• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
   

  SAKLI-ŞİFA

       Global iletişim 

Saklı-şifa dergisi kitab gazete gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi ve okuyuculara ulaştırılmasıyla ilgili hizmetler “global iletişim ağları aracılığıyla sağlamaktır” ayrıca filim televizyon ve radyo programlarının yapım hizmetleri de sunulmakta ve bünyesin de sağlık ve kurutulmuş bitkiler üzerine araştırma ve premix liyofilizayon  danıtma destilasyon bilgi sunum hizmetleri de bulunmaktadır   

 

İnsanlığa soracak olursak bilsinler ki adalet öncelikle “hanede” sonra ise “kurulan düzende” sağlanır “adaletin ne olduğunu” en iyi adaletin görevi onlara soralım “hadi bakalım adalet nerede diye" bir soralim kendimize dersek  “adaleti yönetenlere de bir sormak gerek değil mi bağımsız olan adaleti ”!!! 

Evren gizzemi yaratanı allah’ı”idrak kavrayamayan”bireysel olarak içi boş çöküntü kutlanış”pisikolojik ruh” için de ahlak yitirmiş “ihrak”anlamını taşıyan sadece”mankafa yanı kafa derisi yüzülmüş” içi boş sadece komut alan”sinsi kişiye dönüşür”pisikolojik ruhen de yalan iftiralarla karşı insanları korku endişe içinde yaşatır.

”Allah Tanrı de zikret” saklı-şifa Çoban   

SİTE MENÜSÜ SAKLI-ŞİFA

BABA VE SAKLI DOĞUŞU SAKLI ŞİFA

 BABA VE  SAKLI DOĞUŞU  SAKLI ŞİFA 
TANIYALIM SAKLI ŞİFA ÇOBAN SELÇUK UYSAL
12/09/2014  YAYINLANMIŞ GEÇMİŞ BİR YAZILIM

Sözcüklerin gücünü anlamadan, insanların gücünü anlayamazsınız
Gücünüzden şüphe ederseniz, şüphelerinize güç verirsiniz..
"Korkunun ,Korkusu, Korkusuzluk tur."

EVREN DENGESİNİ YAKALAMAK HASTA OLUP ÇARE ARAMAK DEĞİL.
HASTA OLMAMAK İÇİN HASTALIĞA SEBEPLERİ YOK ETMEK.
SEVGİLİ OKURLAR:

ÇOBAN UYSAL 66 yaşındayım. Çeşitli sebeplerden dolayı tahsilime devam edemedim, genç yaşta çalışma hayatına atıldım. 50 yıldır şifalı bitkiler ve tedavi konusunda çalışmalar yapmaktayım.

“Saklı Şifa” nın peşinde Türkiye’ ve Dünya'da Avrupa’yı, Asya’da bazı ülkeleri karış karış gezdim, farklı bitki türlerini inceledim. Dünya harikası olan vatanımızın şifalı bitkiler açısından ne kadar zengin olduğunu gördüm.

Kuşların göç yollarını inceledim ve bu yol üzerinde kuşların dışkılarından yayılan keşfedilenmiş endemik bitki türleri keşfettim. Kütahya’nın Murat Dağları, Uşak, Çivril, Akdağ, Tokalı Vadisi üzeri, Isparta, Sorgun Kerkenez Harabeleri, Beyşehir, Bey Dağlarından Toros Zirvelerine göç yolları doğancıların güzel kaynaklarıdır. Görmelerini ve keşfetmelerini isterim.

Doğa ve bitki meraklısı olarak gittiğim her yerde şifalı kaplıcalarını öğrenmeye çalıştım, o yörenin en meşhur yemeklerini ve doğa harikalarını öğrendim, kayıt altına aldım. Dünyada pek çok ülkeye giderek bitkisel tedavi yöntemleri ve şifalı bitkiler üzerine araştırmalar yaptım. Yeni bilgiler öğrendim “hamdım, piştim, yandım...”
Aynı zamanda makine montaj ve süt entegre tesisleri ve destinasyon, damıtma ustası olarak önemli tesislerin kuruluşunu gerçekleştirdim. Okuma imkânı bulsaydım biyoloji eğitimi alırdım.

Sağlıklı nesiller yetişmesi için özellikle Biyokimya hemogram bilgileri başta olmak üzere sağlık ve beslenme ile ilgili bilgilerin ilkokul yıllarında verilmeye başlanmasının çok önemli olduğunu ve çok faydalı olacağını düşünüyorum .Gelecek nesillerin de araştırmacı olarak özgür serbest bırakın.

HAYATIMDA 3 TİPİK VAKA;(HİÇ BİR İLAÇ KULLANMADAN YAŞAM.)
1)HAYATIMDA HİÇ BİR İLAÇ KULLANMADIM
1976'da sigortalıydım. Bir iş kaçamağı yapıyım dedim. Viziteye çıktım hastaneye gittiğimde vezneye yaklaştım evrakımı verdim. Ben doktor beklerken bir kutu aspirin verip gönderdiler.2 gün istihbarat yapıyım derken bir de aspirine baktım. Çöpe atarak işime gittim.(Bunlar beni Alternatif Tıpa araştırarak kendimi iyileştirmeye yönlendirdi.

2)BEYŞEHİR YOLUNDAN KONYA’YA GİDERKEN
Arabayla Beyşehir'den 30 km Konya yoluna giderken bir kasaba yolunda arabayla 6 takla attım. Kısa süre arabadan çıkıp ambulansla arkadaşımla Beyşehir Hastanesine götürdüler.48 saat kontrol olması gerekirken 2 saat içinde sevk ettiler.
Not: Beyin kaza anında açıksa vücut kendini savunmaya alıyor.

3)YIKILMAYAN EV PROJESİ
Mersinde yıkılmayan ev projesini yaparken 3.kattan düştüm. Düşerken beynin açık düşüş şekli o anda düşerken topuk üzerine düşmesi topuk kırılması vakası yaşadım .Ertesi gün alçıya almaları beni şaşırttı ve alçıya alındıktan sonra kendim tekrar kesip kendim alçıya aldım. Topuğumu yumuşatarak. ( Nasıl aldığım anlatılmaz.)Anlatılmaz ,yaşanır .Çünkü çok acı çekiyordum. Sonra acım dindi ve kısa zamanda bir burçak lapası yaparak sardım. Ve 48 saatte toparlandım.

Hayatım boyunca bunları yaşadım. Doğa bana bunları verdi ,uyguladım ve yaşantım devam etti.
Portakal ve limon kabukları ile birlikte cam kaya tuzuyla fazlasıyla yesem zarar ve azıyla yesem yarar. Bir iki dilim yaşam faydasını gördüm.

BENİM İÇİN BİR YAŞAM SERUMU.
Yazımızdaki  “Saklı Şifa” adlı yazılım  yaklaşık 50 yıllık çalışmadan kazandığımız bilgi, deneyim ve birikimin bir araya getirilmesi ve sistemli bir şekilde kaleme alınmasıyla ortaya çıkmıştır.
Bu yazımın yazılması aşamasında eski Türk İslam medeniyetlerinde uygulanan bitkilerle tedavi yöntemleri incelenmiş, yazılı kaynaklar gözden geçirilmiş, Tıbbı Nebevi, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde  yazılmış  kaynaklardan istifade edilmiştir.
Bu yazılım şifalı bitkiler ve içinde bulunan maddeler hakkında sizi bilgilendirecek, kendinizi tedavi edebilmenizin ayrıntıları ve sınırları ile ilgili sizleri uyaracak size bu konuda yardımcı olacaktır. Yazılım boyunca karşınıza çıkacak metinlerde ve reçetelerde hangi bitkinin hangi hastalığın tedavisinde faydalı olduğu, nasıl kullanılacağı konusu sade bir dille açıklanacaktır.

Şifalı bitkilerle tedavi sınırsız bir konudur. Her hastalığa karşı, doğada şifalı bitki bulunmaktadır. Daha açıkçası tabiat kocaman bir eczanedir. Pek çok şifa kaynağı doğada, hemen yanı başımızda elimizi uzatmamızı beklerken bizim şifayı vücudumuzu tahrip eden kimyasallarda aramamız kendi vücudumuzun kıymetini bilmediğimizdendir.
Eğer dozu yerinde kullanırsanız bitkisel ilaçların şifası çoktur. Bunu söylerken tabi ki modern tıbbın teşhis ve tedavisini küçümsediğim, yok saydığım anlamı çıkmamalı; bilakis, önemli sonuçlara yol açabilecek hastalıklarda mutlaka doktora görünmenizi tavsiye ediyorum.

Basit sandığınız belirtiler, sizin için hayati önem taşıyan bir hastalığın işareti olabilir. Sağlığınıza gerçekten değer veriyorsanız özellikle hastalıkların teşhisinde modern tıbbın yöntemlerine başvurmalı; şifalı bitkileri kullanmadan, şifalı bitki uygulamalarını denemeden önce mutlaka doktorunuzun onayını almalısınız. En azından bir bitki uzmanına danışmalısınız. Çok iyi tanımadığınız bitkilerle kendinizi tedavi etmeye kalkışmanız daha farklı sağlık sorunlarına yol açabileceğini unutmamalısınız.
Değerli okuyucular, İnsan tarih boyunca en çok hasta olmaktan, ölmekten ve aç kalmaktan korkmuş ve bu iki konuya çare aramıştır.

“Her nefis ölümü tadacaktır” ayeti kerimesinin hükmünce ölüme çare bulunması mümkün olmasa da Alla hu Teala her hastalığa çare olabilecek pek çok sayıda şifalı bitki yaratmıştır. Bu bitkileri gereğince kullanabilmek için bitkileri ve özelliklerini çok iyi bilmek, bu konuda yeterli eğitime ve tecrübeye sahip olmak gerekir.

Halk arasında “Bitkiler doğal olduğu için yan etkisi yoktur” diye çok yanlış bir inanış vardır. İnsan sağlığına zarar veren bitkiler olduğu gibi, yanlış kullanımdan doğacak zararlar da vardır.

Aynı zamanda yan tesiri olan bitkiler kullanıldığında veya yüksek dozda alındığında kimyasal içerikli ilaçlarda olduğu gibi yan vücudunuz olumsuz yönde etkilenebilir. Bitkisel ilaçlar kullanmadan önce doktorunuza, bir diyetisyene, biyokimya uzmanına, herbalistlere ya da şifalı bitkilere gönül vermiş bir aktara danışmanızda fayda vardır.
Bu yazılımda, sizlere hiçbir yan etkisi olmayan, zehirleyici bir madde içermeyen şifalı bitkiler ve onların tedavi edici özelliklerini tanıtmaya çalışılacağım. Bu bitkiler genellikle çevrenizde gördüğünüz, tanıdığınız bitkilerden biri ya da bulunduğunuz yerdeki aktarda bulabileceğiniz bir bitki olacaktır.

Bu yazılımı okuyarak bitkilerin içindeki maddeleri öğrenecek, kendiniz için faydalı olacağına inandığınız reçeteleri gönül rahatlığı içinde hazırlayabilecek ve uygulayabileceksiniz. Tavsiye edilen reçeteleri uygun şekilde ve dozajda uyguladığınızda, olumsuz bir sonuçla karşılaşmayacağınıza kesinlikle inanabilirsiniz.
Bu yazılımda  ayrıca vücudumuzun yapısı, hastalıkların teşhis ve tedavisi ile ilgili bilgiler, doğal ve sağlıklı beslenme, besinlerin kalori değerleri ile ilgili bilgiler de bulacaksınız.

Yazılım en önemli özelliklerinden biri de bazı hastalıklar için önerdiğimiz hazır kür ve reçeteleri de bulabileceksiniz.

Yazılımda  ele aldığımızı bölümlerden biri de evinizde doğal beslenme, doğal sağlık, cilt bakımı ürünlerinin kolay bir şekilde nasıl yapacağınızın anlatıldığı bölümdür. Bu bölümde ev yapımı yoğurt, peynir gibi gıda ürünleri ile doğal deodorant, doğal şampuan, doğal sabun gibi cilt bakımı ürünlerine ait reçeteleri bulabilirsiniz.
Bir hastalığa yakalandığınızda öncelikle çevrenizde pek çok insanın sizden daha çok hasta olduğunu düşünerek maneviyatınızı güçlü tutun ve halinize şükredin. Hastalıkların ilk şifası güçlü bir maneviyat ve şükürdür. Hangi tedavi yöntemini uygularsak uygulayalım kişinin kullanılan maddenin şifa kaynağı olduğuna ve iyileşeceğine inanması gerekir.

Değerli okuyucular,66 yaşındayım ve hayatım boyunca hep şükrettim. Yıkıldım, soyuldum, hakkımı yediler, dolandırıldım, arkadaşlarım çok zengin oldu diye hayata küsmedim.

“Gurur gururlanmak kapris kibir olmadan sadece onur onurumla yaşadım”
Hep veren el oldum, kapris yapmadım gurur, kibir etmedim. Lüks otellerde de yattım, açık arazide göklere, yıldızlara bakarak da uyudum. Mükemmel sofralarda da bulundum aç da kaldım ama hep şükür ettim. Nimetleri verenin de, alanın da, hastalığı ve şifasını verenin de rabbim olduğunu unutmadım. Bugüne kadar hiç bir hastanede kaydım yoktur.

Şifayı hep dünyada var olan nimetlerde aradım. Doğada gezerek, bilim adamlarıyla görüşerek, hayatımızdaki eksikliği fazlalığı görerek inceleyerek bugüne kadar geldim.
Ne yazıktır ki günümüz dünyasında bitkilerle ilgili yapılan araştırmalarda, bilimsel çalışmalarda bir Türk bilim insanının araştırmacının, botanikçinin adına rastlayamadım var olan bilgileri zaman içinde hep yer değiştirerek biz bulduk biz etikle akılları aşılamışlar

Her nasılsa uluslar arası literatürde bu bitkilerin tamamının yabancı isimlerle tanındığını Anadolu topraklarında yetişse de bir yabancılara mal olduğunu gördüm.
Bütün bunlar beni fazlasıyla üzdü. Yıllardır içimde yaşattığım geleceğe bir şeyler bırakma duygusu beni yazmaya yöneltti. Ve tüm bilgimi, birikimimi bu yazıma  koydum.
Benim burada yaptığım hastalıklar için yeni bir şifa bulmak değil var olanı hatırlatmaktan ibarettir.

Bu yazılımın  yazılması aşamasında faydalandığımız ve kaynakçada adlarını andığımız eser, yazı, makale ve web sitelerinin değerli yazarları ve sahiplerine; başından sonuna kadar yanımda olan, güçlü ve sade anlatımıyla benim anlattıklarımı ve notlarımı yazıma  aktaran değerli  Sağlıklı, mutlu ve uzun ömürler geçirmeniz dileğiyle…

Asıl olan evrenin dengesini yakalamak hasta olup çare aramak değil bir önemli nota ise hastalıklara değil hastalığa sebep olan her şeyi bulmakta işte o zaman yaşam şifrenizi bulur ilaçsız dünyada nimet hikmetlerle bağışıklık güçlenir yaşarsınız.
“Yaşam çok kısa yaşayabilmek ise zorlu hayatta uzun gelse de sadece bir göz kırpması kadar”

EĞİTİM GELMEKTE..
Fakülte sınavı gibi lise sınavları gibi.. Okula başlarken ufak ama büyük beyinleri sınavlayım.. "Bir çocuk okula gitmeden okuma yazma biliyorsa daha farklı eğitimlere alınmıyorsan bilin sizin en büyük yanlışlığınızdır"...Hatta kurnaz cahilliğinizdir...
Hemen şeytanı akıl şunu söyler farkı çalık yaratır der.. İşte en büyük hatadır. O seni ileri gitmeni istemeyen kör sağır görmez edenlerdendir. .Kara cahillik ve dış dünyanın oyunlarından bir tanesidir...Buda içerideki kurnazları hareket ettirir...
Çocuklar arasında farkı çalık yaratmaz sadece anne baba arasında psikolojik ruh başlar.. Oba bir hastalıktır... 
 
Bu proje gerçekleşemiyorsa bil ki en büyük yük sınıf öğretmenlerine düşer. bil ki her bulduğunuz bir öğrenci seni yenemediğin yenemediğiniz hastalığın şifası olacaklar .Buda "Allah katında yaşam eğitimi aldığını gösterir bu da hayatın boyunca sağlığını tevekkülün le cennet kapılarını açar"

BAZI KİŞİLERİN MERAK ETTİKLERİ
Soruyorlar kitap çıkarmıyorsun.. Yazar değilim sonradan yazılanları düzeltecek edebiyatçıda...Yazarlar.. yazar.. okunur hale ,okuduğunuz kitapları edebiyatçılar düzeltir...

Bazıları da soruyor yazıların karmakarışık, hayat karmakarışık değil mi...
Tarih 2013-14 bağlayan yıl.. Karar verdim yaptıklarım ,doğa yaşantısı ve bu güne kadar 47 yılın hikayesini ve destanları başımdan geçen olayları ve yaptıklarım çok yönlü bir kitap çıkarmaktı. .evet o yılar da bir yazarla anlaşarak kitaba dökmesini bir değer çıkarmasını istedim...

Done bilgilerin bir kısmını ve flaş resim bir kısımlarını verdim...VE ödemeyi de...gün hafta ay ve aylar sonra ,hep bu gün yarın der der dururken .BİR mail gelir yazardan...
Sayın Selçuk bey kitabınızın telif hakkını kendimize aldık...Sizin cd ve bilgileri gönderiyorum. ödediğiniz parayı da zaman içinde ödenecek...Not yazar.../..Kim...Ben hayatım boyunca korsan kitap basan ,gördüm ,duydum da korsan sertifikalı yazar bana çarptı...Hayat durmadan devam etmekte 3 ay geçe gündüz bilgisayar kullanarak ders çalışarak Daha önceden var olan markama izin ve yayın izni alarak bir site kurdum...Başladın yazmaya...

Yıl 2018 hala ödediğim parayı beklemekteyim...Hem korsan hem ne derseniz...Belgeleri hala elimde ama şimdi yayınlanmayacak sırlar kitabin da hayatın içinden bölümünde yayınlanacak ....Oda vicdanım elvermez isimleri ismi yazılmayacak. .Bir tevekküle inanan kişide yazmaz.. Bir gün yaratan tarafından hesaba çekilir ,Kazanılacak para hayır kurumuna gidecekti...Onu da "yaratan" bilmekte..

Benim nokta virgüller ,bölüm ,bölüm yazdıklarıma bakmayın.. her satırı yazarsan sayfalar sürer ondan kısa kısa yazıp başka bölümlere atlıyorum...Yakında edebiyatçı olursam şekilleri kelimeleri düzeltirim ,ama oda kandırmacadır..

Yazarsan kalbine göre yaz .Kalbin içinden ne gelirse...O senin yanız kaldığın kalp nurundur.. Baştan sona doğru yazmak değil amaç sondan başa doğru yazmak oda sonsuz saklı şifa sırlar kitabıdır..

Yazarın bana bir iyiliği kendim yazmama sebep oldu bir yandan da yaşarken eğitim aldık...Örnek mi çok sadece aramak bulmak .

62 YIL ÖNCE Keşfedilseydim şimdi insanlığa hizmetim farklı olurdu.. Duvarlarda asılan diplomalar gibi değil...Geç değilsiniz. .inanın sizleri bekleyen çocuklarınız kardeşleriniz şuan genç ve ufak ama büyük beyinler benim için kutsal çobanlık yapmaktalar şu an şu devir buralarda olmaması gerekirken şan şöhret koltuk peşinde koşanlar veya iş adamları sizler neredesiniz..

Buldunuz ve ileride kendiniz için ondan bir şeyler beklemeyin sadece ve sadece insanlığa bir şeyler yapmasını isteyin.. Bu da sizi "Allah katında insanlığı düşünenlerden eder. buda cennet kapılarını sonuna kadar açar"..

Bu dünyada haksız kazançla yiyen insanların hal durumları
Yalanı yakın yol sananlara
“Zamanı tevekkül edip bekleyenlere”
Bir adam yüzsüz mü yüzsüz ,geçmişine bakmadan, hala haklıyım diyen adam, asıl alıcı yani borçlusu yanı başında burmakta ,o hala dürüst adamın yanına gitmekte ısrarla  alacağı olmadan kefilin yanına gitmekte, amaç alacakta değil, dürüst insanı kötülemek için çöplüğünde öten horoz misali etrafına iyi masum maske takarak, asıl alacaklının yanına gitmez, sebebiyse A takım oda  çöplüğünde horozdur, iki pişkin horoz ötse de içinden biri erken öttüğünde ,erken ötenin başı kesilir misali ,üçüncü hicret eden horoz ,Ant ıramana çekilmiş ,asıl zamanı “ yaratanı görmekte, duymaktadır “bekler, haksız para, haram yiyen horozlar, çok yakın zamanda hasta düşer ,diğerleri nede hastalık bulaştırarak, tüm çevresini ölüme sürükler..

Bu yakın zamandır yakın olacaktır.. Çıkarı için yalakalık eden horozlar…Bu gün alacağın acı veya batan çuvaldızdır, bil ki geçmişine bak, aklınla sivri zeka yoksunu ,bir kısasa kısas olduğunu hissettiği an.. Hayatta nerde yanlışlık yaptığını aklından filim gibi geçir…Bazen insan ben nerde yanlışlık yaptım der…Çok geçtir..

Her Şehir, her kasaba ,her köyde olan ufak ama yalanla, o günü geçirsen de, yarını olmayan dünyada ,bir saniye erdem olamayışın ,ebedi cehenneme bile bile atması, tekrar filimi başa alacam diye, haykırışı çıkışı olmayan yolda, neleri kaybettiği ,neler olacağını görmesi sadece duyacağı kabirde “küt” sesidir.…”Rabbim bir gün ve o gün zamanı yerli yerine koyacaktır”

“Bazen olur ki çok dürüst olursun ama birileri çıkar senin dürüstlüğünü alt tüs eder zannederler ki yanıldık dürüstlüğüne aldandık deseler de kendileri aldanmıştır o hala dürüsttür…Aldandık diyenler bilin ki nemalanan kişilerdir…O hala dürüsttür.. Yoluna devam eder….Zaman gelince anlaşılır…

Sen yoluna devam et bir birileri taş koyacakları zaman “Rabbim” görmekte o taş bil ki ayaklarına dolaşacak ,ocaklarına düşecek, sen gene de kötü düşünme her şeyin zamanı var, Tevekkül et  bekle…

Sende menfaat ı çıkarı olan bir kişi seni altın semerlerde gezdirir. Çıkarlar menfaatler bitince çivili semeri senin  sırtında gezdirir . Başkasına sadakatiniz, kendi başarı kapasitenize ihanetiniz anlamına gelmeye başladıysa, gitme zamanı gelmiş demektir.
“ Akıl var ise aklın içinde ,helal  ihtiyaç hepsi var ,o bana yeter,  “Yola giden adama sormuşlar Yol harçlığın var mı diye….İdare eder yeter…Çok para vardır akıl yoktur harama çalışır ,çok akıl vardır para yoktur, ama şükür ü bilmez, Akıl, helal, şükür var ise kafi sana da nesline de yeter”

İnsan ancak yanarak öğrenir... Bu ateş belki de aldığı nefesteki yanıcı oksijenin onun hayat kaynağı, içtiği sudaki patlayıcı hidrojen ve oksijenin onun bedeninin büyük bölümü olmasından....'Hamdım, piştim, yandım... Umuttan umudu kesmemek istiyorum , çünkü hâlâ hayatın hayallerime düşlerime inancıma  borcu var. Bedenim ruhuma borçlu .Yapacak daha çok iş var.

Nimetlerin hikmetlerini tanıma yolunda atacağımız her samimi adım bize tüm şifalı  sırlarını açacaktır inşallah. Kâinatta ve içimizde saklı olan enerjiyi keşfedip aralarındaki ilahi münasebete vakıf oldukça her şey daha iyi anlaşılacaktır.

Toroslar da yankılayan haykırışlar.. Her kurtuluşta ovaların ısınması dağların soğuması ,bazen de dağların ısınmasıyla ovaların soğuma öyle rüzgarlar eser ki fırtınalara tayfun kasırgaya dönüşür ki geçmişte kurtuluşta fırtınalar estiren Yörükler, şimdi Dünya kurtuluşu için fırtınayı bekler...Torosların Yörük yiğitleri yoğurt yemesi farklı olduğu kadar yoğurt çalışları da farklıdır.. Hikaye yazmaz Destan yazar.
Bazen destan yazar çıkarları olanlar işler yan gidince  sili verirler defterinden gün gelince anlaşılır, yolun sonunu görmeden karar verirler iş geçmiştir. Hikayeyi yazmaya kalsalar da destan olamazlar……

Aldatılan kişi her seferinde aldatılsa da o aldatıldıkça güçlenir ,bilmezler ki hayatı dershane okul olarak görmekte, ona her aldatılış sınıfı geçmek olduğunu bilmezler, hala sınıfta kaldığını zannedenler ,kılavuzların yanlışlığıdır…Demezler…..Aldatanlar hep haklı görürler kendilerini.. Hayatta Erdem olamazlar….

Her seferinde taşlasalar da onlara yanlışlıklarını söylediği için, yanlışı ,doğru olarak söylersen taşlarla bina yaparlar, ama zaman gelince yanlış, yanlış  olduğu zaman binanın altında kalacağını bilmezler….Yanlışı yanlış olarak doğruyu söylese de o taşlar yoluna tümsek olmayacağını bilir yoluna devam eder…

Bu dünyada dertler bitmez dert dediğin senin nefsine hakim olamayışın. Hakim olmakla dertlerinin sonu ve Huzur kapının açılmasıdır. Gidenler dönmesi ve isteklerinin gelmesiyle daha iyi yollara gitmeni sağlarlardı..

Bir insana iyilik yaparsın ama o insandan bir beklenti olmadan iyilik yaptın mı o iyilik geçerli dır. Beklentilerle o kişiyi sıkıntılara düşürür o kişiyi yerinden yurdun dan ettin mi vay haline ne bu dünyada ne öbür dünyada yer bulamazsın…Bu dünyada hastalıklar ve bela şimdiden başlar…

62 Sene hep koştum Allah’ıma çok şükür hiç Kapım Kapanmadı sebep , yıkıldım buna da şükür dedim, kandırıldım bunda da hayır vardır debim, Elimde imkanlar vardı karşılık beklemeden  hayır ettim ,Şimdi döndüm geriye bu dünya benim olsa ne yazar gel dik gidiyoruz giderayak 62 seneyi yazarak gidiyoruz senelere hiç karşılık beklemeden bu gün belki sadaka veremiyoruz ama unutmayın bilgi ,söz, gülmek, yazmak ,paylaşmak  bile sadaka….Söz ,konuşmak ,yazmak ,İlla  Prof ,yazar ,alım ,öğretmen ,okumuş olmana gerek yok…İlk olarak oku Başka söze hacet var mı.. Sadece Akıl…Hayvanlar çok pis kokuyor derler, ama bilmezler etini pirzolasını  yediğini sütünü içtiğini….

Doğa ve bitki meraklısı olarak gittiğim her yerde şifalı kaplıcalarını öğrenmeye çalıştım, o yörenin en meşhur yemeklerini ve doğa harikalarını öğrendim, kayıt altına aldım. Dünyada pek çok ülkeye giderek bitkisel tedavi yöntemleri ve şifalı bitkiler üzerine araştırmalar yaptım. Yeni bilgiler öğrendim “hamdım, piştim, yandım...”
Aynı zamanda makine montaj ve süt entegre tesisleri ve distilasyon, damıtma ustası olarak önemli tesislerin kuruluşunu gerçekleştirdim. Okuma imkânı bulsaydım biyoloji eğitimi alırdım.

Sağlıklı nesiller yetişmesi için özellikle Biyokimya hemogram bilgileri başta olmak üzere sağlık ve beslenme ile ilgili bilgilerin ilkokul yıllarında verilmeye başlanmasının çok önemli olduğunu ve çok faydalı olacağını düşünüyorum. Gelecek nesillerin de araştırmacı olarak özgür serbest bırakın. Her şey ,araştırma da sonuç sağlıkta ,yaşam:

BİYOKİMYADA
62 YAŞINDAYIM 56 YIL ÖNCESİ
Biz insan oğlu kitap okumak ,gezmek, araştırmak yapmıyoruz hep bir şeyi ikiye bölmeyi caba gösteriyoruz.
Dünya kurulduğundan beri var olan Artı Eksi. İnsanoğlu varoluşun dada var olan hep galibiyet. Hiç paylaşmayı bilmediğimiz den  kaoslar çıkarıyoruz. Hep galip gelme isteği, erdemliği unutuyoruz .Bu da şan ve ihtişama götürüyor. Gelecek: Tanıdık tanımadık çocuklara EGİTİM VERMEK  Geleceğe  nesil aktarma bu kutsal görevi götüren öğretmendir. En büyük görev : Gelecek Öğrenci seçimi Öğretmenlere düşüyor
Bazı öğretmen  korkusundan okula gitmeyen çocuklarla ilgilenmek her şey öğretmeni elimdedir. Öğretmen her zaman öğrencinin kılavuzu dur. Öğrencinin her şeyi öğretmenidir.

En kötüsü de, inceldiği yerden değil de, sağlamlığa en güvendiğin yerden kopması.  Bu gün için soruyorum siz hiç başka çocuklar okumasına, bilinçlenmesine  için yârdim ettiniz mı. Hep verdiyseniz burslu verdiniz, hep karşılığını bekliyorsunuz.

Burs alanlarda sevinir okulda iş garantisi veriyor dersiniz işte o zaman hayatınız kopar. Ve sana iş bulurlar ama  20,30,40 yıl sonra sana bir vazife verirler altından kalkamazsın .Bu tuzaklara düşmeyin İnsaniyet maskesi taşıyan öyle milletler ve insanlar vardır ki maskelerinin altında canavarlar yaşar.

Geçmişte  1991-94-95 -96 -97- 99 -2000 yıllarda burs verilecek diye yıllık 12 ay toplanan senetler ,verenler çocuklar okusun diye , bu senetlerle şirketler ,holding kuranlar ve bu senetlerin bir iki si ödeyemeyince (ticarette kırmızı çizgi )  senet sahip kişiler icra ve hacız e uğrayıp (fabrikanızda bir şılık paketleme makineniz gitti mi ne olur) ticari hayatları biten kişiler ve bunların bedduaları  zamanı gelince hesap sorulur her şey zamanı gelince sorguya çekilir bu dünyada kanun cezayı keser ama gelecek dünyada nasıl hesap verecekler .

Benim gibi hataya düşme burs gerçek kişiye ver. Nereye gittiğini bil sonradan gözünle gör vicdanın rahatlat hâksiz kazanca dikkat edin.

Esnaf , işçi veya zengin kazandıkları paranın çok cüzi parayı ve fazla eşyaları ,öncelikle aile etrafı daha sonrası etrafına verse kendini zora sokmadan yardımlaşma olsa inanın her öğrenci okur ve yoksul kalmaz ama ailenden başlamak gerek …Ama hep uzakları tercih ediyoruz yakınlar yaklaştırılmayınca uzaklara istikrarlı ulaşılmaz .Sadece gönlünü rahatlatırsın.

Gelecek için laboratuvarlar açarak araştırmalarına fırsatlar verin. Her asırda birkaç kişi düşünür. Diğerleri onların düşündüklerini düşünür. Gerçek başarı başarısızlık korkusunun üstesinden gelmektir

Biz eski günler Abi dayı varsa işin görülürdü . Önemli projeler olsa da  eskiden bu projelere alkışçı olursan abi dayı dan gelirsen müsaade eder ve senden çıkarları varsa ederlerdi .

Yaşın kaç olursa olsun ben gencim diye korkma hayallerin deki projeleri sun büyük düşün canlılara zarar vermeden gerçekleştir korkma eskiden sen mi kurtaracaksın derlerdi ,şimdi zamanı hayallerini, gerçekleştir. Ekonomi ,eko, ekolojiyi  koru ve canlardır.

BAŞARMANIN SIRRI   
Yenildiğinizi düşünüyorsanız, yenilmişsinizdir. Cesur olmadığınızı düşünüyorsanız, korkaksınızdır. Kazanmak istiyor fakat kazanamayacağınızı düşünüyorsanız; kesinlikle kazanamazsınız. Kaybedeceğinizi düşünüyorsanız, çoktan kaybetmişsinizdir. Dışarıdaki dünyaya çıktığınızda anlayacaksınız ki başarı, ancak onu istediğiniz takdir de gelecektir. Her şey insanın kafasında biter. Alt edildiğinizi düşünüyorsanız, alt edilmişsinizdir. Yükselmek için yüksek düşünmelisiniz. Bir ödülü kazanmadan önce kendinizden emin olmalısınız.

Yaşam savaşını kazanan, her zaman en güçlü yada en hızlı olan değildir. Er ya da geç kazanan kişi, kazanabileceğini önceden düşünen kişidir. Başarı İstenmediği Yere Gelmez.

BAZI YILLARDA YAZDIĞIM NOTLAR 1956 DAN 2022 YE KADAR
Bölüm Hakkım da saklı şifa
1250 sayfa sadece kısadan kısaya anlayabilecek 250 sayfayı diğer bölümler sadece sırlar kitabin “Baba ve saklı” bölümünde.

 SAKLI ŞİFA
ÇOBAN UYSAL 65 yaşındayım. Çeşitli sebeplerden dolayı tahsilime devam edemedim, genç yaşta çalışma hayatına atıldım. 50 yıldır şifalı bitkiler ve tedavi konusunda çalışmalar yapmaktayım. “Saklı Şifa” nın peşinde Türkiye’ ve Dünya'da Avrupa’yı, Asya’da bazı ülkeleri karış karış gezdim, farklı bitki türlerini inceledim. Dünya harikası olan vatanımızın şifalı bitkiler açısından ne kadar zengin olduğunu gördüm.

Kuşların göç yollarını inceledim ve bu yol üzerinde kuşların dışkılarından yayılan keşfedilmemiş endemik bitki türleri keşfettim. Kütahya’nın Murat Dağları, Uşak, Çivril, Akdağ, Tokalı Vadisi üzeri, Isparta, Sorgun Kerkeneze Harabeleri, Beyşehir, Bey Dağlarından Toros Zirvelerine göç yolları doğancıların güzel kaynaklarıdır. Görmelerini ve keşfetmelerini isterim.

Doğa ve bitki meraklısı olarak gittiğim her yerde şifalı kaplıcalarını öğrenmeye çalıştım, o yörenin en meşhur yemeklerini ve doğa harikalarını öğrendim, kayıt altına aldım. Dünyada pek çok ülkeye giderek bitkisel tedavi yöntemleri ve şifalı bitkiler üzerine araştırmalar yaptım. Yeni bilgiler öğrendim “hamdım, piştim, yandım...”
Aynı zamanda makine montaj ve süt entegre tesisleri ve destinasyon, damıtma ustası olarak önemli tesislerin kuruluşunu gerçekleştirdim. Okuma imkânı bulsaydım biyoloji eğitimi alırdım.

Sağlıklı nesiller yetişmesi için özellikle Biyokimya hemogram bilgileri başta olmak üzere sağlık ve beslenme ile ilgili bilgilerin ilkokul yıllarında verilmeye başlanmasının çok önemli olduğunu ve çok faydalı olacağını düşünüyorum. Gelecek nesillerin de araştırmacı olarak özgür serbest bırakın.

 HAYATIMDA 3 TİPİK VAKA;(HİÇ BİR İLAÇ KULLANMADAN YAŞAM.)
1)HAYATIMDA HİÇ BİR İLAÇ KULLANMADIM!!!
1976'da sigortalıydım. Bir iş kaçamağı yapıyım dedim. Viziteye çıktım hastaneye gittiğimde vezneye yaklaştım evrakımı verdim .Ben doktor beklerken bir kutu aspirin verip gönderdiler.2 gün istihbarat yapıyım derken bir de aspirine baktım. Çöpe atarak işime gittim.(Bunlar beni Alternatif Tıpa araştırarak kendimi iyileştirmeye yönlendirdi.

2)BEYŞEHİR YOLUNDAN KONYA’YA GİDERKEN
Arabayla Beyşehir'den 30 km Konya yoluna giderken bir kasaba yolunda arabayla 6 takla attım. Kısa süre arabadan çıkıp ambulansla arkadaşımla Beyşehir Hastanesine götürdüler.48 saat kontrol olması gerekirken 2 saat içinde sevk ettiler.
Not: Beyin kaza anında açıksa vücut kendini savunmaya alıyor.

 3)YIKILMAYAN EV PROJESİ
Mersinde yıkılmayan ev projesini yaparken 3.kattan düştüm .Düşerken beynin açık düşüş şekli o anda düşerken topuk üzerine düşmesi topuk kırılması vakası yaşadım .Ertesi gün alçıya almaları beni şaşırttı ve alçıya alındıktan sonra kendim tekrar kesip kendim alçıya aldım. Topuğumu yumuşatarak. ( Nasıl aldığım anlatılmaz.)Anlatılmaz ,yaşanır. Çünkü çok acı çekiyordum .Sonra acım dindi ve kısa zamanda bir burçak lapası yaparak sardım. Ve 48 saatte toparlandım.

Hayatım boyunca bunları yaşadım .Doğa bana bunları verdi, uyguladım ve yaşantım devam etti.
 Portakal ve limon kabukları ile birlikte cam kaya tuzuyla fazlasıyla yesem zarar ve azıyla yesem yarar. Bir iki dilim yaşam faydasını gördüm.

BENİM İÇİN BİR YAŞAM SERUMU.
Yazımızdaki  “Saklı Şifa” adlı yazılım  yaklaşık 49 yıllık çalışmadan kazandığımız bilgi, deneyim ve birikimin bir araya getirilmesi ve sistemli bir şekilde kaleme alınmasıyla ortaya çıkmıştır.

Bu yazımın yazılması aşamasında eski Türk İslam medeniyetlerinde uygulanan bitkilerle tedavi yöntemleri incelenmiş, yazılı kaynaklar gözden geçirilmiş, Tıbbı Nebevi, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde  yazılmış  kaynaklardan istifade edilmiştir.
Bu yazılım şifalı bitkiler ve içinde bulunan maddeler hakkında sizi bilgilendirecek, kendinizi tedavi edebilmenizin ayrıntıları ve sınırları ile ilgili sizleri uyaracak size bu konuda yardımcı olacaktır. Yazılım boyunca karşınıza çıkacak metinlerde ve reçetelerde hangi bitkinin hangi hastalığın tedavisinde faydalı olduğu, nasıl kullanılacağı konusu sade bir dille açıklanacaktır.

Şifalı bitkilerle tedavi sınırsız bir konudur. Her hastalığa karşı, doğada şifalı bitki bulunmaktadır. Daha açıkçası tabiat kocaman bir eczanedir.

Pek çok şifa kaynağı doğada, hemen yanı başımızda elimizi uzatmamızı beklerken bizim şifayı vücudumuzu tahrip eden kimyasallarda aramamız kendi vücudumuzun kıymetini bilmediğimizdendir.

 Eğer dozu yerinde kullanırsanız bitkisel ilaçların şifası çoktur. Bunu söylerken tabi ki modern tıbbın teşhis ve tedavisini küçümsediğim, yok saydığım anlamı çıkmamalı; bilakis, önemli sonuçlara yol açabilecek hastalıklarda mutlaka doktora görünmenizi tavsiye ediyorum. Basit sandığınız belirtiler, sizin için hayati önem taşıyan bir hastalığın işareti olabilir.

Sağlığınıza gerçekten değer veriyorsanız özellikle hastalıkların teşhisinde modern tıbbın yöntemlerine başvurmalı; şifalı bitkileri kullanmadan, şifalı bitki uygulamalarını denemeden önce mutlaka doktorunuzun onayını almalısınız. En azından bir bitki uzmanına danışmalısınız.

Çok iyi tanımadığınız bitkilerle kendinizi tedavi etmeye kalkışmanız daha farklı sağlık sorunlarına yol açabileceğini unutmamalısınız.

Değerli okuyucular, İnsan tarih boyunca en çok hasta olmaktan, ölmekten ve aç kalmaktan korkmuş ve bu iki konuya çare aramıştır.

“Her nefis ölümü tadacaktır” ayeti kerimesinin hükmünce ölüme çare bulunması mümkün olmasa da Allahu Teala her hastalığa çare olabilecek pek çok sayıda şifalı bitki yaratmıştır. Bu bitkileri gereğince kullanabilmek için bitkileri ve özelliklerini çok iyi bilmek, bu konuda yeterli eğitime ve tecrübeye sahip olmak gerekir.

Halk arasında “Bitkiler doğal olduğu için yan etkisi yoktur” diye çok yanlış bir inanış vardır. İnsan sağlığına zarar veren bitkiler olduğu gibi, yanlış kullanımdan doğacak zararlar da vardır.

Aynı zamanda yan tesiri olan bitkiler kullanıldığında veya yüksek dozda alındığında kimyasal içerikli ilaçlarda olduğu gibi yan vücudunuz olumsuz yönde etkilenebilir.
Bitkisel ilaçlar kullanmadan önce doktorunuza, bir diyetisyene, biyokimya uzmanına, herbalistlere ya da şifalı bitkilere gönül vermiş bir aktara danışmanızda fayda vardır.
Bu yazılımda, sizlere hiçbir yan etkisi olmayan, zehirleyici bir madde içermeyen şifalı bitkiler ve onların tedavi edici özelliklerini tanıtmaya çalışılacağım. Bu bitkiler genellikle çevrenizde gördüğünüz, tanıdığınız bitkilerden biri ya da bulunduğunuz yerdeki aktarda bulabileceğiniz bir bitki olacaktır.

Bu yazılımı okuyarak bitkilerin içindeki maddeleri öğrenecek, kendiniz için faydalı olacağına inandığınız reçeteleri gönül rahatlığı içinde hazırlayabilecek ve uygulayabileceksiniz. Tavsiye edilen reçeteleri uygun şekilde ve dozajda uyguladığınızda, olumsuz bir sonuçla karşılaşmayacağınıza kesinlikle inanabilirsiniz.
Bu yazılımda  ayrıca vücudumuzun yapısı, hastalıkların teşhis ve tedavisi ile ilgili bilgiler, doğal ve sağlıklı beslenme, besinlerin kalori değerleri ile ilgili bilgiler de bulacaksınız.

Yazılım en önemli özelliklerinden biri de bazı hastalıklar için önerdiğimiz hazır kür ve reçeteleri de bulabileceksiniz.

Yazılımda  ele aldığımızı bölümlerden biri de evinizde doğal beslenme, doğal sağlık, cilt bakımı ürünlerinin kolay bir şekilde nasıl yapacağınızın anlatıldığı bölümdür.
Bu bölümde ev yapımı yoğurt, peynir gibi gıda ürünleri ile doğal deodorant, doğal şampuan, doğal sabun gibi cilt bakımı ürünlerine ait reçeteleri bulabilirsiniz.

Bir hastalığa yakalandığınızda öncelikle çevrenizde pek çok insanın sizden daha çok hasta olduğunu düşünerek maneviyatınızı güçlü tutun ve halinize şükredin. Hastalıkların ilk şifası güçlü bir maneviyat ve şükürdür. Hangi tedavi yöntemini uygularsak uygulayalım kişinin kullanılan maddenin şifa kaynağı olduğuna ve iyileşeceğine inanması gerekir.

Değerli okuyucular, 65 yaşındayım ve hayatım boyunca hep şükrettim. Yıkıldım, soyuldum, hakkımı yediler, dolandırıldım, arkadaşlarım çok zengin oldu diye hayata küsmedim.

Hep veren el oldum, kapris yapmadım gurur, kibir etmedim. Lüks otellerde de yattım, açık arazide göklere, yıldızlara bakarak da uyudum. Mükemmel sofralarda da bulundum aç da kaldım ama hep şükür ettim. Nimetleri verenin de, alanın da, hastalığı ve şifasını verenin de rabbim olduğunu unutmadım.

Bugüne kadar hiç bir hastanede kaydım yoktur. Şifayı hep dünyada var olan nimetlerde aradım. Doğada gezerek, bilim adamlarıyla görüşerek, hayatımızdaki eksikliği fazlalığı görerek inceleyerek bugüne kadar geldim.

Ne yazıktır ki günümüz dünyasında bitkilerle ilgili yapılan araştırmalarda, bilimsel çalışmalarda bir Türk bilim insanının araştırmacının, botanikçinin adına rastlayamadım.

“Son on yılda yeni yeni” Ama şu anda gördükleriniz bir tür bitkiler orta Asya ve Asya yörelerinden gençmiş bilim bu günün botanikçileridir”

Her gün doğaya bir bitki düşer o nu bulmak ise elli yıl alır kaç elli yıl içinde düşen bilgiler derseniz daha keşfedilmemiş türler çoğalır ve keşfedilir daha bir şey keşif edemedim ama keşfedilmiş bitkileri ne nereler yaradığını öğrendim öğrendim de demek yanlıştır öğrenmeye yetmeyen keşif yolları daha bitmemiştir..

Her nasılsa uluslar arası literatürde bu bitkilerin tamamının yabancı isimlerle tanındığını Anadolu topraklarında yetişse de bir yabancılara mal olduğunu gördüm.
Bütün bunlar beni fazlasıyla üzdü. Yıllardır içimde yaşattığım geleceğe bir şeyler bırakma duygusu beni yazmaya yöneltti. Ve tüm bilgimi, birikimimi bu yazıma  koydum.
Benim burada yaptığım hastalıklar için yeni bir şifa bulmak değil var olanı hatırlatmaktan ibarettir. Sağlıklı, mutlu ve uzun ömürler geçirmeniz dileğiyle okuyarak iyi vakitler içinizden biri.

BABAM VE SAKLI DOĞUŞU VE HAYATA ZOR YOLCULUĞU
Yıl 1956 ağlayarak geldiğim gün ne bileyim yazdığım güne kadar ağlayacağımı bilseydim vesile olmasaydılar hiç gelimiydim bu çıkarcı nefse doyulmamış dünyaya kabiller var olduğundan beri bu güne gelesiye kadar yer yüzünde beş milyara kadar kanmış kandırılmış gladyatörler yok olurken gene nefise doymamış cesurluk adı altında piyonları ölüme süren krallar sonrası krallıklara bölünen daha sonrası her devletteki kurulan hükümetler ve sonradan hükümetler arkasına gizlenen kuklacılar kuklalara dizilmiş ülkeler uluslar gizli veya ulu ortam savaş lobileri kışkırtarak gece karanlığında ormandaki ağacı dev zanneden giyinip kuşanıp yel değirmenlere saldıran saldırtan kralım diye halkın arasında dolaşan baldırı çıplaklar çıplak krallar var var olacakken.

 Saat kuleleri benim diye satan ve ona inanan inanıp pembe dünyada gezenler dağlarda köşe başında şehir efsaneleri deli dumlular kanan kandıran bir da hanelerle sallayan sallatan ve  bir dünyanın sonu hiç belli olmayan iyi haberler beklerken her gün kanallar değiştiren aksiyon arayan gözler o gün reyting varsa bilin kabillerin kulaklara üfleyen iblis ve şeytanların yaptıkları bir dünya devam ederken edecekken hiç bu dünyaya gelir miydim.

 Ek 01
Her kes bir olgun yaşa gelince geçmiş yıllarını arar hayat ne güzeldi der işte orada hep yanılır o güzellik gençliğin verdi zaman perdesi idi gençlikte o zamanın yaşlı gurubu da belirli yaştakilerde aynı bu dönemdeki gibi nefis çıkar doyumsuzluk kışkırtma sahtekarlık akla ne geldiğiyse o günün saadet zincirleri bu günde aynısı o zamanda vardı bu gün gördüklerinizin aynısını da o zaman yapmaktaydılar zülüm baskı insanları bir arada tutma bankerciler kartçılar et eti diye eşek at etleri süte süt katmalar demir çimentodan çalıp ev yapmalar işçilerin parasını aylıklarını vermeyenler o gün bu günün en başta zenginleri siyasette şakşakçılar memurum işini bilir ulus kadar sermayemle gelip ülkeyi kurtara çam deyip sonrası kurtarmacam diyenler sermayeyi kim kimlere verece diyen zihniyetler gıda sahtekârlıklar yoklar ülkesi yapan tekelleşmiş yapılaşmalar sayda say bitmeyen o zamanın illüzyonlar bu günün yaşlıları bazı gençliğin o zaman görmedikleri bu gün görünce o zamanı ararlar..

Şimdiki gençlikte geçmişte yazılarımı takip edenler bilir ve yazılarda arşiv dosyalarında silinmedi ası tarih 2000 yılında silindi şimdi 15 yılındayız ne zaman okursanız da o yıldasınız şimdiki gençlerde 60 70 yaşlarına gelince 2000 yılını arar olacaklar çünkü değişmeyen yapı 400 sene önce yazdıkları bir inanış insanları bir arada tutmak o zamanın gelişesiyle bozulmayan ana temel ise insanın bir arada tutmak asırlar geçtikçe insan boyutunda farklı düşünerek yapılaşma gerçekleştirmeleri.

İlim içinde bilim yerine bilim gelişme ile ilmi inanışı yok ederek yazdıkları kitaba uygun kaoslar iç içe geçmiş ülkeler ,ülkeler arası kışkırtmalar savaşlar yaptırtılarak savaşı kurtarıcısı olarak çıkan yapma şirinler önce şeytan ve iblis sonradan maskeleri altında insan olma nasibi almamış dünya savaşları çıkartılarak ve ülkeler içinde darbeler ardı arkası kesilmeyen bilim içinde ilmi yok etmek için sene 1990 dan göz kırparak tarihide aşılayarak 2000 de sıfırlandı sene bir gün sonrası yıl bir olarak teknoloji yerini aldı.
 
 
Sizin gördüğünüz 2005 asıl olan 5 yılı ilk teknoloji cip takma dünya geleceği zaman da yapacakları programlar o zamanda insanlardaki gelecek yazılmaya başladı ve bir yandan yapay açlık dünya kırız savaş oyunları terör yetiştirilerek kurtarıcıymış gibi göçmen kuşlar halinde dünya zenginliğini toplayıp duran şirketler ve geleceğin şirketler ise dünyayı ülkeleri yöneten şirket kurulmaya başladı bu sermaye bir dünya tek talep edilen paraya köle esir ederek şu an elinizde tuttuğunuz kanlı paradan başka şey değil sermayeler ise siz insanoğlu dur..

Öyle dünya gele gelenek yerleştirdiler ki siz nerde olursanız olun sizleri bulmak çok kolaydır onlar için uyguladıkları kanunlar ise onların istedikleri gibi olursan dünya da yer edilirsiniz deyip bir kuruluşlara seni yazdılar işine geleni yaptılar işlerine gelmeyeni de dışladılar seni düşman ettirdiler ülkeler arasında kaoslara kadar götürerek ülkeni istila için senden gözüküp kurdukları terörle baş başa bıraktırarak insan hakları evrensel deyip benim ülkeme dokunmayan bin yaşasın diyen zihniyetler şahmeran olarak yılanları saldılar yılanlar anason tarlasında akıl şuuru kaybetmiş şekilde oluşları ise sahte cennet vaatleriyle yazdıkları kitaba uygun olsun diye de erkenden kıyamet senaryolarına uygun Mesih çağırmak işte burada gene illüzyon gösterip kurdukları senaryo gereği devlet kurmadan ülkeler şirketleri toplayıp tek yönetim şirketleri ortaya sergilemek ise aynı 1945 yılında atılan atom bombasınız atarak korku salan ülkeleri korkutan dünya büyükleri arasında gelecekte bu günün seçimleri ortadan kaldırarak kendi şirket yapılaşma ile 2045 yılında yanı 45 yılında tekrar sıfırlayıp 00 da yapay çip takılmış bir insan boyunda hoş geldiniz.

Bu yazılar geçmişten ve bu güne eşleşen yazıları kısadan kısa yazarak kısayı da özetleyerek yazmaktayım hoş geldiniz den sonra ise asıl yazdıkları kitaba uygun hale gelmesi ise 1 2 3 4 boyuttan sonra 5 6 7 sıralayarak gidiş ise dünyadaki bütün insanoğlunu bir tek şimdi çiplenmiş belgeleriniz sonradan bedenlere takılan çipleriniz öyle illüzyonlara itmek için yapay özgürlük sunarak sizler her boyutta inancınızı tek yöne itmek düşüncelerine şimdiden girmektesiniz şimdiki boyutta 2116 yılınız yani nesilleriniz onların planlamalarıyla 45 yılınız tekrar sıfırlanmanız ve 71 yılınız artık onlar için onlara karşı gelmeniz bir tuşa bakacak o da programmış bir insan boyutu fark etmeyen bir yapay zekaya bakarak nesiller nesli bu yaşama köle esir esaret oluşunuzun kanıtı olacak.

“İşte o zaman eşleşmeyen bir insan boyutu 116 rakamı yaratandan başka dost olmadığını anlayacak yazdıkları kitap ise bir daha yanılacak bu dünya galaksiler içinde boşa yaratılmadı vardır bildiği yaratanın”

İnsanlık yapay gıda silah ilaç yok etme ise sadece bu gün korkunuz bu gün sizleri onların şirketlerin eline vermedir yeşil gördüğünüz vadi seraptır ya çöl yada balcık çukurudur..

O günün bir tuşla yok oluşunuz bu gün insanların üzerine salınan musibetler ve ekonomi bozukluğu enflasyon savaşlar kıtlıklar sadece gelecek için ellerinde tutukları karşılığı olmayan parayı onlara binlere katlayarak siz insanoğlu sermayesi olarak gösterilen açlık kıtlık açıkta kalma korkusu ile içerde bulunan şan şöhret ülkeleri içinde dik duran dik durması için güçlenen ve bu güçleri yıkmak için dış dünya şirketlerine esir esaret içinde vaat edilen sahte şeyhlik krallık ülke içindeki hainlerle dolu ülkeleri sallayan sallatan bu günden görme özürlülük ise sadece takılmış insan boyutuna bant boynuna takılmış zincirdir...

Şimdi çobanın 1956 yılından 2022 yılına geçelim geçmeden önce sizleri nasıl sahtekar yapmak ta ve nasıl gelecekte cip takarlar. bil bakalım önce ben den başlayalım.
Anladım ki bu yer yüzünde birilerin gölgesinde ve ya sayelerine mecbur etmişler arsında piyon olarak durmakmış ve zamanı gelince kullanılmak için verilen sahte pembe dünya..

Bu nu artık sezen çoban yaşamda başkalarına köle olmak ise tek başına yaşamaya karar vererek şehri terk eder dağ güvenilir insan olmayan bir yere arabasını da evin önüne çekerek tek yaşamaya ilk adım atar..

Yaşam eğitimi öğrendikleri not alarak ve geçim kaynağı olarak ta kimseye zara vermeyen şifa kaynağı krem yapar geçimini sağlar dağlardan otlar toplayarak kendi yaptığı bir destinasyonla yağ çıkarmaya başlar zaman geçtikçe talebi kendine yetecek kadar yapar fazla isteyenlere de kısa öz olarak ben yapamam der..

Ufak tefek devlete borcunu kazandıklarıyla öder defteri sıfırlar bazen ülkesini bollaşır bulduğu yapmak istedikleri yerde projelerini uygular dağlarda arabada yatar araba karavan şekilde özgürce yaşar bazen güvenilir yer gider bazen de bollaşır bollaştığı yerlerde uyguladığı projelerde eksiklik var mı yok mu diye ziyaret eder.. Tam 21 sene  ev hayatı yaşamaz hep karavan ve dağ bazen de hotelde..

Kanun kurallar içinde eksik olmayan hiçbir yerde hata yapmayan çoban son bu sene karşısında kanun çıkarırlar nüfus kağıdı ve çipli ehliyet son yıl günü sonrası da yapmaz iseniz ceza yersiniz der kanun..

Ben hiç kimseye ihtiyaç duymaz iken başvurmadığım halde yaşlılık parası almadığım halde emekli olmadığım halde emekli olmak istemediğim halde hasta hastalığı tetikleyen insan eli değmedikten sonra “Allahtan başka rızık nasıbım mi isteyip verdiği halde” ve normal yaşama göre “evsiz sayılırım ve sayılır ”

Şimdi bana Kanunlar SAHTEKARLIK mecbur bırakılarak ikamet için ev tutmam lazım belge ve kimlik alamazsın derler ev hayatı yaşamayı istemeyen çoban yaşam hayatında “Erciş depremi ve İzmit depreminden” sağ olarak çıkmış kişi oldum olalı da yaşamım boyunca evliya çelebi gibi geçen hayatta şimdi ev tut derler ikamet al derler bunun içinde nerden baksam bu günün şartlarında ev tutmak nerden baksan 7 bin tl le gider ve kendimi bildiğim için o ev 3 ay sonra terkedilemeye bırakacağımı bilerek terk edece mi bildiğim halde bu yapılan işe sahtekarlık olmuyor mu.

Yapılacak masrafı isteseler hem devlet kazanır hem de benim işim aksamaz al sana hem de sahtekarlık olmaz hem de çip takıldı olur olsun der “bedene değil kafa kâğıdına” şimdi gelelim diğer boyuta belki ben olmam ama günün birinde yaşamanız için dünyanın kanunları getireceği olmazsa olmaz yaşayamazsın ve ceza yer çip avında av olursun taktılar mi çip sana bu günün kışkırtmalar gibi iç emniyeti kaoslara çeviren çevirtenler sen takmaz isen terör ,terör iz ederler hiç anlayamaz sın yaşamı yaşam hayatını.
 
 
İstediğinle evlendirirler istediğin istemediğin zaman boşandırırlar bu günü kıskançlığı kalkar yerini koskoca geri kalan bantlar çıkar zaman ve yeri geldiğinde fişini çekerler istedikleri ipi oynatarak yaşam gerçek boyutun sona erer.

Çünkü bunlar dünya üzerinde hakkın olan hakkından hak iddia eden yaşam hakkını alan şirketler kendilerini tanrı ilah yaparlar “sadece hakkından hakkını tek hak iddia eden bu gün var oluşuna sebep olan yüce yaratandan başkası olamaz”

İşte buda ilim içinde bilim aramak varken yapay çekirdekler bilim içinde ilmi var oluşu unuttururlar ve yok ederler bu da bir sonra ki hamle ise yazdıkları sahte meshlerin gelişiyle var olmayanı var ederek beyin içinde ettirerek iblis ve şeytan ateş dansları yaparak kutlarlar..

Irk din ayırt etmek sizin yazdıkları kitaba ve inanışlarına göre seni kurban ederler Kaos entrikalarla oyunlar başlamış olup bu gün onların teknolojileriyle çok iyi öğrenmek( kötü iyi iyi kötü )arasında ya var oluş yada yok oluş savaşları başlar geçmişte “Habil kabil gibi eşitliği sağlayan yatıştıran ise şilt” o zaman gerçek Mesih gelir adaleti sağlamak için.

Bu günün teknolojisi çipli çipsiz her yerde buluna bilirken gelecekte bilin gölgeler arkasına saklansanız da her nerede olursanız olsalar da uyku gibi ölüm eşit olan seni her yerde bulur.. Zamandan daha kısa zaman gösterecek..

 ŞİMDİ BAŞLAYALIM ÇOCUKLUKTAN VE BU GÜNE
“1956 dan neyin ne olduğunu bilmeden otobüsler kamyonlar elden ele dolaşan eşyalar hatırlamakla geçti ve hatırladığım bir kel kafalı bir babanın benim saçımı okşaması ve her gelince veya gittiği gün öpmesi ve bir gün evde bir daha gelmemesi anlam veremediğim burukluk gözümü açtığımda koskoca İstanbul muş”

 Ek 2 de Devam edecek
1956 ana doğum ama nüfus kağıdım ne şekilde”1959 ileri bölümlerde anlatılacak” kimlik dedikleri şeyi elime tutuşturulan yaş sıfır sanki yaşamım sıfırdan başlamak ta ki oradan oraya buraya derken okul yıl başlar ve yaşamda yaşatılmak arasında bana öğretilenle yaşamdaki çok ara açık fark oluşu beni yaşarken öğretmeye itti okul yıllarım 3 sınıfta bitti.

Daha sonra yıllarda dışardan aldım ilk okul diploması oldu ve daha sonra askerlik teskeresi gibi yaşamışlığım doğumunda darbeler gençliğimde darbeler ve gelecek yıllarda muhtaralar  ve gene darbeler  ne den ney içindi hepsi çıkar için kanlı balçık gölü gibi insanlığı insan olmayı çok gören hala insanlığı çukurdan çıkartılmayan yaşam sizce geçmiş yıllarınızı şöyle hatırlarsınız o günün orta yaş gurubu daha ileri yaş olmadığınızdan olmadığınız için ve yukarı kademeleri görmediğinizden halkın bir birine paylaşmayı hatırlar komşuluk ilişkileri farklı oluşunu “daha ahlak yapı bozulmayışını” imrenir keşke o zaman şimdiki ileri yaşınız gençlik çocukluğu hatırlar hala var olsa “o zaman dersiniz” ama öyle değil.
 
 
O zamanın gençliği ve yaşlılığı bu günde aynı oluşu şimdiki gençliğinde zamanla bu zamanları hatırlayıp keşke o zamanlar bitmeseydi dediği gün “zincir gibi nesil ve nesiller gider” zaman aynı değişen ise akıl düşünceler insan boyutunda değişmeler zaman zamanlar geçtikçe dünya üzerinde değişimler oldukça teknolojiler büyüdükçe insanlar insanlık küçülmekte cesaret cesurluk korkusuzluk yok edilmekte bu nu anlayamamak ise (sen ve ben ) demek içinde oluşunuzdur..

Evet bir saklı doğuşu çoban lakabı ve şifanın oluşumuna bakalım kısadan kısaya özet ,özetin özeti

Oku beni yaşama itti sorumluluk aldırdı bir anne 6 çocuk en küçükleri ben bir şeyler yapmam lazımdı annemin sabahlara kadar dikiş diktiği beni daha çok çalışmaya itti ne yapabilirdim daha çocuktum bir anda büyüdüm yaş çocuk ama sorumluluğa iten büyüme.

Akşam gazete satanlar vardı bende satarım dedim fındık zade durakta gazete satan adamın yanına giderek bende gazete sata cam dedim Cağaloğlu ya gittik gazete çıkan yere ve omuza kayış koskoca dosya içine gazeteleri koyarak büfeci sen koça Mustafa paşa mıntıkasında satacak sın der giderken de yol boyunca satarsın der of püf ilk gün zor gelir Ant ıraman her geçen gün gazete sayısı artar çok sattıkça çok kazanç ve bazen de büfeci güvenir büfeyi aç der ama (sakın sakın şu adama) dikkat et der gözü bu büfede.

Zaman geçer artık ev o zaman dan yaşam zamana fark artar ev daha çok gelir gelir bir gün büfeci sen bana uğurlu geldin buraya da alıştın işi de öğrendin ben yurt dışına çıka çam sana burayı ver ecem der ama param çok az biliyorum der az senle anlaşalım ben gittiğim yerden geri gelirsen der aynen ana iade edersin şayet gelir de yerinde bulamasan da benden tarafa helal ederim der..

Tamam der o günkü sermayeden de bir kısmı alır işletme olarak içerdeki dergiler demirbaşlar kalır içinde metre karesi iki metre kare var yok artık büyüyen çocuk başlar işine on yaşında ,dört kendimle beş çocuk bulur gazete sattırır geçe yarısı sırtına heybe çıkacak günlük gazete yürüyerek yolda beni tanıyan kişilerin kapısına gazete bırakarak büfeyi açar gazete satarken de asıl dağıtıcı gelir gazeteler dergiler bırakarak  bir önceki gün gazete parasını alır o günden beride iade almamış olarak bana ödül dergiler kitaplar verir akşama doğru gündüz verdiklerimi tahsilat yapar akşam gazetelerini sattıracağım gazeteleri küçük çekçekle alır büfeye koşar adımla gelir iş yerini açardım..

Gece akşam saatleri ise evde annem iş boşluğunda ev poğaçaları atıştırmalık ekmek arası yapar hazırlanmış olarak satar ek gelir ederdim daha çocuktum akşam saatleri yurtlardan silah sesleri gelir aynı kişiler büfeye toplanır sarmaş dolaş olurlardı anlam veremez ama sevinç bayram günü olur olurlardı buna” sağ sol” dediler.

Buluşma noktasında kan kardeş gibi idiler bazen gelirler emanetleri bile koyarlardı işte emanetin ne olduğunu öğrendim çocuk çocukken derin derin çukurlar açılıyor birileri gelir sana emanet bıraktılar mı der yok Amca bırakırlarsa alayım mı der çocuk çocukluğa vururdum ben de emanet bırakanlara söyler onlara da ertesi gün bırakmazlardı.

Bir gam baz var derler bana da şu (karşıdaki heriften kork ve dikkat et derlerdi) bende benden öncede büfeci Mehmet abide söylemişti der ver oradan atıştırmalık içli köfte derlerdi geçe bitmeden toplar eşeği sağlama bağlar gibi oracıkta kıvranır yapardım.
Bazen 3 bazen 4 te kalkar gazete almaya gider ve daha sonraki günde erkenden getirmeye başlamışlardı gazeteyi sevilen bir çocuktum daha önceden evdeki taze poğaçaları getirmiş ilk çaylarını benim yanımda içerler pogca yerler pogca parasını veriler cay büfeden der az kestirmek için bir gözü açık şekerleme yapardım uyku saatleri böyle geçerdi büfe tezgahında uykudan başım düşer yaslar uyurdum da ki annem veya kardeşlerim poğaçaları getiresiye kadar ne poğaçam çalınırdı ne de gazetelerim Fiatları biliyorlardı oracıktaki kumbaraya atarlardı ilk gün saydım tezgahtan fazla para çıkardı ve sonrası hiçbir zamanda saymadım.

Yaşam çocukken hep böyle geçecek zannederdim ta ki on iki yaşıma kadar bir geçe Cağaloğlu’na erken gitmek istedim dağıtıcılar derlerdi “bir gün erken gel gazete çıkartılan yeri gezdirelim derdi bir de seni merak ediyor içerdekiler derdi merak derler” ya her şey meraktan gelir ilk çıkan gazeteleri nasıl çıkartıyorlar bakar gazetelerimi alır gelir hesabi yapmakta bir de müşterilerime gazete gidiyor mu getiriliyorlar mı kontrol etme hayalleri olarak tekrar yolumu tutarım güle oynaya hayallerimle koşar emin adımlar atarak yol boyunca gündüz çıkacak gazeteleri dağıtan dağıt atılanı kontrolle ederek gelirim ve benin büfeye yaklaştıkça evdekiler ve etraftan kişiler sabahın ilk saatlerinde mahşer günü gibi kalabalık vardı beni gören hepsi gülümsedi büfede yattığımı bilen kişiler yanan yere yaklaşamadığı yaklaştırmayan görevliler o şükür dedikleri kulağıma çınlar hep çınlar hep çınlayacakta..

Annem haydi eve gidelim der hayır anne son manşetleri satarak son baskıyı satıp gelirim  der denir içinde kutuyu açar dergileri çıkartır sadece arkamda kül kalan sadece demir yığını kalan büfe önünde

Yazıyor kundaklanan büfe yazıyor son haber der” her gelen sağ sol dese de” onlara tek söylediğim tek (şey nefise doymamış haram zadeler içinde şeytan ve iblis yakan adamda içinizdeki görünmeyen adamlar)

Benden gazete atıştırmalık alanlarda kim yaptı demelerine gerek kalmadan hesabı oracıkta kestiler ve bir daha oraya büfe açılmadı..

İşte bir çocukluk büyümüş küçülmüş aklı başında şuuru yerinde bir perde kapandı bir perde geçişi..

Birikmiş para vardı yerine açmadım sadece akşamları ve cumartesi Pazar günleri statlar gider bir yarınki gazete der diğer iki güm gündüzleri oku oku minder yap der gazete satarken zaman geçer geçerken bazen de sabahları Sirkeci’de sabah vapurlardan inen karşıya geçecek kamyon bekleyenlere yeni satış yerleri keşfederek satışa  başlamış ve bir gün karşıdan gelen ve her gün gazeteden alan adam gelir adını o gün Ergün abi olduğunu öğrenir beni satışın bitince yanıma gel der ban bir kağıt verir adres orda yazılı istasyon arkasında der..

Girişken “Allahtan başka korkusu olmayan kendime ve başkalarına saygımı kaybetmeden cevap verecek küçük devdim” kendimce umut ümit hep bekler orada bir taşta olsa bir başka yerde başlama taşı olduğunu bilirdim sanki yolda yürürken para rızkımı kazanacak olduğumu ve öğleye doğru satışı bitirip gittim tabi hürmet misafir edilen yere gitmek ve büyüklerin ellerini öpmek örf ve adet gelenek olarak kendi hizmetinde görev bildim..

Beni mağazada gezdirdi epeyce büyük ve oradaki personelle tanıştırdı ve cay söyledi  “yanında kaşarlı tos söyler iseniz sevinirim dedim” sadece oradakiler gülümsedi ne den dediysem de” misafir edilen yerde hizmet tam olmalı istemek suç mu der” ufak hikayemi anlatır ve öğle yemeği söyler o gün hem tos hem de adana kebap söylenir.
Yemek gelesiye kadarda tabi bir yanda  işlerine devam ederlerken bende orada ortalıkta duran karma karışık dizayn yerli yerinde olması için ufak düzetmeler yaparak göze batmadan ve yemek gelir yenir ben sizi meşgul etmeyeyim artık gideyim der tokalaşır ayrılırım..

Artık yaşam yaşıma göre yorucuda gelse beyin şifreleri açılır evi bir sabit dükkana getirme hayalleriyle annemin fason evde dikiş diktiği mağazalar önümden caddelerden geçerek evin yolunu tutar ve eve geldiğimde anne benim biraz param var senin bu makineler kaç para der ve kardeşimle bir atölye açmak ne kadar der..

Oğlum bizim ancak geçinecek kadar paramız ve alacağımız para var der hiç para getirisi olumsalda sadece 3 5 ay yeter der bak hastaneler dolup taşmakta salgın var der ne olacak bilinmez adına kolera derler sizlere bir şey olmasın dua eder dururum sizler yok olursanız ben neyleyim dünyayı der..

Anne senin para değil ben benim kara gün için ak akçe den biriktirdiğim para derim vay benim oğlum büyümüş küçük dev der bunla kaç makine alırsın oğlum nerden buldun bu kadar parayı anne hepsi helal haram hiç yok apartmanda müsaade etmezler ama kısa zaman burada idare ederiz der gündüz çalışır geçe çalışmayız der.
Hemen kardeşleri alır makinecinin yanına gider bir overlok üç piko makinesi kumaş kesim motoru “abimin el marifeti ile sunta masa yaparlar” ve  ikinci el makine alır kendi parasını da ekler makineler gelir hiç borç yapmadan o akşam ziyafet vardır o akşamki kardeşlerimin 3 fakülte nişanlısın da gelirler” bu gün eniştelerim yeğenlerimin babaları” kutlama neşeli geçer annemin komşularımda gelir masa sanki düğün meydanı gibi hal alır.

Ben gene aynı işe gider gitmeden oğlum artık gitme bu karanlıkta ne olur olmaz der yok anne artık 13 ten 14 giriyorum çocuk değilim iş iştir neyin geleceği hiç belli olmaz rızkı ve nasibi orda bırakamam der yoluma gider işe koyulur gene yaşamımı bilen
Cağaloğlu’ndan geriye dönerek Aksaray a kadar geçe karanlığında gazeteyi hiç aksatmadan dağıtır diğer yeni yol üstünde yeni müşterilere vererek oradan ara kestirme yollardan ilk arabalı vapuruna yetişir inenlere beni tanıyan kişilere gazeteleri verir  sonra kamyonlara otobüslere satarak her gün ve sonrası devam eder ve beş ay  sonra her sabah ki Ergün abi işin bitince gene gel der.. İnşallah der.

Hep aklıma gelir orada duran nasip akşamları gazete satış sonrası beni tanıyan ayırdığım son gazeteyi kahvede yaşlı adama verdiğim ve paralarımı saymakla meşgulken bana söylediği sözü hep hatırlarım sonsuza denk .

“Her sonu var olan hiçbir şey yok olmaz orada durmaktadır sen yeter ki bu azmini kaybetme var olan son nasip rızık kendine çeker güvenle tekrarını ardına kadar açılır”

O gün işim diter ya nasip der eve giderim annemle evde konuyu anlatır bir iş teklifi aldım sabit bir iş derim annem sevinir ileri boyutta sigortalı işe gireceğimi ve korkusuz yaşayacağımı bilir ve içi rahatlar annem otur olum der sana geçmişten İstanbul’a gelişimizi tek nasıl geldiğimizi ve bu güne gelişimizi anlatayım ha bu arada abinde turistlere slayt satmayı bıraktı ve oda tekstil mağazasına girdi satış personel kısmına ona da sevindim.

Biz çok etrafımız çok kıskanç yapılı ortakları vardı babanın çiftlik içinde zengin bir aile idik baban bir gece de çiftlikte baygın olarak şehir evine getirdiler fazla gecikmeden hastaneye oradan büyük şehre götürdük yaşıyor uyanmıyordu ve bir geçe babanı kaybettik kimseye haber vermeden birkaç gün içinde çiftliği kontrol altına aldım ve mahsulleri kaldırıp gelecek için hazır bulundurdum ve her şeyi kamyona yükleyip hazır beklettim ve babanın öldüğünü

Herkese duyurdu  ama çok tan defetmiştim babanın tek söylediği çocuklarımı koru dediği hiç aklımdan çıkmaz

Her kez ben den sakınırlardı korkarlar yanıma yaklaşmazlardı işte İstanbul’a gelişimiz yolda eşyaları indirip başka kamyon değiştirerek gözümüzü açtık burada ilk eşyaları bir depoya indirip ailece bir hotele yerleştik hatırlarsın her gün balık ekmek üzüm isterdin zeytine kara tavuk peynire beyaz tavuk der üzüm ekmekle günler geçer kısa zamanda bu eve yerleştik

Evet anne aynen öyle saklı yaşamdan ama geçmişi unutmak ama nerden nasıl geldiğimizi unutmamak bunu anlattığın iyi oldu.

İnşallah yarın yeni işimde hayırlı olur ama işten dönünce gene kısa zaman akşam işini bırakmam kahvelerde poğaça atıştırmalık satar ve geride bıraktığım ve bırakacağım gazete işini de arkadaşıma müşterileri öğretir müşterilerimin çok hakları var bazen pasta börek verdiklerini hiç unutmam dışarı bile çıkamayan beni bekleyen müşterilerim vardı onlara benden sonra arkadaşım getirecek haberi sevinirler ben gidiyorum merak etme derim daha sonra geçmişlerden anlatırsın der yola koyulur iş devam ederim özetlerden özet kısalar dan daha kısa yazılımlar

Devamı var ek üçte ek dört ek beş EKLER devam eder 1250 sayfada sadece 250 sayfa özetler bir içinize ki bir yaşam

KURTULUŞ BOŞLUKTA Kİ YILDIZ OLMAK

İnsanlığa verilen mücizevi dünyanın “dünyanın içinde ki akıl üstünlüğü zannedenlerin ” insanlar üzerindeki tiyatro sahnesi.

Bu bir dünyayı yenidil denilen yunan felsefesin den "narsist" anlamı "övgü sırtı sıvazlanan kişiler” ve de kendi ile övünen “psikiyatrik vakalar dan” bir birileri bitti bitiririm bitti bitecek sözlerle bir dünyada “güç gösterisi “içinde olan “biri birileri” varsa o sadece “çıplak kralı oynayan” oynatılan arkasında ki “kullacının iplerinde” asılan “don kişotu” oynatan “kullacılar” böyle başalar “insanlıktaki karanlık yolculuk” önce den yazılan bazı başlıklar  “karanlıkta kimlik aramak” tünelin ışığını görmek görebilmek “mağra için de lamiretten” çıkış ve “kurtuluş boşluktaki evren deki yıldız olmak” bu yazıların  devamı da sayılır işte böyle başlar yenilenen tıratyo sahnesi.

Böyle başalar böyle devam eder övgüler sarhoş edilenlerin sırtı sıvazlanarak avutulanların kurduğu bir dünya sözde “ güç”le parlayan ama "özde" gölgelerde saklanan bir tiyatro sahnesi.

Eğer gerçekten   birileri bir güç gösterisi içindeyse bilin ki onlar sadece "çıplak kral" rölünde yürüyen ve yürütülen alkışlara kanan figüranlar ve o alkışlar sahnenin gerisin de görünmeyen ellerin tuttuğu iplerin "yankısı" gerçekte ise o sahnede yürüyen değil onu yürüten var olması" her yöne oynatan "bu sahnede de "don kişot’un" gölgesini oynatan kuklacının arkasında gizlenen bir akıl ve belki de o kuklacının iplerini tutan daha “büyük sessizlik”.

Bu bir dünya değil bu “aynalarla örülmüş bir yanılsama çukuru”  ve o cukurda övgüler birer zehir damlası "o zehiri tatmak" için “tabımcı olarak” sıvazlanan her sırt bir tasmanın hatırlatması “sözlerle kurulmuş kurdurulmuş “sonlar var diyorlar “bitirdim diyorla bitti diyorlar “oysa daha hiç başlamamış olanı da “öldürüyorlar”

Adına da "güç gösterisi mi yer alıyor" yok hayır sadece ipleri görünmeyen bir tiyatronun içindeyiz kim kral sanılıyorsa “çoktan soyulmuş gururunun için de çıplak gezmekte” hep beraber alkışlayın yoksa alkışlayanlar mi onarda kral değil onu oynatan efendiyi selamlıyor selamlıyorlar ama "bilmezler efendi dediğin de" bir kukla daha derinde daha sessiz daha karanlık "bir elin tutsağında" ve "don kişot" artık yeldeğirmenlerine değil gölgelerin kendisine saldırıyor ama her darbede daha çok kendini yaralıyor çünkü bu sahne hakikati yok sadece yönünü şaşırmış bir akıl kendi iplerini bile göremeyen bir kuklacı ve sonsuz bir karanlıkta yankılanan boş sözler var bu yaşamın için de .

Bir dünyada her şeyin ötesinde bir boşluk var gözlerin baktığı her şey bir illüzyon ve sen o illüzyonun içinde kayboşmuş bir yansıma ama yinede ne kadar bakarsan bak hiç bir şey gerçekte var değil "burası siluetin kaybolduğu bir yer"

Yer de ise “işte burda başlar” adım atmak “bir nehir için de yürümek” gibi ağır çekim hali zor yol başlar adımlar gözler her şeyin kaybolduğunu söylesede her kes “bir başka göz her zaman görmekte izlemek te” bilki o bakışlar hep sana doğru yaklaş makta ama “diğer bakanlar da” ne kadar yaklaşsalar da hep bir adım gerisinde kalıyorlar “seni bir kalkan gibi koruyor”

Her kes unutmuş “dünyanın evrenin sahibini” diğerleride gerçek sahibi gibimiş gibi maskelerin ardında ve o maskeler her bir adımda “ihrak dolu bakışlarıyla” her bir adımda seni derinleştiriyor onlar halktan çok uzaktalar “o kadar uzakki “artık halk sadece onlar için “bir piyon” bir hayal olarak var demekle meşgüller

Gerçek “derin bir yorgunluğun altındasın ” yaşamın içindeki gölgelerin ardında ki  ve “o sesler seslerin arasında hıçkırıklarına” kaybolmuş haldesin ama bir zamanlar “güç “olarak adlandırdıkları güçler gibi güçlerinde yok olacağını “bilinçindesin” şimdi kafan karmaşık bir kuyunun içinde yankı yapan bir çığlık duymaktasın ve o çığlık sana yönelmiş bir işaret gibi ama ne kadar ilerlesende sadece daha fazla kayboluyorsun  kuyunun derinliğin de .

Gözlerini kapatıyor buradaki “gerçek görmen gerekenleri”sana asla göstermeyecek çünkü “korku endişe panik içindesin” bu duruma yer edilirken edelerken “burası fırsatcı çıkarcı yalaka namkörlere zamanın ve mekanın içinde eğildiği” yer ve bir boşluk bir dönemeçtesin  ve veya bir çark ve o çarkın içinde dönen fırsat çıkış ruh aramaktasın “o ruhların hepsi aynı maskeyi takıyor” her biri bir başka yüzü oynayan bir kukladan başka bir şey değilli fark ediyorsun.

Artık “nefis çıkar doyumsuzluk kibir kapris “ sonsuz bir dögü için de “bir başlangıç ve bir sonu olmadan” ve de “her bir adımda biraz daha kayboluyorsun” halk tüm insanlık kayboluyor çünkü kaybolmak da onlar “için bir tür var oluş maskelilere” gerçekten de kaybolduğunda “belki o zaman kendi varlığını keşfedeçeksin” ama hale dünyalık için “o keşif senin için bırakmak” kabus olmak ta çığlıklar kulağında içinde “en karanlık yankılar başlıyor” o derinliklerde .

ARTIK EVRENİN YASALARI VE KURTULUŞ ARAYIŞIN BAŞLIYOR

Evrenin yasaları “ona “dair bildiğimiz her şey sadece “bir yansima” bir zamanlar bir adım bu yasaların neler olduğunu insanlık çözmeye çalıştık çalıştılar “ama “her soru yeni kapı açtı “kapılar çoğalarak açıldı ve “her bir kapıda onu başka” bir karanlığa “götürdü götürüldü” işte bu yüzden gerçek her zaman gözler den uzak kaldı ve kendini belli etmeyen “bir sır olarak kaldı” arka arkaya sahneler perdeler açılıyor kapanıyor her yönden sesler “çığlıklar” atılıyor “bağrışmalar” başlıyor o karanlık derinlik kuyuda.

ARTK ZAMANIN YASALAR VE İLKESİ BAŞLIYOR YAZILIYOR YAZDIRILIYOR

Evrenin ilk yasası “zaman “o sadecebir gölge her an kaybolan her an yenisiyle yer değiştiren bir illüzyon bunu anlamak “bir çölün ortasında susuz kalmak” gibi bir adım attıkça daha derimleşen çöl her an geçmişin silik izleriyle örtülü ve her zaman gelece ğin geleçek “kayboluş topraklarla örtülü” bir sahnenin “özeti”

Evrenin ikinci yasası “dönüşüm yasası”her şey değişir ama hiç bir şey kaybolmaz her başlanğıç “bir sonun işarteti ve her son yeni bir başlangıcı” tohumu bir ruh doğuşu bir diğerin ölümüyle beslenir bir evrenin çöküşü başka bir evrenin doğmasına neden olur ve belki de bizler bir evrenin çöküşünün sadece geçici yankılarından başka bir şey değiliz “ikinçi sahnenin özeti “

Evrenin üçüncü yasa “gerçeklik yasası”bu an karanlık yasa olmalı ki  gerçek bizim gördüğümüz değil o gördüğümüzün tam tersi her şey biz ona bakarken şekil alır ama her şekil aldıktan sonra biz ona ne kadar dokunursak o kaybolur “gerçekliği arayan” bir ruh aslında aradığına daha da uzaklaşır çünkü gerçeği görmek bir tür körlük hali alır ve kör olan her şeyin yolu nihayet de körleşmeye çıkar” üçüncü sahnenin özeti”

Evrenin “arayış yasası son kurtuluş”kurtuluş o her zaman çok uzakta bir hayalin peşinden koşmak gibi kurtuluş bir zamanlar arzuladığın şeylerin ötesinde bir şey ama aynı zamanda olardan çok daha yakın “son sahnenin özeti” ve “kurtuluş sahnelerin başlanğıcı”artık sahneler tek tek açılıp kapanacak “özetleri okuduktan” sonra gözleri kapalı sahneleri “illüzyon enpati” yapalım “operayı gözler kapalı dinler” gibi “iyi seyirler”

İNSANLIK VE PUSU ZAMAN YASASI

Sahne acılıyor her kes sahnede gene her kes bakıyor körlenmiş halde bu dünya da insanın hayat yolculuğuna çıkar gibi “son arabayı karçırmayım” diye bakmak ta zaman sürekli akan nehirleriyle şekillenen bir dram hali almış.

Her bir bekleyiş adımları geçmişin silik izlerini kapatırçasına silik izler arasında kayboluyor gideçeği ve ya gelecek hayatın topraklarıyla örtülmüş bir bilinmezliğe doğru sürükleyen yaşamındaki gideceği toprakları hatta bir bilinmezliğe doğru sürükleniyor

Sürükleniyor insanlık geçmişiyle yüzleşmeden geleceğeni de umutsuz olarak aramak ta yaşam körlüğüyle de arayış çırpınışın da genede zaman evrenin ilk ve en sarsırmaz yasasında “umut umudi” kör noktasında durmakta duruyor durduruluyor

Zaman için de adım arayışında ama ona her yönüyle bakıldığında bir gölgeden ibaret olduğunu görmekte ve de sürekli değişir halde ve şekli almakta ve kaybolsada yenisiy le değişimde ve her değişim zaman perdesi gibi “bir kutuplar da ki güneşin ışık yansı ma” oyunu gibi yaşamı ve zamanı bir illüzyona dönüşür dünüştürür dönüştürülür.

Tıpki bir çölün ortasında kalmış ve de susuz bir şekilde serap görmeye ve gene her adımı da daha derinleşen çaresizliğe ve her adımı daha da fazla kum ve de ıssızlık için de kaybolur.

İnsanlık ve kendiside “illüzyona illüzyon” için de ki var oluşuna “sıkışmış çırpınırken” gerçeği arar oluyor ama gerçek her zaman “bir adım önde kaybolur”  her adım yanlışı her doğruyu  ayırt eder şekliyle doğrusa yakınlaşır “yanlış ise uzak durur”çünkü bedenler kendi özünü unutmuş yaratılışın derinliğinden uzaklaşan “bir topluluk bir topluma” dönüşür

Çünkü “kibir övgü kabris kin nefret” yaratılıştan uzaklaştırır özünü unuttuğundan sonrada “bize ne oluyor” der sahnedeki oyuncu gene alkışlar için daha fazlasını ister.

Artık bir noktada etrafında döner dürür bu artık”doyumsuzluğa ve hırsla birleşir” bir çılğına döner insanoğlu ve bir çığlığa dömüşür insanlık artık dönüşleceğini anlayan ve gene fark“etmeden edemeyen” insanlar bir birini ezerek kendi varklıklarını koruma adına bu evrensel yasayı hiçe sayar ancak zamanın hüküm sürdüğü bu evrende her şeyin bir bedeli var olduğunu sonradan anlar anlıyor.

Artık onun için zaman sadece”bir gölge” gibi dir ne kadar tutmaya çalışsa da her an kaybolur tıpkı hayatın her anı gibi geçen her saniye artık “büyük hayallere” girer “ölümsüzlük arzusu” gibi duyar kendinde artık tüm insanlık”geçmişin kırıntılarından beslenerek” bir hayatın peşinde sürüklenir

Gelecek ise her an kaybolan bir hayalden başka bir şey değilliği anlar insanlık kaybolmuş zaman sis için de “bir gelecek” arayan insan olur ve aslında o insan kaybolmuşluğun  içinde  kendini arar olur.

Başarılıyken zamanın getirdiği “güç ve çekemeyenler” kendilerinden üstün olmayacak güçler insanlığı istemediği gibi her yönü ile “iftiralar yalakalıklar namkörler” dolu zamanın için den "insanlığı başarısızlığa iter" ve insan bu zamanın getirdiği çılgına ve de daha fazla çırpınış için de yer alır

İşte bu da sahne oyuncular “bir felsefi dram oynar” firsatlar için de oynatılır çıkarlar için de oynattırılır insanlıkta bir yandan nefsiyle öteki yanda zamanın durmayan hızlı yaşamı hayatı nehirde mücadesiyle de ve nehirleriyle mücedele eder artık her şeyi unutmuş gibi de bu mücadelenin ortasında  gene “yaratılışı yaratanı hiçe sayar “bir kavrayışla insan kendini”unutur unutturulur” ve varlık amacını yitirir.

Oysa tüm bu çırpınışın sonu gerçeğin en derin yerine varış değil tam tersine sadece daha fazla kum daha fazla ıssızlık ve daha derin bir çölle girmekte insanlık bu çöl her adımda bir kayboluşu bir kayıp zamanın  bir yitirilmiş benliğin yankısı haline dönüşür

Artık tüm bu karmaşa “tüm çırpınış” insanın kendi yaratılışının ve zamanın hakikatini kavrayabilmesi için “bir sınav olur” ve de “bir sınav” alır zamanın içi “fakat insan” bu evrende yanlızca bir yolcu olarak son durakta otobüs bekler yolcu olarakta sırasının ne zaman geleceğeni bilmediği için “son durağa ertken gider “ve artık bu yolculuğun en büyük gerceği zamanın kendisiyle yaşamın akışıyla var oluşum özüyle bir bütün olmaktırı anlaya bilmesi için “o zamanın kendisine kendiysiyle” yaşamın akışıyla“ varoluş özüyle” bir bütün olmak için insanlığın çırpınışları arasında “dönüşüm yasasına bilet” alır ve  bir anlam bulacağını var olacağanı anlamak için de “bu sahneyi bitirir”.

İNSANLIK VE PUSU DÖNÜŞÜM YASASI

OTOBÜSÜ GELMİŞ ORADAKİ UMUT UMUDİYLE YERİNİ ALIR

Kendini yeni çağın bir insanı olmak için otobüsteki yerini alır kendi yarattığı gölgelerin içinde kaybolmuş durumda gene otobüs doyumsuzluk için yeni bir “din” gibi dolaşarak yolda ilerliyor karayolunda şehirler den sokaklardan geçerek her duraga bir yolcu indiriyor her kes biraz daha fazla sahip olmak insan insana değil fırsata bakıyor ve tüm bu karmaşanın ortasında “yaratılışı yaratanı unutan bir kalabalı topluluğundan pencereden gözlüyor herkesin “elleri dolu ruhları boş kalpteki vijdanları olmayan bir kalabalık”

Gene gözleyen gözler her kesin kör noktasını var olduğunu anlıyor ama evren insan dan daha “bilge”olduğunu yola çıktığı gün “bilge anlayışın” için den geliyordu her şeyin değişir ama hiç birşey kaybolmaz olduğunu bilmekteydi artık dönüşüm yasası na doğru otobüs yol alıyo varacağı yer de “ne olursa olsun insanoğlunun” yani varlığın “kalp atışı umut umitle” yerinden çıkacak gibiydi

Her başlanğıçın bir sonun yakısıydı “o kalp sesleri” idi bir ölür bir diğeri onun “geride bıraktığı” ateşi külleriyle doğacağanı “o otobüs pençeresin den” bakarak hayaller dalmış yol alıyordu bir evren çöker bir başka bir evren nefes alır gibi uykuya dalmıştı belki de “uyku ölüm ikiz kardeş” belki o uykuya dalan insan gibi “bizle çoktan sonmüş” bir evrenin yankısıydık belki henüz farkına fark etmediğimiz bir yok oluşun içindeki dönüşüm yasasının var oluşuyduk hiç bir şeyinde geç olmadığını uykuda anlıyorduk

Artık sahne değişir insanlık perdesi kapanmaz sadece sahne için de “kostümler dekorlar şekil değişir değiştirilir “çünkü dönüşüm durmaz “ne iyilik ebediğine de kötülük nihai” her şey geçmişten beri dairenin içinde kendi karşıtına akar durur insanlık o akışın için de “bir oyana bir buyana duvardan kenarlara vurarak ilerler”ikinci sahne başlarken “belki de tek değişmeyen şey değişimin ta” kendisi.

OTOBÜS HIZLA YOL ALIR “GERÇEKLİK YASASINA DOĞRU”

YOLCU İKİZ KARDEŞİN ÖLÜM UYKUSUNDA UYUDUĞU YOLCULUK  TA OTOBÜSTEYKEN DÖNÜŞÜM “YASASINDA GÖRDÜĞÜ” RÜYA

Otobüs yola devam ederken bir yaşam hayatı anımsatmak insanlığın bu günkü duru mu çok derin bir şekilde sorgulayan bir yaşamın içindeki çıkmazları ve insanın arayışı dramatik ve felsefi bir şekil ele alarak beden ve beyin yorgunluğundan “uyuyan ve ve ya uyutulan” bir insanoğlunum “yorgun şekilde uyumakta” geçen yolculuğu insanlığın “ne neler yaptığını uyuyarak” hayatın içindeki olayları “görmek istemeyen” uyuyarak görmek istemeyen bir insanoğlunun asıl “gerçeklik yasasında “ve bu yasayı dayalı olarak “insana dair çıkarlar” çıkarımları oldukça”derinleştirerek “zaman ve dönüşüm yasalarından dram felsefi “bir bakışla bir açısıyla “beyin altı” yorgunluğu ile uyumakta ve de bir çevap aramakta o derin bir uykuda.

DRAMATİK VE DE FELSEFİ BİR BAKIŞ ACISIYLA

Bu gün insanlık çoğunlukla tatminsizlik ve de doyumsuzluk için de yaşam hayat varlığını sürdürmekte için de çıkamayan çıkılamayan nefis doyumsuz bir evrimleşme miş bir canlı gibi hep daha fazlasını “aramakta arayarak” kendi rüyasında “her kesi kentaurlar” yunan mitolojisinde yarı insan yarı at görünümlü yaratıklara benzetir derin rüyasında hep daha fazlasını arayarak insan insanlığa yaklaşıyor ve bu  arayış ta insan bir yandan dünyayı ezerek “ilerliyor ilerliyorlar” sanki “parsel parsel “oysa bu nefis ile arayış kişinin içsel boşluğuna ve de ruhsal bir çözümsüzlüğe sürüklüyor “hem kendini hemde insanoğlunu” derin “psikolojik ruhsal pisitratik” pısırık bir hastalı ğa götürmekte ve de “övgü ile alkışlar arasında” bir yaşamın içinde yer almakta her ikiside.

Yaratılışın içindeki her şeyin bir anlamı olduğu “gerçegi göz ardı ederek edilerek” insanlar insanları kendi “ego ve hırslarının” peşinden sürüklüyor ve de sürükleniyor sürüklenirken de evrensel düzeni her şeyini “her şeyi dönüşümüyle ve de bir yer ve zaman” için de şekillendiğini düzeni gözden kaçırıyorlar kaçırtıyorlar “yorgun beyinleri silerek” artık “yeni ruh ve de vijdan” olmayan “yarı insan yarı hayvanlar”gibi yunan felsefesi olarak ta mitoloji dilini kullanarak “kentaurlar” insanlığa yer açılıyor.

Rüyada ki adam derin uykuda yolculuğu devam ederken insan olmanın gerçegi gerçekliği gittiği yer de ararken bulmak istediği gerçekleri “derin uykuya yer aralıyor” ama aslında gerçekliğin ta şuan kendisi “kendisini yanlış anlıyor”

Gerçeklik sürekli değişen ve şekil alan bir hal olduğunu “zaman ve dönüşümde oldu ğu gibi “evremnin üçünçü yasası “dediğin her “gerçek” olduğu zamana bir tür karan lık zamanı işaretl ediğini rüyasında anım satıyor şekli alıyor ve işaret ediyor ve de böyle yola devam edenken “insanlığın dünyayı gözleriyle gördüklerinde” her şeyin şekil aldığını sanırlar oysa “her şekil bir müddet sonra kaybolur” aynı otobüste her kesin farklı rüya gördüğü gibi

Çünkü dünyadaki her şeyin özü şekillerin ötesinde yer aldığını “işaretler gerçeklik şekillenen” bir olgu değil daha derin bir düzeyde var olan bir anlayış şekli olduğunu rüyasında anlamay çalışır işaretler.

Bir insan gerçekliği arayarak ona yaklaşmak isterken aslında o gerçeklilten daha da uzaklaşır rüyasında “beyin altı ulaşmak istediği şey uzaklaştığı” gibi  iç dünyada bulunması gereken bir anlayış şekli yer alır

Gerçekliğe yaklaşmak körleşmeye yanılsamaların derinliklerine sürükleyen yol açar gerçeklik diyebileceğimiz şey “bir paradoks” gibi yert alır ne kadar ona yaklaşsak o kadar kaybolur

Gerçekliği bugün dünyada olup biteni görmek bir nevi körlük hali gibi çünkü gerçek görünmez yanlızca “hissedilebilir ve de yaşanabilir” o an bir adamı “yarı insan yarı hayvan” bir adamı kentaur görür” karşıdan karşıya geçerken” o dan zamanın teknolojisine bakarken “sağa sola” bakmayan adam hızla gelen araba altında kalır “o an ırkılerek” uyanır “otobüs şöförü “gerçeklik yasasına geldik inecekler hazırlansın diye seslenir.

ARTIK OYUNCU SANEYİ BİTİRİR ÜÇÜNÇÜ SAHNE İÇİN DEKORLER DEĞİŞİR VE ÜÇÜNCÜ SAHNE İÇİN “GERÇEKLİK YASASI”  HAZIRLANIR

Gerçekler yasasına inen yolcu “görülen rüyadan etkilenen” ve kendini toplamak için “bir banka oturur” kendine bir yatacak yer arar çünkü her insan gibi “aç açıkta kalma mak” için ve de “heroların yanı sahte kahramanların” bir kurbanı olmamak için ölüm den korkar çasına derin derin düşünerek yaşamını gözden geçirerek ve de kendi durumuna göre yer arar.

İnsan kendi var oluşunun “gerekliği arayışında” ve arayış için de hem “zamanı” hem de “dönüşünü” hem de dönüşümünü hazırlarcasına her bir arayışın içinde kalır “sade ce iki metre kare” için de “dönüp dürdüğü ve de dönüp duruyoru”olması  her bir şekil de bireylerin metre kareleri her biri bir hüsrana doğru sürükleniyor

Çünkü ne kadar çabalarsa çabasalarda hırs nefis yalaka namkör gerçekler için de o kadar gerçeklerin için de “kayboluyor kayboluyorlar” ve gerçeklik artık dönüşüm ile şekil değiştiren “donkışot çıplak kral üç koyun güdemeyen aslı yok yayasında sürüsü olan sahte hero lar fırsatlar çıkarlar başlıyor” etrafında şekiller alıyor artık“bir oyun” haline gelip”her zaman da gözleri nin önünde” sahneler alıyor “gözleri kapalı da olsa gözleri” önünde illüzyon olmakta.

Hep “endişe korku”bir nesle gibi onlardan bir de kaçıyor kaçmak geliyor ve sonunda gene “gerçekliği arayan savaşan bir ruh geliyor” ve de gene bazen de hırs nefis körleştiriyor o savaşcıyı “çünkü” o arayış kendisininde “az az” tüketiyor tüketerek ve de tüketiliyoru bilmeden de”insanlık aslında aradığı” şeyi gene bulamıyor “endişesi endişeler” için de yaşayarak “çareler çabalar” için de “çünkü bulmak” için “doğru”  yolu “seçmiyor seçtirilmiyor” bir karabasan gibi çöküyor.

Derin derin oflar tüflar çekerek hala o bankta oturmakta hala bir gerçekliği nerden başlayacağanı nerde ne olacağanı “zaman ve dönüşüm yasalarında” etkilenen ve korku bırakan içsel ruh yaşıyor

Korkusu için de savaşıyor “illüzyonlar” etki yaratarak beyinler yıkanıyor siliniyor kalp ler vijdan yerine karanlık kapkara oluyor ve “bu bir iyiniyet felsefi” ruhu bir çıkmaz içten içe ruhuna anlatınlarında gerçekliği arayan “ona ne kadar yaklaşmak istesede o kadar uzaklaşır uzaklaştırılıyor” bireysel beden çökmüş halde ve insan kendi körlüğüy le yüzleşmek zorunda kalıyor bu da insanlık için “bir ders niteline” geliyor

Gerçek dışarıda değil içimizde olduğunu içsel ruh defalarca söylesede “kendi kendine kendi kendine konuşan adam haline geliyor ve belki de bu yüzden” her şeyin ötesin de “beyin altındakilerin” ötesine geçebilmekte geçebilmek için de önce “kendi nefsimi zi anlamalıyızı” diyor içsel ruh ve içten içe kendi ruhu ile yorumluyor

Oturan adam çok derin “iç çekiyor” aslında moderm olmak “bir insanın ruh halini” ve yaşam arayışını ve bu arayışla bağlantılı toplumsal yapıları sorgulayan kendini de sorgulayan bir felsefi halde kendinde de bir bakış açısı ve açısına sahip  bir ortam arayışım da sahip  olmak istiyor o banttaki oturan adam.

İnsanlık ve de büyük bir hızla ilerleyip farklı değerlerle şekillenmesini ve de düşünçele riyle de “iki metre kare” için de şekillendirirken ve de şekillenirken “hem bireysel hem de toplumsal “bir drama” dönüşüyor “sonra açaba böyle doğruluk yaşam olabilirmi sorusu gene o bantta “gerçekliği gerçek yasası” çok derinlere çekerek oturmaya devam ediyor.

GERÇEKLİK YASASINDA EN ZOR EVRENİN ARAYIŞ YASASI İÇİNE DALIYOR

 Bankta oturan adam yatakta döner gibi bir bu yana bir oyana derim düşünçelerine evrenin arayış yasasına doğru derinlere dalmakta belki bir çıkış bulurum der misali belkide insanın her zaman bir şeylere ulaşması gayreti çabası bir anlam bulma uğru na sürekli olarak kendini tükettiği gibi insanlık tüketiyor olması akıl bu sefer bu çaba hiç bir zaman tam anlamıyla insanlık kendini insan olarak bu güne kadar görmeyişin den ve “hırs doyumsuzluk üstünlük arzularıyla” kurtuluşunu sağlayamıyor sağlamıyor

Kurtuluş belki de ulaşması çok zor bir hedfte ve ya bir hedef gibi ançak buda olmakta ki belkide “çok yakının da her şey içinde var” olan bir şey belkide aradığımız kurtuluş ulaşmayı beklediğimiz bir  yer değil “mevcut haliyle kabul edebileceğimiz” bir bakış acısı.

Sahne bu sefer kapanır çok geçmeden acılır açılıp kapanmasıyla belki der belkide hayatın geçici doğasınna “her anın gelip geçiciliğine” işaret ediyor olması gözlerimiz kapadığımız da  “dış dünyadaki gerçeklik” bir anlam kaybı “yaşıyor yaşatılıyor “bunlar bir illüzyom ve ya bir empati yapmamızla“kalpler vijdana ruhlar değişim rölüne” giriyor bu da moderm zamanların insanının içine düştüğü”boşluk bu boşluğu”ve buna karşı geliştirdiği başa çıkmaz mekanizmalarının da biz insan oğluna anlatıyor olması.

Zihinler dünyadaki zihinler sanki bir opare gibi yer sahneler için de sıralı açılıp kapanı yor biri bitmerden bir açılıp zihinleri sadece müşgül etmeyle de sahte güçlerini güçlen diriyor güçlendiriyorlar.

Dış dünyadaki koparakta içsel bir deneyim “insanlıktan bu güne kadar”insan içsel bir deneyim derinlere dalmakta belkide de gerçegi bir anlamda reddetmekte ona karşı bir direnç göstermekte gösterilmekte.

Yaşama bazen deriz “iyi sehirler” aslın da buradaki“seyir bir yandan hayatın anlamı nı” bulmaya çabası bir yandan da“son sahnelerin sürekli ertelenen” kurulan kurulaçak bir oyun içeriliyor ve bir şekilde gelmesi ve insanlık her bir bireyin yaşamın da bu dramları dıranmayı yaşam yaşamayı yaşattırmayı o “sahnelerinde sahnelerdeki” gibi sadece izlemekle bırakılarak kalıyor bu da “bir şekilde onu hep yaşıyor” hayatı hayat lar boyu hayatları boyunça insanlık yaşıyor bu dramı.

Bu her kesin “bir son ve bir başlanğıc” bunlar iç içe geçmiş “anlar anılar” yer alıyor her biri de özet halinde belki de tüm insanlığın yaşadığı sorunları bir kısa özet halinde yer almakla istedikleri gibi yazılarak yazılmış yazdırılmış ibaret öteye gitmiyor.

İşte “dram ve felsefi “açıdan bakıldığında kurtuluş hem bir içsel hemde bir keşif hemde evrensel  bir anlayışa ulaşmakla ilgili der “halimde”bu yaşam yaşayış  bir yandan da “kurtuluş” belki de tüm haliyle gerçek kurtuluş belki de tüm bu çırpınmanın doyumsuzluğun ve “yaratanı hiçe sayma hali”yer alır aldırılır ve de aldırılıyor

Soruları “hep zihninde gezer”akılları silmek için ne yaparız sorusunu sürerler ve “yaratanın bildirimlerini”ve de insan oğlunu yazılan bildirimlerini değiştirerek kendi “arzularını arzusunun ötesinde” bir insanın içsel kurtuluşu toplumsal yapıyı ne kadar dönüştürebilir hali bu da insanoğlunda iki şey bir birini etkile yol alıyor aldırılıyor.

EVRENİN ARAYIŞ YASASI VE DE SON KURTULUŞ ARAYIŞI FELSEFENİN EN DİP ONTOLOJİK ÇÖZÜLMELER METAFİZİĞİN EN ALT DALI HER ŞEYİ BARINDIRAN BİR YAPI DÜNYA ÜZERİNDE

Hala o bankta oturmaya devam eden adam düşünçeleri fikirleri çok derin anlam yüklü yer açarken aklında bunları “kendi zihnine devamlı kayır etmek te” buradan ansıl kurtuluşa ulaşabilirim der ama bir den “o zirveye kısa zamanda ulaşılması imkansız der” ve kendi içsel durumda gene savaşmaya başlar

Artık bir hayal gibi görür fakat der başlamak o kadar da “arzuladığım arzuladıklarımız” her zaman elimizde ve elin ucunda der bir şeylerin olabilmesı için yaşamın çelişkileri için de yolculuğun özünü ve özetini” çıkarır

Kendi içsel düşünçelerinde işte burda başlar çelişki öyle ki zaman “doğruyu göstermi yor yanlış ise benim yapıma uygun değil” öylesine uzak olması lazımki bu müsibetler den aynı zamanda “her an her saniye yanında” olan ruhuma ve sahibine nasıl sorula rına nasıl çevap verebilirim der.

Gene içinden bir ses kurtuluşun bir zamanlar arzuladığın şeylerin ötesinde belki de aradığın şeyin ne olduğunu bile bilmediğin bir nokta insan her zaman kurtuluşu bir yere bir zamana bir duruma yerleştirir ama gerçekte gerçekler bu bir içsel dönüşü mün den “bir farkındalık değişiminden ibaret der” bu yüzdenki kurtuluşun dışarıda bir hedef gibi görürken de aslında her zaman içimizde yer alır

Yaşam arzularını ararken yasaların için de doğru yanlışı ayırt etmeden geçer ne ne kadar uzağıya gitsen de veya gitmeye çalışsan da aslında o arzuladığın çok daha yakın der içsel ruh düellosunda savaşmakta.

Şimdi sen bu dünya için de kurtuluşu aramaktasın hem her zaman çok uzak der hemde her zaman çok yakın der “aradığın tek şey arzuların” için de olman işte o an arayışın çelişkili aradığın şey ise “arayışta olan bizler değiliz” için de ki arzularında yer etmiş “nefis” bu hal ise bir süreç ançak “bulduğunuz neyi bulduğumuzu” dahil anlaya bilmemiz de  çünkü “her bir kavramın bir süreç” için de “sürekli evrilen “yani benim olmasını ve ya övgü övülmek yeralırken bu da bir “nevi pskolojik ruh haline” gelmesi ve ya bir şey olması bu çelişkili durumdan uzak durmanda “son kurtuluşve arayış yasasının” ana temel üzerinde yer almasıdır.

ARTIK SON SAHNENİN ÖZETİNDEN ÇIKIP KURTULUŞ SAHNENİN BAŞLANGICI SAHNESİNE GEÇMEK GEREKİR

Felsefenin dip notu ontolojik çözümlemeler meta fizik yaşam süreçinde ki bu güne kadar gördüğün ve de önçesi ana temellere tekrar mağralara lamiretlere gir illüzyon empatiyle gene dal karanlık tan daha karanlık görünmezliye ve orda gözleri kapalı gir tekrar bu gerçeklik evrensel yapıya gör.

Oturan adamı içsel ruhu devamlı daha da derinlere çekerek gerçekliği yaşam arzuları nı tek tek anlatarak”yaşam dünyası” dönüşümde durmadan dönen dünya içindeki hızla nehir misali dönen insan insanlık ve her kesin “iki metre kare”bir dal parçası gibi  nehrin içinde hızla insanoğlunu nehir girdabına çekmekte şimdi o girdaba girmeden hızla bakalım yaşamınıza

Zamanın nasıl geçtiğini anlamayan o bantta oturan adam artık “yaşamın son sahneyi” her şeyi tamanlayacağını ve evrenin ve insanın en yüksek farkındalığını ulaşacağı noktayı tasarlar ançak “bu son” aslında bir başlanğıç bilemediği ve de “son dediği insanoğlunun” dediğimiz şey bir döngünün sadece bir başka aşaması olduğunu tasarlayamaz aynı zamanda başlaması ve kurtuluş ise bir nevi sona ulaşma arzusu insanlığın “o son ulaşılınca” aslında her şeyin yeni bir seviyeye yeni bir soruya açılacağanı bilemez “yani son sahne bir nevi kapı aralığı” olduğunu da kestiremez bittiğini düşünen düşünülen şey aslında başka bir şeyin başlangıcı olduğunu da hiç bilemez anlar dır.

Zamanın akışında insanlık için yazılan yazdığı her iki metre karede kendi kaderini çizer yanlış doğru hareketleri için de gerçeklerini yaşar bazende insanlık nefis için de başkaları tarafından yazılır o da “bu gün görünen kalpleri olmayan ruhları kopyalan mış akılları silinmiş” zamanın döngü içinde yaşadıkları dan gerçekleri ve de evrensel yasalarını hatta kurtuluş için sahnelerinde yer alamazlar ve de olamazlar onlar sade ce piyondur.

Diğer gerçeklerini yazmak isteyen kurtuluş sahnelerini başladığında artık her şey çözülmüş gibi değil aksine her şeyin daha karmaşık bir hale geldiği insanlın daha derin bir iç yolculuğa girdiğini anlar bilerek ve de zor yaşam yolculuğu başalr ve de başlarız bu şekilde başlamamız bu da gerçek yasanın belirtileri olma anı ile karşılaşır

Her şey özetler zihninde yaşamışlığını sonra bir başka bakış açısıyla da yeni de şekillenir şekillendirir ve en ilğinci ise “gözler kapalı” olan bu yolculuk başlar insanlı ğın gerçekten neyi deneyimlediği neyi hissettiği üzerine bir sorgulama yaparak artık o banktan kalkarak kalacak yeri ve bir gün sonra olacak güne “herkese eşit düşün aydınlık güne yol alır

Yol alırken iyi dinlendik yol yorgunluğunu attık gözleri kapalı yaşam tiyatromuzu senaryosunu “doğru ve de yanlışı” şimdi gerçek yasanın içi de “ders olarak görerek” ve de kendi yorumlarıma göre hayat bir yaşam biçsemde “gerçek ve evrensel kurtu luş yasaları ne neler getireceğeni bilmeden ve zihnimdeki yorumlarımla korku endişe yi bir kenara bırakarak bu yaşamında “bu üç yasayı ve de eş yasaları nelerin getirdiğini” ne getireceğeni bilmeden hayatın anlarına anılarına “doğruya iyiliği” kuçak açarak yol almak.

Der yola koyulur yolda gerçekleri görür zihnince der bankta oturmak “evde telvizyon ve veya dijital dünyanın ve de fesefi ontolojik çözülmeler başlar bir ruh kimliğiden sıyrılmaya başlamış ve de başlamışlığında kendini bulmaya çalışırken kaybolur insanlık çözülmeye mahkum olur oldururlar.

Artık bunlar bir beden bir düşünce hepside birer geçici o gün için maskeleri yer alır artık o maskeler zamanla eriyip kaybolunca “kendi özüne çabası” ise hayatın tadını “nefis boyu” ile alan onu daha da “kaybolmuş “hale getirtir

Artık onu “bir hero” yani sahte yüzlerini sahtelikle insanoğlunu kahraman gösterip insanları yok eden ve de onlara “nefis çıkar firsatlar” için de “kuçak açan insanlık” için de insanları soyup soyan oturdukları“yerde heroluk” yapan iki metre karelik alanları olan “insanrın içine” girmek ve şimdi ayakta yol alırken bile “rant reytin aydın görü nümlü din kılıfına bürünmüş konuşan adamlar da kendilerini çok “iyi bildikleri “halde bildiklerinden de fırsatcı yalaka namkör her yönü ile “deli dumlu” masal hikayeler destanlar yazılan “ortandan aldıkları” doyumsuz halde daha üstü “üstün akıl denilen” güçlüyüz denilen ekonomi çanavarlarıyla kuklacının kuklaları olan “el etek öpen” dolu bir dünyaya  ve akılları silinmiş ortama hoş geldin derçesine atılır“gerçekler yasasına der”kırmızı halıda alkışlarla perdeyi kapatarak kendi iki metre kare içinde yaşayacağı “gerçekleri ile karşılaşarak yol alarak yola çıkar.

ÇÖZÜLMELER ÇÖZÜLMEYE MEÇBUR KALANLAR VE BIRAKILANLAR

Zaman dönüşüm gerçekler yasası ve “evrenin yasası değişmeyen” içinde yer alan yasaları kırmak için bu sefer de”insanların kendilerine has yasaları ilkeleri”arasına insanları sanki “bir çittin”içinde toplarcasına da “yasa çıkartılanlar”

Öncelikle bu çittin içindeki insanoğlunu kendilerince “ifade duyarlıklık yasaları” ve de hiç olmayan ve de olmayaçak “özgürlük bahanesi “yer ettirirler

İçinde yer alan “yaratıcılık ve hero cesareti “ile kelimelerin içi boş kemdilerine göre“istikrarlı mekanizmanın” çalışması için de “süreç başlatırlar bu süreçler “ruhsal yasaları süreç yasaları  kalıplar yasaları seçimler yasası nefes aldırmak için esneklik yasası soylarını getirmek için tekrar“çıpklak kral donkişot deli dumlu” ve veya her şeyi kapsayan “devreler yasası” getirerek üstüne de “değişmeyen bağımsız gerçek evren yasasına” benzer şeklinde “adına bağımsız denilen” adalet yasalarını sıralarlar.

İşte bankta oturan adam sahneleri bu “iki karelik” yaşam hayatına gerçekler için de hiç değişmeyen “değişmeyen dönüşüm yasasına “ ve de zamanların ne getireceğini bilmeden“doğru şekilde yaşama adım atar atar ama puslu lamiretli karanlık mağrala ra” daha da derinlere dalmamak için dillatını daüıtmaz gene de ister istemez “insanla rın çıkar yasaları na girer

İşte burada çözülmeler başlar bazen de“aç açıkta kalma”ve de üstüne “ölüm korku su” karabasan gibi çökerek çökertilerek çökerler artık çözülmeleri meçbur bırakırlar bıraktırırlar.

Artık gözleri kapalı bir opera gibi dinlemek kalır ve dünyayı içindeki insanlığı algıla mak için de çok farklı bir şekilde “bankta oturmuş” görsel dünyadan uzaklaşıp sadece duyularını kullanarak var olabilmek için belkide aslında gerçekleri gerçekliğine en yakın olduğu o anları yaşamak için gelecek yaşantılarına enpatiler şeklinde yer açmış ve illüzyonlar empatiler içinde “bir tür hayali” dünyada yaşamaya ve ya üstün akıllar buyaşantıyı yaşadığımızı kabul etmemiz isteniyor şekline sokarlar.

Şekiller insanlığın ve de insanların çıkardıkları yasalara gene dış dünyadaki gerçekle ri ve de gercekliği her insanoğluna yansıtarak gösteriler için de illüzyon parçası halin de her bireye kare kare gösterirler ve de gösteriliyor şekli ile adım atarak ilereliyor.

Çünkü hala gözleri kapalı dinliyor “bu kermekeşliği” haksızlığı kendi dünyasında sadece içsel ruhu ile sessizce duygularını duyguları anlamak için her şeyi bir yansıma ile “melenkoli melodik akışlar” içinde yol alıyor

Algıladığı tek şey var hayata “iyi sehirler” demek kalıyor ve de yaşamın “bir oyun içinde kurulan” insanları yasasına kabul ederek ve de anlamına gelerek de ve de getirilerek daha da ötesi kabul ettirerek onlar için kabul etmek ettirmek anlamına da geliyor şekli almakta diyen adam “işte burda içsel bir rehber ortaya çıkıyor” bizi içten yönlendiren “gölgelere pusulara kapılma “diye içimizde ikaz eden bir rehber olduğunu fark ediyor ediyor ve de ediliyor hep birlikte ediyoruz.

Artık bu da içsel rehber keşfederek her şeyin ötesinde bir gerçekliğe bizi götürmeye çalışır hali ve halde bütün dünya belkide görmediğimiz göremedikleri her şeyin gerçek olduğunu “bir yer var olamsını” o yerin kapıları gözlerimizin kapattığımızda açılabiliyor olması sonuç” varıyor ama hayatın bir illüzyon olabileceğeni” kabul etmek ettirmek insanın hem özügürleştirip hemde derin bir sorumlulukla yüzleştirilip hali yer alıyor gene de “bu da iyi sehirler “hayata demek kalıyor ve sadece bir başlangıç insanlık yolunda insanları“sadece ve de sadece”insanların kendi yaşam düzen şekli ne sokmak için bu çıkartılan yasalara çıkardıkları yasalara da adına da özgürlük kurtuluş dedikleri zincirin son halkasına insanları sıralıyorlar şekli yer alıyor bu sıralı yaşama adım adım ilerliyor “gerçekler yasasında” insanların çıkardıkları yasaları için de.

Yaşam hayat her halka başka bir zincir daha eklenerek her kurtuluşun arayışı alırken aslında bir diğerine gağlanmış bir yansıma haline geliyor bu da ruh gerçekten özgür olmayı hayal ederken kendini daha fazla zincire bağlar hali alıyorişte bu yüzden de kurtuluş sadece bir atrayış haline dönüşüyor ve arayış budünyada bir ceza haline dönüşerek cezalar nihayetin de insanların çıkarlarına göre çıkardığı yasalarında kendini hem içine hemde yaşamı için de hapsediyor hapsediliyor

Sonrası tekrar gerçek kurtuluş için yaşamı hayatın kayboluş bir hali ve anı oluyor sonrası bir zamanlar bir yer ve veya bir düşünce belki de tümbu yolculuğu  geldiği gerçekler yasası içinde kareler kayboluyor yani tüm insanlık tek tek kayboluyor sonra sı gene içindeki “boşluğu kabullenip” bu sefer o boşluğu kuçaklıyor ve kuçaklayabiliyor

Belki de diyor içinden ki savaşcılar evrenin “son yasası” her şeyin kaybolması bir tür başlangıç olduğunu hatırlatır hali yer alıyor çünkü için den bir ses kaybolmak var olmanın ta kendisi ve veya diğer ses kaybolan her şey yeniden bulunmayı berkler halidir der sonrası beden belki de kaybolan biz değiliz “kare için de” belki de bütün dünyanın sonunu gösteren”sadece yansıtma ile gercekleri göstermekte dir der.

Belki de ondan geri dönüşüm yoktur der içindeki ruhsal “evrenin gizemi”derin düşünçelerinde ve arasında bir kalacak “yer bulur” doğru adımlarla şu ana kadar ekonomik ve kıyı bir köşe de otel odasında tek kişilik bir yer tutar.

VARLIĞIN VAR OLANLARI YÖNELİK VASFİNİ İNCELEMEK İÇİN FELSEFİ DALINA İNER AÇ AÇIKTA ÖLÜM ENDİŞESİ İÇİN DE  ÇÖZÜLMELERİN BAŞLANĞICINA 

  Adam otel odasına yerleşmiş ve biraz kendini porladıktan sonra açıkan karnını doyur mak için  lokantaya gider ve “aş erdiği” yemeklerden söyler çünkü lokantanın tezga ğın da “aş erdiği” yemekleri gömüştür siparışını verir bu arada gene dışardaki kerme keşliğe göz ve kulak verir yan masalar dan mırıldamalar diğer tarafta vır vır dır dır seslerinlerine meçburen kulak misafiri olur insan kendini kanıtlamak için neden yük sek sesle konuşurlar der zihninde geçirir ve yemek gelir iştahla yer çok açıkmış haldedir.

Evet evrenin ilk yasası zamanın içinde insanoğlunun ilk ilkesi başalr zamanlar sonra sadece bir iç içe geçen geçmiş lamiretti andırır her bir adım attıkça da daha da derin leşen geçer insanların her biri de bu lamirette kendi karelerini karşıkarenin duyaçagı yüksek seslerle daha da derinleşir hale gelir her kare kendini kanıtlamak için de yük selen sesleri kendileri duymaz yan duyulabilecek masalar duyar hali alır

Her köşe kareler başka bir geçeklerini gerçekleri sunar zaman bir serap gibi de kayar ve her kayışta yeni kareler varlıklar gelir bir önçeki masalarda kalan  sesler bu sefer o seleri duyanlar yeni gelen masalar dan diğer çatlak sesler düşer görünmeyen bir yere sürüler halinde giderartık bu dünyada ne zaman durur ne de varlıklar kaybolur her şeykendini unutur ve unutmak evrenin son yasası haline gelir.

İkinçi yasada söylediğimiz gibi dönüşümü bir gerekliliği gerektiği gibi döner var olduğundan beri bu dönüşümü sağlasada içinde bulunan insanoğlu her şey değişir değiştirir bu gün yarını belli olmayan durumlar alır bu na da değişim derler ama aslında hiç bir şey değişmemiştir  hiç bir şeyde taam olarak yok olmazlar beden varlıklar bu dönüşümde dünyanın döndüğü yere “akar” ama “her akışta biraz daha eriyip giderler” çözülürler ve bir damlaya dönüşürler ve yaşamlarında kıvılçımlar saçan bu sefer “aktığı”yerde“bir deniz içinde damlalar ve yok olurlar bu sefer denizde kaybolan bir damlalar artık “denizin insanoğlunun” takendisi halinbe gelir.

Her kes artık her kimlik bir başka kimliği doğurur “her kimlik de evrenin parmak işareti içinde yer akır” alırken insanlık içinde evrenin içinde yaşadığı “insanoğlu geçici ve aldatıcı yapısında” yer alırken de aslında hiç bir zaman zamanın içinde  yaşamını tamanlayamaz ve “bu yüzden de kurtuluş özgürlük” diye bir şey yok oluşunu hiç bir zamanda tamamlayamayarak yok olur yok olur giderler bu güne kadar üstün akıllar kalmadığı gibi.

Çünkü yaşarken “kurtuluş özgürlük” kendini bulmak değil kendisini kaybetmektir ve kaybolduğunda belki de gerçekten özgür olma yolundasın “ders ve sınav “sonrası tamamen özgürleşirsin.

Kurtuluş ve çözülme kurtuluşun “sonlu” bir anlayışın peşinden gitmektir oysa “kurtuluş sadece kaybolan bir kimliktir” bu kimlik çok iyi kullananlar çözdükce ve de çözüldükce bedenin bedenlerin düşüncenin  düşünçelerin  zaman ötesi ne geçilir geçirilir ve “o ötesi gerçek denen yalanın yalanların takendisi yer alır” gerçek bir bakış açısının öteside “bir kavrayışın bir düşüncenin” değil” tüm varlıkların” düşüncelerin kayboldu ğu “o anda”ve  o anda gerçeklik çözülür.

Artık hesap ödenir gerçekliği yer eder ve tekrar odasına döner bilgisayarını açar yazılarına yazmaya devam eder bu yaşamışlığını yazar yazar yazar

Adam evrenin üçüncü yasası “gerçekliğe gerçeklik yasasına” girmiştir ve gerçeklik aslında bir çözüm süreçi olduğunu gözleri kapalıda olsa zihninde ne nekedar bakarsa baksın gerçek asla gözükmez çünkü görünen her şey bir yanılsama her şey kayolur ve kaybolan her şey bir başka varoluşa akarak parçası olur oradan da başka var oluş  lara giderek akar yani “her metrekareye” varoluş parçaları olarak çözüm hesaplarına çözülmelere yol alır.

Bedenler kimlikler zaman içinde “örümcek ağları”örülürken varlığın hepside iplikten örülmüş gölgeler haldeyken bir anda kaybolurlar kaybolur ve “bir an görünür görün mez ama sonrası ipler sonunda çözülür ve gölgeler tekrar kaybolurlar ve o kayboluş belki de varlığın “son değil sonun başlangıcı” olur.

Kurtuluş ise kaybolmuş bir varlık olma haline bir şekil ile var olmaya benzer ve kaybol mak evrende “ilk kez “gercek olabilmektir “çünkü gerçek” en çok kaybolan en çok eriyen ve en çok yok olanla anlaşır

Gene belki de bu “ontolojik çözülmenin ta kendisi yer alır” varlığın kendisi bir zaman lar tüm evreni kapsayan bir düşünçeyken şindi her şeyin bir parçasına dönüşür ve o parça bir anlamdan bir başka anlama akar bu akan insanoğlu o akışta her şey yok olurken bir tek şey kalır.

Derin “bir boşluk bu boşluk” ise bu noktada “ontolojik çözülme” varlığın ve aranan “kimliğin doğasında bulunan” bir kaos’a ve belirsizlik olarak ortaya çıkar ve de bu gün dünyasında kaosların çıkması” insan bir anlığına” gerçek i kavramaya çalışırken aslında ona hiç ulaşamıyor “sadece bir çözülme” bir yok olma süreçi yaşıyor yaşatılıyor

Evrenin ve insanın doğasında var olan “bir çelişki endişe”yer alarak kurtuluş arayışı ne kadar yoğunlaşırsa  da o kadar kayboluyor zihinler tüm”insanoğlu kayboluyoruz” o boşlukta.

BOŞLUK VE TİTREŞİM

Artık otel odasındaki adam başka “sahnelere “göz atmak için ve de insanoğlunu “santraçta piyon oyunlarına” sürmek ve de adına üstün akıl dedikleri “çıplak karallar” ve de kişi kişiler “her zaman güçlü kalabilmek” için “strateji geliştirerek “lamiret mağrala ra sığınanları” oradan çıkarmak için dünyayı başı boş zannedenler kişiler”bir boşluk” var zannedenlere “göz atmak için sahnesini “ve de senaryonun devamiyetini daha da yoğunlaştırıp felsefe detaylarla derinleştirerek yazılarını bir kat daha zengin tutmak için zenginleştirmeyi gercekler için de senaryoyu yazmaya devam eder.

Bu dünyada her şeyin geçmişten beri bir yansı ma bir şekil bir çelişki bir endişe ve korku için de varlıkların çözüldüğü çözülmeye uğradığı “bir oyun haline gelerek” felsefeli bir bakış açısıyla insanın varoluşuna dair ve de bu güne kadar belirsizlikler için de “evrenin anlam arayışını ve kurtuluşun”boşlukta bulamayanlar  ve geçmişten gelen anlatımlar yazılımlar “insanoğlunu ihraklar korkutucu” hallere sokmak ve için de bulunan “bu günün dünyasına yansıtma” ve de bir yanıl sama olduğunu üzerine kurulu “kaos başlanğıcını” bir anlatım ve yazılım oluşturmak için sahneyi senaryollara göre hazırlar.

Evren bir gövdesiz “düşünçelerin içi gibi yer alır” her şey ne kadar “bir başlanğıçı ne de bir sonu barındırır” sadece bir akış halinde bir tireşim halinde yer alır ve o titreşimde varlıklar doğadaki yankı misali “birer yankı olarak doğar” sonra gene kaybolurlar “kayboldukça daha da yakınlaşırlar” bir birine zamanı “bir dondurulmuş anın gibi esiri haline gelir” bu aslında “zaman değil zamansızlık hükmeder” ve o zamansızlık “her şeyin başlanğıcın özü olur.

Bu güne kadar insanoğlunun bu güne zamanın geçmişten gelen zaman “her şeyin kılıfı” haline gerek ve “bu kılıf içindeki “varlıkları insanlığı sarmalayıp “kendi kimliğini onlara zorla giydirir “bunlar zamanın insan eliyle çıkartılan “zaman ilkesine” yer aldırır lar ançak zaman yok olduğunda “kimlikleri de kaybolur” bu güne kadar olduğu gibi varlık zamanın içindeki “bir ışık gibi parladığında” ve bir sonraki zaman devresin de  aslında zamanın yokluğunda ışıkları püf diye söndüğünde “en fazla insanlık” yanılır.

Zaman yok olduğunda “ne varlıkları kalır ne de var oluşları “her şey sürekli bir başlangıç ve bitiş arasında yok olup giderler” evrenin ilk yasasını “bu zamanda zamanı unutmaya unutturmaya çalışanlar “onun varlığını” geçici olduğunu kabul etmeye ettirmeye zorluyor olmaları ve de oluşları  zamanın içindeki her şey zamanla çözülelen “bir yankı oluşlarından” bu gün tedirgin yaşayanlar güçlüyüz dedikleri yapılar “en çok korkan” kişiler ve “o günün ve de bu günün zamansızları yer alır”

Bu gün dünya için de “bir yankı halinde titrerler” yankı gerçekliğin insanoğlunda her an değişen maskesi haline gelir.

BOŞLUK VE BOŞLUK TA İPE BAĞLI KUKLALAR

Dönüşüm yasasından etkilenen insanoğlu kendine “dönüşüm  ilkesi” adına bir kendile rince insanlık üzerinde “yasa ilan ederler” dönüşüm yasasında her şey kendi döngüsü ne “doğru evrilir” bu evrim bir dönüşüm değil aslında “bir çözülme süreçi” her başlan gıç bir başka sonun içinde yer alır her son da bir başlangıcın “varlık bulduğu delikte” yanı boşlukta yer alır

Burda varlıklar birbirine dönüşürken aslında birer gölge haline gelir ve bu gölgeler gercekte hiç var olmamış gerçekliği ortaya serer fakat “bir anlığına var “olan “bir anlamı taşır” yanı “bir çiçek düşünün” solduğunda belkide ilk defa gerçekten açmış olur aynı “bedenin dönüşüm kimliğin” ve “varlığın çözülmesi” yer alır

Dönüşüm “nihai bir varlık değil” sadece “kaybolan bir düşünceyi “temsil eder her ruh yokluğunda “kaybolan bir anlamın bir çöküşün” bir çözülüşün “ta kendisi” yer alır ve kaybolan her anlam varlıkların derinliklerinde yanlızca başka bir evrenin doğuşunun  habercisidir.

Her kimlik “birer iplik” gibi kendi üzerine sarılırken “kendi özünden ayrılır” sonrası her iplik varlığın tam ortasında “bir boşluk taşır” o boşluk “çözülmenin başlangıcı” yer alır “kimlikler yok olduğunda” varlık kaybolmaz sadece “gerçeklik kaybolur” ve kaybolan gerçeklik bir delikte “kendini unutur” her şey birer “belirsizlik parçası “haline gelir

Bedenin sınırları varlığın sınırları bir düşücenin sınırları da öyledir ve bir düşünce çözülmeye başladığında “sınırlar dağılır “her şey sürekli “bir kayma yaşar” gerçek her bir parçaya ayrıldığında “bir bütün olmayı reddeder” ve bütün artık “bir tek delik hali ne” gelir varlıklar “sadece boşlukların yankıları “haline gelir ve varlıklar da zaman la kaybolan bir ses gibi çözülür

Sonrası sesler “kurtuluş titreşimi” ile “nota” haline gelir getirilir “kurtuluş bir arayış değil bir kayboluştu” kurtuluş sadece kaybolan bir kimlik olduğunu kimse farketmez fark edemez “her kesin zihinleri benlik” içinde olması bilselerdi “kaybolmak özgürleş miş ve de özgürleşmek”yaşayarak bilirlerdi kaybolduğunda her şey den arınmış olma sı ve kaybolduğunda “gerçek gerçeklik” işte o zaman insanoğlunu bulur seni buldu ğunda “senin kaybolmuş olduğunu bile anlamaz” kurtuluş bu kaybolmada “saklı” yer alır “aynı otel odasında gerçegi sadece gerçegi yazan saklı şifa” gibi ve kaybolduğun da geriye sadece “derin bir boşluk kalır” yeni bir sayfa gibi.

“BU SAHNELER VE ÖNCEKİ SAHNELER ÇOK ÖNCEDEN SAKLI BABA BÖLÜMLERİNDEN ALINMA”

Yaptığın başarıların üretimlerin başkaları tarafından “ihanet” yapmanı isteniyorsa ve kendi “gerçeğine” sanatına mesleğine “ihanet yaptığını” belirler “artık ordan gitme ve de boşluğa dönme vaktin gelmiş.

Her kurtuluş “bir yanılsama üzerine inşa edilir” kurtuluş aramak “bir çölün ortasında su bulduğunu sanmak”serap gibi ve “bir su damlası gerçekten uzaklaşan bir hayal haline gelir” ve “o hayal kaybolmuş” bir zamanın zamanların tuzlu suyu haline gelir

Gerçek “sadece kaybolan bir varlıkta” açığa çıkar ve kaybolan her şey aslında her zaman var olmuştur kurtuluş bir varlık değili defalarca yazdık bir kaybolan süreç kayboldukça her şeyin içindeki “boşluk büyür” ve boşluk kaybolmuş olanın “en derin gerçeği”yer alır.

Yazar yazdığı gibi yazar “aklı erdiği kadar” hiç bir şey karışık değil karışık olan okurken “akıl zihinler karışık”olmasından kaynaklanır her boşluk tireşim her boşluk seslerin haykırışların farklı fragansta toplanışı yer alır

Bunları toplamak kurtuluş varlığına dönüşmek dönüştürmek sesleri titreşimleri nota halinde dizmek melodiyi kendince uyarlamak “daha derin bir var oluşun çözülme” ve veya “kaybolma ve belirsizlik” üzerine edilir “bazende varlığın arkasından” sadakatsiz olarak kimlikleştirirler ve “zamanın çıkar fırsat varlıkları” kendi dönüşümün içinde çözülürler

Yazar yazarken”belirsizlik üzerine yazdı ki” her metre kare kendisi o melodiyi insanoğ lu felsefeli tekrar “akıl zihinlerinde” yeni den yazması için bir kolaylık sağlar ve bu evrenin” insanın ontolojik doğası sürekli” bir kaybolma dönüşüme ve nihayetinde gerçekliğin kayboluşu etrafın da dönüyor “olması” kurtuluş ise bu kaybolmada bu çözümleşmede  bulunuyor bu çözülme varlıkların”gerçekliğe ulaşması değil” aslında gerçekliğin yok olma süreci olduğunu gösteriyor.

MAĞARA DERİN ŞEKİLENEN BİR GÖRÜNTÜSÜ VE LAMİRENT KARANLIĞIN DİĞER YÜZÜ VE DE DAVRANIŞLARI DAHA İYİ TANIMAK

Bazen insanlık hakları ve başarıları başkaların yazı ve düşünçeleri markalarını kopye ederek reytin kazanmak için “reklam alırlar” işte insanlık bu kadar çözümlenmemiş ve de evrim geçirmiş kendi yasalarını uygular reklamı alanlarda aynı katogoride yer alır başarısız sadece zamanın getirdiği zamanın içinde üstün akıl diye adlandırılan dünya da tek biz vartız akıllarıyla orta merkezde etrafında insanların kayan yüzlerini gördük ce başları döner ve “bir den orta merkez çöker” işte sonlarıda “son durakta” dünyanın sonunu gösterir “geriye dönecek dünyaları ve dünyayı bile göremez olurlar” evren için de sadece “kara delikten safra” diye başka bir evren boşluğuna geçer giderler ve yok olurlar.

Çok derin bir soru ve çok ilginç “bir yöne kayar” her zaman “platon ‘un mağara alegori  sinde “derin şekilere” daha da öteye geçerler çünkü “burada ki kurtuluş mağaranın dışına çıkmak değil” mağranın kendisini anlamak ve mağradan çıkarken kaybolmak üzere bir yolculuğa sokar “şimdi bu noktaya bakalım” bu noktada varoluşsal bir kurtu luş arayışı “arayışını belirsiz” ve de “çözülme sürecinde” nasıl kaybolduklarına ve veya nasıl kaybolduğumuza bakalım “varsayarak kaybolduğumuzu” nasıl bir lamirette ve sonsuz sonsuzluk içinde olunan andır “anlamlı kaybolmamız başlar”

Her zaman dolaştığımız “yer ve yerleri kişi ve kişileri” keşfetmeye başlamamız ise “gerçek gerçekler için de arayış olur “burada bir yol değil” bir lamirette veya mağralar da “şekiler alarak” kaybolma haline dönüşür

Gerçekten bu sefer çıkmak mı istiyoruz sorusu “zihinlede dolaşır” gene de dışarıya doğru bir yolculuk “başlar” bu da “geçmişin ve geleceğin en büyük yanılsama” hali alır zihnin gene “burası dar burası karanlık” diye bağırdığında “bir dünyada bize dayatı lan baskı zülümler” gene “özgürlüğün” aramakta başka çare kalmaz “ama gene içsel ruh” der “işte gene özğürlüğü dışarlarda değil” olduğunu gene “sesler içinde” ikazlar içinde yanılgıyı yansıtılanı anlarız “sadece dışarısı daha başka bir mağara başka lamirent artık zihin durma hali alır “zihin gerçegin dışarda aradığı aradığın”yol gene “bir yanılgıya bu sefer mağranın ötesinde de” bir yere çıkar ve zaman süre içinde dönüşüme dönüşümler için de şekilenir.

Mağralar lamiretler zihinleri dağılan insanlarla insanların kendi gölgeleriyle gölgelerin de kaybolurlar ve de yok olduğu kaybolduğu yer olur zihin  dışarıya çıkma yoluvarmı sorusu içsel ruha söyler diğer içsel ruh yada belki de mağralar lamirentler bizim parça mız der ve endişe çelişkiye dönüşür bu sefer de “şüphe teydah” olur dışarda var olan her şey de” yine bir başka mağraların lamirentlerin”burası gibi bir yansıması nı der artık zihine başka  mağra lamirent devreye girer artık yorulur bir boşluktaymış gibi belirsizlik ve bir kaybolmuşluk başlar.

Kısa süre sonra gene arayış başlar bu sefer ne bir başlangıç ne de bir son içerir işte bu da varolmanın çarkı gibi yer alır “bir hiç” gibi içindeki yolculuk başlar zihin der dışa rı çıkmaya çalıştıkça sadece içine çekildiğini anlar ve “her adımda korku başlar” bu sefer daha çok kaybolduğunun “farkına varır” der burası sadece “bir geri dönüş süreci “her çıkış bir başka çıkmazın başlangıcı olduğunu “keşfeder” ve içeri girdiğin de kendi ni kaybettiğin her an bir başka yönün “bir başka boyutun “daha açıldığını yer olduğu nu anlar ve de “her kayboluş” yeni bir “varlık katmanı” eklenir ve “her katman” bir çıkmazın derinleşmesini anlar zihin.

Gene kurtuluş zihinde yer alır gene içsel ruh kurtuluş çıkmak değili defalarca ikaz eder kendi kaybolmuşluğunda kaybolmandır gene ikazlar eder “diğeri içsel ruh” ise kaybolan aslında senin gerçekten var olan bir şeyin der bu sefer zihin varlığını bilme diği anlarda içindeki “boşluğu kabullenmen gerekir der” gene devam eder “belkide bu en büyük özgürlük der”zihin düşünür “özgürlük” bir varlık değil “bir hiçbiriliktir” lamire tin içide içinde dolaşan “her şey belirsizlik” olduğunu anlar

Lamirenttin içinde dolaşan varlıklar sonsuz bir yankı gibi birbirine bağlılığı yer alması nı anlar ve “bu da her yankı” yeni “bir kayboluşu kaybolmuş” gerceğini izini taşır gerçek “kayboluşlar kaybolmuş” bir “sesin kendisi” olduğun anlar ve bu yüzden bu yola yürüyen “hiç bir ruh gerçek kurtuluşa ulaşamaz” çünkü gercek her kaybolduğun da bir sonraki kayboluşun peşinden sürüklenir hali yer alır

Gerçek kurtuluş dediğiniz şey “bir çıkış değil bir kayboluşun hali” ve de kaybolan aslında ise “kendi gerceğini bulur”artık onun gerçekliği “bir başka kayboluşun parçası haline gelir” ve belki de varlık kendi kaybolmuşluğunun içinde “özgür oluşudur” o özgürlük sadece bir yokluktan ibaret.

Gerçek bir kurtuluş kaybolmuşluğunda değil o kaybolan şeyin kendisinde gizli kalır bir yoklukbir belirsizlik bir çözülme alır çözüldükçede her şey yeniden bir bütün haline gelir bu bütünlük hiç bir parçası tam bütünlük olmaz kaybolmuş bir zamanın ve veya o zamanın içinde kaybolan içsel ruhları ve ruhların bir yankısı yer alır.

Artık burda “bir mağaranın içinde şekiller ve de lamirentler “bir olayın bakış açına bağlı “bir içsel bir bakış açısıda yer alır “ne mağra içine ne de mağradan çıkmak” akıllıça değil veya bir yol bulmakta değil “bunlar zihinleri bozan” düzmece  santraç oyunu gibi “lamiret içine itilen zihinler” ve de içinde “dolaştırılan dolaşmak” gibi hal alır

Bu tür sonsuz dolaşım da her beden içinde “nefis çıkar fırsat “içinde kurtuluşu aramak olurken “bu da sonsuz kayboluşa yer açar” bu sefer de her çıkış aramak “yalaka nam körlük” oyununa girmeye “zorlar zorlatır” bu da başka başka insanlığa yakışmayan kirli oyunlara” iter itilir” bazende “övünmek sırt sıvazlamak” bu hepten psitratik vaka psikolojik ruh haline dönüşür artık bir hero olur “hero dediğimiz sahte kahramanlığa” girer hali olurken “bu sefer karanlıktan daha karanlık” dehlizlere “kulaç atar” bu da kurtuluş tan çıkmak için bazen “bukalimun” bazende “maskeli balolarda maskelerini” ve veya şaşkınlıklar içinde şaşmış olarak “maraton kaçış” hali yer eder ve “kaybolmuş ların kaybolmuşluğun” içinde bu sefer gerçekleri aramaya başlar “hayırrr hayır hayır ” gene o boşluk ta “yeni kimlik arar ve kaldıkları yerden devam ederler “eskiden beri gelen yansımalar” bu sefer daha çok devam eder ederler ve de ettirir ettirerek gider.

HER ŞEY KAYBOLDUĞUNDA “SADECE VE SADECE” KAYBOLMUŞ BİR BOŞLUK KALIR

Bu boşluklar varlıkların çözülmesiyle daha da büyür buradaki kurtuluş içsel kaybol muşluktur ve de belirsizlik belirsizlikle de uyumsağlamayaçalışır gerçek belki de hiç bir zamankaybolmayan bir hiçlik bu boşluk gizzemli bir sonsuzluk bir kapanma değil bir açılma noktası ne varki açılma aslındaderinleşen bir karanlıkta daha da kaybolmak “ne ne gibi düşünmelerin” de de “bir bakış açısı seni aradığın deliktemi sorusuyla “hep çelişkili yaşanın” içinde yer alır.

Boşlukta dolaşan oteldeki adam çok gizzemli drin düşünçelerine girmemek için bu kefiyli yolculukta kendini biraz olsun bulur bazen evrenin derinlerine dalmak bazen gerçekten kafa karıştırıcı diye kendinçe yorum yapar gene de o adam ve sahnede ki adam kendi senaryosunda ve ya yazarken tatmin edişçi kendine olabiliyor bunu da yazarken ve ya sahnede içsel ruhu ile yapabiliyor bazen de gülmek iyi gelir bir denge kurmak için biraz da gülümsetici “bir şey yazmadan veya oynamadan” geçemiyor bitiremiyor

GÜLMEK GÜLÜMSETMEK

Evrenin derinliklerinde “kaybolduk” bir noktada kendi “yankılarımızı” duyduk sonrada bir bakışla burası gerçekten “ne kadar karanlık” dedik  ve belki de kaybolmuşken bir an biraz “ışık bulsak” ne olur diye düşündük ama “işte ışık da kayboldu” ya da belki biz ona “ışık demiştik” kim bilir evrennin “o kadar köşesi” var ki her köşe başka bir “kayboluşun” izlerini  taşır halini fark ettik.

Bizde bu sefer bu karanlıkta kaybolan birer yıldız olduk ama yıldız dediğin ne ki her kes kaybolduğunda her kes kaybolmuşken bütün o karanlık aslında bir tür gülümse me haline gelir ne varki gerçekten kaybolmuşuz en azından bu kayboluş biraz da gülümsetti

İşte bu yüzden de “kafayı evrenle buluşturup” bu dünya haline birazda ha gülümse mek gerek değilmi biraz kaybolmaak belki de kaybolan bizlertiz bir şekilde kaybolur ken biraz gülmek gerek değil mi birazolsun sahneyi yazıyı kapatalım derken hem derin hemde hafif bir dokunuşla çok keyifli derinlere dalarak bitirelim.

Bir demir yıgını gemi değiliz dedikya işte tam bu noktada hayatın derinliklerine gitme den önce biraz daha “yüzeyden kalıp” bir kahkaya patlatmak gerek“bu şarlatan çıplak kral herolar donkişotlar maskeler bukalimunlar her yöne dönen sarhoş tekerlekler yalaka nankörler fırastcı nefis doyumsuz  evrişmleşmemiş insan olmayan yaratıklara.

Evet bazen denizin üstünde olmalı “gemiyi batırmamalı “bir “mauna ağacından” gemi yapmamak gerçekten “derinlikte kaybolmamak” evet biz sadece “birey insan oğluyuz” her an şaşar beşer derler ya derinliklere yeniden görülecek geriye “bir şeyler bırakıyoruz” gelecek nesillere “ola ki” anlayış “insanlığı idrak etmeye davet ederek” yüzeyin sakinliğinde buluşabiliriz.

Görüşme ve “kaybolma ve buluşma” arasında “hep bir çizgi” vardır her şey yakından yakındır

Saklı baba ve doğuşu bölümünden 1250 sayfa içinden kısa alıntı gerçek yazılan ve de gerçek hayattan sahnelerin

Allah Tanrı de zikret

Çoban

İnsan sağlığına bedene bedenlere ruhuna ruhlara  kötülük edenler yeri ayete vardır ne olduğunu neler olacağnı görür görürler.

 UYARI VE SORUMLULUK REDDİ BEYANI
İnsan sağlığına bedene ve ruh ağlığına zarar verebilecek her türlüeylem kabul edilemez ilgili dini ve etik değerlere göre bu tür eylemler yalnızca sonuçlarını görebilecek olanlar tarafından anlaşılabilir.

Bu gün romanlar ve kitaplar sürekli olarak“okunur“hale getirilmekte ve sizlere sunul makta ne varki bu eserler genellikle”yazarın özgün metni üzerinden değil”çeviri ve editörler tarafından düzeltme yapılmış ve onaylanmış olarak sunulmakta dolayısıyla orjinal metnin yazıldığı şekilde sunulmadığı na dikkat edilmelidir.

Bu site dil ve imla hataları içerebilir ancak burada yayınlanan içerikler edebiyatçı tarih çi felsefeci ya da editörler tarafından düzeltilip onaylanmış değildir.

Slte yazarı kendi düşünceleri gözlemleri ve sahip olduğu bilgi birikimine dayalı olarak yazılarını kaleme almıştır yazılar yazarın dil becerisi ve deneyimi doğrutusunda kendi içsel doğruları çerçevesinde sunulmaktadır.

Bu sitedeki yazılar bilgi edinmek isteyenler için hazırlanmış olup gelişen teknoloji ve çağın getirileri üzerine düşünceler içerir ancak burada sunulan bilgiler hiç bir şekilde hastalıklaın terşhis ve tedavisi için kullanılmamalıdır.

DİĞER ÖNEMLİ UYARILAR
Bu site yalnızca bilgi sağlama amacı taşımaktadır ve sağlıkla ilgili her türlü teşhis tedavi  ya da tedavi yöntemleri hakkında herhangi bir tavsiye vermemekte yazılar yalnızca kişisel gözlemler ve deneyimler üzerinden oluşturulmuştur

Sağlık ve güvenlik uyarısı herhangi bir sağlık sorunu ile karşılaşıldığın da ilk başvuru lacak kişi lisanslı bir doktor diyetisyen veya uzman bir sağlık profesyoneli olmalı bitki sel ürünlerin kullanımı ile ilgili olarak yalnızca güvenilir lisanslı eczacılar bitki uzmanla rı ya da yetkili aktarlar tarafından satılmalı ve kullanılmalıdır.

Sorumluluk reddi bu sitedeki yazıların kullanımı sonuncunda doğabilecek her hangi bir sağlık hukuki veya mesleki sorunlardan sadece bu eylemi gerçekleştiren kişiler sorumlu olacaktır”site ve yazar”bu tür durumlarla ilgili hiçbir sorumluluk taşımamakta dır
DİKKAT EDİLEN ÖNEMLİ NOT
Bitkisel ürünler ve ya bitki türlerinin kullanımı öncesinde her hangi bir sağlık problemi hakkında karar vermeden önce mutlaka doktorunuza danışmalı”inanan doktorunuza” kan tahlilleri ve biyokimyasal testler gibi gerekli tetkikleri yaptırmalısınız bu tür ürünle rin tıbbı bir rehberlik ve tavsiye olmaksızın kullanılması önerilmez

Her beden bir birine uymadığı gibi de”her bitkinin her türlü ilaçın”bir birine uymaz bu da önem taşıyan kan bilgileridir
Saklı-şifa Çoban Selcuk uysal
DUYURU MODÜLÜ SAKLI-ŞİFA
EDATApp SAKLI-ŞİFA
SÜR KAZAN EdatApp SAKLI-ŞİFA
ENVİDA BORSA SAKLI-ŞİFA
KORUMA KALKANI SAKLI-ŞİFA
KORUYUCU KALKAN  
1 LT SAF BİTKİ SUYU
500 LT DİSTİLE EDİLMİŞ
ALKALİN SU İLE
ÇOĞALTILARAK KULANILIR 

 

KORUYUCU KALKAN  
İLK 01 den 20 GÜN 

   

SİTE VİDEO HARİTASI SAKLI-ŞİFA
YATIRIM SANAL PARA ALTIN GÜMÜŞ BAKIR SAKLI-ŞİFA
AlışSatış
Dolar42.332842.5024
Euro49.053549.2500
ZİYARET İSTATİSLİĞİ SAKLI-ŞİFA
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam132
Toplam Ziyaret1376753
HAVA DURUMU SAKLI-ŞİFA
TAKVİM SAKLI-ŞİFA
SAAT SAKLI-ŞİFA
SİTE HARİTASI SAKLI-ŞİFA
BİYOLOJİK SAVAŞ ENVİDA-S EM 1 SAVUNMA SV 1 ALARM APARATLARI SAKLI-ŞİFA