneminde toplanır ve gölgede kurutulur. Bu bitki, eski zamandan beri yüksek ateş, baş ağrısı, gazlanma ve idrar arttırma için ama en önemlisi günümüzde de devam eden şekliyle “kadın hastalıkları” için tavsiye edilmektedir.

Meyve ve tohumları eterli uçucu yağlar, Alkaloit flavonoidler, yağ asitleri, iridoidglikozitler, steroidler, vitaminler, tanen ve resin içerdiği tespit edilmiş.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Hayıt bitkisi çok uzun yıllardır birçok hastalığa şifa olmakla birlikte en çok kadınlara özel rahatsızlıklarda kullanılmış bir bitkidir. Özellikle yüksek ateş, baş ağrısı, idrar yolu rahatsızlıkları, mide ve bağırsaklardaki gaz sorunu, akrep ve arı sokmalarına karşı, karın ağrısı ve ishale karşı, kalp çarpıntısı ve uykusuzluğa iyi gelir.

Erkeklerde depresyona bağlı iktidarsızlık durumlarında kullanılır. Kadınlık hormonlarının dengelenmesi açısından çok önemli bir bitkidir.

Kadınların adet öncesi gerginlikleri, adet zorlukları, alınganlık, göğüslerde hassasiyet, tatlı yeme isteği, kasıklarda ağrı ve menopoz gibi sorunlarının tedavisinde şifasından faydalanılır.

Hayıt bitkisi hipofiz bezini tetikleyerek kadınlık hormonlarını dengeye getirir. Adet döneminde kanamanın az ya da çok olmasını dengeler, adet düzensizliği yaşayan bayanlarda adet döngüsünü düzene sokar, adet dönemi çok ağrılı geçen bayanlarda ağrılarının azalmasını sağlar. Kadınlardaki cinsel isteği artırıcı ve azaltıcı etkisi vardır, erkeklerde ise cinsel isteğin azalmasına sebep olmaktadır.

Yumurtlama üzerine de etkisi olan hayıt bitkisi yumurtlama periyodunu düzene sokar ve hamile kalma sorunu yaşayan bayanlarda 1 2 yıl süreli kullanılır ve hamilelik başladığında kullanımına son verilir.

Erkek ve kadındaki hormon dengesizliğinden kaynaklanan sivilcelenme ve tüylenme sorununu tedavi eder. Anne sütünü artırıcı özelliği vardır. Menopoz döneminde de kadınların ateş basması, sıkıntı, terleme, kuruluk gibi şikâyetlerinin ortadan kalkmasını

sağlar. Doğal detoks etkisiyle bayanların yüzündeki kırışıklıklara iyi gelir. Her türlü rahim kistleri hayıt bitkisi kullanımıyla önlenebilir özellikle çok kanamaya neden olan kistlerde ve hamileliğe engel olan kistlerde düzenli kullanımla en az 3 6 ay kullanmak gerekir tedavi olunduğu görülmüştür.

HAVLICAN:

Latince Adı: Alpinia officinarum

Zencefililer familyasından güzel çiçekli, ıtırlı, çok yıllık, otsu bitkidir. Yaprakları ince, uzun şeritler gibidir. Salkımlar halinde pembe ya da beyaz çiçekler açar. Baharat olarak kullanılan yerleri, uçucu yağ içeren kök sapları, yani toprakaltı gövdeleridir. Havlıcan, ısıtıcı, vücuda kuvvet verici bir baharattır.

Bilinen Birleşimi : “Alpinol” ve “Alpinin” gibi maddeler vardır.

Havlıcanın Faydaları ve Kullanım Şekli: Vücuda kuvvet verir. İştahı açar. Mideyi kuvvetlendirir ve mide ekşimesine iyi gelir. Mide ve bağırsak gazlarını önler. İdrar söktürür. Göğsü yumuşatır.

Grip ve soğuk algınlıklarında faydalıdır. Baş ağrısı, baş dönmesi ve ağız kokusunu giderir. Romatizma ve nikris şikâyetlerini azaltır.

Havlıcan kökü ilaç yapımında ve baharat olarak kullanılır. Havlıcan kökü çeşitli tarım ürünlerinde, çikolata, dondurma ve şekerlemelerin üretiminde de kullanılır. Kaynatılıp suyu içilirse mide ağrısı, romatizma ve kulunca iyi gelir.

Ağrıları geçirir, özellikle romatizma ağrısı çekenlere çok faydası vardır. Baş ağrısı ve baş dönmelerini dindirir. İdrar söktürür. Mideyi güçlendirir, sindirim sisteminin düzene girmesini sağlar. Mide ve bağırsaklarda biriken gazları gidermesi bakımından da etkili bir bitkidir.

Vücuda kuvvet verir. Balgamı Söktürür.

Sabahları büyükler 5 10 gr, küçükler 1 2 gr kadar tozunu şekerle birlikte aldıklarında bel gevşekliği ve yatağa işemeyi giderir.

Bir bardak suya yarım kahve kaşığı havlıcan karıştırılır, 10 15 dakika kadar bekletildikten sonra içilir. Kolay içebilmek için, içine yeteri kadar şeker koymakta fayda vardır. Günde iki ya da üç bardak içilirse hemen faydası görülür.

Ağrıları geçirir, özellikle romatizma ağrısı çekenlere çok faydası vardır. Baş ağrısı ve baş dönmelerini dindirir. İdrar söktürür. Mideyi güçlendirir, sindirim sisteminin düzene girmesini sağlar. Mide ve bağırsaklarda biriken gazları gidermesi bakımından da etkili bir bitkidir. Vücuda kuvvet verir.

Çocukların idrar tutamaması gibi durumlarda, havlıcan kaynatılıp balla tatlan andırılarak içilir. Havlıcan, civanperçemi öğütülüp, incir, hurma ve balla karıştırılarak macun yapılıp yenmeleri tavsiye edilir.

Vücuda kuvvet vermesi açısından ise havlıcanın, ısırgan otu tohumu, keten tohumu, polen öğütülüp balla macun yapılarak yenmesi tavsiye edilir.

HERCAİ MENEKŞE

Latince adı Viola tricolor

Menekşeliler familyasındandır. Aslında çok yıllık duyarlı otsu bitki olmasına karşın, en verimli dönemi, tohumundan yetiştirildiği birinci yılıdır. Bu yüzden bir ya da en çok iki yıllık olarak yetiştirilen hercai menekşe bitkisi Yeşil renkli gövdesi tabanından başlayarak dallanır.

Bu dallar üç köşeli ve içi boştur. Oval biçimli, uca doğru sivrilen yeşil renkli yaprakları; saplı, tüysüz ve kenarları tarak kabuğu şeklinde dişli olur. ilkbahardan başlayıp yaz boyunca açan, 5 10 cm. genişlikte olabilen çiçeklerinin, biri yukarı, dördü aşağı bakan, çizgi ve lekelerle süslü 5 taçyaprağı vardır.

Özellikle çok renkli olan kültür hercai menekşesinin çiçekleri sarı, turuncu, kırmızı, kızıl ve mavinin her tonunda açar. Olgunlaşan meyvesi, toz gibi olan tohumlarını taşıyan kapsüller halindedir.

Hercai menekşenin çiçek ve dallarında uçucu yağ, salisilik asit, glikozit, alkaloit, tanen ve yapışkan bitki sıvısı bulunur.

Faydaları ve Kullanım Şekli: İdrar söktürücüdür. mesane enfeksiyonunda sık ve ağrılı idrar yapma durumlarında iyileştirici etkisi vardır. Kanı temizleyicidir. Egzama ve akne, deride kepeklenme, kızarıklık ve kaşıntı gibi deri sorunlarının iyileştirilmesinde faydalı olur.

Boğmaca ve akut bronşitte balgam söktürücü, öksürüğü kesici ve iyileştirici etkiler yapar. Bu etkileri sağlamak üzere, bitki çiçek açtığı sürece dal, yaprak, çiçek sapı ve çiçekleri toplanır. Kuru bir yerde özenle kurutulur.

Böyle kurutulmuş karışımdan 1 tatlı kaşığı alınıp üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek ve 10 15 dakika demlendirilerek hazırlanan in füzyondan, günde üç kez birer bardak içilir.

HİNDİBA:

Latince Adı: Cichorium intybus

Diğer Adları: Güneğik, Hindiba, Yabani Hindiba, Radika

Bileşiğimler familyasındandır. Anadolu’nun her yerinde ekilmemiş tarlalar, yol kenarları ve bayır sırtlarında yabani olarak yetişen dayanıklı otsu bitkidir. İnce tüylerle kaplı içi boş dallara ayrılan sert yapılı gövdesi; altı tüylü, kenarları dişli, rozetler oluşturan yaprakları, haziran eylül ayları arasında açan çiçekleri vardır.

Toprakta 20 cm. derinliğe kadar inen acı sütlü bir kazık kökü vardır.

Hindibanın yapraklarında inülin ve birtakım şekerler; köklerinde inülin, şeker ve intybus adlı madde bulunur. Tadı ekşi, acımsı olsa da sağlığa çok faydalı körpe yaprakları toplanıp sebze olarak pişirilir ya da çiğ olarak salatalara konularak yenir.

Bitkinin kazık kökleri sonbaharda topraktan sökülüp kurutulur. Taze kökünden elde edilen sütle dağ sakızı adıyla bir süt yapılır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Kurutulmuş kökü çay gibi demlenerek vücudu güçlendiren bir kuvvet ilacı (tonik) yapılır. Ayrıca bu tonik müshil ve idrar söktürücüdür. İştah açıcıdır. Kanı temizler

Bu etkilerinden faydalanmak üzere, bitkinin sonbaharda topraktan sökülen kökü parçalanarak gölgede kurutulur. Kuru kök parçalarından 2 3 tatlı kaşığı alınıp suda kaynama noktasına kadar ısıtılıp sonra ateş kısılarak 15 20 dakika daha ısıtma sürdürülür. Böylece hazırlanmış olan günde iki kez birer bardak içilebilir.

Ayrıca bedende oluşan yangıları azaltır. Bu etkisini sağlamak için de, bitkinin toprak üstü yeşil bölümleri ezilerek yara lapası hazırlanır ve yangılı yerlere dıştan uygulanır.

HODAN

Latince Adı: Borago officinalis

Diğer adları: Neseoru, Hiyarotu, Sıgırdili

Hodangiller familyasının örnek bitkisidir. Ülkemizde Kuzey ve Batı Anadolu bölgelerinde yabani olarak yetişen, bir yıllık otsu bitkidir. Yuvarlak kesitli, içi boş ve sert gövdesi beyaz sert tüylerle kaplı olup dallara ayrılan yapıdadır.

Koyu gri yeşil ve biraz buruşuk yüzeyli yaprakları gövdesi gibi tüylerle kaplı, oval biçimli ve almaşık dizili dışlıdır. Beş köşeli yıldız oluşturan mor mavi kimi zaman beyaz ve pembe renkli yaprakları ve çiçekleri, salkımlar halinde aşağı doğru sarkarak ilkbaharda ve yazın açarlar. Bazı yerlerde süs bitkisi olarak yetiştirilir.

Hodan bitkisi saponin, yapışkan bitki sıvısı, tanen, esanslar ve yüksek orandaki potasyum, kalsiyum ve mineral tuzları içerir. Körpe yaprakları salata, peynir ve diğer bazı yiyeceklere katılır. Bazı yerlerde sebze olarak yenir. Bal arılarının beslenmesine çok faydalı olur.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Başta soğuk algınlığı ve grip olmak üzere solunum yollan hastalıklarına iyi gelir. Öksürüğü keser. Balgam söktürür.

Akciğer zarı yangılarını azaltır. Bebek emziren annelerde süt gelişini artırır. Adrenalin bezeleri için iyi bir güçlendirici toniktir.

Özellikle kortizon tedavisinden sonra hodan alınması bünyeye iyi gelir. Araştırmalar, böbreküstü bezlerini etkileyerek cesaret artışı sağladığını ortaya çıkarmıştır.

Sinirsel gerginlikleri en aza indirger. Streslere karşı bünyede direnç sağlar. Bütün böyle durumlar için hodanın çiçek açtığı zamanlarda kuru bir günde yaprak ve çiçekleri toplanır.

Yırtık ve bozuk yaprakları seçilerek atılır. Kalanları yaprak çiçek karışımı yapılarak gölgede kurutulur. Karışımdan 2 tatlı kaşığı alınıp, üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10 15 dakika demlendirilerek in füzyon hazırlanır.

Bu in füzyondan günde üç kez birer bardak içilir. Kuru ve duyarlı ciltlere iyi gelir. Cildi yumuşatır. Bunun için yukarıda tarifi verilen in füzyon dıştan uygulanır.

Mineral yönünden zengin olan hodan, tuzsuz diyetlerde salata ve yemeklere katılan körpe yapraklarıyla, vücudun tuz eksiğini tamamlar.

HOROZGÖZÜ:

Latince Adı: Myrrhis odorata

Diğer adları:

Maydanoz iller ailesinden, küçük tüylerle kaplı, kırışık gövdeli, içi boş, dik ve dallara ayrılan, çok senelik otsu bir bitki türüdür. Eğrelti otununkileri andıran, uzun parçalı yapraklarının altları ince tüylerle kaplıdır. Hâkim rengi sarımsı ve yeşildir.

Etli, kahverengi kökü vardır. İlkbahar sonlarına doğru arıların sevdiği küçük, beyaz çiçekler açar, bunlar şemsiyeyi andıran şekiller oluşturur.

Taze yapraklar gerektikçe koparılıp tüketilir. Tohumlar yeşilken kurutulmak ya da turşu yapılmak üzere toplanabilir. Kökleri sonbaharda topraktan sökülür.

Olgunlaştığında koyu kahverengi rengini alır, tohumları yeşilken tüketilir, fındığa benzeyen bir tadı vardır.

Faydaları ve Kullanım Şekli:

Horozgözü bitkisi genel olarak uyarıcı ve güçlendirici kabul edilir, sindirim kolaylaştırıcı etkisi de bulunmaktadır. Gaz giderici balgam söktürücü özellikleri vardır. Öksürük tedavisinde kullanılır. Kökleri kaynatılıp içilirse kansızlığa iyi gelir.

Tohumları salatalara, çöreklere, dondurmaya, yemeklere de konulur. Yapraklar da aynı şekilde çorbalara, salatalara, çeşitli yemeklere lezzet ve koku ve vermesi için kullanılır. Etli kalın kök de gerek kıyılıp rendelenerek salatalara  ilave yapılır, gerekse  sebze olarak pişirilir.

Horozgözü(2)

Maydanoz iller

Bu bitkininin eğreltiotununkine benzeyen gösterişli yapraklan baharda ilk ve güzün en son görülen yapraklardandır. Soluk yeşil renkli olan bu yapraklarda müraisi kokusu ile orman alanla ve anasonu akla getiren koku izleri duyumsanır.

Bu yararlı ota fazladan prim sağlayan şey, yaz başlarında görülen iri, yeşil ve dikine duran tohum hevenkleri, daha doğru deyişle meyveleridir.

Bunların fındığa benzer tadı ve tipik bir kokusu olup çiğ olarak öylece ya da diğer meyvelerde birlikte yenilmesi pek hoşa gider.

Horozgözüne çok benzeyen bir Kuzey Amerika bitkisi olan Osmorhiza longistylis yaz başlarında çiçek açar ve tatlı anason kokulu kökü vardır.

KULLANIMI Sofrada

TOHUMU Olgunlaşmamış tohumlan salatalara katılır. Kıyılıp dondurmaya konur. Elmalı çörek yapımında aynen, diğer yemeklerde ezilerek kullanılır.

YAPRAĞI Çok ince kıyılarak salata terbiyelerine ve omletlere konulur. Ayrıca çorba, güveç ve lahana yemeklerine pişerken eklenir.

KÖKÜ Dilinir, kabuklan ayıklanır ve salata terbiyesi olarak çiğ servis edilir. Kök sebzesi olarak pişirilir.

Tıpta

TÜM BİTKİ Bu bitki ‘bütünüyle’ bir tonik kabul edilir. Özellikle kökü konyağa konur. Sindirime yardımcı olur.

HURMA:

Latince Adı:: Phoenix dactylifera

Hurma iller familyasındandır. Suudi Arabistan Mısır, Irak, İran ve Cezayir gibi ülkeler başta olmak üzere sıcak ülkelerde yetişen bir ağacın meyvesidir. “Çölden gelen şifa kaynağı” olarak bilinen, vitamin ve mineral bakımından oldukça zengin olan hurma, tek başına besleyici özelliğe sahiptir. Hurma ağacının meyvesi vücuda çok faydalıdır. Her derde deva meyvedir

Ramazan ayında tüketimi daha da artan hurmanın günümüzde her mevsim bulunabilmektedir.

Meyveler arasında en yüksek kaloriyle şeker oranına sahip olan hurma bol miktarda protein, karbonhidrat, selüloz, fosfor, kalsiyum gibi vitamin içerir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Hurma: Yüksek oranda şeker ve önemli oranda protein ihtiva eder. Lif, mineral ve fenol açısından zengindir. Kalp ve damar hastalıklarından korunmak için elmadan daha etkili olduğu açıklanmıştır.

Bedeni ve zihni gelişmeyi sağlayıcı, kanserin bazı türlerine göre koruyucu, kemik rahatsızlıklarında tedavi edici, üst solunum yollarını tedavi edici özellikleri mevcuttur.

Hurmanın içeriğinde yüzde 20 oranında da su bulunur ve lifli yapısının dan dolayı bağırsakları hareket ettirip kabızlığı giderir yemeklerden bir saat önce iki üç hurma yenilerse tok tuttuğu ve bağırsak hareketlerini hızlandırarak daha hızlı kilo verdirdiği gözlemlenmiştir.

Hurmadaki şeker oranı endeksinin düşük olması kan şekerinin yavaş yavaş yükselmesi nedeniyle uzun süre tokluk hissi verir. Bir bardak suyun içerisine akşam konulan iki hurma, sabah aç karnına yenildiğinde, kabızlık sorununu ortadan kaldırmaktadır.

Hurmalar yüksek oranda lifli ve şekerlidir. Bilim adamları, lifli yiyeceklerin müshil etkisi olduğunu düşünüyorlar. Bütün bu etkiler de hurmayı birinci sınıf bir zayıflama

Hurmanın içerdiği B1 vitaminiyle sinir sisteminin sağlıklı olmasını kolaylaştırır; kabızlık başta olmak üzere, hazımsızlık, sindirim sistemi problemleri, mide bulantısı, iştahsızlık, zayıflık, kalp problemleri ve kansere karşı koruyucudur.

Özellikle hamile ve doğum yapan kadınların alması gereken bir B vitamini olan folik asit açısından çok zengin bir besin türüdür.

Emziren kadınların süt miktarını arttıran etkisi vardır. Hurmanın antiseptik, lohusalık yaralarını çabuk iyileştiren ve sütü artıran bir ilaç olduğu belirlenmiştir.

Hurma, antioksidan özelliği sebebiyle kanser, damar tıkanıklığı ve yaşlanmanın önlenmesinde faydalıdır.

Hücre yaşlanmasında koruyucu etkisi vardır. Ayrıca hurmanın içeriğindeki demir, kırmızı kan hücrelerinde bulunan hemoglobin sentezini kontrol eder. Kısaca günde 15 hurma yiyerek vücudunuzun demir ihtiyacını karşılayabilirsiniz.

İçerisinde A vitaminini de bulunduran hurma, hafıza kaybını önler. Zengin A vitamini içeriğinden dolayı düzenli tüketildiğinde göz sağlığını korurken, özellikle gece körlüğünü iyileştirici özellik göstermektedir.

Hurma bağırsakları daha hızlı hareket ettirerek kilo vermeyi sağlar, ayrıca kanser tedavisinde çok etkilidir.

HURMA AĞACI (2): YETİŞTİĞİ YER VE ÇEŞİTLERİ:

Afrika  gibi  sıcak ülkelerde yetişir. Çeşitleri vardır.

KULLANILAN MADDESİ: Meyvesi.

TIBBİ ÖZELLLİK VE FAYDALARI:

a)25 30 metre kadar boy salar. Taze iken hurma koruğu da denir. Yalnız hazmı güçtür. Göğüste ve akciğerde ağrılara sebep olur. Karaciğerde tutukluk yaparsa da ıslahı menekşe mayasıdır .b)Çokça yenirse cüzzam- ı tedavi eder. c)Rahim akıntılarını ve basur kanını keser. d)Mideyi düzeltir ve diş etlerini de güçlendirir. e)Yakısı cerahatli yaraları temizler. f)Aç karnına yenmeye devam edilirse öksürüğü keser balgamı kurutur. g)Çiçekleri yakılıp göze sürme gibi  çekilirse gözleri kuvvetlendirir, gözün kaşıntılarını alır, kirpikleri gürleştirir. ğ)Hurma bademle yenilirse meniyi çoğaltır, cimayı tahrik  eder. h)Kadının sütünü çoğaltır. i)Kemik veremine karşı şifalıdır.

,IHLAMUR:

Latince Adı: Tilia türleri

Ihlamur iller familyasındaki 30 kadar ağaç ya da ağaççık türünün ortak adı ıhlamurdur. Hızla büyüyen ve 20 25 m. kadar boylanabilen ıhlamur ağaçlarının gövde çapı 1,5 m. bile olabilir.

Üzeri koyu yeşil yaprakları uzun saplı, yürek biçimli, kenarları düz ve almaşık dizilidir. Yaprağın gri ya da gümüş rengindeki alt yüzünde tüyler bulunur. Haziran ağustos ayları arasında açan sarımsı renkli özel, hoş kokulu çiçekleri vardır. Ağacın tek tohumlu meyvesi minik, yuvarlak ve kurudur.

Ihlamurun çiçek ve yapraklarında tilyum adlı glikozit, tanen, yapışkan bitki sıvısı ve farnesol içeren uçucu yağ bulunur.

Özellikle çiçek ve yaprakları tıbbi etkilerinden ötürü kullanılan ıhlamur ağacının beyaz, yumuşak ve homojen olan kerestesi heykelcilik işlerde, gövde kabukları boyacılık ve halat yapımında kullanılmaktadır.

Ülkemizde büyük ve küçük yapraklı ıhlamur türü ağaçlar yetişir. Bunların öncelikle çiçek ve yapraklarından faydalanılır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: İster çiçek, ister yaprak, ister toz halinde olsun hepsinin çeşitli zamanlarda farklı tatları vardır. Bitkisel çay olarak ıhlamurun birçok hastalığa faydası vardır.

Sinir sistemindeki gerginlikleri azaltır. Rahatlatıcı, yatıştırıcı ve uyku vericidir. Kansızlığı giderir. Böbrek ve mesaneyi temizler. İdrar söktürücüdür. Grip ve soğuk algınlığına iyi gelir. Terleticidir.

Göğüs ve bronşları yumuşatır. Kabızlığı ve barsak spazmını giderir. Saç dökülmesini önler.

Dıştan lokal veya tam banyo halinde alınırsa cildi yumuşatır. Uyarıcıdır. Vücudu güçlendirici toniktir. 

Kadınlarda aybaşı öncesi gerginlikleri giderir, aybaşı sancılarını azaltır. Bu etkileri sağlamak üzere, yaz ortasında, kuru bir günde yeni açmış ıhlamur çiçekleri toplanır.

Bunların yanına bir miktar yaprağı da katılarak gölgede özenle kurutulur. Güneş gören çiçekler koku ve etkilerini büyük ölçüde yitirir. Kurutulmuş çiçek ve yaprak karışımından 1 tatlı kaşığı alınıp üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 10 dakika süreyle demlendirilir. Bu in füzyondan günde üç kez birer bardak içilir.

Ihlamurun bu etkilerinden de faydalanılmak üzere in füzyondaki çiçek yaprak karışımı dozajı artırılır: 2 3 tatlı kaşığı kullanılır. Aynı yöntemle hazırlanan in füzyondan günde üç kez birer bardak alınabilir.

ISIRGAN OTU:

Latince Adı: Urtica türleri

Diğer Adları Dolayan diken, Gidişken otu, Dikenli Isırgan

Isırgan iller familyasının örnek bitkisidir. Ülkemizde yol ve tarla kenarlarında ve bahçelerde sıkça görülen bir ya da çok yıllık bitkilerdir. Isırganın gövdesi dört köşe kesitli ve tüylü; kökü çok yayılımcıdır.

Isırgan otunun dişli kenarlı yaprakları üzerinde bulunan ince tüyler cildi tahriş eden kimyasal maddeler içerir ve bu kimyasallar yaprak cilt ile temas ettiğinde salgılanır.

Bazı yerlerde pazarlarda satılan ısırgan, suda kaynatıldığında yakıcı etkisini yitirdiği, faydalı bir besin olduğu için haşlanarak ıspanak gibi pişirilip yenir. Kurutulduğunda iyi bir hayvan yemi olur.

Isırgan otu günümüzde batı tıbbında pek çok ilaç içerisi kullanılır olarak kullanılmaktadır.

Isırgan bitkisinin tüm yüzeyini saran ve değdiğin de insan tenini yakan ısırıcı tüylerinde formik asit ile tüm bitkide histamin, klorofil, asetilkolin, demir ve C vitamini bulunur.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Yaprakları, tohumu ve kökünden faydalanılan çok şifalı bir bitkidir. Vücudu zararlı toksinlerden temizlemek için kullanılır. Vücudu güçlendirir ve destekler. Bağışıklık sistemini güçlendirir.

Her gün sabahları aç karnına sabah kahvaltısından yarım saat sonra ya da tüm gün boyunca içilen ısırgan otu çayı, rahatlık sağlar ve kişi kendini iyi hisseder. Günde 1 2 bardak içilmesi vücut için yeterlidir, fazla tüketilmemelidir. Isırgan otu çayını daha da lezzetli hale getirmek için nane ya da papatya eklenebilir.

Prostat ve idrar yolları hastalıklarının tedavisinde çok etkilidir. Kadınlarda dölyatağı kanamalarında doku ve damar büzücü özellikleriyle kanamayı keser. Karaciğeri, böbrekleri, sindirim sistemini temizler; sindirimi düzenler.

Bu etkilerinden faydalanılmak üzere, ısırgan çiçek açtığında gövde, yaprak ve çiçekleri hep birlikte toplanarak gölge yerde kurutulur. 1 3 tatlı kaşığı kurumuş ısırgan karışımı üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10 15 dakika süreyle demlendirilerek hazırlanan in füzyon, günde üç kez birer bardak olarak içilir.

Isırgan otu, dalak hastalıklarına, karaciğere, solunum sistemine, mide hastalıklarına, mide ülserlerine, kramplarına, hazımsızlığa, barsak ülserlerine, barsak hastalıklarına, akciğer hastalıklarına fayda sağlamaktadır.

Isırgan Otu çayı yaparken, içerdiği etken maddeleri yok etmemek ve vitamin alabilmek için, yapraklar haşlanır, kaynatılmaz. Her gün içeceğiniz 1 bardak Isırgan Otu çayı ile hastalıklara karşı koruma sağlamış olursunuz. Isırgan otu içinde bulunan yüksek demir oranıyla kansızlığa karşı da uyarıcıdır.

Isırgan, Romatizma ve eklem ağrıları ve siyatik ağrılarına karşı etkilidir. Saç ve tırnakların ana maddesi olan keratini güçlendirerek saç dökülmelerini ve tırnak kırılmalarını önler.

Çocuklarda oluşan egzamada ya da sinirsel kökenli cilt rahatsızlıklarında etkilidir. Bu durumlarda ısırganın in füzyonu ya da daha iyisi  kullanılır.

Hazırlanması için 3 4 tatlı kaşığı kurumuş ısırgan karışımı alınır. Kaynama noktasına kadar ısıtılıp sonra kısık ateşte ısıtma işlemi 15 dakika daha sürdürülür. Elde edilen romatizma ve siyatik ağrılı yerlere ılık olarak uygulanırken elle ovuşturularak o bölgeye yedirilir

Saç dökülmelerinde bu friksiyon yapılır. Tırnak kırılmalarında tırnaklar batırılır. Egzama ve diğer deri şikâyetlerinde aynı dıştan uygulanır.

Kansere karşı koruyucudur. Egzama gibi deri hastalıkları için egzama otunun çayı içilmelidir. İştah açar. İdrarı arttırır ve kanı temizler. Boğaz ağrılarına iyi gelir. Aybaşı halini düzenler.

Burun kanamasını keser. Isırgan otu böbrek taşı oluşumuna engel olur, aynı zamanda mesane taşını da önler; böbrek kumlarını dökmeye yardım eder. Balgam söktürücüdür.

Isırganın kökü kaynatılarak saçlar bu su ile yıkanırsa saç dökülmesine, kepeğe ve yağlı saçlara iyi gelir. Mantar zehirlenmelerinde ısırgan otu kaynatılıp içilirse faydası görülür.

Isırgan otunun çayı aynı zamanda kabızlığı önlediği için dışkılamada kolaylık sağlar. İlkbahar ve sonbahar aylarında filizlendiği için 4 haftalık çay kürü yapılabilir. Isırgan otu, el ve ayak sağlığı için de faydalıdır. Köklerini yıkayıp, sap ve yapraklarını 5 litre suya koyup 10 saat bekletin. Daha sonrasında kaynama derecesine ulaşana dek ısıtın.

Küveti su ile doldurup, hazırlamış olduğunuz karışımı küvete dökebilirsiniz, ya da el ve ayaklar için bir leğen hazırlanıp, içine bu karışımı dökebilirsiniz. Hazırladığınız tek bir karışımı 3 sefer kullanabilirsiniz.

Birkaç tutam yaprak suya konulup ısıtılır. Sonrasında 5 dakika demlemeye bırakıp sürülür. Daha sonra hazırlamış olduğunuz bu kürü, saçlarınıza sürüp biraz bekleyebilirsiniz. Cilde ve saçlara, Isırgan Otu fayda sağlayacaktır.

ITIR:

Latince Adı: Pelargonium türleri

Diğer Adları Çoban iğnesi, Kokulu sardunya, Turnagagası

Sardunya iller Turnagagası iller familyasındandır. Ülkemizde Ege ve Akdeniz bölgelerinde çeşitli ıtır türleri süs bitkisi olarak yetiştirilir kışın yapraklarını dökmeyen çok yıllık bitkilerdendir.

Yuvarlak kesitli, yeşil renkli ve bol tüylü gövdeleri zamanla odunlaşır. Derin girintili çıkıntılı, oya gibi süslü yaprakları ezildiğinde meyve, nane ya da hoş baharlı diğer kokuları salar. Açık veya koyu pembe ya da beyaz renkli çiçekleri yaz mevsiminden sonbahara kadar açarlar.

Itırın dallı ve yapraklı kısmı kesilerek demet halinde gölge bir yere asılarak kurutulur ve küçük parçalar haline getirilip bir kavanoza veya kağıt bir kutuya doldurulur. Yaprakları, çeşitli yiyecek ve içeceklere koku ve çeşni vermesi için katılır. Parfümeri endüstrisinde de kullanılan ıtırın meyve, nane ve hatta papatya kokan türleri de üretilmektedir.

İçeriğinde; tanen, uçucu eterik yağlar, acı maddeler bulunur.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Kanı temizler. Sindirim sistemi üzerinde olumlu etkiler yapar. Itırın şifalı etkisinden en iyi şekilde faydalanabilmek için, tüm ıtır türleri küçük dozlarla alınmalıdır. 2 5 gr. kadar kurutulmuş ıtır yaprağının üzerine 4 bardak kaynar su dökülüp 10 15 dakika süreyle demlendirilerek elde edilen in füzyon, günde iki üç bardak içilebilir.

Yapılan bu çay, özellikle ishal ve bağırsak iltihabı rahatsızlıklarına çok iyi gelir, hazımsızlığı giderir, sindirimi kolaylaştırır, mide ve bağırsaklardaki aşırı gazları söktürür.

Itır türlerinin cildi güzelleştirir. Bunun için yukarda tarifi verilen in füzyon dıştan ovularak cilde uygulanır.

Itır çiçeği banyosu; döküntülü deri hastalıkları, egzama, ağır iyileşen yaralar, ülser ve uçuk gibi hastalıklara iyi gelir. Bunun için bir litre suyun içinde yaklaşık bir avuç dolusu bitki kaynatılarak beş dakika bekletilir, daha sonra süzülür ve yarım veya dolu küvete katılarak günde bir defa 20 dakika ıtır çiçeği banyosu yapılır.

Bu banyo hemoroit, menopoz şikayetlerinin giderilmesi ve seli üt ,kılcal damar hastalıklarının tedavisinde de çok faydalıdır.

İNCİÇİÇEĞİ:

Latince Adı: Convallaria majalis

Diğer Adları Mayısçanı, Müge

Zambakgiller familyasındandır. Dağ ve ormanlık bölgelerinde yabani ve yaygın olarak yetişen, sürüngen kök gövdeli çok yıllık otsu bitkidir.

Ülkemizde İstanbul, İzmit ve Toros dağlan bölgesindeki ormanlarda yetiştiği gibi, bazı bahçelerde de süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir.

Gölgelik ve nemli yerleri seven bitkinin kökü, kök gövde çevreye yayılan kökçükler şeklinde; yaprakları sapsız, elips biçiminde, iri ve geniştir. Nisan mayıs aylarında açan küçük beyaz çiçekleri saplı, çan biçiminde sarkık ve keskin kokuludur. Küçük meyvesi kırmızı renkli ve kokuludur.

İnciçiçeğinin kök, rizom, sap, yaprak ve çiçekleri, yapışkan bitki sıvısı, uçucu yağ ve glikozitleri içerir. Çiçeklerinden çıkarılan esans, parfüm endüstrisinde değerlidir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Şifalı bitkiler içinde kalbimiz için en faydalı bitkilerin başında inciçiçeği gelir. Özellikle başta hafif ve orta derecedeki kalp yetmezliği, kalp atışlarının zayıflaması, kalbin su toplaması, yaşlı ve yıpranmış kalp rahatsızlıklarına karşı kalbi güçlendirmek için kullanılır ve kan damarları daralan kişilerde kalbi güçlendirici etkisi vardır.

Kalp çarpıntılarını keser. İdrar söktürücüdür. Müshil etkisi de vardır. Bu etkilerinden faydalanılmak üzere, bitkinin çiçek açtığı nisan ve mayıs aylarında yaprak ve çiçekleri toplanıp gölge ve havadar yerde kurutulur.

Çiçek açmaya başladığı andan itibaren yaprak ve çiçekleri toplanarak hemen kurutulur. 55 60 C˚ sıcaklıkta kurutulursa daha iyi olur.

2 tatlı kaşığı kurumuş yaprak-çiçek karışımı üzerine l bardak kaynar su dökülüp 10 15 dakika süreyle demlendirilerek hazırlanan in füzyon, günde iki üç kez birer bardak olarak alınır.

İnciçiçeğinin hiçbir zehirleyici etkisi bulunmamaktadır. Gene de kalp rahatsızlıkları için, doktor denetimi altında kullanılmalıdır.

İSKENDERİYE MAYDANOZU

Bu güzel kokulu bitki hem selam otunu hem de melekotunu anımsatır bu yüzden onu tanımakta  yanılgıya üşeriz. Ancak cilalı gibi parlak yeşil renkli yapraklarının uçları yuvarlakken diğer 2 ottaki derin yaprak girintileri yoktur. Kimileri bu ota kara selam otu derler.

Ortaçağda bitkiye verilen ad İskenderiye maydanozu anlamındaki Petroselinum alexandrium idi.

Bu da otun Akdeniz bölgesi olan kökenini ve pek  çok bitki gibi Romalılar tarafından kuzey Avrupa’ya tanıtıldığını açıklıyordu.2 yüzyıldan beri İskenderiye maydanozu resmen tıbbi olarak listelere konulmasına karşın tarihin önemi daha çok mutfakta yaprağı kökü ,gövdesi ,ve çiçek tohumlarının sıkça  kullanımından  geliyordu. Bu durum ortaçağın yemek tariflerinde açıkça görülür. Ayrıca bitkinin kurumuş yaprakları iskorpitten korunmak üzere uzun eniz yolculuklarında bol bol tüketilirdi.

KULLANIMI Kurumuş tohumları kış mevsimi çiçek düzenlemelerinde kullanılır

SOFRADA;

Tohumu öğütülür ve karabiber gibi kullanılır. Tomurcukları salataya ve çiçekleri baharlı gözlemelere konur .Körpe yaprakları çiğ olarak salatalarda yenir ya da çeşni katması için güveç yemeklerine katılır. Balıkla birlikte servis yapılır. Güveçte buğulama ile ya da körpe gövde parçaları kendi suyuyla tencerede pişirildiğinde kuşkonmaz tadı alır. Bunlar soslarla servis edilir. Toprağın yüzeyine yakın yerdeki kalın kısmı buğulanarak yenir.

KOKU YAPIMINDA; Kaba olarak öğütülüp güzel koku tabağına katılır.

KAPPARİ

Spinoza ya da ovata aslında dünyanın en önde gelen flavonoid içeren gıdasıdır. İçinde kuersetin ve kaemperefol miktarı sarımsaktan çok daha fazladır.

Flavonoidler antioksidan özellikleri olan, yani vücuda zarar veren öğeleri etkisiz hale getiren bitkisel maddelerdir.

Antioksidan aktiviteleri ile “serbest radikal” olarak adlandırılan ve hücrelere zarar veren maddeleri zararsız hale getirirler.

Güçlü antioksidan etkisiyle kalp hastalıklarına karşı koruyucu etki gösterirler.

Kanserli hücrelerin çoğalmasını engellerler. Yapılan çalışmalarda flavonoidlerin akciğer kanseri oranını %50 azalttıkları, tümör hücrelerinin çoğalmasını engelledikleri gösterilmiştir.

Özellikle kanser hastalarında trombosit sayısını yükselttiğinden faydalıdır. Yani anti tümör etkilidir.

Kan bozukluklarına faydalıdır. Kan yapıcıdır. Kanla ilgili problemleri olan hastaların mutlaka kullanması gerekir.

Karaciğerin en büyük dostudur ve özellikle karaciğer yağlanması başta olmak üzere karaciğer hastalarının mutlaka kullanması önerilir.

Karaciğer fonksiyonlarını düzenleyicidir ve dalak büyümesinde faydalıdır. Multipl Skleroz (MS) hastalığında inanılmaz derecede faydalıdır. Mide ülserini iyi eder.

Cinsel gücü ciddi miktarda arttır. Sindirim sistemini düzenler. İdrar söktürücüdür. Solucan ve parazit düşürücüdür.

Romatizma rahatsızlıklarına iyi gelir. Felçten korur, iskorpit hastalığında kullanılır.

Gut ve hemoroid hastalarına fayda sağlar. Defne gibi kapari de adet düzenleyicidir.

Pek çok süpermarkette kaparinin tomurcuktan yapılmış turşusu satılır. Ama insanlar onun meyvesinin turşusunu hiç bilmezler.

Meyvesinden yapılan turşusu aslında tomurcuk turşusuna göre çok daha değerlidir.

Fosfor, potasyum ve kalsiyumca zengin kalkerli ve killi toprakları seven ve güneşten hoşlanan bir bitki olması nedeniyle, güneye bakan yamaçlarda kendiliğinden yetişir ve iyi gelişir.

Capparaceae familyasından olan gebereotunun Capparis spinosa ve C. ovata olmak üzere iki türü mevcuttur.

Kapari Nasıl Kullanılır

Çiçek tohumları açmadan önce toplanarak ilaç yapımında kullanılır. Ayrıca, meyveleri ve yaprakları da kullanılır. Turşusu yapılır. Salatalarda ve balık yemeklerinde farklı bir lezzet  vermek için garnitür olarak kullanılmaktadır.

Kaparinin Faydaları

Cinsel Gücü Artırıcı Kabızlık giderici İdrar söktürücü Balgam söktürücü Solucan düşürücü Ağrı kesici Romatizma Felç İskorpit hastalığı Kan bozuklukları Gut hastalığına Anti tümör Hemoroit Dalak büyümesi Kalça rahatsızlıkları Adet düzenleyici ve sancıları Diş ağrıları Karaciğer fonksiyonlarını düzenleyici Multipl Skleroz MS hastalığı

KEMKÜM  KAMKAT  Doğu Asya ve Çin'de doğal olarak yayılış gösteren çalı biçimindeki  portakal, mandalina, bergamot, limon gibi turunçgiller ailesinin bir meyvesidir. Biçimi tıpkı limona, rengiyse tıpkı portakala benzer.

Ama limon ve portakalın kabuğunu soyarak yersiniz; kam katın kabuğunu soymanıza gerek yoktur, meyveyi bütün olarak yemeniz gerekmektedir. Kokusu bergamotu andırır ve elinizde tuttuğunuz kam katın kokusu uzun süre gitmez.

Kam kat, çiğ olarak tüketile bilindiği gibi, reçel, marmelat, meyve suyu, şekerleme, kek, pasta yapımında da kullanılır. Çin lokantalarında yemeğin sonunda yenen bir tatlı çeşidi.

Kam kat C vitamini yönünden zengin bir bitki. 100 gramında 43.9 miligram C vitamini var. Kas ve doku oluşumu için gerekli olan bu vitamin diğer mineral ve vitaminlerin daha iyi kullanılmasına da yardım ediyor.

Yine 100 gramı yendiğinde 71 kilokalori enerji ve 1,88 gram protein veriyor.

Kam kat, "turunçgiller ailesinin küçük mücevheri" olarak adlandırılıyor. Bizim kam kat adını verdiğimiz bu meyve, bilim dünyasında "fortunella" olarak adlandırılıyor.

Fortunella adını, 1812 1880 yılları arasında yaşamış İskoçyalı bahçecilik uzmanı un soyadından köken alıyor Çin'de yaşadığı yıllarda sürekli ilginç bitkileri toplamış ve İngiltere'ye dönüşünde de bu koleksiyonunu beraberinde getirmiş.

Batı dünyası, bu birikimin içinde yer alan kam katla, Fortune sayesinde tanışmış. Onu onurlandırmak amacıyla, bu bitkilerin cins adına Fortunella deniyor.

Dünya halkları arasında da "kumquat ya da komquot" adlarıyla anılan meyveye "altın portakal" diyenler de var

19. yüzyılda Avrupa ve Kuzey Amerika'ya giren kam kat, seralarda ve saksıda yetiştiriliyor. Hatta günümüzde süs bitkisi olarak balkonlarda, bahçelerde çevre düzenlemesinde de kullanılıyor.

Dünyada Çin, Japonya ,Amerika'da yaygın olarak; daha küçük ölçekte Porto Riko, Guatemala, Kolombiya, Brezilya; Güney Hindistan'da da yalnızca deniz seviyesinden yüksek yerlerde yetiştiriliyor.

Avustralya ve Güney Afrika'daysa sınırlı olarak kültüre alınıyor. Türkiye’de mersin den Anamur’a kadar  yetişmektedir .

 

KADINTUZLUĞU:

Latince Adı: Berberis vulgaris

Diğer Adları Amberparis, Çobantuzluğu, Diken üzümü, Sarıçalı

Kadın tuzluğu iller familyasının örnek bitkisidir.

Ülkemizde ormanların açıklık yerlerinde ve çitlerde yetişen, kışın yapraklarını dökmeyen dikenli bir ağaççıktır. Derimsi yapılı, açık yeşil renkli oval biçimli, yapraklarının kenarları kızılımsı renkli ve batıcı dişli olur.

Sarı ya da turuncu renkli çiçekleri olgunlaşınca, erkek organları çabukça dişi organların üzerine kapanarak tozlaşmayı sağlar.

Sonra bu dişi çiçekler kırmızı ya da siyah renkli, oval biçimli, buruk ve ferahlatıcı tadı olan meyveleri oluşturur.

Kadıntuzluğunun kök ve yapraklarında; berberin, oksiyantin, palmatin, kolombanin, berbamin vb. alkaloitler ile kelidonik asit ve tanen bulunur.

Bitkinin meyveleriyle şurup ve reçel yapılır. Kadıntuzluğu bitkisi buğdayda kınacı hastalığı yapan pas mantarına ara konaklık ettiği için, buğday ekimi yapılan tarlalara yakın yerde yetiştirilmesine izin verilmez.

Faydaları ve Kullanım Şekli: İştah açıcıdır. Ateş düşürücü etkisi vardır. Kusmayı önler. Damar daraltıcı etkiler yapar. Tadı acı olan ve vücudu güçlendiren bir tonik ve müshildir.

Bu iki etkisiyle zayıf, bitkinlikten ve peklikten şikâyeti olan kişileri güçlendirirken bağırsaklarının temizlenmesini de sağlar. Karaciğerin işlevlerini düzenleyen ve safra akışını artıran en iyi ilaçlardan biridir.

Safra kesesi yangısı ve safra kesesinde taş bulunması durumlarında faydalı olur. Sıtmaya karşı iyileştirici etki yapar. İrileşmiş dalağı küçültme gibi ilginç bir görevi daha bulunmaktadır.

Bütün bu önemli faydalan sağlamak üzere, kadıntuzluğu bitkisinin gövde ya da kök kabukları alınır. Bunun için ilkbahar başında ya da sonbaharın sonuna doğru toprağı kazılıp bitkinin kökü çıkarılır ve soyularak kabuğu alınır.

Gövde kabukları da aynı dönemlerde bitki soyularak alınır. Bu kabuklar gölgelik bir yerde özenle kurutulur, 1 tatlı kaşığı kurumuş kabuk 1 bardak suya konulup su kaynama noktasına kadar ısıtılır. 10 15 dakika soğumaya bırakılır. Böylece hazırlanan günde üç kez birer bardak içilir.

Uyarı: Hamile kadınlar kadıntuzluğu bitkisini kullanmamalıdır.

KAKULE:

Latince Adı: Elettaria cardamomum

Diğer Adları Hemame

Zencefililer familyasındandır. Çin’de her derde devaymış gibi sıkça kullanılan kakule ülkemizde yetişmez. Mızrak biçimli iri yapraklarının üzeri koyu yeşil olup yaprakların altı daha açık yeşil ve ipeksi görünüşlüdür.

Bitkinin sarı renkli küçük çiçekleri, ilkbaharın ortasından yaz başına kadar açar. Daha sonra bu çiçekler, içinde bitkinin koyu kırmızı-kahverengi tohumlarını taşıyan tohum zarfı şeklindeki meyvelere dönüşür.

Tohumlar hoş kokulu ve baharlıdır. Piyasada yanlarında siyah tohumları bulunan siyah ve yeşil olmak üzere iki çeşit kakule vardır. Yeşil kakulenin aroması daha fazladır.

Kakule tohumları uçucu yağ ve çeşitli maddeler içerir. Bu tohumlar hoş kokuları nedeniyle, öğütülmeden olduğu gibi ya da öğütülüp toz haline getirilerek bazı yemek, kurabiye, bisküvi, turşulara katılır.

Bazı ülkelerde kahveye eklenip “kakule kahvesi” yapılarak içilir. Tohumları parfüm endüstrisinde de kullanılır.

Kakule: Safran ve vanilyadan sonra en pahalı baharattır. Zencefil, kişniş ve Muskat cevizi ile birlikte kullanılmaktadır.

Kahveli keklerde cazibeli bir tat vermektedir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Acı ve tatlı yiyeceklerde daha güçlü bir aroma katmak için kullanılan kakule iştahı artırır. Sindirim sistemini uyarır, sindirimi kolaylaştırır, sindirim yetersizliği nedeniyle oluşan mide ve bağırsak gazlarını söktürür, karın ağrısını da geçirir. Baş ağrısını geçirir.

Bu etkileri sağlamak üzere piyasada satılan kakule tohumları alınır, 1 bardak kaynar suya o anda ezilen 1 tatlı kaşığı dolusu kakule tohumu konur. 10 15 dakika süreyle demlendirilerek elde edilen in füzyon, günde üç kez birer bardak içilir.

Eğer iştah açıcı ya da gaz söktürücü etkisinden faydalanılacaksa, bu in füzyon yemeklerden yarım saat önce alınmalıdır. Böbrek iltihabı, bel soğukluğu, mesane enfeksiyonu gibi hastalıkların tedavisinde çok faydalıdır.

Bir tutam kakule tozu ve muz yaprağı kullanarak müthiş bir idrar söktürücüdür ve mesane enfeksiyonları, idrar çıkaramama gibi sorunların çözümünde etkilidir.

Kakule aynı zamanda cinsel sorunların tedavisinde de faydalıdır. Bir tutam kakule tozunu kaynar süt ile karıştırarak iktidarsızlığa karşı mükemmel bir karışım hazırlayabilirsiniz.

Karışımın etkisini artırmak için bir miktar safranı da ekleyebilirsiniz. Günde 2 bardaktan fazla tüketilirse ters etki yapabilir.

Kakule kan akışını hızlandırarak kalp ve organlardaki kan dolaşımını artırır. Astım, bronşit gibi solunum yolu hastalıklarına karşı kullanılabilir.

Kakule tohumları ayrıca nefesin kötü kokusunu da temizler. Bunun için bir iki kakule tohumu ağza alınıp çiğnenir. Kakule, aynı zamanda C vitamini yönünden de zengindir.

Bu yüzden özellikle kadınların menopoz dönemindeki kemik erime sorunlarına karşı da etkilidir.

KARAHİNDİBA:

 Latince Adı: Taraxacum officinale

Diğer Adları Aslandişi, Keklikotu, Radika, Şeytanarabası

Bileşiğimler familyasındandır. Ülkemizde genellikle çayırlık alanlarla yol ke-narlarında yetişen, çok yıllık otsu bitkidir. İçi kengel denilen acı bir sütle dolu uzun kazık kökü, rozet oluşturan derin dişli yapraklarını ve yapraklardan daha uzunca olan çiçek saplarını taşır. Bu sapların tepesinde bulunan kömeç şeklindeki altın sarısı çiçekleri ilkbahardan sonbaharın ortasına kadar açar.

Karahindiba yüksek oranda en iyi doğal potasyum içeren kaynaklarından biridir. A ve C vitamini ve nikotinik asit ile türlü mineraller yönünden de zengindir. Bu nedenle yaprakları salatalara katılıp yenir. Kökü de, yaşken doğranıp salatalara katılır. Kurutulan kökü birçok ülkede öğütülüp acı hindiba kahvesi olarak içilir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Safra salgılarını söktürür. İdrar söktürücüdür. Kabızlığa, gut hastalığına ve uykusuzluğa karşı olumlu etkileri vardır. Bu etkileri sağlamak üzere, bitkinin kazık kökü sonbaharda toprağı kazılıp çıkarılır ve boylamasına parçalara bölünerek gölgede kurutulur.

 Kurumuş kök parçalarından 2 3 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak suda kaynama noktasına kadar ısıtılır. Ateş kısılarak ısıtma 15 20 dakika daha sürdürülür. Böylece hazırlanan günde iki üç kez birer bardak içilir.

Karahindiba egzama ve aknelere karşı faydalı olur. Bunun için, bitkinin yaprakları kaynar suya atılıp 10 15 dakika demlendirilerek hazırlanan in füzyon, şikâyet edilen yerlere dıştan uygulanır.

Bitkinin yeşil bölümleri ezilerek yüz maskelerine katıldığında cildi temizler ve nemlendirir. Vücuda zindelik ve güç verir. Karahindibanın bu tonik etkisinden faydalanmak üzere, bir bez torbaya konulan bitki demeti, banyonun sıcak su musluğu altına asılır. Sıcak su akıtılarak doldurulan küvete daha sonra biraz soğuk su eklenip içine girilerek banyo yapılır

KARANFİL:

Latince Adı: Eugenia caryophyllata (ya da Syzygium aromaticum)

Mersin’iler familyasındandır. İklimi uygun olmadığından ülkemizde yetişmeyen karanfil ağacı, dört mevsim yeşil kalır. Karanfil çiçeklerine karanfil baharatı ile benzer kokuya sahip olduğu için bu ad verilmiştir.

Derimsi dokulu parlak ve iri yaprakları dallarda karşılıklı çiftler halinde dizilmiş olup üzerlerinde salgı bezi benekleri bulunur. Çan biçimindeki pembe renkli çiçeklerinin tomurcukları kurutulduğunda kırmızımsı kahverengine döner. Hoş kokulu olan bu tomurcuklara kısaca ‘karanfil’ adı verilir.

Karanfil ağacının çiçek tomurcuklarından elde edilen baharat, odunumsu, siyah renkli ve güzel kokuludur. Acımsı ve ekşi bir tada sahiptir. Hindistan’da yemeklerde çokça kullanılır. Avrupa’da daha çok turşu ve reçellere çeşni katmak amacıyla, bazen de tatlılarda kullanılır.

Karanfil tomurcuklarında ogenol adı verilen hidrokarbon, şahsilik asit ve karyofillin içeren bir uçucu yağ (esans) bulunur. Karanfilyağı da denilen bu esans, diş hekimliğinde sıkça faydalanılan antiseptik ve ağrıkesici ilaçların yapımında kullanılır. Karanfil tomurcukları ise, bazı reçel, yemek ve turşu yapımında çeşni olarak kullanılmaktadır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Mikropları öldürür. Ağrıları dindirir. Sinirleri uyarır. Hazmı kolaylaştırır. İştah açar. Karanfil tomurcukları uyarıcıdır, özellikle sindirim sistemi üzerinde uyarıcı etki yapar. Gaz söktürücüdür. Mide bulantısını bastırır. Kusmaları önler. Bu etkilerinden faydalanılmak üzere piyasada satılan karanfil tomurcuklarından bir tutam 7 8 tane alınıp 1 bardak kaynar suya atılır. 10 dakika demlendirilerek hazırlanan in füzyon ılık olarak içilir.

Karanfil tomurcukları nefesin kötü kokusunu yok eder. Bunun için tomurcuklar ağızda çiğnenip sert bakiye tükürükle atılır ya da yukarda tarifi verilen in füzyonla gargara yapılır.

Karanfil tomurcuğu ağrı kesici ve hafif uyuşturucudur. Bu etkilerinden faydalanılarak diş ağrısını kesmekte kullanılır. Bir adet karanfil tohumu ağıza alınır. Ağrıyan çürük dişin yakınma getirilir ve bir süre orada tutulur ya da gene piyasada satılan karanfilyağı biraz pamuğun üzerine damlatılır ve pamuk ağrıyan dişe bastırılır.

Karanfilyağı romatizma ve nevralji ağrılarının hafifletilmesinde faydalı olur. Bunun için karanfilyağı ağrılı yerlere dıştan ovuşturularak uygulanır.

KARAKAFES OTU:

Latince Adı: Symphytum officinale

Diğer Adları Eşekkulağı

Hodan giller familyasındandır. Ülkemizde Kuzey Anadolu’da yetişen, çok yıllık otsu bitkidir. Karakafes otunun toprakta 3 m. ve hatta daha derine kadar inen kalın ve uzun, bir kökü vardır.

Dört köşe kesitli, tüylü, yeşil renkli gövdesi, bitkinin tepesinde dallara ayrılan yapıdadır. Uca doğru sivrilen yaprakları kaba dokulu, damarlı ve koyu yeşil renklidir, ilkbahar sonunda başlayıp sonbahara kadar açan mavimsi mor renkli çiçekleri, çan biçimli ve yere doğru sarkık salkımlar halindedir.

Karakafes otunun kök ve kök gövdesi ilkbahar ve sonbaharda toprağı kazılarak çıkarılır. Bunlar iyice temizlenir ve küçük parçalara ayrılır. 40-60 C derece sıcaklıkta kurutulur. Körpe yaprakları da toplanıp gölgelik bir yerde özenle kurutulur. Kurumuş yaprak ve kökleri karıştırılır.

Karakafes otu uçucu yağ, reçine, tanen, alkaloitler, yapışkan bitki sıvısı ve insanda hücre oluşumunu destekleyen allantoin adlı maddeyi içerir. Yaprakları kalsiyum, potasyum, fosfor gibi değerli mineraller ile A, B12, C vitaminleri yönünden zengindir. Bu nedenle bazı yerlerde karakafes otunun yaprakları çiğ olarak salatalara katılır, ıspanak gibi pişirilir. Gövdesi kaynatılıp ağartılarak kuşkonmaz gibi pişirilir ve yenir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: İshali keser ve peklik verir. Yatıştırıcıdır. Vücudu güçlendirici toniktir. Kanı ve idrar yollarını temizler. Balgam söktürücüdür. Göğsü yumuşatır ve üst solunum yollarını da temizler. Bronşit ve öksürük durumlarında iyileştirici ve rahatlatıcıdır.

Gastrit, onikiparmakbağırsağı ülserleri, ülserli kolit ve mide çeperinin zayıflaması nedeniyle oluşan fıtıklarda güçlü bir iyileştiricidir. Damar ve doku büzücü etkileri nedeniyle iç ve dış kanamalarda iyileştiricidir. Aynı etkisi nedeniyle hemoroitte iyileştirici olur.

Şifasından faydalanmak için kurutulmuş kuru kafes otu parçalarından 2 3 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak suda kaynama noktasına kadar ısıtılır. Sonra ateş kısılıp 10 15 dakika daha ağır ağır ısıtma işlemi sürdürülür. Böylece elde edilen günde üç kez birer bardak içilir.

Karakafes otu etkili bir yara iyileştiricidir. Yara, yanık ve Cildi yumuşatma işlemlerinde losyon halinde ya da banyo suyuna bolca katılarak uygulanır.

Eklem ağrıları, berelenme, ezik, hafif yanık, kesik, burkulma ve şişmelerin iyileştirilmesinde etkili olur. Bu etkileri için bitkinin körpe yapraklarıyla yara lapası hazırlanır ve şikâyeti yerlere dıştan uygulanır.

Uyarı: Çok derin yaralarda karakafes otunun uygulanmasında dikkatli olunmalıdır. Çünkü bitki yaranın üzerinde sağlıklı bir doku oluştururken altta kalan yara apse yapabilir.

KULLANIMI SOFRADA Körpe yaprakları doğranarak salatalara konur. Ispanak gibi pişirilir. Kaynatılıp ağartılır. Sonra kuşkonmaz gibi pişirilir.

KOZMETİKTE Yaprağı ve kökü cildi yumuşatmak üzere çay gibi demlendirilip banyo suyu ve losyonlara katılır.

TIPTA Yaprağı kabalaşmış cilt ağrıyan eklem ,yanık ,kesik ,burkulma ve şişik gibi durumları iyileştirmek için yara lapası yapılır. Mide ülserleri ve öksürüğü rahatlatmak üzere çay gibi demlendirilip  içilir.

KEÇİSEDEFOTU:

Latince Adı: Galega officinalis

Diğer adları: Beygir İyesi, Keçi sakalı…

Baklagiller familyasındandır. Ülkemizin çeşitli yerlerinde yaygın biçimde yetişen, çok yıllık dayanıklı otsu bitkidir. Gövde üzerinde karşılıklı dizili koyu yeşil yaprakları, haziran-ağustos aylarında bol çiçekli salkımlar oluşturarak açan, açık mor ya da ender olarak beyaz çiçekleri vardır. Bu çiçekler, içinde pek çok tohumu taşıyan esmer kırmızımtırak renkte kuru meyveler verir.

Keçi sedef otu bitkisinin sap, yaprak ve çiçekleri, bitkinin çiçek açtığı yaz aylarında toplanır. Gölgelik yerde özenle kurutulur.

Keçi sedefotunun toprak üstü kesimlerinde saponinler, flavon glikozitler, acı maddeler, tanen ve galeghin adı verilen bir alkaloit bulunur. D l peranin, hinezolon alkaloidleri, saponinler, tanenler, acı maddeler. Tohumlarda; galegin, luteolin, ve o-non ihtiva eder.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Emzikli annelerde süt gelişini artıran etkisi vardır. Bu etki o denli güçlüdür ki, bazı durumlarda sütün % 50 oranında artışı sağlanabilir.

Küçük dozlarda alınırsa kandaki şeker düzeyini düşürür. Bu nedenle şekerli diyabeti olanlar keçi sedefotunu alabilirler. Ancak bu tedavi, insülin tedavisinin yerine geçmemeli ve tıbbi gözetim altında yapılmalıdır.

Bitkinin, memeleri geliştirme etkisi de vardır. İdrar söktürücüdür. Terleticidir. Bu etkileri sağlamak için Kurutulmuş bitki karışımından 1 tatlı kasığı alınıp 1 bardak kaynar suyun içine konur ve 10-15 dakika süreyle demlendirilerek elde edilen in füzyondan, günde iki kez birer bardak içilir. Sulu mantar hastalığı tedavisinde kullanılır.

Uyarı: Keçi sedefotu galeghin adlı maddeyi içerdiğinden, yüksek dozlarda alınırsa sinir merkezlerini felce uğratabilir. Bu nedenle yukarıda verilen doz kesinlikle aşılmamalıdır.

KEDİNANESİ:

Latince Adı: Nepeta çatarla

Diğer Adları Nezleotu, Pisikotu, Yabani Sümbül

Ballı baba giller familyasındandır. Ülkemizde iç ve Doğu Anadolu bölgelerinde doğal olarak yetişmektedir. Çok yıllık dayanıklı otsu bitkidir. Dört köşe kesitli, boydan kabarık çizgili, hafif tüylü, keskin acı kokulu ve yeşil renkli gövdesi dallara ayrılan ya-pıdadır.

Kalp biçiminde, üzeri sarı lekeli, kenarları dişli ve gri-yeşil renkli yapraklarının altı ince tüylü olup çiftler şeklinde dizilmiştir. Bu yapraklara dokunulduğunda, ele nane kokusu siner.

Kediler bu kokuyu pek sevdiğinden bitkiye sürtünür ya da bitkinin üzerine yatarlar. Kedinanesi mavimsi-mor renkli, beyaz noktalı, keskin kokulu çiçeklerini yaz mevsiminde başaklar oluşturarak açar. Oval biçimli, kahverengi minik tohumlarının bir ucunda beyaz benek vardır.

Güneşli ya da az gölgeli yerleri, süzek toprakları seven bitki, her türlü toprakta yetişmekte ve tohumlarıyla çoğalmaktadır, istenirse ilkbaharda bitki bölünerek çoğaltılabilir ve kedilerden korunarak yetiştirilir.

Nane kokulu yaprakları ve körpe sürgünleri bazı yerlerde salatalara katılır. Çeşni vermesi için yaprak ve sürgünleriyle etler ovulur. Kedinanesi, bulunduğu bahçelere bal arılarını çeker.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Mide rahatsızlıklarını ve sindirim güçlüklerini giderir. Mide ve bağırsak gazlarını söktürür. Spazm çözücüdür.

Çocuklarda ishali giderici, mükemmel bir ilaçtır. Vücudu rahatlatarak gevşetir. Uykusuzluk durumunda kullanılır. Kısa zamanda uyku getirir.

Geleneksel olarak kullanılagelen soğuk algınlığı ve grip ilaçlarından biridir. Güçlü terletici etkisi bulunduğundan bronşit gibi hastalıklarda, ateşçilik durumlarında kullanılır ve kısa sürede beden ateşini düşürür.

Bu etkileri sağlamak için kedinanesinin yaprak ve çiçekleri yaz başı ya da sonbaharın başlarında toplanır. Gölgelik yerde özenle kurutulur. 2 tatlı kaşığı kurumuş bitki karışımı alınıp 1 bardak kaynar suda 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Böylece elde edilen in füzyondan günde üç kez birer bardak içilebilir .

Şakak rahatsızlıklarında bu demli çay dıştan uygulanır ve baş ağrılarına iyi gelir.

Kedinanesi bitkisinin doku ve damar büzücü etkisi vardır. Antiseptik (mikrop kırıcı) etkisi bulunur. siyah nokta  tedavisinde etkili olur.

Çıban tedavisinde kedinanesinin körpe yaprakları ve çiçekli başağı ezilip yara lapası yapılır. Bu lapa çıbanlara sürülür.  baş ağrısı ve şakakta duyumsanan rahatsızlıklar için yukarıda tarifi verilen in füzyon, ovuşturularak yüze ve şakaklara uygulanır.

Yaprağı ve çiçekli tepesi vitamini içerir. Soğuk algınlığı ve yüksek ateşi geçirmek üzere çay gibi demlendirilir. (Kedinanesi hastanın uykusunu getirir ve terlemesine neden olur. Ancak, beden ısısını artırmaz) Aynı şekilde baş ağrısı mide bozulması durumunda hafif bir yatıştırıcı olarak alınır.

Kedinanesi/Yabani sümbül(2)

Ballıbaba iller

Bitkibilimdeki nebata adı kedinanesinin günümüze oranla daha çok değer verilerek yetiştirildiği eski Roma’n Ne peti kentinden gelmiş olabilir.

Balıarat olarak kullanılışı ve tıbbi niteliklerinin yansıra sigara gibi içildiğinde insan üzerinde yaşamın baskılarını azaltan sanrılara neden oluşu yüzünden kedinanesi eskiden iyi bir ün kazanmış.

Bu bitki bir bahçenin bordürlerine dikildiğinde, tarafın dan biçimi bozulmamışsa, lavanta ya da beyaz renkli halka şeklinde dizilmiş çiçekleri ve onlara konan anlarla güzel bir görüntüyü oluşturur. Kediler kokusunu pek sevdikleri bu bitkinin üzerine yatar, mutlulukla yapraklana sürünürler. Böylece, yararlı ota kedinanesi adı verilmiştir.

Bu bitki talanımdaki daha küçük boylu bir tür olan N. mussinii kedilerin daha az ilgisini çeker ve geleneksel olarak lavanta ile güllerin önüne dikilir.

KULLANIMI TÜM BİTKİ (N. mussinii) Bahçelerde iyi bir bordür bitkisi olur.

Sofrada YAPRAĞI Çeşni katması için, yapraklınla etler ovuşturulur . SÜRGÜNLERİ Genç ve körpe sürgünleri salatalara konulur.

Evde TÜM BİTKİ Arıları bahçeye çeker. YAPRAĞI Haltica epitrix türü yaprak böceklerini kaçırmak üzere sebze tarhlarının yakınına dikilir.

Tıpta

YAPRAĞI ve ÇİÇEKLİ TEPESİ C vitamini içerir. Soğuk algınlığı ve yüksek ateşi geçirmek üzere çay gibi demlendirilir. Kedinanesi hastanın uykusunu getirir ve terlemesine neden olur. Ancak, beden ısısını artırmaz. Aynı şekilde, baş ağrısı ve mide bozulması durumunda hafif bir yatıştırıcı olarak alınır. Şakak rahatsızlıklarında bu demli çay dıştan uygulanır.

KEDİOTU:

 Latince Adı: Valeriana officinalis

Kedi otugiller familyasının örnek bitkisidir. Ülkemizde kediotunun 10 kadar türü görülmektedir. Tıbbi alanda kullanılan kediotu çok yıllık dayanıklı otsu bitkidir. Pek hoş kokmayan kısa kök gövdesi yanlara doğru saçaklar atar. Yuvarlak kesitli, boydan boya oluklu ve yeşil renkli bir gövdesi vardır.

Bayır turpununkine benzeyen keskin kokulu, koyu yeşil renkli, kenarları dişli, dar ve uzun yaprakları, çiçek saplarının dibinden sürerler. Hazirandan eylül ayına kadar salkımlar halinde açan minik çiçekleri itici kokulu, soluk mor pembe ya da pembemsi beyaz renklerdedir. Bu çiçeklerin olgunlaşmasıyla ortaya çıkan tohumları yassı ve açık kahverengidir.

Vücuda faydalı etkileri Antik çağlarda da bilinen kediotunun rizom ve kök saçaklarında nişasta, şeker ve reçine, tanen, chatinin, valerin, terpinen, terpinol, karvakol, bronil isovalerat, kumarin, hatinin ametilprilketon, limonen valeranik asit ve izovaleryanik asit, borneol, pinen ile kampen içeren uçucu yağ ile gene uçucu alkaloitler bulunur.

Bu kökler bazı yerlerde çorba, güveç yemekleri ve dolma içlerine, bitkinin çeşitli mineraller yönünden zengin yaprakları da, çürütülüp kompozit gübre yapılan bitkilerin arasına katılır.

Faydaları ve Kullanımı Şekli: Vücuda faydalı bitkiler arasında sinirleri yatıştırıcı etkisi en çok olanlardan biridir. Sinirsel kökenli baş ağrılarına ve migrene iyi gelir. Spazm çözücüdür. Bedende oluşan krampları, bağırsaklarda duyulan ani ağrıları ve aybaşı nedeniyle ortaya çıkan kramp ve sancıları yok eder. Görme bozukluklarında oluşan baş ağrılarına karşı da etkilidir.

Aşırı sinirlilik durumundan ortaya çıkan kalp ağrılarını ve çarpıntılarını geçirir. Uyku getiricidir.

Özellikle sinirsel kökenli uykusuzluğa karşı iyi bir ilaç oluşturur. Gerginlikten ötürü bedende oluşan ağrıları keser. Gaz söktürücüdür. Nezleye karşı iyileştirici etkisi vardır. Romatizma ağrılarını da hafifletir.

Bütün bu önemli etkileri sağlamak üzere tıbbi kediotunun rizom ve kök saçakları sonbaharın sonlarına doğru bitkinin toprağı kazılarak çıkarılır, iyice temizlenir ve gölgeli, havadar bir yerde kurutulur. Kurumuş kökler parçalara ayrılarak 1 2 tatlı kaşığı kuru kök, 1 bardak kaynar su içinde 10 15 dakika süreyle demlendirilip bir infüzyon elde edilir. Bu infüzyon vücuda zararlı olmadığından, ihtiyaç duyuldukça birer bardak olarak içilir.

Kediotunun kuru kökleri kaynatılarak bir elde edilir siyah nokta ve isilik şikâyetinin olduğu yerlere dıştan uygulanır. Aynı sinirleri ve vücudu yatıştırıcı amaçla hazırlanan banyo suları ya da yüz yıkama losyonlarına katılır.

Kediotunun köklerinin damıtılmasıyla elde edilen kediotu esansı da sulandırılarak yukarıda sayılan etkileri elde etmek üzere kullanılabilir.

Kediotu, içerdiği fosforla çevredeki bitkilerin gelişmelerini destekler. Mineral yönünden zengin yaprakları, çürütülüp gübre yapılacak bitkilere katılır, Kediotu kökü haşarat ve böcekleri kendine çeker. Fare kapanlarında  kullanılır.

Kökü kaynatılıp elde edilen bitki özü yüz yıkama suyunda, bedeni yatıştırıcı banyo suyunda,  isilikler için losyonlarda kullanılır.

KEKİK:

Latince Adı: Thymus türleri

Diğer Adları: Çalı kekiği

Ballıbabagiller familyasından Vücuda faydalı nitelikleri ta Antik çağlardan beri bilinen bir bitkidir. Ülkemizde kekik türlerinden 40 kadarı doğal biçimde yetişmektedir. Bu türlerden en çok bilineni “adi kekik” kışın yapraklarını dökmeyen çok yıllık bir çalıdır.

Yeşil kahverengi dörtgen kesitli gövdesi, bitkinin ikinci yılında odunlaşır. Tüylerle kaplı gri yeşil renkli, hoş kokulu ince yaprakları vardır. Bitkinin soluk erguvani renkli çiçekleri, yaz başı ile ortası arasında açar. Küre biçimli minik tohumları parlak kahverengidir.

Eczacılıkta bazı ilaçların yapımında kullanılan şifalı bir bitkidir. Çiçekleri, tomurcukları ve sapı baharat olarak kullanılır. Bazı türlerinin çiçekli ve yapraklı dallarından damıtma usulüyle kekik yağı elde edilir.

Yapraklı dalları çay olarak da içilir. Güzel ve hoş kokusu vardır. Peygamberimiz bir hasislerinde. “Evlerinizi- zaman zaman akgünlük, yavşan, kekik ve gelin çiçeği gibi güzel kokulu otlarla tütsülendiğiniz” buyurmuştur.

Kekik türlerinin yaprakları kurumuş dallarının üzerinden elle sıyrılarak alınır. Bitkinin çiçekli tepeleri ise yaz başından sonuna kadar yağışsız günlerde toplanır. Bunlar, gölge ve havadar yerde özenle kurutulur, kuru yapraklarla karıştırılır.

Kekik bitkisine hoş kokusunu veren, timol ve carvarol adlı maddelerdir. Timol, karvakrol, pinen, terpinen, terpineol, borneol, kariofilen, linalool, eterik yağ, organik asidler, luteolin, glikozitler, acı maddeler, madeni tuzlar.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Kekik, midedeki gazı çıkarır, mide ve karaciğer üşütmelerine karşı faydalıdır. Şişkinliği giderir, ağır yemekleri hazmettirir. Şehveti tahrik eder, koklanması nezleye iyi gelir Ayrıca, idrarı ve adet kanamasını arttırır. Gözlerin görme duyusunu keskinleştirir, hafızayı kuvvetlendirir.

Bir çorba kaşığı kekiği yarım kilo suda birkaç dakika kaynatmak, soğuttuktan sonra yemek aralarında veya yemekten sonra bir iki bardak içmekte fayda var.

Kekik yağı, ağız yoluyla alındığında akciğer ve göğüs hastalıkları için gayet faydalıdır. Safrayı arttırır ve bağırsak kurtlarını düşürür.

Kekik ayrıca antiseptik (mikrop kırıcı) bir bitkidir. Kekiğin antiseptik ve koruyucu niteliklerini bilen Mısırlılar bu şifalı otu mumyalama işinde kullanmışlardır. Gerçekten de kekik yüzlerce türünün koku olarak farklı olmasının yanında eşdeğerleri içerisinde en mükemmel dezenfektan, antiseptik ve antibiyotik bir bitkidir.

Özellikle iltihaplı yaraların temizliğinde ve iyileştirilmesinde etkili olur. siyah nokta  tedavisinde de temizleyici ve iyileştirici etkileri görülür. Bu etkilerinden faydalanılmak için kekikyağı, sulandırılarak yara ve siyah noktalara  dıştan uygulanır ya da kurumuş kekik karışımdan 2 3 tatlı kaşığı alınıp suda kaynatılarak elde edilen yaralara ve siyah noktaları yerlere dıştan uygulanır.

Kurutulmuş kekik yaprakları, çeşni vermesi için özellikle çorba ve et yemeklerinde baharat olarak kullanılır. Ancak kokusu çok keskin, bitkinin tadı da acı olduğu için, kekik, yemeklerde çokça tüketilmemelidir. Bal arıları kekik türlerini çok sever ve makbul olan kekik balı yaparlar.

Vücudu kuvvetlendirir. Hazmı kolaylaştırır. Kalp çarpıntısını keser. Bağırsak iltihaplarını iyileştirir. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardım eder. Kandaki şeker miktarını azaltır.

Lezzet arttırıcı yönlerinin yanı sıra sağlığa da çok faydalı bir bitkidir.40 50 gr. kadarı 1 lt. suda haşlanıp ara sıra bir çorba kaşığı içilirse mide sularını arttırır, iştah açar. Hazmı hareketlendirir, kolaylaştırır. İçine kekik atılmış, vücudun dayanabileceği sıcaklık ta ki su ile yapılan banyo romatizma ağrılarına çok iyi gelir.

Kekik çay gibi, içildiğinde göğsü yumuşatmak, öksürüğü kesmek, sinirleri yatıştırmak gibi değerli niteliklere sahiptir.

Gaz söktürücüdür. Yatıştırıcıdır. İdrar söktürücüdür. Spazm çözücüdür. Kan dolaşımını hızlandırıp artırır. Terletici ve balgam söktürücüdür. Soğuk algınlığı, nezlenin boğaz ağrıları ve öksürüğün tedavisinde faydalı olur.

Bronşit, boğmaca ve astım tedavilerinde başarıyla kullanılır. Doku ve damar büzücü etkileri nedeniyle çocuklarda ishal ve yatak ıslatma durumlarının iyileştirilmesinde yardımcı olur. Bütün bu etkilerinden faydalanmak üzere, daha önce hazırlanmış olan karışımdan 2 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak kaynar suya dökülür. 10 dakika süreyle demlendirilerek elde edilen in füzyon, günde üç kez birer bardak olarak içilir. Tadı acı olduğundan içine biraz bal katılarak alımı kolaylaştırılır. Bu çay, soğuk algınlığı ve boğaz ağrılarına iyi gelir.

Kekik, larenjit (gırtlak iltihabı) ve tonsilit (bademcik iltihabı) durumlarında da iyileştirici olur. Bunun için yukarıda tarifi verilen ağızda derin gargara yapılır.

Uyarı: Kekiğin içerdiği carvakrol adlı madde bazı kişilerin cildinde yakıcı ve kızartıcı etkiler yapabileceğinden, kekikyağı sulandırılarak uygulanmalıdır.

Kekik çiçeklerini arılar çok sever, Kekik kokulu bal değerlidir.

KEREVİZ:

 Latince Adı:: Apium graveolens

Maydanoz iller familyasındandır. Ülkemizde Sahil bölgelerinin ve özellikle de bu bölgelerin çukur ve sazlık kesimlerinin bolca yetiştirilmekte olan kereviz, Yabani kerevizlerin ayıklanma ve ıslahı ile elde edilmiş iki yıllık, çok kokulu, otsu tarım bitkisidir.

Yumru kökleri şişkin, etli ve lifli; 2 5 yaprakçıktan oluşan yapraklan çok parçalı ve yaprak sapı olukludur. Bitkinin kökü gelişkin olanlarına kök kereviz, sapı gelişkin olanlara ise sap ya da yaprak kereviz denir.

Kereviz bitkisi birinci yılında yalnızca kök ve yapraklarını geliştirir, ikinci yılında sapı sürerek beyaz ya da sarımsı renkte çiçeklerini açar ve tohum verir. Çiçekleri krem rengine çalan beyaz renkte, 2 3 mm. çapındadır. Tohumları 1,5 2 mm. uzunlukta, esmer renkli ve özel kokulu olur.

Kereviz zeytinyağlı olarak, dolması yapılarak, haşlanmış sebze olarak, salatası veya çorbası yapılarak yaygın şekilde tüketilen bir sebzedir. Kökü genellikle patates gibi etli olarak pişirilir, ancak patatesten farklı olarak yaprakları da yemeğe katılabilir.

Besin değeri ve faydası bakımından Allah’ın bir lütfu olan bu bitki pek çok hastalığa iyi gelir.

Başta fosfor olmak üzere çinko, bakır, mangan ve selenyum mineralleri ve A, B C vitaminleri ve diğer besleyici maddeler yönünden zengin bir bitki olan kerevizin, kök ve yaprakları makbul bir sebze olarak bolca tüketilir.

Körpe yaprakları kurutulup ezilerek bazı yemeklere çeşni vermesi için katılır, içerdiği minerallerden başka, % 2 3 oranında apiol adlı uçucu yağı içeren tohumları, öğütülüp kereviz tuzu olarak bazı yiyeceklere katılır. Tuzsuz rejimlerde sofra tuzu yerine kullanılır.

Çorba, köri, güveç ve turşulara katılır. Yaprağı doğranarak salata, krem peyniri, kümes havyaların dolma içi ve garnitürlere küçük oranlarda katılır.

Ayrıca iyi doğranmış bir avuç dolusu yaprağı kaynar suda pişirilen balık ya da kabuklu deniz ürünlerine konulur. Sebze çorbası ve güveçlere pişerken, son üç dakika içinde eklenip yemek karıştırılır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Yaprağı vitamin, mineral tuz ve besleyici diğer öğeler yönünden zengindir. Çay gibi demlenip iştah açıcı ve sindirimi kolaylaştırır in füzyon olarak içilir.

Tohumu Sinirleri yatıştırmak ve midedeki fazla gazı çıkartmak üzere kaynatılıp özü çıkarılarak içilir.

Uyarıcıdır. İdrar söktürücüdür. Kanı temizler. İçerdiği apiol adlı madde nedeniyle idrar yollarını da temizler. Gaz söktürücüdür. İştahı açar, sindirimi kolaylaştırır. Sinirleri yatıştırır.

Vücudu güçlendirici toniktir. Romatizma, artrid ve gut tedavisinde olumlu etkileri vardır. Eskiden beri afrodizyak etkisi olduğu varsayılmaktadır. Bütün bu etkilerinden faydalanılmak üzere, 1 bardak kaynar suya, piyasadan satın alınan, sonbaharda toplanmış olgun kereviz tohumlarından o anda ezilmiş 1 2 tatlı kasığı atılır ve 10 15 dakika süreyle demlendirilir. Böylece elde edilen in füzyon, günde üç kez birer bardak olarak içilir.

Kandaki stresi hormonlarını azaltır ve sinir yorgunluğunu giderir. Vücudu kuvvetlendirir. Cinsel gücü ve isteği arttırır, iktidarsızlığı giderir.

Ağız kokusunu giderir. Öksürüğü keser. Karaciğer şişliğini ve sarılığı giderir. Sivilceleri azaltır. Böbrek kumunun ve taşlarının dökülmesine yardımcı olur. Yüksek tansiyon, şeker ve prostat hastalarına faydalıdır.

Hipertansiyonu ve kolesterolü düşürür. Mideyi kuvvetlendirir. Ağrıları giderir. Cilde tazelik ve parlaklık verir. Unutkanlığa karşı faydalıdır. Anne sütünü arttırır. Romatizma ve gut şikâyetlerini azaltır.

Mideyi kuvvetlendirdiğini ve iştah açtığını bildiriyor. Uzmanlar, kerevizin, iç salgı bezlerini ve özellikle vücutta çok çeşitli vazifesi olan böbrek üstü bezlerini çalıştırdığını, sinir yorgunluğunu da önlediğini ifade ediyor.

Kanı pisliklerinden temizlediğini ve sivilcelerin geçmesine, yüzün pembe bir hal almasına fayda. Karaciğerin şişliğini giderip onu yorgunluk maddelerinden temizliyor. Sarılığı gideriyor, böbrekleri çalıştırıyor, fazla suyu dışarı atar. Böbreklerden kumu, taşı döker. Şişmanları zayıflatıyor

Bitkinin körpe yaprakları, güneşsiz ve havadar bir yerde kurutularak havanda ezilip toz haline getirilir ve bazı yiyeceklere, çeşni vermesi için serpilir. Bitkinin tohumları da kurutulup ezilerek kereviz tuzu olarak bazı yiyeceklere katılır.

Kerevizin sapı, yaprağı ve kökü kullanılır. Kereviz yemeği ve salatası yapılabileceği gibi tohumu da kullanılır. Kaynatılıp suyu içilirse fazla salgılanan mide asidine ve idrar zorluğuna iyi gelir. Kereviz kaynatılırken suyuna limon ilave edilirse gaz yapması önlenir.

Kereviz tohumu adet kanamalarını tetikleyici etkisi nedeniyle adet düzensizliği çekenler için faydalı olabilir. Midenin işlevlerine yardımcı olur. İdrar oluşturmaya yardımcı olur. Gut hastalıklarına, romatizmaya karşı etkilidir. Kilo vermeye yardımcı olur.

 KETEN (TOHUMU):

 Latince Adı: Linum türleri

Diğer Adları Bezir, Zeyrek

Ketengiller familyasının örnek bitkileridir. Eski Mısırlılar döneminden beri vücuda faydalı özellikleri bilinen ve kullanılan ketenin Anayurdu Akdeniz havzasıdır. 100 kadar keten türü olup bu türlerden bazısı ülkemizde yetişmektedir. Keten bitkisi bir yıllık bir tarım bitkisidir.

Bitkinin tepesine doğru dallara ayrılan yeşil renkli gövdesi; almaşık dizili, ucu sivri ve uzunca biçimli yalın yaprakları; yaz boyunca açan gök mavisi renginde 5 taç yapraklı, süs çiçeği gibi güzel görünüşlü çiçekleri vardır. Olgunlaşan çiçekleri, bir ucu sivri, yuvarlak biçimli, her biri 2 tohum taşıyan 5 gözlü kahverengi meyvelere dönüşür.

Keten bitkisinin tohumlarında % 30-40 oranında sabit yağ; yapışkan bitki sıvısı, protein ve promarin adı verilen glikozit bulunur. Bitkinin tohumlarından elde edilen ve boyacılık, muşamba yapımı, kimi zaman da besin endüstrilerinde sıkça kullanılan bu yağa bezir ya da beziryağı denilir. Bitkinin tohumları ezilip yağı alındıktan sonra kalan küspesi değerli bir hayvan yemi olur. Ketenin gövdesinden elde edilen lifler de, makbul sayılan keten ipliği yapılmak üzere dokumacılıkta kullanılır.

Faydaları ve Kullanım Şekli

Pekliği giderici müshildir. Veterinerlikte de bu amaçla sıkça kullanılır. Sindirim sisteminde, mide ve bağırsaklardaki enfeksiyon ve tahrişlere karşı koruyucu etkileri vardır. Karaciğer ve safra kesesinin ani sancılanmalarına karşı faydalı etkileri görülür. Yatıştırıcıdır.

Bu etkileri sağlamak üzere sonbahar başlarında iyice olgunluğa erişen tohumlan toplanır ya da piyasadan sağlanan bu tohumlardan 2 3 tatlı kaşığı alınıp üzerine bir bardak kaynar su dökülür. 10 15 dakika demlendirilerek hazırlanan in füzyondan, günde iki kez sabah ve akşamları birer bardak içilir. Alımında zorluk çekilirse meyve suyuyla karıştırılıp içilebilir.

Keten tohumları ayrıca çıbanların olgunlaştırılmasında; yara ve yanıkların iyileştirilmesin de faydalıdır

Zona ve sedef hastalıklarında rahatlatıcı ve iyileştirici etkileri görülür. Cildi yumuşatıcı ve ciltteki ağrıları kesici etkisi vardır.

Akciğer enfeksiyonları, özellikle nezle sonrası ortaya çıkan bronşit ve öksürük tedavisinde çok faydalıdır.

Bu etkileri sağlamak için olgun keten tohumları ezilerek sıcak suya konulup 2 3 dakika süreyle kaynatılır. Suyu süzülüp bir tülbentteyim da gazlı beze serilen tohumlar şikâyeti yerlerin üzerine ya da akciğerle ilgili rahatsızlıklarda göğsün üzerine konularak bastırılır.

 KIRKKİLİT OTU:

Latince Adı: Equisetum arvense

Diğer adları:

Atkuyruğugillerden; kök sapı ömürlü olan, nemli yerlerde yetişen bir bitkidir. Çay için toplanacak yaz sürgünleri Mayıs  Haziran döneminde, henüz canlı yeşil rengini korurken, sapın toprağa yakın bölümünden kesilir ve demetler halinde gölge ve havadar bir yere asılarak kurumaya bırakılır. Bitkide sonbahara hastalık gözükebilir.

Hastalıklı bitkiler toplanmamalıdır. İyi kurumuş bitki gevrekleşerek çıtır çıtır kırılır. İğne yapraklar gövdeden kolayca ayrıldığında kuruma tamamlanmış olur. Yapraklar ovuşturularak saptan ayrılır ve bir örgüye serilerek 1  2 gün boyunca tam olarak kurumaya bırakılır.

Acı madde, saponin, tanen, silisik asit, çeşitli alkoloidler ve potasyum içerir. Faydaları ve Kullanım Şekli: Damarları ve kasları yumuşak tutar. Özellikle, sporculara çok faydalıdır. Kanı temizler.

Saçı besler ve kepeği önler, Saç dökülmesi, tırnak kırılmalarında fayda sağlar. Kronik öksürükte faydalıdır. Sindirim sistemini güçlendirir. İdrar ve balgam söktürücüdür. İdrar torbasındaki iltihabı giderir. Ödem giderici etkisi de bulunmaktadır.

Ağız ve bademcik iltihaplarında faydalıdır. Vücut direncini arttırır. Yaraların ve kesiklerin iyileşmesini hızlandırır. Böbrekleri temizler ve böbreklerde oluşan kum ve taşları dökmeye yardımcı olur.

Kaşıntılı egzamalarda, kabuklu, iltihaplı, kılları dökülmüş olsa bile, atkuyruğu kaynama suyu ile yapılan banyolar veya kompresler büyük yardım sağlar. Kemikleri kuvvetlendirir. Romatizma, gut ve eklem ağrılarında çok faydalıdır.

Damar sertliğini önler, regl düzensizliklerinde iç kanamaları önlemede ve durdurmada (burun, mide, barsak, akciğer, beyin kanamaları, aşırı regl kanamaları) kullanılır.

Sinir sıkışması, bel ve boyun ağrıları, kıkırdak sorunlarında faydalıdır.

 Kırk kilit bitkisinin toprak üstünde kalan kısımları kurutulup kaynatılmak suretiyle çay ve gargara olarak ya da haricen kullanılır. Pek çok faydalı etkiyi çay olarak içildiğinde gösterir. Ayrıca, Kırk kilit suda kaynatıldıktan sonra elde edilen su, haricen egzama, sivilce, yara, çıban ve kıl dibi iltihaplarına karşı kullanılabilir.

Bu su gargara olarak ise boğaz, bademcik ve dişeti iltihaplarına karşı faydalıdır. Kökler zehirli olduğundan toplanırken sürgünlere karışmamasına dikkat edilmelidir.

Çay: 1 2 çay kaşığı bitkinin taze veya kuru yaz sürgünü 150 ml. suda 3  5 dakika kaynatılır. Sonra 15 dakika demlenir, süzülür.

Uyarı: Tavsiye edilen miktardan fazla kullanılmamalıdır. Kırk kilit otunun bazı türleri zehirlidir. Kullanırken dikkat edilmeli ve uzman kişilere danışılmalıdır.

 KIZILCIK:

Latince adı: Cornus mas

Diğer adları: Kire kızılcıkgiller familyasından bir ağaç türü. Anadolu’nun çoğu bölgesinde Kiren adı ile anılır.

Kızılcık meyvelerinin tadı ekşi olup, taze ya da kurutulmuş olarak tüketildiği gibi, tarhana, hoşaf, reçel ve marmelat yapımında da kullanılmaktadır. Evde yapılan hastalıkların tedavisinde faydalanılan kızılcığın kullanımı antik çağa kadar uzanmaktadır.

Kızılcık C vitamini deposu bir meyvedir. Uzmanlar portakaldan kat kat fazla C vitamini içerdiğini açıklıyor.

Bilinen Bileşimi : Fruktoz, glikoz, organik asidler, pektin, C vitamini, potasyum, fosfor, kalsiyum, magnezyum, demir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Kızılcığın faydalarına genel olarak baktığımızda, egzama, cilt enfeksiyonları, ateş, kabızlık, ishal, romatizma; ve gut hastalığı gibi pek çok probleme, kızılcığın iyi geldiğini görebiliriz.

Meyveleri kabız yapıcı, kabukları ateş düşürücü, bağırsak parazitlerini düşürücü, kan dindirici.

Mide ve bağırsak kanamaları, ateşli sıtma durumları, bataklık sıtması.

Kullanım Şekli ve dozu : 50 gr. kızılcık 1 litre suda 15 dakika kaynatılır. Elde edilen mayi su yerine içilir. Ayrıca ağaç kabuklarından 1 kahve kaşığı 300 gr. suda 10 dakika kaynatılır. Günde 3 defa yemeklerden evvel birer çay bardağı içilir.

Kızılcık suyunun en çok bilinen faydaı boşaltım sistemi sorunlarını çözmekteki etkisidir. Bakteriyel enfeksiyonu tedavi ederek sorunların çözülmesini sağlar.

Kızılcık suyu, yüksek kolesterol ve kalp yetmezliği gibi sıkıntıları olan hastaların kalp sağlığını olumlu yönde etkilemektedir. C vitamini yönünden de oldukça zengin olan kızılcık suyu, dişlerin çürümesini ve plak oluşumunu engeller. Kızılcığın içinde bulunan asitler bileşikler ise böbrek ve tümör oluşumunu önler.

Kızılcığın ekşi meyveleri iştah kesici özelliği ile zayıflamaya yardımcıdır. Kızılcık mideyi rahatlatıp aşırı safrayı keser. Meyveleri ishali önler. Kızılcığın kabuklarında ateş düşürücü özelliği bulunmaktadır.

Ağız paslanmasını giderir Ağız yaralarını iyileştirir. Kızılcık şurubu vücuda kuvvet verir. Altını ıslatana çocuklara da iyi geldiği bilinmektedir. Çıban ve yaraları iyileştirici özelliği bulunmaktadır.

Ayrıca zayıf bağışıklık sistemi, epifiz bezinin az çalışması, uykusuzluk, prostat, damarlardaki zayıflık, menopoz, kan pıhtılaşmaması, idrar yolu iltihapları karşısında oldukça faydalıdır.

Meyvelerinden kızılcık şurubu ve kızılcık marmeladı yapılır.

Uyarı: Fazla kullanımlarda kabızlık etkisi gösterir.

KIŞ  KEKİĞİ

Biberinkine benzeyen baharat  özelliğiyle  bu yararlı ot eskiden beri  yemeklere çeşni  katan bitki olarak bilinirken aynı zamanda sindirim sistemi için bir antiseptik olarak kabul görmekte.

Ayrıca uyarıcı ve afrodizyak olarak çok aranıyordu. Belki de bu yüzden bilimsel adı mitolojideki şehvet dolu staylerden alınarak satureia olmuştu. Kırsal yaşamın ozanı virgül kış kekiğini güzel keskin kokulu olarak betimlemiş ve bal kovanlarının yakınına konursa değerleneceğini belirtmiştir.

Romalılar bu otu sos ve sirkelerine koymuş, yemeklerine çeşni katmak için kullanmıştı. Kış kekiğini kuzey Avrupa’ya tanıtan ve orada mikrop  kırıcı olarak kullanılmasına ön ayak olan Romalılardı.

KULLANIMI DEKARASYONDA ;Bahçelere yararlı bir bordür bitkisidir.

SOFRADA; Yaprağı fasulyelerle birlikte pişirilir .Üzüm sularına katılmak üzere kış kekiği jölesi yapılır.

KOZMETİKTE; Yüze buhar banyosu uygularken damar büzücü ve antiseptik olarak kullanılır. Yağlı bedenler için banyo suyuna katılır.

TIPTA; İştah açmak, sindirimi kolaylaştırmak ve midedeki fazla gazı çıkarmak üzere ve ayrıca gargara yapmak için çay gibi demlenir.

KİMYON:

Latince Adı: Cuminum cyminum

Maydanoz iller familyasından, bir yıllık duyarlı otsu bitkidir. Ülkemizde Eskişehir ve Konya dolaylarında üretilir. Hafif kokulu, elips biçimli şerit gibi yaprakları, yaz mevsiminde şemsiyeler oluşturarak açan beyaz ya da pembe çiçekleri vardır.

Bu çiçekler olgunlaştığında, kimyon adıyla baharat olarak kullanılan iğ biçiminde ve genelde ikiye bölünen yapıda sarımsı esmer renkli tohumlar verir.

Güneşli ve kısmen gölgelik yerleri; suyu iyi akıntılı ve bitek toprakları seven kimyon bitkisi, ilkbaharın sonlarında, ılık günlerde ekilen tohumlarıyla çoğaltılır.

Romalılar döneminden beri vücuda faydalı etkileri bilinen ve kullanılan kimyonun tohumlarında % 2,5 4 oranında sabit ve karvon adı verilen uçucu yağ, tanen ile reçine bulunur. Avrupa ülkelerinde ekmek, kurabiye, peynir, bazı likör türleri ve etli yemeklere çeşni vermesi için sıkça kimyon tohumu katılır.

Bitkinin yaprakları yemeklerde ve salatalarda kullanılır. Kimyon Türk mutfağında da köfteye konur. Parfüm endüstrisi ve veterinerlik ilaçlarında kimyon tohumundan elde edilen yağ kullanılır. Kimyon, ülkemizin tarımdaki dışsatım ürünlerinden biridir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Midevidir: iştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır. Mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür. İshali hafifletici etkisi vardır. İdrar söktürücüdür. Sinirleri uyarır. Terletici etkisi de bulunmaktadır.

Bu etkilerinden faydalanılmak üzere yaz mevsiminde bitkinin çiçek şemsiyeleri tam olgunlaşmadan önce kesilip alınır. Bunlar gölge ve havadar bir yerde kurutulur. Yere serilen bir kâğıdın üzerine bu şemsiyeler baş aşağı edilip silkelenir.

Böylece toplanan olgun tohumlar ya da piyasadan satın alınan kimyon tohumlarından 1-2 tatlı kaşığının üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp kabın üzeri kapatılarak 10 15 dakika süreyle demlendirilir. Bu şekilde elde edilen in füzyon dan günde iki kez sabah ve akşam yemeklerinden önce birer bardak içilir.

KİRAZ:

Latince Adı: Cerasus türleri

Gülgiller familyasındandır. Anayurdu, Kuzey Anadolu bölgesidir. Dikine büyüyen ve piramit görünüşünü alan yabani kiraz ağacının çiçekleri beyazdır, ilkbaharda çiçeğinden önce yaprakları açar.

Yabani kiraz ya da aynı familyadaki Mahlep (Idris) ağacına aşı yapılarak bahçe kirazı elde edilir. Bahçe kirazının çiçekleri pembe beyazdır. Serin yerleri ve süzek toprakları seven kiraz ağaçları, tohumuyla çoğalır.

Kiraz ağacının meyvesi, bulunduğu bölgeye göre nisan sonu ile temmuz ayı arasında olgunlaştığında, siyaha yakın kırmızı ya da sarı renkte olur. 1 3 cm. çapında yuvarlak biçimli, etli, sulu, az lifli, aromalı ve lezzetli olan meyveyi, dallara ince uzun bir sap bağlar.

Fosfor, B3 ve C vitamini ile meyve şekeri yönünden zengin olan kiraz sevilerek yenen bir meyvedir. Ayrıca pastacılık, şekerlemeciler ve içki yapımında kullanıldığı gibi reçeli de yapılır. Olgun kiraz ağacının kerestesi marangozlukta kullanılır.

Protein, karbonhidrat, fosfor, kalsiyum, demir, sodyum, potasyum, A, B1, B2, B3, B6, C vitaminleri.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Kiraz ağacının kabuğu, yaprakları, çiçekleri ve meyve saplan vücuda faydalı etkiler taşır.

Kabuğu peklik verici ve ateş düşürücüdür. Bunun için ağacın gövde ya da dallarının kabuğu soyulup kaynatılarak yapılır ve içilir.

Yapraklan müshildir. Kaynar suya daldırılan yaprakların demlendirilmesiyle hazırlanan in füzyonu içilir.

Çiçekleri göğsü yumuşatır ve öksürüğü geçirir. Bunun için ağacın çiçekleri kaynar suya daldırılıp demlendirilerek yapılan infüzyonu içilir.

Kiraz ağacının tıbbi bakımından en etkili ve önemli bölümü meyve saplarıdır. Kirazın ve hatta vişnenin meyveleri yenilirken sapları atılmayıp gölge ve havadar bir yerde kurutulursa doğal bir ilaç elde edilir.

Kiraz ya da vişnenin meyve sapları idrar söktürücüdür. Böbrekleri ve idrar yollarını temizler. İçerdiği bazı mineraller nedeniyle vücudun su dengesini düzenler. Kabızlığı giderir.

Vücudu güçlendirici toniktir. Bu etkileri sağlamak için 2 3 tatlı kaşığı kurumuş kiraz ya da vişne sapı alınıp 1 bardak suya konularak kaynama noktasına kadar ısıtılır. Daha sonra ateş kısılarak 10 15 dakika daha ısıtma sürdürülür. Böylece elde edilen günde üç kez birer bardak içilir.

KİŞNİŞ:

Latince Adı: Coriandrum sativum

 Diğer Adları Aşotu, Kişnişotu

Maydanoz iller familyasındandır. Ülkemizde yabani bitki ya da kültür bitkisi olarak yetişen, bir yıllık otsu bitkidir. Gövdesi yuvarlak kesitli, boylamasına oluklar halinde çizgili, soluk yeşil renkli ve dallara ayrılan yapıdadır.

Bitkinin alt ve üst bölümündeki yaprakları farklı görünüşte olur. Alt yaprakları maydanoz bitkisininkilere benzer. Hafif tüylü, tuhaf ve pek de hoş olmayan koku taşırlar.

Bitkinin üst kesimindeki yaprakları ip gibi ince ama düzgün kesimli ve gene hoş olmayan keskin ve tuhaf kokulu olurlar. Yaz başı ile ortası arasında gevşek şemsiyeler oluşturarak açan, beyaz ya da pembemsi açık mor renkli küçük çiçekleri olgunlaşınca, 2 7 mm. çapında yuvarlak, açık kahverengi tohum kılıfını taşıyan kokulu, kuru meyvelere dönüşür.

Başta Mısır ve Çin olmak üzere eski metinlerde ve hatta İncil’de sağlığa faydalı etkilerinden övgüyle söz edilir.

Kişniş tohumlan pastacılıkta, baharat olarak bazı çorba ile yemeklerin hazırlanmasında, içki endüstrisinde ve kişniş şekerinin yapımında kullanılır.

Bazı yerlerde bitkinin körpe yaprakları salata ve güveçte pişen yemeklere katılır. Gövde ve kökü de sebze gibi pişirilip yenir.

Tohumu aperilif, sindirici tonik ve hafif bir yatıştırıcı olarak çiğnenir ya da çay gibi demlendirilerek içilir.

Kişnişin tohumunu taşıyan meyvesinde nişasta, tanen, şekerler, sabit ve uçucu yağlar bulunur. Uçucu yağında yüksek oranda coriandrol ile düşük oranda geraniol, borneol, pinen, phelladron ve asetik asit vardır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Kişniş tohumları içerdiği yağlarla mideyi uyarır; iştahı açar, sindirimi kolaylaştırır ve hazımsızlığa iyi gelir. Aynı nedenle mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür.

Aniden başlayan mide ve karın ağrılarını bastırır. Özellikle çocuklarda ishali kesici etkiler yapar. Hafif yatıştırıcı etkisi vardır. Kişnişin bu etkilerinden faydalanmak üzere, bitkinin çiçekleri yaz sonunda alınır ve tohumlarının olgunlaşması için gölgeli ve havadar yerde bir süre itekletilir.

Sonra şemsiyeler baş aşağı edilerek bir kâğıdın üzerine sallanır ve dökülen tohumlan toplanır. Bunlardan ya da piyasadan alınan kişniş tohumlarından 1 tatlı kaşığı kadarı biraz ezilerek 1 bardak kaynar suya dökülür.

Kabın üzeri sıkıca kapatılarak 5 dakika süreyle demlendirilir. Bu şekilde elde edilen in füzyon, yemeklerden önce birer bardak olarak içilir. Aynı etkilerinden faydalanmak için, tohumları yemeklerden önce ağızda çiğnenebilir.

Kişniş antiseptik (mikrop kırıcı) etkiler de taşır. Bu etkisinden faydalanmak için yukarıda tarifi verilen in füzyon, akne ya da yaraların üzerine uygulanır.

 KOYUNGÖZÜ:

Latince Adı: Tanacetum parthenium

Diğer Adları Çayırpapatyası, Koyun çiçeği

Bileşiğiler familyasındandır. Yurdumuzda Marmara, Ege ve Karadeniz bölgelerindeki çayırlarda, bahçe, tarla ve yol kenarlarında yabani olarak yetişen çok yıllık dayanıklı otsu bitkidir.

Yuvarlak kesitli gövdesi hafif tüylü, açık yeşil renkli ve dallara ayrılan yapıdadır. Hoş kokulu yapraklan derin girintili, yeşil, kimi zaman da sarı-yeşil renkli olur. Yaz ortalarında küçük ve gevşek salkımlar halinde uzun sapların ucunda açan çiçekleri bazı papatya türlerininkine benzer. Dışta beyaz ortada sarı renkli çiçekleri yer alır. Olgunlaşan çiçekleri açık kahverengi, minik, dar ve yassı tohumlarını oluşturur

Koyungözü bitkisi uçucu yağlarla partenolit gibi bazı esterleri içerir. Anadolu’da kimi yerlerde körpe yapraklan sebze olarak yenilir. Kimi yerlerde de acımsı tadı nedeniyle bitkinin yaprakları bazı yiyeceklere çeşni vermesi için katılır. Gene bu yapraklar, güveleri kaçırması için koku torbalarına konulur.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Antik çağlarda da bilinip bu amaçla kullanılan bitkinin, baş ağrısı ve migreni kesme etkileri son zamanlarda yeniden keşfedilmiş gibidir. Migren tedavisinde günde üç, beş yaprağı yenilirse migreni hafifletir.

Baş dönmesi ve kulak çınlamalarında diğer ilaçlarla birlikte alındığında onların etkilerini artırarak faydalı olur. Hafif yatıştırıcı etkisi vardır. Vücudu güçlendirici toniktir.

Yalgınlığı arttırır de karşı etkili olur. Ağrılı aybaşı dönemlerinde ağrıları hafifletir. Aybaşı gecikmelerini önler. Bu etkilerinden faydalanmak üzere, ilkbahar ve yaz mevsimi boyunca, daha iyisi bitki çiçek açmadan önce körpe yapraklan toplanır, ekmeğin arasına konulup yenilerek kullanılır.

Baş ağrısı ve migrenin o anda geçiştirilmesi ve diğer etkilerinden faydalanılması için, bitkinin körpe yapraklarından 3 5 tane alınıp kaynar suda 10 15 dakika demlendirilerek elde edilen in füzyonu, çay gibi içilebilir. Koyungözünün, migrenin kalıcı tedavisi için alımına 3 6 aylık sürelerle devam edilmelidir.

Bazı uzmanlar, bu çiçeğin yapraklarının ipe dizilerek bileğe takılması halinde romatizmaya da iyi geldiğini ileri sürmektedirler.

Koyungözü özellikle kadın hastalıklarında kullanılır. Örneğin adet zamanında akıntının düzenini sağlamak, adet zamanındaki sinirlilik halini ortadan kaldırmak, menopoz dönemindeki ateş basmalarını önlemek için kullanılır.

Adetlerin düzensiz olması durumunda görülen ve başın tepesinde duyulan baş ağrılarına da iyi gelir. Koyungözü öteki şifalı otlar gibi çay biçiminde hazırlanmalı, sabah ve akşamları ya da gerek duyulduğu anlarda iki çorba kaşığı içilmelidir.

Uyarı: Bitki, ağzı duyarlı kişilerde ağız ülserlerine neden olabilir.

Hamile kadınlar koyungözü bitkisini almamalıdır.

KOKULU YONCA BAKLAGİLLER

Kokulu yoncanın bilimsel adındaki bal ve lotos ise yonca anlamına gelir. Bu nedenle bitkinin İngilizce ’deki bir adı, tatlı yonca anlamındadır. Anavatanı Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika olan kokulu yonca bir zamanlar hayvan yemi olan saman ve otlara sıkça karıştırılırdı, Ta ki, yerini sıradan yonca alıncaya dek...

Aynı bitki takımındaki M. albus beyaz çiçekli ve Akdeniz bölgesinden çevreye yayılmış olup şimdi Kuzey Alberta’da karayollarının kenarım sililer. Orada bu bitkiye Kanada tatlı yoncası derler, İsviçre'de Gnıyöıe yakınlarında yetişen ve mavi renkli yerel bir türü olan Af camim, peynirlere çeşni katmakta s

 KULLANIMI

Sofrada YAPRAĞI Kurutulmuş yaprakları hoş geldiniz içkilerine; küçük miktarlarda olmak üzere sosislere, domuz eti salamuralına ve ya tavşanın dolma içine eklenir. Bira ve peynire özgün bir çeşni katar.

Evde ÇİÇEĞİ Anlan bahçeye çeker. YAPRAĞI Güveleri kaçırmak için kurutulmuş yaprakları kumaşların arasına serilir.

Koku yapımında YAPRAĞI Odayı güzel kokutan tabağıma konur. 

 KÖPEKAYASI:

Latince Adı: Marrubium Vulgare

Diğer adları: Bozot, Akköpekotu

Ballıbaba iller familyasından çok yıllık, dayanıklı otsu bitkidir. Daha çok Akdeniz havzası ülkeleri ve Türkiye’de görülmektedir. Dört köşe kesitli, tüylü ve dallara ayrılan yapılı gövdesi kirli beyaz renktedir.

 Gövde ve saplar üzerinde karşılıklı dizilmiş durumdaki kalp biçimli, üzerleri kırışıkmış gibi görünen yapraklarının kenarları dişli ve yaprak ucu yün gibi tüylerle örtülü olur. Bu yapraklar meyve gibi kokarlar.

Bitkinin küçük beyaz çiçekleri, ikinci yılının yaz ortasından sonbahar başına kadar açar. Olgunlaşan çiçekleri gözyaşı biçimindedir ve koyu kahverengi, parlak görünüşlü tohumlar verir.

Bedene faydalı etkileri Eski Mısırlılar tarafımdan bilinen ve ünlü hekim Hipokrat tarafından övülen köpek otu, uzun süreler öksürüğe karşı tek ilaç olarak kullanılmıştı.

Bitkinin toprak üstü kesimleri marrubin adlı madde ile uçucu yağ, yapışkan bitki sıvısı, tanen ve bolca C vitamini içerir. Bitkinin çiçekleri, balarılarını, bulunduğu bahçelere çekerken, yapraklarının demlendirilmesiyle elde edilen in füzyon, pompalara konularak ağaçlardaki yaprakçık bitine ve tabaklara konularak sineklere karşı yok edici olarak kullanılır.

 Bazı yerlerde köpek otunun kurutulmuş yaprakları baharat olarak kullanılmaktadır.

Köpekayası yaprakları ve çiçekli sapları yaz ortası ile sonbahar başı arasında, bitki çiçekli iken toplanıp 35 C dereceden sıcak olmayan gölge bir yerde özenle kurutulur.

Bitkinin toprak üstü kesimleri marrubin adlı madde ile yapışkan bitki sıvısı, uçucu yağ, tanen ve C vitamini içerir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Terletici, balgam söktürücü, göğsü yumuşatıcı ve spazm çözücü etkileri vardır. Solunum yollarının mukozasını destekler. Bronş kaslarına gevşeme, ve rahatlık verir. Bütün bu etkileriyle öksürük, bronşit ve boğmaca gibi hastalıkların iyileştirilmesinde faydalı olur.

Soğuk algınlığı belirtilerinin ilk görülüşünde alınması, nezle ve soğuk algınlığı durumunun kolay atılmasını sağlar. Bunun için dokuz adet küçük yaprak doğranır, bir kaşık bal ile karıştırılıp ağrıyan boğazı rahatlatmak için yavaş yavaş yenmeye devam edilir.

Safra salgılarını artırır. Bu etkisiyle iştahsızlığı giderir, sindirimi kolaylaştırır.

İdrar ve gaz söktürücüdür. Kalp yangılarını hafifletir. Kurt (solucan) düşürücü etkisi de vardır. Bu etkileri sağlamak üzere, Kurutulmuş çiçek karışımından yarım ½ 1 yemek kaşığı alınıp 1 bardak kaynar suyun içine konulur. 10 15 dakika demlendirilerek elde edilen in füzyondan günde üç kez birer bardak içilir.

Köpekayası kökünün cinsel isteği arttırıcı, bitkinliği yok edici etkisi vardır. Ayrıca kuvvetli bir kusturucu ve ishal yapıcıdır.

Taze yapraklarından elde edilen öz veya kuru yapraklarının tozu balmumu ile karıştırılarak elde edilen merhem egzamalarda kullanılabilir.

 KÖPEKAYASI BALLIBABAGİLLER(2)

Binlerce yıl boyunca köpekayası öksürüğe karşı en yaradı çare olarak değerlendirildi. Eski Mısırlı din adanlan bu yararlı otu tıbbi nitelikleriyle onurlandırdı. Onu, “Güneş Tannsı Horus’un tohumu”, “Boğaların kam” ve “Yıldızın gözü” diye adlandırdılar.

Eski Yunanlı ünlü hekim Hipokrat ve meslektaşla çağlar boyunca birçok hastalığın iyileştirilmesinde bu yararlı ota güvendiler. İnsanlar, köpek kayası büyülü bir gücü olduğuna da inandı.

Bitkibilimde bu otun adı, İbranice ’deki acı özsu anlamına gelen maron sözcüğünden alınmıştır.

KULLANIMI

ÇİÇEKLERİ Kurutulmuş olarak çiçek düzenlemelerine konulur.

Evde ÇİÇEĞİ Anlan bahçeye çeker. YAPRAĞI Çay gibi demlendirilip pompayla sıkılarak ağaçlardaki pamukçuk bitine karşı kullanılır. Sinekleri öldürmek için süte karıştırılıp bir tabağa konur.

Tıpta YAPRAĞI Soğuk algınlığının ilk belirtileri görülünce dokuz adet küçük yaprağı doğranır, 15 mİ. bal ile karıştırılıp  ağrıyan boğazı rahatlatmak üzere yavaş yavaş yenir. Gerekirse bu işlem birkaç kez yinelenir. Sindirimi kolaylaştırmak ve kalp yangılarını hafifletmek, bağırsak kurtlarını  yok etmek için çay gibi demlendirilip içilir.

KÖRİ BİTKİSİ:

Latince adı: Helishrysum İtalicum

Diğer adları:

Köri bitkisi; güzelliği, kokusu ve tadı için yetiştirilir. Gençken lavantaya çok benzer, büyüdükçe tozlu yeşil gri renge dönüşür ve iğne yaprakları çıkar. Olgunlaştıktan sonra küçük, yuvarlak, sarı çiçekler açar.

Bitkinin, köri baharatlarını andıran lezzeti aslında bir çok yemek çeşidinde kullanılabilir. Salata soslarında, etlerde, lezzet katıcı önemli bir unsur olabilir. Ülkemizde henüz yaygın olarak kullanılmayan bir bitkidir..

Faydaları ve Kullanım Şekli: vücuttaki biriken zararlı maddeleri atar. Hazım ve karaciğer sorunlarında oldukça faydalıdır. Safra kesesi hastalıkların dada kullanılır. Soğuk algınlığı, çıban, epilepsi, astım, baş dönmesi gibi hastalıklarda hastalara yardımcı olduğu gözlenmiştir.

Doyurucu özelliği olduğundan Köri çayla birlikte tüketilirse kilo vermeye yardımcı olur. Köri tozunun içinde yer alan maddelerin kanserin ilerlemesini durdurucu özelliği vardır. Çok fazla köri tüketen kişilerin kansere yakalanma oranını düşüktür. Bağırsak kanseri tedavisinde etkilidir. Sindirime yardımcı olur.

Her türlü yemeğinizde de rahatlıkla kullanabilirsiniz hoş kokusu ve tadı size bu mucize bitkiyi

Özellikle kilo sorunu yaşayanlara yönelik olarak doyurucu özelliğiyle zayıflama sağlar, beraberinde sindirim sindirime yardımcı olur. köri çay ile birlikte kullanıldığında zayıflamaya etkisi olmasının yanında özellikle bağırsak kanseri başta olmak üzere kanser türlerine karşı olumlu etkileri bulunmaktadır.

Yetişkinlerin yemeğine 1 tatlı kaşığı ve 2,8 yaş arası çocuklara ise 1 çay kaşığı koymanız yeterlidir. Yetişkinler isterlerse 1 su bardağı kaynamış suya 1 tatlı kaşığı köri koyup, 10 dakika demleyip köri çayı olarak içilir.

 Köri tozu birçok baharatın karıştırılmasıyla elde edilen toz şeklinde, yemeklerde ve çay olarak tüketilen bitki karışımıdır. Sağlıklı yaşamak için köri tozu kullanılmasını tavsiye edilir. karanlık ve kuru yerlerde saklanarak tazeliği korunmalıdır. Körinin içinde; köri bitkisi, zerdeçal, zencefil, kimyon, karanfil, kişniş, kakule Hint cevizi, demirhindi ve acı kırmızıbiber bulunmaktadır.

Köri, yoğurt, limon suyu ve sarımsakla bir karışım hazırlayarak kırmızı et veya tavuk yemeğinin üzerine sos yapabilirsiniz.

KÖRİ BİTKİSİ (2)

Kökeni Güney Avrupa olan bu bitki yararlı otlar listesine, ötekilere göre daha geç ve son zamanlarda eklenmiştir. Temel çekiciliği yapraklarım dökmeyen yoğun gümüşi renginde yatar.

Özellikle cüce türü olan II. i. var microphyllum normal ya da çizgileri kesişen süs bahçelerinde bordür olarak iyi bir seçenektir. Oysa, yapraklarım kokusu öylesine değişiktir ki, son zamanlarda özellikle macera sever ahçılar arasında  bitkinin popülerliğinin artmasına neden olmuştur.

Yaprakları kazayla yaralamışa çevreye o denli baharlı bir koku yayarlar ki, yakınlarda piknik yapanlar bu kokunun nereden geldiğini araştırmaya başlar.

Helichrysum bitb takımı aynca güzel kokusunu uzun zaman koruyan ve odaları güzel kokutan potbori tabağına konulan H. braeteatum bitkisini de içermektedir.

 KULLANIMI

TÜM BİTKİ Bahçelere süsleyici gümüşi rengiyle çok gösterişli bordürler sağlar.

Bu yan dayanıldı cüce çalı 20 cm. boyuyla bordür bitkisi olarak özellikle çukur bahçelere güzel bir görünüm ekler. ÇİÇEĞİ Kurumuş taç yapraklan odayı güzel kokutan tabağına; tüm çiçeği ise, çiçek düzenlemeleri, çelenk ve buketlere gösteriş katar.

YAPRAĞI İlkbaharda çiçek buketlerin ve çelenklere konulur.

Sofrada YAPRAĞI İlkbahar çorbalar, güveçler, buğulanmış sebzeler, pirinçli yemekler ve turşulara hafif köri tadı vermek üzere konulur. Ancak servisten önce ince dallan yemekten çıkarılmalıdır.

KOYUNOTU:

Latince adı Agrimonia eupatoria (ya da Hernia glabra)

Diğer Adları Fıtıkotu, Kızılyaprak, Kasıkotu, Kuzu pıtrağı

Gülgiller familyasındandır. Ülkemizde de yetişen çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. Çoğu kez toprağın üzerine yatarak gelişir. Kök gövdesi; kenarları dişli, tüsü, yeşil yaprakları; yaprak koltuklarında ve bitkinin tepesinde yoğun salkımlar oluşturarak yazın açan küçük sarı çiçekleri vardır.

Bu çiçeklerinden oluşan ve adına pıtrak denilen meyveleri çengel dikenli olur. Acı madde, müsilaj, tanen ve phytosterol içerir. Koyun otu bitkisinin toprak üstü kesimleri tanen, glikozitler, nikotinik ve şahsilik asitler, uçucu yağ ile B ve K vitaminlerini içerir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Vücudu güçlendirici ve rahatlatıcı acı bir toniktir. Fıtık şikâyetlerini gidermeye yardımcı olur. Kasık şişmelerini indirir. İdrar söktürücüdür. Böbrek, mesane ve idrar yolları rahatsızlıklarına karşı etkili olur. Safra söktürücüdür. Sindirimi kolaylaştırıp mideyi rahatlatır.

Karaciğer ve safra kesesi rahatsızlıklarında etkilidir. Doku ve damar büzücüdür. Peklik verir. Çocuklarda ishali keser. Bütün bu etkileri sağlamak üzere kasıkotunun toprak üstü kesimleri bitki çiçek açmaya başladığında toplanır. 40 C dereceyi aşmayan sıcaklıkta ve gölge yerde kurutulur.

Kurumuş bitki karışımından 1 2 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak kaynar suya konur ve 10-15 dakika süreyle demlendirilerek bir in füzyon elde edilir. Bu in füzyondan günde üç kez balla tatlandırarak birer bardak içilir.

Koyun otu bademcik şişmesi ve boğaz ağrılarında iyileştirici ve rahatlatıcıdır. Bunun için 1 2 tatlı kaşığı kurumuş kasıkotu karışımı alınıp 1 bardak suda kaynama noktasına kadar ısıtılır. Daha sonra ateş kısılarak 10 15 dakika daha ısıtma sürdürülür. Böylece elde edilen gargara yapılır.

Romatizma, karaciğer ve dalak hastalıklarına iyi gelir. Böbrek ve mesane rahatsızlıklarını giderir ve idrar söktürür. Hazımsızlığa iyi gelir. Vücudu rahatlatır. Bademciklerdeki şişmelere, ağız ve boğaz iltihaplarına iyi gelir. Sesi açar. Yaraların iyileşmesini hızlandırır ve kanamayı durdurur. Aşırı adet kanamalarında da faydalıdır.

Koyun otunun toprak üstü kısımları suda kaynatılarak çayı hazırlanabileceği gibi yaprakları ezilip lapa haline getirildikten sonra yara ve yılan ısırıklarına karşı haricen de kullanılabilir. Ayrıca, banyo suyuna katarak bu suyla banyo yapmak da mümkündür.

Demleyip balla tatlandırılarak içilir ya da demleyip kadınlar suyuna oturursa kadınlarda adet söktürücü etkisi olur.

Haşlanıp başa yakı gibi konursa genizde ve burundaki tıkanıklığa faydalıdır.

Karaciğer rahatsızlıklarının tedavisi için koyun otu demlenip veya kantaronla demlenip, balla tatlandırılarak içilmeye devam edilirse karaciğer yetersizliğine faydalıdır. Uzun süre kullanmak gerekir (günde 2 3 su bardağı).

 Koyun otu demlenip balla tatlandırılarak içilmeye devam edilirse safra kesesi ve dalak taşlarını eritir, Anjin, boğaz iltihabını giderir.

Koyun otu tek başına ya da çamsakızı ve meşe kabuğuyla beraber kaynatılıp, bu suda eller bekletilirse 1 2 haftada şifaya kavuşturur

Böbrek iltihabi: Koyun otu tek başına ya da papatya, kekik ile beraber demlenip, balla tatlan andırılarak içilmeye devam edilir.

Koyun otu tek başına ya da zeytin yaprağıyla beraber içilirse şeker hastalığına iyi gelir.

Buruk ve ezikler: Koyun otu lapa yapılıp bağlanır.

Normal şartlarda herhangi bir yan tesiri yoktur. Fazla içilirse böbreğe zararlıdır. Kökleri kabızlık yapıcıdır

KUDRET NARI:

Latince Adı: Momordica charantina

Kabak iller familyasından; tırmanıcı, ince gövdeli, bir yıllık bir bitkidir. Ülkemizde özellikle Bursa ve Yalova yöresinde yetiştirilen bir bitkidir. Yaprakları saplı ve el gibi parçalıdır. Meyvesi olgunlaşınca, birbirinden ayrılır.

Meyveleri 8 15 cm uzunluğunda, 4 10 cm eninde üzeri çıkıntılı ve uçlara doğru sivricedir. Önce yeşil olan meyve, sonra olgunlaştıkça yavaş yavaş sarı ve nihayet altın sarısına dönüşür ve içinde 20 30 adet koyu kırmızı renkte fasulyeye benzer tohumları vardır. Şifalı kısmı da bu meyveleridir.

Sonbaharda toplanan meyveleri taze olarak yendiği gibi tohumlarından kudret narı yağı veya macunu yapılabilir.

Yaprakları ve meyvesi vitamin ve mineraller bakımından zengin içeriğe sahiptir. Kudret Narı güçlü doğal antioksidanlardan biridir ve vücuttaki zararlı serbest radikallerin kanser oluşturmasını önleyen C vitamini açısından oldukça zengin bir kaynaktır.

Karoten, lutein ve zea Xanthin gibi sağlıklı flavonoidler içerir. Aynı zamanda yüksek oranda A vitamini ihtiva eder. vitamin B 3), vita min B 5), (vitamin B 6) demir, çinko, potasyum, manganez ve magnezyum gibi mineral içinde önemli bir kaynaktır.

Faydaları   ve Kullanım Şekli: Mide-barsak rahatsızlıklarında ilk akla gelen besinlerdendir. Kudret Narı meyvesinden yapılan ekstre gastrit ülser iyileşmesini arttırır ve aynı zamanda mide ülseri ve duodenal ülser gelişimini engeller.

Bitkinin içinde bulunan charantine maddesi mide rahatsızlıklarına neden olan faktörleri kökten çözer Mide de üreyen ve asidin artmasına neden olan bakterileri yok eder Midede ve bağırsakta oluşan yaraları hızla iyileştirir. Kudret narı meyvesi genel olarak balla veya zeytinyağı ile karıştırılarak kullanılır.

Sabah ve akşam yemek öncesi bir tatlı kaşığı alınır. Sadece 1 ay yediklerine dikkat ederek sabah aç karnına zeytinyağında bekletilmiş 1 kaşık kudret narı yiyerek on yıllık ülserinden kurtulanlar olmuştur.

Bunun için meyveler olgunlaştıktan sonra toplanır. Bir tanesi 200 gram zeytinyağına doğranır,14 gün süreyle kapalı bir kavanoz içerisinde güneşin altında bekletilir. Olgunlaşan bu macun tıpkı kantaron yağı gibi kullanılır.

İyileşmeyen yaralar üzerine sürüldüğünde tıpkı kantaron yağı gibi iz bırakmadan yarayı iyileştirildiği görülür. Egzama ve cilt hastalıklarıyla açık yaraların çabuk kapanması için de kullanılmıştır.

Her yemekten sonra bir tatlı kaşığı macundan yenirse hazmı kolaylaştırır. Şişkinlik ve gaz olaylarını yok eder.

Kudret Narı içeriğindeki lektinin etkileri insülin etkilerine benzer. kandaki şeker oranını düşürür, kan şekerini düzenler Kudret narının şeker ilaçlarının aksine bilinen olumsuz bir yan etkisinin olmaması da önemlidir.

Kudret narında bulunan bazı maddelerin anti kanser etkiye sahip olduğu, özellikle meme kanseri hücrelerini öldürmek için yardımcı olduğu tespit edilmiştir.

Bu tür maddelerin uygulanmasının doktora danışılarak yapılması önemli  

 KUŞBURNU:

Latince Adı: Rosa canina

Diğer Adları Köpek gülü Gülburnu, itburnu, gülelması...

Gülgiller familyasındandır. Aslında tüm bahçe gülleri yabani gülden türemiştir. Anadolu’da orman açıklıkları, kayalık kırsal yöreler ve yol kenarlarında kendi kendine yetişen gövdesi ve dalları dikenli olan bir ağaççıktır.

Kenarları dişli oval biçimli 5 7 yaprakçıktan oluşan yaprakları; ilkbahardan başlayıp yaz boyunca açan, açık ya da koyu pembe, bazen beyaz renkli küçük sade, güzel kokulu çiçekleri vardır. Bu çiçeklerin olgunlaşınca taçyaprakları dökülür ve kuşburnu denilen parlak kırmızı meyvelere dönüşür.

Bu meyveler, Olgun kırmızı meyveler sonbaharda toplanır, taze ya da kurutulmuş olarak yenir. Ayrıca reçeli, kompostosu, şerbeti, ezmesi ya da pekmezi yapılarak tüketilir. Çay gibi demlendirilip içilir.

Kuşburnu kurutmak için ortadan yarılır ve çekirdekleri çıkarıldıktan sonra hemen kurumaya bırakılır. İyice kuruduktan sonra mutlaka hava almayan kaplarda saklanmalıdır. Aksi halde etkenliğinin  önemli bölümünü yitirir.

Kuşburnu, özellikle C vitamini ile tanen, pektin, karoten, meyve asitleri ve yağ yönünden zengindir. (A, B1, B2, K, P); mineraller, flavonlar, tanen ve şeker; çekirdekte ise vanillin vardır.

C, B2 ve K vitaminleri, flavon glikoziti, kampferol, kversetin, izokversetin, glikozitkempferol, likopin, rubiksantin, vitamin PP, provitamin A, limon ve elma asidi.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Çok yoğun vitamin zenginliği nedeniyle gözlerin dostudur. Tonik ve besleyicidir: Bedendeki güçsüzlük ve bitkinlik durumlarına karşı en iyi doğal ilaçtır.

100 gram kuşburnunda bir sandık portakala eşdeğer C vitamini vardır. Etkin bir kan temizleyicisi, iyi bir raşitizm ilacıdır.

Bağırsak kurtlarını düşürür, bağırsakları yumuşatır. Mide kramplarına ve sindirim sistemi zorluklarına karşı faydalıdır. Romatizma ağrılarını giderir. Basur tedavisinde iyi sonuç veriyor, selüliti engeller.

Ayrıca, kuşburnunun böbreküstü bezlerini çok olumlu etkileyerek önemli hormonların üretimine destek sağladığı tespit edilmiştir.

Enfeksiyonlara ve soğuk algınlıklarına karşı, beden savunma sistemlerini güçlendirici bir etkiye sahiptir. Hafif müshil etkisi vardır. Hafif idrar söktürücü etki taşır.

Hafif bir doku ve damar büzücüdür. İshal durumunda ishali kesici etki yapar. Safra kesesi, böbrek ve mesane sorunlarında vücudu destekler.

Bütün bu etkileri sağlamak üzere olgun kuşburnu meyveleri sonbaharda toplanır. 2,5 tatlı kaşığı dolusu kuşburnu, ortalarından kesilip bir bardak suya konularak, su kaynama noktasına kadar ısıtılır.

Sonra ateş kısılarak 10 15 dakika daha ısıtma sürdürülür. İnsanı rahatsız eden tüylü çekirdeklerinin ayrılması için bunlar süzülür.

Böylece hazırlanan istenildiği kadar içilebilir.

Eğer bu içimi hoş gelmezse, kaynama sırasında içine biraz bal ya da şeker katılır ve şurup haline getirilerek alınır.

Kabızlık ve hafif safrakesesi, böbrek ve mesane rahatsızlıklarına karşı da etkili olduğu bilinen kuşburnu, özellikle sonbahar döneminde ani hava değişimine bağlı olarak ortaya çıkan grip gibi hastalıklara karşı tüketilmeli.

 KUŞKONMAZ:

Latince Adı: Asparagus officinalis

Zambakgiller familyasındandır. Ülkemizde Trakya ve Doğu Anadolu’da yabani olarak yetiştiği gibi, bazı yerde kültürü de yapılmaktadır. Çok yıllık dayanıklı otsu bitkidir.

Kökü, toprak altındaki kısa (kökgövde) uzayan etli ve beyaz saçaklar halindedir. Yaprakları bitkinin uzun gövdesini örten zarımsı küçük pullar şeklinde olur ve çabuk dökülür.

Sarımsı renkli çiçekleri yazın tek tek ya da çiftler halinde yaprakların koltuğunda açar ve olgunlaşınca kırmızı renkli üzümü meyveler verir. Bitkinin genç sürgünleri gibi, kök saçakları da tıbbi yönden önemli etkiler taşır.

Kuşkonmazın gövde,kök saçaklarında doğal şekerler, mannit, koniferin adlı glikozit, asparajin ile A ve C vitaminleri bulunur.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Güçlü bir idrar söktürücüdür, idrara çok keskin bir koku verir. Bu durum normaldir ve endişeye gerek yoktur. Kalp yetmezliğinden ötürü bedende oluşan ödemlerin boşaltılmasında etkili olur.

Kalbi güçlendirir. Bedende biriken fazla suların atılmasını sağlar. Böylece kanı temizler. Kum döktürücüdür. Cilde canlılık verir.

Bu etkileri sağlamak için kuşkonmazın kök saçakları sonbaharda bitkinin toprağı kazılıp çıkarılır, iyice temizlenir ve gölgede kurutulur. Parçalara ayrılan kurumuş köklerden 1 2 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak suda kaynama noktasına kadar ısıtılır. Daha sonra ateş kısılarak 10 15 dakika daha ısıtma işlemi sürdürülür.

Böylece elde edilen günde iki kez birer bardak içilir. Ya da daha pratik olarak kuşkonmazın körpe sürgünlerini sebze olarak yediğimizde, bitki bu etkilerini aynen ortaya koyar.

Uyarı: Böbrekleri rahatsız olan kişiler kuşkonmazı seyrek ve az yemelidir.

KUŞOTU:

Latince Adı: Stellaria media

Diğer Adları Serçe dili, Serçe otu

Karanfililer familyasından bir yıllık otsu bitkidir. Çok dallı, gevrek yapılı, açık kahverengi gövdesinin bir tarafı tüylü olur.

Oval biçimli, etli ve sulu yapraklan, sapsız ve karşılıklı olarak gövde üzerinde dizilmiştir, ilkbaharın başlarından kış başına kadar aralıksız açan küçük kırmızımsı beyaz renkli çiçekleri yıldız biçimindedir.

Ülkemizde pazar yerlerinde satılan kuş otu, çiğ olarak yenilebilecek kadar lezzetlidir. Bu nedenle salatalara konulur, börek harcına girer ya da sebze olarak pişirilir.

Bitkinin toprak üstü kesimleri organik asitler, potasyum tuzları, fosfor ve C vitamini içerir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: İdrar söktürücüdür. Böbreklerin çalışmasını hızlandırır. Balgam söktürücü etkisi de vardır. Müshildir, pekliği giderir. Romatizma yangılarını ve ağrılarını hafifletir.

Bu etkileri sağlamak üzere, kuş otunun tüm toprak üstü bölümleri bitki yeşil olduğu sürece toplanır ve gölgelik yerde kurutulur.

Kurutulmuş bitkiden 2 tatlı kaşığı alıp üzerine 1 bardak kaynar su konularak 5 dakika süreyle demlendirilir. Böylece elde edilen in füzyon, günde üç kez birer bardak  olarak içilir.

Hemoroide (basur) karşı iyileştirici etkiler gösterir. Kaşındırıcı ve rahatsız edici sedef hastalığı ve egzamada rahatlatıcıdır. Cildi yumuşatır.

Bu etkiler için, kurumuş bitkiden 2 3 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak suda kaynama noktasına kadar ısıtılır. Sonra ateşi kısılarak 15 20 dakika daha ısıtmaya devam edilir. Böylece hazırlanan yoğun dıştan uygulanır.

Kuş otu ayrıca yara iyileştiricidir: Yara, kesik ve çıbanların tedavisinde kullanılır. Bunun için toplanan taze bitki ezilerek yara lapası hazırlanır. Bu lapa şikâyetle yerlere dıştan uygulanır.

KUZUKULAĞI:

Latince Adı: Rumex türleri

Diğer Adları: Ebem ekşisi, Ekşilik, Ekşimik, Turşu otu

Karabuğdaygiller familyasındandır. Kuzukulağı Anadolu’da gölgelik ve nemli yerlerde yaygın olarak yetişen, çok yılık otsu bitkilerdir. Gövdesi kabarık çizgili, sulu ve kırmızımsı renklidir.

Ok biçimli, iri ve kabarık yaprakları tüysüz olur. Yaz aylarında açan başak halindeki pembemsi renkli, sık dizilişle çiçekleri koparıldıkça bitki yapraklar verir.

Çiçeklerinden, parlak koyu kahverengi minik tohumlan olgunlaşır. Körpe yapraklan çiğ olarak salatalarda ya da ıspanak gibi pişirilip sebze olarak yenir.

Çoğu kuzukulağı türünün yemeklere çeşni katan şaşırtıcı, keskin asitli bir tadı vardı. Kuzukulağı türlerinin tadı ekşi olan yaprakları A, B ve C vitaminleriyle potasyum yönünden zengindir.

Yapraklarda; potasyum oksalat. Köklerde; tanen, nişasta, şekerler, reçine, antrokinon türevleri, C vitamini.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Yaprakları, böbrekleri çalıştırır, idrar söktürücüdür. C vitamini yönünden zengin olduğu için pek çok hastalığının iyileştirilmesinde faydalıdır. Vücudu güçlendirici toniktir.

Hafif müshil etkisi vardır. Bu etkilerinden faydalanmak üzere, bitkinin yıl boyunca yeşil kalan körpe yapraklan toplanmalı, salatalara katılıp çiğ olarak bolca yenilmelidir.

Yaprakları, çıbanların iyileştirilmesinde etkili olur. Güneş yanıklarında faydalıdır. Bu etkileri sağlamak üzere, körpe kuzukulağı yaprakları toplanır, ezilerek yara lapası yapılır ve şikâyet edilen yerlere dıştan uygulanır.

Güneş çarpması ve bitkinlik ve halsizlik durumlarında yapılan in füzyon çok faydalı olur. Bunun için 1 litre kaynar su, 20 ya da 30 gr. taze kuzukulağı yaprağının üzerine dökülerek 15-20 dakika demlendirilip in füzyon elde edilir. Bu in füzyondan, günde iki-üç kez birer bardak içilir.

Kuzukulağı türlerinin kökleri müshil etkisi olan bir madde içerir. Bitki aynı zamanda iyi bir safra söktürücüdür. Bu etkilerinden faydalanmak üzere, bitkinin toprağı kazılıp kökleri çıkarılır ve temizlenir. 1 litre sıcak suya 30 50 gr. kadar parçalanmış bitki kökü konulup 15 20 dakika kadar ağır ağır kaynatılır. Elde edilen günde iki üç kez birer bardak olarak içilir.

Ezilen yaprağından elde edilen suyu yatak örtülerindeki pas, mürekkep ve kalıp lekelerini ağartmakta, gümüş eşyaları temizlemekte faydalı olur.

Uyarı: Romatizması, böbrek ve gut hastalığı olanlar kuzukulağı yememelidir.

KANATARİONOVA YAĞI

Sarı kantaron bir tıbbi etkisi: Sarı Kantaron çok yönlü bir şifa vardır ve antik çağda zaten çok popüler oldu.

Dioscorides'in, tedavi edici etkilerinin bazılarını Plinius Secundus daha az, çok övücü ışığında söz tarif edilmiştir ve Yunan hekim Galen.

Paracelsus St sarı kantaron büyük destekçisi oldu ve yaraları ve kan temizlemek için bir tıbbi bitki olarak tavsiye edilir.

Hala tüm inorganik ilaçların ve rağmen St sarı kantaron, doğal tedavide önemli bir yer korudu böylece Kneipp, Bohn, Flamm, Eckstein, Madaus ve diğer ek onun tıbbi değeri vardır.

Ağrı ve sıkma yatıştırmaya özellikleri vardır, çünkü Aziz sarı kantaron yaralar için bir bitkidir; O sinirler ve eylemler Kolik oluşumunu azalttığı ve mukus erimesi için mükemmel bir çare olarak övüldü.

Öncelikle, yanıklar, yaralar, taze kanama, kas yaralanmaları, kanama, akne tedavisi için morarma ve doku karşı sarı kantaron önerilen yağ ada kaynar.

Bu bitki elde edilen yağ, çok deri bakım gibi, her ikisi de kir ve kırık deride iyi, hem de kuru deri dökülmesi ve diğerleri bulunmaktadır.

Sarı Kantaron Yağı sarı kantaron yağın hazırlanması çok iyi bilinen ve büyük ihtiyaçları popüler ve kalitesiz ürünleri sunuyoruz edilir. Bu "özel" alkanin ve bu nedenle değersiz ile boyanmış tahrif çoğunlukla içindir.

Güvenli yolu tek başına doğal ilaç hazırlama biri geçmek. Hazırlık oldukça basit ve sarı kantaron yağ her evde mevcut olmalıdır, daha çok onun iyileşmesi 2 yıla kadar sürer.

Ot St sarı kantaron toplanır ve eve taze getirecek. Onlar, St sarı kantaron en ince açılmış ve çiçekler parmaklarınız arasında ezmek ve kan kırmızı leke olacaktır çünkü gerçek bir bitki olup hiçbir tıbbi özellikleri vardır bazı diğer benzer türde toplamak emin olmak için, yaprakları daha yakından bakmak gerekir.

Dikkatle yaprakları ve geniş boyunlu geniş şişeye yerleştirilmiştir çiçek çıkarıldı ve iyi zeytinyağı 3 4 katı miktarda üzerine dökün edilmelidir toplandıktan sonra.

Bundan sonra şişe iyi yalıtılmış ve 6 ila 7 hafta durmak için güneş yerleştirilir. Deney şişesi içeriği daha sık çalkalanır. Yaz yağmurlu ve güneşli değilse, şişe sobanın yakınında sıcak bir yere konulmuştur.

Bu süreden sonra, yağ parlak kırmızı bir renk alır. Şimdi şişenin bütün muhtevası, temiz bir bez ile dökülür ve de tesisin kalan sıkın. Şimdi su tabakasının yüzeyi üzerinde duran kez yeniden başlatmadan sonra bir lastik boru ile kaldırılması edilmelidir. Böylece, böyle basit bir şekilde, her zaman en iyi doğal ilaçlardan biridir

Ayrıca belirtmek gerekir ki bağırsak solucanları için bir kaşık, ağrısız tedavi ile alınan bu yağ,.

Bu yağ yavaşça kapanır yana, insanlar yakında sandalye Krušina, ravent, sinameki, iyileştirmek için bir araç almak aldıktan sonra hapse eğilimindedir.

Apart sosları ve cilt bakım ürünleri gibi bu bitkinin petrol listelenen imkanlarından, ayrıca iskemi (lumbago), ağrı gut ve romatizma, burkulma ve sırt ağrısı neden olan masaj için harika bir araçtır.

St.John 'petrol İç kullanım: Bu bitkiden yağ içine ilaç olarak alınır ve su ve şeker değil yarım tatlı kaşığı az 10 15 damla olabilir. Mevcut haliyle kontrolsüz yatak ıslatma çocuk veya yetişkin ve akciğerler (nezle) aşırı mukus ile, karın ağrısı, kolik, bağırsak iltihaplarında uygulanır.

Bu bitkiden yağ her zaman karanlık bir yerde saklanmalı ve pişirme karanlık bir şişe dökülür sonra yağ en iyisidir.

KİL İ  ERMENİ

Yetiştiği  Yer ve Çeşitleri;

Daha ziyade Ortadoğu da bulunur.

Kullanılan Maddesi;

Öz maddesi

Tıbbi Özellik ve Faydaları;

a) 2 cins olan taşımsı topraktır. Bunun bir cinsi kızıl, diğer cinsi ise laciverttir. Kızıl cinsi yağlıdır. İçilme miktarı bir ölçektir ( 4 gr).Yalnız mideye zararlı olduğundan muslini anason veya tarçın kabuğudur.

b) Çiçek ve hummalı hastalıklarda sirke ile yakısı bulunur. Sirke harareti teskin ettiği içi karaciğeri korur.

c) Kalbi kuvvetlendirir. Sevdadan meydana gelen hastalıklardan ruhu korur.

d) İç organları temizler.

e) Fazla kanamalarda ve veba hastalıklarında karın üstüne sirke ile yapılan yakısı konulduğunda şifa  verir.

f) Kusturucudur

ğ) İltihaplı yaralara lapası şifa verir.

g) Nefes darlığına iyi gelir.

h) Rahim kanamalarını ve diğer kanamaları durdurur.

i) Bağırsak iltihaplarını gül suyu ile içildiğinde iyileştirir.

KENEVİR;( esrar otu ,kendir)

Yetiştiği Yer Ve Çeşitleri;

Asıl vatanı Orta Asya Hindistan ve civarı sıcak ülkelerdir. Birkaç çeşittir.

Kullanılan Maddesi; Tohumları ve yaprakları.

Tıbbi Özellik ve Faydaları;  

a) Kendircilerden olup lifinden halat ve çuval yapılan bir bitkidir. Çiçekleri salkım şeklinde ve sarı renktedir. Yaprakları at kestanesi yapraklarına benzer. Kokusu kusma ve baş ağrısı yapar .Kötü kokuludur .Kabuğundan ipler yapılır.

b) Yaprağı dövülerek arpa unu ile karıştırılıp da balgamdan meydana gelen şişlere yakı yapılırsa faydası olur.

c) Bir miktar sütle kaynatılıp günde birkaç yudum içildiğinde ödem hastalığını iyileştirir.

ç) Tohumunun 5 10 tanesi dövülerek bal şerbeti ile içildiğinde balgamı söker iştihayı önler, mideyi gevşetir.

d) Çok  alındığında meniyi keser.

e) Yelleri giderir.

f) Düşmeyen sülükleri düşürür.

g) Hava şişliğini  indirir.

ğ) Yaprakların haşlanması  müzmin romatizmalarda günde 1-2 bardak içildiğinde faydası görülür.

h) Yüze sürüldüğünde yüzdeki kan lekelerini geçirir.

ı) Kenevir ruhu vücuda yorgunluğuna mesane ve idrar yolu yaralarını iltihaplarını iyileştirir.

i) Tohumlarından sabun sanayiinde kullanılan bir yağ çıkarılır.

j) Elde edilen yağ kulak ağrısında kullanılır.

KENEVİR YAĞI;

Genel Destek

Linoleik (Omega 6) ve linolenik asit (Omega 3) bakımından zengin bir yağ olan kenevir yağı, sağlıklı ve dengeli bir beslenmeye destek olabilecek bir besin takviyesidir.

İçeriğindeki esansiyel yağ asitleri olan Omega 3 ve Omega 6 ile güçlü antioksidan etki gösterebilecek kenevir yağı, harici olarak cilt sorunlarında ve cilt bakımında kullanılabilir.

ÖNERİLEN KULLANIM ŞEKLİ

Besin desteği olarak günde 1 2 tatlı kaşığı

KENGER OTU

Yetiştiği  Yer ve Çeşitleri;

Nemli yerlerde bulunur.

Tıbbi Özellik ve Faydaları;

a)Kökü yıllarca yaşayıp her gün ilkbahar süren dikenli bitki ve yeşil ürünü.2 çeşittir .Birisi bildiğimiz enginardır.

Fazlası kusma ve  hülya yapar .Dimağa zararlıdır. Müshili zeytinyağıdır .Baş ağrısı yaparsa da bunu da sakız ve tarçın geçirir.

b) Çiçeği yağ ve mumla karıştırılıp yaralara ve katı urlara sürülürse şifa olur.

c) Böbrek ve mesane rahatsızlıklarına iyi gelir.

ç) Bir  miktar yenildiğinde cinsiyet organlarını kuvvetlendirir  ve şehveti artırır.

d) Kaynatılarak suyu saç ve kırana sürülürse iyi eder.

LABADA:

Latince Adı: Rumeoc patienta

Diğer Adları: Efele

Kara buğdaygiller familyasındandır. Kuzukulağının yakın akrabası olan labadanın ülkemiz-de yetişen 25 kadar türü vardır. Bunlardan en yaygını olan “adi labada”, sulak yerlerde kendiliğinden yetişen, aynı zamanda tarımı da yapılan çok yıllık otsu bitkidir.

Kazık kökü dallı olup dışı kahverengi ve içi sarıdır. Yuvarlak kesitli dik gövdesi, uzunlamasına çizgili ve genellikle kırmızımsı renklidir. Yaprakları almaşık dizili, saplı, uzunca, oval ya da elips biçimli ve kenarları hafif dalgalı olur.

Yazın açan çiçekleri gövdenin tepesinde kırmızımsı yeşil renkli salkımlar halinde bulunur. Anadolu’nun bazı yerlerinde labada yapraklarıyla salata, sebze yemekleri ve ‘efelek dolması’ denilen özel etli yemeği yapılır.

Labadanın yapraklarında Fosfor-demir bileşimi, tanen, eşitli mineral ve vitaminler; kazık köklerinde nişasta, şekerler, reçine ve antrakinon türevleri bulunur.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Sağlığa faydalı bazı etkileri kuzukulağınınkine benzeyen labadanın yaprakları, vücudu güçlendirici toniktir. İştah açıcıdır.

Kanı ve bağırsakları temizler. Hafif müshil etkisi vardır.

Bu etkiler için, labadanın yapraklan çiğ olarak yenir ya da; 1 litre sıcak suya 50 gr. taze labada yaprağı konulup 15 20 dakika kadar kaynatılır. Böylece elde edilen günde iki üç kez birer bardak alınır.

Yaprakları, deri hastalıklarının tedavisinde etkilidir. Çıbanları olgunlaştırır. Yara ve egzamaları iyileştirir. Bu etkileri sağlamak üzere, labadanın yapraklarıyla yara lapası hazırlanır ve şikâyet edilen yerlere dıştan uygulanır.

Kökü, müshil etkisi gösterir. Bunun için de kuzukulağının kökünde olduğu gibi bir hazırlanarak günde iki-üç kez birer bardak içilir 

LATİNÇİÇEĞİ:

Latince Adı: Tropaeolum majus

Diğer Adları Kapuçin

Latin çiçeğigiller familyasının örnek bitkisidir. Gösterişli çiçekleri ve yaprakları nedeniyle dünyaya yayılan latinçiçeği, ülkemizde de bazı yerlerde süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir. 40 türü vardır. Türüne göre latinçiçekleri bir ya da çok yıllık otsu bitkidir. Hoş kokulu parlak çiçekleri, kızıl, turuncu, sarı, maun ve krem renginde olabilir. Bitkinin tohumları fasulye iriliğin de olup kuruyunca minik yerfıstıklarına benzer.

İçerdiği faydalı maddeler arasında C vitamini, glükosilinat, hardal yağı ve ne olduğu bilinmeyen bakteri yok edici bileşikler bulunur.

Bitkinin yaprak, çiçek ve yakıcı lezzeti olan çiçek tohumları salata olarak yenilir. Körpe çiçek tomurcukları ve yeşil durumdaki tohumları turşu yapılarak tüketilir.

Latinçiçeğinin yaprak, çiçek ve çiçek sapları, yaz ortasından sonbahar ortalarına kadar toplanır. Yaş olarak kullandığında, etkili tıbbi özellikler taşır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Beden içinde herhangi bir bakteri enfeksiyonu varsa, özellikle solunum yollarındaki rahatsızlık, bronşit, grip ve soğuk algınlığı gibi durumlarda etkilidir.

Latinçiçeğinin kadın üreme organlarındaki enfeksiyonlarda da etkili olduğu bilinmektedir.

Ayrıca bitkiden hazırlanan in füzyonun saç ve tırnakların ana maddesi olan keratini güçlendirdiği, saç dökülmeleri ve tırnak kırılmalarını önlediği öne sürülüyor.

Bütün bu durumlar için 1 2 tatlı kaşığı taze yaprak, çiçek ve çiçek sapı karışımı üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika süreyle demlendirilerek hazırlanan infüzyon, günde üç kez birer bardak içilir.

Latinçiçeği özellikle bakterilerden oluşan yerel enfeksiyonlarda güçlü bir mikrop kırıcıdır. Bunun için yaprakları ezilerek hazırlanan yara lapası ya olduğu gibi ya da bir tülbendin içine konularak kompres şeklinde şikâyet edilen yerlere dıştan uygulanır.

LAVANTA BİTKİSİ:

Latince Adı: Lavandula angustifolia

Ballıbaba iller familyasındandır. Kışın yapraklarını dökmeyen 20 kadar çalımsı görünüşlü çok yıllık bitki türünün ortak adı lavantadır. Bu türlerden bazısı ülkemizde de yetişmektedir.

Gövdesi dört köşe kesitli, yeşil renkli ve hoş kokuludur. Grimsi yeşil renkli, ince uzun ve hoş kokulu yaprakları; uzun sapların ucunda seyrek başaklar oluşturarak yaz aylarında açan, çok kokulu, lavanta mavisi renkli çiçekleri vardır.

Bitkinin gövde, yaprak, sap ve çiçeklerine özel kokusunu veren, bunların üzerinde bulunan küçük yıldızsın tüyleridir. Lavantanın sonbaharda olgunlaşan küçük meyvelerinin her birinde, dörder adet fındıkçı şeklindeki tohumu yer alır.

Lavanta, içinde bulunan uçucu yağın damıtılmasıyla elde edilen lavanta esansı (lavanta yağı) parfümeri endüstrisinde önemli bir hammadde olarak kullanılır.

Bu şifalı bitkinin iyileştirici gücü günümüzde lavantanın yağından alınmaktadır. Bu yağ, lavantanın çiçek, yaprak ve gövdesini kaplayan yıldız biçimli minik ve parıltılı tüylerindeki bezeciklerden damıtılmaktadır. En iyi lavanta yağı, ince yapraklı lavanta ve karabaş lavantası türlerinden elde edilmektedir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Sinirleri yatıştırıcı ve spazm çözücüdür. Özellikle depresyonla ilgili aşırı sinirlilik durumunda yatıştırıcı olur. Uykusuzluk halini giderir. Stresle ilgili baş ağrılarında etkili bir iyileştiricidir.

Bitkinlik ve güçsüzlük durumlarında, merkezi sinir sistemini ve dolayısıyla vücudu güçlendirici bir toniktir. Saman nezlesini geçiştirmede etkili olur. İştahı açar, sindirimi kolaylaştırır. Mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür.

Kusma refleksini bastırır. İdrar söktürücüdür. Böbrekleri temizler. Öksürüğü kesici ve ateşi düşürücü etkileri de vardır.

Bütün bu etkileri sağlamak üzere, lavantanın taze sürgünleri yaz başında ve çiçekleri iyice açtıklarında toplanır. 35 C dereceyi aşmayan sıcaklık ve gölge yerde özenle kurutulur.

Birbirine karıştırılan kurumuş sürgün ve çiçeklerden 1 tatlı kaşığı alınıp üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek ve 10 dakika süreyle demlendirilerek bir in füzyon elde edilir.

Bu in füzyondan, günde üç kez birer bardak içilir. Romatizma, burkulma ve kırık yerlerinin ağrılarında rahatlatıcıdır. Bu durumlarda faydalı etkiyi sağlamak üzere, lavanta çiçeklerinin damıtılmasıyla elde edilen lavanta esansı (lavanta yağı) kullanılır. Bu yağ içilmez. Yalnızca şikâyetle yerlere, elle ovularak dıştan uygulanır.

Reçellere çeşni katmakta kullanılır. Kurumuş çiçekleri, lavanta torbalarına ve çiçek buketlerine, kokulandırmak için konulur.

Duyarlı ciltlerde hücre değişimini hızlandırmak ve aknelere karşı antiseptik olarak kullanmak üzere tonik suyu yapılır, küvette hazırlanan banyo suyuna katılır. Çay gibi demlendirilip baş ağrısını hafifletmek ve sinirleri yatıştırmak üzere içilir.

Lavanta, uzun süreler uçup gitmeyen kokusuyla böcekleri kovan, aynı zamanda ev ve sokaklardaki kötü kokuları gideren bir bitkidir. Lavanta uzun zamandan beri tıpta kullanılmaktaydı.

Yarım baş ağrılarının hafifletilmesi ve beynin banyo edilmesi için şakakların lavanta ile oyulması tavsiye edilir.

KARABAŞ LAVANTASI:

Diğer Adları Karabaş otu, Yalancı lavanta çiçeği, Fransız lavantası

Batı ve Güney Anadolu’da yabani olarak yetişir yaz aylarında açan çiçekleri siyahımsı koyu mor renkli ve silindirik yapıda olup başaklar halinde olup dallarının ucunda toplanmıştır.

Karabaş lavantasının içerdiği uçucu yağ (esans), İngiliz lavantasınınkinden daha çok biberiye bitkisininkine benzeyen, keskin bir koku taşır.

Faydaları ve Kullanım Şekli

Antiseptik ve yara iyileştiricidir. Ağrı kesicidir. Sinirsel bas ağrısı ve uykusuzluğa iyi gelir. Sinir ve kalp kuvvetlendiricidir. Ses telleri enfeksiyonları ve tansiyon düşürücü etkileri vardır.

Kan dolaşımını düzenleyici, kan sulandırıcı ve damar genişletici özelliklere sahiptir. İçeriğindeki hücre bölünmelerini engelleyen alkol ile kansere karşı koruyucu ve tümör yok edici özelliklere sahiptir.

Akciğer ve kan kanseri ve beyin tümörlerinin ilerlemesinde geciktirir; prostat, pankreas, barsak ve meme tümörlerine karşı da iyi gelir.

Osmanlılar döneminde koleranın tedavisinde bile yer almış olan karabaş lavantası yatıştırıcı, balgam söktürücü, idrar yolları enfeksiyonlarını giderici, egzama yaralarını iyileştirici, günümüzde daha seyrek kullanılır olmuştur.

Bu etkilerini sağlamak üzere 1 litre kaynar suya 20 gr. kurutulmuş karabaş lavantası yaprak ve çiçek karışımı hesabıyla ve kaynar suyun içinde 10 15 dakikalık demlendirmeyle bir in füzyon hazırlanır. Bu in füzyon, günde iki-üç kez birer bardak içilir.

Antiseptik ve yara iyileştirici etkilerinden faydalanılmak üzere, piyasada satılan karabaş lavanta esansı (yağı), şikâyetle yerlere dıştan uygulanır

LİMON:

Latince Adı: Citrus limonum

Sedef otugiller (Turunçgiller) familyasındandır.

Ülkemizde de Ege ile özellikle Akdeniz bölgelerinde yetiştirile, kışın yapraklarını dökmeyen bir ağaçtır. Gövde ve dallarının kabuğu koyu gridir.

Yaprakları açık yeşil renkli, derimsi dokulu ve sivri uçludur. Bazı limon ağacı türlerinde, yaprak koltuklarında sivri dikenler bulunur, ilkbahar aylarında açan hoş kokulu, dışı pembemsi ve içi beyaz renkli çiçekleri vardır.

“Yediveren” limon türleri ise neredeyse bütün yıl çiçek açar ve meyve vermeye devam eder. Genelde sonbaharda olgunlaşan limon meyvesi çok ekşi ve bol sulu olur. Olgun limon meyvesinin açık sarı renkli dış kabuğunun üzerinde uçucu yağ ve esanslar içeren benekler bulunur.

Meyvenin kabuğunun içi ise, beyaz renkli ve sünger dokuludur. Meyvenin içinde yer alan beyaz tohumları (çekirdekleri) küçük, oval biçimli ve bir uçları sivri olur.

Limon meyvesinin suyu ya da dilimleri kimi yemeklere, çorba ve salatalara katılır. Sevilen bir içecek olan limonata yapımında kullanılır. Bazı sebze yemekleri ve reçellerin yapımında, bunların kararmaması için eklenir. Uçucu yağ ve esans içeren limonun kabuğu sıkılarak ve damıtılarak elde edilen limon esansından kozmetikte ve kimi içkilerin yapımında faydalanılır.

Doğal bir C vitamini kaynağı olan limon meyvesinin suyunda ayrıca organik nitelikli sitrik asit, pektin… 

Faydaları ve Kullanım Şekli: C vitamini eksikliğinde ortaya çıkan hastalıklarda, limon en iyi doğal ilaçtır. Soğuk algınlığı, nezle, öksürük, boğaz ve baş ağrıları ile gribal enfeksiyon durumlarını hafifletir. Beden ateşini düşürür.

Bu etkileri sağlamak için sıkılan limonun suyu, şekerle tatlandırılıp ılık su katılarak limonata şeklinde içilir.

Limon iştah açıcı ve sindirim sistemini uyarıcıdır. Bu etkisinden faydalanmak üzere, 1 litre kaynamış su, 20 30 gr. taze limon yaprağı üzerine dökülüp 15 20 dakika demlendirilerek in füzyon yapılır. Bu in füzyon yemeklerden 15 dakika önce, birer bardak olarak içilir.

Sıkılan limonun suyu, ılık suyla karıştırılarak gargara yapılırsa boğaz ağrıları ve bademcik enfeksiyonlarına iyi gelir.

Birdenbire yükselen tansiyonda, yarım limonun suyu bir bardağa sıkılır. Üzeri suyla tamamlanarak içilir. Bu durumda limon, tansiyonu normal düzeyine indirir.

Limon, doku büzücü ve cilt toniğidir. Çilleri hafifletir. Cildin güzelleşmesine katkıda bulunur. Bunun için sıkılan limonun suyu elle ovuşturularak cilde dıştan uygulanır.

Tırnak ve dişlerdeki tütün lekelerini hafifletip ağartır. Dişetlerini güçlendirir. Bu etkileri sağlamak için sıkılan limonun suyu ovuşturularak dıştan uygulanır.

Soğuk hava nedeniyle ellerdeki ve yüzdeki deri çatlamalarını iyileştirir. Bu etkisinden faydalanmak için de sıkılan limonun suyu ellere, ovuşturularak dıştan uygulanır.

Limon susuzluk, yorgunluk ve bitkinlik durumlarını giderir. Bunun için bol limon suyu, su ve şekerle limonata yapılıp içilir.

 LİMON OTU:

Latince Adı: Cymbogon citratus

Buğdaygiller familyasındandır. 90 cm boylarında limon kokulu uzun yaprakları olan yoğun tutamlar halinde büyüyen, çok yıllık, çalımsı otsu bir bitkidir. Sri Lanka, Hindistan, Malezya, Çin hindi. Nemli ve bol güneşli tropikal iklimde yetişir. Grimsi açık yeşil renkli, uzun ince, sert yapraklarının kenarları bıçak gibi kesicidir. Nadiren çiçek açar.

Bitkinin soğanları ya da ender olarak sert yaprakları haşlanarak ya da toz halinde kullanılır. Tercih edileni, bitkinin hoş limonsu kokulu taze soğanlarıdır.

Tıbbi özellikleri eski Mısırdan, Yunanlılar ve Romalılardan bu yana bilinir.

Temiz, keskin ve limonunkine benzeyen kokusu vardır. Mutfakta özellikle taze yaprakları değerlendirilir. Çorbalar, kör ili yemekler, soslar, balıklarla harika gider. Ayrıca serinletici, hoş kokulu içecek olarak ve tıbbi amaçlarla da kullanılır.

Bileşiminde sitral, jenerial, neral, nerol, limonen, linalol gibi maddeler bulunur.

Faydaları ve Kullanım Şekli: İştah açar, mideyi rahatlatır ve hazmı kolaylaştırır. Ateş düşürücüdür. Soğuk algınlığı, bronşit ve öksürükte faydalıdır.

Adet düzenleyici etkilere sahiptir. Sinirsel baş ağrısı, migren ve uykusuzluk şikâyetlerini azaltır. Depresyon şikâyetlerini gidermeye yardımcı olan bitkisel bir antidepresan dır.

Kan şekerini düşürücü etkileri ile şeker hastaları için faydalıdır. Prostata iyi gelir. İdrar söktürücü, güçlendirici, sindirim kolaylaştırıcı, sakinleştirici özellikler taşır. Romatizma ağrılarına ve burkulmalara karşı etkilidir.

Yapılan bir araştırmada Limon otuna has ve Citral adı verilen maddenin, kanserli hücre sayısını düşüren bir özelliği bulunmuştur.

Günde sadece 1 gr limonotundan, sıcak suyla karıştırılarak yapılan Limon otu çayının, insana yeterli Citral maddesi sağladığı bilinmektedir.

Grip ve mide şişkinliğine, öteki sindirim sorunlarına karşı çay olarak demlenip içilir. Sinirsel kaynaklı kusmalara karşıda etkilidir. Kuru yaprakları sivrisinekleri uzaklaştırmak için yakılır. Yaprağı çay olarak demlenir,  .

Bitkiden elde edilen yağ da ağrı kesici, iltihap giderici, spazm çözücü, balgam söktürücü, sivrisinek uzaklaştırıcı etkiler gösterir.

Uyarı: Uzun süreli kullanımı rahatsız edici olabilir.

 LOĞUSA OTU:

Latince Adı: Aristolochia Clematitis

Diğer adları Lohusa Otu, Zeravent, Siyah as¬ma

Aristolochiaceae familyasından Zehirli bir bitkidir, mutlaka doktor kontrolünde alınmalıdır. 700 m. deniz seviyesine kadar olan yol ve avlu boylarında, otlu ve çalılıklar arasında yetişen çok yıllık otsu bir bitkidir. Gövde düz, çizgili, köksap kısa ve sürüngendir.

Yapraklar kalp şeklinde yumurta biçiminde, bütün kenarlı ve almaşıktır. Çiçekler sarı, yeşilimtırak, birkaçı bir arada, yaprak koltuklarında toplu halde bulunurlar. Kaidede kavuk gibi şişkin, ucunda Kılçıklı ve uzunca kenar çiçekleri bulunur. Meyve armut şeklinde olup içerisi küçük tohumlarla dolu bir kapsül şeklindedir.

Köksap ve toprak üstü kısımlar kullanılır. Köksaplar meyvelerin olgunlaşmasın dan sonra (ağustos eylül aylarında) topraktan çıkarılır. Gölgede veya 40  dereceye kadar ısılı fırınlarda kurutulur. % 11 rutubete müsaade edilir.

Torbalara doldurularak paketlenir. Toprak üstü kısımlar çiçek açma zamanında mayıs haziran aylarında toplanır. aynı şekilde kurutulur. Balya halinde paketlenir. Kuru ve havadar binalarda saklanır.

Hayat damarlarını genişlettiği tespit edilmiştir. İdrar söktürücü etkisi ile birlikte rahim kuvvetini azalttığı anlaşılmıştır. bitki ilk devrede bulunan hipertonik (yüksek kan basıncı yüksek tansiyon) hastalığı tedavisi, su toplama (ödem) ve yaraların iyileştirilmesinde ilaç olarak tavsiye edilir.

Köksap ve yapraklar sıtma, romatizma, kabız, rahim kuvvetlenmesi, verem başlangıcı öksürük vs. hastalıklarında kullanılmaktadır. Haricen ise zehirli yılan ve böcek sokmalarında yıkama şeklinde, cerahatli yara, egzama vs de ise lapa halinde kullanılır. Bitki tohumlarından elde edilen tentür, nabız atışlarının düzenlemede, kalbin kasılma derecesini yükseltmede kullanılır.

Köksaplardan 1 kahve kaşığı saplardan 300 gr. kaynar su ile haşlanarak (demleme) 2 saat bekletilir. Süzüldükten sonra günde 3 defa yemeklerden evvel alınır

MAYDANOZ 

Latince Adı: Petroselinum sativum

Maydanoz iller familyasının örnek bitkisidir. Yurdumuzun hemen hemen her yerinde yetiştirilen, iki yıllık dayanıklı otsu bitkidir.

Ülkemizde yetiştirilen maydanoz türü düz yapraklı  ve kıvırcıktır. Maydanozun kök, gövde, sap ve yapraklan güzel kokulu olur. Yazın açan sarı renkli küçük çiçekleri şemsiye görünüşü alarak bir araya gelirler.

Bitkinin minik tohumlan, esmer renkli ve orak biçimli olup en güçlü kokusunu taşıyan kazık kökü, dallara ve sonra ince saçaklara ayrılan yapıdadır. Eskiden beri yemeklere çeşni katmak, sofra ve yemekleri süslemek üzere kullanılır.

Salatalara ve bazı yiyeceklere çiğ olarak, kimi yemeklere pişmenin son anında ya da pişme işi biter bitmez katılarak bolca tüketilir. Maydanoz, başta C olmak üzere A, B ve K vitaminleri, demir, kalsiyum ve magnezyum gibi mineraller ile apiol adlı uçucu yağ içerir. Bütün maydanoz türleri vitamin, mineral ile antiseptik klorofıl yönünden zengin ve faydalıdır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Terletici; balgam, idrar ve safra söktürücüdür. İdrar söktürücü etkisi kanı temizleyerek faydalı olur. Kadınların aybaşı ağrılarını hafifletir. Aybaşını düzene sokar. İştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır. Mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür. Karın ağrılarını da hafifletir. Vücudu güçlendirici bir toniktir.

Afrodizyak (cinsel gücü artırıcı) bileşimi vardır. Bu etkilerinden faydalanmak üzere, bitkinin kazık kökü, tohum ve yapraklan bir araya getirilir. Bu karışımdan 1 2 tatlı kaşığı alınıp üzerine bir bardak kaynar su dökülür. Kabın üzeri kapatılarak 5 10 dakika demlendirilir. Elde edilen in füzyondan, günde üç kez birer bardak içilir.

Maydanozun sap ve yaprakları soluğun kokusunu temizlemek ve sağlıklı bir cilt elde etmek üzere çiğ olarak bolca yenilmelidir. Ayrıca zengin ve doğal bir C vitamini kaynağı olduğundan grip ve nezlenin kolayca atılması için maydanozun yaprak ve sapları gene çiğ olarak bolca tüketilmelidir.

Böbrekleri çalıştırarak idrar getirir, kan şekerini normal seviyede tutar ve kansere karşı da koruyucudur.

Uyarı: Maydanoz dölyatağını uyardığından, hamilelikte aşırı miktarda alınmamalıdır. 


MELEKOTU

Latince Adı: Angelica türleri

Maydanoz iller familyasından, iki dört yıllık dayanıklı otsu bitkilerdir. Eski çağlardan beri bilinen ve çok kokulu bir bitki olan melekotu, Yurdumuzda Uludağ yöresinde yetişmektedir. bitkinin yaprakları çok parçalı, silindir biçimli gövdesinin içi boş, çiçekleri beyaz ya da pembemsidir.

Doğu Anadolu’da gövde ve yaprak sapları soyulup sebze olarak yenir; Bursa yöresinde bunlarla reçel yapılır. Adını, veba salgını döneminde, yeryüzüne inen bir melek tarafından hastalara önerildiği hikâyesinden alır.

Bitkinin kökü, tanen ve uçucu yağlar içeren esmer renkli, özel kokulu, buruk tatta ve kalın yapılıdır. :

Eterik yağ, angelika asidi, angelisin, ostol, ostenol, bergapten, imperatorin, ksantoksin, ksantotoksol, kumarin, umbelliferon, bercaphen, reçine, mum, tanen.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Kan dolaşımını düzenler. Mide ve bağırsak hastalıklarına iyi gelir. Yatıştırıcı ve sinirleri güçlendirici toniktir. Spazmları giderir. Astım nöbetlerine faydalıdır. Kuvvet ve iştah verir. İshali kesici ve peklik vericidir.

Nekahet devresinin kısa sürmesini sağlar. Yapraklarından çıkan suya, bir parça pamuk bastırılıp, diş çürüğüne konursa, ağrıyı keser. Kan dolaşımını düzenler. Balgam söktürücü ve soğuk algınlıklarında iyileştiricidir. İdrar söktürücüdür. Yolculukta alınırsa kusmaya iyi gelir. Kan dolaşımını düzenler.

Terletir. Bu etkilerinden faydalanmak üzere, sonbaharda bitkinin toprağı kazılıp kökleri çıkarılır. Kurutup toz haline getirilir. 1 litre kaynamış suya 30-50 gr. bu tozdan konulup 15 20 dakika demlendirilir. Böylece hazırlanan in füzyondan, günde iki-üç kez birer bardak içilir.

Bu infizyon soğuk algınlığı ve midede aşırı gazın giderilmesinde de etkilidir.

Kurutulmuş melekotu, dövülüp başa sürülecek olursa bitleri öldürür.

Yaprakları, kuş üzümü, ravent, kırmızı erik gibi ekşi ürünlerin kullanıldığı yemeklerde, asidi azaltmak ve yemeği tatlandırmak amacıyla kullanılır.

Melekotu kökü çay yapımında kullanılabilir.

Sinirleri yatıştırma, tansiyonu düşürme, romatizma gibi hastalıklarda, sapları ve yapraklarından hazırlanan şurubun faydalı olduğu söylenir.

MERCANKÖŞKÜ:

Latince Adı: Origanum

Dier adları: Güvey otu, keklik otu

Ballıbaba iller familyasındandır. Akdeniz havzası bitkisidir. Çeşitli türleri ülkemizde de Trakya, Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde yabani olarak yetişir. Kayalık ve kurak yerlerde rastlanan, çalı görünüşlü, hoş kokulu bitkilerdir.

Biber gibi kokan koyu yeşil renkli yaprakları, haziran ile ekim ayları arasında beyaz ya da pembe renkte açan çiçekleri vardır. Nane ve kekik karışımı bir aroması vardır. Bazı yerlerde yaprakları kurutulup kekik yerine baharat olarak kullanılır. Ayrıca bitkinin toprak üstü kesimlerinin damıtılmasıyla elde edilen mercanköşkü yağı da parfümeri endüstrilerinde kullanılır.

Yabani mercanköşkünün toprak üstü kesimlerinde, karvakrol ile timol adlı maddeleri içeren uçucu yağ, asitler, tanen ve acı esanslar bulunur.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Mercanköşkün şifalı özellikleri kekiğe çok benzer. Hazmı kolaylaştıran bir muhtevaya sahip olması nedeniyle, ağır ve yağlı yemeklerde hafifletici baharat olarak kullanılır. Uyarıcı, terleticidir. Nezle, grip, soğuk algınlıkları ve bu sebebe bağlı öksürüklerin giderilmesinde etkilidir.

Ayrıca düz kaslar üzerinde gevşetici etkiye sahiptir. Ağrı kesme özelliği vardır. Yara iyileşmesini hızlandırıcı maddeler içerir. Bu sebeple açık yaralara çok etkilidir. Meme kanserinde güvenle kullanılır.

Uyarıcı etkisiyle iştah açar, sindirimi kolaylaştırır, hazımsızlığı giderir. İdrar ve gaz söktürücüdür. Kadınlarda aybaşı döneminin daha kolay ve rahat geçmesini sağlar. Bütün bu etkileri sağlamak üzere, yabani mercanköşkünün toprak üstü kesimleri, bitki çiçek açtığında toplanır.

Kalın dal ve sapları ayrılıp atılır. Geri kalan kısımlardan 1 tatlı kaşığı kurumuş ya da taze bitki karışımı 1 bardak kaynar suyun içine konur. 10 15 dakika demlendirilerek hazırlanan infüzyon, günde üç kez birer bardak içilir.

Soğuk algınlığı ve baş ağrıları halinde çay gibi demlendirilip içilir. Kaynatılıp özü çıkarılarak rahatlatıcı olarak banyo suyuna eklenir, (Yabani mercanköşkü) soğuk algınlığı, sinirsel öksürük ve huzursuzluk durumlarında çay gibi demlendirilip içilir,

Yabani mercanköşkü iyi bir antiseptiktir. Ağız yangılarına karşı etkilidir. Arı ve böcek sokmalarında da yangıyı kesip rahatlatır.

Bu etkilerinden faydalanmak üzere, yukarda tarifi verilen in füzyonla ya da daha iyisi, 1 tatlı kaşığı dolusu bitkinin suda kaynatılmasıyla hazırlanan ağız iyice çalkalanır.

Böcek veya an sokması durumlarında, sokulan yer aynı sıkıca ovuşturulur. Ayrıca, yabani mercanköşkü etkili bir yara iyileştiricidir. Romatizma ve kas ağrılarında vücudu rahatlatıcı etkisi görülür. Özellikle gerginlik durumunda oluşan baş ağrılarında etkili olur.

Bu etkilerinden faydalanmak üzere, piyasada satılan mercanköşkü yağı alınıp yara ve kesikler bununla yıkanır. Bas ağrısı durumunda şakaklar, romatizma ve kas ağrılarında şikâyetle yerler mercanköşkü yağıyla ovuşturulur. 

Uyarı: Hassas bir mideye sahip kişilerin aşırı miktarda mercanköşk almamaları gerekir. Uyuklamaya yol açabileceği için dikkat gerektiren zamanlarda ve aşırı düşük tansiyon dönemlerinde kullanılmamalıdır. 

Mersin/Murt Mersingiller

Eski bir Yunan efsanesinde Myrrha, Venüs’ün dinsel törenlerini yürüten kadınlardan en sevdiklerinden biriydi. Sonunda, Venüs ateşli taliplerine kapılmasın diye Myrrha’yı güzel kokulu ve yapraklarını dökmeyen mersin bitkisine çevirdi.

Paris kendisini güzel oluşundan ötürü Altın Elma ile ödüllendirdiğinde Venüs başına mersinden yapılmış çelenk takmıştı. Venüs’ü ve aşkı simgelemek üzere gelin çelenklerine çoğu kez mersin konulurdu. Bir

 Arap öyküsünde de, Adem’in aşkım ilan ettiği kameriyeden Havva’ya bir mersin dalı getirdiği anlatılırdı. Ünlü yazar Shakespeare, bir mersinin gölgesinde Venüs ile Adonis’in buluşmalarım tasarlamıştı. Ve 1640 yılında eczacı John Parkinson şöyle yazmıştı: “Güzel görünüşlü, tatlı kokulu ve ender oluşu nedeniyle mersinlere özenle bakarız.”

 KULLANIMI

Sofrada

ÇİÇEĞİ Yeşü kısmı çıkardır ve kalanı salatalara eklenir. Çiçek tozlu tomurcuğu baharat olarak kullanılır. YAPRAĞI Domuz eti rosto yöntemiyle pişirildikten sonra, yapraklar çeşni katmak üzere içine doldurulur. MEYVESİ Öğütülür ve ardıç yemişinin çeşnisini elde etmek üzere baharat olarak kullanılır.

Kozmetikte

ÇİÇEĞİ ve YAPRAĞI Ezilip toz haline getirilerek ciltteki lekeler için kullanan merhemlere katılır.

Koku yapımında

ÇİÇEĞİ ve YAPRAĞI Odayı güzel kokutan tabağına konulur.

Tıpta

YAPRAĞI Antiseptik ve büzücü olarak kullanılmak üzere çay gibi demlenip uygulan

 MEYAN (KÖKÜ):

                                    

 

Latince Adı: Glycyrrhiza glabra

Diğer Adları Biyam, Boyam, Piyam, Tatlıkök

Baklagiller familyasındandır. Meyan bitkisinin 6 türü ülkemizde yetişmektedir. Daha çok Ege, Akdeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yaygın olan Meyan, haziran-temmuz ayları arasında sarı-mavi veya kahverengi çiçekler açan, çok yıllık çalımsı bir bitkidir. ince uzun, koyu yeşil renkli yaprakçıklardan oluşan bileşik yaprakları; yaz mevsiminde başaklar halinde açan mavimsi mor, bazen beyaz ya da sarımsı çiçekleri, yassı meyveleri vardır.

Bitkinin tedavide kullanılan rizomu, silindir biçimli kök gövdesidir. Kabukluyken esmer, soyulduğunda sarı renkli olan bu kök, önce tatlı iken sonra acımasızlaşır. Bir kısmının kökleri tatlı, bir kısmının ise acıdır.

Meyankökü sonbaharın sonlarına doğru kökler toprak kazılarak çıkarılır. Yıkanarak iyice temizlendikten sonra genellikle kabukları soyulur ve açık havada kurutulur. Daha sonra ince ince kıyılır ve hava almayan kaplarda saklanır.

Meyanın rizom kökü, normal şekere göre elli kat daha tatlı olan glisirizin ile flavon, saponin ve kumarin adı verilen maddeleri; tadı acı uçucu yağlan, nişasta ve yapışkan bitki sıvısını içerir. Bu kökler ilaç ve bira endüstrilerinde, kolalı içeceklerin yapımında kullanılır.

Anadolu’da bu kökten şerbet yapılarak içilir. Üç yıllık köklerinden elde edilen meyan balı, koyu renkli toz, çubuk ya da dörtgen şeklindeki parçalar halinde satılır ve ilaç olarak kullanılır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Grip, nezle, anjin ve nefes darlığı gibi solunum yolları hastalıklarında etkilidir: Göğsü yumuşatır, öksürüğü keser, balgamı söktürür. Yüksek tansiyonu düşürür.

Balgamı söktürür, ateşi düşürür, öksürüğü keser; nezle ve bronşitte iyileştiricidir. Solunum yollarında mukozayı korur, boğaz ağrılarına iyi gelir. Yatıştırıcı ve rahatlatıcıdır. Özellikle çocuklar için hafif müshil etkisi vardır.

Vücudu güçlendirici toniktir. Mide yanmaları, gastrit ve mide ve on iki parmak bağırsağı ülserlerinde iyileştirici etkiler yapar. Karın ağrılarını geçirir. İdrar söktürücüdür.

Bu etkilerinden faydalanmak üzere, meyankökü parçalarından ½ 1 tatlı kaşığı alınır, 1 bardak suya konularak kaynama noktasına kadar ısıtılır. Bu noktada ateş kısılıp 10 15 dakika daha ısıtma işlemi sürdürülür.

Böylece elde edilen günde üç kez birer bardak içilir ya da piyasada çubuklar halinde satılan meyankökü ağızda emilerek aynı tıbbi etkilerinden faydalanılır veya meyan balı suda kolayca eritilerek içilir.

Akşamdan 50 gram kadar meyan kökünü 1 litre suya atıp 10 dakika kadar kaynatın ve bir gece bekletin. Gün boyunca aç veya tok karnına iki üç bardak içmeye devam edin. Öksürüğünüzün geçtiğini göreceksiniz.

Nezleyi tedavi edici özelliği vardır. Balgam söktürür. Güzel bir sese sahip olunmasını sağlar. (özellikle mesleğinde sesini kullananlar bu çayı sabahları içmelidirler) Bu çayla yapılan gargara ağız içi yaralarını iyileştirir.

Meyan kökü tozu: Yemekten sonra alınacak bir çay kaşığı meyan kökü tozu bağırsakları rahatlatır. Yine aynı miktar meyan kökü tozu idrar söktürücü vazifesi görür. 

MENEKŞE:

Latince Adı: Viola türleri

Diğer Adları Benevşe, Menevşe

Menekşegülleri familyasındaki Viola cinsinden 500 kadar, bir-iki ya da çok yıllık dayanıklı bitki türünün adı menekşedir. Bu türlerden 20 kadarı ülkemizde yetişmekte olup en çok tanınan ve şifasından faydalanılan kokulu menekşedir.

Kokulu menekşe, doğada özellikle nemli yerlerdeki ağaç altlarında ve ormanlık alanlarda kendiliğinden yetişen, bulunduğu yere yayılıp toprağı iyice örttüğü için bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen, güzel kokusu olan çok yıllık bir bitkidir. Bitki, bu güzel kokusunu, ancak koparıldığı zaman çevresine yayar.

Kalp biçiminde koyu yeşil yaprakları; kış sonu ile ilkbaharda açan mor ya da seyrek olarak beyaz taç yapraklı çiçekleri; açık sarımsı kahverengi, minik, sert ve yuvarlak tohumları ve gene sarımsı kahverengi rizomu (kök gövdesi) vardır.

Kokulu menekşe saponin, mentil salisilat, alkaloitler, flavonitler ve uçucu  yağ içerir. Güzel kokulu çiçeği, şekerleme yapılarak pasta ve tatlıcılıkta, ayrıca parfüm endüstrisinde kullanılır. Salatalara konularak çiğ olarak yenilir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Soğuk algınlığı, anjin, boğmaca, öksürük ve bronşit durumlarında iyileştirici ve rahatlatıcıdır.

Göğsü yumuşatır, balgamı söktürür. Kronik bronşite bile iyi gelir. İdrar söktürücüdür. İdrar yolları enfeksiyonlarında iyileştirici etkisi vardır. Hafif bir müshil etkisi yapar.

Egzama, akne ve öteki cilt sorunlarında iyileştirici etkisi görülür. Baş ağrısı, sinirlilik hali ve uykusuzluğa karşı olumlu etkileri vardır.

Yapılan araştırmalara göre, kokulu menekşenin bedende ur oluşumunu engelleyici etkileri de tespit edilmiştir. Bütün bu etkilen sağlamak üzere çiçek açtığı sürece kokulu menekşenin toprak üstü kısımları toplanır.

Bunlar ya yaş olarak ya da gölge bir yerde özenle kurutularak kullanılır ve in füzyonu şöyle hazırlanır:

1 tatlı kaşığı yaprak, sap ve çiçek karışımının üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Bu in füzyondan, günde üç kez birer bardak içilir.

HERCAİ MENEKŞE:

Özellikle çok renkli olan kültür hercai menekşesinin çiçekleri sarı, turuncu, kırmızı, kızıl ve mavinin her tonunda açar. Olgunlaşan meyvesi, toz gibi olan tohumlarını taşıyan kapsüller halindedir.

Hercai menekşenin çiçek ve dallarında uçucu yağ, salisilik asit, glikozit, alkaloit, Saponin, Sümüksü madde, Şeker, tanen ve yapışkan bitki sıvısı bulunur.

Faydaları ve Kullanıldığı yerler: Mesane enfeksiyonunda, sık ve ağrılı idrar yapma durumlarında iyileştirici etkisi vardır.

Kanı temizleyicidir. Egzama ve akne, deride kepeklenme, kızarıklık ve kaşıntı gibi deri sorunlarının iyileştirilmesinde faydalı olur.

Boğmaca ve akut bronşitte balgam söktürücü, Hercai menekşe, kekik ile beraber kaynatılıp balla tatlandırılarak içilmeye devam edilirse öksürüğü kesici ve iyileştirici etkiler yapar.

Hercai menekşe, kantaron ve kekik ile beraber kaynatılıp balla tatlandırılarak soğuk olarak içilmeye devam edilirse kanı temizler.

Hercai menekşe kökü kaynatılıp içilirse kusturucu etkisi olur.

Romatizma tedavisi için Hercai menekşe, nane ve karanfille beraber kaynatılıp balla tatlandırılarak içilmeye devam edilmelidir.

Hercai menekşe, şahtere ile beraber kaynatılıp balla tatlandırılarak soğuk olarak içilmeye devam edilirse mayasıl hastalığı tedavi edilir.

Hercai menekşe, kekik ile beraber kaynatılıp balla tatlandırılarak içilmeye devam edilirse nezleye iyi gelir.

Hercai menekşe, kekik ile beraber kaynatılıp balla tatlandırılarak içilirse grip hastalarına şifa verir.

Hercai menekşe bazılarında alerji yapabilir. Menekşenin kullanıldığı yerlerde kullanılır.

Gece menekşesi ya da Gece gündüz Çiçeği salatalara serpilir. Yemek sonunda yenen soğuklukları süsler, Körpe yaprakları doğranarak salatalara bolca konulur.

 MERSİN:

 Latince Adı: Myrtus communis

Diğer Adları Mort, Murt, Sazak ağacı

Mersinliler familyasında yer alan aynı cinsten 1000 kadar bitki türünün genel adı Mersin’dir. Kış mevsiminde yapraklarını dökmeyen ağaç ya da ağaççıklardır. Şifalı etkisinden faydalanan “yabani” ya da “adi mersin” türü, Batı ve Güney Anadolu kıyı şeridimizde bol bol yetişmektedir.

Üst yüzeyinde pek çok saydam nokta (yağ bezeleri) bulunan yaprakları sert, meşinimsi, kenarları düz, küçük, üzeri koyu yeşil, altı daha açık yeşil ve tam ortası boydan boya çizgili olur. Mersinin yaz ortasından sonbahara kadar açan altın renkli erkek organlı beyaz çiçekleri ve yuvarlak kesitli, kırmızımsı renkte dalları vardır. Bitkinin ikinci yılında dalları bej renge dönüp odunsular.

Başlangıçta etli ve beyaz olan meyveleri, olgunlaştığında koyu mavi-siyah renge döner. Mersin bitkisinin dal, yaprak, çiçek ve meyveleri hoş kokuludur.

Tatlı ve hoş kokulu meyveleri pazarlarda satılır ve yenir. Körpe yaprakları ise, defne gibi, et yemeklerine çeşni vermesi için kullanılır.

Mersinin yaprak ve çiçekli dallarında tanen, reçine, acı birtakım maddeler ise uçucu yağlar; meyvelerinde yüksek oranda A vitamini, tanen, şeker ve asitler bulunur.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Peklik verici ve özellikle çocuklarda ishali kesicidir. İştah açıcıdır. İdrar yolları enfeksiyonlarında antiseptik etkisi vardır. Doku ve damar büzücü niteliği nedeniyle kanı dindirici etkileri görülür.

Sayılan bu etkilerinden faydalanmak üzere, bitkinin yaprakları her mevsimde toplanır ve gölgelik, havadar bir yerde kurutulur, 1 tatlı kaşığı kurumuş mersin yaprağı üzerine 4 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika süreyle demlendirilerek hazırlanan in füzyon, günde iki kez birer bardak içilir.

Mersin, antiseptik etkiler taşır. Bu etkisinden faydalanmak üzere, bitkinin yaprakları suda kaynatılıp buharı damıtılarak elde edilmiş ve piyasada satışa sunulmuş suyu, dıştan vücuda uygulanır. Ayrıca A vitamini yönünden zengin olan mersin meyvesinden şurup yapılarak içilmesinin, görme yeteneğini artırdığı ileri sürülmektedir.

Çiçeği ve yaprağı ezilip toz haline getirilerek ciltteki lekeler için kullanılan merhemlere katılır,

MİNEÇİÇEĞİ:

Latince Adı: Verbena officinalis

Mine çiçeğigiller familyasının örnek bitkisidir. Ülkemizde de yetişen çok yıllık dayanıklı otsu bitkidir. Çok gösterişli bir bitki olmayan mineçiçeği Eski Mısır, Yunan, Çin ve Roma’da ve ilk Hıristiyanlık dönemlerinde kutsal sayılıp övgüyle anılmış, aşk iksirlerine katılmıştır.

Dört köşe kesitli, koyu yeşil renkli ve tüylü gövdesi, bitkinin tepesine doğru dallara ayrılır. Tüylü ve parlak koyu renkli, kenarları derin dişli ve sapsız yaprakları, uzamış meşe yaprağına benzer.

Yaz ortasında başak ya da şemsiye biçimi oluşturarak açmaya başlayan, ilk don olayına kadar açışını sürdüren küçük çiçekleri eflatun, mavi ve kimi zaman da alacalı renklerde olur. Çiçeğin ortası, beyaz ve siyah görünüşüyle küçük gözlere benzer. Olgunlaşan çiçekleri tek tohumlu sert meyveler verir.  

Mineçiçeği, verbalin adı verilen acı tatlı glikozitler, uçucu yağ, yapışkan bitki sıvısı ve tanen içerir. Bazı yerlerde bitkinin yaprakları yemeklere, çiğ olarak salatalara ve evde yapılan içkilere katılır. Verbenalin ve verbenin glikozitleri, az eterik yağ, bir alkaloid, acı madde, helme, tanenler, invertin, emulsin.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Sinirleri güçlendirici toniktir. Vücudu uyarıcı etkileri nedeniyle yorgunluk, bitkinlik ve uykusuzlukta faydalı etkiler sağlar. Gerginlik ve stresleri azaltarak yatıştırıcı etki yapar, isteri nöbetlerinin kolayca atlatılmasında etkilidir. Vücudun çeşitli yerlerindeki spazmları çözücü etkisi vardır.

Yaprağı çay gibi demlendirilerek yorgun gözlere ve yangılı gözkapaklarına uygulanır.

Mineçiçeği çay gibi demlendirilip ağır yemekleri sindirici ve sinirsel bitkinliklerden sonra yatıştırıcı olarak yatmadan önce içilir.

Terleticidir. Boğaz ağrısı, öksürük, soğuk algınlıklarının atlatılmasında etkili olur. Balgamı söktürür. Grip sonrası oluşabilen melankoli ve depresyonun atlatılmasında yardımcı olur.

Kadınlarda aybaşı durumunu düzene sokar, ağrıları hafifletir. Safra kesesi ve sarılık hastalığında yangıları azaltır. Romatizma, gut şikâyetleri, böbrek ve idrar yolu şikâyetleri gibi rahatsızlıklara karşı etki gösterir.

Bu etkileri sağlamak üzere, mineçiçeğinin tüm toprak üstü kesimleri bitki çiçek açmadan önce yaz ortasında toplanır. Gölge, kuru ve havadar yerde ola-bildiğince çabuk kurutulur.

1 3 tatlı kaşığı kurutulmuş ve parçalanmış mine çiçeği alınıp üzerine 1 bardak kaynar su dökülür. 10-15 dakika bu şekilde demlendirilerek elde edilen in füzyon, günde üç kez birer bardak olarak içilir. Uykusuzluk durumunda yatmadan önce bir bardak alınır. Mine çiçeğinin etkisini artırmak için şikâyetinize karşı etkili olan diğer bitki çaylarıyla karıştırabilirsiniz

Üst solunum yolunda oluşan kuruluk gibi şikâyetlerde çayına göre biraz daha yoğun bir karışım hazırlanıp gargara yapılabilir.

Mineçiçeğinden elde edilen bu in füzyon diş çürümesi ve dişeti hastalıklarında gargara olarak kullanılır.

 MISIR (PÜSKÜLÜ)

Latince Adı: Zea mays

Buğdaygiller familyasından bir yıllık dayanıklı tahıl ve kültür bitkisidir. Ülkemizin su bulunan hemen hemen her yerinde yetiştirilir. Mısırın kökleri toprakta derine kadar iner, kalın ve bol saçaklıdır. 4 cm. çapa ulaşabilen dik gövdesi boğumludur.

Bu boğumlar arasında gövdenin içi boş olur.

Gövde üzerinde almaşık dizili uzun yaprakları şerit biçiminde, paralel damarlı ve uçları sivridir. Mısır tohumları, tek ve kalın bir sap olan koçan üzerinde düzgün sıralar halinde dizilmiş iri taneler şeklindedir.

Açık esmer ya da kırmızımsı renkli hafif ve özel kokusu bulunan mısır püskülleri dişi çiçeklerin olgunlaşıp tane biçimine gelmeden önce koçanın ucunda 10 30 cm. uzunlukta oluşturdukları ipliksi uzantılarıdır. Mısır bitkisinin taneleri, yüksek oranda nişasta ile doymamış yağ asitleri, A vitamini ve sterolleri içerir.  

Bu yüzden mısır taneleri hem insanlar hem de hayvanlar için değerli bir besin kaynağıdır, ilaç olarak kullanılan mısır püskülünün içerdiği maddeler ise şunlardır: Glikoz ve maltoz gibi şekerler, steroller, reçine, potasyum tuzları ve uçucu yağ.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Mısır püskülü etkili bir idrar söktürücü ve vücudu güçlendirici toniktir. Mesane taşlarını düşürür. İdrar yolları enfeksiyonu, mesane enfeksiyonu ve prostat bezi enfeksiyonu tedavilerinde etkilidir, özellikle ayrıkotu ve civanperçemi ile birlikte kullanılırsa daha etkili olur. Çocuklarda böbrek sorunlarının atlatılmasına yardımcı olur.

Romatizma tedavisinde yardımcı olur.

Bu etkilen sağlamak üzere, mısır koçanındaki dişi çiçeklerin döllenme olayı gerçekleşmeden önce ortaya çıkan püskülleri alınır. Bunlar kurutulduğunda bazı etkilerini yitirdiğinden kurutulmadan kullanılması daha doğru olur. 1 bardak kaynar suyun içine 2 tatlı kaşığı kuru ya da taze mısır püskülü   konur. 10 15 dakika demlendirilerek elde edilen in füzyondan günde iki-üç kez birer bardak içilir.

Mısır tanelerinden elde edilen mısırözü yağının, sıvı bitkisel bir yemeklik yağ olarak, damar sertliğini önlediğini, kullanan kişilere bu konuda büyük fayda sağladığını belirtmeden geçemeyeceğiz.

MOR SÜSEN:

Latince Adı: İris germanica

Diğer Adları Mezarlık zambağı, Mor zambak

Süseniler familyasındandır. mor süsen, ülkemizde de birçok yerde süs bitkisi olarak üretilmektedir.

100 150 cm’ye kadar boylanabilen, çok yıllık dayanıklı otsu bitkidir. Sivri uçlu yaprakları, kılıçsın biçimli, paralel damarlı ve açık yeşil renklidir. İlkbahar sonu ile yazın başaklar halinde açan baygın kokulu ve mor renkli iri çiçekleri üçer adet çanak ve taç yaprağından oluşur.

Bu çanak ve taç yaprakları almaşık olarak dizilmiştir. Çiçeğin çanak biçimini alan ortası sarı renktedir. Burada erkek ve dişi organları yer alır. Mor süsenin  (kök gövdesi) kalın, güçlü ve dallara ayrılan yapıdadır.

Mor süsenin şifasından faydalanılan bölümü olan uçucu yağ, yapışkan bitki sıvısı, nişasta, şeker, reçineli maddeler, tanen, salisilik asit ve irildin adlı maddeyi içerir. Mor süsenin güçlü kokulu çiçekleri parfümeri ve kozmetik endüstrilerinde kullanılmaktadır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Safra söktürücüdür. Karaciğer ve safrayla ilgili peklik durumlarında değerli bir müshil etkisi sağlar. İdrar söktürücüdür. Bedendeki yangıları hafifletir. Tükürük salgısını artırır.

Bu etkilerinden faydalanmak üzere, mor süsenin sonbahar mevsiminde toprağı kazılarak çıkarılır. Temizlenir ve havadar, gölge bir yerde özenle kurutulur. Parçalanan 1 tatlı kasığı alınıp 1 bardak suda kaynama noktasına kadar ısıtılır.

Daha sonra ateş kısılarak ısıtma işlemi 10 15 dakika daha sürdürülür. Böylece elde edilen günde üç kez birer bardak içilir.

Egzama ve sedef hastalığı gibi kronik deri sorunlarında iyileştirici etkiler yapar. Bu durumlarda şikâyet edilen yerlere bu dıştan ovularak uygulanır.

MÜHRÜ SÜLEYMAN:

Latince ismi Polygonatum Multiflorum

Diğer adları: Mührü Süleyman otu, boğumlunca otu, boğumlumca kökü, dolama otu olarak da bilinir.

Ülkemizin Karadeniz, Marmara, Ve İç Anadolu bölgelerinde dağlarda, ormanlarda kendiliğinden yabani olarak yetişir. Baharda çiçek açar. Çiçekleri yeşil renktedir. Kökleri yerin 20-40 cm. derinliğindedir. Yaprakları 10 15 cm kendi boyu ise 40 60 cm. kadardır. Salkım halinde olan meyveleri nohut büyüklüğündedir. Meyveleri, parlak, mavi ve mor renktedir. Kökü ince ve parmak büyüklüğünde, boğumlu, kollu ve çubuklar halinde ve tüylüdür. 

Toprak altı kök gövdeleri üzerinde mührü andıran izler bulunduğundan Süleyman’ın mührü anlamına geldiği için Mührü Süleyman Otu adı verilen bu şifalı ot, genellikle kökleri olmak üzere menopozdan kırık kemiklere kadar çeşitli durumlarda kullanılır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Deri üzerine uygulandığında köklerin kesik ve çürüklerin, deri tahrişleri ile iltihaplarının iyileşmesini hızlandırır.

Bitki çayı olarak kullanıldığında menopoz, hazımsızlık, diyabet, kırık kemikler, uykusuzluk, böbrek ağrıları ve hatta kısırlık gibi durumlara iyi gelir.

Otun tamamı kaynatarak suyunun içilmesi, kökleri taze iken yenmesi veya kurutulup toz haline getirilip bala karıştırılarak yenmesi halinde kuvvet verici, romatizma, siyatik ve mafsal ağrılarına, şeker hastalığına, gut hastalığına, mide ve bağırsak tembelliğine, sinirleri yatıştırmaya, uykusuzluğa, iştah açmaya, nefes darlığı, astıma ve göğüs yumuşatmaya kadar birçok derde karşı kullanılır.

Mührü Süleyman Otu çok kıymetli ve endemik olduğu için kesinlikle kökleri ile birlikte toplanmamalıdır. Bu bitkinin yapraklarından kangren hastalığında damar açıcı, tedavi edici özelliği vardır

 MÜRVER:

Latince Adı: Sambucus türleri

Diğer adları: Patlangıç, Kara Mürver.

Hanımeliydiler familyasındaki 20 kadar ağaç, çalı ya da otsu bitki türünün ortak adı Mürverdir. Tıbbi etkileri birbirine çok benzeyen iki mürver türü vardır. Bunlardan Kara mürver ya da diğer adıyla Patlangıç ağacı ülkemizde özellikle Batı ve Kuzey Anadolu’da görülen ağaçtır.

Yaprakları elle ovuşturulduğunda kötü kokar. Beyaz, sarımsı ya da bazen açık pembe renkli ve keskin kokulu küçük çiçekleri yayvan şemsiye ya da salkım biçimi oluşturarak açar. Çiçekleri olgunlaşınca yuvarlak ve parlak siyah renkli meyvelere dönüşür. Meyvelerin içinde kan kırmızısı meyve özü ve uzunca oval biçimli 3 4 tane tohum bulunur.

Bodur (Cüce) mürver: Türkiye’nin hemen hemen tüm ormanlarında rastlanan çok yıllık otsu bitkidir. 7 11 yaprakçıktan oluşan bileşik yaprakları karşılıklı dizilmiştir. Salkım biçimi alarak yazın açan beyaz çiçekleri acı badem gibi kokar. Meyvesi parlak siyah renkli ve yuvarlak olur.

Olgun mürver meyveleri yenir. Bitkinin gövde ve dalları bazı yerlerde iplik makarası yapımında kullanılır.

Kara mürverin çiçek ve yaprakları ilkbahar ile yazın başlarında toplanır. Gölge yerde olabildiğince çabuk kurutulur. Meyveleriyle bitkinin gövde kabukları yaz sonu ile sonbahar mevsiminde toplanır.

Kara mürverin çiçekleri sambunigrin glikoziti, rutin, eterik yağ, kolin, vitamin C, organik asidler, glikozitli maddeler, reçine, tanenler, uçucu ve sabit yağ, yapışkan bitki sıvısı ve şeker içerir.

Bitkinin meyvesinde doğal şekerler, meyve asitleri, tanen, C ve P vitamini, boya pigmentleri ile eser oranda uçucu yağ bulunur.

Meyveler; boyama, demir, hrizantemin, sumbusin, sepi maddeler, karbon ve amino asidleri, vitamin B-kompleks, meyve asidleri ve şekerler

Mürverin kabukları da tanen, reçine, alkaloit eterik yağ, kolin, fitosterin ile valeriyen asidini içermektedir.

Kuru yapraklar; sambunigin, eterik yağ, aldehidler, taze yapraklarda fazladan vitamin C ve provitamin A, tanenler, sambusin.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Kabuğu; müshildir, kusturucudur ve idrar söktürücüdür. Yaprağı: müshildir, balgam söktürücüdür, idrar söktürücüdür. Terleticidir. Dıştan kullanıldığında cildi yumuşatıcı ve yara iyileştiricidir Göğsü yumuşatır. Nezleyi iyileştirir.

Şifasından faydalanmak için kuru çiçek ve kuru ya da yaş yapraklarının karışımından 2 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak kaynar suda 10 dakika süreyle demlendirilir. Böylece elde edilen in füzyondan, günde üç kez birer bardak içilir.

Kara mürverin meyve suyunu hazırlamak için taze ve olgun meyveleri 2 3 dakika suda bekletilir. Sonra bunlar elle sıkılıp süzülür. Bu meyve suyunu saklamak için 10 ölçü meyve suyuna 1 ölçü bal katılır ve bu karışım kaynatılır. Daha sonra sıcak suyla sulandırılıp günde iki kez birer bardak olarak içilir.

Bitkinin gövde kabukları kuru ya da taze yapraklarıyla karıştırılıp parçalanır. Bu karışımdan 2-3 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak suda kaynama noktasına kadar ısıtılır. Ateş kısılıp 10-15 dakika daha ısıtma işlemi sürdürülerek elde edilen , günde iki kez birer bardak olarak içilir. Cildi yumuşatıcı ve yara iyileştirici olarak dıştan uygulanır.  

NANE:

Latince Adı: Mentha türleri

Diğer adı: Ballıbaba iller familyasındaki aynı cinsten 25 kadar çok yıllık dayanıklı otsu bitkinin genel adı nanedir. Ülkemizde 7 türü yetişmektedir.

Dört köşe kesitli, kırmızımsı gövde ve dalları; karşılıklı dizilen, kenarları dişli, keskin ama hoş kokulu koyu yeşil yaprakları ve dal uçlarında kümeler oluşturarak temmuz ağustos aylarında açan leylak, pembe ya da beyaz renkli çiçekleri vardır.

Koyu kahverengi, minik taneli ve küremsi biçimli tohumları olur. Nane, taze ya da kurutulup baharat olarak ya da ilaç, yiyecek ve parfümeri alanlarında kullanılır.

Nane bitkisi çiçek açmadan önce sap, yaprak ve Goncalı dalları toplanıp çok sıkmadan demetler halinde bağlanıp gölgelik ve havadar yerlere asılarak kurutulur.

En çok kültürü yapılanı “bahçe nanesidir. Bu türün yaprak, sap ve çiçeklerinde mentol, menton, jasmon vb. maddeleri içeren uçucu yağ ile tanen, reçine, acı bitki esansı ve bazı organik maddeler bulunur.

Uçucu yağ, tanen, reçine şekerler, acı madde, mentol, mentor, cadinen, sineol, pinenler.

 Faydaları ve Kullanım Şekli: İştah açar. Mide ve bağırsak gazını giderir. İshali önler. Ateşi düşürür. İyileşmeyi çabuklaştırır. Uykusuzluk, sıkıntı ve yorgunluğu giderir.

Yaprakları çay gibi demlendirilerek içilirse sindirim salgılarını artırır, mide ve bağırsaklardaki sindirim işlemini kolaylaştırır, soğuk algınlığı ve gribe iyi gelir. İç organların kaslarında yatıştırıcı etkiler yapar.

İçerdiği uçucu yağlar nedeniyle mide bulantılarını keser. Hamilelikteki ve yolculuklardaki kusma refleksini bastırır. Mide ve bağırsak gazlarını söktürücüdür. Beden üzerinde güçlendirici (tonik) etkisi vardır.

Bağırsaklardaki kolit yaralarının iyileşmesinde etkili rol oynar. Bu etkileri sağlamak üzere, kurutulmuş yaprak, sap ve çiçek goncalarından bir büyük tutamı alınır. Üzerine bir bardak kaynar su dökülüp 10 dakika demlendirilerek in füzyon hazırlanır. Hiçbir yan etkisi olmadığından istenilen sıklıkta içilir.

Nanenin yukarda sayılan tıbbi etkilerinden faydalanmak için, ikinci Kullanım Şekli, taze yapraklarının suyla damıtılarak nane ruhu elde edilmesidir. Böylece elde edilip piyasada satılan naneruhunun 2 10 damlası bir şekerin üzerine damlatılarak alınır.

Uyarı: Gebelik hali ya da böbrek sorunu olanlar yüksek dozda almamakladır.

 NAR:

Latince Adı: Punica granatum

Nargiller familyasının örnek bitkisidir.

Nar yumuşak iklimli, sıcak ve kurak yerleri seven; aynı adlı meyvesi yenen ve 4-5 m’ye kadar boylanabilen küçük ağaçtır. Ülkemizde Ege ve Akdeniz bölgelerinde bolca, ayrıca iklimi uygun olan diğer bazı yerlerde de yetiştirilir.

Kimi türlerinde, kışın dökülmeyen yaprakları genelde kısa saplı, kenarlar düz, ucu sivri, parlak ve karşılıklı dizilmiş durumda bulunur. Mayısta başlayıp yazın da açan özel nar kırmızısı renkli, süsleyici özellik taşıyan çiçekleri, çok kısa saplı, tek tek ya da 2-3 tanesi bir arada olur. iri bir portakal kadar büyüyebilen meyvesinin dış kabuğu, bir ucunda dişli bir taç taşır, esmer kırmızı ya da sarımsı yeşil renkte olur.

Bu kabuğun içinde tatlı, mayhoş ya da ekşi ve kırmızı, pembe, kirli beyaz ya da sarımsı olan etli taneler bulunur. Bu tanelerin içinde de bitkinin tohumunu taşıyan sert kabuklu çekirdekleri vardır.

Nar ağacının kök, gövde ve kabuklan nişasta, mannit, reçine, tanen ve birtakım asitlerle alkaloitler içerir. Narın meyvesinde ise meyve şekeri, potasyum, magnezyum, C vitamini ile eser miktarda diğer mineraller bulunur. Nar, meyve olarak yenildiği gibi sıkılıp suyu çıkarılarak, şerbeti ya da şurubu yapılarak tüketilir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Nar ağacının kurutulmuş kök, gövde ve dal kabukları yakın zamanlara kadar en etkin tenya düşürücü olarak kullanılmıştır. Ancak, içerdiği alkaloitlerin insan için de birtakım zehirleri içermesi nedeniyle, bu kabuklar günümüzde kullanılmamakta, yerine, nar meyvesinden elde edilen in füzyondan faydalanılmaktadır.

Ayrıca nar kabuklarının in füzyonu peklik vericidir. Narın çiçek ve tohumlarının sıkılmasıyla elde edilen su da aynı amaçla kullanılır.

Olgun nar meyvesinin sıkılmış suyunun içilmesi ya da tanelerinin yenilmesi idrar söktürücü, sindirimi kolaylaştırıcı ve güçlendirici (tonik) etkiler sağlar.

Doku ve damar büzücü etkileri nedeniyle, nar meyvesinin kabuklarının kurutulup toz halinde öğütülmüş hali, yaralarda kanı kesici olarak kullanılır. Aynı tıbbi nitelikleri nedeniyle, bu kabuklardan elde edilen ağır diyare ve hatta dizanteriye karşı kullanılabilir.

Yukarıda sözü edilen in füzyon şöyle hazırlanır ve kullanılır: Soyulan narın kabuklan iyice kıyılır. Bunlardan 3-5 tatlı kaşığı alınıp üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 10 15 dakika süreyle demlendirilir. Bu in füzyondan, sabah ve akşamları olmak üzere günde iki kez birer bardak alınabilir.

Aynı miktarda nar kabuğunun 1 bardak suyla kaynama noktasına kadar ısıtılıp daha sonra 10 15 dakika daha kısık ateşte ısıtılmasının sürdürülmesiyle hazırlanır. alınma dozajı da aynen in füzyonunki gibidir.

OĞULOTU

Latince Adı: Melissa officinalis

Diğer Adları: kovan otu, melisa, limon nanesi, limon otu, melisa otu, tatırambe, temre otu

Ballıbabagiller familyasındandır. Ülkemizde de Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde yetişen dayanıklı çok yılık otsu bitkidir. Gövdesi seyrek ince diken veya sert tüylerle kaplıdır.

Oval biçimli, kenarları dişli ve tüylü yapraklan limon kokulu olur. Yaz mevsiminden sonbahara kadar salkımlar oluşturarak açan, çok açık sarı ya da beyazımsı küçük çiçekleri iki dudaklı; koyu kahverengi, minik ve gözyaşı biçimli tohumlan parlaktır.

Bu bitkinin doğada yetişen oğul otu bütün şifalı bitkilerin toplanmasında olduğu gibi yağmurlu ve çiğli zamanda toplanmamalıdır. Özellikle oğul otu çiğde toplanırsa kötü kokar.

Körpe yaprakları hoş limon kokusunu vermesi için salatalara, bazı yiyecek ve içeceklere katılır. Melisa çayı olarak demlenip sevilerek içilir.

Oğul otunun bileşiminde uçucu yağ ve tanen vardır. Uçucu yağı çok kıymetlidir. Yüzey itibarıyla en az eterik yağı alınabilen bir bitkidir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Kalp, şeker, tansiyon ve depresyon gibi ciddi hastalıkların temel sebebi strestir. Oğul otu, uykusuzluk, beyin yorgunluğu, stres ve sinir bozukluğu için mükemmel bir şifa bitkisidir. Sinirsel baş ağrıları ve migrene iyi gelir.

Limonumsu olan hoş kokusu ve sitronella gibi aktif maddeler birçok hastalığa iyi gelmektedir. Sindirim sistemindeki tüm kramplara ve gaz şişkinliklerine iyi gelir. Sakinleştirici etkisi olup korku ve depresyon sonucu olabilen sindirim problemlerine karşı başarı ile kullanılır. Kalbi ve kan dolaşımını güçlendirir. Yüzeysel kan damarlarını genişleterek yüksek kan basıncını düşürebilir.

Terleticidir; ateşli soğuk algınlıkları, nezle ve bronşit, nefes darlığı ve boğaz ağrılarında etkili olur.

Bu etkileri sağlamak üzere körpe ya da gölgede kurutulmuş yaprakları kullanılır, 1 bardak kaynar su, 2 3 tatlı kaşığı kuru ya da 4 6 kaşık körpe yaprak üzerine dökülüp 10 15 dakika süreyle demlendirilirken, içilene kadar üzeri sıkıca kapalı tutulur. Böylece hazırlanan in füzyon, sabah ve akşamları birer kez ya da gerektikçe bir bardak olarak içilir.

Bazı bölgelerimizde bahçelerde yetiştirilen limon çiçeğine, kolonya çiçeğine veya bahar sefasına melisa denilmektedir. Bu bitkilerin şifalı oğul otu  melisa ile bir ilgisi yoktur.

Körpe yaprakları “melisa çayı” olarak demlenir ya da Hint çayına aynen konur, sirkelere katılır.

Yaprakları ezilip elde edilen suyu mobilya cilalanmasında kullanılır.

Yaprağı bronş nezlesi, ateşli soğuk algınlığı ve baş ağanlarından kurtulmak üzere çay gibi demlendirilip içilir.

 OĞULOTU/MELİSA

Ballıbabagiller

Eskiden oğulotunun bir insanı tümüyle yeniden canlandıracağına inanılırdı. “Her sabah size oğulotu verilirse, bu ot sizin gençliğinizi tazeler, beyninizi güçlendirir ve gevşeyen doğanızı canlandırır.”

On üçüncü yüzyılda her gün düzenli olarak oğulotu çayı içen 

Bu yararlı otun melankolik duygulan kovduğu uzmanlar tarafından pek çok kez yinelenmişti. Günümüzde de, oğulotu depresyonlara karşı, güzel kokuyla tedavide kullanılmaktadır.

KULLANIMI;

Dekorasyonda

YAPRAĞI Pek değerli sayılmayan çiçek demetlerinde kullanılır.

Sofrada

YAPRAĞI İnce kıyılmış körpe yaprakları salatalara, balık için hazırlanan beyaz soslara, mayoneze, tuzlama lahanaya, kümes hayvanı ve domuz etlerine konulur. Ayrıca meyve salatalar, jöleler, kremalar, meyveli içkiler ve şarap kadehine eklenir. Körpe yapraklan melisa çayı olarak demlenir ya da Hint cayma aynen konur. Sirkelere katılır: Bu işlemde oğulotu tarhun ile karıştırılır.

Evde

YAPRAĞI Ezilip elde edilen suyu mobilya cilasında kullandır.

Koku yapımında

YAPRAĞI Odayı güzel kokutan bitki yastığına konur.

Tıpta

YAPRAĞI Bronş nezlesi, ateşli soğuk algınlığı ve baş ağrılarından kurtulmak üzere çay gibi demlendirilip içilir.

 OKALİPTÜS:                                

Latince Adı: Eucalyptus türleri

Diğer Adları Okaliptüs, Sıtma ağacı, Sulfata ağacı

Mersingiller familyasındaki aynı cinsten 300’ü aşkın ağaç ya da ağaççık türünün genel adı Okaliptüs ’tür. Ülkemizde Ege ve Akdeniz kıyı şeridinde sıcak, bol güneşli ve sulak yerlerde bataklıkları kurutmak, odunundan faydalanılmak üzere sıkça yetiştirilir. Bazı okaliptüs türlerinin boyu 90 m’yi aşabilir.

Gövde kabukları büyük levhalar halinde kabarıp dökülen okaliptüslerin yaprakları, genellikle orak biçimli, almaşık dizilişle, sarkık yapıda, koyu yeşil renkli ve tadı acıdır.

 Yaprak koltuklarından çıkan püskül biçimindeki sarımsı beyaz ya da kırmızı renkli çiçekleri, tek tek ya da kümeler oluşturarak açar. Meyveleri, çok sayıda tohum taşıyan kapsüller halinde oluşur. 

Okaliptüsün tanence zengin kabukları seçicilikte kullanılır. Yaprakları, bileşiminde yüksek oranda sine ol bulunan uçucu madde, acı madde ve tanen içerir.

Faydaları ve Kullanım Şekli Soğuk algınlıklarında özellikle nezle, öksürük, bronşit burun tıkanıklıkları ve üst solunum yollarındaki yanma hissi gibi şikâyetlerde en etkili iyileştirici bitkilerden biri okaliptüs yapraklarıdır.

Balgam söktürücü, yanma hissini uzaklaştırıcı, idrar artırıcı ve hafif spazm çözücü etkileri bulunmaktadır.

Göğsü yumuşatır, ateşi düşürür ve sinüsleri açar. Bu etkileri sağlamak üzere ya in füzyonu içilir ya buhar banyosuna girilir ya da ispirtolu veya zeytinyağlı eriyikleri alınır.

Okaliptüs yapraklarının çayı, solunum yolunuzu ferahlatır. Bir kupa için bir çay kaşığı oranında 5 10 dakika demlenerek hazırlanabilir. Eğer çay olarak içmeyip yüzünüzde buğu olarak kullanmak    istiyorsanız daha yoğun hazırlayabilirsiniz.

Antiseptik oluşu nedeniyle yara, ülser ve yanıkları temizleme ve iyileştirmede etkilidir. Bunun için şikâyet edilen yerlere uygulanır. Dişeti enfeksiyonlarında mikrop kırıcı, ağız kokularını gidericidir. Bu durumlar için ispirtolu ya da zeytinyağlı eriyikleriyle gargara yapılır.

Peklik verici ve vücudu güçlendiricidir. Böyle durumlar için in füzyonu alınır. Romatizma ağrıları, kas kasılmaları ve üşütmelerden ortaya çıkan ağrılarda şikâyet edilen yere lapası uygulanır.

İdrar yolları antiseptiğidir. Bu durumda bir tutam yaş yaprağın üzerine bir bardak kaynar su dökülüp 10 dakika demlendirilerek yapılan in füzyon, şekerle tatlandırılarak günde iki üç kez içilebilir hazırlamak için bir tutam yaş yaprağı suda iyice kaynatılır. Elde edilen yara, ülser ve yanıklara günde iki kez uygulanır.

Buhar banyosu yapmak üzere yazın toplanıp kurutulmuş okaliptüs yapraklarından 2 3 tatlı kaşığı alınır, bir leğene konularak üzerine dört bardak kaynar su dökülür.

Çıkacak uçucu yağın kaçışını önlemek için üzerin büyük bir havlu örtülür. Leğene doğru eğilip 10 dakika süreyle okaliptüs buharı solunur.

Yaş yaprakları ezilerek hazırlanan okaliptüsün lapası şikâyetle yerlere uygulanırken elle o bölgeye masaj yapılması da büyük fayda sağlar.

İspirtolu ya da zeytinyağlı eriyiğini elde etmek için okaliptüs yaprakları bu maddelerin içine yatırılıp 7 10 gün bekletilir. Bu eriyikle ağızda gargara yapılır ya da suyla seyreltilip şekerle tatlandırılarak içilir.

Uyarılar: Okaliptüsün aşırı dozlarda alınması zehirlenmeye yol açabilir. Okaliptüsle yapılan her uygulamadan sonra eller iyice yıkanmalı, gözlere dokunulmamalıdır

ÖKSÜRÜK OTU                                    

Latince Adı: Tussilago farfara

Diğer Adları Devetabanı, Farfaraotu, Kabalak, Kavalak

Bileşiktiler familyasındandır. Ço kyıllık dayanıklı otsu bitkidir. Öksürükotunun küçük çiçekleri, ilkbaharın başında yapraklarından önce görünür ve uzun sap üzerinde tek tek sarı renkli olarak açarlar. Yeşil renkli yapraklarının kenarları dişli ve altları gri renktedir, beyaz renkli uzun ve sık tüylerle kaplanmıştır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Yaprak ekstrelerinin faranjit ve diğer mukoza iltihapları ile öksürüklerde iyileştirici, solunum yolları rahatsızlıklarında göğsü yumuşatıcı etkisi vardır. Balgam söktürücüdür. Yaprak ve çiçekleri içerdiği yapışkan bitki sıvısı ile kronik ve akut bronşite karşı etkilidir. Bronşları açar. Solunum yollarındaki duyarlı mukoza zarını başka hastalıklardan korur.

Boğmaca ve astımda rahatlatıcıdır. Nezle ve gribe karşı etkili olur. Bu etkilen sağlamak üzere, bitkinin çiçekleri tam açmadan önce toplanıp gölgede özenle kurutulur.

Yapraklan ilkbahar sonu ile yaz başında toplanıp kıyılır ve kurutulur. İn füzyonunu hazırlamak üzere 1 2 tatlı kaşığı kuru yaprak-çiçek karışımı üzerine 1 bardak kaynar su dökülür.

10 dakika süreyle demlendirmeden sonra hazırlanan in füzyon, günde üç kez, sıcak olarak birer bardak içilir.

Öksürükotu çıban, yara ve apselere karşı iyileştirici olarak kullanılır. Bunun için körpe yaprakları toplanıp ezilerek yara lapası hazırlanır ve bu lapa, dıştan uygulanır.

Uyarı: Ancak taşıdığı pirolizidin alkaloidleri karaciğer için zararlı etkili olduğundan dahili kullanışında dikkatli olunmalıdır

 PELİN (OTU): 

Latince Adı: Arthemisia absinthium

Diğer Adları Acı pelin, Ak pelin, Acı yavşan

Bileşiktiler familyasındandır. Ülkemizde Kuzey, İç ve Güney Anadolu’da yabani olarak yetişen çok yıllık dayanıklı otsu bitkidir. Pelinin, ince tüylerle kaplı gövdesi kokulu, kabarık çizgili ve gri yeşil renklidir.

Çok ince tüylerle kaplı grimsi ya da beyazımsı yeşil, altı gri renkli ve kokulu olan yaprakları çok parçalı ve almaşık dizilidir. Temmuz-ağustos aylarında açan açık sarı küçük çiçekleri salkımlar oluşturur. Silindirik yapılı yassı, küçük ve gri renkli meyvelerinin içinde kahverengimsi gri minik tohumları bulunur. Pelin döktüğü tohumlarıyla çoğalır ya da sonbaharda alınan gövde kalemleriyle çoğaltılır.

 Pelinin küçük yapraklı dalları özel kokulu ve çok acı lezzetlidir. Uçucu yağ, absintin gibi acı maddeler, flavon ve pineni içerir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Bitkinin, içerdiği acı maddeler nedeniyle vücudu uyarıcı, iştah açıcı ve sindirimi kolaylaştırıcı etkileri vardır. Sindirim salgılarının miktar ve etki yönünden yetersiz kaldığı durumlarda kullanılır. Yüksek ateş ve enfeksiyon durumlarında güçlü bir iyileştiricidir. Vücudu güçlendirici tonik etkisi vardır. İdrar söktürücüdür.

Bu durumlar için, pelinin yaprakları ve çiçek açmış salkımları, çiçekleri solduğu dönem olan yaz ortası ve sonbahar başı arasında toplanıp gölgelik ve havadar yerde kurutulur. 1 2 tatlı kaşığı kuru karışım üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 10 15 dakika süreyle demlendirilmeye bırakılır. Böylece hazırlanan in füzyon, günde iki üç kez birer bardak olarak içilebilir.

Yaprağı güveleri kaçırmak üzere, tozu ya da çay gibi demlenilişi kullanılır.

Yaprağı Çay gibi demlendirilip flitle sıkılan suyu soğan ve havuç sineklerinin bu bitkilere konmamaları caydırır.

Lahana kelebekleri ve meyve ağaçlarının güvelerini caydırmak için de, bu bitkilerin yakınına acı pelin dikilir. Pelin yaprağı çay gibi demlendirilip kuvvet ilacı (tonik) olarak içilir. 

PİREOTU:

Latince Adı: Tanacetum coccineum

Diğer adları: Gümüş düğme, yavşan, Oltu otu

Bileşiktiler familyasındandır. Yaklaşık 80 türü vardır. Ülkemizde Erzurum yaylalarında yetişmektedir. Pembemsi çiçekli çok yıllık otsu bir bitkidir. Ortada sarı tüpsü ve yanda soluk ya da koyu pembe dilsi çiçekleri papatyanınkine benzer.

Bu çiçeklerin bileşiminde uçucu yağ ile sabit yağ, reçine ve pirlerin adlı madde bulunur. Pirlerin; pire, kene vb. kan emici hayvanlar için çok zehirli; insan, kedi, köpek vb. için az zehirlidir.

Pirlerin kan emici hayvanlara değince öldürücü etkisini gösterir. Bu nedenle pireotunun çiçekleri toplanır ve kurutulur. Ayrıca, uçucu ve sabit yağ ile reçine içerir. Çiçeklerinin eğer fazla tüketilirse zehir etkisi yaptığı söylenir.

Faydaları ve Kullanım Şekli: pire otu; adet düzenleyici ve ateş düşürücü olarak, baş ağrısı, kulak çınlaması ve baş dönmesine karşı ve doğumlarda karşılaşılan güçlüklere karşı kullanılmaktadır.

Yapılan kimyasal, klinik ve biyolojik çalışmalar sonucunda bu bitkinin antimigren, iltihap önleyici, antitümör, antiülser, antimikrobiyal, böcek öldürücü özellikler gösterdiği kesinlik kazanmıştır.

Pire otu, antimigren etkisi den dolayı bugün ilaç olarak satılmakta olup kanserli hücrelerin büyümesini belirgin olarak engellediği görülmüştür.

Bit, pire, tahtakurusu, hamamböceği, karasinek, sivrisinek, kene, yaprak biti, örümcek ve karınca gibi zararlılardan kurtulmaya yardımcı olur. Sivilce ve kaşıntılı deri hastalıklarına karşı da faydalıdır.

Çiçekli bitki kurutulup toz haline getirildikten sonra kullanılır. Yavşan adıyla bilinen bitkinin yaprakları yakılıp külü vücuda sürülerek uyuza karşı kullanılmaktadır. Halk arasındaki adı “marsıvan otu” olan tür vücuda sürülerek uyuza karşı kullanılmaktadır.

Ayrıca çiçekli dalları halk arasında idrar arttırıcı olarak, midevi rahatsızlıklara karşı ve safra kesesi taşlarını düşürücü olarak, çay halinde kullanılmaktadır.

Uyarı: Diğer böcek ve balıkların öldürülmesine de yardımcı olur,

Alerjilere neden olmasın diye çiçeğinden tozu alınırken ya da uzun süren işlemler yapılırken eldiven giyilir. 

KULLANIMI;  Kesme çiçek olarak uzun ömürlü çiçek düzenlemelerinde kullanılır.

SOFRADA; Çiğ olarak salatalara konur .Ya da iyice karıştırılıp kızartılarak yenir .

Burçin mutfağının yenilebilen kasımpatısıdır. Doğunun pek çok yemek tarifinde yer alır.

EVDE; Kurumuş çiçekleri şu böcekleri öldüren tozu elde etmek üzere sallanır ve dökülen toz toplanır. Tahta kurusu, hamam böceği, karasinek, sivrisinek, kene yaprak biti, örümcek ve karıncalar.

DİKKAT; Diğer böcek ve balıkların öldürülmesinde yardımcı olur. Alerjilerre neden olmasın diye çiçeğinden tozu alınırken ya da uzun süren işlemler yaparken eldiven giyilmelidir.  

Pterocarpus angolensis (KANLI AĞAÇ)

Güney Afrika kaynaklanan ahşap bir türüdür. Bu sıra dışı "kan kereste" de çeşitli isimler Kiaat, Mukva ve Muninga tarafından bilinmektedir. Ayrıca Bloodvood ağacı (kelimenin İngilizce sürümü) denir.

Nevjerovetne koyu kırmızı meyve suyu. Çünkü Wood Bu isimle çağrıldı gövde, dal, ya da hasar ağacı giderirken kırmızı sıvı, hayvan ve insanın kanı inanılmaz anımsatan! sızmaya başlar "kanama" Aksi takdirde kırmızı suyu, Pterocarpus angolensis Ve geleneksel olarak hayvansal yağ ve yüz ve vücut için doğru güzellik ürünleri dışarı karıştırılır boya maddesi olarak kullanılmıştır.

Ayrıca, bu "kan kereste" görünüşte çünkü kan onun yakın benzerliği, kan güçlendirmek için sihirli özelliklere sahip olduğuna inanılmaktadır. Kereste ayrıca sokması, göz problemleri, sıtma, ateş, mide problemleri gibi birçok tıbbi koşulları tedavi etmek için kullanılır hamileyken anne sütünü artıran bu "kanayan ağacın" Kimden çok mobilya yapılır.

Doğa ağacında "kanama ağaç" 8 ila 12 metre yüksekliğe kadar büyüyebilir ve çok güzel sarı çiçekleri vardır edebilirsiniz. Ancak, son yıllarda kontrolsüz kesim yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. 

RAVENTLER

Latince Adı: Rheum türleri

Diğer adları: Ravendi Hindi, Ravendiyle, Işkın, Işkın

Kara buğdaygiller familyasındandır. Serin ve dağlık yerleri seven çok yıllık otsu bitkilerdir. Ülkemizde Doğu Anadolu Bölgesi’nde yetişen Işkın ya da Işkın denilen ravent türü, böbrek biçiminde yaprakları, küçük beyaz çiçekleri ve kazık kökü olan bir türdür.

Çiçek sapları ilkbaharda kesilip kabukları soyularak çiğ olarak yenilir. Peklik verici ve müshil etkisi olan köklerinden, yukarıda tıbbi raventte anlatıldığı şekilde faydalanılır.

Tıbbi ravent 60 cm. kadar boylanabilen bitkinin kaba yaprakları bitkinin tabanında toplanmış ve sarı çiçekleri bitkinin tepesinde başak şeklini almış durumdadır.

Bitkinin önemli bölümü (kök gövde). Bunlar çok eski zamanlardan beri tıbbi amaçlar

Kökleri ekim-kasım aylarında sökülür temizlenir, küçük parçalara ayrılır, güneşte veya soba üzerinde hafif ateşte kurutulduktan sonar karton kutularda ya da cam şişelerde saklanır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Siroz ve vereme, bağırsak tembelliğine, sindirim sistemini düzene koymaya, iştah açmaya, uyarıcı olarak, mide-bağırsak gaz ve şişkinliklere, karaciğer hastalıklarına, egzamaya, sedef ve kurdeşene, romatizmaya, siyatik ve mafsal ağrılarına, kulunçlara ve kuvvet vermeye iyi gelir.

Müshil olarak da kullanılır. Az miktarda alındığında peklik verici ve sindirimi kolaylaştırıcı etki yapar. Çok alınırsa bu kez müshil etkisi gösterir. Böylece bağırsaklar iyice temizlenmiş olur. Ayrıca bitkinin vücudu güçlendirici (tonik) etkisi vardır.

Bu etkileri sağlamak üzere, ravendinin parçalarından 1 kaşığı 1 bardak su içinde önce kaynama noktasına kadar ısıtılıp sonra ateş kısılarak 10 dakika daha ısıtılması sürdürülür. Böylece hazırlanan sabah ve akşamları olmak üzere, günde iki kez birer bardak içilir.

Mideyi rahatlatır ve sindirimi kolaylaştırır.

Kusmayı önler.

Şeker ve tansiyon hastalarına çok iyi gelir.

Kabız rahatsızlığının geçmesini sağlar.

Astım ve nefes darlığı çeken insanlara iyi gelir.

İshal, hemoroid, ülser gibi hastalıkların iyileşmesini sağlar.

Grip, soğuk algınlığı, yüksek ateş gibi rahatsızlıklara karşı birebirdir.

Yorgunluk, uykusuzluk, stres gibi durumlara karşı son derece başarılıdır.

Kan şekerinin dengede kalmasını sağlar.

İştah açıcı bir özelliğe sahiptir.

Tüketen kişinin zinde ve dinç kalmasını sağlar.

Hamilelikte oluşan lekeleri yok eder.

Kolesterolü düşürücü özelliği vardır.

Kalp rahatsızlıklarını engeller.

Cildi yeniler, kırışıklıkları yok eder.

Bağışıklık sistemini güçlendirir.

 Uyarı: Ravent kökü, idrarı sarı ya da kırmızı renge boyayabilir

 REZENE:

Latince Adı: Foeniculum vulgare

Diğer Adları Raziyane

Maydanoz iller familyamdandır. Çok yıllık otsu bitkidir. Ülkemizde fakir topraklarda doğal olarak yetiştiği gibi, Ege ve Akdeniz bölgelerinin ılıman yerlerinde bahçelerde kültürü de yapılmaktadır. Hoş kokulu, gri açık yeşil renkte, ince uzun ipliksi görünüşlü yaprakları sonbaharda bronz renge döner.

Gene hoş kokan küçük ve sarı çiçekleri yaz ortasında açar ve çiçek salkımları bileşik şemsiye görüntüsü kazanır. Aslında birer meyve olan hoş kokulu, küçük, silindir yapılı, üzeri çıkıntılı kıvrık tohumları yeşil-kahverengidir.

Bitkinin tohumları yapışkan bitki sıvısı, şeker, nişasta, tanen, sabit ve uçucu yağlar içerir. Uçucu yağları tohuma anason kokusu verir ve tohumu, anason yerine salata ve yemeklere çeşni katmak üzere az miktarda kullanılır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Mide ve bağırsak hastalıklarında rahatlatıcıdır. Mide ve bağırsak gazlarını söktürür. İştah açıcıdır. Emziren annelerde, sütü artırıcıdır.

Günde 7.5 g drog ya da buna eşdeğer ekstre solunum yollan rahatsızlıklarında balgam söktürücü ve sindirim güçlüğünde kullanılmaktadır. Bronşitte ve öksürük nöbetlerinde rahatlatıcı etkisi vardır. Öksürük ilaçlarına tat vermekte de kullanılır.

Saf uçucu yağın iltihap giderici etkisi de bulunmaktadır. Bütün bu amaçlarla bitkinin ikinci yılının sonbaharında olgunlaşıp yarılan tohumları toplanıp kabukları tarakla temizlenerek gölgede hafifçe kurutulur.

İn füzyon hazırlanacağı zaman bu tohumlar biraz ezilir, 1 tatlı kaşığı tohumun üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 10 dakika süreyle bu tohumlar demlendirilir. Yukarıda sayılan durumlar  için bu in füzyondan günde üç kez birer bardak içilir.

Ağız kokusunu gidermek üzere, tohumları çiğnenir. Yüzü derinden temizlemek üzere, ezilmiş tohumları yüz maskelerinin formülüne katılır. Vücudu iyice temizlemek üzere, ezilmiş tohumları sıcak banyo suyuna eklenir.

Bebek ve çocuklarda gaz ve öksürük giderici ve uyku verici olarak granüle çayları kullanılmaktadır.

Tohum ve yaprağı yüze buhar banyosu uygulamakta ya da bedeni iyice temizlemek üzere banyo suyuna katılarak kullanılır.

Uyarı: Rezene, vücuda aşırı dozlarda alınmamalıdır.

 SPİRULİNA BİTKİSİ

Spirulina %100 doğal ve oldukça besleyici mikro tuzlu su bitkisidir. Doğal alkali göllerde Güney Amerika ve Afrika da keşfedildi .Bu spiral şekilli yosun zengin bir besin kaynağıdır. Uzun birsüre için (yüzyıllar) bu algler birçok toplulukların diyetin önemli bir bölümünü oluşturmuştur.

1970 yılından bu yana,Spirrulina iyi bilinmektedir ve bazı ülkelerde yaygın bir besin takviyesi olarak kullanılır. Spirulina zengin bitkisel protein içerir.(60  % 63 balık veya eti daha 3  4 kat daha yüksek ) çoklu vitaminler özellikle vejetaryen diyet eksik olan,( B12 vitamini hayvan karaciğerinde  3 4 kat daha fazladır.)  

Bu hücreler koruyan beta karoten yüksek ses (havuç 5 kat daha fazla, ıspanak 40 kat daha fazla ),yüksek hacimli (demir, potasyum ,magnezyum, sodyum, fosfor, kalsiyum v.b dahil) minareller geniş bir yelpaze içerir.  

Gama linolein asit.(kolestrol düşürmek ve kalp hastalığı önlemek olabilir.) Ayrıca Spirulina sadece bulunabilir. Phycocyanin içerir.   

 SABUNOTU ÇİÇEĞİ

Latince Adı: Saponaria officinalis

Diğer Adları Çöventu, Kargasabunu, Köpürgen

Karanfilgiller familyasındandır. Ülkemizde özellikle Karadeniz Bölgesi’nde sıkça görülmektedir.

Bir veya çok yılık dayanıklı otsu ya da yarı otsu bitkidir. Sabunotu (ya da Sabun çiçeği) bitkisinin gövde, yaprak, çiçek sapı, çiçek ve en çok da köklerinde saponin adlı madde ile ayrıca zamk, reçine, uçucu ve sabit yağlar bulunur, içerdiği saponin nedeniyle bitkinin kök ve diğer kesimleri suyla çalkalandığında sabun gibi köpürür.

Faydaları ve Kullanım Şekli: sabunotu eski ve değerli, özellikle yünlü kumaşların temizlenmesinde kullanılır.

Ortadoğu’da sabunotu uzun zamandan beri hem temizleme öğesi hem de bazı cinsel hastalıkların tedavisinde kullanılmışmaktadır. Bu özelliklerinin yanı sıra özellikle karaciğerdeki zehirleri yok etmeye yardımcı olur.

Terleticidir. İdrar söktürücüdür. Bronşit ve kuru öksürükte balgam söktürücüdür. Safra taşları üzerinde etkili olduğu ileri sürülmektedir. Bu durumlar için, sabunotunun gövde, sap, yaprak ve çiçekleri yaz ortasından sonbahara kadar toplanır. Gölge ve havadar yerde kurutulur.

Bu kurumuş karışımdan 2 tatlı kaşığı alınır. Bir bardak suda iyice kaynatılır. Elde edilen dekoksiyondan günde üçdört bardak içilebilir.

Ayrıca sabunotu egzama, ciltteki enfeksiyon ve çıbanlara karşı etkilidir. Yukarıda hazırlanan dekoksiyon böyle yerlere temizleyici olarak günde birkaç kez dışta kalır.

Çiçeği  yeşil salata ve meyve salatalarında karıştırılır.

EVDE;

Yaprağı ,gövdesi,kökü bunlar yağmur suyu yada sert olmayan sulara bastırılır.30 dakika süreyle kaynatılır.Sonra meydana gelen köpüklü sıvı özellikle eski ve duyarlı kumaşları bir mucize yaratarak temizlem işinde kullanılır.

KOLU YAPIMINDA;

Çiçeği odalar sabunotunun buketleriyle parfüm gibi güzel kokutulur.

DİKKAT;Sabuotu kökü zehirliir.Dahilen kullanılmamalıdır. 

SAFRAN:

Safran bitkisinin Türkiyemizde İzmir, Kastamonu (Safranbolu). Adana ve Urfa (birecik) mıntıkalarında yetiştirilmektedir üretimi ülkemizde az olduğundan türkiyede üretilen safran çok pahalıdır .

Yumru soğanlı çok yıllık otsu bir bitkidir, üzeri koyu kahverengi pullarla kaplıdır. Çiçekler soluk menekşe renginde olup üzeri daha koyu damarlarla alacalıdır.

Meyve örgeri dilciklidir. Bunlar çiğ kalktıktan hemen sonra toplanır.

Gölgede veya 45 dereceye kadar ısılı fırınlarda kurutulur. Kuru drog portakal kırmızı veya kahve kırmızı renktedir. Biber kokusunu andıran bir kokuya sahiptir. Tadı az acıdır. İyice kapatılmış kaplara konur ve karanlık yerlerde muhafaza edilir.

Satın alırken dikkat edilmesi gereken hususlar:

Tarımı çok zahmetli bir bitkidir,1000 m2 alandan en çok 100 gram safran elde edilir. bir kilogram drog için 20.000 dolayında dilcik (bir tel safran) gereklidir. Safran çok pahalı bir bitkidir. Bunun için ekseriya aynisafa çiçeği dağ öküzgözü ve yabani safran aspur ve çiçekleri karıştırılarak sahtekarlığının yapıldığı bilinir.

Yemeklerde tatlandırıcı ve renklendirici olarak kullanılır.Kendine has tadı ve kokusu vardır

 Karışıksız orijinal safran çayı yapmak için, 200 ml yani bir bardak suyu 3 4 tel safran koyup rengini ve kokusunu saldıktan sonra gün içinde iki üç bardak tüketiniz. Tatlandırması bal ile yapılmalıdır.

500 gram bala 10-20 gram safran konarak 1 hafta bekletildikten sonra tüketilmesi tavsiye edilir. Burada kıvam artırmak ve zerdeçalın etkilerinden faydalanmak için 50 gram da zerdeçal kullanılmasını tavsiye ederiz.

Bitkinin idrar söktürücü, midevi, ağrıları dindirici ve sinirleri sakinleştirici tesiri vardır.

Mide düşüklüğünde, kahkahalı histeri, göz ve kirpiklerin oynaması, uyku hastalığı, baş dönmesi, kanla balgam çıkmasında, rahim kanamaları, burun kanaması ağrılı adet halleri, gazlar vs. gibi hallerde kullanılır. Cinsel performansı artıran özelliğe de sahiptir

Alkol içerisine karıştırılan dilcikler 7 gün bekletilir, tentür linfatik şişlerde ezik yaralara, emzikli annelerin meme uçları iltihaplarında karşı kompres olarak kullanılır. Tatlıcılık sanayiinde yeri de önemlidir.

SANTOLİNA

Latince adı Santolina Chamaecyparissus

Diğer adı: Kıbrısotu

Birleşikgiller familyasından, yer örtücü bir bitkidir. Güneşi seven, yazın fazla suyla karşılaşınca kuruyup giden bir bitkidir. Gri renkteki görüntüsünü beyazımsı gri renkli küçük ve kokulu yapraklarından alır. Santolina bahar aylarında başlayıp sonbahara kadar çi-çeklenmesini devam ettirir.

Yaprakları keskin kokulu, düzgün bölümlü, gümüş gri renklidir, kışın dökülmez. Her sap üzerinde tek, parlak sarı renkli düğmeye benzeyen çiçeği yaz ortası ile sonu arasında açar. Santolina çok hızlı büyüyen ve yayılan bir bitkidir. Açık renkli bir yer örtücü olarak hem ev bahçelerinde, hem de çime  alternatif olarak çok geniş yüzeylerin bitki ile kaplanmasında kullanılabilir.

 Faydaları ve Kullanım Şekli: Sinirleri teskin eder ve zamanla kuvvetlenmesini sağlar. Melankoli, migren, baş ağrısı ve baş dönmesi hallerinde çok fayda verir. Kalbi kuvvetlendirir ve çarpıntıları giderir. Tansiyonu düşürür, sınav veya konuşma sırasındaki heyecanını yenmek için çok fayda sağlar. Aşırı heyecanı giderir.

Çiçek ve yaprağı kaynatılıp elde edilen özünün bağırsak kurtlarını öldürdüğü ve kadınlarda aybaşı akıntısım hızlandırdığı düşünülür. Yaprağı sarıpapatya ve öksürükotu ıle birlikte faydalı ot tütününe karıştırılır.

SANTOLİNA (2) Bileşikgiller

Uzun zamandan beri pamuk lavantası diye bilinmesine karşın b\yararlı ot bir lavanta türü değil, papatyalar takımımı bir üyesidir. Tüm bitki çok keskin ve güzel kokuludur ve yüzyıllardır Akdeniz bölgesinde havayı thth kokutmakta kullanılmıştır.

Olasılıkla on altıha yüzyılda pek popüler olan ve çizgileri kesişen bahçeleri yaratmada beceri sahibi Fransız Huguenot bahçıvanları tarafından İngiltere’ye getirilmiştir. Üç renkli formlarıyla şimdi de bahçe bordürlerini onışturmada bu bitki pek tutulmaktadır.

KULLANIMI;

Dekorasyonda

TÜM BİTKİ Bahçe bordürlcrmde ve çizgüeri kesişen bahçelerde ekilir. Üç farklı renkli formlarıyla güzel şekiller oluşturabilir.

Evde

DALI Güve ve diğer böcekleri kaçırmak üzere dolaplara, hah altlarına serilir. Giysi odacıklarına asılır ve kitapların arasına konulur.

Koku yapımında

YAPRAĞI Güzel koku veren potbori tabağına konur.

Tıpta

Çiçek ve yaprağı kaynatüıp elde edilen özünün bağırsak kurtlarım öldürdüğü ve kadınlarda aybaşı akıntısını hızlandırdığı düşünülür. yaprağı san papatya ile öksürükotu ile birlikte yararlı ot tütününe karıştırılır.

SARISABIR:

Latince Adı: Aloe vera

Zambakgiller familyasındandır. Ülkemizde Güneybatı ve Güney bölgelerimizdeki sıcak yörelerde yabani olarak yetişmekte, kimi yerlerde de süs bitkisi olarak kültürü yapılmaktadır.

Kenarları testere gibi küçük dikenli, soluk yeşil renkli ve üzerinde daha açık renk lekeler bulunan etli yaprakları toprağın üzerinde rozetler oluşturarak yükselir. Yaz mevsiminde açan çiçekleri, dik ve sık salkımlar halinde, sarı ve bazen kırmızı renkli olur.

Sarısabır karbonhidrat, mukopoli- sakkarit, aminoasitler ve minarellerce zengin olduğu sap-tanmıştır. Antrakinonlar (barbaloin, izobarbaloin, emodin gibi glikozitler; aloeemodin, antranol, krizofanik asit gibi serbest antrakinonlar), reçine, aloesin, flavonoidler başta olmak üzere birçok etkin madde içerir.

Sarısabırın yapraklarının içinde saydam, jöleye benzeyen bir özsu bulunur. Serbest ya da glikozit halde antrasen türevleri (aloin ve aloemodin adlı maddeler), uçucu yağ ve reçine içerir. Sarısabırdan çıkarılan bu özsu, kozmetik ve ilaç endüstrilerinde kullanılmaktadır.

Faydaları ve Kullanım Şekli: Kaşıntı, kızarıklık ve iltihaplanma gibi deri hastalıklarında, Kabızlık gibi durumlarda ishal yapıcı olarak kullanılır. Mide ve Sindirim sorunlarını çözmede etkilidir. Safra söktürücüdür.

Diyabet, astım, yüksek ateş, epilepsi, depresyon, multipl skleroz, varis gibi çeşitli rahatsızlıklarda tedavi veya tedaviye destek amaçlı olarak kullanılır.

Topikal olarak kullanıldığında hem nemlendirici hem antiseptik hem de besleyici ve rahatlatıcı etkileri vardır.

İltihap giderici, protein sentezini engelleyici etkisi bulunmaktadır.

Körpe yapraklarının ezilmesi ya da dilimlenmesiyle elde edilen bitki özü yara lapası olarak yanık cilde, egzama ve deri iltihapları için uygulanır. Bir sarısabır yaprağınının ezilip küçük yanıklara sürülmesi faydalıdır.

Sarısabır yapraklarından elde edilen özler ve ekstreler; yanıklar, yaralar, deri iltihapları, egzama, alerji, sedef gibi cilt hastalıklarının tedavisinde, güneş yanıklarını soğuktan kaynaklanan tahrişler ve böcek sokmalarını iyileştirir.

Bitki özü özellikle kuru ciltler için rahatlatıcı ve iyileştirici özelliklere sahip kremlerin yapımında kullanılır; bu kremler cildi nemlendirir, rahatlatır.

Yanık ve yaralarda güneşten koruyucu etkisinden faydalanılmaktadır. Güneş ışınlarını süzen koruyucu krem ve losyonların ve parlaklık verici olarak da saç şampuanlarının bileşimine girmektedir.

Kadınlarda aybaşı kanamasını artırarak aybaşı dönemini kolaylaştırır. Böyle durumlarda, etkisinden faydalanmak üzere sarısabırın yaprakları kesilerek ya da çizilerek çıkan özsu alınır. Ancak, çok küçük bir dozu, yeterli olur.

Hamile kadınlarda rahim kasılmalarına ve emzikli annelerde bebekte ishale neden olacağı için, bu gibi kişiler sarısabırı dâhilen kullanmamalıdır.

Uyarı: Büyük yanıklarda kullanılmamalı, hemen uzman doktora başvurulmalıdır.

SARI PAPATYA

Mısırlılar sarı papatyayı güneşe adayıp iyileştirici niteliklerden ötürü ona  tüm yararlı otlardan daha çok saygı gösterirken Eski Yunanlı doktorlar ateşli yangınlar ve kadın hastalıklarının iyileşmesi için onu hastalıklarına salık verirlerdi.

Zorlu durumlarda kullanılan enerji için de bir atasözüne esin kaynağı olmuştu.:Sarı papatya tarhı gibi ayak altında çiğnendikçe daha çok yayılacaktır.Sarı papatya ayrıca tatlı ,elma kokulu yaprağı için değerlendirildi.

1638 yılında William Lawson popüler bahçivanlık kitabinda şöyle yazmıştı:Teseyadaki tapınağın korusunda geniş ve uzun yolların yanında uzanan tarhdaki sarı papatyalar akla tüm zevkleri ve bedene sağlığı getirirler.Bu çiçeğin gevşetici kokusu enfiye ya da sigara gibi derin derin solunursa astımlıları rahatlatır ve uykusuzluğu iyileştirir.Güzellik salonlarında

sarı papatya  çoğu kez yüz kaslarını rahatlatmak için kullanılır. 

Bu uzman yararlı ot hastalanmış bitkileri canlandırmak üzere yakınlarına dikilir.Çay